Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiOsmanlıca Sözlük Lügat M Harfi M f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba´d: Sondaki, alttaki) MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir Mâindek: Yanındaki nedir ) suallerinde olduğu gibi MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu´cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni´me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi M´ Su Ab MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi) MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta´mel) Kullanılmış su MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır) MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi) MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır MÂ-İ RÂKİD Durgun su MÂ-İ ZERRİN Altun suyu MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat) MA´ Yer yüzüne yayılıp döşenmek MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler) MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler MAABÎD (Ma´bud C) Ma´budlar MAABİR (Ma´ber C) Köprüler, geçitler, kemerler MAACİL (Ma´cel C) Yollar, MAACÎN (Ma´cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir) MAADİN (Maden C) Madenler MAAFİR Hemedan´da bir kabilenin adı MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte MAAHİD (Ma´hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler MAAHU Onunla beraber Onunla MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer MAAKAT Derinlik MAAKID (Ma´kad C) Ma´kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları MAAKIL (Ma´kıl, Ma´kale ve Ma´kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları MAAKIM (Ma´kım C) Eklemler, eklemeler MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes´ele MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler MAALİF (Ma´lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile MAALİM (Ma´lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes´eleler * İzler Nişanlar Eserler MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle MAAMİ´ (Ma´maa C) Ateş çatırtıları MAAN Birlikte Beraber MAAN Menzil, mekân MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat) MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi MAANÎ-İ ÛL Evvelki mânâlar, vesileler MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem´ olmak, toplamak itibariyle ma´razlar, ta´rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası MAARÎC (Mi´rac C) Merdivenler MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te´mine çalışan bakanlık MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden MAARİK (Ma´rek ve Ma´reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları MAARÎZ (Mi´raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler MAAS Ayağın siniri çekilip büzülmek * Ayağın eğri olması MAASIR (Ma´sara C) Üzüm, susam gibi şeylerin sıkıldığı yerler MAASÎ (Ma´siyyet C) Günahlar * İsyanlar MAAŞ Geçinilecek şey Yaşayış Aylık para MAAŞAT (Maâş C) Maaşlar Memur, emekli, dul, yetim vs gibi kimselere verilen aylıklar MAAŞEN Yaşayış bakımından MAAŞİR (Ma´şer C) (Bak: Ma´şer - İlticâ - Melce´) MAATIF (Ma´tıf ve Mı´taf C) Gözlenilecek veya bakılacak yerler MAATÎR (Mı´târ C) Devamlı güzel koku sürünenler MAA-T-TEESSÜF Yazık ki Esefle Teessüfle beraber MAAVİL (Mi´vel C) Taş, kaya parçalamakta kullanılan sivri kazmalar MAAVİN (Maunet C) Yardımlar, muâvenetler * Yol yiyecekleri Azıklar MAAYİB Ayıplar Lekeler Kusurlar MAAYİR Ayıplanmış MAAYİŞ (Maişet C) Geçinmek için gerekli şeyler MAAZ Sığınacak yer Penah MAAZ Şiddetle gadap etmek, çok fazlasıyla hiddetlenmek * Bir nesne güç gelmek, zor gelmek MAAZALİK Şu var ki Bununla berâber MAAZALLAH Allaha sığındık Allah korusun MAAZIM (Mu´zam C) Bir şeyde en büyük kısımlar MAAZİR (Bak: Meâzir) MAAZİYADETİN Fazlasıyla, ziyadesiyle, çok miktarda, bol bol MA-BA´D Sonra Gelecekteki MA-BA´DETTABİA (Mâba´de-t tabia) Metafizik Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu Bu felsefe ile alâkalı olan MABA´Dİ (Mâbadi) Sonrası Bundan sonrası MABAKİ Geri kalan, kalan, artan MA´BED (Mâbet) (İsm-i mekân) İbadet edilen yer (Mescid, câmi gibi) MA´BED-İ FERSUDE f Eskimiş, yıpranmış mâbed MA-BEKA Arta kalan, bâkiye, geri kalan MA´BER (C: Maâbir) (Ubur dan) Geçit, kemer, köprü * Geçilecek yer MABEYN Ara Aradaki şey İki şeyin arası * Haremle selâmlık arasındaki oda * Padişah yakınlarının bulunduğu oda MABGUZ (Bugz dan) Nefret ve buğzedilmiş Sevilmemiş MA-BİHİ-L-HAYAT Yaşamaya sebep olan, hayata vesile olan MA-BİHİ-L-İFTİHAR Kendi ile ve onunla iftihar edilecek şey MA-BİHİ-L-İMTİYAZ Kendisi ile imtiyaz kazanılan şey MA-BİHİ-L-İSTİHKAK Hak etme sebebi MA-BİHİ-L-İ´TİMAD İtimada vesile ve sebep olan şey MABSARA Bedihî ve zâhir olan hususlar Açık ve meydanda olan hususlar MA´BUD (Mâbud) Kendine ibadet edilen Allah (CC) MA´BUD-U Bİ-L HAK Hak olan ma´bud Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah (CC) MA´BUD-U HAKİKÎ Hakiki ma´bud olan Cenab-ı Hak (CC) MA´BUDE Şirk, evham ve putperestlikten doğan kadın heykeli ve emsali put MA´BUDİYYET Mâbud oluş Kendine ibâdet edilmeğe lâyık olan, ki bu sıfat ancak Allah´a mahsustur Uluhiyyet(İşte şu vaziyette bir insana hakiki ma´bud olacak; yalnız, her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında, her şeyin yanında nâzır, her mekânda hâzır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadir-i Zülcelâl, bir Rahim-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir Çünkü, nihayetsiz hâcat-ı insaniyyeyi ifa edecek ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sâhibi olabilir Öyle ise mabudiyete lâyık yalnız Odur S) (Bak: Taabbüd) MA´C Süratle gitmek, hızlı gitmek * Yürürken dolaşmak MAC Tuzlu su MACC Ağzından sular akan yaşlı deve MA´CEL (C: Maâcil) Yol Menzile ulaştıran yol MA´CEME Sabırlı, tahammüllü kimse MACERA Olup geçen şey Baştan geçen hadise MACERAPEREST f Maceracı Macera meraklısı MA´CES Yay kabzası MA´CEZ Çalışmaktan ve maişetten âciz oldukları yer MACİD Çok âli Şerif Yüce Kerim * Hoş Nâzik meşreb MACİN (C: Micân) Her dileğini yapan kimse * Hile yolunu öğreten MACUN Hamur kıvamındaki ilâç * Hamur gibi yoğurulmuş şey MACUŞUN Gemi, sefine * Boyanmış elbise MAÇ f Öpüş MAÇİN Çin´e tâbi, Doğu Türkistan tarafındaki çöllerde ve Târim nehrinin güneybatısındaki dağlarda oturan Türk milletinden bir kavimdir ve simaca Moğol ile Aryâ cinslerinden mürekkeb oldukları anlaşılıyor İçlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü adamlar dahi bulunuyorsa da lisan bakımından Doğu Türkistan´ın ahalisinden farkları yoktur Çağatay dili konuşurlar Kendileri çok tembel; ve zevk ve eğlenceye çok düşkündürler Ziraat vs işleri kadınları tarafından yapılır Tamamı müslüman ve sünnîdirler |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MAD Yumuşak taze ot MA´D Taze hurma * Taze ot * Yumuşak * Yoğunluk, gılzat * Gitmek * Çekmek MADAHİK (Madhek C) Güldürücü ve komik kimseler Soytarılar MADAK Sıkıntı, darlık MADALLE Yolun kaybolduğu yer MADALYA İtl Büyük işlerde muvaffak olanlara veya büyük fedakârlık ve kahramanlık gösterenlere hediye ve hatıra olarak verilen ve çok defa yuvarlak biçimde, göğüse takılacak şekilde olan kıymetli madeni parça MÂ-DÂM Çünkü Mâdem Böylece olunca Dâim ve bâki oldukça MÂ-DÂM-EL MELEVAN Gece gündüzün devamı müddetince MADARİB (Madrab C) Darbedilecek, dövülecek yerler MADCA´ Yatılan yer * Kabir Mezar MADDE Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan * Asıl, esas, cevher, mâye * Bend, fıkra, kısım * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara MADDE-İ ACİNİYE Hamur gibi yoğurulmuş cisim MADDE-İ MUSAVVİRE Tıb: Kanın küreciklerinden başka gıda maddesinden olup, azot ve sair maddeleri içine alan sulu cisim Canlı hücrelerin vücudunu teşkil eden ve içinde çoğunun çekirdek bulunan albüminli madde Protoplazma MADDE-İ ULYÂ Kıymetli cevher maddesi, yüksek madde Çok kıymetli şey MADDETEN Cismen Madde ve cisim olarak * İş olarak, iş ile * Gözle görülür ve elle tutulur şekilde MADDÎ (Maddiye) Cismâni Madde ile alâkalı olan Maddeye ait * Paraca ve malca * Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren * Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler MADDİYAT (Maddiyet C) Maddi ve cismâni şeyler Gözle görülüp elle tutulur cinsten şeyler MADDİYET (C: Maddiyât) Gözle görülüp elle tutulan şey Cismâni MADDİYYUN (Maddiyun) Maddeciler Her şeyin esası madde olduğunu iddia edip, ruhaniyatı inkâr eden dinsizler Her şeyi madde ile ölçenler Masnuât-ı İlâhiye olan mahlukatı ve zerrelerin muntazam hareketini, tesadüf eseri gibi kabul ve tevehhüm edip dinsizliğe yol açmağa çalışanlar(Maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalâlet, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde Hallâkiyet-i İlâhiyyenin ve kudret-i Rabbâniyenin bir cilve-i âzamını hissettiklerinden ve o cilvenin nereden geldiğini bilemediklerinden ve o kudret-i Samedâniyenin cilvesinden gelen umumi kuvvetin nereden idare edildiğini anlıyamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine âsâr-ı İlâhiyyeyi isnad etmeye başlamışlar Fesübhanallah! İnsanlarda bu derece hadsiz cehalet olabilir mi ki, mekândan münezzeh olmakla beraber herbir yerde herbir şeyin icadında herşeyi görecek, bilecek, idare edecek bir tarzda bulunur bir vaziyetle yaptığı fiilleri ve eserleri; câmid, kör, şuursuz, iradesiz, mizansız ve tesadüf fırtınaları içinden çalkanan zerrâta ve harekâtına vermek, ne kadar câhilâne ve hurafetkârâne bir fikir olduğunu, zerre kadar aklı bulunanların bilmesi gerektir Evet bu herifler vahdet-i mutlakadan vazgeçtikleri için, hadsiz ve nihayetsiz bir kesret-i mutlakaya düşmüşler; yâni; bir tek İlâhı kabul etmedikleri için, nihayetsiz İlâhları kabul etmeye mecbur oluyorlar Yâni; bir tek Zât-ı Akdesin hassası ve lâzım-ı zâtisi olan Ezeliyeti ve Hâlikıyeti, bozulmuş akıllarına sığıştıramadıklarından; o hadsiz, nihayetsiz câmid zerrelerin ezeliyetlerini, belki Uluhiyetlerini kabul etmeye mesleklerince mecbur oluyorlar L) MADDİYUNLUK Maddiyunların mesleği Maddecilik Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri(Maddiyunluk, mânevi tâundur ki, beşere müthiş sıtmayı tutturdu; gazab-ı İlâhiye çarptırdı Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü´ ettikçe o tâun da tevessü´ eder M)(Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise, mâneviyatta kördür M) MADE f Dişi Erkeğin zıddı MA´DELE(T) (Ma´dilet) Adalet eylemek Hak ile hükmeylemek * Adalet yeri MA´DELE-İ ULYÂ Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer Huzur-u İlâhiyedeki adâlet MA´DELETGÜSTER f İnsaflı, adaletli, vicdanlı ve doğru kimse MA´DELETKÂR f Âdil, adaletli MA´DELETPERVER f Doğru, insaflı, adaletli ve vicdanlı kimse MA´DEN Maden * Bir haslet veya hususiyetin kaynağı * Herşeyin aslî mekânı, menbâ ve me´hazı olan yer * Toprak, taş, kum gibi maddelerle karışık demir vesairelerin vaziyetlerine de maden denir MA´DENÎ Madenden yapılmış * Madenle alâkalı MA´DENİYAT Madenî oluşlar Madenler Madenden çıkan şeyler Maden ilmi MÂDER f Ana Çocuğu doğuran Ümm MÂDERANE f Annece Anaya yakışır surette MÂDERENDER f Üvey ana MÂDERÎ f Analık Annelik MÂDERZÂD f Anadan doğma Anadan doğduğu gibi MADG Çiğneme Ağızda çiğneyiş MADGARE Mukabil iki tarafın şiddetli hücumları ile meydanda gelen savaş MADHEK Maskara Gülünecek şey Soytarı Komik MADİH (Medh den) Öven, medheden MADİH Keskin MA´DİL Sapılacak yer Ma´dul MA´DİN (C: Meâdin) Hak Teâlâ´nın yerde halk ettiği * İkamet ettikleri mevzi MADİYAN f Dişi at Kısrak MADREB (MADRIB) (C: Madarib) Darb edilecek, vurulacak yer * Kakma, çakma yeri MADREBE Kılıncın ağzı MADRUB Vurulmuş Döğülmüş Çarpılmış Darbolunmuş * Damgalanmış * Mat: Darbedilen (çarpılan) sayı MADRUBEYN Mat: Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri MADRUS Örülerek yapılmış Örülmüş şey MA´DUD Hesabedilen Sayılan Addedilen * Muayyen Belli MA´DUDAT Yumurta gibi sayı ile satılıp alınan şeyler MA´DUM Mevcut olmayan Yok olan Yok MA´DUM-ÜL CİSİM Cismi olmayan MA´DUMAT Yok olanlar Yokluklar MA´DUMAT-I HÂRİCİYYE İlm-i İlâhide olup, maddi vücudu olmayan şeyler MA´DUMAT-I MÜMKİNE Var olacağı ilm-i İlâhîde mâlum olup, henüz mevcud olmayan hâdisat MA´DUMİYET Yokluk, ma´dumluk, yok olma MA-DUN Aşağı Alt Alt derece MA-FAT Kaybolan Fevt olan Elden çıkan şey Kaybedilen MA-FEVK Üstünü Üstün olanı * Bir şeyin üstü, üst tarafı Baş MA-Fİ-HA İçindekiler O şeyin içinde olanlar MA-Fİ-L-BAB Kapı içinde Bir kitabın içindeki bölümde (babda) olan şey MA-Fİ-L BAL Gönülde olan maksad ve meram (Mâ-fi-z zamir de denilir) MA-Fİ-L YED Fık: Bir terekenin taksimi yapılmadan varislerden biri veya birkaçı ölürse, bunların terekelerinden varislerine düşen kendi mikdarları MA-Fİ-Z ZAMİR Kalbde ve gönülde olan MAFSAL Tıb: Vücuddaki kemiklerin ekli olan oynak yerleri Eklem MAFSAL-I MÜTEHARRİK Tıb: Oynar eklem MAFTUR (Fıtrat dan) Yaradılışta olan Fıtratta bulunan * Yaradılmış MA´FUC Dübürüne vurulmuş MA´FUN Bozulmuş ve çürümüş şey * Kokmuş et MA´FÜVV Suçu afvedilmiş Bağışlanmış * İstisnâ edilmiş, müstesnâ kılınmış, ayrı tutulmuş MAGABBE Akıbet, son, netice MAGABIT İmrenilme Gıpta edilme MAGABİN (Magben C) Kasıklar, uyluk kemikleri MAGAFİR (Miğfer C) Çelik başlıklar, miğferler