Çağatay Türkçesi Edebiyatı Hakkında Konu Anlatımı

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çağatay Türkçesi Edebiyatı Hakkında Konu Anlatımı



Çağatay Türkçesi Edebiyatı

Müşterek Orta-Asya Türkçesi'ni takip eden Kuzey-Doğu Türkçesi'nin meydana getirdiği edebiyat, geniş mânâda Çağatay Türk Edebiyatını meydana getirmektedir Dîvân ü Lügâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig gibi büyük eserlerin ortaya çıkışından sonra Kaşgar Türkçesi, edebî kudretini göstermiş oluyordu Hakâniye diye anılan bu Türk şivesi, sadece bu eserlerle kalmamış, teşekkül eden yeni kültür merkezlerinde birçok eserler vücuda getirmiştir

Gerçekte Kutadgu Bilig’le başlayan bu devre, ortaya çıkan kültür merkezlerine göre üçe ayrılırsa da onları Müşterek Orta Asya Türkçesi eserleri olarak zikretmek gerekir Dil bakımından bu bölgeler Kaşgar şîvesindeyseler de arada bazı ayrılıklar görülmektedir

Müşterek Orta Asya Türkçesi'nin doğu kolu olan Kaşgar veya Hâkâniye (Karahanlı) şivesi, gerçekte Doğu Türkçesi'ni meydana getirmiştir Bu şîveyle yazılan eserlerin başında 12 asır mahsullerinden sayılan Edib Ahmed Yüknekî’nin yazdığı Atabetü’l-Hakâyık gelmektedir Dilin gelişmesi ele alınınca, az da olsa Kutadgu Bilig’den ayrıldığı görülen bu eser, daha çok bir nasihatnâmedir Edib Ahmed Yüknekî ise devrinde itibarlı bir şâirdir Eserinde, Kutadgu Bilig’e nazaran daha fazla Arapça ve Farsça kelimelere yer vermiştir

Asıl 12 yüzyıl Kaşgar Türkçesi edebiyatının en büyük temsilcisi Yesili Ahmed’dir Ahmed Yesevî (ölm 1166), ruhu okşayan çekici hikmetleriyle tanınmıştır Timur Han, bu büyük Türk tarikat şeyhi ve şâirinin türbesini yaptırmıştır Pekçok lakapla anılan Ahmed Yesevî gerçekte bir mektep kurmuş ve bu mektep, talebeleri tarafından devam ettirilmiştir Hakîm Süleyman Ata (ölm 1186) önde gelen talebelerinden olup, Bakırgan’da irşad faaliyetlerinde bulunmuştur (Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet adlı eseri, Kültür Bakanlığı tarafından neşredilmiştir)

Miftâhü’l-Adl adlı fıkıh kitabıysa bu dönemde ayrı bir önem taşımaktadır On dördüncü yüzyıla kadar bu sahada görülen eserlerden Oğuz Kağan Destanı ve 14 yüzyılın başında Rabguzî’nin yazdığı Kısasü’l-Enbiyâ’nın önemini belirtmek gerekir

Müşterek Orta Asya şîvesi sadece doğuda varlığını sürdürmemiştir Bu şîvenin batı ağzı bilhassa Batı Türkistan’da yeni ve canlı bir edebiyatın doğmasına sebep olmuştur Harezm ve Sirderya (Seyhun) Irmağının güneyindeki yerler; Yedisu, Merv, Buhara gibi şehirler bölgenin kültür merkezi hâline gelmiştir Burada Türklüğün Kaşgar, Kıpçak ve Oğuz şîveleri karışık olarak yaşadığından, yazılan eserlere de bu durum aksetmiştir Bölgenin en önde gelen eseri Alioğlu Mahmud’un yazdığı Nehcü’l-Ferâdis’tir Eser daha çok hadisler ve açıklamalarıyla siyer-i Nebî cinsindendir Fakat İslâmiyet'e âit geniş bilgileri ihtiva etmesi, her çeşit halk tabakası için yazıldığını göstermektedir Harezm şîvesi dalını en iyi şekilde aksettiren eserin edebî yönü ayrı bir değer taşımaktadır

