Philadelphia Deneyi (Tarihten İlginç Bir Not) |
04-01-2009 | #1 |
dejavu2009
|
Philadelphia Deneyi (Tarihten İlginç Bir Not)Deney biraz uçuk olabilir ama okumaya değer bir yazı olduğunu düşünüyorum PHILADELPHIA DENEYİ: GÖKKUŞAĞI PROJESİ (PROJECT RAINBOW) 1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar… Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır… Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır… 22 Temmuz 1943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır Alıcılar geminin kuvvetli bir elektormanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber "gözden de" kaybolmuştur! Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu Yanıt olumluydu Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı Bundan sonra projenin idaresini Dr John von Neumann devraldı Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu Arzu edilen gemilerin "radarlara" görünmemesini sağlamaktı Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyasından kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte Özellik Einstein'ın "Birleşik Alan Teorisi"nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektormanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz (Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti Ne ilginç değil mi?) 22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç 15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı) Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı 5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir Bulundukları yerde birden yokolup başka bir yerde görünebiliyorlardı Duvarların içinden geçebiliyorlardı Bir çoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı) Bunun yanında doğa üstü güçlere sahip olanlarda vardı Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar Donanma bu personeli topyekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi 28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi ABD hükümeti asla böyle bir deneyin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü kabul etmedi Donanmaya göre Eldridge, sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile değildi Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte, yine enteresan bir yerde, Bermuda Şeytan Üçgeni'nde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklandı Eldridge daha sonra Yunanistan'a satıldı ve 90'lı yıllara kadar da 'Leon' adıyla hizmette kaldı Bu Deneyin Açıklamalı hali Philadelphia Experiment Kendisiyle UFO Teknolojisi( UFO Technology) konularında yıllardır araştırma yapıp fikir paylaşımında bulunduğum sayın Uğur Özkanbaş'ın '' Philadelphia Deneyi'' konusundaki fikir ve görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum Çetin Bal: Philadelphia deneyinde kullanılan temel teknik Manyetik Rezonans tekniğidirPhiladelphia deneyinin etkileriyle ortaya çıkan elektromanyetik alanlar vektörel değildirAksine skaler unsurlardırSkaler elektromanyetik alanlar(scalar wave) birbirini dik açılarda kesen elektriksel ve manyetiksel alanlara (E ve B alanları) kasten engel olma / bu alanları iptal etme yada yeniden alanları açmak şeklinde bir yöntemle elde edilebilirlerBir elektronik teknisyeni DC ve AC alanlar arasında hayli farklılık olduğunu bilirDuran, çarpan ve dönen rotasyonlu alanlar ELF dalgaları ve sabit dalgalar gibiPhiladelphia deneyine ait bu kapsamlı teori voltajlar ve akımlar, güç seviyeleri, frekanslar, dalga şekilleri, dalga vuruş genliği / sinyal genliği, devirli dalgasal atmalar bilgisini oldukça geride bırakan bir uygulama olmuşturBu deneyde karıştırılmış dönen ve çarpan alan güçleri işletilmek istenmiştirBu ise geçici bir süreliğine de olsa boyutsal kapıların açılmasına neden olmuşturPhiladelphia deneyinde kullanılan bobin sistemleri Çekim Rezonansı Bobinleri ( Rezonant Gravity Coil ) adıyla anılmaktaydıDeneye katılan Nikola Tesla AC akım alanları ve kendi yaptığı TESLA BOBİNİ konusundaki uygulamaları denetlemek için ordaydıAlbert Einstein ise deneysel düzeneklerin ortaya koyacağı kuramsal sonuçları tetkik etme ve inceleme amacıyla deneye katılmıştıEinstein deneye Birleşik Alan Kuramı ve Genel Görecelik kuramlarındaki ''eğri uzay -zaman'' konusuna dair olan ön görülerinden dolayı katılmıştıEinstein yaklaşımına göre radar dalgalarına karşı görünmezlik şöyle açıklanıyordu: [ Eğer bahsi geçen çok büyük ve çok güçlü devasa nitelikteki elektromanyetik dalgalar uygun şekilde bir araya getirilirse uzay/zamanın eğrilip bükülmesi mümkün olabilirBu geometrik eğrilik bir çeşit kütleçekimsel mercek etkisi yaratacağından ve gemi bu eğrilmiş alan içerisinde kalacağından dolayı düşman radarları tarafından gönderilen her türlü radar sinyali, ışık ve radyo dalgaları gemiye çarpmadan yada çarpsa bile geminin çevresinden dolaşarak saptırılacaktırBu saptırılan dalgalar ya gemiyi radarda görünmez yapacaktı yada gemiyi asıl bulunduğu noktanın daha ötesinde bir noktada gösterecektiYani düşman radarında alıgısal bir yanılsama ve serap etkisi oluşturulacaktı Radar yanılsaması!!Fakat deneyin sonucu beklenenin dışında olaylar zincirinide beraberinde getirmiştirHedeflenen sadece basit bir radar görünmezliği iken gemi gözlemcilerin şaşkın bakışları arasında fiziksel olarak ortadan tamamıyla yok olup saniyeler içinde diğer bir noktaya transfer edilmiştir] Geminin içerisine birbirine dik açılarda yerleştirilmiş 4 tane Manyetik Bobin konmuştuBu manyetik bobinler çevresinede halka biçimli toroid sarımlı bobinler yerleştirilmiştiBu bobinlerin görevi gemiyi saran 70 Tesla' lık elektromanyetik güç alanlarına ek olarak 10 Mhz lik bir başka alanı bu alan içerisine karıştırarak modüle edilmiş kontrol edilebilir bir alan gücü meydana getirmektiSisteme AC elektrik jeneratörleriyle 150 Kilowat gücünde akım verildiğinde bobinlerin konumlanış açılarıda dikkate alındığında ortaya tüm sistemi içerisine alan birbirini tamamlayan birbirine devreden rezonans halindeki elektromanyetik bir girdap(vortex) çıkarBirbirini tamamlayan ve birbirine etki eden bu dönüşümlü rezonans alanları elektrik ve manyetik alan vektörlerini bir dördüncü boyut doğrultusundan 90 derecelik bir açıda dik kesen gravitasyonik(çekimsel) bir tünel düzlemini açığa çıkarmış olurYani Einstein' ın Birleşik Alanlar kuramı dahilinde diyebiliriz ki ; Bir bobinde yaratılan ELEKTRİK ALANI kendisine dik bir MANYETİK ALAN yaratırBu alanların her biri, evrenin bir düzlemini temsil etmektedirOysa evrenin üç düzlemi vardırDemek ki bir üçüncü alan daha olacaktırBu da bir başka boyuta doğru kapı açan GRAVİTASYON ALANI'dırEğer bir bobinde birbirini dik kesen elektrik ve manyetik alanlar yaratılırsa ve bu alanların yoğunluğu yani elektromanyetik dalga amplitüdü /genliği yükseltilirse belki rezonans kanununa göre evrenin kayıp düzlemi olan bu üçüncü alanıda açığa çıkarmak mümkün olabilir Uğur Özkanbaş: Aşırı yoğun manyetik alanlarla yüklenen gemi bu aşırı manyetik alanların aniden kesilmesiyle fasılalı olaraktan dönüşümlü yüksek frekans alanlarıyla modüle edildiBu arada tekrar manyetik alanlar indüklendiBirbirini açıp kapatan bu alanlar birleşerek iç uzay tüneline doğru bir kapı açtıBu uzay/zaman tüneliyle rezone olan gemi bu tünel boyunca hareket ederek Norfolk limanında ortaya çıktı Gemi üstünde indüklenmiş manyetik alanlar oluşturulduGemi bu indüklenmiş manyetik alanlar içerisine sarıp sarmalanmıştıBurada yanlış olan şey ve deneyin felaketlere yol açmasının sebebi AC ve DC akım alanlarının yüksek frekans alanlarıyla birbirine karştırılmasıydıDiğer bir ifadeyle AC ve DC 'de farklı dalgaların karıştırılması sonucu deney kontrol altından çıkarak mürettebat üzerinde'de bir dizi felaketlere yol açan yan ekileri ortaya çıkarmıştırBu duran ve çarpan skaler( scalar fields) alanlar biribiriyle karıştırılmak istenince gemi ve mürettebat üstünde istenmeyen yan etkiler ortaya çıkmıştırBu manyetik alanlar çekirdeksiz bobin sarımlar kullanılarak üretilmişlerdirBu bobinlerin her biri birbirlerine 90 derecelik dik açılarda konumlandırılmışlardırGemiyi saran manyetik alanın yoğunluğu yaklaşık 50 ila 70 TESLA arasında bir değere tekabül etmekteydiEğer Hastanelerde kullanılan Manyetik Rezonans Görüntüleme cihazının 0,5 ve 1 TESLA gibi değerleri kullandığını göz önüne alırsak philadelphia deneyinde kullanılan manyetik alan yoğunluğunun hatırı sayılır derecede güçlü bir alan olduğunu düşünebilirizDeneyde speküle edildiği gibi 6L6 Radyo Frekans amplifikatörlerinin kullanıldığını kabül edersek bu manyetik alan yoğunluğunun yaklaşık 10 Mhz ‘lik bir frekans aralığında olduğunu söyleyebilirizÇünkü 10 Mhz 6L6 radyo tüblerinin en verimli çalıştığı frekans aralığıdır Bobinler şekilde görüldüğü gibi birbirine dik açılarda yerleştirilirSistem çalışmaya başladığında tüm bobinler arasında alansal bir rezonans etkisi gözlemlenirAlan enerjisi tek bir birleşik döner alan girdabı meydana getirirBu meydana gelen alan yerçekimsel bir hortum gibi gemiyi içerisine çekerek tünelin diğer ucuna doğru sevk ederAşağıdaki şekilde kendi uzayımız içerisindeki iki uzak nokta arasında gerçekleşen mekansal transfer işlemi görülmektedir Zaman içinde yolculuk için bir tünel etkisi yaratmak istiyorsak çekimsel tüneli yaratan alansal enerjinin frekanslarını belli bir eşik değerinin üstünde (ışık hızı) bir kuantum enerji düzeyine yükseltmeliyizBu işlemi de manyetik bobinleri çevreleyen toroid sarımlara uygulanan Radyo Frekans alan enerjisinin ''f '' değerini 10 Mhz 'den 12,3 x10* (22) Hz gibi bir frekans değerinin üstüne yükselterek yapabilirizBu türde bir elektronik düzeneğe ''Sıfır zaman jeneratörü''( Zero Time Generator )'de denebilirÇünkü gemi bir bir üst uzaya/ hyper mekana geçerek kendini bir sıfır zaman referansı içerisine dahil etmektedirGemideki elektronik düzeneklerce yaratılan yüksek yoğunlukta ve şiddette ki manyetik rezonans girdabları /vorteksi uzay-zamanın alışıldık boyutları üstünde çarpıcı biçimde bir bozulma meydana getirecektirBu yoğun elektromanyetik ortamda uzay-zamanın geometrik kafesi eğriltilip bükülerek uzak zaman ve uzay mesafeleri iç uzay tünelinde bir adımlık mesafelere dönüştürülürBuna uzayın yürütülmesi etkisi de denebilir(Warp drive / wormhole technology) Eğer philadelphia deneyinde geminin bir noktadan diğerine ışınlandığını varsayarsak bu ışınlama etkisi gemi çevresinde yaratılan yüksek yoğunluklu elektromanyetik nitelikteki radyo frekans alanları sayesinde mümkün olmuşturUzaydaki mesafeleri geometrik bir şekilde büküp bitiştirebilmek için mesafelerle doğrudan ilintili olan zaman akımına müdahale etmemiz gerekirBobinlerde serbest kalan indüklenmiş yoğun radyo aktif enerji alanları doğal zaman akımını sekteye uğratarak zaman ve uzayda asimetrik bir eğrilik meydana getirdiğinde gemi iç uzay düzlemi boyunca yerçekimsel bir tünel ucu yaratarak o yönde kendini hareket ettirecektirZaten yerçekimsel yoğunluktaki bu radyasyon alanları bu yoğun alan içerisinde kalan tüm uzay hacminin zaman akım hızını frenleyeceğinden dolayı gemi birden görünmez olacaktırYani gemi zamansal bir faz farkı içerisine girerek bizim zaman frekanslarımızın harmonik bir frekans aralığı içerisine doğru zaman frekanslarını değiştirerek ortadan kaybolacaktırBu bizim uzayımıza ait ana zaman dalgasını harmonik bir salınım yapacak şekilde kaydırarak görünmezliğe neden olan doğal olmayan suni bir zaman perdesi oluşturmak gibi bir şeydirBu şekilde bir zaman kayması etkisiyle doğrudan kendi geçmiş ve gelecek zaman frekanslarımız içerisine giremeyizBu sistemi bir zaman makinesine çevirebilmek için bobinlerde üretilen radyo frekans enerjisini f =12,3x 10* (22) Hz lik frekans duvarının üstünde bir hızla titreştirmemiz lazım( Bu ışık hızı duvarın ötesinde bir titreşim bandına geçmeyi ifade eder)Böylece philadelphia deneyinde kullanılan sistemi bir Zaman Makinası haline getirebiliriz Bu durumda gemi kendi uzayını terkederek bir üst uzay mekanına geçiş yapmış olur Zamanda ışınlama: Skaler dalga (Scalar wave ): Bir skaler dalgada yön ve doğrultu aranmazBu tür bir elektromanyetik dalgada yoğunluk yani alansal şiddetin büyüklüğü sözkonusudurElektromanyetik dalganın şiddeti yani amplitüd 'ü vektörel bir büyüklük değil skaler bir büyüklüktürPhiladelphia deneyinde gemiye yerleştirilen bobinler sayesinde yaratılan skaler alanların açılıp kapatılmasıyla gemi bilinen boyutsal mekandan sıyrılarak bir diğer iç uzay mekanına geçmektedirAlanlar iptal edildiğinde gemi tekrar kendi boyutunda ortaya çıkmaktadırGeminin görünmez olma ve tekrar belirme hadisesi içerisinde iç uzay boyunca mekan içerisinde daha uzak bir noktaya transfer edilmesi, iptal edilen ve yeniden meydana getirilen küresel skaler alan enerjinin asimetrik bir şekilde kaydırılmasıyla mümkündürBöylece gemi iç uzay boyunca o yönde yerçekimsel bir potansiyel altında harekete zorlanmış olacaktırZaten yeteri güçteki skaler dalga yoğunluğu, içerisine girdiği uzay/zaman matriksini (kalıbını) distorsiyona uğratarak yeniden düzenleyecektirSıfır nokta enerjisi (Zero Point Energy) dediğimiz kuantum vakum potansiyeline ait serbest enerji havuzu dalgaları düzensiz kendi başına buyruk dalgalardırBizler bir nevi gemiyi içerisine alan ve bu bobinler arasında tutulu vaziyette olan skaler tip ''manyetik rezonans dalga alanlarıyla'' kuantum vakum dalgalarınıda manyetik rezonans yöntemiyle kontrol altına alıp bobin alanları içerisine dahil ediyoruzBöylece bu alanlara bağlı uzay/zaman matriksinide istediğimiz gibi değiştirebilme imkanına kavuşmuş oluyoruzBu kontrollü vakum enerjisi (sıfır nokta enerjisi) tek bir alan rezonansı bünyesinde tek bir alan yapısı haline getirildiğinde gemiyi içerisine alan bu kontrol altındaki ''hologramik elektromanyetik havuz'' artık elektrik- manyetik ve gravitik alanların birleştiği bir elektrogravitasyonel alan dalgası halini alırBu