İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Nelerden Etkilenmiştir?

Eski 11-29-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Nelerden Etkilenmiştir?



İslamiyet öncesi türk edebiyatı nelerden yada kimlerden etkilenmiştir,
İslamiyet öncesi türk edebiyatı kimlerden etkilenmiştir,
İslamiyet öncesi türk edebiyatı nelerden ve kimlerden etkilenmiştir,

İslamiyet öncesi türk edebiyatının nelerden ve kimlerden etkilendiğiyle ilgili merak ettiğiniz tüm bilgileri bu makalemiz aracılığıyla öğrenebilirsiniz Merak ettiğiniz tüm soruları bize iletebilirsiniz, teşekkürler



Türkçenin yaşı, eldeki en eski lengüistik ve filolojik örneklere dayandırıla*rak milattan önce 2500-3000 ve 3500 yıllarına kadar götürülebilmektedir Ancak Türk dilinin bu kadar eski bir geçmişi olmasına rağmen, ilk yazılı metinleri bu*günkü bilgilerimize göre VIII yüzyılda Orhun Abideleri ile başlamaktadır VI-II yüzyıldan önceki dönem bugün için karanlık dönemdir Araştırmacılar, VI yüzyıldan geriye doğru milat yıllarına kadar olan döneme Ana Türkçe (Proto-Turkic), milattan önceki döneme İlk Türkçe (Pre-Turkic) adlarını vermişlerdir

Bu devirlere ait hiçbir metin elimize geçmemiştir Burada şunu belirtmekte fay*da vardır: Medeniyet tarihimizin eskiliği göz önünde bulundurularak yazılı Türk*çe metinlerin VIII yüzyıldan çok önce başladığında şüphe yoktur Eski Çin kay*naklarında Türk edebiyatının milattan önce ikinci asırda varlığını gösteren Türkçeden tercüme edilmiş bir şiir parçası mevcuttur Bu da bize Türk edebiyatının köklerinin çok daha eski zamanlarda aranması gerektiğini göstermektedir

Türk edebiyatının İslamiyetten önceki bölümünü Sözlü Edebiyat ve Yazılı Edebiyat olmak üzere iki ayrı bölümde incelemek mümkündür Bu tasnife göre içeriğe ulaşabilmek için aşağıdaki bağlantıları kullanabilirsiniz:
1 Sözlü Edebiyat
2 Yazılı Edebiyat

Bu*günkü bilgilere göre, Türklerin İslâmiyetten önceki edebiyatları üç bölümde in*celenmek de mümkündür:
HUNLAR ÇAĞINA AİT SİYASÎ MEKTUP VE TÜRKÜ TERCÜMELERİ

Bir dilin yerleşik ve yaygın olarak kurulabilmesi için uzun bir siyası birliğin himayesinde gelişip olgunlaşması gereklidir Bu şart Türk tarihinde bilindiği ka*darıyla önce Hunlar zamanında oluşmuştur Bundan dolayı Türkçenin Hunlar za*manında teşekkül ettiği sanılmaktadır Bu Türkçenin aşağı yukarı Göktürkler ça*ğındaki dilin daha iptidaî bir şekli olduğu belirtilmektedir

Göktürklerden önce Ak Hunlarin yazılarının olduğu ve bu yazının Göktürk yazısına benzediği bilinmektedir Bizanslı tarihçi Prokopiosa göre (VI yüzyıl) Ogur boyları kendi yazılarını da kullanmışlardır İstemi Yabgunun 568 yılında Bizans imparatoruna gönderdiği mektup İskit (Türk) yazısı ile yazılmıştır Ta-po Kağan (572-581) için Çince Budizm kitabı Nirvana-Sutramn Türkçe tercü*mesi yapılmıştır Hazar Hakanlığı ile Avrupa Avar Hakanlığında Türk yazısı da kullanılmıştır Priskosun hatıralarında (V yüzyıl ortası), Hun kâtiplerinin ha*zırladıkları metinleri ayrı bir yazı ile Attilâya okuduklarını söylemesi, F Altheime göre Avrupa Hunlarının kendi yazılarının olduğunu ortaya koymaktadır Bu da Göktürk Yazısının Hun Yazısının bir devamı olduğunu, IV yüzyılda Av*rupaya gelen Hunların yazılarını birlikte götürdüklerini göstermektedir Asya Hunlarının yazılarının da oldukça yaygın olduğu görülmektedir Çin yıllıkların*da geçen Uygurların ataları Kao-kiiler Çince yazarlar, fakat Hunca da yazar*lardı Klâsikleri Hun dili ile okurlardı (İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul 1988, s 322) ifadeleri bunu desteklemektedir

