Japon İmparatorundan Mektup Var |
12-07-2010 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Japon İmparatorundan Mektup VarJaponya'dan gelen mektup ve sıradışı bir hediye! Osmanlı'nın, başta bilumum Avrupalı liderler olmak üzere neredeyse bütün dünya liderleriyle münasebetler kurduğu, padişaha ulaşan mektup ve sair vesikalarla sabittir Daha çok Hariciye Nezareti ve Yıldız Esas Evrakı arasında bulunan bu mektuplar, Tercüme Odası memurlarınca dilimize aktarıldıktan sonra padişaha arz edilir ve gerekiyorsa cevabî mektupla mukabelede bulunulurdu Mektupların yanı sıra mektup vesilesiyle gönderilen hediyeler de var Zırhlar, altın kalkanlar, kılıçlar, bazen at hatta aslan gibi canlı hayvanlar, mektuplaşan iki lider arasındaki yakınlık ve muhabbetin ne dereceye varabildiğini gösteren ilginç ayrıntılar JAPON İMPARATORUNDAN ABDÜLHAMİD HAN'A MEKTUP VAR! 1887 yılında Mutsuhito tarafından, ikili münasebetlerin başlatılması gayesiyle, İstanbul'a gönderilen Prens Akihito, padişah katında hüsn-i kabule mazhar olmuştu Memnuniyetini sultana yazdığı mektupla ifade eden imparator, aynı zamanda bu samimi dostluğun bir nişanesi olarak Osmanlı padişahına bir nişan takdim etmek istiyor ve bu hediyenin kabulünü rica ediyordu Osmanlı Devleti'nin 34 padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han, içerden ve dışarıdan devam eden türlü tazyiklere rağmen, devlet ve milleti idarede son derece başarılıydı Takip ettiği denge siyaseti icabı, ittifak mümkün olan devletlerle münasebette tereddüt etmemişti O döneme ait belgeler ışığında Japonya'yı da bu kabil devletlerden saymak mümkün 1867 yılının şubat ayında İmparator Komei'den tahtı devralan İmparator Meiji yahut asıl adıyla Mutsuhito ile Abdülhamid Han arasında kurulan dostluk bozulmadan devam etti 1887 yılında Mutsuhito tarafından, ikili münasebetlerin başlatılması gayesiyle İstanbul'a gönderilen Prens Akihito, padişah katında hüsn-i kabule mazhar olmuştu Memnuniyetini sultana yazdığı mektupla ifade eden imparator, aynı zamanda bu samimi dostluğun bir nişanesi olarak Osmanlı padişahına bir nişan takdim etmek istiyor ve bu hediyenin kabulünü rica ediyordu 1889 yılında prensin ziyaretini müteakip oraya gönderilen ve maalesef dönemeyen firkateynimiz Ertuğrul, başlatılan dostluğun devam ettiğinin bir alameti ve dolayısıyla hediyenin de kabul edilmiş olduğunun bir işareti olarak algılanabilir Denilebilir ki imparator, Japonya'yı askerî feodal bir topluluk olmaktan çıkarmış ve bir dünya devi haline getirmişti Ölümü ardından düzenlenen devlet töreninden bahisle New York Times gazetesinde neşredilen bir yazıda, “Cenaze arabasının önü sıra giden Japonya eski Japonya'ydı; arabanın ardından gelense yeni Japonya!” deniyordu İşte Osmanlı'nın son yarım asrına damgasını vuran cihan padişahı Sultan Abdülhamid Han ile Japon imparatorunun dostluklarına ışık tutan mektup… Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi Japonya imparatoru tarafından İkinci Abdülhamid Han'a gönderilen mektubun tercümesidir: Şevketlü, kudretlü dostum, yüce ve muhteşem muhibbim Sultan Abdülhamid Han Hazretleri; Azim mülkünüze giden tebaamızın daima hoş bir kabul gördüğünü ve özellikle sevgili Prens (Komatsu) Akihito ve eşi prenses hanımefendinin sizin