| 
Şengül Şirin  | 
				  Cevap :  Şiir Nedir? 
 
              Şiir Türleri
 
  ŞİİR: Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasıdır 
 Edebiyat türlerinin en eskisi şiirdir
  Bugüne kadar şiirin birçok tanımı yapılmıştır  Bu tanımlamalar çağdan çağa ,kişiden kişiye değişmiş;kesin bir tanıma ulaşmamıştır  Şiir türü öznel nitelikleri ağır basan bir türdür  Ahmet HAŞİM , şiiri �Nesre çevrilmesi mümkün olmayan nazım � olarak tanımlar  Cahit SITKI TARANCI�YA göre ise �Şiir, sözcüklerle güzel şekiller kurma sanatıdır  � 
 Şiiri düz yazıdan ayıran ölçü, mısra, ahenk gibi unsurlar vardır
  Nazım (şiir) biçimindeki yazılara "manzum"; Nazım parçalarına da "manzume" denir
  MISRA (DİZE):Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimidir
  NAZIM BİRİMİ: Şiiri oluşturan mısra kümelerine nazım birimi denir
  Dörtlük,bend,beyit    BEYİT (İKİLİK): Aynı ölçüde olan ve anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden oluşan nazım birimidir
  ÖLÇÜ (VEZİN): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre bir uyum içinde olmasıdır
  HECE ÖLÇÜSÜ: Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür
  Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken belli yerlerde durulur  Durulan bu yerlere "durak" denir  Durak sözcüğün sonunda yer alır  ARUZ ÖLÇÜSÜ: Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına göre, açık ya da kapalı oluşuna göre düzenlenmesidir
  Kısa heceler nokta(  ) uzun heceler çizgi (-) ile gösterilir  İmale: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır
  Zihaf: Uzun heceleri kısa okumaktır
  SERBEST ÖLÇÜ:Bu ölçüde hecelerin sayısı ya da uzunluğu kısalığı dikkate alınmaz
   ŞİİR TÜRLERİ
 
 1
  LİRİK ŞİİR 
 Duygu ve düşüncelerin coşkulu bir dille anlatan şiire lirik şiir denir
  Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini Lyra (lir) denilen bir sazla söyledikleri için bu tür şiirlere lirik denilmiştir
  Lirik şiir, dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen şiir türüdür  Lirik şiirler insan yüreğine seslenen , okunduğunda insanı duygulandıran , coşkulandıran şiirlerdir  Batı edebiyatında Rönesans devrim şairlerinin(PETRERCA,RONSARD) daha sonra da ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik şairlerin(Lamartine ,Hugo, Goethe, Schiller) duygusal ve öznel bir nitelik gösteren şiirlerin bu türün başarılı örnekleridir  
 
  Örnek-12Ne zaman seni düşünsem
 Bir ceylan su içmeye iner
 Çayırları büyürken görürüm
 Her akşam seninle
 Yeşil bir zeytin tanesi
 Bir parça mavi deniz
 Alır beni
 Seni düşündükçe
 Gül dikiyorum elimin değdiği yere
 Atlara su veriyorum
 Daha bir seviyorum dağları
 ( İlhan BERK)
 Örnek-2
 Kara dutum, çatal karam ,çingenem
 Nar tanem , nur tanem , bir tanem,
 Ağaç isem dalımsın salkım saçak
 Petek isem balımsın oğulum
 Günahımsın vebalimsin
  Dili mercan , dizi mercan, dişi mercan
 Yoluna bir can koyduğum,
 Gökte ararken yerde bulduğum
 Karadutum ,çatal karam çingenem
 Daha nem olacaktın bir tanem? (B
  RAHMİ EYÜBOĞLU) Örnek-3
 NERDESİN?
 Geceleyin bir ses böler uykumu
  İçim ürpermeyle dolar: - Nerdesin?
 Arıyorum yıllar var ki ben onu,
 Aşıkıyım beni çağıran bu sesin
  Gün olur sürüyüp beni derbeder,
 Bu ses rüzgarlara karışır gider
  Gün olur peşimden yürür beraber,
 Ansızın haykırır bana: Nerdesin?
 Bütün sevgileri atıp içimden,
 Varlığımı yalnız ona verdim ben,
 Elverir ki bir gün bana derinden
 Ta derinden bir gün bana "Gel" desin (Ahmet Kutsi TECER)
 
