Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 1945)

Eski 05-02-2008   #1
[KAPLAN]
Varsayılan

Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 1945)



HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
(1866 – 1945)





Türk edebiyatında romanın başladığı yer Türk romancılığının babası Batı romanlarının temel öğesi olan dram fikrini yakalamış, kullanmış ve bir eldiven gibi Türk toplumuna giydirmiş bir büyük yazar İstanbul'da, Eyüp'te doğdu (1866) İzmirli bir ailenin İstanbul'da doğmuş çocuğudur Babası, ticaretle uğraşan Hacı Halil Efendi'dir Halil Efendi Farsça biliyor, eski edebiyatı seviyordu Mahalle mektebinde ilk öğrenimine başlayan Halit Ziya, daha sonra, Fatih Askerî Rüştiyesi'ne devam etmeye başladı 1877 Türk-Rus savaşı sırasında babasının işleri bozulunca, o da ailesi ile birlikte İzmir'e gitti, İzmir'de, dedesi Hacı Ali Efendi'nin konağında, bol kitap arasında yaşadı Fransızca öğrendi ve çeviriler yapmaya başladı

PARİS İZLENİMLERİNİ İSTANBUL'DA VAKİT GAZETESİNDE YAZDI

İzmir Rüştiyesi'nin son sınıfında iken bir avukatın yanında çalışmaya başladı Fransızca’sını ilerletmek istiyordu, bunun için de Katolik rahiplerinin yönettiği bir okula girdi Edebiyat kültürünü bu okulda yapmıştır Burada bütün Fransız klasiklerini okudu, çağdaş Fransız edebiyatını öğrendi ve ufak tefek yazılar yazmaya başladı18 yaşına gjrdiği yıl iki arkadaşı ile birlikte "Nevruz" adlı bir dergi yayınlamaya başladı Bu dergide çıkan "Genç Kız" adlı bir hikâyesi, büyük romancı Halit Ziya'yı gelecek kuşaklara haber veriyordu Bu arada banka memurluğu ve öğretmenlik yapıyordu Başka iki arkadaşı ile birlikte "Hizmet" adlı bir gazete kurdu ve burada yazılarını sürekli olarak yayınlamaya başladı "Sefile", "Nemide", "Ferdi ve Şürekâsı", "Hizmet" gazetesinde yayınlanmıştır

Bu arada bir fırsat çıktı ve Paris sergisine gitti Paris'teki izlenimlerini İstanbul'da Vakit gazetesine yazıyordu Talihinin dönmesi, Tütün Rejisi tercüme ve istihbarat memuru olarak İstanbul'a atandıktan sonradır Servet-i Fünun dergisi yazarları arasına katıldı (1892) Halit Ziya'nm en büyük romanlarından biri olan "Mai ve Siyah" Servet-i Fünun'da yayınlanınca, herkes büyük bir romancı ile karşı karşıya olduğunu fark etmekte gecikmedi Resimli olarak kitap haline gelince, bütün Osmanlı ülkelerinde adı bilinen bir edebiyatçı oldu Artık Servet-i Fünun denince, şiirde Tevfik Fikret, düzyazıda Halit Ziya hatırlanıyordu


ROMANLARINDA KAHRAMANLARINI YAŞADIĞI TOPLUMDAN SEÇTİ


‘Mai ve Siyah’tan sonra ‘Kırık Hayatlar' ve ‘Aşk-ı Memnu’ adlı romanları birbiri ardından çıktı Bu iki dev eser, Halit Ziya'yı, edebiyatta geçilmez bir kale haline koymuştu Ayrıca sürekli olarak hikâyeler yazıyor ve hikâyelerinde özellikle küçük insanların hayatını işliyordu

1908 devriminden sonra 1909'da Sultan Reşad'ın Mabeyn Başkâtipliği'ni yaptı Üç yıl kadar kaldığı bu görevden, Ayan azası olarak ayrılmış, parlamentoya katılmıştı Fakat bir sürere sonra bu görevden istifa ederek ayrıldı Üniversitede hocalık yaptı ve sonra köşesine çekilerek 1945 yılına kadar, hatıralarını yazarak, eski romanlarının dilini düzelterek oyalandı ve 1945 yılı martında Yeşilköy'deki köşkünde dünyaya ve insanlara veda etti

Halit Ziya, günümüze kadar gelmiş romancıların en büyüğüdür Romanı, biçim ve ruh açısından Türkiye'de o başlatmış ve günümüze kadar biçimde getirdiği çizgi aşılamamıştır Paul Bourget'nin tavrını benimseyen Halit Ziya, içinde yaşadığı büyük şehirlerin olaylarını bu açıdan değerlendirmiş ve kusursuz bir romancı gibi davranarak konuyu kurmuş ve işlemiştir, insan karakterleri üzerindeki yorumlarında Paul Bourget kadar başarılıdır "Kırık Hayatlarda, anlatım ve yorum, edebiyatın zirvesine ulaşır Halit Ziya'nm romanda hiçbir yanılgısı yoktur Fakat çağını değerlendirirken yaptığı bir yanılgı, bütün romanlarının ve hikâyelerinin temel taşlarını oymuştur Halit Ziya, Osmanlı İmparatorluğu'nun öyle bir çağında yaşıyordu ki, aklı başında olan insanlar, ümitsizler, karamsardılar

