|  | Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-04-2013 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Latin Amerika Edebiyatı.LATİN AMERİKA EDEBİYATI Latin Amerika Edebiyatı,Latin Amerika ülkelerinde İspanyolca ve Portekizce yazılmış edebiyat yapıtlarının tümü  İspanyolların kıtayı fethinden önce bölgede gelişmiş Yerli uygarlıklarının yazılı ürünleri de bu edebiyatın parçası sayılır  Latin Amerika edebiyatı 20  yüzyılda konu,üslup ve biçim zenginliğiyle dünya edebiyatının en canlı,en etkili kollarından biri durumuna gelmiştir  KOLONİ DÖNEMİ (1492- 1826)  Latin Amerika edebiyatı,kıtaya giden İspanyol ve Portekizce kaşiflerin ,gemici ve misyonerlerin yazdığı rapor ve vakayinamelerle başladı  Hernan Cortes'ın İmparator V  Carlos'a gönderdiği mektuplar (1519-26),Bernal Diaz del Castillo'nun Meksika'nın fethini   sıradan askerlerin bakış açısından anlatan Verdadera historia de la   conquista de la Nueva Espanası (1632; Meksika'nın fethinin Gerçek   Tarihi),Dominiken keşiş Bartolome de las Casas'ın Latin Amerika   Yerlilerine yapılan zulmü anlatan Breöisima relacion de la destruccionde   las Indias'ı (1542:Yerlilerin Yok Edilişi Üzerine Kısa Bir Rapor   ),fetih döneminin en önemli düzyazı belgeleriydi  Daha   sonraki yazarlar,Rönesans edebiyatının uzun kahramanlık şiiri   geleneğine bağlı kalarak kendi anı ve gözlemlerini epik şiir kalıpları   içinde aktardılar  Bu destanların ilki ve şiirsel yönden en başarılısı ,Alonso de Ercillay Zuniga'nın La Araucana'sıydı  (1569-89;Arokanlar)  İspanyol   ordusunun Şili'de Arokan Yerlilerine karşı savaşlarını konu alan ve   Yerlilere karşı daha hoşgörülü bir tutumu yansıtan bu uzun şiir,daha ilk   yazıldığı günlerde büyük ilgi gördü ve aynı tarzda başka ürünlerin   verilmesine yol açtı  Bunların   teknik açıdan en başarılısı,Şili'de doğmuş ilk önemli şair olan Pedro   de Ona'nın Primear parte de Arauco domado'suydu (1596; Arokan Fethinin   İlk Bölümü)  Donimikli Diego de Ojeda'nın Lima'da yazdığı La cristiada (1611;Kurtarıcı)İspanyolca yazılmış en yetkin dinsel destanlardan biriydi  Bernardo de Balbuena'nı yapıtları ise yeni barok üslubun özelliklerini yansıtıyordu  Bunların içinde en önemlisi Mexico kenti için yazılmış bir övgü olan La grandeza mexicana'ydı  (1604; Mexico'nun Görkemi)  Bir   İnka prensesiyle bir İspanyol subayının oğlu olan Garcilaso de İa   Vega'nın düzyazı vakayinamesi Comentarios reales que tratan del origen   de los Incas (1609-17;İnkaların Kökeniyle İlgili Kraliyet Belgeleri) iki   kültür arasındaki mücadeleyi konu alır  Brezilya'da ,İspanyolca konuşulan bölgelerde zengin bir tarihsel edebiyat doğmadı  Çünkü Brezilya'da Portekizlilerin karşısına köklü  uygarlıklar değil,dağınık Yerli kabileleri çıkmış,bunlar da Portekiz  ordularından kaçarak ormanların içlerine çekilmişlerdir  Bu yüzden,ilk  dönem Brezilya edebiyatı,iki uygarlık arasındaki destansı mücadeleleri  değil,Portekizlilerin yeni buldukları toprakların güzelliğine duydukları  hayranlığı yansıtır  17  yüzyıl başında kıtanın fethi  tamamlandı  ve her yerde koloni devletleri kuruldu  Latin Amerika  edebiyatı ,bundan sonra 200 yıl boyunca Avrupa'daki gelişmeleri izledi  ve az sayıda özgün yapıt çıkarabildi  İspanya Krallığı roman ve öykü gibi  kurmaca edebiyatı yasakladığı için bu dönemin en yaygın edebi türü  şiirdi  1585'te Meksika'da yapılan bir şiir yarışmasına katılan 300'ü  aşkın şairin yapıtları daha sonra Ramillete de varias flores poeticas  (1675;Şiirsel Çiçekler Demeti)  adlı antolojide toplandı  Kolonilerin  belki de en büyük şairi,Meksikalı rahibe Sor Juana Ines de la  Cruz'du  Cruz'un "Primero sueno (İlk Düş) adlı metafizik şiiriyle bazı  dindışı lirik şiirleri,bugün bile Latin Amerika edebiyatının en parlak  ürünleri arasında yer alır  18  yüzyıl ,Latin Amerika'da koloniciliğe karşı direniş  hareketlerinin yayılma dönemiydi  Bu,edebiyata da yansıdı; yaşamöykülerinde ve tarihsel yapıtlarda yergici bir eğilim egemen oldu  Bunların edebi açıdan en başarılısı ,Alonso Carrio de la Vandera'nın Lima ile Buenos Aries arasındaki kurmaca bir yolculuğu anlatan El lazarillo de ciegos caminantes (1773; Acemi Yolcular İçin Kılavuz)  adlı yapıtıydı  Bir posta memuru olan Carrio ,yöneticilerden çekindiği için bu eleştirel yapıtını Concolorcorvo  takma adıyla yayımlamıştı  1789'da ,Fransız Devriminden hemen sonra Brezilya'da ,öncülüğünü şairlerin yaptığı başarısız bir ayaklanma girişimi oldu  Bu dönemde kıtanın en önemli şairleri,çoşkulu tonu ve yurtseverlik motifini işlemesiyle romantizmin başlangıcı sayılan Poesias'ın ( 1825; Şiirler) yazarı Brezilyalı Jose Bonifacio de Andrade e Silva,yurtseverliği klasik kalıplar