Albert Einstein Bilinmeyen Einstein!..

Eski 06-12-2008   #1
djdem
icon111

Albert Einstein Bilinmeyen Einstein!..




Albert Einstein, modern zamanların en ünlü bilim insanı… Uzay, mekân ve zaman kavramlarını değiştiren bir fizikçi Dağınık saçları ve çorapsız giydiği ayakkabılarıyla hep göze batan bu çok yönlü bilim insanının gizli kalmış dünyasında yolculuğa başlıyoruz…
Einstein, 1879 yılında Güney Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu

Okulu hiçbir zaman sevemedi Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı: “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklit geometrisiGençliğinde bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir!” 1955′te Princeton’da hayata gözlerini yumana kadar bilim dünyasına çok şey kattı 1916′da yayımladığı “Genel Görelilik Kuramı”, 1921′de “fotoelektrik etki ve kuramsal fizik alanında çalışmalarıyla aldığı Nobel Fizik Ödülü, dahinin en önemli başarılarından sadece ikisi ya bilinmeyen dünyası
Einstein ve X-files Öteki bilim insanlarının aksine, X-files adı verilen normal üstü konulara çok meraklıydı 1920′li yıllarda, fizik üzerine amatör araştırmalar yapan Amerikalı yazar Upton Sinclair’ın, telepatiyi konu alan “Zihinsel Radyo” (Mental Radio) adlı kitabına önsöz yazmıştı Einstein, Sinclair’ın “altıncı his” ile ilgili kanıtlarının göz ardı edilemeyeceğine inanıyordu Hatta, insanların telepatik yollarla iletişim kurabileceklerini de açıklamıştı Bu savlarını, zihinsel yeteneklerini geliştirmek için katıldığı seanslara, yani kişisel deneyimlerine dayandırıyordu 1930′da, Alman Otto Reiman’ın düzenlediği ruhsal testlere katıldı Reiman, insanların yazı örnekleri üzerinde parmaklarını gezdirerek onların kişiliklerini analiz edebileceğini ileri sürüyordu Sürekli tekrar-lanan başarısına rağmen, Einstein “soğuk okuma” denilen bu yönteme sıcak bakmadı Bunun yanı sıra, ruhlarla ilişkiye girdiklerini belirten medyumlara hiçbir zaman inanmadı
Einstein’ın ününü kurtaran kötü hava koşulunun öyküsü, satır aralarından kalma Görelilik teorisinin en dramatik öngörülerinden biri de, geniş bir plastik tabakanın gülleyle kıvrılması gibi, uzay-zaman madde adacıklarının bulunduğu çevrede uzayın eğriselleşmesi (veya kıvrılması) ilkesiydi Einstein 1912′de, bu görüşünü kanıtlamak için bir deney yapmaya karar verdi
Gökyüzünün aynı bölümündeki yıldızların Güneş gibi, az da olsa yer değiştirdiğini ve yıldızların yaydığı ışıkların, Güneş’in büyük hacmiyle eğriselleşmiş uzay-zamanın dış hattını izlediğini kanıtlamak istiyordu Bu yer değiştirme, Ay’ın Güneş’i kapattığı Güneş tutulması sırasında ölçülebilirdi Yer değiştirmenin boyunu ölçtü, çok küçük bir açıyla gerçekleşiyordu Einstein’ın deneyinin doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen bilim adamları, Güneş tutulması sırasında yıldızları gözlemlemeye koyuldular Ancak, tüm çabalarına rağmen kötü hava koşulları ve savaş nedeniyle bunu gerçekleştiremediler Aslında bu durum Einstein için şans sayılabilir Çünkü, 1915′te ilk hesaplamasının yanlış olduğunu fark etti
Yer değiştirme düşündüğünden ve hesapladığından iki kat fazla oranda gerçekleşiyordu 1919′da, bilim adamları, Brezilya’dan ve Afrika sahillerinden tam Güneş tutulmasını izleme fırsatı buldular Ve, ileri sürdüklerinin tamamen doğru olduğunu gördüler