Halit Ziya da bunlardan biri idi Abdülhamid'in devlete egemenliğini öyle sağlam görüyordu ki başka bir dünya tasavvur etmesine imkân yoktu Sanat tezgâhını kurarken, ya Jön-Türkler in yaptıkları gibi savaşçı olmayı göze alacak, ya da bu çerçeve içindeki toplumun sanatçısı olmayı kararlaştıracaktı Halit Ziya, yaşadığı toplumun sanatçısı olmaya karar verdi

Onun için bütün romanlarının kahramanları, konaklardan, saraya yakın çevreden seçilmiştir Onun için dili, koyu Osmanlıcadır Onun için küçük adamların, sokaktaki adamın dramına eğilmemiş, onları işlememiştir Oysa okuduğu Fransız romanlarında bunlar vardı O da bunları işlese, saraya ters düşecek, sonsuz güçlüklerle uğraşmak zorunda kalacaktı Bunu göze alamadı Çevresindeki elemanlarla bir dünya kurdu ve bu dünyayı büyük bir sanat ve ustalıkla işledi Başarılı idi Alkışlanıyor, beğeniliyordu Bir sanatçı için de bunlar lâzımdı

MEŞRUTİYETTEN SONRA ESKİ YAZDIKLARINI SADELEŞTİRMEYE ÇALIŞTI

Fakat 1908 Meşrutiyet hareketi başarıya ulaşınca, yeni bir toplum, yeni bir edebiyat doğdu Halit Ziya'nm anlattığı şeyler birdenbire eskidi Eskiyen sadece anlattığı insanlardı ama, o insanlarla birlikte dili de, toplum açısı da eskimişti Onun için hayatının sonuna kadar eski yazdıklarını sadeleştirmeye çalıştı Yeniden yazamıyordu Çünkü yazarsa, ya yeni toplumu yazacak, eski yazdıklarına ters düşecekti, ya da eski görüşüne bağlı kalacak ve söyleyecek bir şey bulamayacaktı, işte Halit Ziya Uşaklıgil gibi büyük, çok büyük bir romancı, kendi dramı içinde hayata veda etti 11945

Halit Ziya dünya edebiyatını bir Balzack'ı, bir Paul Bourget'si olabilirdi Sağlam bir romancı kumaşı vardı Fakat yaşadığı çağın bahtsızlığı, onu bizim Blazack'ımız bizim Paul Bourget'imiz yapmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 1945)

Eski 02-06-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 1945)






Çağdaş anlamda Türk romanının ilk ve başarılı örneklerini veren Halid Ziya öykülerinde de aynı çizgiyi izlemiştir
İstanbul'da doğan (1866-1945) Halid Ziya Uşaklıgil, kökleri eskilere uzanan ve Uşakizadeler diye bilinen Uşaklı bir aileden gelen halı tüccarı Hacı Halil Efendi'nin oğludur Mercan mahalle mektebinde başladığı ilköğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü 10-12 yaşlarında Leyla ile Mecnun, Aşık Garip gibi Öykülerin anlatıldığı kitapları okuyan Halid Ziya babasıyla birlikte gittiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nun oyunlarını ilgiyle izlemekteydi


Bunlar onun edebiyatla kurduğu ilk ilişkilerdi Babasının işlerinin bozulması üzerine ailesi İzmir'e taşınınca eğitimini 1878'de İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü Bu arada özel dersler alarak Fransızca da öğreniyordu Katolik rahiplerin yönettiği bir papaz okulunda yatılı okumaya başladı Bu okuldaki eğitimi Fransız klasiklerini ve çağdaş Fransız edebiyatını tanımasına yardımcı oldu Yabancı dilini geliştiren Halid Ziya Fransızca' dan çeviriler yapmaya başladı Bu arada bazı edebi yazılarını İstanbul'a göndererek Hazi-ne-i Evrak adlı dergide "Mehmed Halid" adıyla yayımlamaktaydı






Son sınıfta okuldan ayrılarak bir süre babasının yanında çalışan Halid Ziya aynı yıl bir arkadaşıyla birlikte Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti Dışişlerinde görev almak amacıyla İstanbul'a gitti Girişimleri başarısızlıkla sonuçlanınca İzmir'e döndü Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başladı Bir yandan da İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca dersleri veriyordu Bu arada gene arkadaşlarıyla birlikte Hizmet gazetesini çıkarmaya başladı

Bu gazetede düzyazı şiir (mensur şiir), öykü ve roman türlerinde yazdığı ilk yapıtlarını yayımladı 1893'te İstanbul'a taşınarak Reji İdaresi'nde başkâtip oldu Recai-zade Mahmud Ekrem'in aracılığıyla Edebi-yat-ı Cedide topluluğuna katılan Halid Ziya, Mai ve Siyah (1897) romanını Servet-i Fünun dergisinde tefrika ettirmeye başladı Servet-i Fünun kapanıncaya kadar bu dergide Aşk-ı Memnu (1900) ve Kırık Hayatlar (1924) romanlarıyla birçok öykü ve makale yayımladı

