|
|
Konu Araçları |
edebiyatı, halk, islamlıktan, or islamiyetten, sonraki, türk, önceki |
Halk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk Edebiyatı |
03-02-2018 | #1 |
Şengül Şirin
|
Halk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk EdebiyatıHalk Edebiyatı /islamiyetten Önceki Türk Halk Edebiyatı / İslamlıktan Sonraki Türk Halk Edebiyatı HALK EDEBİYATI ; AlmVolksliteratur ( f)FrLitterature ( f),Populaire, İngfolk literatureTürk ulusları ( boyları) içinde,sözlü olarak manzum ve mensur bir şekilde yaşayıp gelen, zamanla yazıya geçirilen ,anonim ve ferdi olmak üzere çeşitli sahalarda görülegelen, yüksek zümre edebiyatı dışında kalan edebiyat Bir milletin fertleri bütün olarak halkı meydana getirdiğine göre, Türk edebiyatı da halk içinde bütünlük teşkil ederDaha çok dil yönünden ayrılık ele alınarak yüksek zümrenin meydana getirdiği edebiyat, halk edebiyatı dışında gibi görünürse de gerçekte bu edebiyatın yazıya geçirilmesi " divan" kelimesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur Divan, yazılmış defter manasına geldiğine göre, klasik edebiyatımızdaki şair ve yazarlar için kullanılması gayet tabidirÜstelik halk zevkinin pekçok akisleri yazılı edebiyatımızda mevcuttuTanzimattan sonra görülen Halk Edebiyatı tabiri ile millet içinde sözlü olarak sürüp gelen bir edebiyat kasdedilmiş ve her millette olduğu gibi, bizde de bu mahsulün toplanması yoluna gidilmiştiWilhelm Radloff, İgnace Kunoş, Paul Sebillat, Von Gennep , Edmond Saussey gibi araştırıcılar sayesinde bu mahsüller toplandı ve Litteratüre Populaire, yani "Halk Edebiyatı" olarak adlandırıldıBunları, aynı isim altında araştırma yapan başka ilim adamları takib etti Türk Milleti, tarihin kaydedemediği kadar eski zamanlardan beri millet hayatı yaşadı, çeşitli medeniyet dairelerine girdi ve kendi tarihini yazarak ilk metinlerini daha sekizinci yüzyılda ortaya koyduAyrıca yazıya geçmeden önce yazılı edebiyattan sonra, mili-sözlü bir edebiyat devam ettiHangi medeniyet dairesine girerse girsin, bazı değişikliklerle milli ve sözlülük vasfını birlikte günümüze getirmesini bildi İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK HALK EDEBİYATI Türk halk edebiyatı, İslamiyetten önce ve sonra olmak üzere ikiye ayrılmıştırİslamiyetten önceki edebiyatımız daha çok destanlar devri mahsulleri ( ürünleri) olarak görüldüBu devir edebiyatı musikiyle birlikte yürüdüKamlar ve baksı ( bahşı) ların mühim bir yeri vardı Hemen her Türk topluluğu ( ulusu) kam ve baskıların ilahi bir kaynaktan geldiği inancıydaydıBu bakımdan her türlü ayinde kamlar ve baskılar bulunur ve kopuzların eşliğinde dini-sihirbazene şiirler terennüm edilirdiHükümdür sarayında da yer alan bu şahıslar ve baskılar ayrıca hekimlik gibi bir vazifeyi yerine getirirlerkahin ve sihirbaz olarak efsun ve sihirle de uğraşırlardıİslamiyetten önce Türklerde gerek nazım şekli, gerekse tür olarak; koşug, kojan, ( koşan) ,koşma,takşut, takmak ır veya yır , küg ,şlok, padak, kavi, baş veya başik gibi şiirle ilgili olan, bazısı Sanskritçeden gelen tabirler vardırYine bu devirle ilgili olarak; Aprınçu Tigin, Kül Tarkan, Sıngku Seli Tutung , Ki-ki Prat-yaya -şiri, Asıg Tutung, Çusuya Tutung , Kalım Keyşi ve Çuçu gibi şairler görülmektedir Baskı ve kamların kopuz eşliğinde anonim veya