Filistin

Eski 05-06-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Filistin



Filistin, güneyde, Akabe Körfezi'nden başlamak üzere Akdeniz ile Şeria Nehri'nin batısı arasında kalan Ortadoğu'daki bölgeye verilen çeşitli adlardan biridir Gazze Şeridi ve Batı Şeria olarak özerk yönetim olarak yönetilmektedir



Filistin Alm Palästina n, Fr Palestine f, İng Palestine Kuzeyde Lübnan, güneyde Kızıldeniz, batıda Akdeniz ve doğuda Suriye Çölü ile çevrili, tarihi ve eski bir yerleşim merkezi Bölge, Asya-Afrika yolu üzerinde stratejik bir kavşak noktası olduğundan, eski çağlardan itibaren istila ve göçlere maruz kalmış ve çeşitli medeniyetlere sahne olmuştur Filistin’in bilinen tarihi MÖ 5000 sene öncelere kadar dayanır İsrail kabilelerinin gelmesinden tam bin sene önce Arap Yarımadasından Kenaniler Filistin’e göç etmişlerdi (MÖ 2200 yılları, detaylı bilgi için bkz Filistin Tarihi)

Filistin Ortadoğu'da yer alan ülke Önemli şehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka

Yüzölçümü: 28220 km2 Nüfusu: 8500000 (1993 tahmini) Nüfusun % 87'si şehirlerde yaşamaktadır Km2 başına düşen insan sayısı: 2558 Nüfus artış hızı: % 37

Etnik yapı:

1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 79'u Yahudi, % 21'i Filistinlidir 1967'de işgal edilmiş olan Batı Yaka'da ise nüfusun % 91'ini Filistinliler, % 9'unu Yahudiler oluşturur Filistinlilerin tamamına yakını Arap'tır, az sayıda Çerkez vardır

Dil:

Yahudiler İbranice, Filistinliler Arapça konuşur

Din:

1948'de işgal edilmiş topraklarda yaşayanların % 79'u Yahudi, % 5'i Hıristiyan, % 16'sı Müslüman'dır 1967'de işgal edilmiş olan Doğu Kudüs ve Batı Yaka bölgelerinde ise nüfusun % 76'sı Müslüman, % 175'i Yahudi, yaklaşık % 55'i Hıristiyan, kalanı da diğer dinlere mensuptur Müslümanların geneli Sünni ve şafiidir

Coğrafi durumu:

Ortadoğu bölgesinde bulunan Filistin toprakları güneyden Lübnan, güneydoğudan Suriye, doğudan Ürdün, kuzeyden Kızıldeniz, kuzeybatıdan Mısır, batıdan Akdeniz ile çevrilidir En önemli akarsuları Şeria Nehri olarak da adlandırılan Ürdün Nehri'yle Yermük Nehri'dir İsrail işgali altındaki Filistin topraklarıyla Ürdün toprakları arasında sınır oluşturan Ürdün ırmağının doğusu Doğu Yaka, batısı Batı Yaka olarak adlandırılır Her iki yaka da tarıma elverişli düzlüklerden oluşmaktadır Ürdün Irmağı batısı işgal altında, doğusu Ürdün'ün elinde olan Lut gölüne akar Ölü Deniz olarak da adlandırılan Lut gölü tuz ve fosfat bakımından zengindir

Yönetim şekli:

Bugünkü Filistin topraklarının üzerindeki yönetim bir işgal yönetimidir Gazze ve Batı Yakada kurdurulan özerk yönetim ise işgal yönetimine bağlı bir yerel yönetim niteliğindedir Bu yönetim dış işlerinde tamamen işgal yönetimine bağlıdır Emniyet güçlerini sadece Filistinlilere karşı kullanma hakkına sahiptir Bu bölgede oturan Yahudi yerleşimcilere karşı özerk yönetime bağlı emniyet güçlerinin kullanılmaması özerklik anlaşmasında şarta bağlanmıştır

FİLİSTİN'İN TARİHİ

» İslam Öncesi Dönem Üzerinde hüküm süren farklı kavim ve hakimiyet kuran siyasi güçlerle çok gerilere uzanan Filistin, birçok medeniyete beşiklik etmesi ve medeniyetlerin geçiş bölgeleri üzerinde kavşak noktası olması ile bilinmektedir Filistin’in semavi dinlerce de önemi tartışılmayacak derecededir Arap tarihçilerce ve bazı araştırmacılarca kabul edildiği üzere bu toprakların bilinen ilk sakinleri Amalika kavmidir

» İslami Dönem İslam tarihinde oldukça nadide bir yere sahiptir Hz Muhammed (sav)’in İsra ve Miraç mucizesinin mekanı Kudüs’tür Bu anlamda Kudüs’ün fethedilmesi için Hz Muhammed (sav) döneminden itibaren fetihlerin yönü kuzeye yönelmiş ve 629 tarihinde Bizans Devleti ile İslam orduları arasında Mute Savaşı yapılmıştır