içinde işleyen EKvadorlu Jose Joaquin Olmedo ve kıtanın Yerli geçmişiyle büyülü doğasını yücelten şiirleriyle tanınmış Kübalı Jose Maria de Herediay'dı  Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi  net için derlenmiştir   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-04-2013 | #2 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.19  YÜZYIL EDEBİYATI  1808-26 ARASI Latin Amerika'nın siyasal bağımsızlığını kazandığı dönemdi  Edebiyatta bu  dönemin en güçlü eğilimi romantizmdi  Romantizm  kıtaya Avrupa'dan  gelmekle birlikte daha sonra Latin Amerika'nın  kültürel bağımsızlığını  elde etmesinin de koşullarını hazırladı  Avrupa  romantizminde ortaçağ  kültürüne duyulan hayranlık ,Latin Amerika   romantizminde kıtanın Yerli  geçmişine ilgi duyulması biçiminde yansıdı  Ayrı bir kültürel bütün  olarak Latin Amerike gerçeği,ilk kez yazarların dikkatini çekmeye  başladı  Romantiklerin önderlerinden Arjantinli Esteban Echeverria  ,Arjantin'in  yeni diktatörü Juan Manuel de Rosas'ın baskıcı yönetiminden  Fransa'ya  kaçtıktan sonra yazdığı,yerli temalarla yeni biçimsel  denemeleri  bütünleştiren " La cautiva" ( 1837; Tutsak) ile yeni şiirin  izleyeceği  modeli ortaya koydu  Ayrıca,ulusal  yaşamın öne çıkmasıyla  birlikte Avrupa edebiyatında benzeri olmayan  yeni bir tür,Arjantin ve  Uruguay pampalarında göçebe yaşamı sürdüren  sığır çobanlarını konu alan  goşo edebiyatı doğdu  Arjantinli Jose Hernandez,El gaucho Martin Fierro  (1872;Goşo Martin Fierro) adlı şiirinde goşoların yaşamını destansı bir anlatımla ele aldı  Romantizmin  öteki önemli adları,Tabare (1886) adlı epik şiiriyle Uruguaylı Juan  Zorilla de San Martin,Maria (1867) adlı duygusal aşk romanıyla tanınan  Kolombiyalı Jorge  Isaacs ve Ekvadorlu Leon Mera'ydı  Jose Marmol da Amalia (1851-55) adlı romanında diktatör Rosas dönemi Arjantin'ini çarpıcı bir anlatımla ele aldı  Bu  dönemde ayrıca,tarihsel olayları edebi bir üslupla anlatan tradicion  Perulu mizah yazarı Ricardo Palma'nın elinde yeni bir edebi tür durumuna  geldi  Brezilya'da  ise romantizm,yüceltecek bir ulusal tarih bulamadığı için ülkenin doğal  güzelliklerine ve Yerlilerin basit yaşamına yöneldi  Brezilya  romantizmi,Domingo Jose Goncalves de Magalhaes'in Suspiros Poeticos e  Saudades'iyle (1836;Şiirsel İç Çekişler ve Özlemler) başladı  ama akımın en tipik temsilcisi Antonio Gonçalvez Dias'dı  Brezilya  romantizminin  sonraki dönemini temsil eden yapıtlar ise,Manuel Antonio  Alvares de Azevedo'nun umutsuzluk dolu şiiri A Noitte na Taverna (y  1851; Tavernada Gece) ile siyasal ve toplumsal içerikli şiirler yazan Antonio de Castro Alves'in Os Escravos'uydu  (1882; Köleler)  Romantizmle başlayan ulusal duyarlık,yazarların ilgisinin Latin Amerika toplumunun özgün ve benzersiz görünümlerine yönelmesini sağladı  Bu da 19  yüzyılın ikinci yarısında gerçekcilik ve doğalcılığın  doğmasına yol açtı  Belirli bir yörenin gelenek ve törelerine ağırlık  veren costumbrismo akımına bağlı yazarların ürünü olan Cuadros de  costumbres (töresel sahneler) adlı düzyazı anlatıların gelişmesiyle töre  romanı ortaya çıktı  Bu tarihten sonra da şiir ,eski egemen konumunu  roman ve öyküye bıraktı  Latin Amerika romanının ilk örneği,Brezilyalı Joaquim Manuel de Macedo'nun A Moreninha'sıydı  (1844;  Küçük Esmer Kız)  Brezilya edebiyatının bugün en çok okunan  yazarlarından olan jose Martiniano de Alencar ise O Guarani  (1857;Guarani Yerlisi) ve Iracema (1865) adlı yapıtlarıyla Yerlilerin  yaşamlarını konu alan Indianista romanının öncüsü oldu  Ayrıca  Brezilya'nın iç kesimlerindeki yaşamı konu alan O Gaucho (1870; Sığır  Çobanı) ve O Sertanejo (1876) gibi romanlarıyla da bölgesel bir  edebiyatın bir  başka örneği de Bernardo Guimaraes'in A Escrava  Isaura'sıydı  (1875; Köle Isaura)  Terimin asıl anlamıyla gerçekçiliğini  başlatan yapıt ise,Manuel Antonio de Almedia'nın romanı Memorias de um  Sargento Milleicias'tı  (1854-55; Bir Milis Çavuşunun Anıları)  Arjantinli  Eugenio Cambaceres de Zola tarzında doğalcı romanlar yazdı  1870'lere  doğru gerçekçilik ,bir yandan eleştirel bir toplumsal ve siyasal boyut  kazanırken,bir yandan da bireyin giderek huzursuzlaşan iç  yaşamına,psikolojik uyumsuzluklarına eğilmeye başladı  Brezilyalı  AluizioAzevedo'nun O Mulato (1881; Melez) ve O Cortiço (1890;Çiftlik)  adlı romanları birinci eğilimin ,Brezilya'nın en büyük romancısı sayılan  Machado de Assis'in romanları da ikinci eğilimin yetkin örnekleriydi  MODERNİSMO  Modernismo  Kıtanın  İspanyolca konuşulan ülkelerinde 19  yüzyıl sonuna doğru göreli bir  toplumsal ve siyasal istikrar ortaya çıktı  Bu edebiyatta geçen yüzyılın  daha çok dış gerçeklere,ülke