![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#316 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAZÂB, AZAP Otorite sahibi bir kimse tarafından yapılan işkence, eza, cefa; beden ve ruha tesir eden eziyet ![]() Bir terim olarak, Allah'ın günahkârlara dünya veya ahirette vereceği ceza, sıkıntı ve eziyet demektir ![]() ![]() İslâm'da azab dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayrılır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dünyevî azabın bir de eziyet, sıkıntı, fakirlik vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() "Kim benim zikrimden (Kuran'dan) yüz çevirirse, o kimse için (kabirde) dar, sıkıntılı bir yaşayış vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() İbn Ömer'den nakledildiğine göre Allah Resulu şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz vefat ettiğinde sabah ve akşam ona kendi makamı gösterilir: O kimse Cennetlik ise Cennet'e gireceklerin makamı; Cehennemlik ise, Cehennem'in hücrelerinden bir yer gösterilir ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den, Hz ![]() ![]() ![]() Kıyamete kadar bu şekilde sürecek bir kabir hayatı sonunda, mahşer yerinde hesap ve mizandan sonra sevapları günahlarından fazla gelenler Cennet'e, az gelenler ve inkârcılar ise Cehennem'e gireceklerdir ![]() ![]() ![]() Defterleri sol tarafından verilen günahkârlara gelince; onlar ne acıklı durumdadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da azap ilâhî adaletin gerçekleştirilmesi içindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Gerçekten küfredip (Peygamberliği ve İslâm'ın bütün hükümlerini reddedip insanları Allah'ın dininden ve hak yoldan alıkoymakla) zulmedenleri, Allah asla mağfiret edecek değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah ve Resulu ayet ve hadislerde, ahiret nimetlerini müjdeleme yanında dünyada emir ve yasaklara uymayanlara, haksızlık ve zulûm yapanlara, inkâr yoluna sapanlara, Allah'ın hükümlerine sırt çevirenlere azap edileceğini bildirmiştir ![]() ![]() AZAD ETMEK Bir köleden köleliği kaldırmak, onu hürriyetine kavuşturmak ![]() ![]() ![]() İnsanda asıl olan hürriyettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Köle azadı meşrû ve mendup sayılmıştır ![]() Ayetlerde şöyle buyurulur: "Hata dışında bir mümin diğer bir mümini öldüremez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bozulan yeminin keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek, yahut da bir köle azad etmektir" (el-Mâide, 5/89) ![]() Karılarına "zıhar" yapıp, sonra sözlerini geri almak isteyenlerin, karılarıyla temasta bulunmadan önce, bir köle azad etmeleri gerekir" (el-Mücâdele, 57/3), " Azad edecek köle bulamayanın ise, karısıyla temasta bulunmadan önce aralıksız iki ay oruç tutması gerekir ![]() ![]() ![]() Köle azadını teşvik eden çok hadisler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() On dört asır önce kölelerin müslümanların kardeşi ilân edilmesi onlar hakkında yediğinden yedirme, giydiğinden giydirme, ağır iş yüklememe, "oğlum, kızım" diye hitapta bulunma gibi prensiplerin konulması, insan hakları bakımından son derece önemli bir adımdır ![]() ![]() ![]() AZÂZÎL Şeytan'ın başka bir adı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbrânî dilinde Azazel, Tanrı'nın kuvvetlendirdiği anlamına gelir ![]() ![]() ![]() "Ve Hârun bir kura Rab için ve bir kura Azazel için olmak üzere iki ergeç üzerine kura çekecek ![]() ![]() ![]() ![]() 1-) Kelime keçinin kendisini nitelendirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3-) Kelime çölde yaşayan bir cin'in adıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Azazel'e gönderilen keçi konusu Azazel'le ilgili tartışmanın diğer bir kanadını oluşturmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte İslâmî literatüre de İsrâiliyat arasında giren Azâzîl; çöl cinlerinin reisleri arasında bulunup, karanlık gecelerde yolculara eziyet eden bir varlık halinde düşünülmüş olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]()
__________________
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#317 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂZER Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'da şöyle buyurulur: "Ey babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi birşeyden koruyamayan şeylere niçin tapıyorsun?" (Meryem, 19/43) "İbrahim babası Âzer'e, putları ilâh olarak mı benimsiyorsun? Doğrusu, ben seni ve milletini açık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti" (el-En'âm, 6/74) ![]() Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Putperestliğin tarihi çok eskidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte İbrahim (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sa'lebî'nin naklettiğine göre, daha önce adı Tarah iken, puthanede adı Âzer'e çevrilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AZİL Azil, arapça bir kelime olup, ayırmak ve uzaklaştırmak anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Câbir (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarıdaki hadislerden ilki azlin çirkin bir iş olduğuna delâlet eder ![]() ![]() ![]() Doğum kontrolünün caiz olup olmaması da azlin hükmü ile yakından ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Erkeğin veya kadının sağlığına zarar vermeyen diğer korunma çeşitleri ve ilâçla gebeliği önleme çocuğa henüz ruh verilmeden önceki dönemlerde azil kapsamına girer ![]() ![]() Diğer yandan azlin, kaderde yazılan çocuk doğumlarını da değiştirmeyeceği belirtilmiştir ![]() ![]() el-AZÎM Yüce Allah'ın isimlerinden biri ![]() Pek azametli ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeryüzündeki bütün denizler mürekkep olsa Allah'u Teâlâ'nın azametine delâlet eden kelimelerini, yazıp bitiremezler ![]() ![]() ![]() ![]() "Çok büyük Rabb'ın