ferdi olarak okudukları şiirlerin yanında; destanlar ,atasözleri ve bilmecelere de rastlandıHele destanlar, bu devir edebiyatından mühim bir yer tuttuBu devrin belli başlı destanları; Yaratılış, Saka, Hun -Oğuz, Siyeni, Göktürk ve Uygur destanlarıdır İSLAMLIKTAN SONRAKİ TÜRK HALK EDEBİYATI İslamiyetten sonra Türk halkı edebiyatında bir genişlik ve canlılık görüldüAnonim edebiyatımız; destan, hikaye, masal, efsane, atasözü, bilmece, latife-fıkra ,türkü, mani ve ninni gibi türlerle devam ettiBuna paralel olarak dini bir edebiyat doğduAyrıca tekke ve aşık edebiyatı ortaya çıktı Bunun yanında doğu milletlerinin edebiyatlarından gelen, bilhassa, İran tesirinde bir yazılı edebiyat geliştiBu edebiyat daha çok destan ve masal ağırlıklıdırBu devirde halk edebiyatı mahsulleri , kısmen de olsa, yazıya geçirilmeye başlandıyer yer divan edebiyatı ile alışverişler oldu Ancak halk edebiyatını divan edebiyatından ayıran özellikler de vardıBunların başında vezin gelirTürkler eski devirlerden beri hece veznini kullanırdıBilindiği gibi Türk milli vezni mısralardaki hece sayısı eşitliliğine dayanmaktadırKarahanlılar devrinde hece vezninin, dokuz hecelisi dışında, beş heceliden başlayarak on beş heceliye kadar olmak üzere çeşitli şekilleri vardıHece sayısının fazla olduğu ölçülerde ise duraklar bulunuyordu Kafiye bakımından ise Türk Halk edebiyatında çoklukla yarım kafiye kullanılmış olmakla birlikte diğer kafiye çeşitlerine de yer veriliyorduAncak yarım kafiyenin şaire kazandırdığı bir serbestlik, vardırBu da mananın daha düzgün ve kuvvetli olmasına yardım ediyorduBunun yanında redifler de mühim bir yer tutuyordu Yüzyıllara göre Türk Halk edebiyatı ( atasözleri, nasihat,hikmetler, halk hikayeleri,anonim hikayeler,efsaneler,masallar); İslamiyetten sonra Türklerde divan edebiyatı ile halk edebiyatı birbirlerine oldukça yakındırAyrılık sadece vezin ve kafiyede görülürdüİlk İslami eserlerimizden olan Kutadgu Bilig"de tecrübeye dayanan ve millet hayatı içinden süzülüp gelen pekçok atasözüne rastlandıAslında bu durum 8yüzyılda Orhun Yazıtları"nda da görüldüAynı şekildi Divanü Lugati"t-Türk"te de bu husus ihmal edilmez ve bir hayli halk edebiyatı mahsülüne yer verildi Kutadgu Bilig"in nasihat tarzında, devlet idaresine yer veren bir eser oluşu, daha sonra buna benzer eserlerin ortaya çıkmasına sebeb olduOn ikinci yüzyıl eserlerinden olan Yüknekli Edib Ahmed"in Atabetü"l - Hakayık"ı da, Kutadgu Bilig"e nisbetle çok küçük olmasına rağmen nasihat türünden bir eserdir ve vezin bakımından her iki eserde de Şehname vezni kullanıldıOn ikinci yüzyıl şairlerinden olan Ahmed Yesevi"nin Hikmetler"i yine bu konudaki eserlerin başında gelirdiAncak Hoca Ahmed Yesevi, eserindeki manzumelerin çoğunda hece veznini kullandı; bunları hecenin 4+4+4+ 12"li vezni ile yazdı ve bir tarikata bağlı olması bakımından tekke edebiyatı içinde yar aldı On üçüncü yüzyılda Türk halk edebiyatı varlığını sözlü olarak devam ettirdi Moğol istilaları yüzünden halk sefil düştü ve göç hayatı başladıBu istilanın önünden kaçip gelen Türk halkı ,13yüzyılda derdini dindirme yoluna gitti; Mevlevi Bektaşi gibi tarikatların içinde yer aldıBüyük bir karışıklığın içine düşen halkın, aydınlatılmaya muhtaç olduğundan, doğudan gelen Yesevi dervişleri yanında Mevlevi ve Bektaşi