Şeyh Şerif Hoca tarafından yazılan Muînü’l-Mürîd de şîve itibariyle Nehcü’l-Ferâdis’e yakındır Türkmenler arasında üstün tutulan eser, 14 yüzyıla âittir Hazermî’nin Muhabbetnâme’si de aynı asrın eserleri arasına girmektedir Zemahşerî’nin Mukaddimetü’l-Edeb’i ise bu yüzyılda Dîvân ü Lügâti’t-Türk’ü hatırlatır mâhiyettedir

Dil bakımından yine aynı şîveye dahil olan, fakat nerede yazıldığı belli olmayan eserler de mevcuttur Bunların başında 12 yüzyılda Ali’nin yazdığı Kıssa-i Yusuf gelmektedir Eser, Kıpçak Türkçesi unsurlarını da taşımaktadır Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i Kıpçak Türkçesi unsurlarını ihtiva etmesi bakımından Kıssa-i Yûsuf’a yakındır Böyle olmakla birlikte Altınordu sahasında yazılan bu eser Oğuz-Kıpçak Türkçesi ürünüdür Hüsrev ü Şirin, 1341 yılında Harezm bölgesinde Kutub mahlâsını kullanan bir Türk şâiri tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir Eser ayrıca Nizâmî’nin aynı isimdeki eserinin Türk Edebiyatındaki ilk tercümesidir Yer yer Kur’ân-ı kerîmden alınan sûrelerin bulunduğu eser, İran Edebiyatının tesiri altındadır

Bölgenin diğer bir eseri Revnaku’l-İslâm’dır Eserde o devir Türklük hayatına bir hayli yer verilmiştir Yalnız Şeyh Şeref’in yazdığı bu eser, daha ziyade Türkmen ağzı ile yazılmış ve pek fazla rağbet görmüştür

On dördüncü asırda Kıpçak ili dil yadigârları da, edebî yönden zikre değer eserlerdir Bunların başında Kırım veya Kefe’de yazıldığı tahmin edilen Codex Cumanicus gelir Eser, Lâtin harfleriyle yazılmıştır İki kısımdan meydana gelen eserin İtalyan bölümünü lügat, Alman bölümünü ise çeşitli dinî metinler meydana getirmektedir Eserin Kıpçak Türkçesi'ni öğrenmiş misyoner rahipler tarafından yazıldığı tahmin edilmektedir

Kuzeyde yazılan bu eserin yanında Kıpçak Türkçesi'yle güneyde, Mısır’da bilhassa gramer ve lügatçiliği ilgilendiren bir hayli eser vücuda getirilmiştir Fakat edebî yönden bunlardan ayrılan yegâne eser, 1391 yılında tamamlanan Seyf-i Serâyî’nin Gülistan Tercümesi’dir

Müşterek Orta Asya Türkçesi'nin bütün edebî faaliyetleri, Kuzey-Doğu Türkçesi dil yadigârları içinde yer aldığı için, geniş manâsıyla Çağatay Türk Edebiyatının birinci ve ikinci devresini meydana getirirler Dar manâsıyla Çağatay Edebiyatı, Timur ve Timurlular devrinde meydana getirilen edebî mahsuller için kullanılmıştır Timur ve şehzadelerinin sarayında, Türkçe konuşulurdu Bu devre ait ilk eser, Ulu Tav'daki (Ulu Dağ) 1391 tarihli Timur Hanın Uygur harfleriyle yazdırdığı 11 satırlık bir kitâbedir

Timurlular devrinin ilk şâiri Mîr Haydar Harezmî’dir Timur Hanın torunlarından İskender Mirza’nın (1409-1414) şâiri olan Mîr Haydar Harezmî, Mahzenü’l-Esrâr mesnevîsini onun adına yazmıştır Eserin mevzuunu Nizamî’den almıştır Tek nüshası Biritish Museum’da bulunan eser, 1858’de Kazan’da basılmıştır

