![]() |
Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#1 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Simyanın ÖyküsüSimyanın Öyküsü
Simyanın özgün anlam ve amaçlarının yeniden kurgulanması çağdaş bilim tarihi yazımının kavrayışlarına bağlıdır ![]() ![]() İlk bilim tarihçileri, Simya metinlerinde kimyasal olguların gözlemlerini ve ilintili bilimsel buluşların ön izlerini aramışlardı ![]() ![]() Simyacıların gerçekten doğa bilimlerinin gelişimine katkıda bulundukları kuşku götürmez, ancak onlar bu katkıyı dolaylı biçimde, yalnızca canlı özdeğe ve minerallere karşı besledikleri ilginin bir sonucu olarak gerçekleştirmişlerdir ![]() ![]() Yine de, deneye olan eğilimleri sırf doğal olanla sınırlı değildi; bitkiler ya da madenler üzerinde yaptıkları deneylerin çok daha tutkulu bir amacı vardı: “kendi yaşam biçimlerini dönüştürmek ![]() Bilim tarihi yazımında kısa süre önce ortaya çıkan Simya ile ilgili perspektif değişimi kendi başına önemli bir kültürel olgudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Simyayı, kendi özgün bağlamı içinde ve daha doğru bir biçimde kurgulayabilmek için akılda tutulması gereken temel öğe şudur: Simya, varolduğu tüm kültürlerde her zaman bir ezoterik ya da mistik geleneğe sıkı sıkıya bağlı olmuştur; Simya, Çin’de Taoculuk ile, Hindistan’da Yoga ve Tantra ile, Helenleşmiş Mısır’da Gnosis ile, İslam ülkelerinde Tasavvuf akımları ile, Ortaçağ ve Rönesans boyunca Batıda Hermetizm, Kabala ve Hıristiyan Gizemciliği ile iç içe geçmiş biçimdedir ![]() Özetle, tüm simyacılar kendi sanatlarının, önde gelen gizemci ya da içrek geleneklerin amaçlarına benzer amaçları olan ezoterik bir teknik olduğunu ifade etmişlerdir ![]() Bazı Simya uygulamalarının kendine özgü tekil nitelikleri bir yana bırakılırsa, üzerinde titizlikle durulması gereken en önemli genel nitelik “Giz” konusu, doğrusu Simya teknikleri ve öğretilerinin ezoterik bir biçimde aktarımı sorunudur ![]() ![]() ![]() ![]() Klasik bir Hint Simya çalışması olan “Rasarnava”nın giriş bölümünde Tanrıça Şiva, “Jivan-mukta” (yaşarken özgür olan kişi) olabilmenin gizini tanrıların bile bilmediğini söylemektedir ![]() ![]() ” Simya metinlerinin bilinçli olarak düzenlenen anlaşılmazlığı, Rönesans sonrası Batı yazımında neredeyse ortak bir nitelik kazanmıştır ![]() ![]() ![]() Kısacası, bir “Gizli Dil” ile karşı karşıya bulunmaktayız ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#2 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüOysa bilindiği gibi gizin korunması; seramik, metalürji, tıp ve matematik gibi tüm tekniklerin ve bilimlerin başlangıcında genel bir kural olarak uygulanmıştır ![]() ![]() Üstelik çok daha yakın bir dönemde Galien’nin kendi öğrencilerinden birini, öğrenmekte olduğu tıp bilimini tıpkı Eleusis Gizemleri’ndeki “Telete” gibi algılaması gerektiği hakkında uyardığını bilmekteyiz ![]() Gerçekten bir mesleğin, bir tekniğin ya da bir sanatın gizlerinin bir kişiye açıklanması inisiyasyon anlamını taşımaktadır ![]() ![]() ![]() “Geçmişin karanlık çağlarından beri saklanan ve kısa süre önce yeniden ortaya çıkarılan eski gizlerin açıklanması” biçiminde kalıplaşmış mitler, İsa’dan önceki son dört yüzyıl boyunca büyük bir yaygınlık göstermişlerdir ![]() ![]() ![]() Bu metinlerde açıklanan gizler, tarihin belli başlı ve kısa süre içinde gerçekleşecek olayları ile