» Osmanlı Dönemi Haçlı seferlerinin ardından başlayan ve yaklaşık iki asır süren Memlük hakimiyetinden sonra Filistin, Yavuz Sultan Selim döneminde Mercidabık Savaşı’ndan sonra (24 Ağustos 1516) Osmanlı yönetimine geçti Bölgenin tamamının fethi ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında tamamlandı

» 1897’den İsrail’e Günümüzde uluslararası gündemin en üst sıralarında bulunan Filistin-İsrail sorununun çok eski bir geçmişi vardır Sorunun günümüzdeki mevcut biçiminin, 19 yüzyıl sonlarından başlayarak 20 yüzyıl başlarında yoğunlaşan Yahudi göçü sonucunda, bu topraklar üzerinde 1948 yılında İsrail devletinin oluşturulması ile ilgili olduğu söylenebilir

48’den 91’e

» Osmanlı Döneminde Filistinde Demografik yapı Filistin’de bir Yahudi topluluğunun oluşturulması 19 yüzyıl boyunca yükselen bir seyir izlemiştir Bu dönemde Filistin topraklarında üç farklı Yahudi grup bulunmaktadır: İlki uzun yıllar önce bu topraklara gelmiş olan ve büyük ölçüde bölge halkı ile kaynaşmış bulunan Sefarad Yahudileridir Yüzyıl içerisinde parça parça gelen ve daha çok Kudüs, Safed, Taberiye ve el-Halil gibi bölgelere yerleşmiş bulunan ve yerleşik bulunan Yahudilerden de uzak durmaya çalışan Eşkenazi Yahudi tabaka, ikinci grubu oluşturmaktadır Üçüncü grup ise yüzyılın sonlarına doğru Siyonizm hareketinin güçlenmeye başlaması ile birlikte bu topraklara göçen Yahudilerden oluşmaktadır

» Yahudi yerleşimi konusundaki Osmanlının tavrı Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan Siyonist harekete karşı daima ihtiyatlı bir politika takip etmiştir II Abdülhamid, Siyonizmi siyasal bir sorun olarak görmüş ve Yahudilerin kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin İmparatorluk içinde yeni bir milliyetçilik akımı ya da başka deyişle bir „Yahudi sorunu“ doğurmasından endişe duymuştur Siyonist hareketin lideri Theodar Herzl 1901 yılının Mayıs ayında II Abdülhamid’e gelerek, 1492 yılında İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen Yahudi göçmenlerin Osmanlı Devleti tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve Filistin’e yerleşmek için izin istemiştir Ancak bu talep II Abdülhamid tarafından açıkça reddedilmiştir

» 1936-1939 Olayları 1936'da bir araya gelen Arap liderleri Yahudilere karşı mücadelede önderlik edecek Arap Yüksek Komitesi'ni kurdular ve başlattıkları genel grevi ulusal bir ayaklanmaya dönüştürdüler Bunun üzerine Filistin'e gelen bir komisyon, Yahudilerle Arapların aynı devlet içinde yer almasının mümkün olamayacağını, Filistin'in bölüştürülmesi gerektiğini öneren Peel Raporu’nu yayınladı Bu rapor Filistinlilerin bağımsızlıklarını gölgeleyecek şekilde topraklarını ikiye böldüğü için Arapların ayaklanmasının daha da şiddetlenmesine neden oldu

» Balfour Deklarosyonu İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour daha sonra "Balfour Deklarasyonu" olarak adlandırılacak olan mektubu 2 Kasım 1917’de Siyonist lider Lord Rothschild’e gönderdi Balfour, İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için tüm imkanlarını kullanacağını bildiriyordu:

» Birinci Dünya savaşında Siyonist Hareket ve Filistin Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde yerleşmek için bekleyen İngiltere ve Fransa için I Dünya Savaşı bulunmaz bir fırsat olarak görüldü Savaşta Osmanlı-Alman İttifakı’nın karşısında yer alan bu güçler, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarında yaşayan Arap halkı Osmanlı’ya karşı harekete geçirmeyi başardılar

» Manda yönetimi 1917’de fiilen başlamış olan İngiliz yönetimi 25 Nisan 1920’de yapılan San Remo Konferansı’nda Filistin üzerinde İngiliz Mandası’nın kabul edilmesiyle garanti altına alınmış oldu İki yıl sonra da Filistin tamamen İngiliz yönetimine bırakıldı ve Siyonist olduğu açıklanan Sir Herbert Samuel Filistin’e ilk İngiliz Yüksek Komiseri olarak gönderildi

» Siyonist hareketin kuruluşu Siyonizm politik bir hareket olarak 19 yüzyılda ortaya çıkmıştır İlk etapta Siyonizm diasporadaki Yahudilerin durumunun iyileştirilmesi ve „geri dönüş“ fikrinden ibaretti „Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin“ diyen Israel Zangwill Filistin’de Arap varlığını inkar eden Siyonist hareketin tavrını açıkça ortaya koymaktadır

» İkinci Dünya Savaşı ve Filistinin kuruluşu II Dünya Savaşı’nın nedenlerini ve olayların başlangıcını, I Dünya Savaşı’nın çözümlenmeden bıraktığı veya getirdiği yeni sorunlar oluşturmaktaydı Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması üzerine İngiltere ve Fransa da 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş açtı Böylece tarihin tanık olduğu en büyük savaş olan II Dünya Savaşı başladı Savaşın başlamasıyla Siyonistler ve İngilizler anlaşmazlığa düştüler Savaş sırasında Filistin’e Yahudi göçünü hızlandırmayı amaçlayan Siyonistler, Arapları Almanların yanına itmek istemeyen İngiltere’nin muhalefetiyle karşılaştılar

» Altı Gün Savaşı 1956 II Arap-İsrail Savaşı’nın ardından dokuz yıl boyunca Mısır’la İsrail arasında ciddi bir problem yaşanmadı 1964’te FKÖ’nün kurulması ve Suriye’de Nasır’ın görüşlerini benimseyen Baas Partisi’nin iktidara gelmesi, bunalımı yeniden başlattı

» Beyrut Kuşatması Kara Eylül’den sonra Arafat’ın üs olarak Lübnan’ı seçmesi zaten hassas olan dengeleri kırılma noktasına getirdi 13 Nisan 1975’te Hıristiyan Falanjistlerin Filistinlilerin bulunduğu bir otobüsü taraması üzerine Lübnan iç savaşı patlak verdi Merkezi hükümetin zayıflaması Filistinli örgütlerin Lübnan’daki etkisinin artmasına neden oldu

» Birinci Arap İsrail Savaşı Filistin’de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948’de, Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti Bunun hemen ardından ABD ve ertesi gün de Sovyetler Birliği İsrail’i tanıdığını açıkladı Bu gelişmelerin öncesinde ise İngiliz birlikleri bölgeyi terk etmeye başlamışlardı

» Kara Eylül 1967 savaşı öncesi toplam rakamı 1300000’e ulaşan Filistinli mültecilerin yarısı Ürdün’e sığınmıştı Ürdün ise ekonomik açıdan zayıftı ve bu kadar mülteciyi kontrol edecek bir güçten uzaktı Ayrıca Ürdün, buradaki Filistinlileri kendi beşinci kolları olarak gören Nasır gibi güçlerden çekiniyordu 1967 Savaşı’nın ardından Arafat, büyük bir yekuna ulaşan Filistinlilerden de güç alarak İsrail’e karşı düzenleyeceği operasyonlar için üs olarak Ürdün’ü seçti

» İkinci Arap İsrail Savaşı İlk savaşın Yahudiler nezdinde dünyanın tavrının görülmesi açısından ayrı bir anlamı bulunmaktaydı İsrail durumdan memnundu ve artık bölgede daha rahat hareket ediyordu 50’li yılların başından itibaren 187 köyün tamamen tahrip edilmesi, insanların katledilmesi ve göçe zorlanması bunu açıkça ortaya koyuyordu Bu şekilde 1956’ya gelindi Nasır’ın, 28 Temmuz 1956’da Süveyş Kanalı’nın uluslararası trafiğe açık olmakla birlikte, Mısır’a ait olduğu için millileştirildiğini açıklaması üzerine, İsrail saldırmak için beklediği fırsatı elde etti

» İntifada 8 Aralık 1987, Filistin’de İsrail işgaline karşı topluca başkaldırma niteliği taşıyan intifada hareketinin başlangıç tarihidir Filistinliler aleyhine sonuçlar doğuran barış görüşmeleri ve Sabra-Şatilla Katliamı’nın ardından FKÖ’nün Lübnan’dan çıkarılması, Filistin halkının tepkisinin büyümesine neden oldu İntifada olarak adlandırılan ayaklanmanın ilk adımı 7 Aralık 1987’de atıldı Gazze bölgesinde bir Yahudi kamyoneti, Filistinli işçileri taşıyan bir araca çarparak dört Filistinlinin ölümüne ve dokuzunun da yaralanmasına neden oldu

» Yom Kippur Savaşı 1967 Savaşı’nda büyük bir yenilgi yaşayan Mısır, Suriye ve Ürdün, 1973 yılında Sina Yarımadası’nda ve Golan Tepeleri’nde bulunan İsrail kuvvetlerine saldırdı 6 Ekim 1973 günü başlayan bu savaş altı gün süren 1967 Savaşının yarattığı tepkinin bir sonucuydu İsrail Altı Gün Savaşı’ndan, işgalindeki toprakları yaklaşık üç kat genişleterek çıkmıştı Golan Tepeleri, Kudüs'ün tümü, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Gazze İsrail'in eline geçmişti






Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Filistin

Eski 10-04-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Filistin





Filistin, Batı Akdeniz’de ve Orta Doğu’da, İsrail topraklarının bir kısmını ve Gazze Şeridi ve Batı Şeria gibi Filistinlilerin kontrolündeki toprakları kapsayan bölge Bölgenin sınırları oldukça tartışmalıdır ve bazı kaynaklar Ürdün’ü de dahil ederler Filistin (bazı kaynaklarda bir kısmı), Kutsal Topraklar olarak bilinir ve Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için kutsaldır 20 yy’dan beri bölgede Arap ve Yahudi milli unsurlarının mücadelesi devam etmekte, zaman zaman uzun süreli şiddete ve hatta savaşa dönüşmektedir






Taş ve Bakır Çağı
Natufi kültürünün yayılışı


Arkeolojik bulgular, Yontma Taş Devri’nde Filistin bölgesinde yaşayan insanların aynı dönemde Avrupa’da yaşayan Neandertal’lar ile aynı gruptan olduğunu ve kültürlerinin de benzer olduğunu göstermektedir
Orta Taş Devri’nde bölgede Natufi kültürü hakim oldu Natufiler mağaralarda yaşıyor, muhtemelen ziraatle uğraşıyorlardı Cilalı Taş Devri’nde hayvanları evcilleştirmeye, tahıl yetiştirmeye, kilden kap-kacak yapmaya ve kasabalar kurmaya başladılar Örneğin Jericho yöresinde MÖ 7000 yıllarına ait, bu durumu ispatlayan kalıntılar vardır
Bölgede Taş Devri’nden Bakır Çağı’na geçiş MÖ 5 ila 4 binyıllarda gerçekleşti Muhtemelen MÖ 4 binyılda Gassuliler bölgeye göç ettiler Gassulilerin kökeni belirsizdir Gassuli ismi günümüzde, Ürdün Vadisi’ndeki Tulaylāt al-Ghassūl kazı alanına atfen verilmiştir


Gassulilere ait kalıntılar çoğunlukla güney Filistin’de bulunmaktadır Muhtemelen MÖ 4 binyılın sonuna doğru kuzeyden güneye yeni halklar göçetti MÖ 3 binyılda, Bronz Çağı’nın başlarında Filistin’de çok çeşitli halklar yaşıyordu ve bunlar zamanla kaynaşarak yerleşik bir şehir toplumunu oluşturdular
Filistin halkı, bölgede İbrani krallıkları kurulana kadar Antik Mısır tarih sistemini kullandı


Bronz Çağı
İlk Bronz Çağı
Antik Mezopotamya



Filistin’de bilinen tarihi kasabaların çoğu Bronz Çağı’nda kuruldu[3] Bu kasabaların gelişimi, Antik Mısır’daki Eski Krallık dönemine denk gelir ve 1 hanedan döneminden kalma MÖ 2925 yılına ait kalıntılar bu çaprazlama tarih tespitinde kullanılmıştır Filistin’deki Bronz Çağı’na ait kalıntılar ise Megiddo, Jericho, Tall al-Farah, Tel Bet She’an, Khirbat al-Karak ve Ai (Khribat ‘Ayy)’da çıkarılmıştır Bu sitelerin hepsi orta ya da kuzey Filistin’dedir ve Bronz Çağı’nın başlarına aittir Güneyde Tel Lakhish, Kiriath-sepher ve Tel Hasi’de bulunan kalıntılar ise Üçüncü Bronz Çağı’na aittir Bu dönemdeki Sami Filistin halkına günümüzde tanımlama kolaylığı açısından zaman zaman Kenanlılar denmekle birlikte “Kenan” terimi MÖ 2000 yıllarına kadar kullanılmamıştır
MÖ 3 binyılda Filistin’de surlarla çevrilmiş kasabalar ortaya çıktı Bu kasabaların Mısır ve Mezopotamya örneklerinde olduğu gibi tek bir bayrak altında toplandığına dair kanıt yoktur Filistin’deki kasabalar muhtemelen bağımsız şehir devletleri olarak kaldılar ancak gevşek şekilde Antik Mısır’ın siyasi kontrolü altındaydılar