adını tesbih ederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AZÎMET Allah'ın yapılmasını emrettiği ve yapılmamasını istediği hususlarda tam bir titizlik gösterip bir emir ve yasaklara kuvvetle ve kesin kararlılıkla uymakla ilgili bir fıkıh ıstılahı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu duruma göre azimet; farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, mekruh ve haramların tümünü içerir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaruretler bazı haram ve yasak olan şeyleri mübah kılar ![]() ![]() 1-Hiç bir şekilde işlenilmesine ruhsat verilmeyen haramlar ![]() ![]() ![]() 2-Zaruret ile sakıt olan haramlar ![]() ![]() ![]() ![]() 3-Haram olması tamamen ortadan kalkmayıp, zaruret anında ruhsat ihtimali olan ve mübah muamelesi gören haramlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aslî emir ve hüküm olduğundan dolayı ibadetlerde azimeti kullanmak esastır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() el-AZİZ Kıymetli, değerli seçkin izzet sahibi, muhterem, kuvvetli, üstün, yüce, şeref sahibi, bulunmaz derecede az ve nadir olmak; her şeye gücü yetmek, hiç bir zaman yenilmemek ![]() Aziz, arapça "azze" kökünden gelmekte olup, "izz" masdarından bir sıfattır, "eizze" ve "eizzâ" şeklinde gelen kalıpları da vardır ![]() Istılahta ise; "Aziz" Yüce Allah'ın isimlerinden birisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İzzet; tam olarak zilletin, yani aşağılık, düşüklük ve acizliğin zıddıdır ![]() Aziz ve izzet ile bunların zıddı olan zelil ve zillet kelimeleri halk arasında da kullanılmakta ve genellikle aynı lûgat anlamını korumaktadır ![]() ![]() ![]() Yüce Allah'ın isimlerinden olan "el-Aziz" ismi, Kur'an-ı Kerîm'de doksanbir yerde geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aziz isminin geçtiği ayetlerden bir kaç tanesi şunlardır: el-Bakara, 2/129, 209, 220, 228, 240 ve 260; Âli İmrân 3/6, 18, 62 ve 126; Hûd, 11/66; eş-Şuarâ, 26/9 ve 68; es-Seb'e, 34/6; Sâd, 38/9 ve 22; el-Fâtır; 40/2; ed-Duhân, 44/49 ![]() AZÎZ HADÎS En az iki ravinin rivayet ettiği hadîs ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Herhangi biriniz beni anasından, babasından ve çocuğundan daha çok sevmedikçe hakkıyle iman etmiş olmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalnız bir sahabîden rivayet edildiği hâlde daha sonraki tabakalarda en az iki ravisi olan hadislere de azîz denmiştir ![]() ![]() ![]() Herhangi bir tabakada yalnız iki ravi tarafından rivayet edilen hadîsler olarak tarif edebileceğimiz azîz hadîs;ravilerinin durumuna göre sahîh, hasen veya zayıf olabilir AZRÂİL Allah'ın kendisine verdiği emirle canlıların ruhlarını almakla görevli olan ölüm meleği ![]() ![]() "De ki; üzerinize memur edilen ölüm meleği, canınızı alır ![]() ![]() Azrail (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de, meleklerin kâfir olan bir kul ile mümin olan bir kulun canlarını alışları tasvir edilmektedir ![]() "Melekler, kâfirlerin canlarını alırken onları görseydin ![]() ![]() ![]() ![]() Nâşitat meleklerinin müminlerin canlarını da tatlılıkla alışları şöyle ifade edilmektedir: "Melekler iyi insanlar olarak canlarını aldıkları kimselere de: Selâm size, yaptıklarınıza karşılık Cennet'e girin' derler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#318 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami Sözlükel ÂHİR Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El-Âhir ismi, Kur'an'da, Allah'tan başkası hakkında her zaman mevsufla kayıtlı olarak gelir: el-Yevmü'l-âhir, el-Âhîrin, el-Hayâtü'l-âhire (sonraki hayat) takdirindedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'da, ulûhiyyetin zaman üstü bir özelliğe sahip olduğu terimlerden çok, birtakım sade kavramlarla ve müşahhas ifadelerle bildirilir ![]() Vahiy metafizik tefekkürden başka bir özellik taşıdığından, genellikle metafizikte rastlanan tecrîd terimlerini ihtiva etmez ![]() ![]() ![]() ![]() El-Âhir vasfı, Allah'ın zâtî sıfatlarından olan Bekâ sıfatının esasıdır ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de: "O, Evveldir, Âhirdir, Zâhirdir, Bâtındır" (Hadîd, 57/3) derken şunu kast ediyor denilebilir: Hiçbir şey yok iken Allah vardı ve her şey yok olduktan sonra Allah yine var olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#319 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂHÂD HABER Râvî sayısı bakımından mütevâtir* derecesine ulaşmamış hadîsler için kullanılan bir usûl-i hadîs ıstılahı ![]() Âhâd, lügatta, "bir" manasına gelen "ehad" ve "vâhid" kelimelerinin çoğuludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk asırlarda yalnız bir kişinin rivayet ettiği hadisler hakkında "haber-i vâhid" tabiri kullanılıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Haber-i vâhidin kesin bilgi ifade edip-etmediği ve buna bağlı olarak da onunla amel edilip-edilemeyeceği konusundaki görüşlere gelince, şöyle özetlenebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âhâd haberler kesin bilgi vermezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âhâd haberlerin delil olamayacağını savunan âlimler genellikle şu ayetleri delil göstermişlerdir: "Bilmediğin şeyin peşine düşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aralarında Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm âlimlerinin çoğuna göre âhâd haberler zan ifade ettiğinden itikadî meselelerde tek başına huccet * sayılmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amelî konulara gelince; İslâm âlimlerinin genel kanaatı bu çeşit haberlerin amelî ve ahlâkî konularda delil olması şeklindedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hanîfe zamanında hadis uydurma hareketi korkunç bir şekilde yayıldığı için o, haber-i vâhidlerle amel etme konusunda ağır şartlar ileri sürmüş, pek titiz davranmış, haber-i