 Örnek-4
 ENDÜLÜSTE RAKS
 Zil, şal ve gül
  Bu bahcede raksın bütün hızı     Şevk akşamında endülüs üc defa kırmızı
  Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir
 İspanya neş'esi ile bu akşam bu zildedir
  Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
 İşveyle devriliş, örtünüşleri
    Her rengi istemez, gözümüz şimdi aldadır
  İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır
   Alnında halka halka aşüfte kakülü
 Gögsünde yosma gırnatanın en güzel gülü
    Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
 Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi
    Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü sürmeli,
 Şeytan diyor ki, sarmalı yüz kere öpmeli
  Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle
 Her kalbi dolduran zile, her sineden "Ole!" (Yahya Kemal BEYATLI)
 
  PASTORAL ŞİİR 
 Çoban ve kır yaşamını,doğa güzelliklerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir
  Pastoral şiirlerin her türlü süsten , yapmacıktan ,gösteriş ve söz oyunlarından uzak bir yapısı vardır
  Bunlara bukolik şiir ( çoban şiiri) de denir  Pastoral şiirin iki biçimi vardır:
 İDİL: Bir ozanın ya da çobanın ağzından yazılıp kır yaşamının çekiciliğini , güzelliğini anlatan çobanıl aşkı yansıtan kısa şiirlere denir
  EGLOG: BİR kaç çobanın karşılıklı konuşmaları yoluyla oluşturulan , aşk , kır yaşamı üzerine duygu ve düşüncelerini yansıtan pastoral şiirlere denir
  
  Örnek-13Avludan geçtiğini gördü gelinin
 Suya gidiyordu öğle güneşinde
 Ardında bebesi yalınayak
 Geride Karabaş
 Tozlu yoldan
 Söğütlerin oradaki çeşmeye
 Yalağında bulutlar yıkanan çeşmeye
 (oktay RIFAT)
 Örnek-2
 Gümüş bir dumanla kapandı her yer
 Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
 Sürüler , çeşmeler , sarı çiçekler
 Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı ( Ö
  BEDREDDİN UŞAKLI) 
 Örnek-3
 BİNGÖL ÇOBANLARI
 Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum
  Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum
  Bekçileri gibiyiz ebenced buraların,
 Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
 Görmediği gün aynı pınardan doldurup testimizi
 Kırlara açılırız çıngıraklarımızla
  Okuma yok,yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
 Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
 Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
 Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
 Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı
  Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
 Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
 Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
 "Suma"mın başka köye gelin gittiği akşam,
 Gün biter, sürü yatar ve sararsan bir ayla,
 Çoban hicranlarını basar bağrına yayla
  Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
 Diye hıçkırır kaval:
 Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun,
 Daima eğeceksin başkalarına boyun;
 Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
 Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
 Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an,
 Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
 Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
 Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
 Anlattı uzun uzun
  Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
 Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
 Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
 Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
 Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına
  (Kemalettin Kamu) Örnek:4
 ÇOBAN ÇEŞMESİ
 Derinden derine ırmaklar ağlar,
 Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
 Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
 Ne söyler su dağa çoban çeşmesi
   "Goynunu Şirin'in aşkı sarınca
 Yol almış hayatın ufuklarınca,
 O hızla dağları Ferhat yarınca
 Başlamış akmağa çoban çeşmesi
     "O zaman başından aşkındı derdi,
 Mermeri oyardı, taşı delerdi
   Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi
   Değdi kaç dudaga çoban çesmesi
   Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
 Kerem'in sazına cevap veren bu,
 Kuruyan gözlere yaş gönderen bu
     Sızmadı toprağa çoban ceşmesi
   Leyla gelin oldu,
 Mecnun mezarda,
 Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
 Ateşten kızaran bir gül ararda,
 Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
 Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
 Tarihe karıştı eski sevdalar
   Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
 Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi
    (Faruk Nafiz ÇAMLIBEL) 
  EPİK ŞİİR 
 Epik sözcüğü , Yunancada destan anlamındaki epope den gelmektedir
  Yazının bulunuşundan önceki dönemlerde ulusların hayatında derin izler bırakan tarihsel olayları dile getiren destanlar epik şiir sayılır  Epik şiirlerde yiğitlik, kahramanlık, savaş� temaları işlenir  Her epope ( destan) ya da epik şiirlerde tarihsel bir gerçek vardır  Epik şiir bu gerçekten kaynaklanır  Epik şiirlerin çoğu , okuyucuyu coşkulandırdığı için lirik özellikler de taşır  
  Örnek-14Durduk , süngü takmış kafir ayakta
 Bizde süngü yok
 Bir hayret kızıllığı akardı üstümüzden
 Dehşetten daha çok
 Durduk , süngüsü düşmanın pırıl pırıl ,
 Önümüze çıktı bir gündüz,bir gece
 Korku değil haşa
 Bir büyük düşünce
  ( F
  Hüsnü DAĞLARCA) Örnek-2
 Kalktı göç eyledi Avşar elleri,
 Ağır ağır giden eller bizimdir
  Arap atlar yakın eder ırağı,
 Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
  Belimizde kılıcımız Kirmani,
 Taşı deler mızrağımın temreni
  Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
 Ferman padişahın,dağlar bizimdir
  Dadaloğlu'm birgün kavga kurulur,
 Öter tüfek davlumbazlar vurulur
  Nice koçyiğitler yere serilir,
 Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir
  (DADALOĞLU) 
  DİDAKTİK ŞİİR 
 Belli bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü zayıf şiir türüdür
  Eski çağlarda ozanların eğitici öğretici bir kişi olduğu kabul ediliyordu  Eski Yunan edebiyatında HESİODOS bu türün ilk örneklerini vermiştir  Türk edebiyatında "ta'limî" terimi de aynı anlamda kullanılmıştır  Manzum hikâyeler ve fabllar da bu gruba girer   
  Örnek-15KARGA İLE TİLKİ
 Bir dala konmuştu karga cenapları;
 Ağzında bir parça peynir vardı
  Sayın tilki kokuyu almış olmalı;
 Ona nağme yapmaya başladı:
 "Ooooo! Karga cenapları, merhaba!
 "Ne kadar güzelsiniz; ne kadar şirinsiniz
 "Gözüm kör olsun yalanım varsa
 "Tüyleriniz gibiyse sesiniz
 "Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın
  " Keyfinden aklı başından gitti bay karganın;
 Göstermek için güzel sesini
 Açınca ağzını düşürdü nevâlesini
  Tilki kapıp onu dedi ki: "Efendiciğim,
 Size küçük bir ders vereceğim;
 Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere;
 Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire"
 Karga şaşkın, mahcup biraz da geç ama,
 Yemin etti gayrı faka basmayacağına
  (Çev: Orhan Veli) Örnek-2
 Şunlar ki çoktur malları
 Gör nice oldu halleri
 Sonucu bir gömlek imiş
 Anında yoktur yenleri ( Yunus EMRE )
 