MAGAFİR Çirkin kokulu bir zamk MAGAK f Çukur MAGAKÇE f Küçük çukur Çukurcuk MAGALE şer, kötü MAGALIK (Mağlak C) Kilitler, sürmeler MAGALIB Üstün gelen, galebe eden MAGAMİZ (Magmaz C) Karanlık yerler Karanlık ve çukur yerler MAGAMİZ Ayıplı, ayıplanmış MAGANİ (Magni C) Evler, hâneler, menziller MAGANİM (Magnem C) Ganimetler Düşmandan ele geçirilen mallar MAGARAT (Magare C) Mağaralar MAGARE (C: Magarât) Mağara MAGARİB (Magrib C) Batılar, magribler, garplar * Akşamlar MAGARİM (Magrem C) Diyetler * Ödenecek borçlar MAGARİS (Magris C) Fidanlıklar, fidan bahçeleri MAGAS (C: Emgâs) Kıymetli iyi deve MAGASİL (Magsel ve Magsil C) Gusülhâneler, yıkanılacak yerler MAGAVİR (Mugâvir C) Kıtal eden, harbeden, çarpışan MAGAZİ Muharebeye âit hikâyeler Gazâ hikâyeleri * Savaşlar, muharebeler, gazalar MAGAZİN Çeşitli mevzulardan bahseden resimli mecmua MAGBAT (C: Magabit) Gıpta edilecek ve imrenilecek yer MAGBEN (C: Magabin) Uyluk kemiği Kasık MAGBUN (Gabn dan) Alışverişte aldanmış olan * Şaşkın Şaşırmış MAGBUNİYET Şaşkınlık MAGBUT (C: Magabit) İmrenilmiş, gıpta edilmiş MAGD Kurutan otu * Yerüç otu MAGDUB Hiddet ve gadaba uğramış Doğru ve hak dini tanıyamamış ve rahmetten mahrum kalmış Lütf-u İlâhîden mahrum olmuş * Fık: Gasbolan mal MAGDUBEN (Gadab dan) Öfke ve hiddet ile Gadap ile MAGDUBUN MİNH Fık: Malı gasbolan kimse MAGDUR (Mağdur) Gadre, haksızlığa uğramış ve gadir görmüş MAGDURE Mağdur kadın Haksızlığa uğramış ve gadir görmüş kadın veya kız MAGDURİYYET Mağdurluk Gadre uğramış kimsenin hali MAGFELE Dudak altında biten kılların çevresi MAGFİRET (Mağfiret) Cenab-ı Hakk´ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu MAGFİRET-İ İLÂHİYE Allah´ın mağfireti, affetmesi MAGFUR (Mağfur) Rahmetlik olmuş Günahlarının afvı için kendine dua edilmiş olan Allah´ın, kendisini affı için dua edilen ölmüş kimse MAGİB Kaybolma MAGİN Mazaryon otu MAGİZ İçinde ağaç bitmiş olan su birikintisi MAGL Yürek ağrısı, kalp ağrısı MAGLAK Kilitlenecek yer MAGLATA Mugalata Boş ve mânasız söz Zihin yanıltmak için söylenen saçma sapan söz MAGLATA-İ ŞEYTANİYE İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi MAGLATA-İ VEHMİYYE Vehmin, insanı yanıltmak için yanlışı doğru göstermesi MAGLE Yılda iki kez doğuran koyun ve keçi MAGLUB (Mağlub) Yenilmiş Kendisine galib gelinmiş Yenilen kimse MAGLUBANE f Mağlub olana yakışır surette Yenilmiş bir kimseye uygun şekilde MAGLUBİYYET Yenilme Bir kuvvetlinin idaresi altında bulunuş MAGLUK Kapalı Kilitli MAGLUL Susuz kalmış Su sıkıntısında bulunan * Eli bağlı Zincirle bağlanmış kimse * Hapsedilmiş olan MAGLUL-ÜL YED Eli bağlı MAGMA yun Jeo: Yanardağlardan çıkan hamur kıvamındaki yoğun madde MAGMAG Boğaz düdüğü * Yemeği yağlı yapmak MAGMAGA Karışmak, ihtilat MAGMAS (C: Megâmıs) Çok fazla çukur olan yer MAGMUM Gamlı Kederli Tasalı Sıkıntılı * Bulutlu Kapalı MAGMUMÂNE Kederlice Gamlı olarak * Mübhem olarak MAGMUMİYET Kederli, gamlı olma * Hava bulutlu ve kapalı olma MAGMUR Şöhretsiz Adı sanı silinmiş olan * Harap Yıkık MAGMURİYET Mağmurluk, viranlık, haraplık * Adı sanı kaybolmuş MAGMUZ Kabâhatli, suçlu MAGN (C: Megân) Menzil MAGNA Durmak MAGNATIS Mıknatıs MAGNEM (C: Maganim) Ganimet Harpte düşmandan ele geçirilen mal MAGNETİK yun (Manyetik) Mıknatıs gibi çekici kuvveti olan MAGRE (C: Migrât) Aşı dedikleri kırmızı balçık MAGREFE Geniş yer MAGREM Bir şeye çok düşkün, haris kimse Tutkun Aşık * Borçlu * Zarar, ziyan * Cürüm, cinayet MAGRES Fidan bahçesi Fidanlık MAGRİB (Mağrib) Batı taraf Garb Güneşin battığı cihet Akşam vakti Afrikanın şimâl tarafı Türkiye´ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı MAGRUK Gark olmuş Suda batmış olan MAGRUKÎN (Mağruk C) Suda Boğulanlar MAGRUR (Mağrur) Gururlu Boş bir şeye güvenen Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan Mütekebbir Kibirli kimse Müteazzım MAGRURANE f Gururlanarak Kendini beğenircesine Kibirlenerek Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına (Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin, fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış S) MAGRUREN Gururlanarak Güvenerek, itimad ederek * Aldanarak MAGRURİYET Gururluluk, kibirlilik * Bir şeye itimad edip, güvenip aldanma * Kibirlenme, gurulanma, övünme, tefahhur, tekebbür MAGRUS(E) (Gars dan) Toprağa dikilmiş MAGRUZ Taze Bayatlamamış ve bozulmamış MAGS Bağırsak ağrısı MAGSEL (C: Magasil) (Gasl den) Gusülhâne Ölü yıkanan yer MAGSUB(E) (Gasb dan) Zorla ve cebren alınmış Gasbolunmuş MAGSUL Gaslolmuş Yıkanmış Gusletmiş MAGŞİ (Gaşy den) Baygın Gaşyolmuş Kendinden geçmiş MAGŞİYANE f Bayılmış gibi, baygıncasına MAGŞİYY Aklı gitmiş hayran kimse MAGŞİYYEN Bayılmış olarak, baygın bir halde MAGŞİYYÜN ALEYH Bayılmış, baygın MAGŞUŞ Katışık Karışık Saf olmayan MAGŞUŞE Gümüş ve bakır karışığı akçe MAGŞUŞİYYET Halis ve saf olmayış Karışıklık MAGT Çekmek MAGTUS Su, gaz veya hava gibi şeylerin içine batırılmış MAGTUŞ Karanlık yer MAGUSE Medet gelmek, yardım gelmek MAGV Kedi miyavlaması MAGZ Beyin * Öz İç Lüb İlik * Dimağ MAGZA Maksad, gaye, meram, istek, arzu * (C: Magazi) Harb hikâyeleri Muharebe ve gazaya ait hikayeler * Savaş, muharebe, gaza, harb MAGZAB Gazap edecek yer MAGZEBE Hiddetlenme, öfkelenme, kızma * Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey MAGZUB (Bak: Magdub) |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MAH Mahveden * Resul-i Ekrem´in (ASM) bazı kitablarda geçen bir ismidir Nübüvvet ve risaletinin nuru, küfür karanlıklarını mahvettiğinden bu isim verilmiştir MAH (Meh) f Senenin onikide birisi Yirmisekiz, yirmidokuz, otuz veya otuzbir günlük zaman * Gökteki ay Kamer MAH-İ TÂBÂN (Meh-i tâbân) Parlayan ay Parlak ay MAHABİB (Mahbub C) Sevilen ve muhabbet edilenler Mahbublar MAHABİR (Mahber C) Mürekkep hokkaları MAHABİS (Mahbes C) Ceza evleri, zindanlar Hapishaneler MAHABİS (Mahbus C) Hapsedilmişler, mahbuslar Bir yere kapatılmış olanlar MAHABİZ (Mahbeze C) Ekmekçi fırınları MAHACİR (Mahcer C) Göz çukurları MAHACCE Geniş yol MAHADİM (Mahdum C) Mahdumlar, oğullar MAHAFET Korku Korkmak MAHAFETULLAH Allah korkusu MAHAFFE Mahfe Deve veya katır üzerine konan ve içinde iki kişi oturabilecek yeri olan kapalı mahmil MAHAFİL (Mahfil C) Mahfiller * Toplantı yerleri Oturulup görüşülecek yerler * Büyük câmilerde eskiden hükümdarlara veya müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıklarla çevrilmiş olan yerler MAHAFİR (Mihfer C) Beller, kazmalar MAHAK Her arabî ayın son üç gecesi MAHAKİM Mahkemeler MAHAKİM-İ ADLİYE Adliye mahkemeleri MAHAKİM-İ ASKERİYE Askerî mahkemeler MAHAKİM-İ ŞER´İYE şer´î mahkemeler şeriat mahkemeleri MAHAKK Mehenk Ayar taşı MA-HALA (Bir istisnâ edatıdır) Mâadâ mânasına gelir, kendinden sonraki kelimeyi nasb eder $ (Allah´tan başka herşey fânidir) cümlesinde olduğu gibi MA-HALAKALLAH Allah´ın (CC) yarattığı ve halkettiği her şey * Kalabalık, izdiham MAHALE Çare, tedbir * Hile MAHALİB (Mahleb C) Yırtıcı hayvanların tırnakları, çengelli pençeleri MAHALL Yer Mekân Cây MAHALL-İ SADAKA Sadaka olarak verilen mal veya parayı şer´an almağa ehil olan kimse MAHALL-İ TEVARÜD Vâsıl olunan yer * Birisine yetişilen mahal MAHÂLL (Mahall C) Yerler Mekânlar MAHALLE (C: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri MAHALLETAN Çömlek ve değirmen MAHALLÎ Bir yere mahsus Yerli MAHAMİD (Mahmedet C) İyi ve güzel huylar İyi hasletler * Şükürler, senâlar, medihler Şükür edilmeğe değer davranışlar MAHAMİL Deve üzerine konan oturulacak sepetler Mahmiller * Kılınç bağ askıları * İhtimâller MAHANE f Aylık maaş MAHARET (Bak: Mehâret) MAHARİB (Mihrâb C) Mihrâblar MAHARİC Çıkacak yerler Huruc edecek yerler MAHARİC-İ HURUF Gr: Ağızda harflerin çıktığı yerler MAHARİM (Mahrem C) Mahrem olanlar Haram olan şeyler MAHARİT (Mahrut C) Mahruti şekilller Koniler MAHAS Udul etmek, dönmek MÂHASAL Hâsıl olan, meydana gelen * Netice, sonuç MÂHASAL-I ÖMR Evlât Çocuk * Hayat boyunca çalışılarak vücuda getirilen eser veya elde edilen şey MAHASİN (Mehâsin) İyilikler İyi ahlâklar * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri * Güzel tavırlar * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal(İşte şu kâinat hadsiz mehasin-i maddiyesiyle bir ma´nevî ve ilmî mehasinin tereşşuhâtıdır Ve o ilmî ve ma´nevî mehasin ve kemalât, elbette hadsiz bir sermedî hüsn ü cemalin ve kemalin cilveleridir S) MAHASİN-İ AHLÂK Ahlâk ve huy güzelliği MAHAŞŞE Kıç, dübür, makad MAHATİM (Mahtum C) Bağlanmış ve kilitlenmiş şeyler * Mühürlenmiş şeyler MAHATT Konak, menzil Yolculuk esnâsında inilip durulacak yer MAHATTA İstasyon MAHAVİF (Mahuf C) Tehlikeli ve korkulu yerler MAHAVİR (Mihver C) Mihverler, eksenler MAHAYİL Alâmet, işaret * (Mahile C) Hayâl eserleri MAHAZ Su akacak yer * Tıb: Doğum ağrısı Doğum esnalarında gelen sancı MÂHÂZÂ Bu nedir * Bu değil MÂHÂZÂ KELÂM-ÜL-BEŞER Bu, insan sözü, beşer kelâmı değildir MÂHAZAR Daha evvelden hazır olan Hazır olarak ne varsa MAHAZIR (Mahzar C) Mahzarlar, mürâcaatlar Umumi istidatlar MAHAZİ Rezalet ve kepazelik sebebi olan kötü huylar MAHAZİL (Mahzul C) Rezil ve kepaze olmuş kimseler MAHAZİN (Mahzen C) Mahzenler, sığınaklar, bodrumlar MAHAZİR (Mahzur C) Korkulacak ve sakınılacak şeyler Maniler, engeller MAHAZZ Kat´edecek, kesecek yer MAHBA (C: Mehâbi) Elbise saklayacak mevzi Kiler MAHBEL Hayvanın gebelik zamanı MAH BE MAH Aydan aya MAHBER (Mahbere) Mürekkep hokkası Divit MAHBES Hapishane Hapsedilen yer Cezaevi MAHBEZ (C: Mahâbiz) Ekmekçi dükkânı Ekmekçi fırını MAHBUB Muhabbet edilen Sevilen MAHBUB-U HÜDÂ Allah´ın sevgilisi Hz Muhammed Mustafa (ASM) MAHBUB-U LİGAYRİHÎ Faydalarından veya başkası sebebi ile sevilen Dolayısı ile sevilen MAHBUBAT Sevilenler Sevgililer MAHBUBE (Hubb dan) Sevilmiş veya sevilen kadın Muhabbet edilen kadın veya kız * Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek MAHBUBETÜN Lİ-ZÂTİHÂ Zâtı için sevilen Kendi zâtında sevgili olan MAHBUBİYYET Sevilen olmak Mahbub olmaklık Sevilecek hâlde bulunuş (Cenab-ı Hakk´ın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyyetini gösteriyor) MAHBUK Katı, şiddetli, şedid MAHBUN Kıtlık için saklanan şey * Edb: İkinci harfi düşürülmüş vezin MAHBUS Hapsedilmiş olan MAHBUSHANE f Cezaevi, hapishâne, zindan MAHBUSÎN (Mahbus C) Hapsolunmuş kimseler Bir yere kapatılmış olanlar MAHBUSİYET Hapislik, mahbusluk Hapis kalınan müddet MAHC Soymak * Yontmak MAHC Cima etmek * Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak MAHCAH Lâyık olacak mevzi MAHCER Ev, hane Hususi yer * Göz çukuru MAHCİR (C: Mehâcir) Göz çukuru * Gözün çevre yanı Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler * Bahçe MAHCUB Utanan Utangaç * Perdeli, örtülü Kapalı * A´ma * Yaşmak veya perde ile mestur olan MAHCUBÂNE f Utanarak, utanmış bir hâlde Sıkılganlıkla MAHCUBE Namuslu ve utangaç kadın veya kız Sıkılgan kadın * Kapı ardına konulan ağaç MAHCUBİYET Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk MAHCUC Kasdolunmuş olan * Çok gidilip gelinen * Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan * Mekke-i Mükerreme´nin bir adı * Kendi yerine hacca gidilmiş olan MAHCUCUN ANH (Bak: İhcac) MAHCUR (Hacr den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men´ edilmiş, hacredilmiş MAHCUZ (Hacz den) Huk: Hacz edilmiş Mahkeme kararıyla rehin altına alınmış MAHÇE f Minare, kubbe, sancak gibi şeylerin başına konulan hilâl MAHÇEHRE f Ay yüzlü (Aslı: Mâhçihre´dir) MAHDEM Baldırın köstek takacak yeri MAHDU´ Hileye aldanmış olan Kandırılmış kimse * Boyun damarı kesilmiş kişi MAHDUD Sınırlanmış, çevrilmiş Az sayılı Hududlanmış MAHDUDİYET Sınırlılık Darlık MAHDUD Dikeni kesilmiş ağaç MAHDUD Tesviye edilmiş Silinmiş, düzgün * Meyvesi çok olup da dalları eğilmiş MAHDUM Oğul Evlâd * Kendisine hizmet olunan Efendi MAHDUMİYET Mahdumluk, oğulluk, evlâtlık * Efendilik MAHDURE Örtülü ve kapalı kadın veya kız MAHDUŞ Vesveselendirilmiş, kuşkulandırılmış * Tırmalanmış MAHE f Matkap, burgu MA´HED (C: Maâhid) Sözleşilen ve antlaşma yapılan yer Buluşma yeri MAHFAS Yuva MAHFAZA (Hıfz dan) Küçük kutu, kap Zarf MAHFED (C: Mehâfid) İkamet yeri Oturulan yer * Bir renk cinsi MAHFEL (C: Mehâfil) Dernek yeri MAHFÎ Gizli, saklı MAHFİL (C: Mahâfil) Toplanılacak yer Toplantı ve görüşme yeri * Büyük câmilerde eskiden pâdişahlara veya müezzinlere ayrılmış olan etrâfı parmaklıklarla çevrilmiş yüksekçe yer MAHFİYYEN Gizlice Gizli ve saklı olarak MAHFUF Zarar gelmesin diye etrafı çevrili, kuşatılmış MAHFUK Hafakanlı, ikide bir yüreği oynıyan MAHFUR Kazılmış toprak Hafriyat olunmuş MAHFUZ Alçalmış veya alçatılmış MAHFUZ (Hıfz dan) Hıfzolunmuş, saklanılmış * Ezberlenmiş Hafızaya alınmış * Korunup gözetilmiş * Gizlenmiş, saklanmış MAHFUZAT (Mahfuz C) Mahfuz olunmuş, gizlenilmiş şeyler * Hıfzedilip ezberlenmiş şeyler MAHFUZEN Polis veya jandarma gibi resmi bir muhafaza altında olarak MAHFUZ LİMAN Bütün rüzgarlara kapalı olan ve her türlü hâllerde emniyet ile barınmağa müsâit bulunan limanlar MAHH Yumurtanın akı MAHICİYY Palan vurdukları at MAHIK (Mahk dan) Yok eden Silen Ortadan kaldıran MAHIZ (C: Muhaz) Ağrısı tutmuş hâmile kadın MAHİ f Balık Semek MAHİ (Mahv den) Yok eden, mahveden, perişan eden MAHİ-İ EMRAZ Hastalıkları yok eden MAHİC Sâfi, saf, katıksız MAHİDAN f