Trabzon"un Fethi

Eski 10-26-2008   #1
Şengül Şirin
Icontr

Trabzon"un Fethi






Bilindiği gibi Osmanlılar, eskiden beri Anadolu birliğini kurmak ve burada güçlü bir Müslüman Türk Devleti meydana getirmek için uğraşıyorlardı Bu gayelerine ulaşmak için gösterdikleri gayretlerinin bir sonucu olarak onlar, Anadolu'nun büyük bir kısmini hakimiyetleri altına almaya muvaffak oldular Bununla beraber, kuzeyde Karadeniz'e kıyısı bulunan kısımlar (Samsun hariç), başkalarının elinde bulunuyorlardı Bunlar, Trabzon Rum İmparatorluğu, İsfendiyaroğulları Beyliği ve Amasra (Amasteri) Cenevizlilerin idaresinde idi Karadeniz'in bu sahil bölgesinde büyük ve önemli birçok şehir bulunuyordu İstanbul'u feth etmiş bulunan Osmanlıların, gerek ekonomik, gerek siyasî gerekse dinî bakımdan buralara da hâkim olması icaba ediyordu


Osmanlıların bu niyetini fark eden Venedik ve Ceneviz gibi deniz ticareti ile geçinen devletler, İstanbul'un fethi üzerine büyük bir telaşa kapılmışlardı Doğrusunu söylemek gerekirse bu durum sadece onlari değil, Avrupa'yı da ciddi endişelere sevk etmişti Doğudaki bazı küçük beylik veya emîrlikler ise, sıranın yavaş yavaş kendilerine geleceğini düşünüyorlardı Bu sebeple, Osmanlılara karsı bir doğu ve bati ittifakı tehlikesi ufukta görünüyordu Bir taraftan, Bati'nin böyle bir hareket için Anadolu emîrliklerini tahrik etmesini önlemek, diğer taraftan da Anadolu birliğine vücuda vermek ve devlet merkezinin hem jeopolitik, hem de askerî emniyetini temin için, Karadeniz sahillerini elde bulundurmak gerekiyordu Bu sebeple Fâtih Sultan Mehmed, buraları elde edebilmek için bir plan hazırlar






O, hazırladığı planının gereği olarak ayni mevsimde arka arkaya üç sefer tertiplemek zorunda kalır Fâtih, düşünce ve hareketlerini gizli tutmakla meşhurdur Seferin nereye yapılacağını kendisinden başkası bilmezdi Karadeniz seferinde de bu gizliliğe riayet edilmişti O, donanmayı, Vezir-i azam Mahmud Pasa komutasında sevk ederken, kendisi de karadan hareket etmişti Hedefin neresi oldugunu bir münasebetle soran kadıaskere "Hocam, eğer sakalımın tellerinden biri, zihnimden ne geçtiğini bilecek olursa onu bile hemen koparır yakarım" diyerek, askerî harekât esasinin gizlilik oldugunu göstermiş olur Fâtih Sultan Mehmed bakımından Karadeniz sahillerinin fethi büyük bir önem taşıyordu Hatta o, şimdiye kadar dedeleri tarafindan buraların (Amasra gibi) fethedilmemiş olmasını hayretle karşılıyordu

Gerçekten o, Amasya için Mahmud Paşa'ya: "Mahmud! Ol hisar ne yerdir kim âni benim atam dedem almadı?" diyerek, atalarının şimdiye kadar burayı almamalarını adeta tenkide konusu yapar Zeki sadrazam, Fâtih'in bu sorusunu: "Sultanim bunun alınmadığına sebep ol kim Hak Teâlâ'nin takdirinde bu, feth olunmak sultanim elinden ola" diyerek, bu fethin, Allah tarafindan kendisine nasibe olacağını söyleyerek cevaplamıştı Bu cevabiyle o, bu ise hemen başlanabileceğini de ima etmiş oluyordu Amasra, Cenevizlilerin önemli bir ticaret merkezi idi İstanbul'un fethinden sonra müşkül bir duruma düşmüş olmasına rağmen eskiden oldugu gibi hareketlerine devam etti Gerçi buradakiler, bir miktar vergi veriyorlardı Fakat bunu bazen zamanında bazen da geç veriyorlardı Bununla beraber etraflarını vurmaktan ve bilhassa denizde soygunculuk yapmaktan da vazgeçmiyorlardı Böylece, bir yılda verdikleri vergiyi adeta bir günde geri alıyorlardı

Bundan başka bu şehir, Anadolu'dan kaçan esirlerin sığındığı bir yerdi "Memâlik-i Müslimcine hayli zarar edip nice kimseleri girift edip diyar-i efrence gönderip bey'eden" ve Karadenizde sefer yapan Müslüman gemilerine bilhassa musallat olan Amasralılar, bu taarruzlarının sebebi sorulduğu vakit inkâr ediyor, bunu yapanların "levent gemileri" oldugunu ve bunların kendilerini de dinlemediklerini söylüyorlardı Aradaki anlaşmaları birkaç defa bozan Amasralıların, İstanbul'un zaptından ve Osmanlılarla Cenevizlilerin arasının açılmasından sonra, etraftaki tecavüzleri daha çok artmıştı Amasralıların yaptıklarına son vermek ve problemi temelinden halletmek üzere kendisi karadan, Mahmud Pasa da denizden Amasra'ya gidip şehri kuşatma altına alırlar Bu kadar muazzam bir ordu ile basa çıkamayacağını anlayan Amasra idarecileri, Mahmud Paşa'nın ikna edici konuşması karsisinda teslim olmuşlardı Onlar, pâdişaha şehrin anahtarını teslim etmekle hayatlarını kurtardılar Böyle bir hareketten dolayı pâdişah onlari esir muamelesine tabi tutmamıştı Fâtih, basta tekfur olmak üzere Amasralıların ileri gelenlerini İstanbul'a gönderdi Silah kullanmadan Amasra'yı ele geçiren Fâtih Sultan Mehmed, Bursa'ya dönmüşken tekrar Karadeniz'e yönelir

