Kaybolan Değer: I. Mahmud Çeşmesi |
09-30-2010 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Kaybolan Değer: I. Mahmud ÇeşmesiSosyal birer iletişim mekânı olma işleviyle de, mahallenin önemli bir tamamlayıcı parçasıdır Mahalle kültürümüzün vazgeçilmez bir unsuru ve Osmanlı mimarlık tarihinin önemli bir parçası olan çeşmelere, ne yazık ki hak ettiği değer verilmemiş, gereken ihtimam gösterilmemiştir Bunun sonucunda da, zamanın tahribatına ve ilgisizliğe rağmen ayakta kalma uğraşısı veren bu kıymetli mirasın pek çoğu günümüze ulaşamayarak yok olup gitmiştir Zamanımıza ulaşamamış değerlerimizden biri de Sultan I Mahmud Çeşmesi’dir Yapı, yıkılmadan evvel Fatih’te İskenderpaşa Camii’nin (İskenderpaşa Mahallesi) karşısında Vatanperver Sokağı üzerinde bulunmakta idi Vezir Çeşmesi adıyla da bilinen çeşmenin banisi, kitabesinden anlaşılacağı üzere I Mahmud (salt 1143–1168/1730–1754)’dur 1161/1748 senesine ait olan yapı, gösterişli tezyinatı ve zarif mimarisiyle 18 yüzyılda Osmanlı Devleti’nde hissedilmeye başlanan barok mimari tarzının eşsiz bir örneği idi Barok etkisinde yapılan ilk yapılar arasında sayılan çeşmenin ön yüzü mermerden yapılmış idi Çeşmenin dikkati çeken öğelerinden biri, her iki yanında sakilerin ve su almak için çeşmeye gelen insanların dinlenmesi için inşa edilen oturma yerleriydi Çeşmenin kitabesi orta kısımda ve ayna taşını çevreleyen bezemelerin üzerine konulmuştur Çeşmenin yedi beyitlik uzun kitabesinin şairi Neylî Çelebi’dir (1748 yılında vefat eden Çelebi, Üsküdar’da Duvardibi mezarlığında medfundur) Kitabe taşının alt köşesinde ayrı bir çerçeve içerisinde Ağa-yı Dârüssaâde ibaresi bulunmaktadır Semavi Eyice, bu kişinin hem çeşmenin inşa edildiği dönem itibariyle, hem de hattat kimliğiyle de tanınması sebebiyle darü’s-saade ağaları içinde son derece itibarlı ve güçlü bir yere sahip olan Beşir Ağa, olduğunu belirtir(S Eyice, Eski İstanbul’dan Notlar, s153–156) XX yüzyıla gelinceye dek çeşitli onarımlar geçirerek ayakta kalmayı başarabilen Sultan I Mahmud Çeşmesi, 1339/1920–21 İstanbul yangınında yanıp harap olduktan sonra gerekli bakımları yapılmamış ve mermerleri kırılmak, tezyinatı parçalanmak suretiyle harap bir halde bırakılmıştır Eyice’nin çeşmenin yıkılmasından önceki bir tarih olan 1946’da yaptığı incelemede; çeşme, yarısına kadar toprağa gömülmüş bir haldedir ve üst kısmının parçaları iyiden iyiye kırılmıştır 1978’e kadar etrafı çöplerle çevrelenmiş ve civarındaki yapılaşmanın etkisiyle sıkışıp kalan bu nadide esere daha fazla tahammül edilememiş, bu tarihten sonra çeşmenin bulunduğu arsanın sahibi vakıflar ile bir antlaşma yaparak çeşmeyi yerinden söküp parçalamıştır Boş kalan arsası üzerine apartman dikilen çeşmenin geri kalan parçaları ise İskenderpaşa Camii’nin avlu duvarının kenarına gelişigüzel bırakılmış bir halde uzun bir müddet bekletildikten sonra Fatih Camii civarındaki bir arsaya atılmak suretiyle, klasik dönem mimari geleneğinden yeni bir üsluba geçişin temsilcisi mahiyetindeki bu eserin sonu getirilmiştir Kaynaklar: Semavi Eyice, Eski İstanbul’dan Notlar, Küre Yay, İstanbul, 2006 İstanbul Su Külliyatı, c XXVII, 12–2171 no’lu belge, s 48–51 İSKİ Yay Nazlıgül Bulut
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|