![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#181 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükHABER-İ MEŞHÛR Âhâd haberler içinde râvî sayısı en fazla olan hadis ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tariften anlaşıldığı üzere bir haberin meşhûr olması, onu rivayet edenlerin sayısı bakımındandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Halk arasında hadîs olarak meşhûr olmuş ıstılah anlamının dışında kullanılan meşhûr rivayetlerden bazıları ise şunlardır: "Kendini (nefsini) iyi tanıyor Rabbini de bilir", "Ben bilinmeyen bir hazine idim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadîslerin meşhûr olması nisbîdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların zarar görmediği kimsedir" hadîsi, hem hadisçiler hem bütün İslâm alimleri hem de halk arasında meşhûrdur (Nureddin Itr, Menhecü'n-Nakd fi Ulûmi'l-Hadîs, Dımaşk 1392/ 1972, s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HABERLERİN TETKİKİ Gelen haberlerin doğruluğunu tetkik etmek, fâsık kimselerin getirdiği bilgileri hemen kullanmayıp araştırmak ![]() İslâm'ın ilk günlerinden günümüze kadar toplum içinde yayılan haberlerin doğruluğunun araştırılmadan kabul edilmesi anlaşmazlıklara sebep olduğu gibi huzursuzluk ve problemler çıkarmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâris kabilesi içinde İslâm'ı tebliğ etti; müslüman olanların da zekâtlarını topladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan günü gelince Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâris ve arkadaşları Medine yakınlarında üzerlerine gönderilen bir birlikle karşılaşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayetin nüzul sebebi anlamını hiçbir tevil ve yoruma gerek bırakmayacak biçimde ortaya koymaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Burada açıklanması gereken nokta fısk'ın ve fâsıkın ne ve kim olduğu konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayetin tefsirinde müfessir Kurtubî şöyle demektedir: "Fıskı sabit olan kimsenin haberlerindeki sözleri geçersizdir ![]() ![]() Diğer bir hukukçu müfessir Cessâs da sözkonusu ayetin tefsirinde şunları söyler: "Ayetteki "tahkik ve tetkik edin" ifadesi fâsıkın şehadetinin kabulünün yasaklandığını gösterir ![]() ![]() Durumu belirsiz olan, yani adil veya fâsık olduğu kesin olarak bilinmeyen kimsenin şehadet ve rivayetleri kabul edilir mi? Hanefî bilginleri böyle bir kimsenin şehadet ve haberinin kabul edileceği görüşündedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Söz konusu ayetin hemen devamında, "İçinizde Allah'ın peygamberi vardır" (el-Hucurât, 49/8) buyrulmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]()
__________________
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#182 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükHÂBİL (VE KÂBİL) Kur'an-ı Kerîm'de kıssaları yeralan, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm dini etrafa nur ve huzur saçtıkça, putperestler kadar yahudî ve hristiyanların da yeni dine ve daha genel olarak, yeni olan herşeye düşmanlık duyguları kabarıyor, hasetleri sınır tanımıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâbil ve Kâbil kıssası, yahudîlerin Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Siyer müelliflerinden çoğu ve İbn İshâk'ın rivayetine göre Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tefsirlerde ve diğer İslâmî eserlerde geçtiği gibi Kâbil ziraatçı, Hâbil ise çobandır ![]() ![]() ![]() ![]() Kıssanın bundan sonrası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle ifade edilir: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku (çünkü onlar bu kıssanın tıpatıp uyduğu kimselerdir) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayet (Kâbil Hâbil'i) öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürerek zarara uğrayanlardan oldu ![]() Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini ona göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdi ![]() ![]() ![]() Bazı rivayetlere göre, karga başka bir kargayı öldürdü veya bir karganın leşini buldu ya da beraberinde getirdi, yeri eşeleyerek gömdü ve Kâbil'e örnek oldu ![]() Kâbil'in duyduğu pişmanlık "tövbe pişmanlığı" değildi ![]() ![]() Bu fecî hâdise cereyan ettiği sırada, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak, denilebilir ki daha önce "yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek olanları mı yaratacaksın?" (el-Bakara 2/30) diye, hayretle soran meleklerin ifadeleri ilk defa gerçekleşiyor; insanları iğfal edeceğini söyleyen şeytan yeryüzünde ilk başarıyı kazanıyordu ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an ı Kerîm'de kısaca temas edilen bu kıssa ile ilgili İsrailiyyat çeşitli kaynak ve araştırmalara yansımıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HABÎS Bozuşmuşluk, kokuşmuşluk ve değersizlik nedeniyle kendisinden iğrenilen şey; Kur'anî anlamıyla ise, itikadî bâtıl, sözde yalan ve davranışlarda çirkinlik demektir ![]() Cenâb-ı Allah, şu imtihan dünyasında iyinin kötüden, güzelin çirkinden ve temizin kirliden ayrılması için izafî gerçekler ve birtakım şerlerde yerleştirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu bağlamdan olmak üzere, gönüle ferahlık ve zihne açıklık veren "tayyib' beldenin ve toprağın bitkisi, ürünü, meyvesi Allah'ın izniyle en tatlı ve yararlı şekilde çıkarken; "habîs', yani çürümüş, kokuşmuş ve biteklik özelliğini kaybetmiş belde ve toprakta ise çer-çöpten başka birşey bitmez (el-A'râf 7/58) ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#183 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGAZAB Nefsin hoşa gitmeyen birşey karşısında intikam arzusuyla heyecanlanması; infiale kapılmak, öfke, hışım, hiddet, düşmanlık ve saldırıya meyleden saldırganlık hâli ![]() Fıkıh açısından gazap hâlinde yapılan işlerde bazı istisnalar getirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu buyruklar Kur'an-ı Kerîm'deki şu emrin açıklamasıdır: "O (koruna)nlar ki bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler ![]() ![]() Muâz b ![]() ![]() ![]() Urve b ![]() ![]() ![]() ![]() "Gazap şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır ![]() ![]() ![]() Allahu Teâlâ'nın buyurduğu gibi öfkesini yutkunmayan insanların nasıl kötülükler işledikleri, bir hiç yüzünden nasıl birçok cinayet işlendiği ve kötülükten sonra öfkesi geçenlerin nasıl pişman oldukları her zaman görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm ahlâkı, kötülüğe iyilikle muamele etmeyi, bunun ancak sabredenlere mahsus bir meziyet olduğunu vazeder (Fussilet, 41 /34-35) ![]() ![]() ![]() ![]() Aşırı gazap aklın öyle bir afetidir ki, en lâtif varlığı bile mecnun hâline getirip hunhar bir hayvana dönüştürebilir ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazap, kişiye edebi kaybettirir; edeb kaybolunca da insanın yapamayacağı rezillik yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() Rahmet Peygamberi ve en güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilmiş olan Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teâlâ'ya mahsus olan sıfatlardan Rahmet ve Gadap ise mahlukatın sıfatları gibi değildir ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'in ilk suresi ve bir özeti sayılan el-Fâtiha suresinde "Bizi doğru yola ilet ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kutsî hadiste ise Allah şöyle buyurur: "Rahmetim, gazabımı geçmiştir" (Buhârî, Tevhîd, 55) ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#184 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGAZİ, GAZİLİK Gaza eden kişi ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de şu buyrukla müminlere seslenilmiştir: "De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?" (et-Tevbe, 9/52) ![]() ![]() İslâm'da zorunlu askerlik yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaşa gidecek kişilerin seçilmesi Resulullah zamanında başlamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teâlâ müminlere zafer vâdettiği, ahirette güzel nimetlerle müjdelendiğinden hiçbir İslâm mücâhid; cihaddan geri kalmak istememiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihte birçok müslüman devlet adamının cihad mefkûresini ifade etmek için gazi ünvanını aldığı bilinmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca yeni doğan çocuklara Gazi adının verilmesi de gaziliğin kültürümüzdeki yansımalarındandır GAZZÂLÎ Ebu Hâmid Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî; Kelâmcılar, sûfiyye, bâtinîler ve özellikle yunan kaynaklı felsefe dahil, devrinin bütün düşünce şekillerini olabildiğince tahlil ve tenkitten geçirdi (De Boer, İslam'da Felsefe tarihi, Çev, Yaşar Kutlay s ![]() ![]() Eserleri, İslâm dini ve düşüncesinin hemen her alanı ile ilgili olduğu gibi, her zihin seviyesindeki insana hitabedecek şekilde de hem yaygın hem yüksek bir özelliğe sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mi'yâru'l-İlm ve Mihakkü'n-Nazar: Bu iki eser, klâsik mantığın temel problemlerini sergiler ve mantığın öneminden bahseder ![]() el-İktisad fi'l-i'tikad, İlcamu'l-Avân an ilmi'l-Kelâm, Mizânu'l-Amel, Mişkâtu'l-Envâr, Cevâhiru'l-Kur'ân, er-Risâletü'l-ledunniyye Faysalu't-Tefrika, Kimyayı Saadet, Mearicü'l-Kuds, el-Mustasfa isimli eserleri ise Kelâm, tasavvuf ve ahlâka dairdir ![]() ![]() Bütün endişesi İslâm akidesini, buna bağlı olarak da İslâm ahlâkını ve düşüncesini savunup yaymak olan Gazzâlî, din ile doğrudan ilgili bulunmayan diğer ilimleri de İslâm dinini esas alarak değerlendirmiştir ![]() ![]() Buna göre, ilimler önce; a-Şer'î (dinî) ilimler: Usûl, yani Tevhid ilmi ve furu' amelî ilimler ![]() b-Aklî ilimler: Rîyazî ve mantıkla ilgili olanlar; Tabiî ilimler, metafizik (varlık ilmi) diye ana bölümlere ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin ilimleri değerlendirişi, din-ilim ve din-felsefe ilişkileri gibi, günümüz insanını yakından ilgilendiren hususlara ışık tutacak mahiyettedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tabiatı kendine konu edinen ilimlere gelince, bunlar, âlemdeki cisimlerden yani, gökler, yıldızlar, yerdeki su, hava, toprak, ateş gibi basit cisimlerden, hayvanlar, bitkiler, madenler gibi bileşik cisimlerin değişme ve gelişmelerinden bahseder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî, İslâm dünyasının siyasî çalkantılı döneminde ve İslâm inancının çeşitli düşünce akımlarıyla mücadele ettiği bir sırada yaşadığından, inanç konularını ele alıp savunun kelâm ilmini, aklî meseleleri işleyen felsefeyi ve dini hayatı bu ikisinin üstünde ve dışında tamamen ruhî bir yaklaşım içinde görmeye çalışan tasavvuf ekollerini ciddi bir tenkit ve tahlilden geçirme ihtiyacı duymuştu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kelâmcılar, İslâm dininin inanç esaslarını bid'at ehline yani, ehl-i sünnet ve'l-cemaat yoluna uymayan her çeşit inanç ve düşünceye karşı savunurken, onların delillerini ve mantığını da kullanmak durumunda kalmışlar, sadece karşılarındakilerin fikirlerinin yanlışlığıyla uğraşmamışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin en mühim yönlerinden biri de, felsefe ile olan ilişkisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin bir felsefe tenkitçisi olarak İslâm dünyasında derin etkisine ek olarak, onun "şüphe, hakkı götürür ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin felsefe'den amacı, dinin felsefeden üstün olduğunu göstermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hayatının sonlarında yazdığı ve bir otobiyografik eser olan el-Munkız'u mine'd Dâlâl'de Gazzâlî kendi zihnî ve ruhî durumunu anlatır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Kelâmcılar: Bunlar, dinin esaslarını mantıktan çıkardıkları delil ve kaidelere göre savunmaya çalışırlar ![]() ![]() b) Felsefeciler (felâsife): Kendi gayretleriyle araştırdığı felsefede Gazzalî filozofları üç ana grupta toplar: 1- Dehriyyûn (Materyalistler): Allah'ın varlığını ve ruhu inkâr eden; âlemin ezelî ve ebedî (başlangıçsız ve sonsuz) olduğunu ileri sürenlerdir ![]() ![]() 2- Tabîiyyûn (Natüralistler): Gazzâlî'ye göre bunları da inkârcı (zındık) saymak gerekir ![]() ![]() 3- İlâhiyyun: Gazâlî'ye göre bu gurubun da iman esaslarına uygun bulunan yönlerinin yanında, imanla uyuşmayan tarafları da vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) Bâtinîler: Gazzâlî'nin ehl-i sünnet inancı karşısında değerlendirdiği ve reddettiği diğer bir grup da, kendi döneminde İslâm akidesi için büyük tehlike teşkil eden bâtinîlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî zamanında Hasan Sabbah gizli bir teşkilat kurup, etrafındaki fedâilerle dehşet saçarı hareketlere girişmişti, kendini de ma'sum (hata etmez ve günahsız) İmam diye tanıtmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() d) Mutasavvife: Tasavvuf ehli Gazzâlî, yukarda sözü edilen üç zümreyi İslâm dini karşısında tenkit ettikten sonra, derinlemesine sûfileri tenkid eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kalp, Allah hakkındaki bilginin doğduğu yerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî bu fikirleriyle, soyut düşünce ve mantığa karşı, yaşanmış tecrübeyi ve zevki koyarak, bunu hakikate ulaştıran bir yol olarak görmüştü ![]() ![]() Görüldüğü gibi Gazzâlî, sûfîlerin zevk ve dînî tecrübe metotlarını benimser, fakat burada yanlış bir hükme varanları da tenkit eder, meselâ; Allah ile birleştiğini, ona hulûl ettiğini, dînî cezbe ve istiğrak (ekstaz) halinde, kendilerini her türlü dînî emrin üstüne çıkmış diye kabul eden bazı sûfilerin bulunduğunu, oysa, bu gibi durumlarına dine tamamen aykırı şeyler olduğunu söyler (Gazzâlî el-Munkız, s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin üzerinde durduğu çok önemli kavramlardan biri de Akıl kavramı ve aklın din ile olan ilişkisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akıl ile Nakil (nass) ilişkisinde yorum (te'vil) yapanın durumunu da Gazzâlî şöyle tesbit eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin yaşadığı dönemin dinî bakımdan olduğu gibi siyasî bakımdan da önemli olduğunu biliyoruz, o, siyasetle ilgili düşüncelerini et-Tibri'l-Mesbuk fi Nasaihi'l-Mülûk, el-Munkız, ihya, Kimyay'ı-Saadet, el-İktisad fi'l-İ'tikad gibi eserlerinde ilgisi oldukça belirtmiştir ![]() ![]() Gazzâlî'ye göre siyaset, insanı iyi yola yönlendiren bir ilim olan ahlâkın yanında yer alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî, insanın tek başına yaşayamayacağı yani daima hem cinsine muhtaç olduğu ilkesinden hareketle islamî yönetimi yani devletin gerekliliğini belirtir ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî, İslam devlet başkanlığı için altısı yaratılıştan, dördü müktesep on özelliğin bulunması gerektiğini belirtir ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî'nin düşünce sisteminin orjinal kabul edilen yönlerinden biri de, kendisinin bu konuda batılı filozoflarla karşılaştırılmasına gerek duyulan sebeplilik (nedensellik) meselesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eserleri ortaçağda Lâtinceye çevrilen Gazzâlî, el-Gazel adıyla meşhur olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#185 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGECE İBADETİ Daha çok "gece namazı" veya "teheccüd namazı" olarak bilinen ve çok fazla sevabı nedeniyle Resulullah tarafından müslümanların özendirildiği, en sahih rivâyetlere göre gecenin ikinci yarısında uykudan kalkılarak on iki rekât olarak kılınan nafile namazı ![]() Kur'an-ı Kerîm'in Müzzemil suresinin baş tarafında: "Ey o örtünen, kalk gece, ancak birazında: Yarısı, yahut eksilt ondan biraz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gece namazının fazileti konusunda alimler çok söz etmiş ve müminleri bu namaza teşvik etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GELENEK Bir toplulukta zaman içinde meydana gelen ve toplum içerisinde kabul gören maddî ve manevî husus ve alışkanlıklar ![]() ![]() ![]() ![]() Gelenek veya âdetler, eskiden devralınan ve toplum hayatının çeşitli yönlerinde yerleşen iş ve davranış tarzlarıdır ![]() ![]() ![]() Eski asırlarda örf ve âdetlerin büyük rolü vardı ![]() ![]() ![]() Örf ve âdet, temel ve önemli bir şey ile ortaya çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() Örf, İslâm hukukunda ikinci derecede fer'î bir hüküm kaynağı olarak kabul edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm alimleri örf ve âdeti; "Akl-ı selîmin üzerinde ittifak ettiği ve halkın devam edegeldiği şeylerdir ki, birçok kere tekrar olunur" şeklinde tarif etmişlerdir ![]() ![]() ![]() Örf fıkhî manada umumî ve hususî olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, yerleştiği dönemlerde insanlar arasında iyi olarak bilinmiş ve teâmül hâline gelmiş olan bazı örf ve âdetleri olduğu hal üzere bırakmış ve böylece örf, âdet ve teâmül İslâm hukukunun önemli kaynaklarından birisini teşkil etmiştir (Osman Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, İstanbul 1973, s ![]() ![]() Batı literatüründe gelenek "toplumda değerler ve kurumların en ağır değişen ve eski toplumlarla yaşayan toplumların arasında bir bağ oluşturan sosyal miras" olarak geçer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batı düşüncesinde genel kabul gören bir düşünüş olarak sosyal değerlerde sürekli "değişim" vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu açıklama tarzı, gelenekselliğin mutlaka yanlış ve hatalı olduğundan kaynaklanan bir "anlayış biçimi"yle ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın eksik anlaşıldığı dönemlerde, müslümanlar tek taraflı mistik bir ruha yönelmiş ve dünyayı terketme bir erdem kabul ![]() ![]() ![]() ![]() İşte İslâmî bakış tarzının kayboluşu sonucu, müslüman toplumlar sapmanın bir çeşidi olan İslâm dışı geleneklerin ağına düşmektedirler ![]() GIBTA Kişinin başkasında bulunan nimetin yok olmasını temenni etmeyerek aynı nimetin kendisinde de olmasını arzu etmesi ![]() Gıpta; bir nevi imrenmek olup İslâmî açıdan sakıncalı olmadığı gibi kıskançlık da değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlim, zenginlik, yardım vb ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() Yalnız düşman devletinin elinde bulunan, gelişmiş teknolojiyle araçlar kitlelere zarar veriyorsa, onun yok olmasını istemek zarar vermez ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() a) Allah, bir adama mal ve ilim verir ![]() ![]() b) Birine ilim verir, mal vermez ![]() ![]() ![]() c) Birine mal verir, ilim vermez ![]() ![]() d) Birine de ne ilim, ne mal verilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Hadis-i Şerif'ten anlaşıldığı gibi teknimete sahip kimse buna sahip olamayan kimsenin ona sırf hizmet için gıbta etmesinde bir sakınca yoktur ![]() ![]() "Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilinçli müslüman, insanların hayırlılarına gıbta eder, ins ve cin şeytanlarından kötülüklerden uzaklaşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalnız iki şeye gıbta edilir: Biri Allah'ın mal verip hak yolda harcamaya muvaffak kıldığı kişi; diğeri de Allah'ın kendisine ilim verip de onunla amel eden ve bunları başkalarına öğreten kimse ![]() ![]() GIYBET Bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir söz söylemek, çekiştirmek; meydanda olmama, kaybolma hâli ![]() Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir ![]() ![]() Gıybet, insan veya insanla ilgili birtakım şeyler üzerinde olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an ve Sünnet, gıybeti yasaklamıştır: "Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın ![]() ![]() ![]() Başkalarına kardeşinin ayıplarını anlatmak onun hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek demek olduğundan, ancak dil ile söylemek haram olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - "Her kim gıyabında kardeşinin kusurlarını söyletmezse, kıyâmet gününde Allah da onun kusurlarını örtmeyi tekeffül eder" (İbn Ebi'd-Dünya) ![]() - "Ey kalbiyle değil, sadece diliyle iman edenler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız, ayıplarını araştırmayınız ![]() ![]() ![]() İslam dininde kardeşlik olgusunun, "Müminler ancak kardeştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gıybetin sebepleri: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gıybetten korunmak için kişinin öncelikle kendi kusurlarıyla uğraşması gerekir ![]() 1) Haksızlık karşısında: "Hak sahibinin söz hakkı vardır" (Buhârî, Müslim) ![]() 2) Fetva istemede: Utbe kızı Hind, Resulullah'a gelerek kocası Ebû Süfyan'ı cimriliğiyle, çok az nafaka bırakmasıyla çekiştirmiş ve kocasının malından haberi olmadan alıp alamayacağını sormuştu ![]() ![]() 3) Bir kimseyi kötülükten menetmek: 4) Kişiyi meşhur olan lakabıyla anmak ![]() 5) Kişinin fısk-u fücûrunu alenen yapması, yaptıklarından dolayı gurur duyması, yaptıklarının söylenmesinden dolayı üzüntü duymamasıdır ![]() ![]() Gıybetçinin günâhtan kurtulması için pişmanlık duyması, tövbe etmesi, gıybetini yaptığı kimse ile helâlleşmesi gerekir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#186 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGULÜL Savaş ganimeti ve bunlara benzer şeylerde hıyanet etmek; esir veya tutukluya kelepçe ve bukağı vurmak; doğruyu görmemek; suyun ağaçların arasından akması ![]() ![]() Gulül, bir İslâm hukuku terimi olarak; savaş ganimetlerinden çalmak, aşırmak ve taksimden önce ganimet mallarından birşey almak anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir peygamberin ganimet malına hıyanet etmesi düşünülemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek ganimette ve gerekse başkasına ait mallarda yolsuzluk yapmayı yasaklayan birçok hadis vardır: "Allah nezdinde, hıyanetin en büyüğü, iki arazi veya ev komşusundan birisinin, diğerine ait bir arşın toprağı kendi zimmetine geçirmesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#187 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGULÜVV Bir şeyde aşmak ![]() ![]() İslâm hukuku, alış-verişte kârı yasaklamadığı gibi, onun için bir sınır da koymamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu delillerden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahlâkın yüksek olduğu Asr-ı saadette fiyatlara müdahaleyi gerektirecek bir ekonomik dengesizlik olmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Satıcıyı fiyat belirlemesinde tamamen serbest bırakıp, onu devlet kontrolünün dışında saymak da toplumun zulüm ve haksızlığa uğramasına yol açar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#188 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGÜMÜŞ YÜZÜK Erkeklerin gümüş yüzük takınması icmâ ile caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine İbn Ömer (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber efendimiz, gümüş yüzüğü aynı zamanda mühür olarak kullanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ulemâ, Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hattabî, gümüş yüzük takmanın erkeklere ait bir prensip olduğunu dolayısıyla bana takmanın kadınlar için mekruh olduğunu söylemişse de, Nevevî bunu kabul etmemiş ve "Hattâbî'nin söylediği zayıf veya bâtıldır, aslı yoktur, doğrusu kadının gümüş yüzük takmasında kerâhet olmamasıdır" demiştir (Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 457) Bu konuda fıkıh kitaplarındaki açıklama genellikle şöyledir: Kadın ve erkeklerin gümüş yüzük takmaları caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hulefâ-i Râşidînin de gümüş yüzükleri vardı ve üzerindeki yazılar şöyle idi: Hz ![]() ![]() ![]() Mülk Allah'a aittir ![]() İmam Ebû Hanife'nin yüzüğünde ise: Ya hayrı (iyiyi) konuş veya sus; İmam Ebû Yusuf'unkinde: Kendi hissiyle hareket eden pişmanlık duyar; İmam Muhammed'inkinde: Sabreden başarıya ulaşır; Sabreden derviş muradına ermiş ibareleri yazılıydı (bk ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#189 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGANİMET Daru'l-Harb*de yaşayan gayr-i müslim (kâfir)lerle yapılan savaş esnasında veya savaşan iki ordunun karşılaşmaları sırasında gazilerin kuvveti ile düşmandan alınan mal ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah'ın onlardan Peygamber'ine verdiği fey'e gelince, siz bunun üzerine ne ata, ne deveye binip koşmadınız ![]() ![]() ![]() "Allah'ın, o kent halkından, Resulune verdiği ganimetler Allah'a, Resule, ve ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, (yolda kalmış) yolcuya aittir ![]() ![]() ![]() "(Bilhassa o fey'), hicret eden fakirlere aittir ![]() ![]() ![]() ![]() "Sana savaş ganimetlerinden sorarlar; de ki: Ganimetler, Allah'ın ve Resulunundur ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin ![]() ![]() ![]() ![]() Vaktiyle müslümanlar tarafından fethedilerek ya mücâhidlere veya diğer müslümanlara, mülk olarak verilen arazilerin (Arap yarımadası ve Basra arazisi gibi) mahsullerinden öşür (onda bir, yahut yirmide bir hisse) adıyla alınan vergi ile tüccardan alınan gümrük vergisi İslâm devletinin önemli bir geliri idi ![]() ![]() Müslümanlar tarafından zorla zapt ve fethedildiği halde müslüman olmayan eski sahibinin elinde bırakılan veya hariçten gayr-i müslim vatandaşlara mülk olarak verilen yahut sulh ile fethedilip de bir vergi karşılığında gayr-i müslim halka terk olunan arazilerden alınan haraç (adı altında alınan vergi), İslâm ülkesinde yaşayan gayr-i müslimlerden, korunma karşılığı alınan cizye, yabancılardan alınan hediyeler ve harpsiz olarak elde edilen sulh bedelleri de İslâm devletinin gelirlerindendir ![]() ![]() ![]() Vâris bırakmadan ölenlerin malları, velisi bulunmayan maktullerin kan bedelleri, sahibi bulunmayan yitik mallar, sahibi bilinmeyen terk edilmiş çocukların ve velisi olmayan fakir çocukların nafakalarına, tedavi ücretlerine, techiz ve tekfinlerine, hastahanelere sarf edilirdi ![]() Ganîmetlerin Taksimi: Halkına karşı savaş açılan bir ülke, ya sulh yoluyla, ya da savaşmak suretiyle zorla fethedilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Araziyi eski sahipleri elinde bırakır, kendilerine diğer ganimet mallarından barınabilecekleri miktarda mal verir ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Fethettiği bölge ahâlisini oradan çıkarır, yerlerine hariçten getirilen gayr-i müslimler yerleştirilir ![]() ![]() 3) O belde ahâlisi kendi istekleriyle müslüman oldukları takdirde, arazileri kendilerine bırakılır veya o arazi ganimetler (ganimeti hak eden muhâripler) arasında taksim edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Bir kısmı gaziler arasında taksim edilir, diğer kısmı da hazine masraflarına karşılık devlet için alıkonulur ![]() ![]() 5) Herhangi bir taksimat yapılmaksızın bütün arazi, müslümanlar adına devlet tarafından muhâfaza edilir ![]() ![]() İmam Mâlik'e göre savaşarak fethedilen araziler, gânimler arasında taksim edilmez; devlet tarafından vakıf olarak muhâfaza edilir ![]() ![]() İmam Şâfiî'ye göre böyle araziler diğer ganimetler gibi beş kısma ayrılır ![]() ![]() Hanefi mezhebine göre gaziler arasında taksimatı yapılmasına karar verilen araziler, diğer ganimet malları oranına göre taksim edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bizzat harbe katılanlar hisse aldığı gibi bunlara yardım için hazır bulunan erler, savaş sahasında bulundukları halde hastalık ve benzeri özür nedeniyle savaşa katılmamış olanlarla, ganimet malları henüz İslâm yurduna getirilmeden evvel vefat eden muhâriplerle cihada yardım eden kadınlara, çocuklara, kölelere, zimmîlere ganimetten, gazilerin paylarından daha az bir miktar verilir ![]() ![]() ![]() Ganimet mallarını taksim edene "sahibi mekasım, emîri kısmet" denir ![]() ![]() Bu taksim, veliyyü'l-emr'in izni olmadıkça yapılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enfâl suresinin kırk birinci ayetinde de belirtilen Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaş esirleri hakkında yapılacak işlem: Savaş neticesinde elde edilen esirler hakkında veliyyü'1-emr serbesttir ![]() ![]() ![]() Evzâî, Hasan İbn Muhammed et-Temîmî, Hasan el-Basrî, Hammâd b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düşmandan alınan esirler hakkında köleleştirme kararı verilince bunların (diğer ganimet malları gibi) beşte biri devlet bütçesine âit olarak ayrılır, geriye kalanı gânimetler arasında paylarına göre taksim edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Şâfiî hariç, diğer mezhebler de aynı görüştedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin" (el-Enfâl, 8/69) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GARÂMET Zarar, ziyan, alış-verişte zarar etmek, zimmetinde olup da edası gereken şeyi ödemek anlamında bir İslâm hukuku terimi ![]() İslâm'da bir kimse malını, kâr ekleyerek satabileceği gibi, hiç kârsız, hatta zararına da satabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kârın meşrû olması, riziko yüzündendir ![]() ![]() Garâmetin bir diğer anlamı; borçlu olmadığı halde başkasının borcunu yüklenme, tazmin sorumluluğunu üzerine almadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Emanet mal, kullanmakla telef olsa, yine tamir edilmesi gerekir ![]() Emanet malla yola çıkmak: Eğer, yol güvenli olur ve hal sahibi de yasak koymamışsa yolculukta emaneti yanına alabilir: Bu taktirde teleften sorumlu tutulmaz ![]() Emaneti inkâr veya kendi malına, ayrılmayacak şekilde karıştırması hâlinde tazmin yükümlülüğü olur (es-Serahsî, el-Mebsût, IX, 110, 116 vd ![]() ![]() Başkasına kullanması için emanet (âriyet) bırakılan malın telef olması hâlinde de yukarıdakilere benzer sebeplerle tazmin (garâmet) sorumluluğu doğar (el-Kâsânî, a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GARÂNÎK OLAYI Hz ![]() ![]() İslâm düşmanlarının sinsi birtakım faaliyetlerle müslümanların akîdelerini bozmak, inançlarını sarsmak, İslâm esasları üzerinde birtakım şüphe ve tereddütler meydana getirmek niyetiyle uydurdukları rivâyetlerden birisi olan Garânîk kıssası, ilk dönem İslâm alimlerinden birçoğunun izlediği "kendilerine ulaşan tüm rivâyetleri tenkid süzgecinden geçirmeksizin olduğu gibi aktarma ve meselenin tenkidini ilinî yeterliliğe sahip okuyucuya bırakma metodu sebebiyle, aslında uydurma olmasına rağmen bazı İslam tarihi ve tefsir kaynaklarında yeralır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temelde bu anlatım tarzını ve Garânîk olayının vukû bulduğunu kabullenen bazı yazarlar bu rivâyeti; "Garânîk sözünün geçtiği cümleyi söyleyen, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak gerek geçmiş dönemlerin, gerekse asrımızın tahkik ehli âlimleri, bu rivâyeti çeşitli yönleriyle inceden inceye tetkik etmişler ve birçok noktadan tamamen asılsız, uydurma bir rivayet olduğunu ortaya koymuşlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Garânîk rivayetini kitabında ilk nakleden müellif, h ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu halde Garânîk rivayeti, tamamıyla asılsız olup İslâm'ın daha ilk asırlarında İslâm düşmanı zındıklar tarafından uydurulmuş, günümüze gelinceye kadar çeşitli asırlarda İslâm'a muhalif belli çevrelerce bir koz olarak kullanılmış, günümüzde de İslâm düşmanı garazkâr müsteşrikler tarafından zaman zaman tekrar ortaya atılarak bu vesile ile İslâm'a karşı saldırılarda bulunulmuştur ![]() Şu halde Habeşistan'daki müslümanların Mekke'ye geri dönmelerinin sebebi, sözde Garânîk olayı değil; bu yıllarda Hz ![]() ![]() ![]() Necm suresinin Kâbe yanında Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bibliyografya: 1) Aksekili Ahmed Hamdi, "Hâtemü'l-Enbiyâ Hakkında En Çirkin Bir İsnâdın Reddiyesi " İstanbul 1338 ![]() 2) İsmail Cerrahoğlu, "Garânîk Meselesinin İstismarcıları" ; A ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Hüseyin Hatemî, Şeytan Rivâyetleri, İstanbul 1989 ![]() 4) Sabri Hizmetli, "Garânîk Meselesi Üzerine", İslâmî Araştırmalar Dergisi, Ankara 1989, sayı: 9, s ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#190 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGARİB HADİS Senedinin bir veya birkaç tabakasında râvî adedi bire düşen hadis ![]() Istılahta; Sikalardan, zayıf râvilerle beraber sadece bir sikanın rivayet etmesi, herkes bir hadisi aynı şekilde rivayet ederken bir râvinin biraz farklı rivayet etmesinden dolayı hususilik arzeden hadis ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Metniyle, Garib; içindeki râvileri birbirlerinden rivâyetle meşhur bir sened olmakla beraber metni yalnız bu senedle nakledilmiş olan hadis ![]() Bir hadis ilk tabakalarda garib olup sonraki tabakalarda bir çok râviler tarafından rivâyet edilip meşhur olursa bu çeşit hadislerce de Garib meşhur hadisler denilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hikâme'den Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() Hadis metinlerinde az kullanılan, anlaşılması güç kelimeleri, ifade etmek için de "garibu'l-hadîs, terimi kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Hadisçiler hadislerin isnâd ve metinlerinin garib olanlarının aranmasını hoş karşılamamışlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Garib hadisler Ahad haberlerin kısımlarındandır ![]() ![]() ![]() ![]() Haber-i âhâdın hüccet olamayacağına ilk olarak Mu'tezile bilginleri öne sürmüşlerdir ![]() ![]() "Biz adil bir kimsenin haberinin hüccet olarak kullanılabileceğini kabul etmiyoruz" ![]() ![]() Âhâd haberin hüccet olup olmayacağı konusu ve hüccet olmasının şartları müctehid imamlar arasında ihtilaflıdır ![]() Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta haberin geliş şekil veya adlandırılışı değil, onun sahih olup olmadığıdır ![]() ![]() GÂSIB Başkasının mülkiyetinde olan birşeyi haksız yere ve göz göre göre kendi mülkiyetine geçiren kimse anlamında bir fıkıh terimi ![]() ![]() Gasp, Kur'an, sünnet ve icmâ ile yasaklanmıştır ![]() ![]() ![]() Hadîs-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: "Kendi rızası olmadıkça bir müslümanın malı başkasına helâl olmaz" (Ahmed b ![]() ![]() Hırsızlığın gasbdan farkı, gizli yapılmasıdır ![]() ![]() Gâsıb kişi gasbettiği malı, o mala verdiği zararları ve sözkonusu malı mülkiyetinde bulundurduğu müddet içerisinde o malın sağladığı gelir ve kazancı asıl hak sahibine geri vermekle mükelleftir ![]() ![]() ![]() Başkasına ait olan birşeyi alanın gâsıb sayılabilmesi için gasbedilen şeyin mütekavvim mal olması gerekir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#191 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGÂŞİYE SÛRESİ Kuran-ı Kerim'in seksensekizinci suresi Mekkî olup yirmialtı ayettir ![]() ![]() ![]() Gâşiye, "bütün yönleriyle hata eden şey anlamındadır ve burada kıyamet karşılığında kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() Gâşiye suresi, ilk inen surelerdendir ![]() ![]() ![]() "Yüzler var ki o gün korku içindedir, eğilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cehennem ehlinin durumu bu ayetlerle tasvir edildikten sonra sıra cennet ehlinin durumunu anlatmaya gelir: Kur'an'ın anlatım metodu böyledir ![]() ![]() Cennet ehlinin durumu ise şöyle anlatılır: "Yüzler de var ki o gün nimet içinde mutlu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cehennemliklerin durumlarıyla cennetliklerin durumlarının anlatıldığı şekilde gerçekleşmesi için, bunları söyleyenin böyle bir şeyi yerine getirebilecek kudrete sahip olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Hakikatler, gözler önüne böyle serilir ![]() ![]() "(Ey Muhammed), sen öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin; onların üzerinde zorlayıcı değilsin ![]() ![]() ![]() ![]() Art niyetli kimseler, bu son ayetlerde anlatılanlardan hareketle Kur'an ve hadislerde emredilen dünyevî emir ve cezaların bir öneminin olmadığını ileri sürerek İslâm dininin dünyevî emirlerinin bulunmadığını; ceza ve mükâfatın sadece ahirette olacağını ileri sürerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#192 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGASL, GASL-I MEYYİT Yıkama, temizleme; müslüman ölüyü yıkama anlamında bir fıkıh terimi ![]() Ölünün yıkanması dirilere farz-ı kifâyedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıkama işlemi sırasında güzel koku kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaş alanında şehid olmamış her ölünün yıkanılması farzdır ![]() ![]() ![]() Şehidler yıkanmaz, kanlarıyla gömülürler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gassâl (yıkayıcı)'ın emin, sâlih, güvenilir olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Esas alarak erkek erkeği, kadın kadını yıkar ![]() Ölünün yıkandıktan sonra secde yerlerine kâfur sürülür ![]() ![]() Su bulunmazsa ölüye teyemmüm yaptırılır ![]() ![]() İcmâa göre kadınlar, çocukları yıkayabilirler ![]() Yine sünnete göre, ölünün tütsülenmesi ve yıkanma sayısı tek olmalıdır; bir, üç, beş gibi ![]() Bir yerde tek yıkayıcı varsa onun ücret istemesi caiz olmaz (Mehmet Zihni, Nimet-i İslâm, 422) ![]() Ölünün techiz ve defni süratle yapılmalıdır ![]() ![]() ![]() GAYR-İ MÜSLİM Müslüman olmayan, İslâm'ın dışında başka bir dine mensup kişi ![]() İnsanlar inanç bakımından iki gruba ayrılır: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm ülkesinde bulunan gayr-i müslimlerle müslümanlar arasında birçok münâsebetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Mekke'nin fethinden önce yapılan akitler sürekli olmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gayr-i 'müslimlerden bazılarıyla zimmet akdi yapılamaz; mürtedlerle bu akdin yapılması mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Gayr-i müslimler şu yollardan biriyle İslâm tebaasına girer ve zımmî olurlar: İzinle İslam ülkesine girdikten sonra bu ülkeden haraç arazisi satın alanlar ve bu araziyi işletenler; ikamet izni bittiği halde ülkeyi terketmeyenler; evlenerek erkeğin tebaasına katılan kadın (Kadın, ikamet vb ![]() ![]() ![]() İslâm ülkesi tebaasına giren bir zımmînin tebaalığını kaybetmesi için şu suçları işlemesi gerekmektedir: Müslüman bir kadınla zinâ etmek; müslümanlara savaş açmak; müslümanların inançlarını ifsat etmeye kalkışmak; devlet düzenine karşı çıkmak; cizye vermemek ![]() Zımmîler devlet başkanı, ordu komutanı ve hâkim olamazlar ![]() ![]() ![]() İslâm tebaasına giren Zimmîlere seyahat, ikamet, din ve vicdan hürriyetiyle birlikte eğitim, çalışma, sosyal ve kamu hizmetlerinden yararlanma hakkı da verilmiştir ![]() Zımmîlerin İslâm devletine karşı bazı yükümlülükleri vardır; bunlar, malî ve diğer yükümlülükler olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devletin koruma görevini yerine getirememesi, zımmînin müslümanlarla birlikte ülke savunmasına katılması, cizye ödemeyi engelleyen durumların ortaya çıkması, ölüm hâli ve zımmînin müslüman olması gibi hallerde cizye borcu düşer ![]() Harac, ictihad yoluyla alınan bir vergidir ![]() ![]() ![]() Gayr-i müslimler, müslümanları kendi dinlerine davet edemezler; müslümanları küçük düşürücü davranışlarda bulunamazlar; kılık ve kıyafetleri yönüyle müslümanları taklid edemezler; yasaklanan fiilleri işleyemezler; haram olan şeyleri müslümanlara satamazlar ![]() Müslümanlarla ilişki içinde bulunan gayr-i müslimlerin diğer bir grubuna da "müste'men" adı verilir; "güven içinde olan, emân verilen, güvenliğe kavuşan" anlamlarını ifade eder ![]() ![]() Kur'an'da "Eğer müşriklerden biri emân dileyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki, Allah'ın sözünü işitsin; sonra onu güven içinde bulunacağı yere ulaştır" (et-Tevbe, 9/6) ayeti bu konuya delil teşkil etmektedir ![]() Müste'menler dört sınıfa ayrılmaktadırlar: Elçiler, tüccarlar, ilim tahsilinde bulunanlar, ziyaret ve gezmek amacıyla gelenler ![]() Emânın nasıl, kimlere ve kimler tarafından verildiğini şöylece özetleriz: 1- Özel emân: Bir kişiye veya küçük bir gruba verilen emândır ![]() ![]() ![]() 2- Genel emân: Büyük bir topluluğa, yerleşim bölgesine verilen emândır ![]() ![]() 3- Örf ve âdete göre verilen emân: Bunlar,' kendilerine emân verilmediği halde emân verilmiş olanlardır ![]() ![]() ![]() 4- Antlaşmadan doğan emân: Antlaşma yoluyla elde edilen emândır ![]() 5- Yakınlık yoluyla emân: Bir şahsa verilen emân onun çocuklarını da içine alır ![]() Emânın sona ermesi müste'menin İslâm ülkesinden çıkıp harp ülkesine girmesiyle başlar ![]() ![]() Hanefîlere göre, müste'menlere Allah hakkından ve kamu haklarından dolayı ceza verilmez ![]() ![]() ![]() Müslümanların veya gayr-i müslimlerin hayata karşı işledikleri suçlarda suç işleyenin durumu göz önüne alınır ![]() ![]() ![]() ![]() Evliliklerde din olgusu önemli bir meseledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i kitabın yiyecekleri müslümanlar için helâldir ![]() ![]() ![]() GAZA Kâfirler üzerine yapılan askerî sefer ![]() Gaza kelimesi lügat itibariyle Arapça'da "gazv" kökünden türetilmiştir ![]() ![]() ![]() Bir İslâm tarihi tabiri olarak "gazve" kelimesi ise biraz daha özel bir anlam ifade eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kelimenin taşıdığı bu lügat manası bakımından Peygamber Efendimizden sonraki dönemlerde müslümanların kâfirlere karşı yaptıkları savaşlara da "gazve", savaşma işine ise "gaza" denilmiştir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#193 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükFÜTÛVVET Delikanlılık, yiğitlik anlamında Kur'anî bir terim ![]() ![]() Ashab-ı kehf'in anlattığı kıssada Allahu Teâlâ mağaraya sığınan insanların genç, yiğitler olduğunu belirtmektedir: "Gerçekten bunlar rablerine iman eden genç yiğitlerdi" (el-Kehf 18/13) ![]() "imanlı gençler" olması İslâm'ın gençliğe verdiği önemin en güzel delilidir ![]() ![]() ![]() ![]() Fütüvvet terimi Selçuklular döneminde kurulan Anadolu esnaf teşkilatı için kullanılmıştır (Geniş bilgi için bk ![]() ![]() GABN Alış-verişte aldatmak, eksik vermek, saklamak, gizlemek, farkına varmamak gibi anlamlara gelen bir İslâm hukuku terimi ![]() Gabn alış-verişlerde, normal kıymetin üstünde veya altında olmak üzere bedeller arasında eşitsizliğin bulunmasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Birbirinizin mallarınızı haram sebeplerle yemeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gabn; fâhiş (çok aldatma) ve yesîr (az aldatma) olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meselâ on liraya alınmış olan bir mala, bilirkişilerden birisi beş diğeri altı, başka birisi de yedi lira fiyat biçse ve on lira fiyat biçen olmasa, fâhiş gabn meydana gelmiş olur ![]() ![]() Belh fakîhlerinden Nusayr b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yesîr gabnin satım akdine bir etkisi olmaz ve akdi feshetmeye imkân vermez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Serveti borcunu karşılamayan borçlunun tasarrufu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Ölüm hastasının tasarrufu ![]() ![]() ![]() c) Vasînin, yetimin bir malını kendi oğlu veya karısı gibi lehine şahitlik yapması caiz olmayan kimselere yesîr gabnle satması hâlinde akit bozulur ![]() Fâhiş gabn ise, âkidin rızasına etkili olur ve onu ortadan kaldırır ![]() ![]() Hanefilere göre, fâhiş gabnin satım akdini feshe sebep olması için hile (tağrîr) ile birlikte bulunması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Hanefiler üç durumda aldatma olmasa bile fâhiş gabn hâli gerçekleşince akdi feshetmeyi caiz görürler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanbelîlere göre aldatma olsun veya olmasın fâhiş gabn hâli varsa şu üç durumda aldatılan satım akdini feshedebilir ![]() a) Şehre mal getirenleri yolda karşılama ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Hileli açık arttırma (neceş), satışa arzedilen malın fiyatım arttırmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) Satıcıya fiyat konusunda güvenen kimse (müstersil) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şâfiîlere göre fâhiş gabnin satım akdine bir etkisi bulunmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hanîfe'ye göre alış-veriş için mutlak vekil kılınan kimse; müvekkilinin malını fâhiş veya yesîr gabnle yahut benzer fiyatıyla; kısaca kendisinin uygun gördüğü bir fiyatla, yahut şart muhayyerliği ile satabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Mâlik (Ö 179/795)'e göre, fâhiş gabn terimiyle ifade edilen çok aldanma, malın kıymetinin üçte biri ile sınırlandırılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunun gabn ve tağrir (hile) konusunda açık ve kesin bir sınır getirmeyişinin amacı, nisbetlerin tesbitini beldelerin örflerine bırakmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'da, fâhiş fiyatla satın alınan mal elden çıksa, tüketilse veya malda geri vermeye engel bir eksiklik meydana gelse artık fesih hakkı kullanılarak satım akdi bozulmaz (Ali Haydar, a ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#194 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGABN-İ FÂHİŞ Alış-verişte büyük aldatma anlamında kullanılan bir İslâm hukuku terimi ![]() ![]() ![]() Gabn, "gabn-i fâhiş" ve "gabn-i yesîr" olmak üzere iki çeşittir ![]() "olağan ve basit aldanmayı" ifade eder ![]() ![]() ![]() Hanefi ekolünde, en genel tarifiyle gabn-i fâhiş; "herhangi bir malı, o malın fiyatı hakkında, bilirkişilerin tesbit ettiği tahmini fiyattan oldukça fazla bir fiyatla satma ya da satın alma durumu"; gabn-i yesîr ise, "bir malı, bilirkişilerin tahmin sınırları içerisinde kalan bir fiyatla satma ya da satın alma durumudur ![]() ![]() Şâfiî ekolünde ise, gabn-i fâhiş; bir malın, kendine denk bir malın fiyatından (semen-i misil) daha fazla bir fiyata satın alınması durumunda sözkonusu olur ![]() ![]() Mâlikî ekolünde de, gabn-i fâhişin ölçüsü, genelde aldanmanın, malın değerinin üçte biri nisbetinde veya bundan daha fazla olması olarak tesbit etmiştir (İbn Cüzey, el-Kavânînu'l-Fıkhiyye, Beyrut (t ![]() ![]() ![]() ![]() Mecelle'de gabn-i fâhişin ölçüsü malların çeşidine göre ayarlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Gab-i fâhişin akitlerin sıhhatine etkisine gelince; İslâm hukukunda kâr yasaklanmadığı için, hukukî ehliyete sahip kişilerin yaptıkları karşılıklı borç yükleyen (muâvazalı) akitlerde, akdi yapan kişilerin (taraflar) elde ettikleri yararların farklı olması, genel anlamda meşrû görülmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak, akdin taraflarından biri diğerini aldatmak suretiyle, alım-satımda gabn-i fâhiş sözkonusu olursa aldanan taraf (mağbûn) alım-satımı feshetme hakkına sahiptir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#195 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükGABN-İ YESÎR Alış-verişte basit bir aldatma anlamında kullanılan bir İslâm hukuku terimi ![]() Gabn; aldatmak, aşırı yararlanmak ve bir şeyin miktarını eksiltmek gibi anlamlara gelir ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda, alış-verişte kâr yasaklanmadığı gibi ona bir sınır da konulmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefîler bir malın piyasa fiyatını veya piyasadaki kıymetini ölçü alarak gabni belirlemeye çalışmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() Belh fakîhlerinden Nusayr b ![]() ![]() ![]() İşte yukarıda belirtilen nisbetlere varmayan aldanmalar az aldanma (gabn-i yesîr) sayılır ve bunun akde etkisi olmaz ![]() ![]() Ancak paranın sık sık değer kaybettiği, eşya fiyatlarının yükseldiği ekonomilerde yukarıda belirtilen gabn miktarı önemini kaybedebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|