bağlantılı olabilirler (kehanet kitapları ve evrenin sonu ile ilgili yapıtlarda olduğu gibi); ya da yetkinliği, bilgeliği, kurtuluşu ve hatta ölümsüzlüğü sağlayacak yöntemleri öğretmek savında olabilirler ![]() Simya ile ilgili yazım ikinci gruba girer; Çinli, Hintli, Müslüman ve Avrupalı simyacıların yazıları, hastaları iyileştiren, insan yaşamını uzatabilen, metalleri yetkinleştiren yani altına dönüşmelerini sağlayan ve insana ölümsüzlük veren yöntem, deney ve formülleri içermektedir ![]() ![]() ![]() Hindistan’da ise, Sanskritçe ya da gizli dillerle yazılmış olan ve “Siddhi”lerden söz eden geniş bir edebiyat vardır (Siddhi’ler, kendilerini nadiren açığa veren, yüzyıllar boyunca yaşayan yogi simyacılardır) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() __________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#3 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın Öyküsü“Uzun süren karanlık çağların ardından yeniden ortaya çıkartılan özgün gizler ve bugün bu gizlere sahip olup çalışmalarını herkesten saklayan inisiyeler” biçiminde geliştirilen mitolojik örgü, Simyanın anlaşılabilmesi için büyük önem taşımaktadır ![]() Simyada “Opus” (yapıt) bir inisiyasyon sürecidir, yani insanın varlık koşullarını kökten değiştirmeyi amaçlayan bir dizi özel deneyimler silsilesidir ![]() ![]() ![]() ![]() Simyanın kökenleri bir yana bırakılsa da; sağlık, uzun yaşam, metallerin altına dönüştürülmesi, ölümsüzlük iksirinin hazırlanması gibi Simya amaçlarının Doğuda olduğu gibi Batıda da çok uzun bir geçmişe sahip oldukları açıktır ![]() ![]() Gerçekten, insana uzun yaşam, gençlik ya da ölümsüzlük sağlayan bir su kaynağı, bir ağaç ya da bir bitkiden söz eden sayısız mit vardır: Hint Veda’larında “Soma”, İran’da “Hacma”, Helenler’de “Ambrosia”, Keltler’de ölümsüzlük besininin bulunduğu efsanevi kazan, Gençlik Pınarı, mucize yaratan otlar ve ulaşılması çok zor olan bir ağacın gençlik veren meyveleri ![]() ![]() Arkaik bir mitsel şema ile Simya arasındaki süreklilik, “kökenlere simgesel geri dönüş töreninin” uyarlanması ve yorumlanmasında çok daha açık biçimde görülür ![]() ![]() ![]() Hindistan’ın en ünlü tıp uzmanlarından Caraka, hastaları iyileştirmek ve yaşlıları gençleştirmek için benzer bir tedavi önerir: hasta, karanlık bir odaya kapatılarak “regressus ad uterum” konumuna sokulur ![]() ![]() Ancak Rasayana sözcüğü Simya anlamına da kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() “Regressus ad Uterum” yaklaşımı, Taocu bir teknik olan “Dölüt Soluğu” (Embryonic Breathing) denilen bir uygulama için de geçerlidir ![]() ![]() ” Bir diğer Taocu metin aynı uygulamayı şöyle aktarır: “ İşte bu nedenle Budha, büyük bağışlayıcılığı ile, ateş Simyasının yöntemlerini açıklamış ve böylece insana, döl yatağına geri dönerek, kendi gerçek doğasını ve yaşamın bolluğunu oluşturma yolunu öğretmiştir ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#4 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüBu motif Batının Simya metinlerinde de sık sık görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tüm bu simge, ritüel ve uygulamalar, temel bir düşüncenin altını çizmektedir: gençliğe yeniden kavuşmak ya da uzun yaşamak için, kökene geri dönmek ve böylece yaşama yeniden başlamak gereklidir ![]() ![]() Eski madencilerin inanç ve uygulamalarında, benzer bir düşünceyi