Balık havuzu MAHİFÜRUŞ f Balık satan Balıkçı MAHİGİR f Balık tutan Balık yakalayan Balık avlayan MAHİHAR f Balık yiyen Balık avlayan, balıkçıl MAHİLE (C: Mahâyil) Düşünmeğe sebebiyet veren işaret, alâmet MAHİN (C: Mihne-Mihan) Hizmetkâr MAHİR Becerikli, hünerli, san´atkâr MAHİRANE f Ustaca, ustalıkla, maharetle MAHÎS Kaçacak yer Kaçamak * Kurtulmak MAHİYAN (Mâh C) Aylar * (Mâhî C) Balıklar, semekler MAHİYANE f Ay hesabıyla verilen ücret Aylık MAHİYAT Mahiyetler Esaslar Hakikatlar İç yüzleri MA-HİYE O şey ki MAHİYET Bir şeyin içyüzü, aslı, esası Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı (Mâhiyet, hakikatten daha umumidir Hakikat, mevcudatta, mahiyet ise, hem mevcudat hem ma´dumatta müstameldir) (LN)(İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir Himmet ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar İİ) MAHİYET-İ CÂMİA Çok vasıfları içinde toplayan mahiyet (Bak: Himmet) MAHİYYE Aylık MAHÎZ Hayız hali zamanı (Bak: Hayız) MAHÎZA (C: Mehâyız) Hayız bezi MAHK Gidermek * İptal etmek, saymamak * Eksik, noksan MAHK İnat etmek * Birbirini tutup çekmek MAHKEDE İkamet mevzii, oturulan yer MAHKEME (Hüküm den) Dâvaların görülüp hükme, karara bağlandığı yer İcra-yı adalet için çalışan resmî daire MAHKEME-İ EVKAF İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad MAHKEME-İ KÜBRA Öldükten sonra, âhiretteki ve Allah (CC) huzurundaki mahkeme Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlâhiyede yapılacağı yer MAHKEME-İ NİZAMİYE Adliye mahkemeleri Temyiz mahkemeleri ile hukuk ve ceza mahkemeleri MAHKEME-İ ŞER´İYYE şeriat mahkemesi şeriat hükümlerine göre dâvalara bakan mahkeme MAHKEME-İ TEMYİZ Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme ve tahkik mercii olan yüksek mahkeme MAHKEME-İ UZMA Büyük mahkeme Mahkeme-i Kübra MAHKÎ Hikâye olunmuş Anlatılmış Rivayet olunmuş olan MAHKİYYUN ANH Kendisinden bahsedilen, kendisinden anlatılan MAHKUD Hased edilen, hased olunan MAHKUK Hakkedilmiş Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış MAHKÛM Aleyhinde hüküm verilmiş olan Dâvayı kaybedip cezalanan * Birisinin hükmü altında bulunan * Zorunda ve mecburiyetinde olma Katlanma MAHKÛMUN-ALEYH Kendi aleyhinde hüküm verilmiş olan MAHKÛMUN-BİH Kendisi hakkında hüküm verilmiş olan MAHKÛMUN-LEH Dâvayı kazanmış olan Lehine hükmolunan MAHKUN Suçsuz, masum MAHKUN-UD-DEM Fık: Katli lâzım olmayan kimse MAHKUR (Bak: Muhakkar) MAHL Kıtlık, kaht MAHLAS Nâm Lâkab Bazı muharrirlerde olduğu gibi, isme ilâve edilen başka bir isim * Halâs olacak, kurtulacak yer MAHLASNAME şiir söylemeye yeni başlayan bir şâire, usta şâir tarafından mahlas verildiğine dair yazılan manzume MAHLEB Bal * Süt sağacak kap * Bir cins ot MAHLEB (C: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi MAHLECE (C: Mehâlic) Hallaçların yün ve pamuk attıkları yer MAHLEFE Söğütlük MAHLU Hal´ edilmiş Tahtından indirilmiş padişah * Reddedilmiş olan MAHLUB Sağılmış hayvan MAHLUC (Pamuk gibi) Atılmış, hallaçlanmış MAHLUCE Rey ve fikri doğru olmak MAHLUF Yemin etme, and içme, kasem etme MAHLUF-ÜN ALEYH Hakkında yemin edilen husus MAHLUK Traş olmuş MAHLUK Yaratılmış Yoktan var edilmiş olan MAHLUKA Başkasının olup da benimsenen manzum parça MAHLUKAT (Mahluk C) Yaratılmışlar Mahluklar Allah´ın yarattığı şeyler(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor İniyor M) MAHLUL Çözülmüş, dağılmış Hallolmuş, erimiş * Murisi ölen sahipsiz mal Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras MAHLUL-U MUFASSAL Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı Berat ile verilirdi MAHLUL-U SIRF Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi MAHLUL Delinmiş * Öbür tarafına işlenmiş olan şey MAHLULAT Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar MAHLULİYET Mahlul olma hali, mahlulluk MAHLUT (Halt dan) Karıştırılmış Katılmış Karışık MAHLUTA Bulgurla karışık mercimek çorbası MAHMASA Azlık * Açlıktan zayıf düşme MAHMEL Üzerine yük konulan şey MAHMİ Korunan, himaye gören Hıfzolan MAHMİDET (C: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme MAHMİDETSÂZ f Senâ ve medheden MAHMİL Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler * Deve üzerine konulan sepet Mahfe Sürre * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi MAHMİL-İ ŞERİF Mekke ve Medine´ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta MAHMİYE (Himâye den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme * (Muhâfazalı) büyük şehir MAHMUD Medh olmaya müstehak, medhe lâyık Öğülmüş, medh ü senâ olunmuş * Peygamberimizin isimlerindendir * Tar: Ebrehe´nin Kâbeyi yıkmak için getirdiği filin adı MAHMUD-U BİL-ITLAK Her cihetle ve bütün hallerde medhe ve hamde elyak olan Cenab-ı Hak(Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halk edemiyen ve bütün meyveleri icad edemiyen ve yeryüzünde sikkeleri bir olan bütün elmaları inşa edemeyen; onların bir misal-i musaggarı olan bir elmayı halk edip o elmayı ni´met olarak birisine yedirsin, şükrünü kazansın, Mahmud-u Bilıtlak´a hamd noktasında iştirak etsin Hâşâ! M) MAHMUD-ÜL HİSÂL İyi ahlâk sahibi MAHMUD-ÜŞ ŞİYEM Medhedilecek huylara sâhib olan Beğenilen ve takdir edilen hasletler kendinde bulunan MAHMUDİYE Sultan 2 Mahmud adına yapılan ve kalyon büyüklüğünde olan eski bir harp gemisi * Sultan 1 Mahmud zamanında basılan 23 ayar altın * Sultan 2 Mahmud zamanında basılan ve yirmibeş gümüş kuruş değerinde olan ince altın sikke MAHMUL Yüklenilmiş Hamlolunmuş Bir şey arkasına yüklenmiş olan Üzerine alınmış * Gr: Bir cümlede fâile yükletilen işi, oluşu veya hâli gösteren fiil * Man: Müsned, haber "İnsan nâtık" cümlesinde "İnsan" mevzu, "nâtık" mahmuldur MAHMULE Yük Hamule MAHMULEN Mahmul olarak, yüklü olarak MAHMUM Hummaya, sıtmaya tutulmuş Sıtmalı olan Ateşli olan Mecnun Saçma sapan konuşan MAHMUMANE f Sayıklarcasına, sayıklıyarak * Ateşler içinde, ateşli olarak MAHMUR (Hamr dan) Sarhoşluğun verdiği sersemlik * Uyku basmış ağırlaşmış göz Baygın göz MAHMURANE f Baygın bir şekilde Mahmurcasına MAHMUZ Oksitlenmiş, hamızlanmış MAHMUZ (Mihmaz dan) Binilen hayvanın sür´atini arttırmak maksadıyla dürtme için potin yahut çizmenin ökçesine takılan demirden yapılmış âlet * Kovanların çerçevelerine peteği tesbit etmek için kullanılan mâden tekerlekçik * Bir yapıyı veya duvarı, dıştan beslemek için kullanılan destek, payanda * Bir köprünün ayaklarının uç kısmında çıkıntı yapan taş kütlesi * Düşman gemisinin bordasına girmek ve onu batırmak için bazı eski harp gemilerinin ön tarafında bulunan, ileriye doğru uzanmış takviyeli kısım MAHN Kuyudan su çıkarmak * İmtihan etmek * Bahşiş vermek * Vurmak MAHN Cima etmek * Ağlamak * Kuyudan su çekmek * Uzun boylu adam MAHNAK Boğazın boğacak yeri MAHNİYE (C: Mehâni) Derenin dar ve kısık yeri MAHNUK Boğulmuş Boğazı sıkılmış Boğuk MAHNUKAN Boğazı sıkılarak, boğulmuş olarak MAHNUN Sar´alı Cin taifesi dokunmuş hasta Mecnun MAHPARE f Pek güzel kimse * Ay parçası MAHPERVER f Mehtaplı MAHPEYKER (Bak: Mehpeyker) MAHR (MUHUR) (C: Mevâhır) Yarmak * Yükseltmek * Rüzgârın çıkardığı gürültü MAHRA Değerli ve itibarlı insan * Uygun, münâsib ve elverişli şey MAHRAB (C: Mehârib) Cenk edecek, dövüşülecek yer MAHREC Çıkacak yer * Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer * Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı (Payda) * Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir) * Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye vesile-i irtika addolunan bir rütbe * Mevleviyet * Dahilde çıkarılan mahsulât ve emtianın sarfı için hariç memlekette bulunan mahal MAHREF Bostan Hurmalık * Yemiş sepeti MAHREFE Yol MAHREK (Mahrak) Yakılacak yer Bir şeyin yandığı yer MAHREK Koz: Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzedilen dâirevi hat, hareket yeri Mermi yolu MAHREK-İ SENEVÎ Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire MAHREM Gizli * Dince ve şer´an müsaade olunmayan * Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır * Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir) * Çok samimi ve içli-dışlı olan kimse MAHREM-İ ESRAR Gizli sırlara vakıf olan çok yakın kimse Gizli sır söyleyen kimse MAHREM İki dağ arasındaki yol MAHREMAN (Mahrem C) Sırlar Gizli şeyler Esrar * Sırdaşlar MAHREMANE f Gizli ve saklı olarak Mahrem bir tarzda MAHREMİYYET Gizlilik Mahrem olma hali MAHRU (C: Mâhruyân) f Ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak olan Güzel MAHRUB Mahrum edilmiş Elinden varı yoğu alınmış Bomboş bırakılmış MAHRUB Harabedilmiş, dağıtılmış MAHRUF Toplanılmış devşirilmiş meyve MAHRUK Yanan Yanmış MAHRUK-UL FUAD Yüreği yanık MAHRUKAT Yakılacak madde Yanan şeyler MAHRUKAT-I MÂYİA Akaryakıt MAHRUM Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak * Malı bereket bulmaz olan bedbaht Felâhtan nasibsiz olan * İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan MAHRUMANE Mahrumcasına Bahtsız ve nasipsizcesine MAHRUMİYYET Elde edemeyiş Yokluk Mahrumluk İstediğini elde edememe MAHRUR Hararetli Ateşli İçi hararetli olan MAHRURÂNE f Ateşli ateşli Hararetli bir surette MAHRUS Himâye edilen Korunan Gözetilen MAHRUS Hırsla istenilmiş MAHRUSA Büyük şehir MAHRUT Geo: Tabanı daire olup, yan kenarları bir noktada birleşen geometrik şekil, koni MAHRUTÎ Mahrut şeklinde olan Altı daire ve üstü sivrilerek bir noktada birleşen, huni şeklinde olan Konik MAHRUTİYYET Mahrutilik, konik olma hâli MAHRUT Kasnı denilen zamkın ağacı MAHRUYAN f Güzeller, ay yüzlüler * Mc: Veliler Allah´a itaatten ayrılmayan manevî güzellik sâhibi kimseler MAHRUZ Kepâze, rezil, rüsvay, aşağılık, âdi İtibarsız MAHS Hayaları çıkarılmış İğdiş edilmiş MAHS Hâlis olmak, saf ve katışıksız olmak MAHSAD Ekini biçilmiş yer MAHSEBE şüphe etme, şüphelenme, sanma MAHSER Huy, tabiat MAHSUB Sayılmış Hesaplanmış Hesabına kaydedilmiş * Bir zata mensub kabul edilen MAHSUBÂT (Mahsub C) Hesab edilmiş olanlar Hesaba dahil edilmişler MAHSUBEN Hesaplanarak Hesaplı olarak Hesabına kaydedilerek MAHSUBİYET Mahsubluk, mensubluk MAHSUB Kızamık çıkarmış kişi MAHSUD Kendine hased edilen Kıskanılan kimse MAHSUD Biçilmiş ekin * Ekini biçilmiş tarla MAHSUF Husufa uğramış Gölgelenmiş Perdelenmiş MAHSUL Husul bulan Hâsıl olan * Elde edilen şeyler * Toprak ve hayvanlardan elde edilen şey MAHSULÂT (Mahsul C) Mahsuller Hâsılat Tarladan, bahçeden veya hayvanlardan elde edilen gıda maddeleri MAHSULÂT-I ARZİYE Toprak mahsulleri MAHSULÂT-I SINÂİYE Endüstri mahsulleri MAHSULDAR f Verimli, bereketli Mahsul veren MAHSUN İstihkâmlı Kuvvetlendirilmiş Sarp, sağlam ve metin kılınmış MAHSUR Fersiz göz Yorulmuş, uzun uzadıya bakmaktan donuklaşmış ve göremez olmuş göz MAHSUR Etrafı çevrilmiş Muhasara altına alınmış Hasrolunmuş Hududlanmış Kuşatılmış MAHSUS Duyulmuş Hissedilmiş Derk olunmuş Duyulan * Aşikâr, belli, zâhir, meydanda MAHSUS Ayrılmış, tâyin edilmiş * Herkese âit olmayıp bazılara âit olmuş olan Yalnız birine âid olan Hususileşmiş Müstakil * Bile bile, istiyerek * Yalandan, şakadan, lâtife olarak MAHSUSA Mahsus, hususi MAHSUSAT Gözle görülen, hisle anlaşılan şeyler (Ma´kulât´ın zıddı) MAHSUSEN Ayrıca, bile bile, mahsus olarak MAHSUSİYET Mahsusluk Hususi olma hâli MAHŞ Yakmak MAHŞER Toplanma yeri Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer Haşir meydanı * Çok kalabalık MAHŞER-İ ACÂİB Herkesi hayrete sevkeden toplanma Veya toplanma yeri * Hayret edilecek harika şeylerin bulunduğu yer MAHŞUB Kesilmeye elverişli olmadan kesilen ağaç MAHŞUD Toplanmış Yığılmış MAHŞUR Toplanmış MAHŞUŞ Kuru ot MAHŞUŞ (Haşşe den) İçine girilmiş * Buğzedilmiş * Gizlice bir şey verilmiş * Karalanmış MAHŞÜV Fazla * İçi doldurulmuş MAHT şiddetli MAHT Çıkarmak * Çekmek MAHTAB (Bak: Mehtâb) MAHTAB (C: Mehâtıb) Odun yığacak yer, odunluk MAHTAM (C: Mehâtım) Burun MAHTELEF-EL MELEVAN Gece ve gündüzün ihtilâfı ve değişmesi müddetince MAHTİD Kişinin durduğu mekân MAHTUBE Evlenmek için istenilen kadın MAHTUM Mühürlenmiş Damgalanmış * Kilitlenmiş * Bağlanmış MAHTUMANE f Bir kitabı hatmettikten sonra verilen ziyafet MAHTUN Sünnet olunmuş Hitan edilmiş MAHTUR (Hatar dan) Hatara, tehlikeye yakın * Düşünme Fikir ve endişe MAHTUT (Mahtute) Çizilmiş Çizgilenmiş Yazılmış MA´HUD(E) Vaad edilen Söz verilen Belli olan * Mezkur, sözü geçen * Mc: Fena bilinen kadın MAHUDANE Bir ot adı MA´HUDİYYET (Ahd den) Söz verilmiş olma Ahdedilmiş bulunma Belli olma MAHUF Korkulu Tehlikeli MAHULE Kocası ölmüş kadın MAHUR f Kumarhâne Meyhâne MAHUZA Temiz İtibarlı, şerefli, asil * Saf, hâlis, katıksız MAHV Harab olma Yıkılma Ortadan kalkma Çökme Bozulma * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli MAHV VE SEKİR Fenafillâh makamında kendi varlığını hiç görmek ve bu mânevi hâlin zevk ve te´sirinden ruhi bir coşkunlukla kendinden geçme hâli MAHVA Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse MAHVAR f Ay gibi MAHVARE f Aylık maaş MAHVE Kuzey rüzgârı MAHVEŞ f Ay gibi MAHVİYYET Alçak gönüllülük Tevâzu Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek Tevâzu içinde olmak MAHY Gidermek MAHYA Hayat Canlılık MAHYA Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim * Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kiremit MAHYANE f Aylık Aydan aya verilen maaş