  SATİRİK ŞİİR 
 Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir
  Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir  Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir  Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur  Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir  
  6Örnek-1
 Pek rengine aldanma felek eski felektir
 Zira feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
 Ya bister-i kemhâda , yâ virânede can ver
 Çün bay ü gedâ hâke beraber girecektir
 Allaha sığın şahs-ı halimin gazabından
 Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
 Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
 Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir
 Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
 Zerdüz palan ursan eşek yine eşektir
 Bed mâye olan anlaşılır meclis-i meyde
 İşret , güher-i âdemi temyize mihenktir
 Nush ile yola gelmeyeni etmeli tektir
 Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
 Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz
 Divânelerin hemdemi divâane gerektir
 Aff ile mübeşşer midir eshâb-ı meratip
 Kanun-i ceza âcize mi hâs demektir
 Milyonla çalan mesned-i izzetde serefrâz
 Bir kaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir
 İman ile din , akçadır erbâb-ı gınâda
 Namus ü hamiyyet sözü kaldı fukarada
 (Ziya Paşa)
 
 Örnek-2
 Benim bu gidişe aklım ermiyor
 Fukara halini kimse sormuyor
 Padişah sikkesi selam vermiyor
 Kefensiz kalacak ölümüz bizim
 
  DRAMATİK ŞİİR 
 Tiyatroda kullanılan şiir türüdür
  Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi  Bu durum dram tiyatro türünün ( 19  yy  ) çıkışına kadar sürer  Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır  
 Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür
  Başlangıçta trajedi ve kommedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç kere çıkmıştır  
 Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir
  Çünkü bizim Batı�ya açıldığımız dönemde ( Tanzimat ) Batı�da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda  Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır  Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur  Abdülhak Hamit Tarhan gibi    
 Batı edebiyatında Corneille, Racine, Shakespeare;Türk edebiyatında Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel dramatik şiirin en güzel örneklerini vermişlerdir
  
  «Eşber» den bir parça:Halketsem esirlerle leşker,
 Mahveylesem ordularla asker,
 Olsa bana hep mülûk çâker;
 Cinsince o iktidar münker,
 Fevkimde uçar tuyûr-u kemter!
 Âvâze-i dehr iken tanînim,
 Gördüm ana değmiyor enînim;
 Milletlere karşı âhenînim;
 Bir âfete karşı nazenînim
  Afetse de ey ilâh göster!
 Bilmem bana ân mı, şân mı lâzım?
 Gülbün mü ya kehkeşân mı lâzım?
 Âguuş-u vefâ-nişân mı lâzım?
 Bir pençe-i hun-feşân mı lâzım?
 Canan mı güzel, cihan mı hoş-ter? (Abdülhak Hâmit TARHAN)
 
 
 |