Hun yabgularının Çin sarayına mektuplar gönderdikleri de bilinmektedir An*cak gönderilen bu mektupların hangi harflerle yazıldığı belli değildir Daha son*raki devirlere ait eski Çin tarihleri Hunların yazıları olmadığını söyledikleri hâl*de, Çin imparatorlarıyla mektuplaştıklarını kaydetmişlerdir Ancak Çinlilerin Hunların yazılarının olmadığı hakkındaki sözlerini şüphe ile karşılamak gerekir Eski Çin tarihlerinde bu mektupların bazılarının tercümeleri yer almaktadır (bk Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1943, s 34-35)

Ayrıca son yıllarda Asyada ya*pılan önemli keşiflerle Orhun yazısının milattan önceki çağlardan kalma bazı ör*nekleri ortaya konmuştur Işık gölü civarında 1970te açılan Eşik kurganında |= Altun elbiseli adamin mezarı | ele geçen bir gümüş çanak içindeki Orhun alfa*besi ile yazılı iki satırlık kitabe, milattan önce V-IV yüzyıllar olarak tarihlendirilmiştir Tanrı Dağlarında Kurday mevkiinde milattan Önce II yüzyıla ait Türk ya*zısı ile (5 harfli) başka bir kitabe daha bulunmuştur Bütün bunlar Türklerin yazı*yı çok eski çağlardan beri kullandığını açık şekilde göstermektedir

Bu eski Çin tarihlerinde yukarıda belirtildiği gibi özellikle, Hunlar devrinde*ki edebiyata dair bizleri aydınlatacak bazı şiir tercümeleri yer almaktadır Bunlar*dan biri Hunların kaybettikleri bir savaş üzerine söylenmiş olan türküdür Milat*tan önce 119 yılında Hunlar, Ordusun şimalindeki topraklarını kaybederek bü*yük çölün şimaline çekilmişlerdir Çin kaynakları bu bozgun dolayısıyla Hunların tercümesi aşağıda verilen türküyü türküler söyleyerek ağladıklarını yazmaktadır:

Yen-çi-şan dağını kaybettik
Kadınlarımızın güzelliğini elimizden aldılar
Si-lan-şan yaylalarını kaybettik
Hayvanlarımızı çoğaltacak vesaiti elimizden aldılar

Bu manzumenin teknik olarak günümüze kadar gelen millî nazmımızın hü*viyetine uygunluk gösterdiği görülmektedir Özellikle manzumenin dörtlükten ibaret olması, ikinci ve dördüncü mısraların birbirine çok benzemesi Türk naz*mının esas vasıflarındandır

Daha sonraki devirlerde Çin sülâlesi tarihi olan Çin-şuda MS 329 yılında Lo-yangda meydana gelen bir olay nedeniyle 10 Çince işaretten oluşan Hunca bir beyit kaydedilmiştir Türklerin çok eski zamanlarda şiir sanatına vakıf olduk*larını gösteren bu beyit şu şekildedir:

Su:g (i)ti tılıkang, I Bugukgı tuktang! Orduyu düzenleyip çıkın, Buguku tutun!

Ayrıca elimizde Çin kaynaklarında kayıtlı Hunlardan kalma bazı şarkılar da mevcuttur Bunlardan biri vatan hasretini anlatan şu manzumedir:

Söğüt Dalını Koparıyorum
Ata biniyorum kamçı kullanıyorum
Dönüp bir söğüt dalı koparıyorıım
Ayaklarımı sarkıtıp oturuyorum, uzun flütümü çalıyorum;

Seyahat edenler kederden ölüyorlar
İçimde bir teessür duyuyorum, neşeleniyorum
Atınızın kamçısı olmak istiyorum
Gelip kolunuza girmek istiyorum
Ayaklarımı uzatıp, dizinizin dibinde oturmak istiyorum

Meradaki atlar serbest bırakılmış
Atlartıı iplerini bağlamayı unuttum
Eğeri omzumda taşıyor, atımı takip ediyorum
Bu atlara nasıl binmeli
Uzaklardan Meng-chin deki sarı nehri görüyorum

Söğütler kederden sallanıyorlar,
Ben esir bir ailenin çocuğuyum
Hanların (Çinlilerin) türküsünü anlamıyorum

Kuvvetli bir delikanlının süratli koşan atlara ihtiyacı var, Süratli koşan atların kuvvetli bir delikanlıya ihtiyacı var Sararmış kırların altına giriyorum (ölüyorum) Ancak o zaman dişi ve erkek birbirinden ayrılırlar

Akıcı ve renkli bir üslûba sahip olan şiirdeki his, kafiyesindeki mükemmelik ve dilinin sadeliği dikkat çekicidir Bu dönemde yazılan ve ilk iki satırı atasözü şeklinde başlayan şu halk türküsü de tasvirdeki canlılık ve sözcüklerinin renkliliği ile ilginçtir:

Yalnız bir dal bir ağaç yapamaz Yalnız bir ağaç orman vücuda getiremez Sizin süslü yeleğinizi düşünüyorum Sizi hiç unutmuyorum

Bu dönem şiirlerinde aşkın konu edildiği de görülmektedir:

Güneş batarken Yung-taiya çıkıyorum, Benim güzel sevgilim henüz gelmedi Tül perdeli pencereyi nilüfer çiçekleri sarmış Camlı kapının kanatları açılmış

Çiçeklerin yanında eflâtun darçınlar, Dağılarak, yayılarak yeşil yosunları sarmış Ay, karanlığın çoğunu aydınlatmıyor Sizi bekliyorum, yalnız ve uzaklardayım

Nazım şekli olarak mükemmel görülen şiirin seçkin kelimelerle süslenmesi de dikkat çekmektedir Hem keyfiyet hem de kemiyet olarak işlenen şiirin kuv*vetli his ve teşbihlerle süslenmiş bir aşk şiiri olduğu görülmektedir (Bu dönemde yazılan diğer şiirler için bk Muhaddere N Özerdim (1943), MS 4-5 inci Asırlarda Çinin Şimalinde Hanedan Kuran Türklerin Şiirleri, AÜDTCF Dergisi, c II, nr I, An*kara 1943, s 89-98)
GÖKTÜRK ABİDELERİ

Tarihte ilk defa Türk adını devlet adı olarak kullanan ve Asyada VI-VIII yüzyıllarda hüküm süren Göktürkler devrinde, Türklerin kendine ait bir yazıla*rı olduğu bilinmektedir Türklerde hem yazılı edebiyatın en eski belgesi hem de Altayların en eski edebiyat anıtı Göktürklerden kalma Eski Orhun Yaztf/andır Bunlar Moğolistanın kuzeydoğusunda Orhun ırmağının eski mecrası ile Koşu Çaydam gölü civarında bulunmaktadır Bunlardan birincisi Vezir Tonyukukun ölümünden önce 720de iki taş üzerine yazıp diktirdiği abidedir

Tonyukuk taşın üzerine İlteriş ve Kapagan Han dönemlerinde vuku bulan olayları kendi hatıra*ları şeklinde oldukça düzgün bir halk diliyle yazdırtmıştır Bugünkü bilgilere gö*re ilk Türk tarihçisi odur İkinci abide ise, 731 tarihinde Dokuz Oğuzlarla yapı*lan savaşta ölen Bilge Kağanın küçük kardeşi Kül Tigin adına 732de dikilmiş*tir Bu abideyi ikinci Türk tarihçisi olarak kabul edilen Yolluğ Tigin yirmi gün*de yazmıştır Moğolistanda Koşu Çaydam gölü civarında bulunan yazıtta Çince kitabe de yer almaktadır Üçüncü kitabe ise 734te ölen Bilge Kağan adına dikilmiş olup Kül Tigin abidesine bir kilometre kadar mesafede bulunmaktadır Bu yazıt da Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır Bu abideler içerisinde özellikle Kül Tigin abidesi hem tarih hem de edebiyat açısından oldukça önemlidir Bu yazıtlar, Süryani-Arami alfabesine dayanan bir Run yazısı ile (Runik) yazılmıştır ve son derece özlü bir üslûpla, Türk hakanlarının kavimlerini Çin egemenliğinden kurtaran kahramanlıklarını tasvir eder