MAHYERE Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik MAHZ Safi ve hâlis Katıksız Sırf Hâs Hulus ile muhabbet * Tâ kendisi * Sadece * Su katılmamış hâlis süt MAHZ-I EDEB Edebin ta kendisi Sırf terbiye ve edeb MAHZ-I HİKEM Akıllılığın ve filozofluğun ta kendisi Hikmetlerin ta kendisi MAHZ-I KERAMET Tam bir keramet gibi Kerametin ta kendisi MAHZ Yoğurdu çalkalayıp yağını almak MAHZ Nikâh MAHZA Ancak Yalnız Tek * Sâde Hâlis Katıksız Tam MAHZAN Ancak Yalnız Sadece Tek MAHZANE Güvercinlik MAHZAR (Huzur dan) Hazır olma Gösteriş, görünüş * Huzur yeri Büyük bir insanın önü * Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe * Mahkeme sicili MAHZEM (C: Mehazim) Atın kolan yeri MAHZEN Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer * Erzak yeri * Bodrum Yeraltı MAHZEN Yalnız, ancak, tek MAHZÎ Kepâzelik ve rüsvaylığa sebep olan huy Rezil olmağa sebebiyet veren kötü huy MAHZU´ Boyun eğmiş MAHZUB Boyanmış MAHZUD (Mahdud) Silinmiş, tesviye edilmiş * Düzgün * Meyvesinin çokluğundan dalları basıp bükülmüş MAHZUF Silinmiş * Yerinden düşürülmüş Kaldırılmış Hazfolunmuş * Edb: Noktasız harflerle yazılmış olan (Bak: Mücerred) MAHZUL Hakir Kıymetsiz Perişan Hor Rüsvay MAHZULEN Hakir, kepaze, rezil ve rüsvay olarak MAHZUM Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve * Her delinmiş nesne MAHZUN Hazinede saklanan şey MAHZUN Tasalı Kederli Hüzünlü Gamlı MAHZUNANE f Kederlice, düşünceli, üzgünce MAHZUNİYET Mahzunluk Kederli ve kaygılı oluş Üzüntülü olma MAHZUR Hazer edilecek şey Özür Korkulacak şey Müsaade olmayan Mâni Çekinilecek şey MAHZUR (Hazr dan) Haram Memnu şey Yasak olan şey MAHZURAT Yasaklar Mâniler Haram şeyler MAHZURAT Hazer edilip korunulacak şeyler Yasak olanlar Engeller MAHZURE Çekinme, sakınma, içtinâb etme * Cidâl, muharebe MAHZURE (C: Mahzurât) Şer´an yasaklanmış olan şey Men ve haram edilmiş şey MAHZUZ Memnun Hoşnud Zevkli Hoşlanmış Hazzetmiş MAHZUZÂT Hoşa giden şeyler Hazlar MAHZUZİYET Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme MAIZ (C: Mevâız) Keçi MAÎ Su cinsinden Akıcı, su renginde, mâvi Katı ve sert olmayıp su gibi, akıcı olan MAÎB (C: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık Leke * Ayıplanmış MAİC Dalgalı deniz MAİDE Yemek sofrası Üzerinde nimetler bulunan sofra Ziyafet * Kur´an´ın 5 Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur MAİDE-İ SENİYYE Pâdişah ziyâfeti MAİDESÂLÂR f Sofracı başı MAİKA Derin, amik MÂİL Eğik Bir tarafa eğilmiş Eğri * Meyilli Hevesli İstekli * Düşkün * Benzer MÂİL-İ İNHİDÂM Yıkılmağa yüz tutmuş MÂİL-İ KAMER Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire Ayın mahreki, yörüngesi MAÎL Ehil, iyal, çoluk çocuk MÂİLE Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri * Eğri, eğilmiş MÂİLİYYET Eğiklik Meyillik MAİN Saf, akar su * Göz önünde akan su * Cennet şerbeti * Zâhir, görünen * Göz değmiş, nazar değmiş MAİN MEHİN Zayıf, hakir su * Meni MAİS Ağaçları sık bitmiş olan yer MAİŞET (Ayş dan) Yaşayış Yaşama Ömür * Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler MAİŞETGÂH f Maişet yeri Geçim te´min edilen yer MA-İ TESNİM Cennet ırmaklarından biri MAİYYET Beraberlik Arkadaşlık * Yüksek rütbeli bir kimsenin emri altında bulunan hey´et * Yan Nezd MAİYYET-İ SENİYYE Pâdişâhın maiyyeti Pâdişahın yakınında bulunanlar MAİZ Keçi * Az miktar keçi Ufak keçi sürüsü MAJÜSKÜL Büyüklük bakımından diğerlerinden biraz daha farklı olan harfler |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MA´K (C: Emâık-Emâik) Derinlik * Sahradan bir taraf MAK (C: Amâk-Emâık) Göz pınarı MA´K Ovmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak MAK´ Atmak * Emmek MAKA Hıyarşenber denilen nebat MAKABİH (Makbaha C) Çirkin ve yakışıksız davranışlar MAKABİR (Kabr C) Kabirler Mezarlar MA-KABL Öndeki Üstteki Geçmişteki MA´KAD Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer MAK´AD Oturulacak yer Minder * Oturulduğunda bedene temel olan âzâ Kıç MAKADE Davar yedmek MAK´ADE Kurbağa MAKADİM (Makdem C) Geri gelmeler Dönüp gelmeler MAKADİR (Ka, uzun okunur) Kuvvetler Kudretler MAKADİR Mikdarlar Kısımlar Ölçüler * Muayyen ve mâlum olan kısımlar MAKAL Söz Lâkırdı Kavl Söyleyiş MA´KAL (C: Meâkıl) Sığınacak ve saklanacak yer * Kale MAKALAT (Makale C) Makaleler Söz ve yazılar Bahisler MAKALE Söylenen söz Söyleme Söyleyiş Kelâm Nutuk * Bir bahsin kaleme alınışı MAKALİD (Ka, uzun okunur) Hazineler * Kilitler Anahtarlar MAKALİD-İ İNKIYAD İnkıyad, bağlılık kilitleri MAKALİM (Maklem C) Ucu budanmış ve sivrilmiş şeyler MAKAM Durulacak yer * Rütbeli yer * Câh Mesned Mansab * Musikide usul Tempo MAKAM-I ÂLÎ Yüce ve âli makam Eskiden bu tabir, bakanlıklar hakkında kullanılırdı MAKAM-I CİFRÎ Cifir hesabına göre olan netice, sayı değeri MAKAM-I HİTABÎ Zanni delil ile iktifa edilen makam MAKAM-I HİZMET Hizmet makamı İş görme yeri MAKAM-I İBRAHİM (Bak: Kâbe) MAKAM-I MAHMUD (Şefaat-ı Uzmâ) En yüksek şefaat makamı Peygamberimizin (ASM) kavuşacağı, Allah tarafından vaad edilen makam $ Cenab-ı Hak va´dettiği halde, her ezan ve kametten sonra edilen mervî duada $ deniliyor; bütün ümmet o va´di ifa etmek için dua ederler Bunun sırr-ı hikmeti nedir Bu kadar tekrar ile kat´i verilecek olan bir şeyin vermesini istemesinin sırr-ı hikmeti şudur: İstenilen şey, meselâ Makam-ı Mahmud bir uçtur Pek büyük ve binler Makam-ı Mahmud gibi mühim hakikatları ihtiva eden bir hakikat-ı âzamın bir dalıdır Ve hilkat-ı kâinatın en büyük neticesinin bir meyvesidir Ve ucu ve dalı ve o meyveyi duâ ile istemek ise; dolayısiyle o hakikat-ı umumiye-i uzmanın tahakkukunu ve vücud bulmasını ve o şecere-i hilkatın en büyük dalı olan âlem-i bâkinin gelmesini ve tahakkukunu ve kâinatın en büyük neticesi olan haşir ve kıyametin tahakkukunu ve dâr-ı saadetin açılmasını istemektir Ve o istemekle, dâr-ı saadetin ve Cennet´in en mühim bir sebeb-i vücudu olan ubudiyet-i beşeriyeye ve daavât-ı insaniyyeye kendisi dahi iştirak etmektir Ve bu kadar hadsiz derecede azim bir maksad için, bu hadsiz duâlar dahi azdır Hem Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´a Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ümmete şefaat-ı kübrasına işarettir Hem o, bütün ümmetinin saadetiyle alâkadardır Onun için hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ümmetten istemesi ayn-i hikmettir ş) MAKAMAT (Makam ve makame C) Makamlar, mertebeler * Cemaatler, cemiyetler, kalabalıklar, topluluklar MAKAMAT-I ÂLİYE Yüksek şerefli mevkiler, makamlar Yüce makamlar MAKAME (C: Makamât) Meclis * Topluluk, cemaat, cemiyet, kalabalık * Nutuk tarzında söylenen sözler MAKAMİ´ (Mikmaa C) Gürzler, topuzlar MAKANİ´ (Mıkna´ ve Mıknaa C) Başörtüleri, eşarplar MAKARİZ (Mikrâz C) Makaslar, kesecek âletler MAKARR (Karar dan) Karar yeri Karargâh Kararlı yer Merkez Pâyitaht MAKARR-I HÜKÜMET Hükümet merkezi Pâyitaht MAKARR-I İDARE İdare merkezi Pâyitaht Hükümet merkezi MAKARR-I SALTANAT Saltanat merkezi Hükümetin idare edildiği baş şehir MAKASID Maksadlar, istekler, gayeler Niyetler MAKASID-I AKSÂ En uzak, en son ve en büyük maksadlar MAKASID-I İNSÂNİYET İnsanlık maksadları İnsanlığın gayeleri MAKASİM (Maksim C) Su taksim edilen yer MAKASİR (Maksure C) Bir hânedeki en mahrem taraflar Bir evin en mahrem tarafları * Câmilerde etrâfı parmaklıklarla çevrili yüksek yer MAKASS Makas MAKATI´ (Ka, uzun okunur) Kesmeler Kesişmeler Kesişen yerler * (Kat´ C) Sözdeki veya nazımdaki durak yerleri Heceler MAKATİL (Maktel C) Katlin yapıldığı yerler, öldürme fiilinin geçtiği yerler, makteller MAKATİR (Maktar C) Damlalar, katreler MAKAVİD (Mekud C) Yularlar MAKAVİL Sözler Kaviller Lisânlar Diller MAKAZZ Başın arka tarafından iki kulağın arası MAKBAH (C: Mekâbih) Çirkin olmak Çirkin olacak yer MAKBAHA (C: Makabih) Kabih, yakışıksız ve çirkin hareket MAKBER(E) (C: Mekabir) Mezar Kabir MAKBERE-İ ŞÜHEDÂ Şehidlerin mezarı Şehidlik MAKBIZ Kılıcın ve yayın kabzası MAKBUH Beğenilmeyen Çirkin ve kabih görülen MAKBUHA Kabih olan ve hoşa gitmeyip beğenilmeyen hâl veya iş MAKBUL (Makbule) Kabul olunan Beğenilen Sevablı MAKBUL-ÜŞ ŞAHÂDE Şahâdeti kabul edilen Şahidliği kabul edilmiş olan MAKBULİYET Beğenilmişlik, makbullük MAKBUL Ayağı bağlı olan MAKBUR (Kabr den) Gömülmüş, defnedilmiş, kabre konulmuş MAKBUZ (Kabz dan) Alınmış, kabzolunmuş Alınan * Daraltılmış, sıkılmış * Bir şeyin alındığına karşı verilen imzâlı ve mühürlü kâğıt MAKBUZAT (Makbuz C) Alınan paralar Satıştan veya borçlulardan toplanan paralar MAKDEM (C: Makadim) (Kudum dan) Dönüp gelme Gelme MAKDEM-İ BEHÂR Baharın gelmesi MAKDERET (Kudret den) Kuvvet, kudret, güç, zor MAKDİS Mukaddes yer MAKDUD Uzun boylu kişi MAKDUH(E) (Kadh den) Beğenilmemiş, ayıp MAKDUNİS Maydanoz MAKDUR Güç Kuvvet Kudret * Takdir olunmuş Allah´ın takdiri Daha evvelden takdir olunmuş MAKDUR-İ BEŞER İnsanın yapabileceği şey MAKDUR-ÜT TESLİM Ele geçirilmesi mümkün olan MAKDURAT (Makdur C) Takdir-i İlâhi olanlar Güç ve kuvvet Elden gelenler Takdir edilenler MA´KED (C: Meâkıd) Akdedecek yer MA´KES Akis yeri Akseden yer (Ayna güneşin ma´kesi olduğu gibi) MAKET Fr Bina, şehir gibi eserlerin, belirli bir ölçüde küçültülmüş modeli MAKH Sür´at, hız MAKHUR (Kahır dan) Kahredilmiş Mahvedilmiş Bozguna uğratılmış Mağlub Mahkum Allah´ın (CC) gazabına uğramış Yenilmiş Hakaret görmüş MAKHUR-U KAHR-İ İLÂHÎ Allah´ın gazabına uğramış Allah´ın kahrıyla kahrolmuş MAKHURANE Kahr ve gazaba uğramış hâlde Gazaba uğramış olanlara benzer şekilde MAKHURİYET Kahrolmuşluk, ezilmişlik, bitkinlik Allah´ın kahr ve gazabına uğrama MA´KIL Melce´ Sığınacak yer MAKIT Dar yer MAKİ Coğ: Çalı ve küçük ağaçlarla kaplı arazi MAKİD Kesilmeyen ve daimi olan MA´KİD Düğüm yeri Bağ Akdedilecek yer MAKÎL Öğle uykusuna yatılacak yer Kaylule yeri Rahat edecek yer Kuşluk uykusu MAKİNİST Makine ustası Makineyi çalıştırmakla vazifeli kişi MAKİR Hile yapan Mekreden MAKİS (Mâkise) Durup dinlenen, duraklayıp eğlenen MAKÎS (Kıyas dan) Kıyas edilebilen Benzetilebilen MAKİS Öşür ve vergi toplayan kimse MAKÎT Buğz edilmiş Mebğuz Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur MAKİYAN f Tavuk MAKK Yarmak MAKL Suya batırmak * Nazar etmek, bakmak MAKLEB Kalbetme Bir şeyin altını üstüne çevirme * Kalbedilecek, çevrilecek veya değişecek yer MAKLETE Helâk olacak yer MAKLU´ Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal´ olunmuş MAKLUAN Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak MAKLUB (Kalb den) Altı üstüne çevrilmiş, kalbolunmuş Ters döndürülmüş Başka şekle sokulmuş * Harfleri tersinden okunduğu zaman yine aynı olan kelime veya cümle (Anastas mum satsana cümlesi gibi) MAKLUBİYET Ters döndürülmüşlük, altı üstüne getirilmişlik Maklub olma hâli MAKLUD Fitil gibi bükülmüş olan MAKLUM Yontulmuş ve kesilmiş olan MAKLUV (MAKLİYY) Pişirilmiş kebap MAKMAKA Sözü boğazı içinden söylemek MAKMENE Lâyık ve münâsip olacak yer MAKNA´ Kanaat edip râzı olacak yer * Şâhid, adâlet şâhidi MAKNAT Ümit kesecek yer MAKNEE (MAKNEUT) Güneş görmeyen yer MAKR Çok acı olmak MAKREBE Hısımlık, yakınlık Karâbet MAKREME (Bak: Mikrame) MAKRU´ Okunan Okunmuş olan MAKRUF Töhmetli kimse * Yabana atılmış nesne MAKRUH Yaralanmış, kahredilmiş Mecruh MAKRUN (Karn dan) Ulaşmış Kavuşmuş Yakın * Müsaadeye mazhar * Çatık kaşlı olmak MAKRUN-U MÜSÂADE İzin almış, izne kavuşmuş MAKRUN-U SIHHAT Sıhhat ve hakikata yakın Doğruluk derecesi fazla MAKRUNİYET Yaklaşma Yakınlık MAKRUT Selem ağacının yaprağıyla dibâgat olan gön ve sahtiyan MAKRUZ (Karz dan) Ödünç verilmiş İkraz edilmiş Borç olarak verilmiş MAKS Suya dalmak Daldırmak MAKSAD (C: Makasıd) (Kasd den) Kasdolunan ve istenilen şey Merâm, gâye MAKSAD VE MÜSTEKARRIN TEMEYYÜZÜ Kelâmın maksadının ve karar kıldığı yerin açık olarak belli olması MAKSAL Mahsul ekilen yer MAKSAR Nihâyet, son, netice MAKSARA (C: Mekâsır-Mekâsir) Köşk, kasr MAKSEBE Sazlık, kamışlık MAKSEE Hıyar tarlası MAKSİM (C: Makasim) Taksim edilecek, dağıtılacak yer * Suyun kollara ayrılma yeri Masluk, savak MAKSUD Kasdedilmiş Kasdedilen * İstenilen şey İstek Arzu Gâye MAKSUM Taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş * Kısmet, nasib MAKSUR Zoraki, cebren Elinde ve ihtiyarında olmadan MAKSUR (Kasr dan) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış, alıkonulmuş * Mahbus * Kasrolunmuş nesne * Gelinin üzerine tutulan duvak * Gr: Bir kısım arapça kelimelerin sonunda yâ şeklinde yazılan, fakat elif gibi okunan harf ( : Dâ´vâ) kelimesinde olduğu gibi Buna, "Elif-i maksura" denir MAKSURE (C: Makasir) Câmilerde etrafı parmaklıkla çevrilmiş biraz yüksekçe yer MAKSUS Kesilmiş, kırpılmış MAKSUV (MAKSIYY) Kulağının ucu kesilmiş deve veya koyun MAKSÜE Hıyar tarlası MAKŞUR Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış MAKŞUVV Men´ ve kahrolmuş Tab´ından çıkarılmış MAKT Kin, hiddet İğrençlik Şiddetli buğz MAKT Vurmak MAKTA´ Kesilen yer, kat´edilen yer, kesinti yeri * Uzun bir cismin enliğine kesildiği yerin görünüşü * Edb: Her manzumenin, hususen gazellerin ve kasidelerin ilk beytine matla´, son beytine makta´ denir; makta´da şâirin ismi bulunur MAKTAA Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet MAKTANE Pamuk tarlası MAKTAR Damla, katre MAKTEL Birinin öldürüldüğü yer Bir katlin yapıldığı yer MAKTEM Tozlu yer MAKTU´ (Maktua) (C: Makati´) Kesilmiş, kat olunmuş * Pazarlıksız, değeri ve pahası biçilmiş * Götürü MAKTUAN Götürü olarak, toptan MAKTUL Öldürülmüş, katledilmiş olan MAKTULEN Öldürülerek, katledilerek MAKTULÎN (Maktul C) Öldürülmüş insanlar Vurulmuş veya katledilmiş kimseler MAKTUR Katranlı Katran sürülmüş MA´KUD (U, uzun okunur) Akdolunmuş, bağlanmış, düğümlü, bağlı MAKUL (Kavl den) Denilmiş, söylenilmiş * Söylenilen söz MA´KUL Akla yakın, aklın kabul edeceği MA´KUL-ÜL-MA´NA Bir sebebe, illete ve maslahata dayanan şer´i mesele (Fakat, hakiki sebeb ise emr-i İlâhidir) Bir hikmete ve bir maslahata binâen tercih edilmiş veya o hükmün teşriine müreccih olmuş olan şer´i mes´ele (Bak: Taabbüdi) MAKULAT (Makule C) Çeşitler, takımlar Kategoriler MA´KULAT (Ma´kul C) Aklın uygun bulduğu, ancak akıl ile bilinir ve nakle müstenid olmayan meseleler ve ilimler (Bak: Akliyat) MAKULE Takım, çeşit Kategori MA´KULE Diyet MA´KULİYET Akla uygunluk, mantıki oluş * Menkul olmayış MA´KUM Kapalı MA´KUS(E) Tersine dönmüş, aksetmiş, başaşağı çevrilmiş, zıddı * Uğursuz MA´KUSEN Ters olarak, aksine, zıddına olarak MA´KUSEN MÜTENASİB Mat: Tersine olan müvâzene Yâni, birbirine nisbet edilen iki şeyden, biri çoğaldığı oranda diğerinin eksilmesi veya birinin azaldığı nisbetinde diğerinin çoğalması Ters orantılı MA´KUSİYET Terslik, zıdlık, aksilik MAKV Cilâ yapmak * Yıkamak * Saklamak MAKYA Kusmak * Kusma yeri MAKYE Duracak yer, konak yeri MAKZABA Yonca ekilen yer MAKZÎ Kaza olunmuş, ödenmiş, te´diye olunmuş olan Ümid edildiği üzere tamam ve ikmâl edici olan Ödeyici Sâhib-i mucib ve muris * Fık: Kendi irade ve kesbimizin neticesi olmak üzere Cenab-ı Hakk´ın (CC) yaratıp vücuda getirdiği bazı şeyler vardır ki, bunlar Allah´ın rızasına muhalif olduğundan, bunları irtikâb etmesi caiz değildir Bu usul-ü kaideye, "makzî" denilmektedir MAKZUF (Kazf den) İftira edilmiş Namusu hakkında lâf edilmiş * Hazfolunmuş Atılmış |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MAL Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi) MAL-İ CİZYE Araziden alınan haraç MAL-İ GAYBÎ Bulunmuş ve sahibi çıkmamış mal MAL-İ HULYA f Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller MAL-İ KARUN Mc: Çok zengin MAL-İ MAZMUN Emânet olmayan mal MAL-İ MENKUL Taşınabilen ve nakledilebilen mal (Arâzi ve binanın haricindekiler) MAL-İ MİRÎ Miri malı Hükümete veya devlete ait mal MAL-İ MÜTEKAVVİM Huk: İki mânada kullanılır: Birisi, intifâı mübah olan şeydir Diğeri, mâl-i mührez demektir Meselâ, denizde iken balık gayr-i mütekavvim olup, tutmak ile ihraz olundukta, mâl-i mütekavvim olur İntifâı mübah olmayan mal veya elde edilmemiş olan mal gayr-ı mütekavvimdir Şirâ ile intifa´ mübah olduğundan, mâl-i mütekavvimdir (IstFK) MAL-İ NÂTIK Canlı mal (At, deve, koyun gibi) MAL-İ UHREVÎ Âhiret için kazanılan sevap Uhrevî mal MAL-İ ZIMAR Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar MAL f "Süren, sürülen, sarılan, takılan" anlamlarıyla terkibler yapılmada kullanılır (Meselâ: Pâymal: Ayak altında çiğnenen) MA´L Evmek, acele etmek, tez tez gitmek * Alıp kaçmak MALAK Manda yavrusu Buzağı MALAKELAM Diyecek yok Söz götürmez MALAMAL Çok dolu, lebâleb, ağzına kadar dolu MALANİHAYE Sonsuz, nihâyetsiz Uçsuz bucaksız MALARYA ing Sıtma MA´LAT (C: Maâli) Derin ve yüksek fikir * Ululuk, şeref, itibar MALAYA´Nİ (Mâlâyâni) Mânasız, faydasız, boş söz(Elbette en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyani şeylerle ömrünü telef etmesin Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin M) MÂLÂYA´NİYYÂT Faydasız boş sözler, boş konuşmalar, faydasızlık MALAYUTAK Tâkat getirilmez, güç yetmez, dayanılmaz MALAZ Sürülmüş toprak * Sular altında kalmış tarla MALDAR f Malı mülkü çok olan Zengin MALDARÎ Zenginlik, servet MALE f Duvarcı malası MA´LEB (C: Meâlib) Oyun yeri MA´LEF (C: Maâlif) Ot ve saman gibi hayvan yemi konan yer Samanlık MA´LEM (C: Maâlim) Eser, iz, nişan, alâmet MALEMYEKÜN Sözden ibâret MALEZİM (Mâlezime) Lüzumlu ve gerekli şey Malzeme MALÎ f Dolu * Fazla, çok MALÎ (Maliye) Mala ve paraya mensub Mal ve para cinsinden Mala ait MALİDE f Sürülmüş, sürmüş MALİH Tuzlu MALİHULYA (Bak: Mâl-i hulya) MALİK Sâhib Malı elinde bulunduran Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan * Her şeyin sâhibi olan Allah * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı MALİK-ÜL MÜLK Bütün mülkün hakiki mâliki olan Allah (CC) MALİK-İ YEVMİDDİN Herkesin dünyâda yaptığının mükâfat ve cezasını göreceği yer olan âhiretin, din gününün, mâliki, sahibi olan Allah (CC) MALİKANE f Büyük ve gösterişli köşk * Tar: Bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca istifade etmek; fakat satamamak ve miras bırakamamak şartıyla verilen beylik arazi MALİKÎ (Bak: İmam-ı Mâlik) MALİKİYET Malik ve sahib olma MALİŞ f Sürme, sürüştürme MALİŞGÂH f Yüz sürülecek yer MALİŞGER f Sürtücü, oğucu * Tellak MALİYAT Maliye işleriyle alâkalı Maliye bilgisi MALİYE Devletin gelir ve masraflarının idaresi * Gelir gider hesablarına bakan resmi dâire MALİYET Kıymet Mâlolma değeri MALİYYUN Maliyeci MALİZME Eskiden yirmi sayfadan meydana gelen cüz, broşür MALKOÇ Osmanlı İmparatorluğu devrinde akıncıların başı * Akıncı beylerinden meşhur bir hânedan MAL MÜDÜRÜ Kazâ mâliye memuru MALPEREST f Malı, mülkü ve parayı çok seven Mala düşkün olan MA´LUFE Yulaf verilen davar MA´LUL İlletli, hasta, sakat, kötürüm * Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi MA´LULEN Mâlul olarak, sakat olarak MA´LULÎN (Ma´lul C) Sakatlar Hastalıklı ve illetli kimseler MA´LULİYET Hastalıklı olma, illetlilik MA´LUM Resul-i Ekrem´in (ASM) bir nâmıdır Onun geleceği, melekler, resuller ve nebiler tarafından mâlum olduğundan ve dünyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta´zim edilmesi ve ona intisab dileklerinden dolayı bu isim verilmiştir * Bilinen, belli olan MA´LUMAT Bilinen şeyler, bilinenler Bir iş veya mevzu hakkındaki bilgiler MA´LUMAT-I CÜZ´İYE Az ve hafif bilgi Cüz´i mâlumât MA´LUMAT-I ZARURİYE Lüzumlu ve zaruri mâlumat MA´LUMATFÜRUŞ f Mâlumat ve bilgi satan Bilgiçlik taslıyan MA´LUMİYET Ma´lumluk Bilinme, belli olma * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı MA´MA´ Kimseye birşey vermeyen kadın MA´MAA (C: Meâmi) Acele etmek * Ateşten çıkan ses * Bahâdırların cenk içindeki haykırmaları MA´MAFİH Öyle olmakla beraber MA´MEAN Çok fazla sıcaklık MAMELEK Elinde bulunan şeyler, sâhib olduğu şeyler Nesi var ise, hepsi * Huk: Bir şahsın alacak ve borçlarının hepsi MA´MER Geniş menzil MAMEZA Geçen veya geçmiş şey Geçmiş zaman Mazi MAMHURAN Adilcevaz, Patnos, Erciş ve bilhassa Beytüşşebab havalisinde meskun olan bir aşiret ismi MAMİSA Bir ot cinsi MAMİZAN Vers denilen ot MA´MUL (Amel den) Yapılmış, işlenmiş * Gr: Avamil´in ikinci bâbı MA´MULÂT İmal edilmiş, yapılmış şeyler Makine veya elle işlenmiş eşya MA´MULÂT-I DÂHİLİYE Dâhilî mamulat Memlekette yerli olarak yapılan şeyler MA´MULÜN BİH Kendisi ile amel olunan (Hukuk, nizam, program kaidesi) MA´MUR İ´mar edilen, tamir edilmiş MA´MURE İnsanların bulunduğu bayındır yer Ma´mur olan yer Şehir, kasaba MA´MURİYET Bayındırlık, ma´murluk MA´N Az miktar * Kolay MA´NA (Mânâ) İç, içyüz Bir sözden veya birşeyden anlaşılan Lâfzın delâlet ettiği şey * Rüya, düş * Dilemek, irade MA´NA-YI HARFÎ Kendisini değil de başkasını veya sahibini, ustasını, kâtibini anlatan, bildiren, tarif eden mânâ MÂNÂ-YI İSMÎ İsme dair mânâ Bir şeyin sadece kendisini bilip tanımak Bir şey başka şeyleri tanıttığı, bildirdiği veya sevdirdiği için olan mânâya da mânâ-yı harfî denir Bir ağacı gölgesinden, zahirî görünüşünden, bize verdiği meyvesinden dolayı alâka gösterir ve seversek mânâ-yı ismî ile seviyoruz demektir Ağacı görmek ve tanımakla ve meyvelerini almakla Rahmet-i İlâhiyeyi tanıyor, Cenab-ı Hakk´a sevgi ve şükrümüzü arttırıyor ve O´nun emri dairesinde ağaca Rabbimizin iltifatı, rahmeti olarak alâka gösteriyor isek; bu mânâya da mânâ-yı harfî deniyor(Dünyayı ve ondaki mahlukatı mânâ-yı harfî ile sev Mânâ-yı ismî ile sevme! " Ne kadar güzel yapılmışlar" de " Ne kadar güzeldir" deme ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme Çünkü, bâtın-ı kalb, âyine-i Samed´dir ve O´na mahsustur Meselâ; nasıl ki bir pâdişâh-ı âli, sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var: Biri; elma, elma olduğu için sevilir ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var Şu muhabbet pâdişaha ait değil Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder Bazan olur ki, padişah o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder Hem elma lezzeti dahi cüz´idir Hem zeval bulur, elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır İkinci muhabbet ise; elma içindeki elma ile gösterilen iltifâtât-ı şâhânedir Güyâ o elma, iltifât-ı şâhânenin nümunesi ve mücessemidir, diye başına koyan adam, padişahı sevdiğini izhar eder Hem iltifatın gılâfı olan o meyvede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkindedir İşte şu lezzet ayn-ı şükrandır Şu muhabbet, padişaha karşı hürmetli bir muhabbettir! S)(Aynen onun gibi, bütün nimetlere, meyvelere, zatları için muhabbet edilse, yalnız maddî lezzetleri ile gafilâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir O lezzetler de geçici ve elemlidir Eğer Cenab-ı Hakk´ın iltifâtât-ı rahmeti ve ihsânâtının meyveleri cihetiyle sevse ve o ihsan ve iltifâtâtın derece-i lütuflarını takdir etmek suretinde kemâl-i iştiha ile lezzet alsa; hem mânevî bir şükür, hem elemsiz bir lezzettir S) MANAHNÜ FÎH Üzerinde durduğumuz, bahsini ettiğimiz mes´ele Hakkında konuştuğumuz MANA MERTEBELERİ Kur´an-ı Kerim´deki âyetlerin anlaşılmasında bilinen muhtelif ma´nâlar Zâhirî, bâtınî, sarihî, harfî, ismî, işarî, remzî, mecazî, mefhumî, riyazî mânâlar gibi MA´NAT Dilemek, iradet * Kasdolunmuş nesne MANCINIK Eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan, bir ucunda bir kepçe, öbür ucunda da bir karşı ağırlık bulunan kaldıraç biçiminde eski bir savaş âleti MANÇURYA (Mançu memleketi) Asya´nın kuzeydoğu tarafında büyük bir memleket olup, son zamana kadar kuzeyde Ohurcuk Denizine ve Sahalin Adasını ayıran Tataristan Boğazı´na kadar uzandığı halde; doğudan Japon Deniziyle sınırlanmış iken, sonraları kuzey ve kuzeydoğu tarafları Ruslar tarafından zaptedilerek Sibirya´ya katılmıştır Bir kısmı da Amur ismiyle bir eyalet halinde kalmış ve diğer bir kısmı da sahiller eyaletine eklenerek o taraflardan Mançurya´nın sahili kalmamış ve kuzeyde Amur Irmağı ve doğuda Usuri Nehri Mançurya´nın hududunu teşkil etmiştir Şimdiki siyasî coğrafyada Mançurya ismi, bu memleketin sadece Çin´e tâbi olan kısmına verilmektedir MANDA Fr Kendini idare edemeyen bir memleket ahalisini başka bir yabancı devletin idare etmesi * t Camız denen hayvan Kömüş MANDE f Kalmış, gitmemiş olan MANDIRA yun Süt ve süt ürünlerinin elde edildiği; süt veren hayvanların barındığı yer MA´NE Ekmek * Az olan akıcı su * Şey MANEN Mânâca Mânâ cihetiyle Ruhca Esasca Bâtınen İç varlık bakımından MANEND f Benzer Denk Eş Gibi MANEND-ÂBÂD Ölümle kıyamet arasında geçen zaman MANENDE Benzeyen, mümâsil MANEVÎ (Ma´nevi) Mânaya âit Maddî olmayan Mücerred Ruhani MANEVİYYAT Maddi olmayan kuvvet Mânâ âlemine âit olanlar Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet (Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir Göz ise, mâneviyatta kördür H) MANEVİYYUN Allah´a, dine, mukaddesata inanmış olanlar MANEVRA Fr Bir makinenin, bir cihazın işleyişini düzenleme veya idare etme işi ve şekli * Ask: Muharebede düşmanın savaş gücünü yok etmek maksadıyla eldeki askerî kuvvetlerin en te´sirli bir biçimde düzenlenmesini te´min eden bütün hareketler * Barış zamanında kıt´alara ve kurmay hey´etlerine harptekilere benzer şartlar içinde eğitim sağlamak için yaptırılan hareket MANGA Ask Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik (Yaklaşık olarak on erden kurulabilecek olan mangada birkaç makinalı tüfek veya tabanca ile avcı erleri bulunur) * Savaş gemilerinde erlerin yattığı koğuş MÂNİ´ Men´eden Geri bırakan Esirgeyen Engel Özür MÂNİ-İ ŞER´Î şeriatça kabule engel olan, mâni´ olan hâl MÂNİA Men´eden şey Engel Özür Zorluk MA´NİDAR (MÂNİDAR) f Bir mânâyı mutazammın olan * Nükteli, ince mânâlı Bir mâna ifade eden Bir mânayı şâmil olan (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma´ni diye okunmuştur) MA´NİDARANE f Mânâlı şekilde MANİVELA Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol MANKEN Fr Elbiseleri prova veya teşhir etmek için terzilerin ve hazır elbise satıcılarının kullandığı tahtadan, kartondan, madenden vb insan şekli MANSAB (Mınsab) Rütbe (Bak: Mansıb) MANSIB (Nasb dan) Devlet hizmeti * Memuriyet * Bünyad Merci´ MANSIBDÂR f Mansıbda bulunan MANSUB Nasbolunmuş, me´muriyete konulmuş * Konulmuş, dikilmiş * Gr: Sonu fetha (üstün) kılınmış kelime Meftuh olan MANSUBÎN (Mansub C) Memuriyette bulunanlar Hizmette olanlar MANSUR Yardım edilen, yardım görmüş * Gâlib, muzaffer (Bak: Mensur) MANSURİYYET Allah´ın (CC) yardımıyla muvaffak ve muzaffer olma, başarma MANSUS Nass ile sâbit kılınmış Âyetle tesbit edilmiş İzhar ve beyan edilmiş * Kur´anda açıkça anlatılmış MANŞET Fr Bir gazetede ilk sayfanın en üst kısmındaki büyük puntolu başlık * Bir gömleğin kol kısmına geçirilen ve elbisenin kolundan dışarı çıkan kumaş parçası MANTIK (İntak dan) Konuşturan, söyleten * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim Akıl kaidesi * Akıl, nutuk, söz MANTIKAN Mantığa göre Mantıkça MANTIKÎ Mantıka dâir Aklî ve müsbet olan düşünce, fikir Mantık kaidelerine uygun MANTIKÎ KIRÂET Acele etmeyerek fakat imlâ kaidelerine dikkat ederek, yâni virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, teâcüb ve istifhamları anlatmak, muhaverelerde konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okumaktır MANTIKİYYÂT Mantıkla alâkalı mes´eleler MANTIKİYYUN Mantıkla uğraşanlar Mantık âlimleri MANTUH Boynuzlu hayvan tarafından yaralanan veya öldürülen MANTUK Bir lâfzın nutuk hâlinde, söz sahasında üzerine delâlet ettiği şey " Şu kitabı satın aldım", sözünde bu lâfzın mantuku, o kitabın satın alınmış olmasıdır * Söz, nukut, mânâ, mefhum MANYATİZMA Birisinin bâzı hareketleri ile başkası üzerinde uyuşukluk verici te´sir (Bak: İpnotizma) MANYETİK (Bak: Magnetik) MANZAM (C: Menâzım) Sıra, dizi MANZAR (Manzara) (Nazar dan) Bakılan yer, görülen yer Görünüş MANZAR-I ÂLÂ En yüksek bakış yeri Kudsi ve en yüksek manzara Cennet manzarası, arş-ı azam MANZAR-I ÇEŞM Gözbebeği MANZARA Dışarıyı görecek pencere MANZARANÎ Gösterişli ve güzel adam MANZARÎ Güzel, gösterişli ve yakışıklı adam MANZUD Sık yetişmiş ağaç * Üstüste istif edilmiş MANZUM Ölçülü, mizanlı, tertibli * Vezni ve kafiyesi olan söz Edebi ölçüsü olan sözler (Kaside ve şiirler gibi) * Dizilmiş, sıralanmış, düzenlenmiş MANZUMAT Manzumeler MANZUME Tertibli, ölçülü yazı, şiir Vezinli ve kafiyeli olan söz * Sıra, dizi Sistem MANZUME-İ ŞEMSİYE Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu(Şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat Sânii´nin vücuduna ve vahdâniyyetine güneş gibi parlak ve nurani bir penceredir Evet, manzume-i şemsiye denilen küremizle beraber oniki seyyare: Cirmleri, küçüklük - büyüklük itibariyle pekçok muhtelif ve mevkileri, uzaklık - yakınlık noktasında pek çok mütefâvit ve sür´at-i hareketleri, çok mütenevvi´ olduğu halde kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i mizan ile ve bir saniye kadar şaşırmıyarak hareketleri ve deveranları ve güneş ile, câzibe kanunu tâbir edilen bir kanun-u İlâhi ile bağlanmaları, yâni onlar imamlarına iktidaları, büyük bir mikyasta bir azamet-i kudret-i İlâhiyyeyi ve Vahdâniyyet-i Rabbâniyyeyi gösterir Çünki: O câmid cirmleri, o şuursuz büyük kütleleri, nihayet derecede intizam ve mizan-ı hikmet içinde muhtelif şekillerde ve muhtelif mesafelerde ve muhtelif hareketlerde döndürmek, istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti isbat ettiğini kıyas et Bu büyük ve ağır işe zerre miktar tesadüf karışsa, öyle bir patlayış verecek ki, kâinatı dağıtacak Çünki: Bir dakika, tesadüf birisini tevkif etse, mihverinden çıkmasına sebebiyet verir, başkaları ile müsademe etmesine yol açar Küre-i arzdan bin def´a büyük cirmlerle müsademenin ne derece dehşetli olduğunu kıyas edebilirsinManzume-i şemsiyenin, yâni şemsin me´mumları ve meyveleri olan oniki seyyarenin acâibini ilm-i muhit-i İlâhiye havale edip, yalnız gözümüzün önünde seyyaremiz bulunan arza bakıyoruz Görüyoruz ki: Bu seyyaremiz bir azamet-i şevket-i Rububiyyeti ve haşmet-i saltanat-ı Uluhiyyeti ve kemâl-i rahmeti ve hikmeti gösterir bir surette Güneşin etrafında, emr-i Rabbâni ile - Üçüncü Mektupta beyan edildiği gibi - pek büyük bir hizmet için bir uzun seyr ve seyahat, ona ettiriliyor Bir sefine-i Rabbâniye olarak acâib-i masnuât-ı İlâhiye ile doldurulmuş ve zişuur ibâdullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti verilmiş Ve evkat ve hesabı bildirecek saat akrebi gibi, Kamer dahi dakik hesaplarla azim hikmetlerle ona takılmış ve o Kamere başka menzillerde ayrı seyr ve seyahat verilmiş İşte bu mübarek seyyaremizin şu halleri, küre-i arz kuvvetinde bir şehadetle, bir Kadir-i Mutlak´ın vücub-u vücudunu ve vahdetini isbat eder Mâdem şu seyyaremiz böyledir Manzume-i şemsiyeyi ona kıyas edebilirsin Hem Şemse, kendi mihveri üstünde cazibe denilen mânevi ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelâl´in emriyle döndürüp, o seyyaratı o mânevi iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür´atle, bir tahmine göre "Herkül Burcu" tarafına veya Şems-üş-şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed Sultanı olan Zât-ı Zülcelâl´in kudretiyle ve emriyledir Güya haşmet-i Rububiyyetini göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan manzume-i şemsiye ordusu ile bir manevra yaptırır S) MANZUR Görülen, bakılan, nazar edilen * Beğenilen MANZURE Belâ, musibet, felâket, âfet * Noksan ve kusuru olan, ayıplanacak kadın |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MAR f Yılan MA´RA Vücudun çok zaman çıplak olan yeri MARAN (Mâr C) f Yılanlar MARATON yun Kırk kilometreden uzun bir yolda mukavemet için yapılan hız koşusu MARAZ Hastalık, illet, dert Belâ MARAZ-I MÜSTEVLÎ Salgın hastalık MARAZ-I SÂRÎ Tıb: Bulaşıcı hastalık MA´RAZ (Ma´rez-Ma´riz) Bir şeyin arzolunduğu yer Göründüğü yer Sergi, meşher MA´RAZ-I ACÂİB Acâiblerin teşhir olunduğu yer MA´RAZGÂH Arzolunan yer, sergi MARAZÎ (Maraz dan) Hastalıkla alâkalı Hastalığa ait Hastalıklı MARAZİYYÂT Hastalıklar ilmi, patoloji MA´REC Çıkacak yer, merdiven MA´REF Yüzün, devamlı olarak açık görünen yeri MA´REFE Atın yelesi bittiği yer MAR-EFSA f Yılan tutan, yılan efsuncusu * Yılan sokmuş kimseyi tedâvi eden kişi MA´REKE Muhârebe meydanı, çarpışma yeri * Çarpışma Kıtal Cenk MAREŞAL Fr (Bak: Müşir) MA´RET Kabahat, suç, ayıp, günah MAR-GİR f Yılan tutan, yılan tutucu MARHİC Yılan balığı MARHUK Kuşkonmaz bitkisi MARIK Dinsiz, mürted, hak dinden çıkan MARIN (Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan * Kireçtaşı * Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak MA´RIZ (Ma´raz dan) Bir şeyin görünüp çıktığı yer Bir şeyin bildirildiği, arzolunduğu makam MARIZ Hasta, alil, mariz MARİC Dumansız ateş, alev * Dumansız barut MA´RİC Merdiven, yükseliş yeri MARİD Azgın, sapkın İnad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan Mütemerrid MA´RİFE Gr: Arabçada mübhem olmayan " " harf-i ta´rifi ile bildirilen kelime Böyle bir kelimeden tenvin kalkar, kelime belirli olur (Bak: Lâm-ı ta´rif) MA´RİFET Bilme, bir şeyi cüz´i vecihle bilmek * Hüner Üstadlık San´at * Tuhaflık, garib hareket * Vasıta, tavassut * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat İrfan kazanmak (Bak: İrfân) MA´RİFET MERTEBELERİ (Bak: Yakin) MA´RİFETPERVER f Hünerli, marifetli MA´RİFETULLAH Masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur´âni hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-i İlâhi ile kalbi inkişâf ve basirete sâhib olmak Esmâ-i İlâhiyyeyi tanımak İlâhi hakikatlara vukufiyet Her işte Allah rızâsına en uygun hareket tarzını bilip amel etmek (Ma´rifetin zıddı; inkârdır İlmin zıddı ise; cehildir) (Bak: Vicdan-İrfân)(Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râzi´ye mektubunda demiş: "Allah´ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır" Bu ne demektir Maksad nedir soruyor Usul-üd-din imamları ve ulema-i ilm-i Kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcib-ül-Vücud ve Tevhid-i İlâhiye dair beyanatları, Muhyiddin-i Arabi´nin nazarında kâfi gelmediği için, İlm-i Kelâm´ın imamlarından Fahreddin-i Râzi´ye öyle demişEvet, İlm-i Kelâm vasıtasiyle kazanılan Mârifet-i İlâhiye, mârifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor Kur´an-ı Mu´ciz-il Beyan´ın tarzında olduğu vakit, hem mârifet-i tâmmeyi verir; hem huzur-u etemmi kazandırır ki, inşâallah, Risale-i Nur´un bütün eczaları, o Kur´an-ı Mu´ciz-ül Beyan´ın cadde-i nurânisinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlarHem, Muhyiddin-i Arabi´nin nazarına, Fahreddin-i Râzi´nin İlm-i Kelâm vâsıtasiyle aldığı mârifetullah ne kadar noksan görülüyor; öyle de; tasavvuf mesleğiyle alınan mârifet dahi, Kur´an-ı Hakim´den doğrudan doğruya veraset-i Nübüvvet sırriyle alınan mârifete nisbeten o kadar noksandır Çünki: Muhyiddin-i Arabi mesleği, huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş Ve sâirleri ise, yine huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi, acib bir tarza girmişler Kur´an-ı Hakim´den alınan mârifet ise, huzur-u dâimiyi vermekle beraber, ne kâinatı mahkum-u adem eder, ne de nisyan-ı mutlakta hapseder Belki, başıbozukluktan çıkarıp, Cenâb-ı Hak nâmına istihdam eder Herşey mir´at-ı mârifet olur Sa´di-i Şirazi´nin dediği gibi: $ Herşeyde Cenâb-ı Hakk´ın mârifetine bir pencere açarBâzı Sözlerde ulema-i İlm-i Kelâm´ın mesleğiyle, Kur´andan alınan minhâc-ı hakikinin farkları hakkında şöyle bir temsil söylemişiz ki; meselâ: Bir su getirmek için, bâzıları küngân (su borusu) ile uzak yerden, dağlar altında kazar, su getirir Bir kısım da, her yerde kuyu kazar, su çıkarır Birinci kısım çok zahmetlidir; tıkanır, kesilir Fakat her yerde kuyuları kazıp su çıkarmağa ehil olanlar, zahmetsiz herbir yerde suyu buldukları gibi, aynen öyle de: Ulema-i İlm-i Kelâm, esbabı, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhâliyeti ile kesip, sonra Vâcib-ül Vücud´un vücudunu onunla isbat ediyorlar Uzun bir yolda gidiliyor Amma Kur´an-ı Hakim´in minhâc-ı hakikisi ise, her yerde suyu buluyor, çıkarıyor Her bir âyeti, birer Asâ-yı Musâ gibi nereye vursa âb-ı hayat fışkırtıyor $ düsturunu, herşeye okutturuyorHem imân yalnız ilim ile değil, imânda çok letâifin hisseleri var Nasılki: Bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi, akıl midesine girdikten sonra derecata göre ruh, kalb, sır, nefis ve hâkezâ letâif, kendine göre birer hisse alır, masseder Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır İşte Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râziye bu noktayı ihtar ediyor M) MARİN Burun ucunda olan yumuşak kemiksiz yer MARİSTAN f Hastahâne MARİZ (Maraz dan) Hasta İlletli Dertli MARİZANE f Hasta olarak MÂRR Geçen, geçmiş, yürüyen MÂRR-ÜL BEYAN Beyânı yukarıda geçmiş olan MÂRR-ÜZ ZİKR Yukarıda zikri geçmiş olan, yukarda bahsedilmiş olan MÂRRE Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen MÂRRÎN (Mâr dan) Geçenler MÂRRİN Ü ÂBİRÎN Gelip geçenler Gelen giden MARSUS (Bak: Mersus) MARTULOS (Martoloz) Osmanlı Devletinin teşekkülü sıralarında ve yeniçeri teşkilâtından önce, Hristiyanlardan, ordunun geri hizmetlerinde çalışmış olan teşekküllerden biridir Silâhlanmış kişi mânasında Rumca bir kelimedir * Eskiden Tuna gemicileri, korsanı mânasında da kullanılmıştır MA´RUF Bilinen, tanınmış Belli, meşhur * Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği * Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele (Bak: Emr-i bi-l ma´ruf) MA´RUF-İ CİHÂN Dünyaca tanınan ve meşhur Cihânın bildiği MA´RUFAT Bilinen şeyler Şeriatın emrettiği hususlar MA´RUFİYET Ma´rufluk Ünlülük, meşhurluk, tanınmışlık MA´RUR Uyuz MA´RUŞ Üstü çardak şeklinde yapılı bina MA´RUZ Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak * Arzolunmuş, arzolunan * Serilmiş, yayılmış * Verilmiş, sunulmuş * Anlatılmış * Bir şeye karşı siper alan MA´RUZÂT (Ma´ruz C) Arz olunanlar Arzedilenler, takdim edilenler Küçükten büyüğe bildirilenler MARZAT Rızâ Memnuniyet, hoşnudluk MARZÎ Razı olmağa dâir * Kabul edeceği, razı olacağı MARZÎ-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk´ın rızasına uygun işler MARZİYAT Razı olunacak şeyler Allah´ın rızasına dair olanlar MARZİYE Razı olma, hoşnud olma, memnuniyet MA´S Tıb: Adalelerin tutulması, kasların büzülmesi Kramp MAS Yeyni, hafif kimse MAS´ Davarın kuyruğunu salması * Vurmak * Parlamak MA´S Ovmak * Dürtmek MASA´ Kılıçla vuruşmak MASABAK (Bak: Masebak) MAS´AD (C: Masâid) Yukarı çıkılacak yer Suud yeri MASAD (C: Musdân-Emside) Dağın yüksek ve yüce yeri MASADAK Bir sözü veya hükmü tasdik eden husus "Söylendiği gibi, denildiği şekilde, doğru, sâdık, olduğu gibi, muvâfıktır, mutâbıktır, tıpkısı" gibi mânâlara gelir Mânânın fertlerine de mâsadak denilebilir MASADIR (Masdar C) Masdarlar MASAFF Savaş, muhârebe, harp, cidâl yeri MASAHA Sıhhat mevzii * Kamer, ay MASAİB (Bak: Mesaib) MASAİD (Mas´ad C) Yukarı çıkacak yerler MASAİF (Masif C) Sayfiyeler, yazlıklar Yaz mevsiminde oturulacak yerler MASAK Darlık MASAL Az miktar olan şey MASALE Sızıntı MASAM Duracak yer MASAME Duracak yer MASAN Eşya saklanacak yer MASANİ´ (Masna C) Sarnıçlar Su mahzenleri MA´SARA (Üzüm ve susam gibi şeylerin) sıkıldığı yer MASARİ´ (Mısrâ´ C) Mısrâlar * (Masra´ C) Güreş meydanları MASARİF (Masraf C) Sarfiyatlar, masraflar (Masârifât da denir) MASARİF-İ UMUMİYE Umumi masraflar MASARİF (Masruf C) Harcananlar, sarfolunanlar MASARİFAT (Masârif C) Masraflar, giderler Harcanan paralar MASARÎN Bağırsaklar MASBAH Doğacak zaman ve yer MASBU´ Kibirli, gururlu, mağrur Kendini beğenmiş MASBUG (C: Mesâbig) Boyalı, boyanmış Mülevven MASD Cima etmek * Emmek MASDA´ Taşlık yerlerden geçen düz yol MASDAR Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba * Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak gibi Masdar kelimesi; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde´ ve me´hazidir MASDAR-I CA´LÎ (Mec´ul) yapma olan