vâhidlerin çoğunu reddetmiş, kıyası birtakım hadîslere tercih etmiştir ![]() ![]() Haber-i vâhidin dinde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususundaki münakaşaların, Mu'tezilenin zuhuru ile ortaya çıktığı göz önünde bulundurulursa, bu münakaşalarda söz konusu edilen haber çeşidinin sadece bir kişinin haberi olduğunu, aziz ve meşhur denilen haber çeşitlerini bu münakaşaların şümûlü içinde mütalâa etmemek gerektiğini kabul etmek icap eder ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() AHBÂR Yahudi âlimleri ve din adamları hakkında kullanılan Kur'anî bir tabir ![]() ![]() Yahudiler, Ahbâr kelimesini belli bir grup âlim ve yahudiliği insanlara öğreten, yahudi şerîatını ve dinî hükümleri bilen kimseler için kullanmışlardır ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de geçen Ahbâr kelimesi muhtemelen İbrânice'den Arapça'ya girmiş bir tabir olup, ayetlerde hristiyanların papazları ile birlikte zikredilerek her iki din mensuplarının din adamlarını ilâh edindikleri ve onların tavsiye ve direktiflerine uydukları bildirilmektedir ![]() "Onlar, Ahbâr'ını (hahamlarını) ve ruhbanlarını (papazlarını) ve Meryem oğlu İsa Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler ![]() ![]() ![]() Ahbâr ve Ruhban tabirleri aynı sûrede birkaç ayet sonra tekrar zikredilirken onların insanlara yaptıkları haksızlıklar dile getirilmektedir: "Ey iman edenler, Hahamlar ve papazlardan pek çoğu haksız yere insanların mallarını yerler, onları Allah'ın yolundan alıkoyarlar ![]() ![]() ![]() Yahudiler arasında büyük bir itibar ve nüfûza sahip olan Ahbâr, dinî hükümleri arzu ettikleri gibi evirip çevirerek insanları kendilerine bağlamış ve Tevrat'ı istedikleri gibi yorumlayarak dini tahrif etmişlerdir ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Tevrat'ın hükümlerini uygulamaları gerekirken hep bundan uzak kalan Ahbâr, Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#320 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAHD-İ ATİK Eski ahid, eski sözleşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahd-i Atik üç büyük bölümden oluşmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tevrat kelime olarak İbranî'ce olup "şeriat ve hak sözler" anlamını taşımaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsrailoğulları peygamberlerinden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bize gelen bilgilere göre M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Halbuki onlardan (Hahamlık görevi yapan) bir grup, Allah'ın Kelâmını dinleyip iyice anladıktan sonra bunu bile bile tahrif ediyorlar ![]() ![]() Bu duruma göre bugünkü Yahudilerin elinde olan Tevrat Cenâb-ı Allah tarafından Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Tevrat'ın bugün elde mevcut olan nüshalarına gelince, üç adet olup, şunlardır: 1- Başta Yahudiler ve Hristiyanlardan yalnız Protestan mezhebince kabul edilen ve İbrânice olan nüsha ![]() 2- Roma ve Doğu kiliseleri tarafından kabul gören Yunanca nüsha ![]() 3- Sâmirî dilinde yazılmış ve yalnız Sâmirîlerin mûteber saydıkları nüsha ![]() Bu nüshalar Tevrat'ın en mûteber nüshaları olduğu halde aralarında birçok tezatlar, birbirine benzemeyen bilgiler, birbiriyle uyum sağlamayan bölümler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AHD-İ CEDİD Yeni ahid, yeni sözleşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İncil'in Hz ![]() ![]() "Ardından da (bu peygamberlerin) izlerince Meryem oğlu İsa'yı kendinden önce gelen Tevrat'ın bir tasdikçisi olarak gönderdik ![]() ![]() ![]() "Göz nuru" anlamına gelen İncil, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün elde olup Hristiyanlar tarafından kabul gören dört İncil, ilk dönemlerde birçok Hıristiyan tarafından reddedilen ve asla kabul görmeyen kitaplardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların içinden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her şeyden önce bu İncillerdeki uslüp aslâ ilâhi bir özellik taşımamaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün hristiyanların elinde bulunan bu dört İncil'den Matta 28 kısım, Luka 24 kısım, Yuhanna 21 kısım ve Markos da 16 kısımdan ibarettir ![]() Bütün bu bilgilere göre bugün bir müslüman olarak Tevrat, Zebur ve İncil'in ilâhi birer münzel kitap olduklarına iman ediyor isek, şu mevcut değiştirilmiş halleriyle değil, Cenâb-ı Allah'ın Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#321 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAHFÂD Torunlar ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda ahfâd'a dair muhtelif meselelerde bazı hükümler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Vakfedenin sözünde evlâd tabirinin, ahfâda da şâmil olduğuna dalâlet eden bir delil, bir karine bulunursa bu vakıfa ahfâd da dahil olur ![]() ![]() Nikâh konusunda ahfâdın hükmü ise, kişinin kesinlikle, erkek olsun kadın olsun, bunlarla evlenememesidir ![]() ![]() ![]() Aynı şekilde ahfâd furû' içinde yer aldığından, kişi kendi ahfâdına zekât veremez ![]() Miras konusunda ise, evlâd var iken ahfâd hacb*edilir ![]() ![]() Öbür taraftan muhtaç olan baba, dede ve annelerin nafakaları da evlâd veya ahfâd üzerinedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AHİLİK Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Anadolu'da kurulan üretici, esnaf ve çiftçi yardımlaşma teşkilâtı, Ahî Arapça'da "Kardeşim", Türkçe'de "Cömert" olan akı anlamında kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Selçuklu ve gerek Osmanlı Sultanlarından bazılarının ve özellikle ilk Osmanlı sultanlarının da bu teşkilâta vezirleriyle birlikte üye olduklarını görüyoruz ![]() ![]() Bundan anlaşıldığına göre Ahîler yalnız kendi üyeleri ve mensuplarının haklarını korumak gayesiyle aralarında oluşturdukları bir örgüt olmaktan çok; inanç birliği için