Barthold, Göktürk alfabesinin Türk diline tam olarak uyduğunu belirttikten sonra böyle bir mükemmel yazı şeklinin var olması, bu yazıtı yazanların bundan başka da birçok yazıt yaptığını göstermektedir (Kök-Türklerin Okuma Yazma Bil*meleri Sorunu, Uluslar Arası Osmanlı Öncesi Türk Kültürü Kongresi Bildirileri 4-7 Ey*lül 1989 Ankara, Ankara, 1997, s 297) diyerek o döneme ait metinlerin eldekilerle sınırlı olmadığını belirtmiştir Nitekim bünyesinde konuşma düstûrları ile kelime birleşmelerinin çok çeşitli özeliklerini barındıran Orhun Abidelerindeki dilin yeteri kadar işlenmiş bir dil olduğu da görülmektedir

Bu dili okuyup yazanların sayısı çok yaygın olup geniş bir kitleye dağıldığı anlaşılmaktadır Orhun Abide*lerinin dili sadece Göktürkler tarafından değil, bir kısım Türk halkları ile birlik*te Oğuz, Uygur, Kırgız, Kıpçaklar tarafından da ortak edebî bir dil olarak kulla*nılmıştır Orhun yazıtlarından ilk defa İlhanlılar devri tarihçisi Cüveynî, Târîh-i Cihân-güşâ adlı eserinde bahsetmiştir Yazıtlar keşfedildikten sonra bunları ilk defa Thomsen okumayı başarmış ve 1893 yılında yazıların anahtarını neşretmiş-tir Yazıtları ilk defa Radloff Rusçaya tercüme ederek yayımlamıştır Akabinde Thomsen Fransızca tercümesiyle birlikte I896da neşretmiştir Türkiyede ise Orhun Abidelerini ilk olarak Necib Asım yayımlamıştır (Orhun Abideleri, İstanbul 1924) Yazıtlar daha sonra Hüseyin Namık Orkun (Eski Türk Yazıtları, Ankara 1986), Muharrem Ergin (Orhun Abideleri, İstanbul 1986) ve Talât Tekin (Orhon Ya*nları, Ankara 1988; Tunyukuk Yazıtı, nşr Mehmet Ölmez, Ankara 1994) tarafından da neşredilmiştir

UYGURLAR

VIII yüzyıldan itibaren Türkler arasına Budizm ve Maniheizm gibi ya-cı dinler girmeye başladıktan sonra, bu yeni dinlerin tesiri altında Göktürk alfabesi yerine Uygur alfabesi kullanılmaya başlandı Bu alfabe, Orhun alfabesin*in sonra bütün Türklerin ortak yazısı olma özelliği kazanmış ve bilhassa Doğu Türkistanda yayılarak önce Budist dinî eserlerinin Türkçe tercümelerinde kullanılmıştır Ayrıca İslâmiyetin kabulünden ve hatta Arap yazısının Türkler arasın-a yayılmasından sonra da yüzyıllarca kullanılarak ardından Moğol ve Mançu alfabelerinin doğmasını sağlamıştır

IX, yüzyılın ortasında Doğu Türkistana göç eden Uygurlar, burada eskiden kullandıkları yazı dili temelinde kendi edebî dillerini oluşturdular Bu dil kısa za*manda gramer, kelime hazinesi, tür ve üslûp yönünden büyük bir gelişme göster*di Eski Uygur yadigârlarının dili, Orta Türkçe dönemindeki lehçelerin meyda*na gelmesinde önemli bir rol oynamıştır

İslâm öncesi Türk şiirinin bize kadar gelen en eski örnekleri sözlü halk şiiri ör*nekleri olup, -XI yüzyılda ve daha sonra yazıya geçirilmiş ürünler hariç tutulursa-bu şiirler Doğu Türkistanda Maniheist ve Budist Uygur kültür çevrelerinde oluş*turulan eserlerdir Bunların en eskileri ise Maniheist kültür çevresinde oluşturulan*lardır Zira Uygurlar Maniheizmi Doğu Türkistana gelip yerleşmeden çok önce, daha Moğolistanda iken kabul etmişlerdi Bundan dolayı Türkistanda bulunan ve Maniheist Uygurlardan kalan el yazmalarının bir kısmı, büyük ihtimalle Moğolis*tanda yazılmış, daha sonra göçle birlikte Türkistana getirilmiş eserlerdir