dergahlarında terbiyesi yoluna gidildiDini heyecanın ve cihad ruhunun baskın çıkması bu alp ruhlu milleti yeni eserler ortaya koymaya sevk ettiBöylece, peygamber efendimiz ve Eshabının hallerini, Emevi, Abbasi, Karahanlı ve Selçuklu menkıbe ve destanlarını konu edinen kahramanlık eserleri ortaya çıktıEbu Müslim Horasani, Hamzaname, Battalname, Danişmendname, Oğuzname, Battalname, Danişmendname, Oğuzname gibi kahramanlık eserleri bunlardan bazılarıdır Yine 14yüzyılın başlarında Yusuf_ı Meddah tarafından yazılan Varaka ve Gülşah mesnevisi romantik bir aşk hikayesidirAslında halk hikayeleri, edebiyatımızdan bir hayli fazla olup daha çok 16yüzyıldan sonra teşekkül etmişlerdirBunlar içinde aşıkların hayatını konu edinen ve sevgiye yer veren Aşık Garib, Ercişli Emrah, Kerem ile Aslı, Karacaoğlan , Tufarganlı Abbas gibi romantik aşk hikayeleri ilk akla gelenlerdirAyrıca Köroğlu gibi kahramanlık hikayeleri vardırYaralı Mahmud, Necib ile Telli, Sürmeli Bey, Ali Şir ile Güllü, Latif Şah, Hasan Bey, Şehzade Sencer gibi anonim hikayeler de mevcudduBunların pek çoğu içlerinde şiire ( nazma) yer verdiBu hikayeler " kara hikaye" olarak adlandırılırlar Bütün bunların yanında yaratılışın sırrını sebeplere bağlamaya çalışan; destan,masal, hikaye gibi unsurlarla beslenen; daha ziyade, mahalli olan efsanelerin anonim halk edebiyatımızda mühim yerleri vardırEfsaneler daha çok inancı ilgilendirirlerfakat hurafelerle, batıllarla içiçedirlerBu türler anlatışta masal veya hikaye gibidirlerancak fazla uzun değildirler Masallara gelince, Türk dünyası, sınırları çok geniş olduğundan ,Arap, Fars, Hint,, Çin gibi komşu milletlerden çok etkilendiAnadolu"da yaşayan hikaye ve masallardaki bazı motifler Tutiname"de yer aldıYine Celaleddin-i Rumi"nin (1204-1273) Mesnevi"sinde yer alan hikaye ve masallarda tamamen Türk yaşayışı ve hayat tarzı işlendiTürklerin, bulunduğu bölgenin durumu gereği, Çin ve Hint kültür ve geleneği ile temasları olmuştuBu durum Altun Yaruk ( dokuzuncu yüzyıl) ile Palyanamkara, Papamkara hikayelerinde görülmektedirBunlardan ilki Çince ,ikincisi ise Sanskritçeden Çince yolu ile geldiYine, yabancı Hint ve İran kaynaklarından gelen ve edebiyatımızda yer alan mensur Kelile ve Dimne ile Marzubanname çevirileri görüldü Masalların daha ziyade sözlü gelenekte kalması, kültürümüzün bu yönü ile kaybolmasına ve zamanla ortaya çıkan değişikliklerin zaptedilememesine sebep olduMasallar sözlü ve yazılı olmak üzere iki yönde varlıklarını devam ettirdiYazıya geçirilen metinlerin başında on üçüncü yüzyılda zaptedilen Ahmed Harami Destanı, 16yüzyılda Lamii Çelebi"nin Letaif"i ,Ali Aziz Efendinin 1796 yılında tamamlanan Muhayyelat-ı görüldüBuna ek olarak on dört masalı ihtiva eden ve kimin tarafından kaleme alındığı bilinmeyen 1898 yıllarında George Jakob"un gördüğü Billur Köşk adlı masal kitabı vardırMasal derlemelerinde 20yüzyıl içinde, diğer asırlara nisbetle daha da ileri gidilmiş ve çeşitli araştırmalar yapılmıştır TEKKE EDEBİYATI Hoca Ahmed Yesevi ile görülmeye başlayan tekke edebiyatı,13yüzyılda Yunus Emre ,14yüzyılda Said Emre ve Kaygusuz Abdal"la devam ettiOn beşinci yüzyılda Hacı Bayram-ı Veli ( 1332-1429), Eşrefoğlu Rumi ( ölm1469) gibi tasavvuf ehli olan kimselerin yanında, tekke edebiyatı içinde tasavvufi halk şiirinin en önde gelen temsilcisi Kemal Ümmi ( ölm1475)"dirBu şairden başka, Yunus Emre ve Aşık Paşanın tesiri görülen, şiirleri Yunus"tan ayrılmayan ve Halvetiye tarikatına mensub olan Aşık Yunus ( ölm1440) Bursalı Derviş Yunus bu asrı dolduran diğer tekke şairleridir On altıncı yüzyılda ; Ahmed Sarban ( ölm1545) ,Üftade( ölm1570) ve Ümmi Sinan ( ölm1568) tekke şiirinin belli başlı temsilcileridirYine bu asırda sade ve açık bir dil kullanan, Osmanlı düşmanı ve Şah taraftarı, kızılbaş, isyankar şair Pir Sultan Abdal da kuvvetli bir şairdirOn yedinci yüzyılda ise bu edebiyatı devam ettiren belli başlı şairler; Halvatiyye tarikatının Mısriyye kolunu kuran Niyazi-i Mısri ile Sinan-ı Ümmi ( ölm1664) ve Üftade"nin talebesi Aziz Mahmud Hüdai olup, her birinin çeşitli eserleri yanında divanları da vardır Onsekizinci yüzyılda tekke edebiyatının en mühim şairi Gülşeni Şeyhi olan Sezai EfendidirSezai, asıl adı Hasan olup Edirne"de yerleşti ve 1738 yılında öldüŞiirlerinin büyük bir kısmını aruzla söylemiş olup dili açıktıAyrıca yine aruzla yazan İbrahim Hakkı Erzurumi ( ölm1772) yi de tekke şairleri arasında saymak gerekir AŞIK EDEBİYATI Aşık edebiyatı , Türk edebiyatı içinde İslam öncesi devreden günümüze gelen; önceleri kopuz eşliğinde şiirler söyleyen halk arasında büyük bir yeri olan, yerine göre hekim, sihirbaz,,yerine göre şair - musikişinas olan kamlar ve bahşıların bir devamı gibidirAncak İslamiyet sihri ortadan kaldırdığı ve modern hekimliğin yolunu gösterdiği için bu "bu " kopuz çalan,musikişinas kamlar, İslam medeniyeti dairesine geçtikten sonra eski itibarını kaybetti" saz çalan ozan" durumuna geçtiler"Bahşı " ise sonradan ,daha ziyade Timurlular devletinde " katip" yerine kullanıldı Bu şairlerin zaman zaman ordu içinden yetişmeleri, saraya yakınlıkları ve bazı paşaların halk şiiri ile yazıp söylemeleri, divan ve halk edeyatını da birbirine yakınlaştırdıBu bakımdan Türk edebiyatı içinde 17yüzyılda bir " mahallileşme akımı" başladıBu asrın divan şairleri açık Türkçe ile şiirler yazdıkları gibi, halk şairleri de divan şiiri tarzında yazdılar ve eserlerinde klasik edebiyatın dilini kullanmaktan çekinmedilerBu yakınlaşmanın sonucunda 18yüzyıl şairlerinden Nedim ve Şeyh Galib gibi divan edebiyatının büyük şairleri, divanlarında yer verdikleri ,türküler bile yazdılar Aşık edebiyatında her şair, şiirlerini sazla söylenmemiş ve her eline saz alan da şair olamamıştırGerçekte aşık sınıfı, şehir hayatının ortaya çıkardığı bir zümredirBu sebeple bunlar muntazam bir teşkilata sahib oldularEsnaf teşekkülllerinde çıraklığın önemi büyüktürBu sebeple saz şairleri belirli terbiye ve tahsilden geçtiler,usta-çırak usulüyle yetiştilerDiğer taraftan bu zaman zarfında, şehir hayatının kültür havası içinde İslam tarihine, evliya menkıbelerine, şiire ve musikıye, klasik edebiyatta kullanılan motiflere ait bilgiler edindilerbunun da ötesinde, Mevlana,Hafız , Sadi gibi şairlerin eserlerine yabancı kalmadılarHatta bunlardan tahsil görüp katiplik yapanlar bile vardırÖnceleri sadece saz çalan bu şairler,sonları sazın yanında çöğür denen çalgı aletini de kullanmışlardırŞehir hayatı dışında köy ve kabalarda ,aşiretlerde yetişen, zaman zaman şehir aşıkları ile buluşan böylece bilgi ve görgüsünü arttıran köy ve aşiret şairleri de vardıBütün bunlar, klasik