Kelimede Anlam,sözcükte Anlam

Eski 05-21-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Kelimede Anlam,sözcükte Anlam



KELİMEDE ANLAM – SÖZCÜKTE ANLAM İLE İLGİLİ KONU ANLATIM

GERÇEK, MECAZ VE YAN (YAKIŞTIRMA) ANLAM

Bir sözcüğün karşıladığı ilk anlamına “temel (gerçek) anlam” denir

Herkes tarafından bilinen anlamdır Sözcük kullanıldığında herkesin zihninde aynı kavram canlanır

Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün ilk akla gelen anlamı ya da sözlükteki ilk anlamı da denir Bir sözcüğün diğer anlamları gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur Örneğin “Burun” dendiğinde aklımıza ilk gelen, insanın bir organıdır Öyleyse; “Burnundaki benler onu öyle tatlı gösteriyordu ki” cümlesindeki “burun” sözü insanın bir organı anlamında olduğundan gerçek anlamında kullanılmıştır Ancak aynı söz; “Bugünlerde burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor” cümlesinde insanın bir organı anlamını vermekten çok uzaktır Temelde bu, gerçek anlamdan doğmuş ancak tamamen farklı bir özellik kazanmıştır

İşte sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı bu anlama mecaz anlam diyoruz

Bir sözcüğün tamamen gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla kazandığı anlam özelliğidir

Doğadaki somut varlıklara soyut anlamlar yüklenerek yaşamımıza aktarılır
Örn:
Taş gibi adamdı
O da bu konuda az kalem oynatmadı

Bir de sözün, çoğu kaynağın mecaz anlama dahil ettiği ancak mecaz anlamdan biraz farklı olması yönüyle yan anlam ya da yakıştırma diye de anılan bir anlamı vardır Yukarıda verdiğimiz “burun” sözünü “Ayakkabımı biraz küçük almışım; burnu ayağımı sıkıyor” cümlesinde ele alalım Buradaki “burun” sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı” ifadesini taşımıyor Tam olarak mecaz anlama da girmez; çünkü temelde gerçek anlamla yakın bir ilgisi vardır Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna konum itibariyle benzemesindendir İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden dolayı başka bir varlığa verilmesine yan anlam ya da yakıştırma denir

SOMUT VE SOYUT ANLAM

Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar Varlık, madde olarak bulunan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir nitelik taşır Örneğin; ağaç, yeşil, kalem gözle; soğuk, ıslak dokunmayla; ses, gürültü işitmeyle; koku koklamayla; acı, ekşi tatmayla algılanabilir İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz bu sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir

Oysa üzüntü, sevgi, özlem, hasret, rüya gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız; bunların sadece kavram olarak var olduğunu kabul ederiz İşte bu tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir

Soyut sözcüklerin nesnelliği yoktur, kişinin duygu ve düşüncesine göre özellik kazanır

Bir sözcük her zaman somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir Bir cümlede somut olan sözcük başka bir cümlede soyut anlam taşıyabilir Örneğin; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derece vardır” cümlesindeki “açı” sözcüğü ölçülebilen bir değer taşıdığından somut anlamlıdır Aynı sözcük “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın?” cümlesinde, ölçülebilen bir değer olmaktan çıkmış, mecaz anlam kazanarak soyut bir kavramı karşılar duruma gelmiştir


TERİM ANLAM

Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir Yeni bulunan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir anlam verilerek de karşılanabilir Örneğin “ağız” sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hala genç gibi davranıyor” cümlesinde gerçek anlamında ve günlük kullanımıyladır Aynı söz “İstanbul’da büyümüş; ama Karadeniz ağzıyla konuşuyor” cümlesinde dilbilgisinde bir tanım olan “yöresel konuşmalara dilde verilen karşılık” anlamına gelerek bir terim oluşturmuş Ya da “Irmağın ağzı toprakla dolmuştu” cümlesinde olduğu gibi “ırmağın denize karıştığı yer” anlamında kullanılarak coğrafi bir terim olmuştur


GENEL-ÖZEL ANLAM:

Aynı türden varlıkları anlatan sözcükler, genel

Aynı türden sadece bir tek varlığı tanıtan sözcükler, özel


EŞ ANLAM

Aynı kavramı karşılayan farklı sözcükler eş anlamlıdır Örneğin “ayakkabı” sözü ile “kundura” sözü aynı nesneyi karşıladıkları için eş anlamlı sayılır Ancak bir sözcük daima başka bir sözcükle eş anlamlı olmaz Bazen aynı sözcük farklı cümlelerde eş ya da farklı anlamlar da taşıyabilir Cümlenin gelişine göre eş anlamlılık durumu değişir Örneğin; “Çocuğun kara gözleri, büyüleyiciydi” cümlesindeki “kara” yerine “siyah” diyebiliriz Ancak “Ah alnımın kara yazısı!” sözündeki “kara” yerine “siyah” getirilemez Çünkü “kara” sözü cümlelerin ikisinde de farklı anlamlar veriyor Dolayısıyla ikinci cümlede mecaz anlama geldiği için yerine “siyah” sözcüğünü getiremiyoruz


KARŞIT (ZIT) ANLAM

Sözcüklerin olumsuzları, o sözcüğün zıt anlamı sayılmaz Örneğin; “gitmek” sözcüğünün olumsuzu “gitmemektir” tir; ama zıt anlamı “gelmek” tir

Birbirine karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir Karşıt anlamlı sözcükler iki zıt noktayı belirtirler Örneğin; “güzel” sözcüğünün karşıtı “itici” olamaz çünkü iticilikte sevimsizlik anlamı da vardır Oysa “güzel” sözü sevgiyi beraberinde ifade etmez Bunun karşıtı ancak “çirkin”dir Aynı durum eylemlerde de görülür Örneğin; “sevmek” eyleminin karşıtı “sevmemek” değildir Çünkü “sevmek” iyi bir duygunun varlığını bildirir Sevmemekte ise bu duygunun bulunmadığı anlamı vardır Oysa karşıtlıkta, olan duygunun tam karşıtı olmalıdır; bu da “nefret etmek”tir Bu nedenle karşıtlıkla olumsuzluğun farkını görmek önemlidir


DEYİM

En az iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir Deyimi oluşturan sözcükler çoğu zaman kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler Örneğin; “Haberi duyunca etekleri zil çaldı” cümlesinde “etekleri zil çalmak” çok sevinmek anlamına gelen bir deyimdir Ancak burada etek, zil, çalmak sözlerinin sevinmekle bir ilgisinin olmadığı açık

Bazı deyimlerde ise sözcükler gerçek anlamlarını tamamen yitirmemiş olabilir Örneğin; “Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin” cümlesindeki altı çizili deyimde “yük” ve “paha” sözcüklerinin gerçek anlamlı olduğu açıktır

Deyimler genellikle bir eylem bildirir Bu nedenle bir eylem gibi çekimlenebilir Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir Atasözleri daima cümle halinde bulunup yargı bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir Örneğin “küplere binmek” deyimdir ve “sinirlenmek” anlamındadır Mastar halinde de anlamlıdır Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır Örneğin, “Dün az kalsın kaza yapıyordum” cümlesinde altı çizili söz deyim olarak verilmiş Biz bu deyimi “az kalmak” şeklinde mastar olarak kullanamayız Aslında bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine pek uymaz

Deyim aktarması, kavrayışın aralarında karşılaştırma olanağı sağladığı varlıklardan birine ilişkin özelliğin, diğerlerine uygulanmasıdır

ATASÖZÜ

Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, genel kural niteliği taşıyan söz öbekleridir Genellikle kesin bir yargı bildiren cümleler biçiminde görülür

Atasözlerinin söyleyeni belli değildir Sadece mecaz anlam veren atasözü olabileceği gibi, sadece gerçek ya da hem gerçek hem mecaz anlam taşıyanlar da vardır Örneğin; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözü sadece mecaz; “Dost ile ye iç, alışveriş etme” sadece gerçek”; “Taşıma su ile değirmen dönmez” hem gerçek hem mecaz anlam verir


SESTEŞ (EŞSESLİ) SÖZCÜKLER

Yazılışları (sesleri) aynı, anlamları farklı sözcüklerin özelliğidir
Örn:
sal, gül, yüz, dem, dam…

Yazılışları aynı, anlamları arasında hiçbir ilgi bulunmayan sözcüklerdir Örneğin;
Bir gül de içimiz aydınlansın
Bu gül bahçesini çok severim cümlelerinde altı çizili sözlerin yazılışları aynıdır Ancak birincisi eylem, diğeri çiçek ismi olan bu sözler arasında hiçbir anlam ilgisi yoktur Öyleyse bunlar sesteş sözcüklerdir


ÖZDEYİŞ (VECİZE)

Kim tarafından söylendiği bilinen özlü sözlerdir Genellikle evrensel nitelikler gösterir

Düşünüyorum, öyleyse varım
Descartes

KÖKTEŞ SÖZCÜKLER

Hem “ad” hem “eylem” olan, yazılışları (kökleri) aynı sözcüklere denir
Örn:
Sıva – sıva(mak), boya – boya(mak) , savaş – savaş(mak)…


YANSIMA SÖZCÜKLER

Kulağımızla duyabildiğimiz seslerin harflerle gösterilmesidir
Örn:
Çıt, pat, küt, tak, öhö…

Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir Bu sözcüklerde ses-anlam ilişkisi güçlüdür Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu dilde benzerlik gösterir

Çalılıktan çıtır çıtır sesler geliyordu

Köpek acı acı havlıyordu

Su şırıl şırıl akıyordu

Yansıma sözcüklere benzeyen ancak ses ilgisi bulunmadığından yansıma denmeyen sözcükler de vardır

Güneş pırıl pırıl parlıyordu

Işıl ışıl bir güne merhaba dedik

cümlelerinde altı çizili sözler sese dayalı olmadığından yansıma değildir


İKİLEME

Söze güç katmak, anlamı pekiştirmek amacıyla ikilemeler kullanılır

İkilemeler, türlü yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözün yinelemesiyle: (ağır ağır, yavaş yavaş, uzun uzun…)
Yansıma sözcüklerle: (kütür kütür, şırıl şırıl, çatır çatır…)
Yakıştırma sözcüklerin birlikte kullanımıyla: (eski püskü, eğir büğrü…)
“m” sesinin aracılığıyla: (kitap mitap, kapı mapı, çocuk mocuk)
Zıt anlamlı sözcüklerin birlikte kullanımıyla: (aşağı yukarı, gece gündüz)

Sözün anlamını pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeğidir İkilemeler yapıca ve anlamca farklılıklar gösterir

a Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılabilir
Usul usul sınıfı terk etti
Koşa koşa geldi

b Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir
Yalan yanlış sözlerle ortalığı karıştırdı
Artık kimsede ar namus kalmadı

c Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir
Aşağı yukarı iki aydır kimse uğramadı buraya
İşin aslını er geç öğreneceğim

d Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir
Eğri büğrü yollardan denize ulaştık
İçeriye ufak tefek bir adam girdi

e Her ikisi de anlamsız sözcüklerle yapılabilir
Ivır zıvır eşyaları tavan arasına kaldırdık
Böyle eften püften sebeplerle oyalama beni

f Sözcüklerden biri ya da her ikisine ekler getirilerek yapılabilir
Beni baştan aşağı şöyle bir süzdü
Onunla başa baş mücadele etti
Her ikileme cümleye değişik bir anlam katar
Yüzüme acı acı gülümsedi (kuvvetlendirme)
Gideli aşağı yukarı iki gün oldu (ihtimal)
Ivır zıvır eşyaları atın (değersiz)
Caddede sıra sıra ağaçlar vardı (çokluk)


AD AKTARMASI

Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün başka bir söz üzerine kullanılmasıdır Bunda, parça söylenip bütün, genel söylenip özel çağrıştırılabilir
“Biz hilale şan arayan gemicileriz
dizelerinde “hilal” sözü bayrak yerine kullanılmıştır
“Bu derste Fikret’i okuyacağız
sözünde “Fikret” sözü Fikret’in şiirleri anlamında kullanılmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.