Maniheist Uygurlardan kalma bu eserler, Mani ve Uygur alfabeleri ile yazıl*mıştır Bu eserlerin ve eser parçalarının önemli bir kısmı Soğdcadan ve diğer İran dillerinden çevrilmiş dinî metinler, tövbe duaları ve hikâyelerden oluşmaktadır Bunlar arasında önemli sayıda manzum dua ve ilâhilerle din dışı sayılabilecek bir aşk şiiri de bulunmaktadır Manzum Maniheist dua ve ilâhiler Reşit Rahmeti Arat tarafından bir araya getirilerek yayımlanmıştır (Eski Türk Şiiri, Ankara 1991, s 1-59) Bu şiirlere daha sonra P Zieme Berlinde bulunan Turfan Metinleri Kül*liyatı içerisinde İranca metinler arasında yer alan ve üç dörtlüğü okunabilen Türkçe bir Mani şiirini eklemiştir (Türkçe Bir Mani Şiiri, TDAY-Bclleten 1968, An*kara 1989, s 45-51)

Budist Uygurlardan kalan manzum eserlerin sayısı, Maniheist Uygurlara ait şiirlerin sayısına oranla oldukça fazladır Aratın derleyip yayımladığı (Eski Türk Şiiri, Ankara 1991, s 61-242) 25 manzum esere ait mısra sayısı toplam 1400dür Bunlara Arattan sonra muhtelif araştırıcılar tarafından yayımlanan 15 manzume ile Zieme tarafından 60 parça daha ilave edilmiştir Bu manzumelerin hepsi dinî*dir Büyük bir kısmı Budizmi öğretme amacı ile yazıldığından şiirden ve edebî coşkunluktan uzak didaktik parçalardır Çok az manzumede şiirselliğe ulaşılmış*tır Bu manzumelerin bir kısmı ise tercümedir

Uygur şiirlerinde manzume ölçüsü, genellikle dörtlük şeklindedir Çok az örnekte altılık ve sekizlik manzume türlerine rastlanmaktadır Hece vezniy-le yazılan şiirlerin kafiye sistemi Altay aliterasyonu adı verilen baş kafiye sistemidir Mısra sonunda ise çoğu zaman redif bulunmaktadır

Aratın derleyip yayınladığı eski Türk şiiri örnekleri (Eski Türk Şiiri, Ankara 1991) ile Kaşgarlı Mahmûdun sözlüğünde yer alan Türk halk şiiri örnekleri (Ta*lât Tekin, XI Yüzyıl Türk Şiiri Dîvânu Lugâti t-Türk teki Manzum Parçalar, Ankara 1989) karşılaştırıldığında, eski Türk nazmında iki ayrı gelenek bulunduğu görülmekte*dir Bunlardan biri, Moğol şiirinde de görülen baş uyaklı veya dize başı uyaklı şiir geleneği, diğeri de Dîvânu Lugatit-türkteki halk şiirlerinde görülen ve günü*müze kadar gelen son uyaklı veya dize sonu uyaklı şiir geleneğidir

Bazı araştır*macılar baş uyaklı şiir geleneğinin aslî ve daha eski olduğunu, son uyaklı şiir ge*leneğinin ise Türk nazmında Arap-Fars şiirinin etkisiyle daha sonra belirdiğini ileri sürmüşlerdir Talât Tekin, en eski Türk nazmında dize sonlarında uyak bu*lunmadığı görüşüne katılmanın zor olduğunu belirttikten sonra, eski Türklerin di*ze başı ve dize içi ses benzerlikleri kadar dize sonu uyaktan, yani son uyaktan da yararlanmış olduklarından şüphe edilemeyeceğini söylemektedir

Bütün bu açıklamalardan sonra rahatlıkla, Türklerin kendilerine ait millî ya*zısının olduğu, Türk edebiyatının İslâmiyetten çok önce, inkişaf ettiği, üst dil di*yebileceğimiz edebî bir dil oluşturularak onunla manzum ve mensur eserlerin ya*zıldığı ve çeşitli türlerin oluştuğu söylenebilir Nitekim, A Von Gabainin bir araş*tırmasında, en eski Türk dili örnekleri ile bugünkü dialektler arasında hayret edilecek derecede bir benzerliğin bulunduğuna işaret etmesi (Turgut Akpınar, Türk Tarihinde İslâmiyet, İstanbul 1994, s 138) bu düşüncemizi desteklemektedir



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.