Nükleik Asitler

Eski 05-17-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Nükleik Asitler



Nükleik asitler Nükleik asitler insan, hayvan, bitki, mikroorganizma ve virüs gibi bütün canlılarda bulunan ve kalıtsal özelliklerin nesilden nesile taşınmasını sağlayan kimyevî bileşikler Tabîattaki en uzun polimerler (zincirli moleküller) olan nükleik asitler, yapılarında fosforik asit, organik baz ve pentoz şekerleri ihtivâ ederler Zayıf, kırılgan moleküllerdir Bileşikler, 1871’de İsviçreli biyokimyâcı Friedrich Miescher tarafından keşfedilmiştir

İlk defâ hücre çekirdeğinde keşfedildiğinden dolayı, çekirdek asidi mânâsında “nükleik asit” adı verildi Sonraki araştırmalar bu asitlerin hücrenin diğer bâzı kısımlarında da bulunabildiğini ortaya çıkardı

Nükleik asitler organizmanın bütün genetik bilgilerini depolar ve yeni nesillere aktarır Ayrıca hücrenin üremesi, protein ve enzim sentezi gibi birçok temel hayat olaylarını da yönetirler Dolayısıyla “yönetici moleküller” olarak da isimlendirilirler Nükleik asitler, organizmanın hücre yönetimi ve kalıtsal özelliklerle ilgili bütün bilgilerini ihtivâ eden ve bunları vakti geldikçe kullanan bir çeşit “bilgisayar hâfıza”sıdır Nükleik asitler, yapılarına göre; 1) DNA (Deoksiribonükleik asit), 2) RNA (Ribonükleik asit) olmak üzere iki gruba ayrılırlar DNA’lar yapılarında “deoksiriboz” şekeri, RNA’lar ise “riboz” şekeri ihtivâ ederler Bütün nükleik asitler, “nukleotid” denen birimlerden oluşurlar Nükleotidler, nükleik asitlerin yapıtaşlarıdır Baz, şeker ve fosfat birimlerinden oluşan kompleks moleküllerdir Yapısında riboz şekeri taşıyanlara “ribonukleotid”, deoksiriboz şekeri taşıyanlara “deoksiribonukleotid” denir Taşıdıkları bazlara göre de “adenin nukleotid”, “guanin nukleotid” gibi isimler alırlar DNA deoksiribonukleotidlerden, RNA ribonukleotidlerden meydana gelir

Deoksiribonükleik asit (DNA), daha çok kromozomlarda bulunur Ribonükleik asit (RNA), hem çekirdek hem de hücre sitoplazmasında yer alır Her ikisi de dünyâdaki yaşayan bütün varlıklarda mevcuttur ve bu iki bileşik olmaksızın hücre bölünmesi olamaz Memelilerin spermleri sâdece DNA ihtivâ eder Virüslerde iki nükleik asitten birisi bulunur

Muhtevâ ve yapı:
Nükleik asitler, binlerce mononükleotidden (birimden) meydana gelmiş zincirlerdir Her birim parça, azotlu bir kökün bir şekere (DNA’da deoksiriboz, RNA’da riboz) ve bir fosfata bağlanmasıyla meydana gelir
Her birim, 35 atomdan husûle gelir; birbirleriyle köprülerle birleşerek polinükleotidleri yaparlar Burada azotlu baz değişim gösterir Diğer kısım (-şeker-fosfat-şeker) monoton bir şekilde uzayıp gider Azotlu dört ana baz vardır Bu bazlar, Adenin, Guanin, Sitozin ve Urasil’dir RNA’da Urasil, DNA’da Urasil yerine Timin (T) bulunur A ve G, “purin bazlar” olarak bilinir ve “pirimidinler” diye anılan S, U ve T’den daha büyük moleküllerdir Nükleik asit iplikleri o kadar küçüktür ki, ancak ileri derecede yüksek büyütmeleri olan optik dışı mikroskoplar ve elektron mikroskopları tarafından görüntülenirler (fotoğraflandırılabilirler)

Nukleotid parçaları taşıdıkları bazlara göre kodlanmış vaziyette hücrenin ırsî özelliklerini belirtirler 1960’larda açıklamalı biyokimyâsal araştırmalar sonunda bu şifre çözülerek arka arkaya gelen üç nukleotidlik bir parçanın özel bir amino asit şifresini temsil ettiği keşfedildi

Küçük virüslerin nükleik asitleri hemen hemen 6000 mononükleotid ihtivâ eder ve insan hücrelerindeki DNA kabaca 20000 civârında mononükleotid ihtivâ eder Bir virüs sâdece bir DNA molekülüne sâhipken insan hücrelerinin herbirinde 800000 civârında DNA molekülü vardır Sperm ve yumurta hücresinin herbirinde bu sayı yarı oranındadır Fakat yumurta, sperm tarafından döllendikten sonra normal miktara ulaşır Tabiî olarak insanda, bir virüse göre çok daha fazla sayıda genetik özellik vardır Küçük bir nükleik asitte bile teorik olarak astronomik sayıda şifre düzenlenmesi mümkündür Tek bir DNA molekülü, ciltler dolusu ansiklopediden daha fazla genetik veya biyolojik mâlumatı taşıyabilir İnsan hücrelerindeki bütün DNA’lar ucuca getirildiğinde 16 milyar km uzunluğa erişirler

Genetik, devamlılığın sağlanması için döllenmeden sonraki hücre bölünmesi esnâsında veya mikroorganizmaların üremesi esnâsında, ebeveynden gelen DNA’nın kendinin kopyasını çıkarması gereklidir Eğer meydana gelen kopya düzgün değilse, soya irsi olarak geçebilen bir mutasyona sebep olur ve kopya ederken meydana gelen bu yanlış, yeni bir mutasyon olana kadar gelecek nesillerde (kuşaklarda) devam eder Uzun nükleotid dizisindeki ufak bir değişiklik, fark edilebilen bir mutanta (mutasyona uğramış birey) yol açabilir Bu tip mutasyonların birikmesi sonucunda ırklarda bâzı değişiklikler meydana gelebilir Radyasyon ve bilinen bâzı kimyevî maddeler nükleotid dizisinde değişikliklere yol açan mutasyonlara sebep olabilirler

1 DNA (Deoksiribonükleik asit): Hücre çekirdeğinin kromozomlarının yapısında bulunur Hayat sırrını şifreler, karakterleri nesilden nesile aktarır Protein ve enzim sentezi gibi temel hayatla ilgili olayları yönetir Yapısında bulunan deoksiriboz (C5H10O4) şekerinden adını almıştır DNA çift eksenlidir ve kendini eşleyebilir Eksenlerinin nukleotid bazları karşılıklı olarak zayıf hidrojen bağlarıyla birbirine bağlıdır

DNA molekülünde bazların karşılıklı bağlanma kaidesi:
DNA molekülünde A sayısı T sayısına, G sayısı da S sayısına eşittir


2 RNA (Ribonükleik asit): Yapısında riboz (C5H10O5) şekeri bulunur Tek eksenlidir DNA kalıpları üzerinde sentezlenir Nükleotidlerinde A, U, S, G bazları bulunur

RNA çeşitleri ve protein sentezi:
a) Mesaj RNA(mRNA)=Elçi RNA=Kalıp RNA: Protein sentezinde kalıp ödevini görür Hücre çekirdeğindeki DNA modelinin bir ekseninin kopyası olarak sentezlenir Sitoplazmaya geçerek protein sentezi için ribozoma yapışır Adarda sıralanan nükleotidlerde her üç bazı bir şifre (mânâ) ifâde eder ve Kodon olarak adlandırılır DNA’nın şifresi mRNA ya aktarılırken A S, T A, S G olarak geçer

b) Taşıyıcı RNA (tRNA)= Transfer RNA: Sitoplazmada bulunan küçük RNA’lardır Her tRNA üç nükleotidden oluşur ve şifresine göre 20 çeşit amino asitten birini taşır Üçlü şifresine Antikodon denir

c) Ribozomal RNA(rRNA): Ribozomların yapısında bulunur Ribozomlar, protein ve rRNA yapısındadırlar

Protein sentezi:
Hücre çekirdeğinin DNA’sındaki genetik mâlumat, hücreleri ve cinsleri birbirinden ayıran özel enzim ve proteinlerin sentezini yönlendirir Bu proteinlerin üretimi, ribozomlar olarak bilinen, özel sitoplazmik yapılarda vuku bulur Ribozomlar, yapılarında kendilerine has nükleik asit (ribozomal nükleik asit) ve protein ihtivâ eden organellerdir

Protein sentezi, hücre çekirdeğindeki DNA’nın bir ekseninden mesaj RNA (mRNA)’nın sentezlenmesiyle başlar mRNA’ya kalıplık ödevi gören DNA’nın eksenindeki şifre, mRNA’ya aktarılırken A U, G S, T A, S G olarak geçer DNA’nın bir eksenindeki şifrenin mRNA’ya aktarılmasına transkripsiyon adı verilir Sentezlenen mRNA, hücrenin delikli çekirdek zarından stoplazmaya geçerek bir ribozoma gidip yapışır Her üç bazı bir mânâ (şifre) ifâde eder ve kodon adını alır Karşı şifreler ise stoplazmada bulunan taşıyıcı RNA(tRNA)’larda bulunur Her biri üç nükleotidden oluşan tRNA’ların üçlü şifrelerine de antikodon denir Her tRNA bir amino asit taşır

Ribozom, kendine yapışan mRNA boyunca kaymağa başlar Her kodonda (şifrede) bir miktar durur Antikodonu kodon şifresine uyan taşıyıcı RNA (tRNA), mesaj RNA’nın karşısına geçerek kodon ve antikodonlar birleşerek şifre çözülür tRNA, taşıdığı aminoasidi ribozoma bırakır Her şifre çözümünde amino asitler, ribozomda ard arda bağlanarak protein sentezi yapılır Kodon ve antikodon şifre çözümlerinde bazlar belli bir kâideye göre karşı karşıya gelmek zorundadır A'U, G'S karşı karşıya gelecek şekilde ´tRNA’lar ve mRNA’nın karşısına dizilirler RNA’lardaki bilgilerin protein sentezine çevrilmesine translasyon adı verilir

Hücrede 20 çeşit amino asit bilinmektedir Her amino asit, belli bir tRNA tarafından taşındığına göre, sitoplazmada en az 20 çeşit tRNA bulunuyor demektir Amino asitlerin bağlanma bağlarına “peptit bağı” denir Her peptit bağında bir molekül su (H2O) açığa çıkar (n) sayıda amino asit molekülünden meydana gelen bir protein molekülünün sentezinde (n-1) H2O açığa çıkar İki amino asitten meydana gelen bileşiğe dipeptit, üç aminoasitten oluşan tripeptit, çok sayıda amino asitten oluşana polipeptit denir

1961’de birkaç fen adamı uygun ribozom, enzim, mRNA, tRNA, amino asit ve kimyevî enerji kaynağı karışımı kullanarak hücre dışında ilk protein sentezini gerçekleştirdiler

İnsanlarda görülen birçok irsî hastalık muhtemelen DNA’nın baz dizilişindeki küçük değişiklikler veya mRNA teşekkül ederken kopya etme hatâları yönünden meydana gelmektedir Meselâ orak hücreli anemi, anormal bir hemoglobin protein tip ile karakterizedir Bu anormal hemoglobin, protein zincirinde tek bir amino asidin değişmesine yol açan tek bir gen hasarı sonucunda ortaya çıkar
U, G

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.