Bu devrin güçlü şâirlerinden olan Yusuf Emirî, Baysungur Mirza’nın (ölm 1435) himayesinde bulunmuştur Bu şâirin Dîvân’ından başka Dehnâme’si ve Çagır ve Bang münazarası vardır Eserdeki nesirlere bakılırsa Yusuf Emirî’nin kuvvetli bir nâsir olduğunu söylemek mümkündür Herat’ın sanat ve edebiyat muhitinde yaşayan bu şâirin Dîvân’ı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır Çagır ve Bang eseriyle münazara türünün kuvvetli şâiri olduğunu ispat etmiştir

On beşinci asrın ilk yarısında Çağatay Edebiyatında, Atâyî görülür Ahmed Yesevî’nin kardeşi İsmâil Ata’nın evlâdından olduğunu, Ali Şîr Nevâî haber vermektedir Bu soydan olmasından dolayı, Atâyî mahlâsını kullanmış ve Yesevî tarîkatı şeyhlerinden, Mansur Ata, Zengi Ata, Süleyman Hakîm Ata gibi mutasavvıflara karşı büyük alâka duymuştur

Yine bu asrın şâirlerinden olan, Uluğ Bey devrinde kemalini bulan Sekkakî, Çağatay Edebiyatında mühim bir yer tutmaktadır Timur Hanın ölümünü müteakip hükümdar olan Halil Sultan (1405-1410) adına bir kaside sunan Sekkâkî’nin 1467 yılına varmadan öldüğü tahmin edilmektedir

Şâir Lutfî’ye gelince 1366 yılında doğmuştur Bu devrin büyük şâirlerindendir Şöhreti ve Türkçe şiirleri Irak’a kadar yayılmıştır İskender Mirza adına Gül ü Nevrûz mesnevîsini yazmıştır 1465 yılında 99 yaşında Herat’ta vefât etmiştir Bir bakıma Ali Şîr Nevâî’ye üstadlık etmiştir Dîvân’ı vardır

Timur Hanın torunu Mîranşah’ın oğlu olan Seyyid Ahmed Mirza da bu asrın şâirlerindendir Dîvân’ının olduğu söylenirse de ele geçmemiştir Sağlam tabiatlı ve temiz zihinli bir kimse olan Seyyid Ahmed Mirza’nın gazelleri ve kaside şeklinde şiirleri oldukça meşhurdur Perişan hâlinden bahseden ve Şahruh’u medheden Taaşşuk-nâmesi’nin nüshası, British Museum’da bulunmaktadır

Bu yüzyılın bir diğer şâiri, Gedâî’dir Ebü’l-Kâsım Bâbür’ün saray şâirlerindendir Ebü’l-Kâsım Bâbür, kendisi de şâirdir Yakînî’ye gelince Ok ve Yay münazarası ile dikkati çeker Yine münazara türü üzerine eser yazan şâirlerden birisi, hayatı hakkında bilgi bulunmayan Ahmedî’dir Ayrıca bu devrin mesnevî yazarlarından olan Durbig, Yûsuf ile Zelîha adlı eserini yazmıştır

On beşinci yüzyılda Klasik Çağatay Edebiyatı devrinin kökleştiği görülmektedir Bu devir Çağatay Edebiyatının en yüksek devreye ulaştığı bir devirdir Millî ruh ve şuurun ortaya çıkması, Türkçe'ye ehemmiyetin verilmesi bu devre rastlar Ali Şîr Nevâî, Muhakemetü’l-Lügâteyn’i bu açıdan ele alarak yazar Sultan Hüseyin Baykara da bu devrin şâiriydi O da Türk dilini müdâfaa etmiş hatta bir de ferman çıkarmıştır Hüseynî mahlâsı ile şiirler yazan Hüseyin Baykara’nın Dîvân’ı vardır