masdar Arapçada, bazı isim ve sıfatların sonlarına (-iyyet) ilâve edilerek yapılır Meselâ: İnsan: İnsaniyyet, Şâir: Şâiriyyet Câhil: Câhiliyyet Merbut: Merbutiyyet gibiArapça veya Farsça kelimenin sonuna (-îden) eki getirilerek yapılır Meselâ: Cenk den, Cengîden: Cenk etmek Fehm den, Fehmîden: AnlamakTaleb den, Talebîden: istemek MASDAR-I MERRE Fiilin bir defa yapıldığını belli eden masdar Merre, kerre, lem´a, darbe gibi, "fa´le" vezninden gelen masdarlardır MASDAR-I MİMÎ Başında mim harfi bulunan masdar (Ketb: Yazmak) masdarının mimisi (mekteb) olduğu gibi MASDU´ Baş ağrısına tutulmuş olan Başı ağrıyan MASDUK Doğruluğu kabul edilmiş, tasdik edilmiş MASDUKA (C: Masdukat) Doğru söz Hakikat ve gerçek olan kelâm MASDUM Çarpılmış Kendisine vurulmuş MASDUR Gönderilmiş, yollanmış olan * Göğsü incinmiş veya ağrımış olan MASEBAK Geçen, geçmiş olan, geçmişteki MASELEF Evvelki, geçmiş MA´SERE (Ma´seret) Zorluk, güçlük MASFUF (Masfufe) Saf bağlamış, dizilmiş Sıra ile dizilmiş MASH Tutmak * Çekmek MASH (MUSUH) Sâbit olma * Mahvolup belirsiz olmak * Kısa olmak MASHARA Maskara, soytarı * Tuhaflıklar yapan kimse * Komik, gülünç * Zevklenme, eğlenme * Kepaze, utanmaz, rezil MASHARA-İ ÂLEM Âlemin maskarası Kepaze, rezil MASHARA (C: Mesâhır) Büyük taşlı yer MASHUB (C: Mesâhib) Beraber alınıp götürülmüş Kucaklanmış MASHUBEN Beraberce, birlikte olduğu halde Yanında bulunarak MASI´ Sağlam vücutlu kimse MASIR Mâni, engel MASÎ f Pervasız, korkusuz MASİF (C: Mesâif) (Sayf dan) Yazlık Yazın oturulacak yer Sayfiye yeri MASİK Yapışkan * Zapteden, istilâ eden, tutan MASİLE Üzerinde mum veya fitil yakılan çıra ve şamdan MASÎR (C: Masâyi) (Sayruret den) Sürüp giden * Karargâh * Suyun aktığı yer * Rücu etmek, dönüp gitmek * Dönüp varılacak yer MASİT Acı su * Bir ot cinsi MASİVA Ondan gayrısı (Allah´tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler (Bak: Taabbüd)(Ey insan! Kur´anın desâtirindendir ki; Cenab-ı Hakkın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma Çünkü mahlukat ma´budiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi mahlukiyet nisbetinde de birdirler MN) MA´SİYYET İtaatsizlik, günah, isyan(Mâsiyetin mâhiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır Çünki, o mâsiyete devam eden ülfet peyda eder Sonra ona âşık ve mübtelâ olur Terkine imkân bulamıyacak dereceye gelir Sonra o mâsiyetinin ikaba mucib olmadığını temenniye başlar Bu hal böylece devam ettikçe küfür tohumu yeşillenmeye başlar En nihâyet, gerek ikabı ve gerek dâr-ül-ikabı inkâra sebeb olurVe keza, mâsiyete terettüp eden hacâletten dolayı, o mâsiyetin mâsiyet olmadığını iddia etmekle o mâsiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder Hattâ şiddet-i hacâletten yevm-i hesabın gelmiyeceğini temenni ederŞayet yevm-i hesabı nefyeden ednâ bir vehmi bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan addeder En nihayet nedâmet edip terketmiyenlerin kalbi küsufa tutulur, mahvolur gider El-iyazü Billâh! MN) MASK Muhkem, sağlam (Müe: Maske) MASKAT Düşülen yer MASKAT-I RE´S Doğum yeri Vatan Bir kimsenin doğduğu yer MASKU´ Kırağı düşmüş yer MASKUL Cilâlanmış, saykal vurulmuş Mücellâ MASL Tarhana * Yoğurt ve süt içinde bulunan yeşilimsi su MASL-ÜD DEM Kanın sulu kısmı MASLAHAT İş, mes´ele * Sulh yolu * Fayda, maksad, keyfiyet (Zıddı; mefsedettir) MASLAHAT-I MÜRSELE Şeriat tarafından ne itibar ve ne de ibtâl ve ilgâ edildiği mâlum olmayan bir mes´elenin maslahat üzere fakihler tarafından hükümlendirilmesi MASLAHATBÎN f İş yapabilen İş görmesini bilen MASLAHATGÜZÂR f İş bilir * Elçi vekili Elçi namına işleri tâkible vazifeli kimse MASLAHATKÂRÂNE f Maslahata, işe ve maksada uygun surette MASLAHATŞİNÂS f İşten anlıyan, iş bilen MASLAK Su yolu üzerinde bulunan su haznesi * Dâima akan su borusu * Büyük yalak MASLİYE Tarhana çorbası * Koruk aşı MASLUB Salbolmuş, asılmış Asılarak idam edilmiş MASLUBEN Asılarak, asılmış olduğu hâlde Asılma suretiyle MASMASA Ağzın önü MASNA´ (Masnaa) Su mahzeni Sarnıç * Şimdiki Arapçada: Fabrika * Bucak, köşe MASNEA İçine yağmur suyu toplanan büyük havuz MASNU´ (Sun´ dan) San´atla yapılan, yapılmış Yapma, yapmacık MASNU-U VÂHİD Cenab-ı Hakk´ın (CC) (bir tek olan) san´at eseri MASNUAT San´atkârâne yapılan şeyler Yapılanlar MASNUAT-I SAYFİYYE Cenab-ı Hakk´ın yaz mevsiminde yarattığı san´atlı güzel eserler MASNUK Nezleli kimse MASON Fr Duvarcı mânasına bir kelimeden alınmış isimdir Dinsiz, imânsız mânâsına kullanılır Fermeson veya farmason da denir MASR Parmak uçlarıyla süt sağmak * Bir şeyi incelemek * Az olmak * Dağılmak (İmtisar veya immisar ile aynı manadadır) MASRA´ Çarpışma, ölme * Güreş meydanı MASRAF Sarfedilen, harcanan Gider MASRİF (Sarf dan) Sarfetme ve harcama mahalli MASRU´ Sar´a hastalığına tutulmuş, sar´alı MASRUAN Sar´alı olarak, sar´a hastalığına tutulmuş olarak MASRUF Sarfolunmuş, harcanılmış olan MASS Emmek Bir şeyi eme eme içmek MASS (Mâssa) Emici, massedici MASS Yakın olan * Dokunan Değen MASSA Maraz, hastalık * Zahmet MASSETMEK Emmek, emerek içmek MAST f Yoğurt MASTABA (C: Masâtıb) Sedir, peyke MASTAKİ Sakız MASTİHİ Kıbrıs ve Sakız adalarında yetişen bir ağacın adı MASTUB Damarlardan taşmış kan MASTUR (Satır dan) Çizilmiş, yazılmış MASUBE İsâbet etmiş (felâket, musibet, belâ, âfet) MASUG Kalıba dökülmüş * Örneğe uygun * Düz MA´SUM Günahsız, suçsuz MA´SUMÂNE Günahsızcasına, suçsuz olarak MA´SUME Suçsuz kadın veya kız MA´SUMİYET Ma´sumluk, kabahatsizlik, suçsuzluk MASUN Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan * Sâlim, sağlam MASUNİYET Eminlik, sağlamlık, muhafaza altında bulunmak, dokunulmazlık MA´SUR Zor, güç, zorlaştırılmış MASUS Sirke ile pişmiş güvercin MASUR Birbirine katılmış şey Mümtezic MA´SUR Sıkılmış Suyu veya yağı çıkarılmış MASVAT Çok bağıran MASVER Sütsüz keçi * Sütü zor çıkan deve MASYEF (C: Mesâyıf) Yaz gününde oturulacak yer * Su yolunun eğri büğrü yeri MAŞAALLAH Allah´ın istediği gibi * Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâdır) MAŞE f Maşa MA´ŞEB Otlu yer MA´ŞER Cemâat, müttehid cemâat Birinin ehil veya iyâli İns ve cin cemaatı * Bölük, topluluk MA´ŞERÎ Cemiyete âit Topluluğa âit Ortaklaşa Pek çok MAŞITA (Meşşâta) Baş tarayan MAŞÎ (Mâşiyye) (C: Müşşât) (Meşy den) Yürüyen, yürüyücü MAŞİYE (C: Mevâşi) Koyun ve keçi gibi hayvan * Oğlu ve kızı çok olan kadın MAŞİYEN Yaya olarak, yürüyerek MAŞRIK (Bak: Meşrık) MA´ŞUK(A) Aşk ile sevilen, sevgili MA´ŞUKİYET Sevilme hâli Sevilen bir kimsenin hâli MA´ŞUŞ Zayıf ve cılız adam |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MATA (C: Emtâ) Arka MA´TAB (C: Meâtıb) Helâk olacak yer MATABİ´ (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri MATABÎH (Matbuh C) (Tabh dan) Tabholunmuş yani pişirilmiş şeyler MATABİH (Matbah C) Mutfaklar Yemek pişirilen yerler MATAF (C: Matâif) (Tavâf dan) Tavâf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yer MATAHİR (Mathare C) Mataralar, su kapları * Gusülhâneler İçinde yıkanılıp temizlenilecek yerler MATAİF (Matâf C) (Tavaf dan) Tavaf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yerler MATAİM (Mat´am C) Yemek yenilecek yerler Yemek odaları MATAÎM (Mıt´âm C) Oburlar, doymakbilmez kimseler * Başkalarını beslemeler MATAİN (Matin C) Balçıkla sıvanmış yerler MATAÎN (Mıt´ân C) Mızrakla yaralamakta mâhir ve usta olan MATALİL (Matlul C) Nemli, ıslak ve yaş şeyler MAT´AM (C: Matâim) Yemek yenilecek yer Yemek odası MATAMİH (Matmah C) Göz dikilen şeyler Göz dikilen yerler MATAMÎR (Matmure C) Mezarlar, kabirler * Bazı şeyleri saklamak için kullanılan toprakaltı yerler MATAR (C: Emtâr) Yağmur MATARA Askerlerin kullandığı üzeri aba ve çeşitli kumaşlarla kaplı madeni su şişesi veya yolculukta kullanılan deriden yapılmış su kabı MATARE Kuşu çok olan yer MATARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Demirci çekiçleri MATARİD (Mıtred C) Mızraklar, zıpkınlar MATARİH (Matrah C) Bir şey atılan yerler * Tarhedilecek yerler MATAVİ (Matvi C) Kıvrımlar Bükülmüş şeyler MATAYA (Matiyye C) Binek hayvanları MATBAA (Tab´ dan) Tab´edilen yer Kitab, gazete ve sâir yazıların basıldığı yerler Basımevi MATBAA-İ ÂMİRE Devlet matbaası MATBAH(A) Mutbah Yemek pişirilen yer MATBAH-I ÂMİRE Saray mutfağı MATBAHA-İ KUDRET Cenab-ı Hakk´ın âşikâr kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır gıda maddelerinin yetiştiği yer Kudret mutbahı MATBU´ Tab´ olunmuş basılmış, kitap veya gazete haline gelmiş Basılıp matbaadan çıkmış olan MATBUAT Tab´ edilmiş neşriyat Basılmış şeyler (Kitap ve gazeteler gibi) MATBUH (C: Matâbih) (Tabh dan) Kaynatılmış veya haşlanmış (ilâç) * Pişirilmiş yemek MATBUHAT (Matbuh C) Kaynatılmış veya haşlanmış ilâçlar * Pişirilmiş yemekler MATE Öldü MATEAHHAR (Mâ-teahhar) Sonra gelen Sonradan gelen MA´TEBE Kızgınlık ve hiddetle hitabetmek MATEKADDEM (Mâtekaddem) Geçmiş zaman, mâzi * Sâbık Geçen şey * Önceleri MÂTEM Ağlama Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama Kederinden yas tutma(Bak! Öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer O´nun o nurâni daire-i hakikat-ı irşadından hariç bir surette kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhâne-i umumi hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebi, belki düşman ve câmidatı dehşetli cenâzeler ve bütün zevil-hayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görürsün Şimdi bak; O´nun neşrettiği nur ile o matemhâne-i umumi şevk-i cezbe içinde bir zikirhâneye inkılâb etti O ecnebi düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi S) MÂTEMDÂR f Mâtemli, acılı, yaslı MÂTEMENGİZ f Mâtemi ve yası iktiza eden MÂTEMFEZÂ f Yası ve mâtemi ziyadeleştirip arttıran MÂTEMHANE f Ağlanılan, yas tutulan yer MÂTEMÎ Yaslı, mâtemli, üzüntülü MÂTEMKÜNÂN f Yas tutup mâtem ederek MÂTEMZEDE Mâtemli Yaslı MATERYAL Fr Bir işin meydana çıkması için lâzım gelen şeyler MATERYALİST Fr Maddeci Her şeyi madde ile kıymetlendiren (Bak: Maddiyyun) MATERYALİZM Fr Maneviyatı ve Allah´ı inkâr eden maddiyyunların mesleği MATFA (İtfâ dan) Söndürülmüş MATH El ile vurmak * Yalamak * Birbiri ardınca sulamak MATHARE (C: Matâhir) Gusülhâne İçinde yıkanılıp temizlenilecek yer * Su kabı, matara MATHUM Dolu, dolmuş MATIR (Matar dan) Yağan, yağıcı MATİ´ Uzun, tavil * Her nesnenin iyisi MATÎN (C: Metâyın) Balçıklı yer MATÎR Yağmurlu gün MATÎRAT Tehlikeli yerler MATÎTA (C: Metâyıt) Havuz dibinde kalan balçıklı bulanık su MATİYYE Binek hayvanı Binek * Gerinip sevinerek yürüyen MATİYYE-RÂN Bindiği hayvanı yola süren MATL Atlatma, geçirme, defetme * Çekme MATLA´ Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer * Yıldız veya güneşin zuhur etmesi * Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti (Bak: Musarra´) MATLAB İstek, istenilen şey * Hallolunacak mesele Mebhas * Kaziye MATLAB-I DİL-HAH Gönlün isteği, arzu, maksad MATLUB İstek, istenilen şey * Alacak Ödünç verilmiş MATLUBAT (Matlub C) İstenilen, talebedilen ve aranılan şeyler * Alacaklar Ödünç olarak verilmiş olan şeyler MATLUL (C: Matâlil) Yaş, ıslâk * Islanmış, nemlenmiş MATMA´ Tamâ edilecek şey Çok istenilecek şey MATMAH Tamâh olunan şey, hırsla göz dikilerek bakılan şey veya yer MATMAH-I CİHANÎ Bütün herkese ait tamah olunan ve büyük istekle üzerine bakılan şey MATMAH-I NAZAR Hırsla bakılan şey MATMAZEL Fr Evli olmayan gayr-ı müslim kız MATMU´ (Tama´ dan) Tama´ olunmuş Hırsla istenen şey MATMUR Gömülmüş, defnedilmiş Toprak altına konulmuş MATMURE Toprak altında bazı şeyleri saklamağa mahsus yer * Kabir, mezar MATMUS Gözü doğuştan değil de, sonradan kör olmuş adam MATNEB (C: Metânib) Omuz * Omuzla boyun arası MATRAH (C: Matârih) (Tarh dan) Mahal, yer * Tarh olunacak şey, tarh edilecek nesne * Bir şey atılan yer MATRAN Taç giymiş piskopos MATRED(E) Irak eden, uzaklaştıran MATRİS Fr Dizilmiş harflerin hususi bir mukavva üzerine alınan kalıbı * Dizme makinelerinde harf kalıbı MATRUD Kovulmuş Tardedilmiş Uzaklaştırılmış olan MATRUDÎN Kovulmuş olanlar Kovulmuşlar MATRUH Tarh edilmiş, çıkarılmış * Belirtilmiş, konulmuş (vergi) * Temeli atılmış (Binâ) MATRUK Gevşek ve uyuşuk adam * Kuruduktan sonra yine yağmurla tazelenmiş MATRUŞ Traş olmuş Sakalsız * Sağır kimse MATT Çekmek MATTA İncil kitaplarından birisinin adı Tahrif edilmiş dört yüz muhtelif İncil içinden seçilen biri (Bak: Havari) MATTAL (Mattâle) Devamlı olarak borcunu ileri atıp geciktiren MATTE Vesile, sebep MA´TUF Ait ve râci´ olan * Bir tarafa meyletmiş Mâil olan * İsnadedilen Yöneltilmiş MA´TUFUN ALEYH f Bir rabt edatı ile kendisine bağlı olan kelime (Bak: Harf-i atıf) MA´TUH(E) (Ateh den) Bunamış, bunak * Sakat, kötürüm Amelmânde MA´TUHANE Bunakçasına, bunamışçasına MA´TUK(A) (C: Maâtik) (Atâk dan) Azat olunmuş Azatlı MAT´UM (C: Mat´umat) Yenecek yemek Taam MAT´UMAT (Taam dan) Yemekler Taamlar Yenecek şeyler("Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerim, Halik-ı Rahim, küçük midenin cüz´i arzusunu ve muvakkat bir beka için lisan-ı hal ile duasını hadsiz enva-ı mat´umat-ı lezizenin icadiyle kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyâc-ı fıtriden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve külli ve daimi ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli bekaya dâir gayet kuvvetli duâsını