görmek olanaklıdır: “Maden cevherleri, toprak ananın kutsallığına katılırlar ![]() ![]() ![]() Madenci, yeraltındaki dölüt gelişimine müdahale eden kişidir: maden filizlerinin gelişme ritimlerini hızlandıran, doğanın yapıtına destek olarak, daha erken doğum yapmasını sağlayan kişilerdir onlar ![]() ![]() Metalürji, “çocuk” maden filizlerini “yetişkin” madenlere dönüştürür ![]() ![]() Söz konusu düşüncenin daha ileri taşınması, binlerce yıl boyunca rahatsız edilmeden gelişmelerini sürdüren “gerçek” madenlerin sonunda altına dönüşeceği varsayımıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güneydoğu Asya’da yaşayan uluslar da aynı kanıyı paylaşmaktaydılar: “Annam’lılar, ocaklardan çıkartılan altının, yüzyıllar boyunca yavaş yavaş oluştuğuna ve eğer toprağın kazılmasında erken davranılırsa, altının çıkarıldığı noktada bronz bulunacağına inanırlardı” ![]() Örnekler daha çoğaltılabilir ![]() ![]() ![]() Yine bu yüzdendir ki, yalnızca tek bir metali üretmek istemesine karşın, çok sayıda metali üretmiş olmaktan huzursuzdur ![]() ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#5 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüÖyleyse olgunluğa ulaşan bir ürün olmak, altının soyluluğudur; diğer madenler bayağıdırlar, zira olgun değildirler ![]() ![]() ![]() Altının kışkırttığı bu aşırı övgü, bu konuda bir süre daha oyalanmamızı gerektirir: “Homo Faber”in olağanüstü mitolojisi, tüm mitler, efsaneler ve epik şiirler, doğanın insanlar tarafından fethedilmeye başlanmasını anlatır ![]() ![]() ![]() Ne alet, ne de silah yapımına yaramadığı halde, insanların belki de en fazla işledikleri maden altın olmuştur ![]() ![]() ![]() Yine de firavunlar döneminden günümüze dek, insanoğlu ısrarla altın peşindeki şehvetli arayışını sürdürmüştür ![]() ![]() İS ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ” Diğer bir ifade ile iksir (ya da “Felsefe Taşı”), doğanın işini üstlenmekte ve tamamlamaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Ben Johnson, “Simyacı” (Alchimiste, 2 ![]() ![]() ![]() ![]() “Zira yumurta, aslında bir “in potentia” civcivdir ve doğanın buyrukları ile bu amacına yönelir” diye açıklar Surly ![]() ![]() ![]() ![]() __________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#6 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüDahası, iksirin tüm organizmaların zaman ritmini, yani gelişmelerini hızlandıracağına da inanılırdı ![]() “İlkbaharda muazzam ve harikulade sıcaklığı ile “taş”, bitkilere yaşam verir; bir tuz taneciği kadarını su dolu bir ceviz kabuğu içinde eritirsen ve bununla bir asmayı sularsan, mayıs ayında olgun üzümler elde edersin ![]() Tıpkı Arap ve Batı Simyası gibi, Çin Simyası da iksirin tedavi edici evrensel özelliklerini hep övmüştür ![]() ![]() Roger Bacon, “Opus Majus” adlı yapıtında felsefe taşı ya da iksir terimlerini kullanmaksızın “en değersiz madenlerin bile saflıklarını ve yetkinliklerini sağlayacak, bedenin pisliklerini yok edecek ve böylece ölümü engelleyerek, yaşamı yüzyıllar boyu sürdürecek bir ilaç” bulunduğundan söz etmektedir ![]() Arnold de Villanova’ya göre “felsefe taşı tüm hastalıkları iyileştirir…Bir ay sürecek bir hastalığı bir günde, bir yıl sürecek olanı on iki günde, daha uzun sürecek olanı ise bir ayda iyileştirir ![]() ![]() ![]() Doğada üç farklı zaman ritminin bulunduğu ayrımsanabilir; jeolojik