MÖ 23 yy civarında Filistin’de şehir hayatı azaldı ve pastoral bir döneme girildi Bunda muhtemelen Şeria Nehri’nin doğusundan gelen göçebelerin büyük etkisi oldu Göçebelerin büyük bir kısmının Suriye Çölü’nden gelen Amoritler olduğu düşünülmektedir Bu dönemde Suriye’deki Ebla ve Mezopotamya’daki Akadların Filistin üzerindeki hegemonyasına dair net bir bilgi yoktur Ancak Filistin’e doğudan gelen göçebeler, Mısır’ın Asyalılar tarafından işgali ve MÖ 20 yüzyılda Eski Krallık döneminin tamamen sona erişi arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir[3]
Bu dönemde Filistin halkı hem benzer hem farklı yönleri olan müttefik kabilelerden oluşuyordu Bu kabilelerin çoğu yarıgöçebe ve pastoral bir yapıya sahipti Kabileler arasında şehir hayatına en az katkı sağlayanlar kuzeylilerdi Bu konudaki arkeolojik bulgular Kitabı Mukadddes ile uyum içerisindedir Zira Joshua’nın Kitabı’nda tepelerde yaşayan Amoritlerin aksine Kenanlıların düzlüklerde ve tarıma elverişli sahillerde yaşadıkları anlatılır

Orta Bronz Çağı

İsrailoğulları’nın Filistin’e girişi Orta Bronz Çağı’nda gerçekleşti Orta Bronz Çağı (yaklaşık MÖ 2000 ila MÖ 1550) Eski Ahit ve Tanah’taki öykülerin arka planını oluşturur
Bu çağda yeni kap-kacak türleri, yeni silahlar üretildi, ölü gömme adetlerinde değişiklikler meydana geldi Filistin’de bir kez daha tarıma dayalı şehir hayatı ön plana çıktı MÖ 20 yüzyıldan itibaren Filistin’de kurulmaya başlanan, Suriye ve Mezopotamya benzeri hanedanlıkların, yerleşik hayata alışan yerel halkların mı yoksa yeni göçmen akımlarının mı eseri olduğu net olarak bilinmemektedir
Bu yeni medeniyet, Fenike-Kenan sahil şeridindeki kasabalarla çok sıkı ilişkiler içindeydi Antik Mısır dökümanları 12 Hanedan dönemindeki (MÖ 1938 – MÖ 1756) Filistin’e dair önemli bilgiler içerir Bu belgelerde Mısır’ın Filistin’e gösterdiği alaka ve bölgedeki etkisi görülmektedir Bu dönemdeki Filistin kültürü ile MÖ 14 ve 13 yüzyıllarda bölgeye göçen İsrailoğulları’nın karşılaştığı kültür aynıdır


MÖ 19 yy’dan itibaren Filistin’de şehir hayatı oldukça gelişti Bazı kasabalar üzerinde yürünebilen taştan korkuluklu surlarla çevrildiler Bu durum bölgede yabancı unsurların, muhtemelen Asyatik Hyksos’ların etkisinin görülmeye başladığının kanıtıdır Hyksoslar muhtemelen Amoritler ile aynı soydandılar ve MÖ 1630 civarında kuzey Mısır’da hüküm sürdüler Hyksoslar, Habiru (Mısırca: Apiru) denen Sami halktan unsurlar taşıyorlardı Habiru sözcüğü “yabancı” anlamına geliyordu ve bu gruba göçebeler, kaçaklar, haydutlar ve alt tabakadan işçiler dahildi Oldukça tartışmalı olmakla birlikte Habiru sözcüğü, İbrani (İng: Hebrew) sözcüğü ile etimolojik olarak akrabadır
Hyksoslar, MÖ yaklaşık 1550 yıllarında Mısırlılar tarafından Filistin’e sürüldüler Megiddo, Jericho ve Kiriath-sepher şehirlerindeki yıkımdan kaçan Habirular da, Filistin’de askeri bir aristokrasi oluşturdular ve kasabaların savunmalarını güçlendirmenin yanısıra yerel dokuyu bozmadan Filistin’e zenginlik ve Mısır kültüründen unsurlar getirdiler

Son Bronz Çağı

Yeni Krallığın tek yerli firavunu olan I Ahmose’nin MÖ 1514′teki ölümünden sonra Mısırlılar Filistin’i işgal etmeye başladılar Kraliçe Hatshepsut döneminde (MÖ 1479-58) Filistinliler, Mısır hakimiyetine karşı başkaldırmaya başladılar Bu isyan dalgası bir sonraki firavun III Thutmose tarafından güç kullanarak bastırıldı Thutmose istikrarlı bir yönetim kurdu ve bu durum ondan sonrakiler tarafından da uzun süre devam ettirildi Amarna olarak bilinen bu döneme ait arkelojik bulgular oldukça detaylıdır Örneğin Retenu bölgesi (Suriye-Filistin), üç idari bölgeye bölünmüştü ve Mısırlı valiler tarafından yönetiliyordu Bunlardan üçüncüsü (Kenan), Mısır sınırından Biblos’a kadar olan Filistin’i kapsıyordu Mısır Firavunlarının Filistin’e özel bir ilgi göstermesinin nedeni MÖ 1375 kadar Mitanniler, daha sonra da Hititler tarafından rahatsız edilen Fenike ve Güney Suriye’nin güvenliğini sağlamaktı
MÖ 1292′den sonra, 18 hanedanın sonlardaki güçsüz firavunlar gidip yerine 19 hanedanın I Seti ve II Ramses (MÖ 1279-13) gibi güçlü kralları geldi Bu krallar Hititlerin güneye akınlarını körelttiler ve çatırdamakta olan Mısır İmparatorluğu’nu güçlendirdiler


MÖ 13 yüzyılın sonlarında Filistin’deki Kenanlı vassal prenslikler, yabancı bürokratlara yapılan ödemeler ve yolsuzluklar nedeniyle oldukça zayıflamıştı Bu dönemde İsrailoğulları, Şeria Nehri’nin doğusundaki dağlık bölgenin büyük kısmını ve Batı filistini ele geçirdiler Arkeolojik bulgular, Filistin’deki İsrailoğulları yerleşiminin, Kitabı Mukaddes’tekinden çok daha farklı ve karmaşık olduğunu göstermektedir 19 hanedanın sonlarında Filistin’deki Mısır hakimiyeti son buldu MÖ 12 yüzyılda Mısır, Filistin tarihini çok az etkiledi


Filistin’in bundan sonraki tarihi incelenirken sıklıkla Kitabı Mukaddes’e başvurulur Kitabı Mukaddes’teki bilgilerin doğruluğu oldukça tartışmalı olmakla birlikte arkelojik bulguların ya da diğer belgelerin yetersiz olduğu durumlarda başlıca kaynaktır


Demir Çağı
İsrailoğulları ve Antik Filistinliler [değiştir]
Daha çok bilgi için: İsrailoğulları ve Antik Filistinliler
İsrailoğulları Filistin’e ilk kez Son Bronz Çağı’nda gelmeye başlamakla beraber MÖ 12 yüzyıla kadar bölgeye tam olarak yerleşmemişlerdir Yarıgöçebe İbrani kavimlerin Kenan’a yerleşmesi ile bölgede İsrailoğulları’nın nüfusu büyük miktarda arttı Gibeoniteler gibi yerleşik Kenanlılar da komşu yerleşik kabileler yerine işgalcilerin yanında yer aldılar İsrailoğulları kısa zamanda yıkıntıların arasında yeni kentler kurdular




Olayların akışı tarihin normal seyrini izleseydi, Esdraelon denen sahil boyundaki bölgede yaşayan Kenanlılar, bölük pörçük durumdaki İsrailoğullarını muhtemelen hakimiyetleri altına alabilirlerdi Ancak III Ramses döneminde (MÖ 12 yy başları) yaşanan Denizci Halklar istilası bu durumu engelledi Bu Denizci Halklar arasında Ege (muhtemelen Girit[5]) kökenli Filistinliler (İng: Philistines) güney sahiline yerleştiler ve yaklaşık birbuçuk asır zarfında Filistin’in çoğunu ele geçirdiler


Bu dönemde III Ramses tarafından paralı asker ve kale muhafızı olarak kullanılan ve Mısır’da Peleset olarak bilinen kişilerin de Filistinli olduğu kabul edilir Aynı esnada Şeria Nehri’nin doğusuna yeni halklar yerleşiyordu: Güneyde Edomitler, Ölü Deniz’in doğusunda Moabitler ve Suriye Çölü kıyısında, Gilead’ın hemen doğusunda Amonitler İsrailoğulları tarafından kendileri gibi İbrani kabul edilen bu halklar, İsrailoğullarının işgalinden önce bölgeye yerleşmişlerdi Edomitler, Moabitler ve Amonitler, Eski Ahit döneminin sonuna kadar çoktanrılı inançlarını muhafaza ettiler


Tektanrılı inançlarındaki güçlü merkeziyetçi yapı ve çok ciddi etik disiplini, İsrailoğulları’nı tüm komşularından farklı kılıyordu Yehova ile İsrailoğulları arasındaki Musevi ahit geleneği, çok güçlü Mişkan ritüeli, farklı boyları sonraki dönem Yunan amfiktyonları gibi birbirine bağlıyordu Boylar arasındaki bu dini bağı aşındıran yıkıcı kabilecilik geleneği ise gevşek bir ittifak bağı ile dizginlenebiliyordu ancak yine de sıklıkla iç savaşa dönüşüyordu İsraioğulları, komşularının aralıksız saldırılarına maruz kalmasa, muhtemelen hiçbir zaman siyasi bir birliktelik oluşturmazdı Karşıt girişimlere rağmen Şaul, yaklaşık olarak MÖ 1020′de tüm İsrail’in kralı oldu