Servet-i Fünun içinde Edebiyat-ı Cedide Akımı dışlanınca öbür arkadaşları gibi Halid Ziya da II Meşrutiyet'e kadar hiçbir şey yayımlamadı II Meşrutiyet'ten sonra bir süre Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesinde batı edebiyatı dersleri verdi 1909'da mabeyn başkâtibi, 1911'de Ayan Meclisi üyesi oldu Siyasal görevlerle Almanya ve Romanya'ya giden Halid Ziya İttihat ve Terakki' nin düşmesinden sonra Reji İdaresi'ne geçerek yönetim kurulu başkanlığını yürüttü Cumhuriyetten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilen yazar yaşamının sonuna kadar burada yaşadı Bu süre içinde eski yapıtlarının yeni basımlanyla ilgilendi; anılarını yazdı ve büyük zamanını okuyarak geçirdi





İzmir'de ilk romanını kaleme aldığı yıllarda Fransa'da Gerçekçilik ve Doğalcılık akımları yaygındı Halid Ziya Tanzimat dönemi romancıları gibi Romantizm'e değil, çağdaşı olan bu yeni akımlara yakınlık duydu Hizmetgazetesinde 1885'te dizi olarak yayımlanan, masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatan Sefile adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı için yarım kalmış ve kitap haline getirilememiştir
Halid Ziya'mn Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı yapıtları İzmir'de yazdığı gençlik dönemi romanlarıdır


İlk iki romanında konu üç kişi arasındaki acıklı bir sevgi öyküsüdür Her iki romanda da başkişi öbür iki kişinin mutlu olmaları için kendini feda eder Yazarın bu yapıtları o güne kadar yazılmış Türk romanlarının bazı özelliklerini yineler Ortam İstanbul'da bir zengin evidir Olay Osmanlı toplumunun kapalı yapısından ötürü tek bir aile çevresinde geçer Ama bu romanlar yazarın sonraki çalışmalannda görülecek kişilerin ipuçlarını verir Halid Ziya'mn bu gençlik dönemi yapıtları içinde en başarılısı Ferdi ve Şürekâsı'dır Roman kişilerinin ustalıkla dengelenmiş yoğun çizimleri, ekonomik koşulların etkileri, yapıtı Romantizm'in çizgilerine girmekten kurtararak ona gerçekçi bir çerçeve sağlar

Halid Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah adlı yapıtı hem yazarın, hem de Türk romanının olgunluğa doğru önemli bir dönüm noktasını oluşturur Yazar bu romanında o dönemin basın dünyasını, gazeteciler, şairler, yayımcılar ve yazarlar çerçevesinde ele alır Bu dünyanın gerçekleri karşısında yenik düşen Ahmed Cemil'in düşleriyle onu gittikçe burgacına alan gerçeğin çatışması romandaki kurgunun kaynağıdır Mai ve Siyah iyimserlik ile karamsarlığın, amaçlanan ülkü ile ekonomik zorunluluğun çatışmasıdır İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu yazarın da başyapıtıdır Romanda, zengin ama yaşlı Adnan Bey'le parası için evlenen genç ve güzel Bihter bir süre sonra kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar Genç bir insanın yalnızca zenginliğe değil, sevgiye de gereksinimi olduğunu geç anlamıştır Ama Behlül bu ilişkiden bıkıp Adnan Bey'in kızı Nihal'le evlenmek isteyince Bihter tüm ilişkilerini açığa çıkarır ve kendini öldürür

Nihal babasının yanma dönerek onunla yaşamaya başlar, Behlül ise kaçar 1909'da Sabah gazetesinde tefrika edilen Nesl-i Ahir de kitap olarak 1990'da yayımlanmıştır Halid Ziya bu yapıtında aşktan başka düşünce ve sorunları olmayan, yaşamlarını çalışmadan sürdüren hazıryiyici ve batıya özenen bir toplum kesiminin yaşamını yansıtmıştır Romandaki oldukça karmaşık ilişkiler, romanın kişileri arasındaki nesnel ve duygusal bağlantılara ustaca örülmüş tüm hareketler, betimlemeler ve ruh çözümlemeleri olayın akışını hızlandıracak biçimde, ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir

Yapıtta olayın örülüsü, dış ve iç dünyalann anlatımındaki denge son derece yetkindir
Halit Ziya Uşaklıgil'in öbür öykü kitaplarının başlıcaları şunlardır: Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889), Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (1889), Bir Yazın Tarihi (1898), Solgun Demet (1901), Hepsinden Acı (1934), Kadın Pençesi (1939) Ayrıca, Yunan Tarih-i Edebiyatı (1912), Latin Tarih-i Edebiyatı (1912), Sanata Dair (1955, 3 cilt) adlı inceleme ve deneme yapıtları da vardır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.