Burada müstahkem bir kale olan Sinop'ta İsfendiyaroğlu İsmail Bey hüküm sürüyordu Mahmud Paşa'nın teklifi ve idareci özelliği ile olsa gerek ki Mahmud Bey ile İsfendiyaroğlu arasındaki konuşmalardan sonra İsmail Bey, Fâtih Sultan Mehmed'e bey'at edecektir Halbuki o sırada, İsmail Bey'in idaresinde Sinop'ta 400 top, 2000 topçu, limanda demirli birçok gemi ve onbin muharip asker vardı Buna rağmen böyle bir kalenin, silah atılmadan teslim olmasını, İsmail Bey'in ne derece büyük bir iman sahibi oldugunu ve Anadolu birliğinin kurulmasına taraftar bulunduğunu, bunun da ancak İstanbul'un Fâtihi vasıtasıyla mümkün olacağına olan inancı ile izah etmek mümkündür İsmail Bey, Fâtih'e bey'ata karar verirken kendisinin sahib bulunduğu yüksek dinî şuur ve fazileti ile birlikte, Sultan'ın İstanbul'u fethetmek suretiyle İslâm âleminde kazanmış oldugu prestijin de etkisinin bulunduğu söylenebilir İsmail Bey, vezir-i âzamin delâletiyle ordugahta Osmanlı ricali tarafindan büyük bir merasimle karşılanmıştı Hatta Fâtih bile çadırında ayağa kalkıp birkaç adim yürümek suretiyle onu karşılamıştı Nitekim Dursun Bey "Erkân-i devlet, İsmail Beç'i izzet ü ikram ile pâye-i şerir-i saltanata yitistürdiler

Pâdişah dahi visaktan taşra bir kaç kadem istikbal edüp musafaha ma'nasi oldi" diyerek bütün bir devlet erkânı ile birlikte pâdişahin da onu karşıladığını anlatır İskenderoğlu'nun, Fâtih'in elini öpmeye kalkışması üzerine hükümdar: "İsmail Bey, sen benim ulu kardaşımsın, reva mıdır kim elim öpesin" diyerek bu hükümdarı tahtında kendi yanına oturtmuştu Dirlik olarak İsmail Bey'e istediği Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar kazaları verilmiştir Pâdişahin, Koyulhisar seferine çıkısını fırsat bilen Karamanoğlu İbrahim Bey, İsmail Bey'e haber göndererek, isyan etmek için zamanin müsait oldugunu bildirir Karamanoğlu'nun birlikte hareket edebilecekleri teklifine karşılık İsmail Bey, böyle bir şeye rıza gösteremeyeceğini söylemişti

Bu durumun Osmanlılarca duyulması üzerine bir ihtiyat tedbiri olarak, İsmail Bey'e dirlik olarak Filibe verilerek kendisi oraya gönderilmişti Bizans İmparatorluğu'nu ortadan kaldıran ve Mora'daki Rum varlığına son veren Fâtih Sultan Mehmed, Latinleri kendi aleyhine tahrik etmek isteyen Trabzon Rum İmparatorluğu'nu da ortadan kaldırmaya karar vermişti Tek bir nefes sehid vermeden ve bir ok dahi atma ihtiyacı hâsıl olmadan Amasra, Kastamonu ve Sinop'u alan Osmanlı hükümdarı, birbirine bağlı üç kısımdan meydana gelmiş olan Trabzon kalesini hem denizden hem de karadan kuşatır Bu durum, İmparator David Komnen'i ümitsizliğe düşürür

Hamisi olan Uzun Hasan'dan da yardim alamayacağını anlayan imparator, Mahmud Paşa'nın akrabasından olan bas mabeyincisi Yorga Amiruki vâsıtasıyla Mahmud Pasa ile anlaşarak şehir ve kaleyi teslime karar verir Imparator, pâdişah adına Mahmud Pasa tarafindan yapılan teklifi kabul eder Böylece, 258 sene devam eden Trabzon İmparatorluğu 26 Ekim 1461 (21 Muharrem 866) günü tarihe karışır Karadan Trabzon üzerine varmakta olan Fâtih Sultan Mehmed'e elçilik heyeti ile birlikte Uzun Hasan'ın annesi Sâra Hatun da gelmişti Fâtih, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın annesine büyük bir saygı göstererek ona "ana" diye hitab etmişti

Ordusuyla Trabzon'u çeviren sarp dağları asarken zaman zaman yaya yürümek zorunda kalan pâdişaha Sâra Hatun: "Hey oğul! Bu Trabzon'a bunca zahmet nedendir?" diye sorunca, Fâtih su manidar cevabi vermişti: "Hey ana, bu zahmet din yolundadır Zira bizim elimizde İslâm'ın kılıcı vardır Eğer bu zahmeti çekmezsek bize gâzi demek yalan olur Bugün Yahudi yarin huzur-i İlâhîye çıkınca mahcuba olurum" diyerek gazilik unvanı ile cihâd ve bu uğurdaki çalışmaya nasıl ehemmiyet verdiğini anlatmak ister Kurtuluş ümidi görmediği için teslim teklifini kabul eden imparator, sekiz oğlu ile birlikte Edirne'ye göndermişti David'in en küçük oğlu hak dini kabul ederek İslâm'la müşerref olmuştu Böylece Bizans'ın son Anadolu bakiyesi de Osmanlı ülkesine katilmiş oldu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.