zaman, bitkisel ve hayvansal zaman, ve insansal zaman ![]() ![]() Yine de yaşam ritimleri her yaşam biçimi için farklıdır; madenlerin olgunluk düzeyine ulaşmaları binlerce yıl sürer, oysa bitkiler bir kaç ay içinde büyürler, çoğalırlar ve ölürler ![]() ![]() Daha önceden sözü edildiği gibi, eskiden madenciler ateş sayesinde madenlerin gelişimini hızlandırdıklarına inanırlardı ![]() ![]() Özetle, simyacılar için yaşam, organik zamanın “Epiphania”sıydı (Cisimleşme) ![]() ![]() İyileştirme, hızlandırılan olgunlaşma ve doğanın yarattıklarının yetkinleştirilmesi, yani bir bütün olarak “Opus Alchimicum”, doğal bir eskatolojinin meydana çıkmasına neden olmaktadır; zira simyacı, doğanın “gerçekleşmesini ve sonunu” öncelemektedir ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#7 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüBöylesi bir yaklaşım, İsa sayesinde kozmik bir kurtuluşa ulaşmayı hayal eden, yani ayinin kutsallığı vasıtasıyla kozmik özdeğin dönüşümünü ümit eden, Teilhard de Chardin’in düşünceleri ile kıyaslanabilir ![]() ![]() Ancak öncelikle Batı ve Orta Avrupa’da simyanın nasıl geliştiğine kısaca göz atmak doğru olur ![]() ![]() Neoplatoncu ve Hermetik öğretilerin, o dönemdeki felsefe ve sanat üzerinde derin ve yaratıcı bir etki yaptıklarını; doğa bilimleri ile Simyanın eğitimin ve politika kuramlarının gelişiminde önemli bir rol oynadıklarını bugün biliyoruz ![]() Simyanın, madenlerin “büyümesi” ve dönüşümü, zorunlu giz saklama, felsefe taşı ve iksir gibi temel bazı unsurlarının Ortaçağdan başlayarak Rönesans ve Reforma kadar nesilden nesile aktarıla geldiğini anımsamalıyız ![]() ![]() ![]() Rasyonel kimyanın ilk büyük temsilcisi olduğu kabul edilen, deneysel çalışmaları ile ünlü Herman Boerhaave (1664-1739), madenlerin dönüşümü hakkındaki inancını sürdürüyordu ![]() ![]() Ne var ki, Neoplatonculuk ve Hermetizm etkisi altında Ortaçağın Simyası başvuru dizgesini genişletmekteydi ![]() ![]() ![]() Buna bağlı olarak Simyacılar, tıpkı İsa’nın ölümü ve dirilişi ile insanlığı kurtarması gibi, “Opus Alchimicum” ile doğanın kurtuluşunun sağlanacağını düşünüyorlardı ![]() ![]() ![]() 18 ![]() ![]() İlk aşamada bulanıktır, kendi kanını akıtır; çürüme sırasında ölür; siyah rengin ardından beyazlaşma başlayınca mezarın karanlıklarından sıyrılır ve zaferle dirilir; çok incelerek göğe yükselir, oradan yaşayanları ve ölüleri yargılar, her birini yapıtlarına göre ödüllendirir ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#8 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüRönesans’tan itibaren eski işlevsel Simya, yeni kazandığı mistik ve dinsel yorumlamaları ile birlikte, doğa bilimlerini ve sanayi devrimini zafere taşıyacak olan olağanüstü kültür değişimi üzerinde ağırlıklı bir rol üstlenmiştir ![]() Simyanın yapıtları sayesinde, insanı ve doğayı yeniden kazanmak umudu, Batıda Hıristiyanlığın Giacchino del Fiore’den beri saplantısı biçimine gelen kökten bir “Renovatio” (Yenilenme, Yeniden Doğuş) özleminin uzantısından başka bir şey değildir ![]() ![]() Arda kalan bir “tinsel yeniden doğuş” özlemi, kolektif bir “metanoia” umudu, Ortaçağdaki “Bin Yılcı” halk hareketlerini esinlendiren beklentinin biçim değiştirmesi, kehanetler, mistik hayaller ve Hermetik Gnosis’tir ![]() ![]() ![]() ![]() Dee, okült işlemler vasıtasıyla özgür bırakılan tinsel