biraraya gelmiş, İslâm'ın menfaatlerini koruyan bir kuruluş idiler ![]() ![]() Ahîlik, aslında, ilk kuruluşu ve gelişmesinde, asla bir tarikat değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahîlerin Fütüvvet teşkilatına tam üye ve lâyık olabilmeleri için, ilim ve san'atla uğraşmış veya uğraşmakta olan kimseler olması gerekir ![]() ![]() Ahî teşkilâtının prensip ve özelliklerini en iyi anlatan ve yansıtan onların "Fütüvvetnâme"* adıyla yazdıkları belgelerdir ![]() "Bir ahînin ancak on sekiz dirhem gümüşe eşit bir sermayesi bulunabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahilik teşkilâtında mertebe sistemi şöyle idi ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü mertebede "Halife", ondan sonra "Nakipler" gelirdi ![]() ![]() ![]() Ahîlerin kendilerine özgü kıyafetleri vardı ![]() ![]() ![]() ![]() Ahîler gündüz çalışır, akşam "tekke'ye* gelip yemeği birlikte yerlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Moğolların Anadolu'yu istilâları sırasında Ahîler tam bir cihad* anlayışıyla bu amansız düşmana karşı koyarken, aynı dönemde yaşayan Mevlevîler* ise Moğollarla işbirliğine gitmişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ÂHİR ZAMAN Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tarif çerçevesinde Resulullah'a "Âhir zaman Peygamberi" denilmektedir ![]() ![]() Bizden önce yaşamış ümmetlerin geçirdikleri zamanın tümü bir gün içinde sabahtan ikindiye kadar geçen zamana; bu ümmetin yaşadığı zaman ise ikindiden akşama kadar geçen vakte benzetilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da âhir zaman denince dünya hayatının son dilimi ve son dönemi hatıra gelmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AHKÂF SÛRESİ Kur'an-ı Kerim'in kırkaltıncı suresi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sure Mekke'de nazil olduğu için daha çok imanî ve akîde konularını ele almıştır ![]() ![]() ![]() Sure yukarıda söz konusu ettiğimiz hususlara imanı her yönüyle gönüllere kadar indirmekte, kalbin her teline dokunarak değişik alanlarda olayı dile getirmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surenin anlatım ve akışına göz attığımızda dört ayrı bölüm içinde olayların değerlendirildiğini görüyoruz ![]() Birinci bölüm, surenin başlangıcı olup Kur'an'ın Allah katından vahiy yoluyla indirildiği ilk ayette ifade edildikten sonra, kâinat içindeki ahenk ve mükemmel nizamın Allah tarafından yönetildiği belirtilmekte ve buna insanların dikkati çekilmektedir ![]() ![]() "(Ey Muhammed) Kâfirlere de ki, "Söyleyin bana Allah'ı bırakıp ondan başka şu tapındıklarınız yeryüzünde ne yaratmışlardır? Yoksa onların ortaklıkları göklerde mi? Eğer şu inancınızda doğru yolda iseniz o halde size indirilmiş bir kitap veya sizden öncekilerden size intikal etmiş bir bilgi kalıntısı varsa bana getirin ![]() Böylece Allah'ı bırakıp karşılık vermeyen, duyup işitmeyen, konuşmayan, cansız putlara veya ölüp gitmiş insanlara tapınmanın sapıklığı ve basitliği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır ![]() ![]() Surede ayrıca müşriklerin Resulullah'a karşı tutumları anlatılıp, Kur'an'ı kendisinin uydurduğunu ve bunun bir büyü olduğunu belirtmeleri üzerine onlara verilen Kur'anî cevaplar ve meydan okumalar sergilenmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() "Muhakkak Rabbimiz Allah 'tır deyip de sonra dosdoğru gidenlere korku yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci bölümde de doğru ve sapık iki insan fıtratının akîde karşısındaki tutumları örnek olarak anlatılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Onlar öyle kişilerdir ki yaptıklarının en iyisini onlardan kabul ederiz ve onların kötülüklerinden vazgeçeriz ![]() ![]() ![]() "İşte bunlar da kendilerine azap sözü gerekli olmuş kimselerdir ![]() ![]() ![]() Bu kısım bir Kıyamet tablosuyla sona erip bu tablonun acı sonu gözler önüne serilmektedir ![]() "O kâfirler ateşe sunuldukları gün: (Kendilerine) denir ki: Dünya hayatınızda sizin için temiz olan her şeyi harcadınız, onların zevkini sürdünüz ![]() ![]() ![]() Üçüncü bölümde ise, kendilerine gelen peygamberi ve ilâhi emir ve mesajları reddettikleri için Âd kavminin başlarına gelen son derece acı ve elîm âkıbeti dile getirmektedir ![]() ![]() "Onu vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce dediler ki: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayetlerle Kur'an'ın muhatabı olan o günün Mekkeli müşrikleri ile Kıyamet'e kadar gelip geçecek bütün inkârcı ve Allah'ın emirlerini reddeden kimselere Âd kavminin durumu anlatılarak acı sonlarının nasıl olduğu hatırlatılmaktadır ![]() "Bilin ki onları sizi yerleştirmediğimiz sağlam yerlere yerleştirmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kısmın sonunda Mekkelilerin çevresinde bulunan kavimlerin başına gelenler hatırlatılarak, tapındıkları put ve tağûtların kendilerine yardım etmekten aciz oldukları, yalanlarının ortaya çıktığı ifade edilmektedir ![]() ![]() Dördüncü bölümde de cinlerden ve onların Kur'an'a karşı olan tavrından söz edilmektedir ![]() "Görmezler mi ki gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kadirdir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#322 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂCİR Kiraya veren, kira akdinde kiran sahibi, iş akdinde işçi anlamına gelen bir terimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kira akdinin meydana gelmesi için akdi yapanların akıllı* olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İcâre akdi taraflarının -eğer erkekse- mürted* olmaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ACZ Bir nesneye gücü yetmemek, kudreti olmama durumu, güçsüzlük, kifâyetsizlik ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da mükellefiyet (yükümlülük)'ler kudrete bağlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acz, ehliyet* ârızalarındandır ![]() ![]() 1- Ehliyet-i Kâsıra: Kudreti noksan olanların ehliyetidir ![]() ![]() a- Hibe ve sadaka kabul etmek gibi kendileri için faydalı olan şeyler geçerlidir ![]() b- Borç vermek ve bağışta bulunmak gibi, kendileri için zararlı olan hususlar sahih değildir, geçersizdir ![]() c- Alışveriş gibi olan şeyler ise velisinin iznine bağlıdır ![]() 2- Ehliyet-i Kâmile: Aklı tam olanların ehliyetidir ![]() ![]() ÂD KAVMİ Kur'ân'da adı geçen eski bir Arap kavmi ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âd kavminin yaşadığı beldenin ismi Ahkâf'tır ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de: "Âd (kavmi)ne gelince: Onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimmiş! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlara kuvvetle ve silâhla gâlip gelen zorbalara boyun eğmek bir zillettir ![]() ![]() ![]() Âd kavmi, gerek siyâsî, gerek ekonomik açıdan büyük bir güçtü! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tebliğ karşısında Âd kavminin ileri gelenleri, ulusal çıkarlarını bahane ederek, iftira kampanyasını başlatırlar ![]() "(Âd) kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat de: "Biz seni muhakkak bir beyinsizlik içinde görüyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeddâd'ın çevresinde yer alan politik güçler, Hûd (a ![]() ![]() "Dediler ki: "Sen bize yalnız Allah'a kulluk* etmemiz, atalarımızın ibâdet etmekte olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde sıddıklardan (doğru sözlülerden) isen bizi tehdit etmekte olduğun şeyi (azâbı) getir bize! ![]() ![]() ![]() " Bize, bizi ilâhlarımızdan (heykellerimizden, putlarımızdan) alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir ![]() ![]() "Dediler ki: "Ey Hûd! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hûd (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Biz azâ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Eğer şimdi yüz çevirirseniz (ne diyeyim) ![]() ![]() ![]() ![]() Âd kavminin Şeddâd ve çevresinin geliştirdiği ideolojiyle beyni yıkanmıştı! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Artık onu (azâbı) vâdilerine doğru gelen bir bulut halinde görmüşlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnkârcı Nûh kavmi tufan sonucu helâk edilmişti! ![]() ![]() "Âd kavmi (Peygamberleri Hûd'u) yalanladı ![]() ![]() ![]() ![]() Bu azâb sırasında Hz ![]() ![]() ![]() "Hûd'u ve beraberindeki iman edenleri rahmetimizle kurtardık ![]() ![]() Âd kavminin durumu, bütün insanlara büyük bir ibrettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AD KOYMAK İsim vermek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anlamı İslâmî akîdeye uygun olmayan, dinin yasakladığı bir anlam taşıyan isimlerin çocuklara verilmesi uygun değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah katında isimlerin en güzeli Abdullah ve Abdurrahman'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂDÂB Ahlâk, terbiye ve nezâket kuralları ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca münazara-mübahase ilmini içine alan bir edeb türü daha vardır ki, âlimler bunu "edeb-i bahs" diye isimlendirirler ![]() ![]() ![]() Fıkıh ıstılahına göre ise edeb, "Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âdâb fıkhî terim olarak ele alındığında 'sünnet-i gayr-i müekkede' hükmündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edeb'in çoğulu âdâb'tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kâinatı en mükemmel bir düzen ve intizam üzere yaratan Allah, yaratıkları içinde insanı en güzel bir kıvamda yaratmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her konuda olduğu gibi, güzel ahlâk konusunda da örneğimiz olan Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İnsanların en hayırlısı ahlâkça en güzel olanıdır ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir mümin güzel ahlâkıyla gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecelerine erişir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muhaddisler, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edeb, insanlara karşı bütün davranış ve muamelelerinde terbiyeli ve ahlâklı olmaktır ![]() ![]() ![]() Rivâyetlerle sabit olan edeb ve güzel ahlâk hakkındaki Peygamberî emirler bütün ümmeti ilgilendirdiği için edeb verme ve terbiye etme konumunda olan her kişinin bu emirleri önce şahsında tatbik etmesi, daha sonra da terbiyesi altında bulundurduğu kişileri bu güzel ahlâk ile ahlâklandırmaya çalışması gerekir ![]() ![]() ![]() Her insan, elinin altında bulundurduğu kimselerin her türlü hak ve hukukundan eğitim ve öğretiminden, terbiyesinden, sorumludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre, Allah Rasûlü'nün şöyle dediğini nakletmiştir: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Ona rastladığın zaman kendisine selâm ver, seni yemeğe davet ederse icâbet et ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadiste yer alan edebler: 1) Rastladığı zaman din kardeşine selâm vermek ![]() ![]() ![]() 2) Davete icâbet etmek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Öğüt isteyene öğüt vermek ![]() ![]() ![]() 4) Aksırır da "elhamdülillah" derse, bunu işiten "yerhamükellah" der ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Hasta ziyareti yapmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6) Cenazede bulunmak ![]() ![]() Ebu Hüreyre'den rivâyet edilen başka bir hadis şöyledir: "Kendinizden aşağı olana bakın ![]() ![]() ![]() İnsanoğlu genellikle kendisinden üstün bir kimse görünce onun gibi olmak ister ve Allah'ın kendisine verdiği nimetleri küçümser ![]() ![]() ![]() ![]() Nevvâs b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güzel ahlâk şu hadiste tarif edilir: "Güzel ahlâk, güler yüzlü olmak ve eziyet etmemektir ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Mes'ud (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Ömer, Rasûlullah'ın şöyle dediğini nakleder: "Bir kimse birini yerinden kaldırarak oraya kendisi oturamaz ![]() ![]() ![]() ![]() İsraftan sakınma ve nimetin kadrini bilme ile ilgili bir hadis şöyledir: "Birinizin lokması yemekte yere düşerse, üzerindeki bulaşığı gidersin ve yesin, onu şeytana bırakmasın ![]() Selâmlaşmada âdâb: Ebû Hüreyre'den, Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Küçük büyüğe, yürüyen oturana ve sayıları az olanlar çok olanlara selâm versin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahlâk, hulk kelimesinin çoğuludur ve Arapça bir kelimedir ![]() ![]() ![]() ![]() Her toplumun kendi sosyal yapısına göre ahlâk anlayışı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Şamil İA Âyet ve Hadisler Işığında Âdâb-ı Muâşeretten Örnekler -Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak ![]() ![]() -Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak ![]() ![]() -Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak ![]() ![]() -Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek ![]() ![]() -Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak ![]() ![]() ![]() -İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak ![]() ![]() ![]() - Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler ![]() ![]() -İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak ![]() ![]() -Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak ![]() ![]() ![]() -Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet; özellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslâm'ın esaslarındandır ![]() ![]() ![]() -Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak müslüman kardeşliğinin bir özelliğidir ![]() ![]() ![]() ![]() -Selâm, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Karşılaşan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha* eder, Peygamber'e (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Aksırana karşı hayır dua etmek ![]() ![]() ![]() Müddessir sûresi 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönlün temiz tutulması da Kur'an-ı Kerim'de emredilmiştir ![]() ![]() ![]() -Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, toplantılarda size 'yer açın' denince yer açın ki Allah da size genişlik versin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakın akrabalarını ziyaret etmeli, onların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslüman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyâretinde bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Müslümanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hürmet olsun diye ayağa kalkabilirler ![]() ![]() ![]() ![]() -Müslümanlıkta komşuluğun büyük ehemmiyeti vardır ![]() ![]() ![]() - Hastaları ziyârette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selâm vermeden girmeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böylece İslâm, gerek başkaları için gerek ev halkı için çiğnenmesi asla doğru olmayan özel bir dokunulmazlık koymuştur ![]() ![]() ![]() -Müslümanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır ![]() "İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Müslüman doğru sözlü olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın ![]() ![]() - Müslüman israf etmemelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan iyilik yaparken de isrâf yapmamalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca kusurları bağışlamak her işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve güvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, münasip kişilerle güzel bir sûrette görüşüp konuşmak, kendisine emânet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mütevâzî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karşı cömertçe davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kırıcı sözlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkâniyet ölçüleri içinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa geçirmeden çalışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, şehevî duygularına hakim olmak her türlü belâ ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nüktelerinde bile ahlâk dışı olmamak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, içi başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inançlarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişâre'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#323 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükADEM Yokluk, hiçlik, fena, bulunmama ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvufta mutlak ve gerçek vücud Allah'ın varlığıdır ![]() ![]() ![]() ![]() İbnü'l-Arabî'ye göre: "Kâinattaki her şey bir vehim ve hayalden ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂDETULLAH Allah'ın kanunu, sünneti ![]() ![]() ![]() ![]() Âdet, Kur'an-ı Kerim'de "Sünnet" lâfzı ile teblîğ buyurulmuş ve müfessirler tarafından düstûr, kanun diye izah edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Âdet; selim tabiatlarda makbul olup, devamlı yapılan işlerde insanların içinde istikrar bulmuş hususlardan ibârettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlâhî âdetler, kevnî ve ilâhî sünnetlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Kevnî sünnetlerin veya tabiat kanunlarının koyucusu olan mutlak yaratıcı, harikulâdeye has olan birtakım kanunlar koymaktadır ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de Âdetullah'ı ve hikmetlerini zikrederek Müslümanlara, daha önce bilmedikleri her şeyin varlığını bildirdi ve kendisinin yaratıklar üzerinde kanunları olduğunu haber verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Biz bir Resul göndermedikçe, hiçbir kimseye azap edecek değiliz ![]() "Allah, bir topluma verdiği nimeti, onlar kendilerinin (iyi) hâlini (fenalığa) çevirmedikçe bozmaz ![]() Bunlardan başka, Allah'ın, peygamberlerini fertlere değil toplumlara gönderdiğini (Hûd, l l/25), cihada icabet etmeyen bir kavmin yerine başka bir kavmi getireceğini (et-Tevbe, 9/38-39), servetin sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmaması için zekât ve sadakaların yanı sıra, ganimetlerden fakirlere daha fazla pay verilmesini (el-Haşr, 59/7) belirten ayetler Âdetullah'ı ifade eden hükümlerdir |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#324 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂDİLE Doğru olmak, düzeltmek, eşitlemek anlamlarına gelen bir İslâm miras* hukuku terimi ![]() ![]() Paylar toplamının ortak paydadan fazla olması durumunda "avl*" daha az olması durumunda da "red" söz konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ADL Denklik, adâlet, dengeli davranma, doğruluk, hakkâniyet ![]() Adl, "A-De-Le" fiilinden masdardır ![]() ![]() ![]() Allah insanı adı üzere; yani düzgün, eli, ayağı, gözü, kulağı, kısaca bütün organları birbirine denk gelecek ve dünya hayatını sürdürmesini sağlayacak bir özellikte yaratmıştır; yani onu tam bir denge üzerinde var etmiştir: "O seni yarattı, tesviye etti ve ölçülü bir biçime koydu (adele)" (el-İnfitâr, 82/7) Allah, nasıl insanı adı üzere yarattıysa, onun da yeryüzünde adı üzere davranmasını, yani her zaman koyduğu mizan*a uygun hareket etmesini ister: "Allah "adl'le emreder" (en-Nahl, 16/90); "İnsanlar arasında "adl'le hükmolunmasını emreder" (en-Nisa, 4/58) İslâm'da adâlet mülkün, yönetimin temelidir, âlemin nizamı, "amel ve itaatta kaçınılmaz ahlâki bir fazilet"tir ![]() ![]() ![]() ![]() Allah mutlak adildir; fakat kullar Allah'a karşı adâlette bulunamaz; yani O'nu bir başka şeyle denk sayamaz; O'nu bir tartının bir kefesine, bir başka şeyi de öbür kefeye koyamaz ![]() ![]() ![]() ![]() Şu halde, kulun, Allah'ın mutlak adil olduğunu kabul edip, O'nun koyduğu mizanın iki kefesini de denk tutmaya çalışması, yani adı üzere olması, Allah'ı bir başka şeyle tartmaya kalkışmaması İslâmî akîdenin, yani Tevhîd'in gereğidir ![]() Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Allah Hayrü'l-Hâkimîn yani adâletle hükmedenlerin en hayırlısı (el-A'râf, 7/87) olarak ifade edilirken, en büyük adâlet sıfatına sahip olan varlık anlamında kullanılmıştır ![]() Adl, Cenâb-ı Allah'ın doksandokuz güzel isminden biri olarak sayılmıştır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#325 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükADLİYE İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklara ve ihtilâflara bakıp, yargı fonksiyonunu yerine getiren devlet organı ![]() ![]() Adâlet konusu son derece hassas bir meseledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, Arap yarımadasında ortaya çıkmadan evvel, gerçek adâletin temsilcisi olabilecek bir devlet olmadığı gibi, adâleti gerçekleştirecek bir yargı organı da mevcut değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'ı Kerim'de kazâ fonksiyonunu hâkimlerin ifa edeceği belirtilmişti ![]() ![]() ![]() İslâm adliye teşkilâtında hâkimlerin tek başlarına bir hüküm verme durumu var ise de heyet* usulüyle de hükümler verilmesi hakkında müsbet görüşler öne sürülmüştür ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de aynı tür müesseselerin biraz geliştirilerek devam ettirildiğini görmekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin idari bölümlenmesi olarak eyâlet, sancak ve daha alt birimler olan kaza ve nahiyelerde kadılıklar kurulmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun dışında adlî meselelerden sayılan ve devletin en büyük organı olan Divân-ı Hümâyun'da halkın bazı şikâyetleri dinlenir, hal yoluna koyulurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devleti'nde, merkezî otoritenin zayıflamasından sonra bilhassa taşrada çeşitli yolsuzluk, hırsızlık ve isyanlar çıkmıştı ![]() ![]() ![]() Sultan Mahmud devrinde başlayan Batıcı hukuk çalışmalarından sonra "hukuk'ta Batı tarzında düzenlemeler görüldü ![]() ![]() Yalnız, Batı'dan en önemli farkı; toplumdaki problemleri çözemeyen iğreti bir müessese olarak varlığını sürdürmesiydi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#326 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükADN CENNETİ Cennet'in en güzel yerlerinden biri ![]() "Adn" sözlükte yerleşmek, bir yerde iskân etmek anlamına gelir ![]() Adn Cenneti, peygamberlere, sıddîklara, şehidlere mahsus, içinde gözlerin hiç görmediği, insanın hatırından geçmeyen muazzam güzelliklerin bulunduğu muhteşem Cennet'in adıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Adn Cenneti'ne Cennet'teki bir şehir veya nehir ismi diyenler de vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adn Cenneti Kur'an-ı Kerim'de ondan fazla yerde geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adn Cennetlerine girenlerin her an Cemalullah'ı görebilecekleri bizzat Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müfessirler Adn Cenneti hakkında iki görüş olduğunu ifade ederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci görüşe göre ise, Adn Cenneti, Cennet'in bir sıfatıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#327 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami Sözlükel-AFÜV Allah'ın isimleri olan doksandokuz Esma-i Hüsna*sından biri ![]() ![]() Allah'ın kullarını bağışlaması suçlarını affetmek şeklinde olduğu gibi mükellefiyetlerini hafifletmek ve kolaylaştırmakla da ortaya çıkar ![]() Allah'ın affetmesi, inanan ve işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyarak tevbe eden hakkındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Af mağfiretten daha şumullüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Cenâb-ı Hakk şirk ve küfür suçu ile huzuruna gelen kullarını affetmez ![]() ![]() ![]() O hâlde Allah, affı çok olmakla birlikte, kulun affedilmesi için birtakım kayıtlar da koymuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, kendisi affedici olduğu gibi inanan kullarının da affedici olmalarını teşvik etmektedir ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk, adâleti gereği suçlu ve günahkârı cezalandırmaya kadir olduğu halde lütfu ile affettiği ve edebileceği Kur'anı ifade ile belirtilmiştir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#328 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂFÂK Ufuklar, gök ile yerin birleşmiş gibi göründüğü yer, kenar, sınır, etraf, dış dünya ![]() ![]() Kur'an-ı Kerim'de bir yerde geçen âfâk tâbiri "dış dünya" anlamında kullanılmaktadır: "Biz onlara (kudretimize dalâlet eden) ayetlerimizi hem âfâk'ta (dış dünya) hem de enfüslerinde (iç dünyalarında) göstereceğiz ![]() ![]() ![]() Bu ayetin tefsiri çeşitli şekillerde yapılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Atâ İbn Ebi Rebâh'tan gelen tefsire göre, âfak tabiri ile dış dünyada var olan bütün canlı ve cansız varlıkların hepsi ve madde âlemi kastedilmektedir ![]() Allah'ın bu ayetteki va'di gerçekleşmiş, kâfirlerin Mu'cize isteklerinin karşısında gerek Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AFV Suç, kusur, kabahat, hata ve günahı bağışlamak, yapılan suçtan dolayı cezalandırmamak, suç işleyeni kınamamak ![]() ![]() Affetmek, Cenâb-ı Allah'ın sıfatlarından biridir ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler, içten gelerek yapılan bir tevbe ile Allah'a tevbe ediniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Allah'ın günahkâr kullarını affettiği gibi, müminler de birbirlerini affetmesini bilmelidirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk: "Güzel söz söylemek ve affetmek, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır ![]() ![]() "(Ey rasulüm) sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Elinizden geldiği kadar müslümanların cezalarını kaldırmaya çalışınız ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın geldiği dönemde Cahiliye devri insanları herhangi bir suç işleyen kimseyi kesinlikle cezalandırma eğiliminde idiler ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak günah ve suç işleyenlerin suçları sabit olduğunda ve bunun affedilmesi halinde toplumda kötü örnek olacaksa İslâm devletinin yöneticileri bunu affedemezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Onu bağışlamanız takvâya daha yakındır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah kendisine ortak koşulmasını mağfiret etmez ![]() ![]() Buna karşılık Allah'a karşı isyan ve İslâmî emirlerin çiğnenmesinde uygulanacak hadlerin kadı tarafından kesin olarak karara bağlanmasıyla devletin affetme yetkisi ortadan kalkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da kul hakkının daha çok olduğu kısaslarda cezanın düşmesinin prensip olarak kabul edilmesi davada kul hakkının ağır bastığı zaman mümkündür ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kamu hakkının söz konusu olduğu ve kamuya karşı işlenmiş bulunan suçlarda devlet affetme yetkisine sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#329 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükA'RAF Her şeyin tümseği yüksek yer, burç, sırt, tepe, örfler, âdetler, iki şey arasında kalan kısım arf kelimesinin çoğulu ![]() ![]() "İki (taraf) arasında (surdan) bir perde ve A'râf üzerinde de, (Cennetlik ve Cehennemliklerin) her biri simalarıyla tanıyacak adamlar vardır ki onlar henüz oraya (Cennete) girmemiş, fakat onlar girmeyi şiddetle arzu eder olarak Cennet yârânına: "Selâmün Aleyküm " diye nidâ ederler ![]() ![]() ![]() Gözleri ehl-i Cehennem tarafına çevrildiği zaman da "Ey Rabbimiz bizi zalimler gürûhu ile beraber bulundurma" derler ![]() (Yine) A'râf yaranı (kâfirlerden) simalarıyla tanıdıkları (elebaşı) bir takım adamlara şöyle nidâ ederek derler: "Ne çokluğunuz (yahut topladığınız mallar), ne de (hakka karşı) yeltenmekte devam ettiğiniz o kibr (ve azamet) size hiç bir fayda vermedi ![]() ![]() Müfessirlere göre bu ayetlerdeki A'râfdan maksad, Cennetle Cehennem arasındaki sur benzeri bir perdenin yüksek tepeleridir ![]() İbn Cerîr'in rivayetine göre Huzeyfe (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kimler A'râf'ta bulunacaktır? Bu hususta çeşitli rivayetler varsa da konuyu şöyle özetlemek mümkündür: İyilikleriyle kötülükleri denk gelenler A'râf'ta bekletileceklerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazılarına göre de fetret devirlerinde ölenlerle müşriklerin çocukları da burada kalacaklardır ![]() A'râf konusunda daha başka açıklamalar da yapılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#330 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükÂ'RÂZ Başka bir nesne ile varolan, kendi basına varolmayan "devamlı olmayan şey" ![]() ![]() İslâm âlimleri, Allah'ın varlığını ispatta genellikle "hudus" delilinden yararlanmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm alimlerinin ârâz konusundaki açıklamalarında belirgin bir fark yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mutezile'ye göre ise araz yoklukta varlığını sürdürür ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar, ancak cevher ve cisimlerde varlıklarını gösterebilirler ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar otuzdan fazladır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzların belli başlı özellikleri şunlardır: Ârâzlar, bir yerden başka bir yere taşınmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ârâzlar hadistir ![]() ![]() ![]() ![]() Cevher ve cisimler de mutlaka ârâzlarla bulunurlar, ârâzsız olamazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|