sorunlarına eğilen ,ulusalcı,çoşkulu  duygulu ya da gerçekçi edebiyatına karşı bir tepkinin başlaması için  zemin hazırladı  Birçok yazar Fransız şiirinin de geçirdiği evrime benzer  biçimde,daha soğuk,daha ölçülü,daha içe kapalı,daha işlenmiş bir şiire  yöneldi  Eski kuşağın biraz da küçümseyerek modernista (modernist) olarak  adlandırdığı bu şair ve yazarlar,gözlerini dış gerçeklikten kendi iç  dünyalarına ,hayal güçlerinin ürünü olan düşsel mekanlara  çevirdiler  Modernismo akımının gelişmesiyle bu dönem Latin Amerika  edebiyatında "sanat için sanat" sloganı etkili  oldu  Parnasçılık,simgecilik gibi Avrupa kökenli akımlar,art arda  edebiyat sahnesine çıktı  İlk modernistler arasında,Küba'nın İspanya'ya  karşı bağımsızlık mücadelesinin kahramanlarından Jose Marti de vardı  Ama  Marti'nin şiiri,güçlü bir duygu patlamasını dengeleyen yalınlığıyla hem  romantiklerden hem de modernismo şairlerinden daha süslü ürünlerinden  farklıydı  Modernismo'nun öteki öncüleri ise,Meksikalı Manuel Gutierrez  Najera,Kolombiyalı Jose Asuncion Silva ve Parnasçılığın temsilcisi Kübalı şair Julian del Casal'dı  Ama modernismo'nun asıl kurucusu,İspanyol dilinin en usta şairlerinden biri sayılan Nikaragualı Ruben Darioy'du  Prosas profanas y otros poemas'uyla (1896;Kutsal Olmayan İlahiler ve Başka Şiirler)  Dario,modernismo'nun bir "kaçış" duyarlığını yansıtan,kozmopolit evresinin en yektin örneklerini verdi  Cantos de vida y esperanza'da (1905; Yaşam ve Umut Şarkıları) topladığı şiirlerinde de biçim alanındaki yenilikçilikle metafizik bir özlemi kaynaştırdı  Dario,İspanya'nın koloni imparatorluğunun çökmesinden ve kıta üzerinde ABD hegemonyasının kurulmasından sonra ise,ABD'ye karşı savunun daha toplumsal,daha dayanışmacı bir tutumu benimsedi  Modernismo akımının öbür önemli temsilcileri,Doğu mistisizminin etkilerini yansıtan Elevacion (1917; Yüceliş) adlı şiir kitabıyla tanınmış Meksikalı Amado Nervo,Kolombiyalı şair Guillermo Valencia,haretin kuramcısı sayılana Uruguaylı düşünür ve denemeci Jose Enrique Rodo ve Dario dan sonra bütün bu dönemin en etkili şairi olan Arjantinli Leopoldo Lugonesti  Lugones ,ironik bir anlatımdan karanlık bir barok duyarlığa,oradan da halk şarkılarından beslenmiş yoğun bir milliyetçiliğe yöneldi  Brezilya'da ise romantizme karşı gelişen tepki,İspanyolca konuşulan ülkelerdeki kadar geniş bir yenilikçi hareket doğurmadı  Ama bu ülkede de Raimundo Correia,Alberto de Oliveira ve Olavo Bilac'ın temsil ettiği kısa ömürlü bir Parnasçı akım ortaya çıktı  Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi  net için derlenmiştir   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-04-2013 | #3 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.20  YÜZYIL MEKSİKA DEVRİMİ ( 1910-20) Bütün Latin Amerika ülkelerinin edebiyatçılarını önemli ölçüde etkiledi  Bunun yanı sıra iki dünya savaşı,1930'larda bütün dünyayı etkileyen ekonomik bunalım ve İspanyol İç Savaşı da Latin Amerika kültüründe ulusal ve bölgesel sorunların yanında evrensel,toplumsal ve sınıfsal temaların belirginleşmesine yol açtı  Bu evrenselleşmeyle birlikte Latin Amerika edebiyatı,dünya edebiyatının en doğurgan parçalarından biri haline geldi ve başka ülke edebiyatlarını da etkilemeye başladı  1900'lerin başında Dario ve Lugones daha geleneksel biçimlere dönerken,izleyicileri modernismo'nun karmaşık,çok yönlü deneylerini sürdürdüler  Bunlar arasında bir grup kadın  şair dikkat çekti;Uruguaylı Delmira Agustini ve Juanade Ibarbourou,1945 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Şiili Gabriela Mistral ve Arjantanli Alfonsina Storni,bedensel ve ruhsal aşk,annelik özlemi,erkeklerin egemen olduğu bir toplumda kadın olmanın güçlükleri gibi temaları biçimsel yönden kusursuz bir anlatımlaişleyen lirik şiirleriyle önem kazandılar  Perulu Jose Maria Eguren,Meksikalı Ramon Lopez Velarde ve Kolombiyalı Jose Eustasio Rivera da şiirlerinde modernist akımın teknik deneyselliğiile yeni yüzyılın imgelerini kaynaştırdılar  Böylece 20  yüzyılda Latin Amerika'da son derece zengin ve karmaşık bir şiir ortaya çıktı  Bazı gruplar,teknik deneysellikte daha da ileri giderek,eski kalıpları tümüyle kırdılar  Porto Rikolu Luis Pales Matos ve Kübalı melez şair Nicolas Guillen gibi şairlerin yapıtlarıyla Afrika geleneği belki de ilk kez modern sanatta ifadesini buldu  Şilili Vicente Huidobro,başlattığı creacionismo akımıyla ,şairin tümüyle kendine özgü bir dünya yarattığını savundu  Kıtanın en büyük şairlerinden biri olan,1971 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Şilili Pablo Neruda,ilk şiirlerinde gerçek üstücülükle Marksizmi kaynaştırmaya çalıştı  Canto general (1950; Evrensel Şarkı) adlı epik yapıtında ise,bütün kıtanın acılarını dile getirmeyi amaçlayan bir şiire yöneldi  Perulu şair Cesar Vallejo da modernist miras ve gerçeküstü deneylerle toplumsal bir duyarlığı kaynaştırarak son derece öznel,yer yer belirsiz ama canlı bir şiire ulaştı  Modernist akımın bir başka önemli mirasçısı da Arjantanli şair ve öykücü Jorge Luis Borgesti  Bu dönemde Buones Aireste ultraismo akımını başlatan Borges ,şiddetli tutkuları dile getiren ve teknik yenilikleri deneyen şiirlerden sonra daha ölçülü ve daha sakin bir duyarlığa yöneldi  I  Dünya Savaşı sonrasında Brezilya'da gelişen yenilikçi modernismo akımı ise ,en yetkin ürünlerini Mario de Andrede,Manuel Bandeira,Jorge de Lima,Cecilia Meireles ve Augusto Federico Schmidt gibi şairlerin yapıtlarında buldu  20  yüzyılın Latin Amerika edebiyatının ana damarlarından biri de,biçimsel yeniliklerden çok,toplumsal sorunların deşilmesine ağırlık veren militan ya da eleştirel düzyazıydı  1930'larda Brezilya'da gelişen bölgeci edebiyatın en önemli temsilcileri ,klasikleşmiş "şekerkamışı" romanlarıyla Jose Amadoy'du  Graciliano Ramos da Angustia (1936;Acı) adlı romanında bölgesel edebiyatın bireysel dramları da deşebildiğini ortaya koydu  Bu dönem Latin Amerika edebiyatının en kozmopolit yazarlarından biriyse,en çok O Tempo e o Vento (1949-62; Zaman ve Rüzgar) adlı roman üçlemesiyle tanınmış Erico Verissimo'ydu  Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi  net için derlenmiştir   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-06-2013 | #4 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.Latin Amerika Edebiyatı, 1960'larda roman yazımındaki canlanma sonucu Latin Amerika edebiyatı, XX  yy'ın ikinci yarısında dünyanın dikkatini çekti  Başlıca Avrupa dillerine çevrilen Latin Amerika romanları, konularının özgünlüğü -tamamıyla var olan Latin Amerika gerçeği- ve zengin yaratıcı tarzları nedeniyle eleştirmenlerin ve halkın ilgisini çekti  Latin Amerika edebiyatı önemli boyutlara ulaşan verimiyle kendini kanıtlamakla kalmadı, gerçekleştirdiği « roman patlamasıyla Latin Amerika edebiyatının yalnızca bölgesel ürünler olmadığını, tam tersine dünya edebiyatına yön verdiğini de kanıtladı  Ulusal ve erken sömürge yazıları: Çok iyi bildikleri şövalye aşkları ve biraz da İncil'in dışında XV  ve XVI  yy'da Latin Amerika'ya ilk gelen AvrupalIların getirdikleri kültür birikimine alt yapı oluşturacak hiçbir edebi örnek yoktu  Bu nedenle Kristof Kolomb ve Amerigo Vespucci Latin Amerika'yı kendi bildikleri edebiyat türleriyle anlattılar  Aynı biçimde, ilk Conquistador'ların ve sömürgecilerin tarih yapıtlarında da yarı gerçek, yarı hayali kahramanlık ve cesaret öyküleriyle birlikte yalnızlık temaları yer alır  Topraklar ve bu toprakların sakinliği,genellikle,Avrupa'nın çok sevilen soylu merhametsizliğiyle anlatılmıştır  Uygulamadaysa yerliler aşırı çalıştırılarak köleleştirilmiş ve kültürleri yok edilmişti  Yeni Dünya'da yaşayan yerli kabilelerin temsil ettiği uygarlık düzeyi çok geniş bir alana yayılıyordu  Yalnızca Büyük Maya, İnka ve Aztek uygarlıklarından kalma bazı örnekeleri katolik keşişler korumuştur  Mayaların felsefesini, kozmolojisini ve tarihini içeren kutsal kitapları Popol Vuh bu olağanüstü kültüre ait bir örnektir  Fransisken Fray Bernardino de Sahagun (yaklaşık 1500-90), o zaman Yeni İspanya olarak anılan Meksika tarihini yazdı; Peru genel valiliğinden görevli Garcilaso İnca de la Vega, Kolomböncesi Peru'daki yaşamın yanı sıra daha sonraki fetihleri ve iç savaşları anlattığı Krallık Açımlaması'nı (1609-17) yazdı  XVI  ve XVII  yy  Latin Amerika edebiyatı, Avrupalı okuyucu için, çoğunlukla, yeni fethedilen toprakları anlatan eserlerden oluştu  Egzotik kuşları, tropik bitkilerin cıvıl cıvıl renklerini, tuhaf yerlileri ve bunların tapınaklarını ve dinsel törenlerini anlatırken yazarlar, yapay bir şaşkınlıkla abartılı dil arasında kararsız kaldılar; ayrıca bazen kendi kahramanlıklarını ve fetihlerini yücelterek yazdılar  Bu olayın en ilginç öyküsü belki de Bernal Diaz del Castillo'nun (1492-1584) Meksika'nın Fethinin Gerçek Tarihi kitabında (1632) anlatılmıştır  Bu hayret verici tarih yapıtının yazarı,Cortes ordusunda çarpışırken başından geçenleri canlı olarak anlatır  Yazarın belleği müthiş ve yazısı da canlı ve bilgiççe iddialarla donatılmıştır  Yapıtların çoğu fethi cesaret ve kahramanlık yönüyle alsa da, bu olayı eleştirenler de yok değildi  Brevisima Relacion de La Destiuccion de Las İndias (Kızılderililerin Yok Edilişinin Kısa Tarih, 1552) ile İspanyol hanedanının ve onun temsilcilerinin zulmünü ve yerli nüfusun katledişini anlatan Fray Bartolome de Las Casas