Eğitim-Cumhuriyet Türkiye'sinde |
07-04-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Eğitim-Cumhuriyet Türkiye'sindeEğitim-Cumhuriyet Türkiye'sinde 1923'te toplanan i Heyeti İlmiye'de (Eğitim Kurulu) eğitim ilk kez bütünüyle ele alınarak, planlı bir eğitim sistemi kurma çalışmaları başladı Bu çalışmalar daha sonra 1924 ve 1926'da toplanan 2 ve 3 eğitim kurullarıyla sürdürüldü Atatürk, çağdaş Türkiye'nin laik eğitime dayandırılması gerektiğine inanıyordu İlköğretimin yaygınlaştırılması ve her çocuğun parasız okuması için yasa 1913'te çıkarılmıştı; ama bunun uygulanması kolay olmadı Cumhuriyet dönemi eğitiminin düzenlenmesinde, 1924'te yürürlüğe giren Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun (öğretimin birleştirilmesi yasası) önemli bir yeri vardır Bu yasaya göre bütün okullar Milli Eğitim Bakanhğı'na bağlandı Ulusal ve laik bir eğitim sistemi benimsenerek, eski dinci yapı terk edildi Medreseler kapatılarak, din işleri devlet örgütü içinde yer alan bir kuruluş yoluyla yürütülmeye başlandı 1926'da ilk kez kız ve erkek çocukların birlikte eğitim gördüğü karma okullar açıldı 1928'de Arap alfabesi yerine Latin harfleri kabul edildi 193040 arası, eğitimin toplumsal gelişme ile birlikte ele alındığı bir dönem oldu Açılan Millet Mektepleri'ne 1545 yaş arasındaki tüm yurttaşların gitmesi zorunluluğu getirildi 1933'te Milli Eğitim Şurası oluşturuldu Eğitim sisteminin düzenlenmesi ve çağın gereğine uygun biçimde yenileştirilmesi çalışmalarını sürdüren şuralar 1988'e kadar 14 kez toplandı 1933'te tüm din dersleri okul programlarından çıkarıldı Ne var ki, bu dersler 1949'da ilköğretim, 1956'da ortaöğretim programlarına seçmeli ders olarak yeniden kondu 1982'ye kadar "seçmeli" olan din kültürü ve ahlak dersi, 1982 Anayasası'yla ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına girdi Bunun yanı sıra bugün Türkiye' de din eğitimi imam hatip okulları, Kuran kursları, Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakültesi'nde verilmektedir Ortaöğretimde din eğitimi görenler üniversitelere girebildik leri için bu eğitim artık yalnızca din görevlileri yetiştiren bir meslek eğitimi olmaktan çıkmıştır 1933'te Darülfünun (üniversite) bir yasa ile kaldırılarak İstanbul Üniversitesi kuruldu Tam bu sırada Hitler faşizminin baskısı yüzünden Almanya'dan ayrılmak zorunda kalan bazı Musevi kökenli ya da ilerici bilim adamları Türkiye'ye geldi II Dünya Savaşı sonrasına kadar Türkiye'de kalan bu profesörler, İstanbul ve Ankara'daki üniversitelerimizde görev aldılar ve Türkiye'de yükseköğretim sisteminin oluşumuna katkıda bulundular 1946'da yürürlüğe giren Üniversiteler Kanunu köklü bir değişimin başlangıcı oldu Üniversiteler bilimsel ve idari özerkliği (kendi kendini yönetme yetkisi) olan kuruluşlar durumuna geldi Bu yasa ile birlikte kurulan Üniversitelerarası Kurul'un görevi, yalnızca üniversitelerarası işbirliğini sağlamak ve ortak sorunların çözülmesine yardımcı olmaktı 1961 Anayasası ile üniversitelere daha geniş bilimsel ve idari özerklik tanındı 1981'de ise Milli Güvenlik Konseyi tarafından yeni bir yükseköğretim yasası çıkarıldı Bu yasayla kurulan Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Türkiye'de yükseköğretimi düzenleyen, üniversitelerin bilimsel ve idari çalışmalarını denetleyerek yön veren tek kuruluş oldu Atatürk döneminde meslek eğitimi vermek için sanat enstitüleri, ticaret, teknik ve teknik öğretmen okulları açıldı Köylerde okuma yazmanın yaygınlaştırılması ve köye uygun bir eğitim sisteminin bulunması için çalışmalar yapıldı Köy okulunun öteki okullardan farklı olarak üretici bir birim olması, bu okullardan çıkan öğrencilerin köyün gereksinmelerini karşılayacak bir donanıma sahip olmaları gerektiği savıyla 1942'de köy enstitülerinin kurulmasına geçildi Başarıyla uygulanan bu proje sonucu binalarını enstitü öğrencilerinin yaptığı 21 okul kuruldu 1946'dan sonra bu enstitüler öğretmen okullarına dönüştürüldü
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|