O ve evrensel hatasıEinstein’ın “Hayatımın en büyük hatası” şeklinde tanımladığı olaylar zincirinin kökeni 1917′ye, Görelilik Kuramı üzerine çalıştığı yıla uzanıyor O dönemde, bilim insanları evrenin sonsuz ve değişmez olduğunu kabul etmişlerdi Einstein’ı yılgınlığa düşüren ise, yeni bulduğu denklemlerin hep hareketli bir evreni desteklemesiydi Dolayısıyla, kendisini pek çok öğrencinin yaptığı gibi davranmak zorunda hissetti ve evrenin sabitliğini korumak için, denklemlerine “lambda faktörü”nü kattı Her şeye rağmen, 1927′de ABD’li astronom Edwin Hubble, evrenin gerçekte genişlediğini ilan etmişti

Einstein bunun üzerine, ilk baştaki özgün denklemine dönerse, evrenin genişlemesini açıklayabileceğini anladı Ve bir daha kullanmamak üzere lambda faktörünü denkleminden çıkarttı Ancak, çok geçmeden astronomlar lambda faktörü gibi unsurların varlığına; hatta, evrenin büyümesini hızlandırdığına ilişkin kanıtlar buldular İşte, Einstein’ın en büyük yanılgısı, lambda faktörünün bir yanılgı olduğunu düşünmesiydi
Einstein aslında E=mc2′ye inanmıyor muydu? Einstein, göreliliği kullanarak kütlenin (m), yüksek değerdeki enerjiye (E) eşitliğini kavradı; kesin değere ışık hızının karesi (c2) ile ulaşılıyordu Bu uluslararası sistem birimiyle (SI unit), 1017 çok yüksek bir değeri karşılıyordu ve maddenin her kilogramda, nükleer santralin bir yılda ürettiğine eşit enerji yayması anlamına geliyordu
Akıllara durgunluk veren bu fikrin uygulamaya geçirilmesine Einstein bile inanmıyordu Hatta 1905 yılında yazdığı, buluşunun kökenini oluşturan tezin başlığını soru işaretiyle atmıştı: “İnsan vücudunun ataleti, enerji doygunluğuna mı bağlı?” 1934′ün sonlarında bile, denklemini “atomu ayrıştırarak” enerji elde etmek için kullanma düşüncesini gözden kaçırıyordu Yanlış yolda olduğu 4 yıl sonra kanıtlandı Alman bilim adamı Otto Hahn ve meslektaşları uranyumun atomlarını ayrıştırdı
Bu, nükleer güç ve silahlara doğru atılan bir adımdı Einstein, hatasını anlayınca hemen harekete geçti 1939′da ABD başkanı Franklin Roosevelt’e bir mektup yazarak, Naziler’in nük-leer silahları geliştirebileceği uyarısında bulundu Bu mektup, müttefiklerin ilk atom bombasını yapmalarında önemli rol oynadı
Bazı sözler…
“Neden beni hiç kimse anlamıyor, ama herkes beni seviyor?”
Bir söyleşiden
12 Mart 1944
“Görelilik kuramım başarıyla kanıtlanırsa Almanya benim bir Alman olduğumu iddia edecek Fransa ise dünya vatandaşı olduğumu açıklayacaktır Kuramım gerçek dışı çıktığında ise, Fransa bir Alman olduğumu söyleyecek Almanya ise bir Yahudi olduğumu açıklayacaktır
Fransız Felsefe Cemiyeti konferansından
6 Nisan 1922
“Ben gelecek için hiç bir endişe duymadım O yeterince hızl geliyor
Aforizma Einstein Arşivi
1944-45