en başarılı ve en seçkin eleştiri örneğini verdi  Onun bu savunması Ispanya kralını, yerlilere yapılan suistimalleri hafifletmek için yönetmelik yayınlamak zorunda bıraktı  Sömürgeleşme sona erdikten sonra, 1690'da, MeksikalI Carlos de Siguenzay Gongora'nın yazdığı gibi, gezi, macera ve korsan öyküleri yazılmaya başlandı  En lüks genel valilik saraylarında, Meksika ve Lima'da, İspanyol sarayındaki tarzın bir taklidi olan barok nazmı moda oldu  Meksikalı bir rahibe olan juanna Ines de la Cruz, Meksika sarayında dramatik parçaları, şiirleri ve kaliteli bilimsel ve felsefi yazılarıyla ün kazandı  La Cruz İspanyol sömürge döneminin en önemli kişisi olarak tanınır  Bağımsızlık edebiyatı: XVIII  yy'da ve özellikle de XIX  yy  başında, bağımsızlık yaklaştıkça Latin Amerikalılar arasında yeni bir hareketlenme gözlendi  Edebiyatçıların çoğu bu dönemde Yeni Dünya'da doğan AvrupalIların torunları olan (yerleşik beyaz kuşağın) kreollİerdi ve bunlar İspanya'ya değil kendi ulusal topraklarına bağlıydılar ve ulusal bir kimlikleri vardı  1810'da Venezuela, Meksika ve Buenos Aires'de bağımsızlık ilan edildi  1820'lere gelmeden kıtanın hemen hemen tamamı kendini İspanyol idaresinden kurtardı  Kendi kendini yönetme döneminde çeşitli ulusal edebiyatlar türedi ve artık konu hem toprak, hem de yerleşik halk olarak yerliler, melezler ya da melezlerdi  Bu noktada kendi kültürel kimliklerini oluşturmaları gerektiğini farkeden şairler, bağımsızlık savaşları ve kahramanlık üstüne eserler yarattı  Jose Joaguin Olmedo'nun (1790-1847) La Victoria de Junin a Bolivar'i (Junin Zaferi: Bolivar'a Marş, 1825) bu eserlerin en iyi örneğidir  Jose Mana Heredia'nın (1803-39) En el Teocalli de Cholula (Cholula Piramidinde, 1820) adlı şiir kitabında ve Esteban Echeverria'nın La Cantiva(Tutsak, 1837) şiirinde yüceltilen konu yerlilerdi  Andres Bello ve -farklı bir bakış açısıyla- Domingo Faustino Sarmento Yeni Dünya'da kullanılan İspanyolca için bir dilbilgisi oluşturmaya uğraştılar; ayrıca, her ikisi de, çevre tasvirlerinden oluşan çalışmalar yaparken Sarmiento, ulusal lider Juan Facundo Quiroga üstüne yaptığı çalışmada Caudillismo'ya (askeri diktatörlük) saldırdı  Bu noktada barbarlık ve uygarlığın Latin Amerika yaşamında mücadele edilen ve birlikte yaşanan bir şey olduğu görülüyor  Gelecek zaferi korumak birçok yazarın canla başla sarıldığı bir görevdi; ancak, bunun yanı sıra, çok yakında kaybolmak üzere olan kovboyların ve kırsal yaşamın nostaljisini de yaşadılar  Bu gelenekteki en önemli eser olan Jose Hernandez'in Martin Fierro( 1872) adlı yapıtı Arjantin'in ulusal şiiri oldu  Modernizm: XIX  yy'ın son on yılında Latin Amerika'ya özgü bir edebiyatın gerekliliğini gösteren modernizm hareketi yaşandı  Doğrudan şiiri etkileyen ancak aynı zamanda nesri de ilgilendiren bu edebiyat okulu, hem biçim, hem de içerik bakımından önemli bir şiirsel yenilik yaratmıştır  En önemli yorumcusu Nikaragualı Ruber Dario'dur  Fransız şiir geleneğinin yanı sıra, İspanyol nazmına yeni ses bileşimlerine ve anıştırmalara dayanan bir esneklik getirmeye çalıştı  Paris ve İspanya'nın yanı sıra birçok komşu ülkede yaşayan Dario, ayrıca, Latin Amerika'nın bütün olarak anavatan olduğu fikrini de yaydı  Dario, böylece, hem yeniliklerin evrenselleşmesini, hem de Latin Amerika'nın geçmiş ve geleceğine ilişkin gerçeklerin tutkusunu canlandırdı  Kübalı Jose Marti'yse yurdunun bağımsızlığa kavuşması için etkin bir çaba harcadı  Meksika devrimi ve bölge edebiyatı: XX  yy'ın başında, bölgesel roman oluştu  Bölgesel roman, herhangi romantik bir idealleştirme olmaksızın bölgeyi ve insanlarını ve içinde bulundukları coğrafi koşullara özgü yaşam tarzlarını anlatmaya çalıştı  XX  yy'ın ilk yıllarında üretilen romanların konusu, pampadaki kovboy, kauçuk ya da şekerkamışı tarlalarındaki gündelikçiler, Venezuela ovalarındaki çiftçiler ve kulübelerdeki yerlilerdi  Bolivyalı Alcides Arguedas'ın Raza de Bronce'su (Tunç Irk, 1919), Arjantinli Ricardo Güiraldes'in Don Segundo Sobmra’sı (Pampadaki Gölgeler,1926), Venezuelalı Romulo Gallegos'un Donna Barbara'sı (1929), Kolombiyalı Jose Eustasio Riviera'nm La Voragine'sii (Burgaç, 1924); Ekvatorlu Jorge İcaza'nın Huasipungo'su (1934) ve Arjantinli Horacio Quiroga' nın orman öyküleri bu dönemde üretilen en güzel şiir örnekleridir  Bu dönemde, Meksika Devrimi de mücadele sırasında ve sonrasında üretilen şiir ve roman dizileriyle kendi ürünlerini verdi  Dönemin en ünlü romanı, Mariano Azuela'nın Los de Abajo'ydu(1916)  Madero'nun desteğiyle savaşan yazarın bu romanı, Meksika devriminden (1910-1920) yalnızca zarar gören ve sefalet içine düşen köylü bir savaşçının yaşamındaki iniş