katınızda gayet güzel bir kabule mazhar olduklarını haber alınca pek memnun ve mesrur oldum Dolayısıyla samimi ve büyük dostluğumuzun eser ve delilini siz padişah hazretlerine ibraz etmek arzusundayım Bu manada “Krizantem” nam büyük nişanımızı zatınıza hediye ediyor ve mektupla birlikte gönderilen mezkûr nişanı lütfen kabul buyurmanızı rica ediyorum Yine bu vesileden istifadeyle azim hürmet ve değişmez muhabbetimin teminatını beyan ederim Mutsuhito Tokyo Sarayı 10051888 Akihito'nun Siyasî Hayatı İmparatorun mektupta bahsettiği Prens Akihito diplomatik kabiliyetiyle hükümetine epey yardımcı oldu 1886 yılında imparator namına İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya'ya gitti 1887'de bu kez İstanbul'a, Osmanlı-Japon ilişkilerinin ilk adımını atmak üzere gönderildi Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından huzura kabul olundu 1901 yılındaysa Prenses Yoriko ile birlikte, yine imparatoru temsilen Kral VII Edward'ın tahta cülus töreninde bulunmak için İngiltere'ye döndü 1846'da doğan prens 1903 yılında öldü PADİŞAHA SIRA DIŞI BİR HEDİYE: SAMURAY ZIRHI Topkapı Sarayı Müzesi'nin silah bölümünde sergilenen öyle bir hediye var ki, görenleri hayrete düşürüyor Bu hediye, bir dönem Uzakdoğu'nun efsanevi savaşçıları samuraylara ait olan ve dört asırlık bir mazinin izlerini taşıyan bir samuray zırh takımıdır Uzakdoğu'dan İstanbul'a, Sultan Abdülhamid Han'a getirilen bu sıra dışı hediyenin hikayesi de dikkate şayandır… Sosyal hayatta en önemli örf ve adetlerimizden biri de hediyeleşmedir Ufak da olsa karşı tarafa verilen bir hediye gönül kapılarını açar, kırgınlıkları giderir, kaynaşmalara vesile olur Geçmişten günümüze hediyeleşme, sadece şahıslar arasında olmamış, zamanla devletlerarası bir usul ve protokol haline gelmiş, her devlet karşı tarafa en güzel hediyeyi vermek için özel bir gayret sarf etmiştir Tarihimizde, Orta Asya'dan Anadolu'ya birçok devlet ve medeniyet kurmuş Türk sultanlarına da birbirinden kıymetli ve güzel hediyeler gelmiştir Ancak bu hediyelerden günümüze intikal edenlerin maalesef çok azı müzelerimizde teşhir edilebilmektedir Tarih boyunca belki de en çok hediye alan devlet Osmanlı'dır 623 yıl üç kıta yedi iklimde medeniyet ve hizmet yaymak için çalışan Osmanlı sultanları, yakın ve uzak komşuları tarafından ilgiyle takip edilmiş; Osmanlı'nın dostluğunu kazanmak ve münasebetleri sıcak tutmak isteyen devletler elçi ve hediyelerle dostluk ve sadakatlerini bildirmişlerdir Tabii ki, Osmanlılar da bu hediyeleri karşılıksız bırakmamıştır Amerika'dan İngiltere'ye, Rusya'dan Japonya'ya kadar geniş bir coğrafyadan Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a, sultanın sarayına gelen hediyelere baktığımızda, bunların çoğunun, geldiği ülkenin kültür ve medeniyetini yansıttığını görmekteyiz Askerî malzemelerden porselen takımlara, kıymetli mücevherlerden değerli kıyafetlere kadar gönderilen bu hediyeler arasında sıra dışı olanlar da vardır Sultan Üçüncü Mehmed ve Dördüncü Murad'a takdim edilen Afrika zürafası, Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Alman İmparatoru Kayser İkinci Wilhelm tarafından gönderilen boğa heykeli bunlardan bazılarıdır Ancak, bugün Topkapı Sarayı Müzesi'nin silah bölümünde sergilenen öyle bir hediye var ki, görenleri hayrete düşürüyor Bu hediye, bir dönem Uzakdoğu'nun efsanevi savaşçıları samuraylara ait olan ve dört asırlık bir mazinin izlerini taşıyan bir samuray zırh takımıdır Uzakdoğu'dan İstanbul'a, Sultan Abdülhamid Han'a getirilen bu sıra dışı hediyenin hikayesi de dikkate şayandır Bu zırh, Ertuğrul gemisinin Japon sularında batışından bir buçuk yıl sonra -1892'nin ilkbaharında- Japon imparatorlarının soyundan gelen Torajiro Yamada adlı bir tüccar tarafından getirilmiştir Yamada; o tarihten 300 sene evvel (1615'te) Japon kahramanlarından İveyasu Tokuğava ve Hideyori Toyotomi arasında, Osaka kalesinde cereyan eden meşhur muharebenin tablosu, bu muharebede kullanılan samuray zırhı takımı ve kabzası altınla süslenmiş bir kılıcın yanında, 1890'ın Eylül ayında yaşanan Ertuğrul faciasından kurtarılanlar için toplanan, ancak o zamana kadar ulaştırılamayan 20 altın lira yardımı, Osmanlı sultanına takdim etmiştir Çok kıymetli olan bu zırh ve yanında takdim edilen diğer hediyeler, Yamada'nın ailesine nesilden nesile intikal ederek özenle korunmuştur Ata yadigarı bu kıymetli eserlerin varisi Yamada, Sultan İkinci Abdülhamid'e bu hediyeleri arz etmiştir Yamada Efendi, Sultan Abdülhamid Han'a takdim olunmak üzere getirdiği zırh, kılıç ve tabloyu, o tarihlerde (Mayıs 1892) İstanbul'da Harp Okulu'nda (Mekteb-i Fünün-i Harbiye-i Şahane) okuyan Japonyalı Abdülhalim Nuda Efendi vasıtasıyla Yıldız Sarayı'na ulaştırmıştır Sultan İkinci Abdülhamid'e hediye edilen bu samuray zırh takımı ve kılıç bugün 400 yaşında ve halen Topkapı Sarayı Müzesi'nde teşhir ediliyor Bu göz alıcı takım, Japonya'da zırh imalatıyla şöhret kazanan Myoçin tarafından yapılmış Göğüs kısmındaki ezik, muhtemelen 1615'teki savaşın bir hatırası Bunun yanında Yamada, ticaret maksadıyla çeşitli cinslerde kılıç (60), altın işlemeli kabzalar (200), değişik kılıç ziynetleri (60), muhtelif boyda tabak ve kutu (80), ayakkabılar (2), Japon İmparatoru Mikado'nun resimleri, at ve Japonya'nın milli ibadetlerini gösteren muhtelif resim (10) de getirmiştir Samuray zırhları artık antik birer sanat eseri olarak değerlendiriliyor ve dünyada sadece San Fransisco, İstanbul, Liverpool ve Büyük Britanya gibi birkaç yerde sergileniyor Uzakdoğu'nun Efsanevî Savaşçıları: Samuraylar Eski Japoncada ‘hizmet etmek' manasına gelen ‘saburau' kelimesinden türetilen samuray, Japonya'da soylu asker sınıfı için kullanılan bir ifadeydi Eski Japon savaş geleneğinin en önemli temsilcileri olan samuraylar, 9 - 12 yüzyıllar arasında ayrı bir sınıf haline geldiler Bunların bir kısmı yönetici sınıflara bağlıyken, bir kısmı da para karşılığı savaşıyorlardı Samuraylar; at üstünde, yaya, silahlı-silahsız dövüş konusunda eğitim almışlardı Ok da kullanan bu savaşçılar 13 yüzyıldan sonra kılıç, mızrak ve naginata denen ucu kılıç şekilli mızraklar kullanmaya başladılar Samurayların iki kılıcı ve tanto adı verilen bıçakları olurdu Bir zamanlar Japon kültürü ve hayatında son derece etkili olan samuraylar, askerî becerileri ve dayanıklılıklarıyla öne çıkmışlardır 1876'da İmparator Meiji'nin modernleşme akımını destekleyerek ülkeyi Batılılaşma yoluna sokması ve bütün feodal ayrıcalıkları kaldırarak milli bir ordu kurmasına samuraylar ayak uyduramadılar Bazı samurayların giriştiği ayaklanmalar, yeni kurulan milli ordu tarafından güçlükle bastırıldı Ateşli silah kullanmayı reddeden samurayların kullandıkları silahlar, modern ateşli silahlara yenik düştü Bütün Japonya etraflı bir modernleşme ve Batılılaşma programı içine girerken, İmparator Meiji tarafından samuray sınıfı ortadan kaldırıldı Bugün bu savaş makinelerinin yerini modern Japon ordusu alsa da geleneksel samuray adetleri, kültürel ve sembolik olarak yaşatılmaktadır Osaka Yaz Savaşı Japonya'dan gelen samuray zırhının kullanıldığı savaşı tasvir eden tablo da önemli bir eser olarak Topkapı Sarayı Müzesi'nde sergilenmektedir 80x202 cm ebadındaki tablo, Japon kağıdı üzerine resmedilmiştir Tablonun kenarında bulunan siyah ahşap çerçevede “Osaka Yaz Savaşı'nın Resmidir” ibaresi yer alıyor Osaka Yaz Savaşı, 1615 tarihinde meydana gelmiştir Müzenin 1926'da düzenlenen ilk envanterinde tablo, “Esatirîn Tomarı” yani efsaneler tomarı olarak kaydedilmiş! Samuray zırhını getiren Japon'un sırrı neydi? Bugün Topkapı Sarayı'nda sergilenen dört asırlık samuray zırhını, kılıcı ve bunların kullanıldığı savaşı gösteren tabloyu İstanbul'a getiren Torajiro Yamada'nın soyu Japon İmparatoru Kambutenno'nun sülalesine kadar ulaşıyor 23 yaşındayken İstanbul'a gelen Torajiro Yamada, burada bulunduğu müddetçe Türkçeyi ve Osmanlı'nın kültürel yapısını öğrenmeye çalıştı Ticaretle de meşgul olduğu İstanbul'da, Japonya'dan getirdiği mutfak eşyaları ve fincan takımları ile bir ‘Japon Fuarı' açtı İslamiyet'le müşerref olup Kur'an-ı Kerîm okumayı da öğrenen Yamada, “Abdülhalîl” ismini kullanmaya başladı ve 1932'de vefatına kadar Japon-Türk dostluğu üzerine girişimlerde bulundu 400 Yıllık Samuray Zırhı Samuray zırhının çelik miğferinin tepesi şekilli ve bronz Ön siperliği ise düz ve tuğ yerinde sarı bir sorguç bulunuyor Kenarları bronz çevrili ve üzerinin orta kısmı kumaşla kaplı olan zırhın ense siperliği, birbirine bağlı ve biri sabit, diğeri oynar vaziyette iki parçadan oluşuyor İç tarafında kalın bir kaytanı ve altında çelikten yapılmış yüz maskesi bulunuyor Göğüs kısmı düz ve siyah renkli parçalardan oluşan zırhın sol tarafında deriden bir cep var ve etek kısmı yedi parçalı Her bir parçanın üstü bez üzerine ibrişimle, alt kısımları ise mercana benzer ipekle işlenmiş Kolları ise ipekli kumaş üstüne zincir örgü şeklinde Omuz tarafları ve dirsek üzerine çelik paftalar yerleştirilirken, eldivenler de çelikten yapılmış Ön ve arka taraflarda kabartma ejder motifli çelik parçalar olup bunların alt kısımları da yine ipekle işlenmiş İki tane de dizliği bulunan zırhın çelik parçalarının tamamı zincirle birbirine bağlı Samuray Kılıcı Abdülhamid Han'a verilen hediyeler arasında yer alan ve samuray zırhıyla takım olduğu anlaşılan fildişi kabzalı Japon işi kılıç hayli uzundur Kabzası oyma ve kabartma yaprak ve çiçek bezemelidir Kabzası ve kulpları altından olan kılıç tek ağızlı, tabanı kısa ve eğridir Kını kırmızı ve sarı renkte mine taklidi çiçek işlemeli olup ağızlık ve çamurluk ucu kaplamaları da altındandır Ayrıca, üzeri çuha kaplı bir bel kayışı da bulunmaktadır (TSM Env No 1/2001) Engin Kaşdaş- YediKıta Dergisi
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|