Einstein, komünistlikle ve ajanlıkla da suçlandıE=mc2 denkleminin fikir babası olmasına rağmen, hiçbir zaman Manhattan Projesi (ABD’nin gizli atom bombası yapma planı) içinde yer almadı Amerikalı tarihçi Richard Schwartz’ın 1983 yılında açıkladığı belgeler, Einstein’ın neden ajanlıkla suçlandığını ortaya koyuyor Öldüğü yıl olan 1955′te FBI’ın hakkında yürüttüğü araştırma dosyaları 1500 sayfayı bulmuştu Bu dosyaların çoğunda, komünistlerle bağlantılar kurmak ve Almanya’daki evini haberleşme merkezi olarak kullanmaktan suçlanıyordu

İddiaların somut dayanakları var mıydı? 1930′lu yıllarda Einstein, emperyalizm karşıtı eylemler yapan ve ulusal ba-ğımsızlığı savunan sol eğilimli bir örgütün onursal başkanıydı Aynı zamanda, komünist ajanlar Hilaire Noulans ile eşinin saklanmasına yardımcı olmuştu Tüm bunlara rağmen, Sovyetler Birliği’ni eleştirdiği pek çok kamuoyu açıklaması yaptı ve Yahudiler’e karşı tavırlarından dolayı onlar için çalışmayı reddetti
Ölüm ışınını keşfetmiş miydi? FBI raporlarında geçen en ilginç konulardan biri de, çok büyük güce sahip bir ışın makinesi icat ettiği iddiasıydı İddia az da olsa gerçeğe dayanıyordu Soruşturma, 1940′ın Aralık ayında yayılan dedikodularla başladı Einstein’ın arkadaşı Gustav Bucky’nin komşusu, Einstein ve Bucky’nin Manhat-tan’daki geçici laboratuvarda “ölüm ışını makinesi” üzerinde çalıştıklarını ileri sürmüştü
Yetkililer, laboratuvarda makineyle ilgili hiçbir ipucuna rastlayamadılar Ancak laboratuvar yıkılmıştı, dolayısıyla bu durumdan kuşkulanmışlardı Gerçekten de Einstein, ölüm ışınını farkında olmadan keşfetmişti; ama, bu iddialardan çok önce 1916 yılında, atomdaki elektronların, yüksek enerji seviyesine sıçradığında, enerjilerini tek frekanslı ışık atılımı şeklinde serbest bırakarak bir araya toplandıklarını gösterdi Bu ışın demeti incelendiğinde, barındırdığı yoğun gücün bir metali bile kesebileceği anlaşıldı Bu araştırması, günümüzde kullanılan ölüm ışını, laserin atası kabul ediliyor
Teori üretmesinin yanında, sıkı bir kâşifti de 1925′te bir gün, buzdolabından sızan ölümcül soğutucu gaz nedeniyle yaşamını kaybeden bir ailenin haberini okudu Endüstri kimyagerleri henüz güvenli soğutucu gazını bulamamıştı Bunun üzerine Einstein, fizikçi arkadaşı Leo Szilard’la bir ekip oluşturarak daha güvenli buzdolabını tasarlamaya koyuldular Sonuç dahiyaneydi: Sodyum ve potasyum karışımını borulara pompalamak için elektromanyetik alanı kullanan ve sıvıya dönüşmeden önce dondurucu kimyasal maddeyi sıkıştıran bir tasarım
Dondurucu madde buzdolabının içinde dolanırken ısınıyor, tekrar gaz haline dönüşüyor ve buzdolabı içindeki sıcaklığı alıyordu Hiçbir mekanik parça gerektirmediğinden, tehlikeli kimyasal madde, borular içinde güvenli bir şekilde dolaşıyordu Einstein ile Szilard bir başka buluşa daha imza attılar (musluk suyunun gücünü kullanarak günlük kullanım suyunu soğutan cihazı ekleyerek) ve bu soğutucunun patentini Electrolux’e sattılar Ancak, buzdolabı ticari amaçla satışa sunulmadı Kimyagerler daha sonra, güvenli soğutucu freonu (ozon tabakasına zarar verdiği ileri sürüldü) geliştirdiler




Einstein, Tanrı ile kumar oynadı ve kaybetti Mimarlarından biri olmasına karşın, atomaltı parçacıkları yönlendiren kurallar biçiminde tanımlanan “kuvantum teorisi”ni hiçbir zaman tam olarak benimsemedi Parçacıkların nasıl hareket ettiğine ilişkin bilginin her zaman belirsiz kalacağını ileri süren görüşü reddetti Onun yerine, kuvantum teorisinin döneme ait bir açıklama olduğunu ve bir gün belirsizliği ortadan kaldırılacak yeni bir teorinin bulunacağına inandı Bu konuda en önemli sözlerinden biri “Tanrı’nın evrenle kumar oynadığına inanamam” oldu Einstein’ın kuvantum teorisi ile ilgili görüşleri yıllarca sadece öngörü şeklinde kaldı Dahası, kimse yanlışlığını ileri süremedi

Ancak, 1964′te İskoç fizikçi John Bell, onun “Tanrı ve kumar” ifadesini test edebilecek matematik kuramını buldu Deney, Alain Aspect ve ekibi tarafından 1982′de Paris’te yapıldı Ekip, özel optik araçlar içinde yol alan fotonların özellikleri üstünde çalışarak, Einstein’ın belirsizlik hakkında söylediklerini ve dahası, hiçbir şeyin ışıktan daha hızlı yol alamayacağı savının tersini kanıtladılar Fizikçiler, ileri sürü-len teorilerin hangisinin doğru olduğunu tartışıyor

Einstein ve kadınlar Dahinin kadınlar üzerindeki manyetik etkisi tartışılmazdı Bunun en açık kanıtı, iki evliliği sırasında yaşadıkları ilişkilerdi
Mileva kendisinden hamile kaldıktan sonra onunla evlenmiş; ancak, kuzini Elsa’yla evlenebilmek için de ondan boşanmıştı İkinci evliliği Elsa’nın ölümüne kadar sürmüş olsa da, bu arada aşk ma-ceraları yaşamaktan geri kalmadı Birlikte olduğu kadınların kimlikleri ve ilişkilerin yoğunluğu tarihçilerce tartışıla dursun, Roger Highfield ve Paul Carter adlı yazarlar önemli kanıtlara ulaştılar Onlara göre; sekreteri Betty Neumann, Avusturyalı güzel sarışın Margarette Lebach ve iki zengin kadın Elsa Mendel ile Estella Katzenellenbogen, beraber olduğu kadınlar arasında
Beyniyle ilgili garip hikâye, hakkındaki son bilinmeyen Einstein öldükten sonra beyni çıkarıldı ve halen ABD, Wichita’daki yaşlı doktorun evinde, bir kavanozda saklanıyor Dr Thomas Harvey, 1955 yılındaki otopsi sırasında, dehasıyla ilgili ipuçları bulabilmek amacıyla Einstein’ın beynini çıkarmıştı Beyniyle ilgili temel bilgiler çok da farklı değil Beyni, normal koşullarda 1,4 kg olan insan beyninden yüzde 12 oranında daha hafif Beyninden alınan örnekleri inceleyen nörologlar, ilgi çekici özelliklere rast-ladılar Örneğin, düşünce için gerekli sinirleri besleyen “gliyal hücre” sayısının fazla olduğunu belirlediler 1999 yılında Kanada, McMaster Üniversitesi’nden uzmanların yaptığı araştırmalarda da, Sylvian fisürünün (yarığı) gelişmiş ve alt parietal lobunun normale göre yüzde 15 daha geniş olduğu tespit edildi
Uzmanlar, gelişmiş Sylvian fisürünün, beyindeki bilgi alışverişini kolaylaştırdığını; parietal lobun ise, matematikle ilgili yeteneği ve uzay-mekân bağlantısı kurma yetisini artırdığını belirtiyorlar

__________________

nO sEvGiLi No dıRdıR
onLine şamaTa onLine gıRgıR



ORTAMIN BİTTİĞİ YERDE BİZ BAŞLARIZ TARZIMIZ İÇİN ÖLÜR ŞEKLİMİZ İÇİN YAŞARIZ!!!…
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.