çıkışları anlatır  Romantik yazarlardan farklı olarak, bölgesel roman yazanlar Latin Amerika manzaralarının korkunçluğu karşısında öylece donup kalmadan haksızlığın hâlâ kol gezdiğini ve siyasal bağımsızlığın haksızlıkları ortadan kaldırmadığını fark ettiler  Geçen|yüzyıldalfaydacı Avrupa düşüncesinin etkisiyle sorgulamadan kabul edilen öğelerle birleşen ve çok yeni olmayan toplumsal birimlerin çok farklı, çeşitli, vahşi ve gelişmemiş Amerikan gerçeğine yetmediği görülmeye başlandı  Bu romancılar bazen vahşet ve devrimle ilişkili öğelerle bile zulüm görenlerin içinde bulundukları durumdan umutsuz olarak, ama daima Los de Abajo'dakl savaşçı köylü ve İcaza'nın yapıtlarındaki yerlide olduğu gibi toprak insanının saflığını vurguladılar  Paris tarzını benimseyen bir yazarın kaleme aldığı Don Segindo Sobara bile ruhsal zenginliğin salonlarda değil, toprakta bulunduğunu savunmaktadır  Brezilyalı modernistler: XX  yy  başlarında, merkezi Sao Paulo olan Brezilya modernist hareketi de benzer bir kültürel bağımsızlığı farklı yollardan elde etmeye başladı  Tüm diğer Latin Amerika ülkelerinin geçtiği aşamalardan Brezilya da geçmişti; ancak Brezilya, siyasal ve kültürel bağımsızlığı daha geç geldi  Brezilya'nın ilk imparatoru Pedro I, Portekiz sülalesinin yasal üyesiydi  Brezilya'nın Portekiz'e karşı bağımsızlığını 1822'de ilan etmesine karşın, ülke 1889'a kadar krallık kurallarına uydu ve Rio de Janeiro'daki mahkemenin hâkimiyeti altında kaldı  Bu şekilde Portekiz kültürüne bağlı kalan Brezilya'da, Brezilyalı yazarlar yavaş yavaş kendi topraklarına ve etnik insan karışımına ilişkin eserler verme sorumluluğu duymaya başladılar  Çok sayıda köle bulunması, kültüre ayırt edilir bir Afrika özelliği kattı ve Portekiz kökenli olmayan göçmenlerin etkisiyle yeni ulus kendi sesini buldu ve kullandı  Yüzyıl başlarında, Joaguim María Machado de Assis'in Dom Casmurro'su (1899, Graça Aranna (1868-1931) ve Eucyldes da Cunha'nın (1866-1909) yapıtları hem kırsal kesim hem de kent hayatını anlatmıştır  1922'de modernist grup (1890'ların İspanyol-dili modernsitlerinden farklıdır) kendilerini yeni bir akımın üyeleri olarak ilan edip yepyeni bir döneme geçtiler, sayısız magazin ve küçük yayınlarda nazım ve düzyazı denemeleri yaptılar  Büyük bir edebiyat etkinliği denizden uzak iç bölgelere yayılarak, büyük kent merkezlerinin dışındaki bölgelerde de kültür düzeyini artırmaya başladı  Geçmişte Bahia ve Minas Gerais eyaletleri etkin ama kısa ömürlü edebiyat hareketlerine sahne oldular  Mario de Andrade modernist grubun en önemli öncülerindendi  Yakın dönem Latin Amerika edebiyatı: Brezilya'da modernizmden bu yana en ünlüsü somut şiir olan bir dizi yeni akım doğdu ve hem şiir hem de düzyazı Avrupa etkisiyle gelişmeye devam etti’  Yakın yıllarda çok iyi tanınan Brezilyalı yazarlar arasında düzyazıda Sorge Amado, Erico Verissimo, Oswald de Andrade (1890-1954), Clarice Lispector (1925-77), Joao Guimares Rosa (1908-67) ve Raguel de Queiros, şiirdeyse Carlos Drummond de Andrade, Joao Cabral de Melo Neto, Vinicius de Moraes (1913-80) ve Jorge de Lima (1893-1953) yer alır  Ulusal ve ırksal sorunlara bir tepki oluşturan Porto Riko edebiyatı ancak yakın yıllarda kendine gelebildi  Emilio Belaual, Manuel Mendez Ballester, Francisco Arrivi ve Rene Marques'in (1919-79) - özellikle La Careta (1951) oyunuyla ünlüdür - çalışmalarıyla renkli bir tiyatro hareketi belirdi  Enrique Laguerre ve Pedro Juan Soto öykü dalında önemli bir yer edindiler  Şiirde Luis Pales Matos (1898-1959) "uygarlık" denilen kültür emperyalizmine karşı "primitivizm" temasının öncülüğünü yaptı  Zulüm ve sürgün: Latin Amerikalı yazarlar yaşamlarını biçimlendiren tarihi olaylardan uzak kalmayıp bu yayınlara şahit olabilselerdi, siyasal zulmün sıkıntısını da çekmek zorunda kalacaklardı  Birçok Brezilyalı şairin Angola'ya sürüldüğü koloni döneminden birçok yazarın ülkesine döndüğü bağımsızlık dönemine kadar La Latin Amerika'nın kalanı için, genel şiir niteliğinin ötesinde, çağdaş düzyazı saygınlık kazandığı, yazarların çoğunun Fransız romancıların ve "yeni roman" gibi edebi türlerin tanıttığı teknikleri ve - bir yandan da kişisel tarzını ve Latin Amerika'nın sesini koruyarak - Faulkner gibi Amerikalı yazarların yeniliklerini deneyerek başarıya ulaştıkları rahatlıkla söylenebilir  Bu kuşaktaki roman ve öykü yazarları arasında Meksikalı Carlos Fuentes ve Juan Rulfo, Kübalı Alejo Caroentier, Arjantinli Jorge Luis Borges, Julio Cortazar ve Manuel Puig, Uruguayli Juan Carlos Onetti, KolombiyalI Gabriel Garcia Marquez, Perulu Mario Vargas Llosa ve Jose Maria Arguedas (1911-69) ile Şilili Jose Donoso yer alır  1960'ların canlanmasını