güçlerin dünyayı değiştirebileceğini düşünüyordu ![]() ![]() Paracelsus ve Van Helmond’un öğrencileri için ancak “Kimya Felsefesi” (Simya) ya da “Gerçek Tıp” çalışmaları ile doğayı anlamak olanaklıydı; dünyanın ve evrenin gizlerini açıklayacak olan astronomi değil, kimya idi; ve de Simyanın tanrısal bir anlamı vardı ![]() Yaratılışı bir çeşit kimya işlemi olarak değerlendirince, dünyadaki ve uzaydaki olguları da kimya terimleri ile yorumlamak gerekiyordu; simyacı, dünyada ve uzayda yer alan varlıkların gizlerini Makrokozmos-Mikrokozmos ilişkisine dayanarak öğrenebilirdi ![]() ![]() Çoğu çağdaşları gibi Hermetizm ve Simya meraklıları da, tüm sosyal, kültürel ve dinsel kurumlarda kökten bir dönüşüme hazırlanmakta ve bu değişimi beklemekteydiler ![]() Bu evrensel “Renovatio” için kaçınılmaz ilk aşama bilimde reform olmalıydı ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#9 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüTarikatın efsanevi kurucusu Christian Rosenkrantz, tüm bilimlerin gerçek gizlerine ulaşmış bir kişi olarak düşünülürdü ![]() ![]() İşte böylece 18 ![]() ![]() “Fama Fraternitatis” yazarı aslında Avrupa’nın tüm bilim adamlarından bilgilerini gözden geçirmelerini ve reformu hızlandırmak için Rose-Croix’lara katılmalarını istemektedir ![]() Bu çağrıya yanıt öylesine geniş oldu ki, on yıldan daha kısa bir süre içinde, bu gizli örgütle ilgili yüzlerce kitap ve broşür yayınlandı ![]() ![]() Bu kitapta Andreae, bir kent-örgüt kurulmasını öneriyordu ![]() ![]() ![]() “Fama Fraternitatis” ile Rose-Croix’ları destekleyenler arasında, “Kraliyet Koleji” üyesi ünlü mistik simyacı Robert Fludd önde geliyordu ![]() ![]() Fludd için, “Gerçek Tıp” bu felsefenin temeliydi: Mikrokozmos, yani insan bedeni, hakkındaki bilgilerimiz bize evrenin yapısını da öğretmekte ve bizi Yaratıcımıza yönlendirmekteydi; üstelik, evren hakkında ne kadar çok şey öğrenebilirsek, kendimiz hakkında bilgimiz o denli artmaktaydı ![]() Son dönemlerde gerçekleştirilen kimi çalışmalar, özellikle Delsus ve Yates tarafından yazılanlar, “Felsefi Kimya” ile okült bilimler üzerine yapılanan doğa bilimleri araştırmalarının sonuçlarını yeni bir ışık ile aydınlattılar ![]() ![]() Bilim adamları arasında sürekli ve sistemli bilgi alışverişi, çok sayıda akademilerin ve bilim derneklerinin kuruluşuna öncülük ediyordu ![]() ![]() 1658 Yılında yayınlanan bir denemesinde Robert Boyle, Simya gizlerinin özgür dolaşımını talep ediyordu; Newton ise, tam tersine, Simyanın gizlerinin tehlikeli olduğunu düşünüyor ve “Royal Society of Sciences” (Kraliyet Bilimler Derneği) sekreterine yazdığı bir mektupta Boyle’nin Simya bilgilerini gizli tutması gerektiğini bildiriyordu ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#10 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüNewton, kendi Simya araştırmalarının ve deneylerinin sonuçlarını hiç yayınlamadı; ancak, 1940 yılına kadar ihmal edilen sayısız el yazmaları Profesör Dobbs tarafından incelendi ve “The Foundations of Newton’s Alchemy” (Newton Simyasının Temelleri) adlı bir yapıtta toparlandı ![]() Dobbs, Newton’un “ne kendisinden önce, ne de kendisinden sonra yapılmadığı kadar derinlemesine, tüm eski Simya yapıtlarını incelediğini” belirtiyordu ![]() ![]() 1668’den başlayarak süren yoğun deneylerine karşın, 1679-1680 yıllarında yörünge deviniminin dinamiğini titizlikle incelemeye başlayıncaya kadar, cisimlerin devinimini yöneten enerjiyi bulamamıştı; bu çalışmalar Newton’un kozmosun kimyasal çekimi hakkındaki düşüncelerinin uygulamasıydı ![]() Newton, ilk zamanlardan bu yana “Tanrının, gerçek din ve doğa felsefesi gizlerini birkaç seçkin kişiye öğrettiğine, sonradan bu bilgilerin yitirildiğine, ancak kimi bölümlerini yeniden bulunduklarına ve masallara, mitolojik öykülere karıştıklarına” inanıyordu ![]() ![]() ![]() Modern fizik ve mekanik bilimlerinin kurucusu olan Newton’un, ne okült açımların teolojisini, ne de Simyanın temeli olan madenlerin dönüşümü ilkesini asla reddetmemiş olması çok aydınlatıcıdır ![]() ![]() Profesör Dobbs’a göre, “Newton’un Simya hakkındaki düşünceleri öylesine derin temellere sahiptir ki, genel olarak onların değerinden asla kuşku duymamıştır ve 1675’ten sonra tüm çalışmalarını, Simyayı mekanik ile bütünleştirmeye adamıştır” ![]() ![]() ![]() Ancak Newton bu güçlere, madde ve enerjiye denk gelen ontolojik bir statü kazandırmıştır ![]() ![]() Richard Westfall, “Force in Newton’s Physics” (Newton Fiziğinde Güç) adlı yapıtında modern bilimin, hermetik gelenek ile mekanik felsefenin birleşmesinden doğduğu sonucuna ulaşır ![]() ![]() Diğer bir anlatım ile, Newton mekaniğinin başarısı kendi bilimsel ülküsünün ortadan kalkması ile sağlanmıştır; aslında Newton ve çağdaşları, gerçekleşenden çok farklı bir bilimsel devrimi beklemekteydiler ![]() __________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Simyanın Öyküsü |
![]() |
![]() |
#11 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Simyanın ÖyküsüRönesans dönemi simyacılarının umutlarını ve doğayı kurtarma yönündeki amaçlarını geliştirerek ve sürdürerek Paracelsus, John Dee, Comenius, Andreae, Ashmole, Fludd ve Newton gibi farklı insanlar, Simyada çok daha tutkulu bir girişimin modelini görebilmekteydiler: yeni bir bilimsel yöntem ile insanın yetkinleşmesi ![]() Onlara göre böylesi bir yöntem; doğa bilimleri, hermetik gelenek ve boş inançların üstünde bir Hıristiyanlığın bütünleşmesini sağlayacaktı ![]() ![]() 17 ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak simyacının, ilk insanların doğayı değiştirmeleri ile başlayan çok eski bir projenin son aşamasını tamamladığı söylenebilir ![]() ![]() Simya miti, çok ender rastlanan iyimser mitlerden biridir; aslında “Opus Alchimicum” sadece doğayı dönüştürme, yetkinleştirme ya da yenilemekle yetinmez, yetkinliği insanın varoluşuna da yaygınlaştırmaya çalışır; insana sağlık, sonsuz gençlik ve hatta ölümsüzlük vermeye çabalar ![]() Dinler tarihi perspektifi altında, yitirilmesi tüm dünya üzerinde sayısız acıklı efsanelere esin kaynağı olan, insanın özgün yetkinliğine yeniden kavuşması umudunun Simyanın amacı olduğu belirtilmelidir ![]() Simyacı için, insan da bir “Yaratıcıdır”: doğayı yenileyebilir ve zamana egemen olabilir; böylece tanrısal yaratımı yetkinleştirir ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak bu ülküler o dönemde tümüyle laikleşmişler; Simyanın kendisi yok olduğu için, genel düşünsel eğilimlerle uzlaşmışlardır ![]() ![]() ![]() Sanayiin ve deneysel bilimlerin gelişimi ile doğrulanan bu ideoloji, simyacıların kökten laikleşen düşlerini yeniden ele alarak, bunlara farklı boyut ve atılımlar kazandırmıştır ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|