Ali Şîr Nevâî’nin eserleri bir hayli fazladır Bunların başında dört dîvânını içine alan Hazâinü’l-Meânî adlı eseri gelmektedir Ali Şîr Nevâî, yazdığı dîvânlara göre hayatı dörde ayırmış ve her biri için bir isim vermiştir Dîvânları; Garâibü’s-Sıgar, Nevâdirü’ş-Şebâb, Bedâyiü’l-Vasat, Fevâidü’l-Kiber adını taşımaktadır Dîvânlarından başka Mecâlisü’n-Nefâis, Nesayimü’l-Mahabbe, Muhakemetü’l-Lügâteyn ve Hamse’si vardır Hamsesi; Hayretü’l-Ebrâr, Ferhâd u Şîrîn, Leylâ vü Mecnun, Seba-i Seyyâre, Sedd-i İskenderî ve Lisânü’t-Tayr adlı mesnevîlerinden meydana gelmektedir Mîzânü’l-Evzân ise edebî bilgileri ihtiva eden diğer bir eseridir O, Mecâlisü’n Nefâis adlı tezkeresiyle Türk Edebiyatında tezkere yazan ilk şâirdir

On altıncı yüzyılda Çağatay Edebiyatının mümessili, Zahirüddîn Muhammed Bâbür Şah'tır (1483-1530) O Çağatay Türkçesi'nin Nevâî’den sonra gelen en mühim simâsı ve edîbidir Eserlerinde kuvvetli bir Nevâî tesiri görülür Dîvân’ının yanında Aruz Risâlesi, Mübeyyen adını taşıyan ve Hanefî fıkhına âit olan bir mesnevîsi vardır Hâce Ubeydullahı Ahrâr’ın eserinden Türkçe manzum tercümeleri ihtivâ eden Risâle-i Vâlidiyye’si varsa da, asıl onu şöhretli kılan devrinin en mühim seyahat ve hâtırat kitabı olan ve kendi ismini taşıyan Bâbürnâme’sidir Bâbür Şah bu eserinde 1494 yılından başlayarak 1529’a kadar geçen vakaları yıl yıl anlatmıştır Onun için bu esere Vekâyi-i Bâbür de denmektedir Eser, büyük Türk bilgini Reşit Rahmeti Arat tarafından neşredilmiştir

On yedinci yüzyılda Çağatay Türk Edebiyatı, artık yükseliş devrini tamamlamıştır Ancak bu asrın zikre değer şahsiyeti Yadigar Hanın torunlarından olan Ebü’l-Gazî Bahadır Han'dır Bir Özbek hanı olan Bahadır Han (1603-1666) 1642 yılında Hive Hanlığı'nı elde ederek, 21 yıl saltanat sürmüştür Eserlerini millî bir şuurla yazmış ve“Türk” lâfzına eserlerinin adında yer vermiştir Belli başlı eserleri Şecere-i Terâkime ve Şecere-i Türkî adını taşır Şecere-i Terâkime’de, Oğuznâmeler karşılaştırılmış ve Türklerle ilgili Türkmen boyları arasındaki menkıbelere yer verilmiştir Şecere-i Türk’te ise, Bahadır Han, 15 yüzyılın ikinci yarısından başlayarak kendi asrına kadar gelen ve Harezm’de iktidarı elinde tutan han âilelerinin şeceresini yazmıştır Fakat ömrü vefa etmemiş ve son 16 yapraklık kısmını, oğlu Enûşe Han yazmıştır

Asrın Çağatay Türk Edebiyatında yer alan diğer bir siması şâir Allahyâr’dır Daha çok tekke mensupları arasında iltifat gören Allahyâr (ölm 1713) bir Nakşibendîdir Türkçe'den başka Farsça ile de yazmıştır Özbek Türkçesi ile yazdığı Sebâtü’l-Âcizîn adlı manzumesi, en meşhurlarındandır

On sekizinci yüzyılda Özbek Türk Edebiyatı, eski asırlara nispetle sönmeye yüz tutmuştur Olanlar halkın hafızasında kalmış ve meydana çıkan şifâhî edebiyat, nisyana karışmıştır Bununla birlikte Halk Edebiyatı dalında Ferhâdnâme, Cümcüme Sultan Destanı ve Tahir ile Zühre gibi eserler, ortada bulunan eserlerdir Ayrıca destanî bir eser olan Satuk Buğra Han Tezkiresi’ni de burada zikretmek yerinde olur


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.