sağlayan bu yazarlar, modernlik ve evrensellik gereği ile kendi tanımlarını kaynaştırmayı başardılar  Latin Amerika'ya has özellikleri kaybetmedikleri halde çağdaş Avrupa ve Kuzey Amerika'da daha geniş bir kitleye ulaşacak biçimde düşüncelerini anlattılar  Birçok romanda ulusun yakın geçmişinin tekrar değerlendirilmesi ve yeni yönlerin saptanması için öneriler bir arada yer alır  Bunlar, Avrupalı örnekleri bir kenara iten yeni Latin Amerikan bilincinden, hemen hemen uydurma bir ulusal geçmişe kadar uzanır  Tarihin her döneminde, her başarılı seçimde ya da her hatada Latin Amerikalılar kendi tarih bilinçlerini geliştirdiler ve yazarlar da bu bilincin oluşumunda çok etkin bir rol üstlendiler  Örneğin, Pablo Neruda'nın ünlü Canto General'i (1950) tüm Latin Amerika'nın - topraklarının, tarihinin ve insanının - bir özetidir  Cesar Vallejo şiirinde tüm kıta hıristiyanları için üzüntüsünü dile getirir; Nicanor Parra sıradan tecrübenin basmakalıplığını alaya alır; Ernesto Cardenal ise Latin Amerikalıları, temelde, hıristyanlıkta bulunan tüm insanların özgür olması felsefesini benimsemeye ve eyleme davet eder  Nicolas Guillen, İspanyol kültürüne Afrika kültürünün karışmasını en başarılı biçimde kutlayan şairdir  Lirik, gerçeküstücü ve hatta somut şiir yazan Octavio Paz kozmopolit geleneğin en iyi örneğidir  Zulüm ve sürgün: Latin Amerikalı yazarlar yaşamlarını biçimlendiren tarihi olaylardan uzak kalmayıp bu yayınlara şahit olabilselerdi, siyasal zulmün sıkıntısını da çekmek zorunda kalacaklardı  Birçok Brezilyalı şairin Angola'ya sürüldüğü koloni döneminden birçok yazarın ülkesine döndüğü bağımsızlık dönemine kadar Latin Amerika gerçeği hakkında yazmanın bedeli çoğunlukla sürgündü  Bugün birçok genç Latin Amerikalı yazar, dillerinden ve sorunların kaynağından uzak olmalarına rağmen, her ikisi hakkında yazmaya devam mektedi   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-12-2013 | #5 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.Meksika Devrimi'nin roman alanındaki en başarılı ürünü  Mariano Azuela'nın devrimi yoksul köylüler açısından anlatan yapıtı Los de abajo'ydu  (1916; Ayaklanma ,1975)  1920'lerin sonunda,Luis Guzman ve Jose Ruben Romero gibi romancılar aynı konuyu işledilerse de aynı sanatsal düzeye ulaşamadılar  Ayrıca 20  yüzyıl Latin Amerika romanı,bir önceki yüzyılda olduğu gibi,Yerlilerin yaşamını da konu aldı  ama 20  yüzyılın Indianista edebiyatında Yerli,artık La Araucana'nın yüceltilmiş "soylu vahşisi " değil,ekonomik ve toplumsal mekanizmaların elinde tutsak olan ve kendini eylemleriyle ifade edebilen kitlesel bir güçtü  Yerlilerin davasını üstlenmiş yazarlar arasında en önemli yeri,katı gerçekçilikleriyle Ekvadorlu romancılar tutu  Bu grubun etkili üyesi Jorge Icaza ,En las calles (1934;Sokaklarda) ve öbür romanlarıyla geniş bir okur kesimine seslenebildi  Arjantin ve Uruguay pampalarındaki yaşam da,Uruguaylı Javier de Viana'nın karanlık öyküleriyle ,gene Uruguaylı Carlos Reyles'in ,Arjantinli Ricardo Güiraldes ve Benito Lyncah'in romanlarıyla edebi ifadesine kavuştu  Venezuelalı Romulo Gallegosda Dona Barbara (1929;Bayan Barbara) adlı romanında ,ülkesinin geniş düzlüklerinde yaşayan köylülerle kent arasındaki çatışmayı işledi  Uruguaylı öykücü Horacio Quiroga tropik bölgeler ve ormanlarındaki yaşamı,Şiili romancı Joaquin Eduardo Barrios psikolojik romanlarında,kişinin kendi içindeki ve dışındaki güçlerle çatışmasına eğildi  Tiyatro alanında ise,Avrupa'da gelişen dışavurumculuk gibi akımların etkisiyle 1920'lerin sonları ve 1930'larda özellikle de Brezilya ve Meksika'da deneysel bir tutum egemen oldu  Bu dönemin önemli oyun yazarları arasında,Brezilyalı Joracy Camargo ve Meksikalı Rodolfo Usigli sayılabilir  20  yüzyılın ikinci yarısında ,işledikleri konuların toplumsallığı ya da bireyselliğinden çok,bunları işleyiş biçimleriyle önem kazanan bir dizi öncü romancı ve öykücü ortaya çıktı   Bu romancıların ortak özelliği,çağın gittikçe karmaşıklaşan ruhsal,toplumsal ve ideolojik eğilimlerini daha iyi yakalayabilecek bir dil ve yapı kurma çabasıydı  Bu çaba,deneme ve felsefi düzyazı alanında da ürünlerini verdi; Arjantinli Ezequiel Martınez Estrada Radiografia de la pampa'da ( 1933; Pampaların Röntgeni) ülkenin toplumsal bozukluklarını bütün ayrıntılarıyla çözümlerken ,Octavio Paz El Laberinto de la soledad'da (1950; Yalnızlık - Dolambacı,1978),Meksika'nın kültürel ve toplumsal tarihine psikoloji ve mitolojiden beslenmiş bir ışık düşürmeyi denedi  Paz aynı zamanda ,gerçeküstücülükle Meksika'nın Yerli geleneğini ve Doğu mistisizmini kaynaştırarak ülkesinin en ilginç şairlerinden biri olmayı başardı  Kaynak;AnaBritannica cilt 20 sayfa 257-258-259 frmsinsi  net için derlenmiştir   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Latin Amerika Edebiyatı. |  | 