açıdan bakıldığında vakum enerjisinin yoğunluğunu değiştirerek uzay/zaman eğrisini esnettiğinden, eğip büktüğünden dolayı skaler dalga(skaler wave) bir gravitasyonel dalgadırGeminin bir noktadan diğer bir uzay yada zaman noktasına transfer olması, iç uzay boyunca bu gravitasyonel dalga atımı üstünde sörf yaparak kayması anlamına gelir ( solucan deliği etkisi) Skaler dalga bir yerde Tesla dalgası yada elektrogravitasyonel dalgalar olarakta yorumlanmaktadırBu bağlamda Nikola Teslanın bir sözü geliyor aklıma''Nikola Tesla, bir demecinde elektromanyetizmin zaman yolculuğunun anahtarı olduğunu belirtiyordu( Fenomen dergisi sayı:8sayfa:29)'' Teslanın bu ifadesi bence oldukça anlamlıdır Philadelphia ve Mountauk projesinin teknik sistemlerinin teorik temeli 'zamanın bir dalga olması' kuramını esas almaktaydıBu proje çerçevesinde ''zaman'' bir dalga yapısı olarak görülmekteydiİleri ve geri olmak üzere iki zaman dalgası vardırVe zamanın bu dalga yapısı yüksek güçteki radyo frekans alanları ile sekteye uğratılarak zaman ve uzayda bir çatlak yaratılabilirYani zaman eğilip bükülebilirKısaca bu deneylerin ileri safhalardaki öngörüsü buydu! Zamanın dalga teorisi bir açıdan zamanı "elektromanyetik kuvvetlerin gösterisi" olarak görüyor ve bu da, onların yardımıyla zamana etki edilebilir, demek oluyor Bu görüşe göre bu teoriye dayanan bir makina kolay kurulabilir Yani sonuçta zaman akımı elektromanyetik bir sürece bağlı fenomenolojik bir etkinlikse yine benzer bir etkinlik dalgasıyla zaman akışı sekteye uğratılarak saptırılabilirHakkında onlarca kitap, makale yazılan ve speküle edilen bu deneyler (Montauk ve philadelphia deneyi) gerçek dışı bir söylentide olsa, hayal mahsülüde olsa bu konulara dair spekülasyonların ötesinde ciddi bir bilimsel araştırma yürüten bizim gibi bilim insanları deneyler dahilinde bahsedilen kuramsal bakış açılarının son derece mantıklı olduğunu kabül etmek zorundadırlarYani deney bir açıdan olasıdır Arastırmacı yazar C F Berlitz, “Without A Trace” (İz Bırakmadan) adlı kitabında , Dr Jessup’un yakın arkadaşı, bilim adamı, Dr Mason Valentine ile yaptıgı bir röportaja yer veriyor Bu röportajda, Berlitz’in, Philadelphia Deneyi’nin bilimsel olarak açıklanmasının mümkün olup, olmadığı konusundaki sorusuna, Dr Valentine şu cevabı vermiştir: “Bence Philadelphia Deneyi, bilinen ve alışılmış yollarla açıklanamaz Bir çok bilim adamı, artık atomun temel yapısının madde zerreciklerinden değil, elektromanyetik alanlardan oluştuğu görüşünde Bu olay, son derece karmaşık enerji alanlarının birbirini etkileme işlemidir Eğer, böyle bir evrenin içinde maddenin değişik fazları bulunmasaydı, bu şaşılacak bir şey olurdu Bir fazdan diğerine geçilmesi, bir yaşam düzeyinden diğerine geçmeye benzer Bu, boyutlar arası bir değişmedir Yani, Dünya’lar içinde başka Dünya’lar olabilir Manyetik alanların boyutsal değişimler yaratabileceginden zaten kuşkulanılıyordu Maksatlı olarak olağandışı manyetik koşulların yaratılması, hem fiziksel, hem de yaşamsal olarak maddenin fazını değiştirebilir Bu durum, bağımsız olmayan, ancak içinde bulunduğumuz madde/zaman/enerji boyutunun bir parçası olan zaman boyutunu saptırabilir Kısacası, Philadelphia Deneyi büyük bir olasılıkla gerçek bir deneydir” Kaynak: Çetin BALPhiladelphia Deneyi - Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli Philadephia Experiment - Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|