Hüsn ü Aşk, 51-100. Bölüm

Eski 07-31-2009   #1
Equinox

Hüsn ü Aşk, 51-100. Bölüm









Hüsn ü Aşk, 51-100 Bölüm

51 Bir neş'e verip behâr-ı pür-şûr / Kıldı rek-i ebri târ-ı tunbûr
51 Coşkunluklarla dolu bahar, öylesine bir neşe verdi ki bulutun damarlarını yani sicim gibi yağan yağmurun her sicimini tanburun bir teli yaptı
52 Hava, nemliliğine düzen verince yalım kuşu da uçmaz oldu
52 Çün kıldı hevâ rutûbetin sâz / Göstermedi murg-ı şu’le pervâz
53 Pür-nem bu hevâ-yı abhârîde / Reng-i gül olur mu hîç perîde
53 Bu nerkis rengine boyanmış nemlimi nemli havada gül rengi uçar mı hiç?
54 Gösterdi hevâ çü sîne-i bâz / Kimdir vere murg-ı hâba pervâz
54 Hava, göğsünü açıp gösterince, uyku kuşunu
kim uçurabilir?
55 Sahbâ-yı cünûn alıp dimâğın / Bağlandı ayağı cûya bağın
55 Delilik içkisi ile, aklı başından gitmiş; o yüzden bahçenin ayağı dereye bağlandı
56 Nevruz edicek hevâyı nem-nâk / Tûtî peri oldu sebze-i hâk
56 Nevruz havayı nemlendirince yerdeki yeşillikler, dudu kuşunun kanadına döndü
57 Nesr-i felek indi âşiyâne / Gül-gonce hûmâya oldu lâne
57 Felek gerkesi yuvaya indi; gül goncası hûmâ kuşuna yuva oldu
58 Tâ nâmiye öyle buldu kuvvet / Ervâh çeker nihâle hasret
58 Bitirip yetiştirme kuvveti öylesine güçlendi ki ruhlar bile fidanlara hasret çeker oldular
59 Her tâk ki mehd-i tâka yatdı / Pistân-ı sehâba el uzatdı
59 Çardak beşiğine yatan her üzüm çotuğu, bulutun memesine el uzattı
60 Her dür ki selıâbdan döküldü / Etfâl-i çemen sevindi güldü
60 Buluttan dökülen her inci tânesi yüzünden, yeşillik çocukları sevinip, güldüler
61 Ebr eyledi bağı nûşa gencûr / Şekkerde uçardı tûti zenbûr
61 Bulut, bahçeyi tatlılıklar haznedarı yaptı; dudu kuşları, arılar gibi şekerlerin çevresinde uçuşmaya
başladı
62 Müşk idi nesîm-i bûstânî / Dinmezdi ru'âf-ı ergavânî
62 Bağın, bahçenin rüzgârı miskti sanki; ergavanın burnunun kanı da dinmiyordu
63 Zencîr-i cünûn edip teselsül / Cûybâra karıştı mevce-i gül
63 Delilik zincirinin halkaları, birbirine ulanıp gidiyor; gülün dalgalan, ırmağa karışıp akıyordu
64 Cûş etti o rütbe seyl-i nîsân / Seng ü hazef oldu dürr-i galtân
64 Nisan ayının seli öylesine coştu ki taş toprak, yerlerde yuvarlanan incilere döndü
65 Micmer gibi göz göz oldu dünyâ / Her çeşme gülâb-dân-ı zîbâ
65 Dünya, buhurdan gibi göz göz oldu; her su kaynağı da güzel gülabdan kesildi
66 Çerh etti dimağını muattar / Berk eyledi atsayı mükerrer
66 Gökyüzü, dimağını güzel kokularla bezedi; şimşek birteviye aksırmaya başladı
67 Bir neşv ü nema düşüp zemîne / Tâ erdi sipihr-i çârumîne
67 Yeryüzü öyle bir gelişmeye sahne oldu ki tâ, dördüncü kat göğe yükseldi, ulaştı
68 Her tûde-i hâk olup Bedahşân / La’l ırmağı oldu bağa cûşan
68 Her toprak yığını Bedehşan'a döndü; la'l ırmağı bahçeye coşup aktı (Bedehşan lâ'l taşıyla
ünlüdür)
69 Ol feyz ile oldu hâre vu seng / Hem-şa'şaa-i harir-i gül-reng
69 O feyizle her kaya, her taş, gül renkli bir kumaşa döndü; parıl parıl parlamaya başladı
70 Her gonce ki çıktı gül-sitândan / Râz açtı zemîn ü âsmândan
70 Gül bahçesinde biten her gonca, yeryüzünden ve göklerden sırlar açtı
71 Şâh-ı güle döndü sâh-ı âhû / Müşk nâfesi verdi serv-i dil-cû
71 Ceylanın boynuzu gül dalına döndü; gönüller alan selvi, gül nâfeleri yetiştirdi, (Nâfe, ceylanın
göbeğinden çıkarılan koku)
72 Cennet haberin getirdi gülzâr / Tûbâ'ya nazîre hâr-ı dîvâr
72 Gül bahçesi cennet haberini getirdi; duvar kenarındaki dikenler (bile) Tûbâ'ya nazire oldu
73 İsrâfil olup nesîm-i zîbâ / Kıldı haşer-i zemîni ihyâ
73 Güzel rüzgâr, İsrâfil kesildi de yeryüzü ölülerini diriltti
74 Bülbül gibi geldi şevk-i bâli / Açtı güle gonce kıyl u kâli
74 Gonca, bülbül gibi neşelendi de güle karşı söz söylemeye, şakımaya başladı
75 Sûsen boyanırdı yâsemenden / Kan damlar idi ruh-ı semenden
75 Süsen, yâsemin rengiyle boyanmakta; yâsemin yüzünden de kan damlamaktaydı
76 Gizli öpüşüp gül ü karanfül / Nerkislere el salardı sünbül
76 Gülle karanfil gizlice öpüşmekte; sümbül de nerkislere el atmaktaydı
77 Gülşende fısıltı oldu peydâ / Ettiler anı nesîme ifşâ
77 Gül bahçesinde fısıltılar duyuluyordu; ne konuşulduğunu sabah rüzgarına söylüyorlardı
78 Hercâyî beaefşe eyleyip cûş / Hem hâme hem oldu nâme hâmûş
78 Hercâyî menekşe coşunca hem kalem sustu, hem kitap
79 Nerkis söz açıp şerâb u neyden / Dür saçdı peyâm-ı tâc-ı Key'den
79 Nerkis şaraptan, neydan söz açarak Key tâcının haberinden inciler saçtı (Key, İran Padişahı
demektir)
80 Kaldırdı elin çenâr-ı ser-keş / Bir söz dedi var içinde âteş
80 Baş çekmiş âsî çınar elini kaldırdı, öyle bir söz söyledi ki sanki içinde ateş vardı
81 Yakdı o haberle lâle dağı / Aşüftelenüp gülün çerâğı

81 Lâle o haberle gönlünü dağladı; gülün mumu perperişan yanmaya başladı
82 Doldu yer ü gök figân ü zâra / Olmadı o sohbet âşikâra
82 Yer gök feryatla, figanla doldu; fakat o sohbet bir türlü meydana çıkmadı
Tâlib şoden-i Aşk akd-ı Hüsn'ra / Aşk'ın Hüsn'e Talip Olması

83 Munlâ-yı Cünûn verdi fetvâ / Kim Hüsn için oldu farz gavgâ
83 Cünun Mollası da, Hüsn için kavgaya girişmek farz oldu diye fetvâ verdi
84 Kasdetti ki ola Aşk-ı gam-hâr / Ahvâl-i kabîleden haberdâr
84 Gamlar yiyen Aşk, kabile halkının ahvâlinden haber almak istedi
85 Her biri arardı vasla çâre / Âşık geçinirdi ol nigâre
85 Kabile halkının her biri, o güzele âşık geçinir; her biri onunla buluşmaya çâre arardı
86 Bu resme gerek belâ-yı düşvâr / Yek başına Aşk âlem ağyar
86 Güç belâ da böylesine gerek Aşk tek başına bütün âlemse yabancı
87 Cem'eylediler kabileyi hep / Aşk eyledi anda arz-ı matlab
87 Kabîle halkını tamamıyla topladılar; Aşk onlara dileğini anlattı
88 Kim gevher-i Hüsn'e tâlibim ben / Gavgâ-yı talebde galibim ben
88 Ben dedi, Hüsn denen inciyi istiyorum; bu istek kavgasında da üstünüm
Kabûl kerden-i Aşk belâhârâ / Aşk'ın Belâları Kabul Etmesi

89 Aşk anladı kim nedir ser-encâm / Gavgâ-yı makâle verdi ârâm
89 Aşk, başına neler gelecek, anladı; sözle savaşmayı bıraktı
90 Dedi buyurun ne ola hidmet / Min ba'd men ü belâ vü mihnet
90 Buyurun dedi; ne hizmet istiyorsunuz, bundan böyle ben varım; işte belâ ve mihnet
91 Sâdât-ı kabîle etti tedbîr / Kim mehrine eyle nakdi tevfîr
91 Kabile uluları, ne gerektiğini bildirdiler; nikâh parası olarak pek çok para vermen ve,
92 Hüsn akdine çok behâ gerektir / Evvel sana kîmyâ gerekir
92 Hüsn'ü nikâhlaman için çok belâya uğraman, önce kimyâyı elde etmen gerek dediler
93 Durma sefer et güzâr-ı Kalb'e / Can baş ko reh-güzâr-ı Kalb'e
93 Durma; Kalp ülkesine yürü; kalp yolunda can ver; başından geç
94 Ol şehrde kîmyâ olurmuş / Yolda belî çok belâ olurmuş
94 O şehirde kimyâ olurmuş, ama yolda da çok belâlar varmış (Kimyâ: iksir)
95 Bin başlı ejder-i münakkaş / Mümdan gemi altı bahr-i âteş
95 Bedeni nakışlarla bezenmiş bin başlı ejderha, ateş denizinde yüzen mum bir gemi varmış
96 Bin yıllık yol harâbe-i gam / Anın ötesi serây-ı mâtem
96 Gam harabesi bin yıllık yolmuş; onun ötesinde de Mâtem sarayı varmış
97 Meşhûr o yolun başında câdû / Her mûyu yılan yalan değil bu
97 O yol başında meşhur bir cadı varmış ki her tüyü yılanmış; yalan değil bu
98 Bir deşt içinde dîv ü perrî / Arslan kaplan vuhûş-ı berrî
98 O çöl, bir çölmüş ki devlerle, perilerle, arslanlarla, kaplanlarla, kara canavarları ile doluymuş
99 Cin nev'i hezâr bed-likâlar / Câdû kılığında ejdehâlar
99 Cin cinsinden binlerce çirkin yüzlüler, cadı kılığında ejderhalar,
100 Muzlim gecelerde gûl-ı yâbân / Âvâzesi ra'ddan nümâyan
100 Kapkaranlık gecelerde, sesi gök gürlemesini andıran gulyabani varmış

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.