|  06-18-2013 | #6 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Latin Amerika Edebiyatı.Düzyazı alanında gelişen yeni eğilimin öncülerinden biri,umutsuz bir metafizikle ince mizahi ve fantastik öğeleri birpotada eriten Arjantinli yazar Borges'ti  Borges'in El Aleph'te (1949) topladığı öyküleri ,20  yüzyılda fantastik edebiyatın başyapıtları arasına girdi  1967  Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Guatemalalı Miquel Angel Asturias da El  senor presidente (1946; Sayın Başkan,1967) ve El Papa Verde (1954;Yeşil  Papa,1967) gibi romanlarında ülkesindeki diktatörlük rejimini ve  ABD'nin emperyalist politikasını,yerli efsanelerle iç içe geçmiş bir  anlatımla eleştirdi  Meksikalı Aqustin Yanez Al filo del aquada (1947; Suyun Ucu) Meksika Devrimi'nin toplumsal ve psikolojik kaynaklarını James Joyce'u andıran bir ayrıştırma yeteneğiyle betimledi  Bir başka Meksikalı yazar Juan Rulfo da Pedro Parama (1955;Pedro Paramo,1970)adlı  romanında ,kahramanın kişisel serüveniyle ülkenin kolektif yazgısı  arasındaki La bahia de silencio (1940;Sessizlik Körfezi) gibi ideolojik  ve felsefi içerikli romanlarıyla Arjantinli Eduardo Mallea,Latin  Amerika'yı yeni ve benzersiz bir gerçeklik olarak ,barok bir dil  zenginliğiyle anlatan Kübalı  Alejo Capentier ve ülkesinin  yoksul sınıflarının yaşamını anlatan  Gabriela,Cravo e Canela (1958; Tarçın Kokulu Kız,1973) gibi romanlarıyla  mizahı ve eleştiriyi Rabelais'yi andıran bir dilsel çoşku düzeyine  çıkaran Brezilya'lı Jorge Amado yer alır  Bu kuşağın son büyük romancısı ise,bazı eleştirmenlerce Samuel Beckett ve Jean Genet'yle birlikte modernist edebiyatın son  temsilcilerinden biri olarak nitelenen,çağdaşı Latin Amerikalı  yazarlardan daha "kozmopolit" olmasıyla ayrılan Arjantinli Julio  Cortazar'dır   Uzun  yıllar Fransa'da sürgünde yaşayan Cortazar,klasik romanın kurgusunu ve  olay örgüsünü tümüyle dönüştürmeyi denediği Rayuela (1963; Seksek,1988)  ve öbür romanlarında Latin Amerika gerçekliğine ancak dolaylı bir  biçimde yer verir  Kısa öykülerindeyse ,polisiye ve fantastik anlatı gibi  türlerin öğelerinden yararlanmıştır  Bu yazarlardan sonra gelen ve genellikle post-modernizm içinde değerlendirilen romancıları modernist ya da yenilikçi yazarlardan ayıran önemli bir nokta,deneycilikten çoğu kez kaçınmaları ve bunun yerine ,klasikleşmiş kalıp ve üslupları dönüştürmeyi seçmiş olmalarıdır  Bu romancıların çoğu ,tümüyle kurmaca bir dünya yaratmak yerine,gerçek tarihsel olayları ve kişilikleri bir roman malzemesi olarak kullanmayı,bunları kurmaca ya da fantastik öğelerle kaynaştırmayı seçmişler  kolektif ya da bölgesel mitlerden ve efsanelerden yararlanmışlardır  Bu türün en tanınmış örneği,1982 Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez'in Cien anos de soledad'ıdır  (1967; Yüzyıllık Yalnızlık,1974)  Yayımlandığı anda bir edebiyat olayı haline gelen roman,hem gerçek bir tarihi yansıtması,hem de kendi sanatsal araçlarını bilinçli olarak gözden geçirmesiyle ,türün en başarılı örneklerindendir  Meksikalı Carlos Fuentes,Perulu Jose Maria Arquedas ve Mario Vargas Llosa gibi yazarlar ise,Marquez'den farklı olarak,fantastik öğelerden çok,gerçek tarihsel olaylardan yararlanmışlardır  Fuentes'in La Muerte de Artemio Cruz'u (1962; Artemio Cruz'un Ölümü,1981)  klasik yaşamöyküsü kalıplarına bağlı kalır görünürken,aynı zamanda bu kalıpları altüst etmeyi de başarır  Bu dönemin Kübalı yazarları arasında,Avrupa yenilikçilerine daha yakın bir tutumu benimseyen Guillermo Cabrera Infante'yle post-modernizm içinde değerlendirilen Reinaldo Arenas ve Jose Lezama Lima sayılabilir  Şilili Jose Donoso gerçekçi ve fantastik öğeleri kaynaştıran romanlarında feodal toplumun çöküşünü işlemi,sinemaya da uyarlanan El beso de la mujer arana (1976;Örümcek Kadının Öpücüğü,1986)adlı romanıyla ünlü Arjantinli Manuel Puig de romanlarında popüler kültürün birey üzerindeki etkilerini ele almıştır  Latin Amerika romanı son 20 yıl içinde yalnızca Latin kültüründe değil,Aglosakson dünyasında da çok etkili olmuş,birçok Kuzey Amerikalı yazar Latin Amerikalı yazarların izinden giderek "tarihsel kurmaca" ve "büyücü gerçekçilik" tarzlarında yapıtlar vermişlerdir  Türkçede yayımlanan Çağdaş Latin Amerikan Şiirleri (1982; der  Ülkü Tamer) ile Latin Amerika Hikayeler Antolojisi (1983;der  Tomris Uyar) Latin Amerikalı şair ve öykücülerin yapıtlarından seçmeler içerir  Kaynak:AnaBritannica cilt 20 sayfa 259 frmsinsi  net için derlenmiştir  
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |