İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-06-2009 | #1 |
KRDNZ
|
İstanbul'daki Tarihi EserlerimizSüleymaniye Kütüphanesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Süleymaniye Mahallesi’nde Süleymaniye yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Süleymaniye Kütüphanesi cami içerisinde, galerinin sütunları arasındaki parmaklıklı özel bir bölümde yer almaktadır Sultan I Mahmut’un (1730–1754) isteği üzerine 1751–1752 yılında Sadrazam Mustafa Bahir Paşa tarafından düzenlenen kütüphanede beş kütüphaneci, iki de yardımcı görevlendirilmiştir Kütüphane haftada iki gün kapalı tutulmuş ve dışarıya kitap verilmemiştir Günümüzdeki Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye külliyesinin birinci ve ikinci medreseleri ile sıbyan mektebinde bulunmaktadır Bu kütüphane Osmanlı Vakıf Kütüphanesinin yazma ve eski baskı derlemesinin bir araya getirilmesi ile meydana getirilmiş ve 1918 yılında açılmıştır Süleymaniye Kütüphanesi’nin kuruluş çalışmaları I Dünya Savaşı’na kadar sürmüş, İstanbul Vakıf Kütüphanelerindeki on bine yakın yazma 1914’te savaştan korunmak için Yavuz Sultan Selim’deki Medresetü’l Mütehassısi’ne gönderilmiştir Daha sonra Süleymaniye Umumi Kütüphanesi ismi ile açılan bu kütüphaneye nakledilmişlerdir 1924’te eğitim ve öğretim birliğini sağlamak amacıyla çıkarılan Tevhit-i Tedrisat Kanununun kabul edilmesi ile birlikte 1925’te tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ile yazma ve basma koleksiyonlar da buraya taşınmıştır Kütüphanede mikrofilm merkezi kurulmuş ve beş binin üzerinde mikrofilm toplanmıştır Böylece Osmanlı kültürünü yansıtan bir arşiv meydana getirilmiştir Kütüphaneye 1962’de cilt ve patoloji servisi kurulmuştur Burada geleneksel Osmanlı cilt kapakları ve ciltler yapılmıştır Ayrıca Türkiye’deki kütüphanelerin onarım, bakım ve ciltleme işlemlerini de üstlenmiştir Türkiye Yazmaları Toplu Katalogu İstanbul Şubesi de 1979’dan bu yana Süleymaniye Kütüphanesinde çalışmaktadır Kütüphane girişindeki alfabetik ve Dewey Onlu konu kataloglarını kapsayan fişlikler bulunmaktadır Kütüphanede yaklaşık 115 bin dolayında kitap bulunmaktadır Bunların 67 bini yazma eserdir Kütüphanenin gelişmesinde İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi ve Bağlı Kütüphaneleri Geliştirme Vakfı’nın büyük payı bulunmaktadır Süleymaniye Kütüphanesi’ne Atıf Efendi, Hacı Selim Ağa, Köprülü, Nuri Osmaniye ve Ragıp Paşa kütüphaneleri bağlıdır Kütüphanenin iki okuma salonu, mikrofilm okuma ve fotokopi üniteleri bulunmaktadır
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #2 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizAtıf Efendi Kütüphanesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Vefa Semti, Vefa Caddesi üzerinde bulunan Atıf Efendi Kütüphanesi Sultan I Mahmut (1730–1754) döneminde üç kez Başdefterdarlık yapmış olan divan sahibi şair Atıf Mustafa Efendi tarafından 1741 yılında kurulmuştur Kütüphanenin giriş kapısı üzerinde “Dârü’l-Kutüb-i Atıf “ yazılı h1289 (1872) tarihli bir kitabesi, okuma salonu girişinin sağ tarafındaki duvarda bulunan mermer levha üzerinde de kabartma sülüs yazı ile vakfiyesinin özeti yazılıdır Kütüphanenin vakfiyesinden öğrenildiğine göre gelir kaynakları ve yönetimi belirlenmiş üç hafız-ı kütüb, bir şeyhü’l-kurra, bir suyolcu, bir mücellit, bir marangoz ve bir de ferraş (temizlikçi) burada görevlendirilmiştir Kütüphanenin yanına yapılmış olan üç meşruta evin de hafız-ı kütüblerin oturmaları ve haftanın beş günü kütüphane ile ilgilenmeleri vakfiyede belirtilmiştir Ayrıca hafız-ı kütübler kütüphanede cemaatle birlikte kılınacak namazlarda imamlık ve müezzinlik yapmakla da yükümlendirilmişlerdir Kütüphane Salı ve Cuma günleri dışında açık olacak, çalışmalar güneşin doğuşundan bir saat sonra başlayacak ve güneş batımından iki saat önce de bitecektir Atıf Efendi’den sonra oğulları Mehmet Emin, Ömer Vahit, torunları Ömer Hüsameddin ve Abdülkadir Efendiler de buraya kitap vakfetmişlerdir Bunların yanı sıra Atıf Efendi’nin kayın biraderleri Darphane-i Amire Başkatibi Hacı Ömer Efendi’nin kitapları da ölümünden sonra 1743’te Atıf Efendi Kütüphanesi’ne devredilmiştir Kuruluşunda 2857 kitapla hizmete giren kütüphanedeki kitaplar çeşitli kişi ve kurumdan gelen kitaplarla çoğalmıştır Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetiminde Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan kütüphanede 3228 yazma, 25000’e yakın eski ve yeni basma kitap olmak üzere toplam 30000’e yakın eser bulunmaktadır Kütüphane mimari yapısı ile dikkati çeken bir binadır İstanbul’un eski Türk sivil mimarisini yansıtan bir plan düzeni bulunmaktadır Kütüphane yanındaki meşruta evlerin oldukça yüksek dış cepheleri olup, bunlar üç kat halindedir Meşruta evlerin üst katları konsollarla dışarıya taşırılmıştır Evlerin orta avlusunda yer alan kütüphanenin 1350x950 m ölçüsünde bir zemin katı bulunmaktadır Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kütüphanenin dış cephe görünümüne tuğladan şeritler yerleştirilmiştir Yuvarlak kemerli bir kapıdan bir dehlize, oradan da avluya geçilmektedir Buradaki esas kütüphane binası kemerlerle dışarıya açılmış bir bodrum üzerine oturtulmuştur Bodrumdan altı basamakla bir sekiye çıkılmakta olup, buradan namaz kılmak üzere düşünülmüş mihraplı küçük bir sekiye çıkılmaktadır Bu sekiden bir sundurmanın altından da kütüphanenin okuma salonuna girilmektedir Kare planlı olan bu bölüm aynalı tonozlarla örtülü olup, üç tarafı tonozlu beş hücre ile çevrelenmiştir İlk yapıldığı dönemde burasının etrafının sedirlerle çevrili olduğu izlerden anlaşılmaktadır Bu bölümlerden üçü sofadan iki sütunun taşıdığı üç kemerle ayrılmıştır Sofanın arkasında da kitapların yaldızlı, kafesli ahşap dolapları bulunuyordu Günümüzde bu bölüme hava sirkülâsyonunu sağlamak amacı ile pencereler açılmıştır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #3 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizKöprülü Kütüphanesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Divanyolu Caddesi’nde Sultan II Mahmut Türbesi’nin karşısında bulunan kütüphane, Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın oğlu Fazıl Ahmet Paşa (1635–1676) tarafından babasının vasiyeti üzerine yaptırılmıştır Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa da 1678’de düzenlediği bir vakfiye ile kütüphanenin kuruluşunu tamamlamıştır Kütüphane 1678’de üç kütüphaneci, bir ciltçi ve bir kapıcı kadrosu ile hizmete açılmıştır Köprülü Kütüphanesinin il nüvesi, Köprülü ailesinin bağışları ile atılmış, daha sonra bağış ve satın almalarla kitap sayısı artmıştır Kütüphaneye yapılan bağışların başında Köprülü Mehmet Paşa, Fazıl Ahmet Paşa, Hacı (Hafız) Ahmet Paşa, Mehmet Asım Bey bağışları gelmektedir İlk kuruluşunda 2000’in üzerinde kitap bulunan bu kütüphanede bugün Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde 3000’e yakın yazma, 1500’e yakın basma eser bulunmaktadır Kütüphanedeki yazma ve basma eserler için yazar, kitap ve konu fihristleri Dewey Onlu Sistemine göre düzenlenmiştir Köprülü Kütüphanesi tasarım olarak İstanbul’daki ilk bağımsız kütüphanelerden bir örnektir Günümüzde üç tarafı yol ile çevrili bahçe içerisindeki bu yapı taş ve tuğlanın almaşık düzenlemesi ile kurulmuştur Kare planlı yapının üzeri pandantifli, dıştan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbe ile örtülmüştür Batı yönünde dört basamakla çıkılan revaklı bölüm öne alınarak buraya T şeklinde bir düzenleme getirilmiştir Altı mermer sütun üzerine baklava başlıklı, sivri kemerli revakın üzeri dört kubbe ile örtülmüştür Revakın orta eksenindeki basık kemerli bir kapıdan kütüphaneye girilmektedir İç mekân yanlarda altta birer, üstte ikişer, girişin karşısında altlı üstlü üçer pencere ile aydınlatılmıştır Pencerelerin üzerlerinde sivri boşaltma kemerleri bulunmakta olup dikdörtgen sövelidirler Pencereler dıştan köfeki taşından, içten de yalnızca alt pencereler mermer sövelidir Kubbenin içerisi ve pandantifler kapı üzeri kalem işleri ile bezenmiştir Burada kahverengi, siyah ve kırmızı renklerdeki bezemeler arasında “C” ve “S” kıvrımları dikkati çekmektedir Pandantiflerde kırmızı zemin üzerine yapılmış çiçek motiflerinin altına Maşallah yazısı ile h1181 (1667–1668) tarihi yazılıdır Bunun yanı sıra iç kapı üzerinde de yine Maşallah yazısı ile h1289 (1872) ve h1327 (1911) tarihleri yazılıdır Buna dayanılarak kütüphanenin 1872 ve 1911 yıllarında onarıldığı anlaşılmaktadır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #4 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizSultan III Ahmet Kütüphanesi (Eminönü) Kütüphanenin kuruluşu ile birlikte düzenlenen vakfiyesinde kitapların nerelerden toplandığı ve hangi günlerde bunlardan yararlanılacağı belirtilmiştir Buradaki görevlilerde aranacak vasıflar ile ödenecek ücretler de belirtilmiştir Vakfiyede kütüphaneden dışarıya kitap çıkarılmasını yasaklayan hükümler de bulunmaktadır Kütüphanede Fatih Sultan Mehmet döneminden beri sarayda toplanmış yazma eserler, Hıristiyan el yazmaları ile basılı kitaplar da bulunmaktadır Sultan II Abdülhamit 1877’de Macaristan Budapeşte Üniversitesi Kütüphanesine hediye edilen bir katalog hazırlatmıştır Ayrıca kütüphaneye sonraki yıllarda çeşitli bağışlar da yapılmıştır Kütüphane mimari olarak kesme taş ve mermerden yararlanılarak dikdörtgen planlıdır Tüm cephe mermer kaplıdır İçerisindeki kitapların rutubetten zarar görmeleri önlenebilmesi için yapının altına yüksek pencereli bir bodrum yapılmıştır Havalandırmayı sağlanması için de bunların etrafı açık bırakılmıştır Kütüphanenin merdivenli girişinden sonra Hadis-i Şerif okunmasına mahsus çıkıntılı bir yer bulunmaktadır Ortadaki sofa basık ve penceresiz, kasnaklı, kurşun kaplı büyük bir kubbe ile örtülmüştür İkişer sütunla ayrılan ana mekânın yanındaki bölümler aynalı tonozla örtülüdür Kütüphanenin her cephesinde bulunan altlı üstlü pencerelerden içerinsin bol ışık alması sağlanmıştır Üst sıra pencereler renkli cam şebekelidir Kubbe ve tonozların içleri malakâri nakışlarla bezenmiş, duvarların büyük bir bölümü çinilerle kaplanmıştır Bu çiniler XVI-XVII yüzyıla tarihlendirilmektedir Çiniler Boğaziçi’ndeki Kara Mustafa Paşa Yalısı’ndan ve diğer köşklerden sökülerek buraya getirilmiştir Kütüphanenin sedef bağa ve fildişi kakmalı zengin bir de ağaç işçiliği vardır Günümüze gelen kitap dolapları XIX yüzyılda yapılmıştır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #5 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizAyasofya Sultan IMahmut Kütüphanesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesinde, Ayasofya Müzesi’nin içerisinde bulunan kütüphaneyi Sultan I Mahmut (1730–1754) 1736 yılında yaptırmıştır Kütüphane çinileri, sedef kakmalı dolap kapakları, Edirnekâri bezemeleri, yazı frizleri, tunç şebekeleri ile kendine özgü bir yapıdır Çiçek bezemeli tunç şebeke ile Ayasofya’nın iç mekânından ayrılan, dışarıda da iki büyük Osmanlı payandasının arasına yerleştirilen kütüphane okuma salonu, hazine-i kütüp (kitap muhafaza salonu) ve her ikisini birbirinden ayıran koridordan meydana gelmiştir Kütüphanenin 530x760 m ölçüsünde dikdörtgen planlı okuma salonunun duvarları XVI-XVIII yüzyıla tarihlendirilen çinilerle bezenmiştir Bu çini panoların üzerlerine çivit mavisi zemine beyaz celi-sülüs yazı ile Besmele, Haşr suresinin 22ayeti, Haşr suresinin 23ayetinin baş kısmı ve Esma-i Hüsna yazılmıştır Bu yazının ortasına da Kelime-i Tevhit ve altına da yeşil çinilerle bordür içerisine alınmış yedi renkli somakiden Sultan I Mahmut’un tuğrası yerleştirilmiştir Ayasofya ana mekânından mukarnas başlıklı dört tam, iki yarım sütunun taşıdığı camekânla ayrılan okuma odası küçük avluya bakan üç pencere ile aydınlatılmıştır Yakın tarihlerde yapılan onarımla da üzeri ahşap bir tavanla örtülmüştür Okuma odası ile hazine-i kütüpü birleştiren koridor XVI-XVIII yüzyılın çini ve dua yazılı frizleri ile bezenmiştir Ancak buradaki yazılar onarım sırasında çinilerin yer değiştirmesinden ötürü bütün olarak okunamamıştır Hazine-i Kütüp, 970x580 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, ikisi duvarlara yapışık stalaktit başlıklı yarım, ikisi de tam olmak üzere dört mermer sütun ve üst örtü ile ayrılan iki bölümden meydana gelmiştir Koridordan demir bir kapı ile içerisine girilen hazine-i kütübün üzerinde Besmele yazılıdır Bu kapıdan içeriye girildiğinde 600x580 m ölçüsündeki mekânın ortasına ahşap kütüphane yerleştirilmiş ve üzeri de kubbe ile örtülmüştür Kubbe kasnağındaki siyah zeminde sarı renkli celi yazılı Fıtr suresinin 29–35 ayeti kerimeleri bulunmaktadır Sultan I Mahmut’un giriş kapısı üzerindeki tuğrasının altına da on beş beyitlik, yeşil zeminli talik yazılı yapım kitabesi yerleştirilmiştir Hazine-i Kütübün kubbeli, beşik tonozlu mekânları alçı kabarma çiçeklerle bezenmiştir Duvarlardaki yedi gömme kitap dolabı ince tel örgü kapaklıdır Bunun üzerinde de Sultan IMahmut devri bezemelerini yansıtan motifler bulunmaktadır Sultan IMahmut Kütüphanesi’ndeki çiniler İznik, Kütahya ve Tekfur Sarayı çinileri olup, bunlar bir arada karışık olarak kullanılmıştır Kütüphanenin yapımında çini fırınlarına sipariş verilmesi yerine piyasada bulunan çiniler toplanmış ve buraya yerleştirilmiştir Koridorda ise XVI yüzyıl çini sanatında çok sık kullanılan bahar açmış çiçek dalları ve karşılıklı panolarda da iki selvi ağacı görülmektedir Bu çini panolar bilinmeyen bir tarihte yerlerinden sökülmüş ve buraya benzeri taklit panolar yerleştirilmiştir Sultan IMahmut Kütüphanesi’nin yapımı tamamlandıktan sonra Saray-ı Hümayun’daki kitaplardan bir bölümü buraya gönderilmiştir Muzaffer Gökman buradaki 4863 yazma eserin Sultan I Mahmut, 113’ünün Şeyhülislâm Sadeddin Efendi ve 22’sinin de vakıflarının belli olmadığını belirterek 4998 kitap olduğundan söz etmiştir Ayasofya Kütüphanesi’ndeki kitaplar belirli dönemlerde tasnif edilmiş ve iki fihrist defteri ile bir basılı fihrist kitabı ortaya çıkarılmıştır Günümüzde Ayasofya Kütüphanesi’ndeki kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #6 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizFaik Bey (Pakize Hanım) Yalısı (Sarıyer) İstanbul ili Sarıyer ilçesi, Yeniköy ile İstinye arasında bulunan bu yalı XIX yüzyılın sonlarında yapılmıştır Kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber Faik Bey Yalısı ismi ile tanınmaktadır Yalı zemin, çatı katı ve iki kattan meydana gelmiştir Dikdörtgen planlı yalıda denize yönelik orta salonun etrafında odalar sıralanmıştır Alt ve çatı katının cephe görünümleri diğer iki kattan farklıdır Zemin kat pencereleri denize yönelik sekiz adet olup, bunlar diğer katlara oranla küçük tutulmuştur İki ve üçüncü katın pencereleri tüm cepheyi kaplamakta olup, dikdörtgen şekilde, hafif yuvarlak kemerlidir Çatı katının pencereler altı adet olup bunlar dikdörtgen sövelidir Ortadaki iki pencere bir balkon içerisine alınmıştır Bu balkon yalının denize yönelik tek balkonudur Plan düzeni yapılışından sonra değişikliğe uğramıştır Orijinal yapının da denize yönelik büyük bir salon bulunmakta, odalar da bu salonun çevresinde sıralanmıştı |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #7 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimizİkiz Yalı (Sarıyer) İstanbul ili Sarıyer ilçesi Yeniköy’de bulunan bu yalı, Sara Sultan tarafından ikiz kızları için Mimar Raimondo d’Aronco’ya 1906 yılında yaptırılmıştır Yalı Art-Nouva üslubunda dikdörtgen planlı ve üç katlı bir yapıdır Birbirine bitişik ve kapılarla birbirleri ile bağlantı kurulan simetrik planda bir yapıdır Yapının dış cephesindeki pencereleri ikiz ve üçüz şekillerde birbirlerinden farklı üsluplarda yapılmıştır Yalının iki köşesi orta bölümlerden daha yüksek olup, kule görünümlüdür Yalı denize yönelik geniş bir salon ve bunun iki yanındaki odalardan meydana gelmiştir İkinci kattaki köşe bloklar art-nouva üslubunda bir kemerle sınırlanan balkonlara sahiptir Zemin kat balkonları rıhtımın hemen üzerindedir Üçüncü katta denize yönelik pencerenin önüne küçük birer balkon yerleştirilmiştir Yapının iç mimarisinde simetri egemen olmasına rağmen dış cephesinde simetriden pencere ve balkonlar nedeni ile yer yer kaçınılmıştır Yalının güney yarısı Faik Kurtoğlu tarafından, kuzey yarısı da Bekir Sıtkı Oyal tarafından satın alınmış, 1967 yılında da İsmet Okur’a satılmıştır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #8 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizŞehzade Burhanettin Efendi Yalısı (Sarıyer) İstanbul ili Sarıyer ilçesi, Yeniköy Köybaşı Caddesi ile İskele Çıkmazı Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan bu yalıyı Sarraf Varki Vartaks XIX yüzyılın sonlarında yaptırmıştır Varki Vartaks’ın 1885 yılında ölümü üzerine yalı ve çevresindeki arazi varisleri arasında ihtilaf konusu olmuştur Yalıyı icradan Teşrifat-ı Umumiye Nazırı Mahmut Münir Paşa almıştır Ancak paşanın 1899’da ölmesi ile birlikte yalının mülkiyeti Ayşe Pervin Hanım ile Şükriye Ulviye Hanım’a geçmiştir Ardından da Sultan II Abdülhamit’in (1876–1909) oğlu Şehzade Mehmet Burhaneddin Efendi’ye satılmıştır Şehzade Burhaneddin Efendi yalıyı yıktırarak 1912’de yeniden yaptırmıştır Bugün bu döneme ait ikinci balkonu çatı alınlığında 1328 tarihli “Ya Hafız” levhası görülmektedir Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasından sonra Mısırlı Ahmet İhsan Bey yalıyı 1923’te satın almıştır Ahmet İhsan Bey’in 1946’da ölümü üzerine de mirasçıları yalıyı Erbilgin ailesine satmışlardır Günümüzde Şehzade Burhaneddin Efendi veya Erbilgin ailesi yalısı olarak tanınan bu yalı Y Mimar Hüsrev Tayla tarafından bütünüyle restore edilmiş, yalının orijinal izleri ortaya çıkarılmış, iç ve dış mimarisinde bazı değişiklikler yapılmıştır Osmanlı İmparatorluğu’nun son devir yapılarındaki özellikleri yansıtan ahşap karkas yalı, zemin kat üzerine iki kat olarak yapılmıştır Yalının deniz cephesinde ikinci katların cumbaları taştan çıkıntılı kanatlar üzerine oturtulmuştur Cephenin orta bölümünde ise her katta ahşap dikmeli balkonlara yer verilmiştir Yalı girişinin iki yanında birer servis merdiveni, güneyinde ise diğer katlara çıkan, ikili başlayarak tek kollu devam eden ana merdiven bulunmaktadır Ayrıca ikinci kata çıkış servis merdivenleri ile de karşılanmıştır Osmanlı Türk evlerinin iç sofalı plan tipindeki yalının birinci kat sofasının deniz yönünde bir eyvanı bulunmaktadır Bağdadi duvarlarına rokoko üslubunda bezemeler yapılmıştır Zemin katta yedi oda, bir mutfak, bir tuvalet; birinci katta on iki oda, dört tuvalet ve bir Türk hamamı; ikinci katta da yedi oda ile bir tuvalet bulunmaktadır Y Mimar Hüsrev Tayla’nın yapmış olduğu restorasyonda, 1944 yılında Mimar Burhaneddin Bey’in yapmış olduğu değişiklikler ortadan kaldırılmıştır Birinci ve ikinci katların ön balkonlara açılan duvarları geriye çekilmiş, batı cephesine de dikmeler üzerine bir balkon eklenmiştir Ayrıca yalının kuzeyindeki bahçe kapısı kaldırılmış ve burası sütunlu bir revaka dönüştürülmüştür Duvarlarda daha önce oluşturulan mekânlar kaldırılmış, daha önce kapatılan kapı ve pencereler açılmıştır Birinci katta güneybatıdaki odalar Türk hamamına dönüştürülmüştür Bu kattaki sofa balo salonuna dönüştürülmüştür Yalının güneyindeki kayıkhanenin yerine de kapalı bir havuz yapılmıştır Ayrıca pencerelerin ahşap kepenkleri kaldırılmış, balkonların ajurlu korkulukları da sade parmaklıklara dönüştürülmüştür Bu arada bahçenin kuzeyindeki Mahmut Münir Paşa zamanından kalan tek katlı selamlık üzerine de bir kat eklenmiştir Yalının arkasındaki koru ile bağlantılı olan köprü 1957 yılında yol yapımı nedeni ile yıkılmıştır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #9 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizSadberk Hanım (Azaryan)Yalısı (Sarıyer) Azaryan Yalısı arkasındaki yazlık Rus Sefaretinin sınırlarına kadar uzanan çok geniş bir bahçe içerisindedir Boğaz’daki birçok konakta görüldüğü gibi bahçesi setler halinde olup, ağaçlarla kaplıdır Bahçesiyle birlikte 4280 m2 olan Azaryan Yalısı 400 m2 lik bir alana oturmaktadır Bodrum katı üzerinde üç ana kat ve bir de çatı katından meydana gelmiştir Yapının dış mimarisi ahşap, karnıyarık plan tipinde, konakla Batı mimarisinin bir karışımıdır Osmanlı konaklarında Cihannüma olarak dışarıya açılan çıkma burada bir balkon şeklini almıştır Cadde üzerindeki ana giriş kapısından parke döşeli büyük bir sofaya girilmektedir Bu sofanın iki yanında biri servis, diğeri de üst katlara çıkmak üzere iki merdiveni bulunmaktadır Girişe göre solda bulunan servis merdiveni yandaki servis kapısına da açılmaktadır Yalının iç bezemesi ampir üslubunda olup, çeşitli kalem işleri, mermer taklidi sıvalar ve alçı tavanlar ile Orta Avrupa mimari tasarımını yansıtmaktadır Yalı, 1950 yılında Koç ailesince satın alınmış 1978 yılına kadar yazlık olarak kullanılmıştır 1978–1980 yılları arasında, Sedat Hakkı Eldem’in hazırladığı bir restorasyon projesinin uygulanmasıyla bina müzeye dönüştürülmüştür Bugün 14 Ekim 1980’de ziyarete açılan Sadberk Hanım Müzesi’nin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #10 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimizİtalyan Elçiliği Yalısı (İtalyan Sefareti Yazlık Binası) (Sarıyer) İstanbul ili Sarıyer ilçesi Tarabya Kefeliköy Caddesi’nde bulunan bu yalı İtalyan Dışişleri Bakanlığı tarafından, İtalyan Mimarı Raimondo d’Aronco’ya 1905–1906 yıllarında yaptırılmıştır Bu yalı eski elçilik binasının yerine yapılmış, yalnızca eski yapıdan birinci terasın altında bulunan servis yapıları, mutfak ve kömür deposu korunmuştur İtalya Udine’de bulunan d’Aronco’nun arşivinde bulunan çizimlerden eski yapının bugünkü yapıdan daha küçük, üç katlı ve sade bir mimari üslupta olduğu anlaşılmaktadır Yalı ahşap kazık temeller üzerine oturtulmuştur Burada karma bir yapım tekniği uygulanmıştır Zemin kat kâgir, kat döşemelerinin araları tuğla dolgulu putrellerle volta tekniğinde yapılmıştır Zeminin üzerindeki katlar ahşap, tuğla dolgulu ve bağdadi sıvalıdır Günümüze gelen yalı 2700x2000 ölçüsünde dikdörtgen planlı, dört katlı bir yapıdır Uzun kenarı yönündeki eksenine göre simetrik bir plan düzeni göstermektedir Buna göre orta kısımda birer orta hol ve çift kollu geniş merdivenlere yer verilmiştir Kuzey cephesinde merdiven holü 3 m kadar dışarıya taşırılarak burada da bir simetri uygulanmıştır Yapının zemin katı giriş eksenine göre simetriktir Üçüncü katta merdivenler sona ermekte, kuzey cephesinin dört katlı diğer cephelere göre üç kat olarak sona erdirilmesi ile bu kez cephe görünümünde simetriden uzaklaşılmıştır Bu durum üçüncü katın güney cephesindeki çıkma, balkon ve üzerini örten çatı ve saçakla daha belirginleşmektedir Bu tür üslubun d’Aronco’ya özgü olduğu bilinmektedir Yapının çatısı kuzeyde üçüncü kata kadar inmekte ve bu da yalıya farklı bir görünüm vermektedir Üst katta denize yönelik balkon büyük bir kemer içerisine alınmış, üzerine de büyük girlantların asıldığı kraliyet arması ve bir de yıldız yerleştirilmiştir Yapının güney cephesi ise farklı bir görünümdedir Bahçeye büyük bir terasla açılan güney cephesinde taş plasterler küresel köşe taşları ile yapının sınırları belirginleştirilmiştir Buradaki geniş saçak balkonları örttüğü gibi üst kattaki odaları da gizlemektedir Yalının taş döşeli zemin kat holü simetrik olarak iki yanında birer çift kolonla sınırlanmış ve bir iç avlu görünümüne bürünmüştür Burada bir minerva heykeli görülmektedir Yapının tüm katlarında d’Aronco’nun diğer yapılarında çok sık kullandığı gibi art-nouva üslubunda bezemeye yer verilmiştir Bunlar çiçek şeritleri, stilize motifler, çeşitli figürler, kasetli bölümler, meandr şeritleridir |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #11 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizSait Halim Paşa Yalısı (Sarıyer) Yalının ilk sahiplerinin Düzoğulları isimli bir aile olduğu, sonradan İstanbul Rumlarının temsilcisi olarak tanınan Logothete Nicolas Aristarhis isimli bir kişiye, sonra da VLahos isimli bir Rum bankerinin mülkiyetine geçmiştir XIX yüzyılın sonlarında Sait Halim Paşa bu yalıyı satın almıştır Sait Halim Paşa Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu, Vezir Halim Paşa’nın da büyük oğludur Lozan Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nü bitirdikten sonra paşalık unvanı ile devlet şurası üyeliğine getirilmiştir Sultan II Abdülhamit zamanında Mısır ve Avrupa’ya giderek jön Türk hareketlerinin önde gelen kişilerinden biri olmuştur İttihat ve Terakki Fırkası’nda rol almış, genel sekreterlik görevini de üstlenmiştir Meşrutiyet’in ilanından sonra Türkiye’ye dönerek Ayan üyeliği, Devlet Şurası Başkanlığı, Hariciye Nazırlığı yapmış, 1913’te de Sadrazam olmuştur Sadaret Makamından 3 Şubat 1917’de ayrılmasına rağmen Malta’ya sürülmüştür Türkiye’ye dönmesine izin verilmemiş Roma’da 1921’de bir Ermeni komitacısı tarafından öldürülmüştür Mezarı İstanbul’da Mahmut Paşa Türbesi’ndedir Sait Halim Paşa yalıyı Papa Kalfa isimli bir ustaya onarttırmış, bazı yeni ilaveler ve değişiklikler yaptırmıştır Bundan böyle yalı Sait Halim Paşa Yalısı ismi ile tanınmıştır Sait Halim Paşa’dan sonra oğlu Prens Halim’e geçen bu yalı 1968’de Turizm Bankası tarafından satın alınmış ve yeniden restore edilmiştir Turizm Bankası ile TAÇ Vakfı arasında düzenlenen 1661981 tarihli protokol uyarınca yalının iç süslemeleri dışında kalan restorasyon projeleri TAÇ Vakfı tarafından yapılmıştır Projeleri YMimar Sinan Genim hazırlamıştır Turizm Bankası 1989’da Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüşünce de yalının yeni sahibi Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur Yalı bahçesi yaz aylarında kısa bir süre restoran olarak işletilmiş, içerisi de XIX yüzyıl yalılarını yansıtacak biçimde müze-yalı olarak düzenlenmiştir Bir süre Başbakanlık yazlık konutu olarak kullanılan yapıda resmi toplantılar yapılmıştır Sait Halim Paşa yalısı eski kaynaklardan öğrenildiğine göre, setler halinde koruluklara kadar uzanıyordu Boğaziçi’nin pek çok yalısında görüldüğü gibi burada da arkadaki sırtlara bağlanan bir köprüsü vardı Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Denizden bakıldığında kuzeyi harem, güneyi de selamlıktır Her iki bölüm aynı yapıda birleştirilmiştir Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir Yalı bodrum üzerinde iki katlı olup, rıhtımında harem ve selamlığa açılan kapılar bulunmaktadır Bu kapıların önündeki iki aslan heykelinden ötürü de yalıya Aslanlı Yalı ismi verilmiştir Yalının cepheleri çıkmalarla yer yer hareketlendirilmiş, alt ve üst katları bir kornişle ikiye bölünmüştür Ahşap panjurlu pencerelerin bir kısmı üçgen alınlıklarla sonuçlandırılarak cephe hareketliliğine farklılık getirilmiştir Yapı ana planı doğrultusunda orta sofa çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Sait Halim Paşa’nın yaptırdığı onarımlarda orta sofa bir merdiven holüne dönüştürülerek denize yönelik geniş cephe Venedik odası, Altın Oda, Japon Odası isimleri altında üç büyük odaya dönüştürülmüştür Yalının ortasında yer alan merdiven çatıdaki fenerler bu dönemde yapılmış ve onlara bir de denize yönelik balkon eklenmiştir Camekânlı girişten birkaç basamak çıkıldıktan sonra harem ve selamlık hollerine ulaşılmaktadır Harem holünün alçı, nakış ve kakma işlerle zengin bir bezemesi vardır Buradan barok üsluptaki bir merdivenle üst kata çıkılmakta, bahçeye yönelik tarafta yekpare kristal avizeler ile duvarlardaki tablolarla zengin bir görünümü olan yemek salonuna girilmektedir Buraya bir de çalışma odası eklenmiştir Selamlık bölümünün girişi ahşap lambrili ve Kütahya çinileri ile kaplıdır Girişin karşısındaki duvara da Venedikli ressam Clement’in oldukça büyük bir tablosu yerleştirilmiştir 1865 tarihli olan bu tabloda bir av sahnesi canlandırılmış ve Sait Halim Paşa’nın babası Kavalalı Mehmet Ali Paşa da burada görüntülenmiştir Selamlık girişinin sağındaki bekleme odasından resmi kabullerin yapıldığı orta mekâna oradan da hareme geçilmektedir Osmanlı İmparatorluğu’nun I Dünya Savaşı’na girmesinde büyük etkisi olan Türk-Alman ittifakı 2 Ağustos 1914’te Sadrazam Sait Halim Paşa ile Alman elçisi Wangenheim tarafından bu orta mekânda yapılmıştır İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen kişilerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Büyük Cemal Paşa Sait Halim Paşa ile birlikte sık sık toplantılar düzenlemiştir Sait Halim Paşa Yalısı’nın bezemeleri XIX yüzyıl Batı üslubu ile Osmanlı sanatının bir çeşit bütünleşmesinden oluşmuştur Yalının iç dekorasyonunda eklektik üslup kendisini açıkça göstermektedir Burada zengin altın yaldızlı bezemeler içerisinde alçı kaplamalar, kabartmalar, sedef bağa ağaç işçiliği, bitkisel geometrik şekiller, yazı ve resimler bir uyum içerisinde bir arada kullanılmıştır Osmanlı, Mısır ve XVI Louis üslubu mobilyalar, Murana avizeleri de onları tamamlamıştır Ayrıca kaynaklarda, Aleexandere, Berrchere, Clement, Crapalet, Dalpy, Henery, Leray, Roullet, Valery gibi ünlü ressamların eserlerinin yanı sıra Mahmut Celaleddin, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Hafız Osman’ın yazıları, Kütahya çinileri, bronz heykeller ve çeşitli Osmanlı-İran halılarının da bu yalıda bulunduğu belirtilmiştir Sait Halim Paşa Yalısı 1995 yılında bilinmeyen bir nedenle kısmen yanmış, içerisindeki eserlerin ne olduğu konusunda çeşitli iddialar ortaya atılmıştır Yalı yeniden restore edilmiştir |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #12 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizFerik Ahmet Afif Paşa Yalısı (Sarıyer) Yalı zemin üzerine iki normal bir de çatı katından meydana gelmiştir Yalının girişleri sağ ve sol yan cephelerinde üç kollu merdivenler ile sağlanmıştır Kara tarafı cephesinde ise yalnızca servis merdivenlerine açılan servis girişleri bulunmaktadır Yalının planı denize dik bir eksene göre simetrik olarak yapılmıştır Bu nedenle deniz cephesi dar, kara cepheleri daha geniş olup, yalının her odasından denizin görülmesi böylece sağlanmıştır Yalının ana merdiveni yalnızca iki katı birbirine bağlamaktadır Deniz cephesindeki köşe odaları küçük çıkmalar halinde denize yönelmiştir Bu yöneliş yalı mimarisinde tek bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır Ayrıca bu çıkmalar kuleler şeklinde daha belirginleştirilmiştir Mimari düzeninde dengeyi sağlayabilmek için de yalının kara tarafındaki iki köşesine de soğan kubbeli iki kule daha eklenmiştir Yalının deniz cephesi, ince uzun pencereleri, pencereler ile katlar arasındaki boşlukları dolduran mimari dekorasyon ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır Ayrıca ahşap panolar onları tamamlamıştır Burada Mimar Vallaury üç açıklıklı mimari ögelere de yer vermiştir İç mekânlarda ise birinci ve ikinci katlardaki tavanlar muşamba üzerine alçı ve altın varaklı kalem işleri ile bezemeler yapılmıştır Yan duvarlarda sistematik şekilde panolar halinde kalem işlerine yer verilmiştir Kara cephesindeki odaların tavan göbeklerinde ise ağırlık rokoko üslubundadır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #13 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizYılanlı Yalı (Beşiktaş) Bu yalı sarp kayalıklar üzerinde tek katlı eli böğründelerle dışarıya taşkın biçimde yapılmıştır Harem ve selamlıktan meydana gelen yalının haremi biraz daha küçük ölçüde olup, geniş sofaları, Sakal-ı Şerif odası, meşkhanesi, selsebil odası ve arkasındaki hamamı ile kendine özgü bir görünümü vardı Bu odalar arasındaki Sakal-ı Şerif odasının ayrı bir önemi olup, Ramazan aylarında Teravih Namazı kılınır, Kandil ve bayramlarda da ziyaret edilirdi Harem kısmının 40 odadan meydana geldiği söylenirse de bu kesinlik kazanamamıştır Girişin hemen sağındaki büyük taş odada Raşit Efendi yaz aylarında hemen hemen tüm zamanını geçirmiş ve misafirlerini ağırlamıştır Yalının Türk Barok mimarisinin en güzel örneklerinden nakışlı tavanı, mermer şebekeli fıskiyeli havuzu, köşelerdeki selsebiller ile Raşit Efendi’nin çok sevdiği bu odanın ayrı bir görünümü vardı Odanın çevresi sedirler ve minderlerle kaplanmış, dolaplar onları tamamlamıştı Yalının günümüze ulaşan selamlık kısmı geniş bir set üzerinde olup, Prof DrY Mimar Nevzat İlhan tarafından restore edilmiş ve yapının özgün mimarisi korunmuş, içerisindeki düzenlemeler günümüzün koşullarına göre uygulanmıştır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #14 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizBahriyeli Sedat Bey Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesi, Anadoluhisarı’nda bulunan bu yalı, Bahriyeli Sedat Bey’in dedesi Mustafa Reşit Paşa tarafından XX yüzyılın başında yapılmıştır Bahçesindeki manolyalardan ötürü Manolya Yalısı olarak da isimlendirilmektedir
Yalı barok üslupta, iki katlı harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde yapılmıştır Yalı karnıyarık planı şeklinde, orta sofanın etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Her iki bölüm de birbirinin eşidir Yalının cephesinde altlı üstlü iki sıra halinde pencere dizisi bulunmaktadır Bu pencerelerden köşedekiler dikdörtgen söveli, onun yanındakiler ikiz pencere şeklindedir Orta bölümdeki pencereler yuvarlak kemerli olup, ikinci katın ortasına balkon yerleştirilmiştir Bu balkonun üzerine rastlayan çatı katının uzantısına küçük bir balkona yer verilmiştir Yalının tümü geniş saçaklı ahşap çatılıdır Günümüzde yalı Işıkoğlu ailesinin mülkiyetinde olup, yakın tarihlerde restore edilmiş, bu nedenle de bugün iyi durumdadır |
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz |
01-07-2009 | #15 |
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi EserlerimizEthem Pertev Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesinde bulunan Ethem Pertev Yalısı 1860 yılında Art Nouveau üslubunda yaptırılmıştır Bu yalının kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanmamakla beraber saraylı bir kadın tarafından yaptırıldığı ileri sürülmektedir Saraydan yaşlılığından ötürü ödüllendirilmiş bir hanım olup, bundan dolayı yalıya Saraylı Hanım Yalısı ismi de verilmiştir ACabir Vada’dan öğrenildiğine göre; bu hanım uzun yıllar kimse ile görüşüp konuşmamıştır Eczacı Ethem Pertev Bey bu yalıya kiracı olarak girmiş sonra da yalıyı satın almıştır
Eczacı Ethem Pertev Bey, Türkiye eczacılık tarihinin önemli kişilerinden olup, ailesi Bulgaristan’daki Tırnova kentinden İstanbul’a gelmişti Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’nin yeni açılan eczacılık bölümünün ilk mezunlarındandır Ethem Bey İstanbul Aksaray’da kendi adını taşıyan eczaneyi açmış, aynı yıl Türkiye’nin ilk hazır ilâcı olarak bilinen "Sirop Pertev"i (Pertev kuvvet şurubu) üretmeye başlamıştır Cumhuriyet’in ilânından sonra Çemberlitaş’ta Matbaa-i Osmaniye binasının bir kısmını laboratuar haline getirmiş, üretiminin çeşitlerini arttırmıştır Cephe görünümündeki arabesk ve art nouveau üslubundan ötürü de Süslü Yalı ismi ile de tanınmıştır Yalı kazıklar üzerinde iki katlı ahşap olup, önündeki arabesk balkonu ile dikkat çeken bir mimariye sahiptir Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Haremi kayıkhane üzerinde olan yalının alt kattaki balkon ve buradaki bezemelerin yalıya sonradan eklendiği sanılmaktadır Haremin ortasındaki sofadan üst kata çıkılan bir merdiveni bulunmaktadır Bu bölümün ön cephesinde altlı üstlü ikişer odası bulunmaktadır İkinci kattan küçük bir merdivenle de çatı katına çıkılmaktadır Yalının selamlık kısmı ise bahçenin diğer ucundadır Tek katlı olan bu bölüm harem ile aynı mimari üsluba sahiptir Ethem Bey’in ölümünden sonra yalı 1932 yılında satılmıştır Bazı kaynaklara göre yalıyı Şirketi Hayriye kaptanı Hari Bey, bir başka kaynağa göre de Mürşide Hanım isimli biri tarafından satın alınmıştır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|