edebiyata parale olarak, aşık tarzı şiiri denen, kendi nevi içinde klasikleşmiş bir durum gösteren aşık edebiyatının doğmasına sebeb olduBöylece bu edebiyat mahsullerinin taplandığı,halk arasında şiir meraklılarının meydana getirdiği " cönk" ler ( sığır dili, şiir mecmuası,bir çeşit antoloji ) ortaya çıktıCönkler , az çok aşık edebiyatına kaynaklık ettikleri gibi divan şiirine de yer verdi(BkzCönk) Aşıklar,yani saz şairleri hakkında,başta divan şairleri olmak üzere halkın ve aşıklarında çeşitli görüşleri vardırYüksek zümre edebiyatına mensup şair ve yazarlar, aşıkları küçük gördüler bu itibarla tezkirelerde şiirlerine yer vermedilerBir kısım halk; saz şairleri olan aşıkları " Halk aşıkları" ile karıştırmış, bu yüzden onların ilham olarak ilahi bir kaynağa bağlı olduklarına inanmıştırAşıklar da kendilerini kalem şuarasına karşı; irticalen, yani düşünmeden , gönlünden doğduğu gibi ,diline geldiği şekilde, saz eşliğinde ve bir topluluk karşısında söylemek yönlerinden üstün gördüler Yüzyıllara göre ele aldığımız zaman aşık edebiyatı şairlerinin ,15yüzyılın sonlarında ve 16yüzyılın başlarında ortaya çıktıklarını görürüzBu devirde yaşayan bahşı ve ozan adlı şairler edebiyatımızda ,bilindiği kadarı ile bunların ilk temsilcileridirAsıl 16 yüzyılda ; Kul Mehmed, Öksüz Dede, Hayali ve Köroğlu meşhur saz şairleridir On yedinci yüzyılda Aşık Edebiyatı bir hayli şair yetiştirdiBunların başında Karacaoğlan gelmektedirAyrıca Aşık Ömer , katibi, Gevheri, Kuloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa bu yüzyılın dirayetli halk şairleridirBunlardan Aşık Ömer ve Gevheri Katiplik yapmış divan sahibi şairler olup aruz vezniyle de şiirler yazdılar On sekizinci yüzyılın saz şairleri bir önceki asra nisbetle azdırBu asırda Ermeniler arasında saz şairleri çıktıAşug olarak anılan bu şairlerin önde gelenleri Aşık Vartan ile Recnuni"dirOndokuzuncu yüzyılda ise Erzurumlu Emrah, Dertli, Bayburtlu Zihni, Seyrani ve Dadaloğlu gibi kuvvetli şairler vardırBunların çoğu aruz vezni ile de şiirler yazdılarCumhuriyet devrinde halk şairlerine gösterilen ilgi azalmışsa da son zamanlarda itibar görmeye başladılar Aşık edebiyatı nazım şekilleri olarak koşma ,destan, semai ve varsağı kullanırken; nazım türü olarak da güzelleme, taşlama, koçaklama ile ağıtı görürüzTekke edebiyatının nazım türleri ise alihi, nefes, nutuk, devriye ile şathiyyat-ı sufiyanedirAyrıca halk şiiri nazım şekillerinin bazıları aruz vezni ile yazıldıBunlar; divan, semaii,kalenderi, selis, santraç ve vezn-i ahardır Bunların dışında anonim olan, mani ve türkü gibi nazım şekilleri vardırMani ve türküye nazım türü de denilebilirYine anonim edebiyat içinde ninni gibi manzum olan ; atasözü , tekerleme, bilmece gibi seci tarafı ağır basan yarı manzum türler de görüldüBu türler de Türk Halk edebiyatı içinde eskiden beri aldıAtasözlerinin toplandığı durubı emsal adı ile anılan mecmualar ortaya konduDede Korkut gibi pekçok edebiyat malzemesinde atasözlerine yer verildiYerine göre divan şairleri şiirlerinde atasözlerini kullandılar Tekerlemeler ise, başlı başına kullanıldığı gibi, masal ve halk hikayelerinin başlarında yer aldı KAYNAK; YENİREHBER ANSİKLOPEDİSİ CİLT 8 SAYFA 261-262-263-264-265 frmsinsinet için yazılmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|