Davud ve Süleyman

Daha çok bilgi için: Davud ve Süleyman
Şaul, Amonitleri ve Filistinlileri yenilgiye uğrattı ancak Filistinlilerle yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti Şaul’un yerine geçen Davud Filistinlileri ağır bir yenilgiye uğrattı ve Şeria Nehri doğusundaki üç İbrani eyaletini fethetti Suriye’den gelen Aram halkının akınları Davud’u Aram eyaletlerini kuzeyde Orontes Nehri üzerindeki Hamas sınırına kadar ele geçirmek zorunda bıraktı Doğu’da Fırat Nehri’ne kadar olan Suriye Çölü’ndeki göçmen halklar üzerinde gevşek bir hakimiyet kurdu Davud, krallığında Mısır benzeri bir idari yapı kurdu ve nüfus sayımı yaptırdı Planlarını gerçekleştiremeden öldü ancak yerine geçen Süleyman bunları tamamladı


Süleyman’ın iktidarı (MÖ 10 yy ortaları) İsrailoğulları’nın siyasi tarihinin zirvesini oluşturur Süleyman, Davud tarafından fethedilmiş, ülkenin dışına taşan toprakların kontrolünü kaybetmesine rağmen ekonomik düzenlemeler açısından inanılmaz bir başarı gösterdi Akdeniz ticaretinin can damarını kontrol eden Fenike’deki Hiram ve Sur şehirleri ile birlikte uzak diyarlara ekonomik seferler düzenledi Muhtemelen bir doğu Afrika ya da Hindistan şehri olan Ophir’den altın, tavuskuşu, sandal ağacı gibi değerli malları Filistin’e getirdi


Güney’de Saba’ya (Yemen) kadar ulaştı ve buradaki Araplarla ticaret yaptı Bu ticari gelişmeler, gemi teknolojisindeki yenilikler ve Arap devesinin evcilleştirilerek kervanlarda kullanılması ile mümkün oldu Süleyman Akaba Körfezi yakınında büyük bir kale ya da depo inşa ettirdi Bu dönemde zarif ve detaylı bir mimari örneği sergilenmiştir Süleyman gösterişli bir kraliyet sarayı ve Kudüs Tapınağı’nı inşa ettirdi Birçok kasabayı surlarla çevirdi En çok bilinenleri Megiddo, Hazor ve Gezer’dir


Süleyman dönemindeki mimari harcamalar ekonomiyi oldukça zorluyordu Ticaret gelirleri ve vassal eyaletlerin haraçları masrafları karşılamıyordu İsrailoğulları hem zorunlu işçi ordularında kullanılıyor hem de çeşitli vergilerin altında eziliyorlardı Bu şartlar göz önüne alındığında, Büyük Kral’ın ölümünden sonra kuzeydeki İsrailoğulları’nın isyan etmesi ve Birleşik İsrail Krallığının parçalanması hiç de şaşırtıcı değildir


İsrail Krallığı’nın kalıntıları iki yüzyıl daha ayakta kaldı Bu arada yine İsrail Krallığı gibi Yehova’ya inanan ve Musevi geleneğinden gelen güneydeki küçük Yehuda Krallığı ile dönem dönem savaşlar gerçekleşti Yehuda Kralı Asa, büyüyen Şam Krallığı ile ittifaka girdi Bu durum Yehuda üzerindeki İsrail baskısını azalttı Şam, İsrail’e saldırdı ve Şeria Nehri doğusu ile Yarmuk Nehri kuzeyindeki toprakları ele geçirdi Şam ile İsrail arasındaki uzun süren savaşlar, Asurluların MÖ 732′de Şam’ı ele geçirmesine kadar devam etti


İlyas ve Elyasa


Daha çok bilgi için: İlyas (peygamber) ve Elyesa (peygamber)
İsrailoğulları hakkında en çok bilgiye sahip olunan dönem MÖ 9 yy’da, İlyas ve Elyesa peygamberlerin yaşadığı dönemdir Bu dönemde İsrailoğulları Amrid hanedanı tarafından yönetiliyordu Hanedanın kurucusu Kral Amri, Samaria’yı başkent ilan etti Burada kraliyet binaları inşa etti ve şehri gösterişli surlarla çevirdi Günümüzde bu döneme ait birçok arkeolojik kalıntıya ulaşılmıştır


Amri’nin oğlu Ahab, dini hikayelerde bazen kahraman, bazen kötü adam olarak resmedilir Ahab çok karmaşık uluslararası ilişkiler kurdu ve bunun bedelini Ramoth-Gilead’da hayatıyla ödedi Amrid hanedanı, MÖ 841 civarında kanlı bir şekilde sona erdi Başa geçen Yehu hanedanı, yaklaşık bir asır hüküm sürdü


MÖ 740 yılında Kuzey Suriye’deki Arpad, Asur kralı III Tiglath-pileser tarafından ele geçirildi MÖ 738′de İsrail ve Yehuda krallıkları Asurlulara tarihlerinde ilk defa haraç vermeye başladılar MÖ 733′de Asurlular Gilead ve Celile’yi ele geçirdiler ve Manasseh ile Ephrahim kabileleri haricinde tüm bölgeyi Asur hakimiyetine aldılar MÖ 732′de Şam’ı ele geçirdiler ve Aram Devleti’ne son verdiler Son olarak MÖ 722′de Samaria’yı ele geçirdiler ve İsrail Krallığı’na son verdiler

Asur ve Babil hakimiyeti

Asur ordularının salgın bir hastalık nedeniyle kırılması, Davud ve Süleyman geleneğinin son temsilcisi olan Yehuda Krallığı’nın sonunu geciktirdi MÖ 612 yılında iyice zayıflamış olan Asurluların başkenti Nineveh Medeler tarafından ele geçirildi Yehuda kralı Josiah Mısırlı Necho ile yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti
Bu arada Babillilerin Kasdu (Chaldean) kralları oldukça güçlenmişlerdi Babilli Nabopolassar ve Medialı Cyaxares Asur krallığını bölüştüler Cyaxares’in oğlu II Nebukadnezar Suriye ve Filistin’i ele geçirdi


Mağlup Mısırlılar ise Filistin’le ilgilenmeye devam ettiler Filistinliler de Babil karşıtı her türlü koalisyona dahil oldular Bu koalisyonların hiçbiri başarılı olmadı ve çoğu Kasdu orduları tarafından bastırıldı MÖ 587/586 yıllarında Kudüs yerle bir oldu Halkını, ateşle oynadıklarını söyleyerek çok önceden uyaran İbrani peygamber Jeremiah Mısır’da öldü Yehuda Krallığı yerle bir oldu ve toprakları neredeyse tamamen terkedildi[4]

Pers hakimiyeti

MÖ 539′da Pers Kralı II Cyrus, Media’daki zaferinin ardından Lidya ve Babil’i de alarak o güne kadar görülen en büyük imparatorluğu kurdu I Darius döneminde (MÖ 522-486) uygulanan idari reformlarla Fenike, Filistin-Suriye ve Kıbrıs, Pers İmparatorluğunun 5 eyaleti (satraplık) oldular[6]
II Cyrus’un ilk icraatlarından biri yayınladığı bir fermanla (yak MÖ 538) Yehuda topraklarının ve yıkılan Kudüs Tapınağı’nın yeniden inşasını emretmek oldu Babil’de sürgünde olan Yahudiler Kudüs’e geri döndüler ve İkinci Tapınağın inşası başladı


Osmanlı hakimiyeti


Filistin bölgesi, Haçlı Seferlerinin ardından yaklaşık iki asır boyunca Memlük hakimiyetinde kaldı Yavuz Sultan Selim döneminde, Mercidabık Savaşı’ndaki Osmanlı galibiyeti sonucu 24 Ağustos 1516′da bir kısmı Osmanlı topraklarına katıldı Bölgenin tamamı ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı hakimiyetine geçti Kanuni döneminde İbrahimi dinlerce önemli olan “Harem” kısmının bakımı yapılarak etrafındaki duvarlar yeniden inşa edildi Osmanlı Devleti, Filistin’i Suriye sınırları içinde Şam’a bağlı Kudüs, Gazze, Nablus ve Safed olmak üzere dört sancağa ayırdı Daha sonra bu sancaklar Kudüs’e bağlı birer eyalet oldu Filistin emirlerlerinden Cezzar Ahmet Paşa döneminde Mısır’ı ele geçiren Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart, Filistin’in Yafa şehrini aldı Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu 1779′da Akka Kalesi civarında Napolyon’u geri çekilmek zorunda bıraktı


Osmanlının gerileme döneminde, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Filistin’in tamamını ele geçirdi Filistin 1840 yılına kadar Mısır’ın yönetimi altında kaldı Ancak daha sonra tekrar Osmanlı idaresine geçti


1877 tarihinde Kudüs Osmanlı merkezine bağlı bir Mutasarrıflık oldu Bir yıl sonra ise Nablus ve Akka Kudüs Mutasarrıflığı’na bağlandı Böylece Filistin’in kuzeyi Beyrut Valiliği’ne güneyi ise Kudüs Mutasarrıflığı idaresine bırakıldı


I Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Filistin’deki 402 yıllık hakimiyetini kaybetti Bugünkü Birleşmiş Milletler’in temelini oluşturan Milletler Cemiyeti (İng: League of Nations) Filistin’i İngiliz himayesine (manda) verdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.