kabul etmesin Hâşâ yüzbin defa hâşâ" L) MAT´UN (Tâun dan) Belâya tutulmuş Musibet ve tâuna giriftar olmuş * (Ta´n dan) Ayıplanmış MAT´UNEN Vebâya tutularak MA´TUT Mağlup, yenilmiş MATURİDÎ Mâturidi Mezhebi ve bu mezhebden olan Semerkand şehrinin Mâturid köyünden olan Ebu Mansur-u Mâturidi´yi (Hicri: 280-332) itikadda imam olarak kabul edenler Amelde Hanefi Mezhebinden olanlar, itikadda Maturidi mezhebindendir Çünkü bu Zât, Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüşleri, eserleri ile reddederek ıslâh etmiştir MATV Çekmek MATVÎ Bükülü, dürülmüş, kıvrılmış şey MATVİYY Dürülmüş nesne MATVİYYÂT Dürülmüş ve bükülmüş olanlar Kitap sahifeleri gibi toplanmış olanlar MATVİYYEN Sarılı olduğu halde Dürülerek Kıvrılarak MAUK şer, yaramaz MAUL Üstün gelinmiş MA-UL HAYAT Mc: Haysiyyet Şeref, yüz suyu * Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat) MA-UL VERD Gül suyu MAUN Eve lâzım şeyler Ev eşyası * Malın zekâtı * Ufak tefek ihtiyaçlar * Nefaseti sebebi ile (nefsin çok hoşuna gittiğinden) kimseye verilmek istenmeyen şey MÂUN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 107 Suresidir "Eraeyte Suresi" de denir MAUN Yardım, imdat * Taat İnkiyad İtaat MAUNE Mavna Yük taşıyan büyük kayık MAUNET Yardım İmdat * Azık Yol yiyeceği * Cenab-ı Hakk´ın salih kullarına olan imdadı, inayeti * Huk: Masarif MA´V Olmuş taze hurma * Ses, avaz MA-VAKAA Vaki´ olan Hâdise Sergüzeşt MA-VEKA´ (Mâ-Vaka´) Vâki olan, olup biten MA´VEL Ağıt edecek yer MA-VERA Bir şeyin gerisinde, arkasında veya ötesinde bulunanlar MÂ-VERAÎ Öteye mensub ve âid * Diğer âlemle alâkalı MAVERA-ÜN NEHR Ceyhun ırmağının doğusunda kalan ülkelere müslüman coğrafyacıların verdiği ad Türklerin yaşadıkları bu ülkeler, Ceyhun ve Seyhun ırmaklarının havzalarını ihtiva ediyordu * Dicle ile Fırat arası MAVİYE Billur taşı MAVNA Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne MAVTIN (C: Mevâtın) (Vatan dan) Vatan Yurt edinilen ve yerleşip oturulan yer MAVZER Alm Mavzer adında bir Alman´ın yaptığı çaplı harp tüfeği Askerlikte kullanılan bir silâh MA´Y Su arkı Su mecrâsı MAYE Damızlık * Esas Temel * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde * Para, mal İktidar Güç * İlim * Dişi deve MAYE-İ ŞEB Gece karanlığı MAYEDAR f Kudretli, paralı MAYHOŞ f Biraz ekşice lezzetli tatlı MAYIH (C: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi * Bahşiş veren, atâ eden MAYIN ing Karada ve denizde, daha çok gizlendirilerek konulan ve temas edilince patlayan bomba MÂYİ´ Akıcı Akıcı madde MÂYİ´-İ NÂRÎ Ateş halinde su veya buhar MÂYİÂT (Mâyi´ C) Akıcı cisimler Su halinde bulunan, akan şeyler MÂYİİYYET Mâyilik, akıcılık, sıvılık MAYİR (C: Miyâr) Taamlandıran, yiyecek veren MA´YUB Ayıplanmış Ayıplanan Bir kusuru ve eksiği olan MA´YUBAT (Ma´yube C) Ayıplanacak şeyler Eksiklikler, noksanlıklar, kusurlar MA´YUBEN Kusur ve ayıp sayılarak Ayıplanarak MAYUHDES Sonradan olan MAYU´KAL Anlaşılır MAYU´REF Bilinmez * Minder altında saklanan şey MA´Z Keçi Karaca MAZ´ Çiğnemek MAZ´ Gön yağlamak * Ağaç kabuğunu soymayıp üstünde bırakmak MA´Z Çekmek MAZA (Mezâ) Geçti (mânasına fiil) MAZ´A Her nesnenin bakiyyesi, artığı MAZACI´ (Mazca C) Kabirler, mezârlar MAZACİR (Mazcer C) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler MA´ZAD Alemi, giyen kişinin pazusuna gelen alemli elbise MAZAĞ Çiğnenecek veya çiğnedikleri yemek MAZAHİR (Mazhar C) Mazharlar Eşyanın görüldüğü, çıktığı yerler * Nâil olmalar * Şereflenmeler MAZAK Darlık MAZALİM (Mazleme C) Haksızlık ve adaletsizlikler Zulümler * Adâlet dâiresi MAZALLE Yol aranılan yer MAZALLE (C: Mazâil) (Zıll dan) Gölgelik yer MAZALLENİŞİN f Gölgelikte oturan MAZA MA MAZA Olan oldu Geçen geçti MAZAMÎN (Mazmun C) Mânâlar, mefhumlar, kavramlar * Ödenmesi gereken şeyler * Cinaslı, nükteli sözler MAZANNE (Mazınne) Zannolunduğu yer Zan götüren * Ermiş sanılan MAZANNE-İ HAYR Kendisinden yalnız iyilik umulan kimse MAZANNE-İ SU´ Kendisinden ancak kötülük beklenen kimse MAZARR Zararlar, ziyanlar Mazarrât MAZARRA Meşakkat, zahmet * Ziyân MAZARRAT Zararlar Ziyanlar Mazârr M MAZAYIK (Mazîk C) Zor güç işler * Sıkıntılı ve dar yerler MAZAZ Musibet, felâket ve belâ acısı * Acıma, üzülme, kederlenme MAZBATA Bir toplantıda konuşulanların neticesinin yazılı şekli Kararnâme MAZBUT Zabtolunmuş, elegeçirilmiş * Sağlam * Yazılmış Kaydedilmiş Hatırda tutulmuş Derli toplu * Muhâfazalı Korunmuş * Belli, belirtilmiş MAZBUTÂT (Mazbut C) Ele geçirilmiş; kaydedilmiş; hatırda tutulmuş şeyler Mazbut olan şeyler MAZCA´ (Madca) Yatılacak yer Mezar, kabir MAZCER (C: Mazâcir) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler MA´ZEL (C: Meâzil) Irak, uzak, baid MAZEM İki dağ arasında olan dar yol * Dar olan her yer MA´ZERET Elde olmadan suç, kabahat işleme * Mücbir sebeblerini söyleyerek yardım dileme Özür dileme MA´ZERETCU f Özür arıyan MA´ZERETHÂH f Özür dileyen Afvedilmesini isteyen MA´ZERETMEND f Özürlü, kusurlu Mazeretli MAZFUF Yanında olan şeyleri tamamen tükenmiş olan kimse MAZG Ağızda çiğneme MAZGAL yun Eskiden kale, hisar, sur veya şato duvarlarında açılan iç yanı geniş, dış yanı dar gözleme siperi MAZHAK (C: Mezâhık) Gülünç kimse MAZHAR Sahib olma, nâil olma Şereflenme * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer Çıktığı yer MAZHAR-I ESMÂ Çok sıfatlara ve isimlere mensub hâller kendinde görünen İsimlere, isimlerinin üzerinde te´sirlerine mazhar (sâhib) olan * Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellisine mazhar ve âyine olmuş olan(Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücud libasını san´atına mazhar ediyor İnsanı bir model yapmış O vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir L) MAZHAR-I İLHÂM Kendine ilhâm olunan (Arı, hayvan ve insanlara olduğu gibi) Kalbine ilhâm gelen zât MAZHARİYET Mazhar ve nâil olma Elde etme Muvaffakiyet MAZIG Çiğneyen, çiğneyici MAZINNE (C: Mezânin) İçinde bir şey olduğu tahmin olunan yer MAZIR Ekşi, hâmız MAZİ Geçmiş zaman Geçen, geçmiş olan * Gr: Bir işin geçen zamanda yapıldığını bildiren fiil Fiil-i mâzi Mazi sigası(O Kadir-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânata muktedirdir Dünü getiren, yarını getirdiği gibi; maziyi icad eten O Zât-ı Kadir, istikbali dahi icad eder Dünyayı yapan o Sani-i Hakim âhireti de yapar M) MAZİ-İ NAKLÎ Yalnız işitilen bir şeyi anlatan fiil sigası "Nuri gelmiş" gibi MAZİ-İ ŞÂD Neş´eli, sevinçli mâzi MAZİ-İ ŞUHUDÎ Gözle görünen veya görmüş gibi bilinen bir şeyi anlatan fiil sigası, kipi "Nuri geldi" gibi MAZİF Herkese sofrası açık olan ev Kapısı açık, misafir sever ev Misafirperver olan hâne MAZİFE İzâfe olunmuş * Keder, hüzün, tasa, gam MAZÎK Dar yer MA´ZİL Ayrı Ayrı bir yer * Uzak Baid MAZİLLE Kıldan yapılma büyük çadır MAZÎM Mazlum MAZİN Karınca yumurtası * Bir kabilenin adı MAZÎR Ekşi, hâmız MAZÎRE Ayran MA´ZİRE (C: Meâzir) Özür etmek MAZİRYUN Şahtere otu MAZİYAN Kendisinden küçük arklara ayrılan büyük su arkı MAZİYAT Geçmişler Geçen zamanlar MAZİYE Şarap, hamr * Beyaz iyi bal * Beyaz ince yumuşak gömlek MAZÎZ Musibet ve belâya uğramış Felâket acısına giriftar olmuş MAZLEME (C: Mezâlim) Zulüm ve adaletsizlik Haksızlık Can yakma MAZLUM Zulüm görmüş Kendine zulmedilmiş * Halim, selim, sakin, sessiz MAZLUMANE Zulüm görmüşe yaraşır surette * Sessizce Sessizlikle MAZLUMÎN Zulüm görmüş kimseler MAZLUMİYYET Mazlumluk Zulüm görmüşlük * Sessizlik, yavaşlık MAZMAZ (İbranice) Hz Muhammed´in (ASM) Suhuf-u İbrahim ve Tevrat´taki ismi MAZMAZA Gusül veya abdest alırken, elleri yıkadıktan sonra üç kere ağız dolusu su alıp ağızda çalkalamak MAZMİ Sulanan ekin MAZMUM (Zamm dan) Zammolunmuş İlâve olunmuş * Yapışmış * Zamme ile okunan MAZMUN Meâl Mâna Mefhum * Nükteli, san´atlı, ince söz * Ödenmesi lâzım olan * Fık: Gasb, telef veya zulüm sebebi ile ödenmesi lüzum etmiş şey MAZNUK Nezle olmuş Nezleli MAZNUN (Zann dan) Zannolunmuş Zan altında bulunan, kendisinden şüphe edilen * Huk: Bir suç dolayısı ile sorguya çekilen kimse Sanık MAZNUNÎN (Maznun C) Zan altında bulunanlar Şüpheli kimseler MAZRA Ayran Bir nevi yemek MAZRAC (C: Mezaric) Eski elbise MAZRAHÎ Akbaba * Ulu, şerefli kimse * Her beyaz nesne MAZREB Vuracak yer * İlikli kemik MAZRUB (Zarb dan) Zarbolunmuş Çarpılmış Dövülmüş * Basılmış, damgalanmış * Mat: Çarpılan (Bak: Madrub) MAZRUBEYN Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri MAZRUF Zarflanan Sarılıp muhafaza edilen Zarfa konan MAZRUFÂT (Mazruf C) Zarflı olanlar MAZRUFEN Zarf içinde olarak Zarflı surette MAZRUR Zarar etmiş Ziyan görmüş MAZRUS Örülmüş, örülerek yapılmış Diş takımı MA´ZUB Kötürüm kimse MAZ´UF Zayıf ve cılız Zayıflamış MAZUFE İzâfe olunmuş MA´ZUL (Azl den) İşinden çıkarılmış, kovulmuş, azledilmiş MA´ZULEN Azledilmiş olarak İşinden çıkarılmış olarak MA´ZULÎN (Ma´zul C) İşinden çıkarılmış olan kimseler Azledilmişler MA´ZULİYET Azledilme hâli Açıkta kalınış MA´ZUR Özürlü Özrü olan MA´ZURİYYET Ma´zurluk Özürlülük MA´ZUZ Katı, şiddetli, şedid MAZZ Nar MAZZ Gönlün gamdan ve tasadan yanması * İkrar etmek, kabul etmek, açıktan söylemek |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MEAB Dönülecek yer Sığınılacak yer Melce´ MEAB Ayıp yeri * Ayıp MEABİD (Bak: Maâbid) MEAD Ahiret (Bak: Maâd) MEADİB (Me´debe C) Ziyâfetler MEADİN (Bak: Maâdin) MEAHİZ (Me´haz C) Me´hazler Bir şeyin çıktığı veya alındığı yerler Kaynaklar MEAKİL (Me´kele C) Yenilecek şeyler Yemekler Erzâk MEÂL (Geri dönmek ve rücu eylemek den) Meydana gelen netice Mefhum * Mânası Kısaca mânası * Kaymak * Husul yeri, peyda olunacak yer * Son, sonuç(Meâl, te´vilin me´hazi olan "evl" mânasına masdar-ı mimîdir Bir şeyin varacağı gâye mânasına ism-i mekân da olur ki, te´vilin hasılı demektir Bundan başka meâl, bir şeyi eksiltmek mânasına da gelir Onun için örfte bir kelâmın mânasını her vechile aynen değil de, biraz noksaniyle hasılına göre ifade etmeğe de meâl denilmiştir ET) MEÂL-İ İCMALÎ Kısaca hülâsası, kısaca mânâsı İcmalî meâl MEÂLEN Mânâca aynısı olmadan eksiği ile anlaşılan neticesi Mânaya göre (Bak: Te´vil) MEÂLÎ Kısaca mânasına ait MEALÎ (Bak: Maâlî) MEALİM (Bak: Maalim) MEALPERVER f Mânâlı * Mâna anlatan MEÂN Mekân, menzil MEANN Enli, geniş * şişman gövdeli kimse * Hatip MEAR Arlanacak, utandıracak şey MEAR Saç ve sakalın dökülmesi MEARİB İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler İstekler MEARİC (Mi´rac C) Mi´raclar Merdivenler Çıkılacak yerler MEARİC SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 70 Suresi olup Seele veya Mevaki Suresi de denir ve Mekkîdir MEARRE Keffaret, diyet * Elem, meşakkat, dert, günah MEASİ (Bak: Maâsi) MEASİM Günahlar * Günah işlenecek yerler MEASİR (Me´sere den) Güzel eserler Nişanlar İzler MEASİR-İ BERGÜZİDE Seçme güzel eserler, izler, nişanlar MEASS Çok cür´etli Hiç çekinmeyen MEASS Talep mevzii, isteme yeri MEAYİB Kusurlar, ayıblar, lekeler (Bak: Maâyib) MEAZ (Bak: Maâz) MEAZİB (Mi´zab C) Oluklar Su yolları MEAZİF Sazlar Çalgılar Saz âletleri MEAZİN (Me´zene C) Ezan okunan yerler MEAZİR Perdeler Hicablar * Özürler MEAZİR (Mi´zer C) Peştemallar MEBAD (Mebâdâ) f Sakın, olmaya ki MEBADİ (Mebde C) Mebdeler, başlangıçlar, ilk unsurlar * Çekirdekler * Prensipler MEBADİ-İ ZARURİYYE Bir hakikat tam bilinmeden önceki isbat edici zaruri emâreler, başlangıçlar, hazırlıklar (Bak: Hads) MEBAHİS Bahisler Mebhaslar * Araştırma yerleri MEBAHİS-İ İLMİYE İlmi bahisler MEBAL (Bevl den) Sidiğin çıktığı yer MEBALİĞ (Meblâğ C) Paralar, akçeler MEBANİ Temeller Esaslar * Yapılar Binâlar MEBANİ-İ KELÂM Sözün esâsını teşkil eden şeyler MEB´AS (C: Mebâis) Yollanma, gönderilme MEB´AT Yaban sığırının yatağı * Davar ve deve yatağı * Mekân, menzil ME´BAZ (C: Meâbiz) Diz altındaki çukur MEBDE´ Baş taraf Başlangıç Başlama * Kaynak Kök Temel Esas MEBDE-İ SUKUT Sukutun başlangıcı Düşüşün mebdei MEBDEİYET Başlangıç olma işi ME´BELE Deve duracak yer * Devesi çok olan yer MEBERRAT (Meberre C) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan işler MEBERRE (C: Meberrât) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan iş MEBERRET Nöbet şekeri MEBGA Talep mevzii, isteme yeri MEBGUZ Sevilmemiş Buğzedilmiş Nefret edilmiş MEBHAS Kısım Bahis Fasıl Bir mes´eleye âid söz * Arama, araştırma yeri * Bir şeyin arandığı yer MEBHUR Nefes darlığına mübtelâ olan, hırhır soluyan MEBHUS Bahsolunan Bahsolunmuş Evvelce bahsi geçmiş MEBHUS-ÜN ANH Sözü geçmiş şey Bahsolunan şey MEBHUT Hayretle, şaşkın, mütehayyir Sersem MEBİ´ (Bey´ den) Satılmış şey MEBİT (Beyt den) Geceleyin kalınacak yer Geceliyecek yer MEBİZ (C: Mebâyiz) Tıb: Yumurtalık MEBKALE (C: Mebâkıl) Sebzevat yetiştirilen yer MEBLAĞ Para, mevcud para miktarı * Yetişmek MEBLEVLE (MİBVELE) İçine bevledilen kap MEBLU´ (Bel´ den) Yutulmuş MEBLUL Nemli, yaş Islak, ıslanmış MEBNA Temel Yapı yeri * Üss-ül esas Asıl ve esas MEBNİ Yapılmış Kurulmuş * Bir şeye dayanan Nazar ve itibâr ve isnad olunarak * den dolayı e binâen * Gr: Son harfi harekesi değişmeyen kelime Tasrife tâbi olmayan (fiil çekimine uğramıyan) kelime MEBRADE Soğukluk * Soğukluk verecek zaman ve mekan MEBREZ Abdesthâne MEBRUD Soğuk, soğumuş MEBRUK Tebrike şâyeste kimse Tebrike değer nesne MEBRUR Hayırlı Makbul Beğenilmiş Sadık olmakla makbule geçmiş olan MEBRUZ Gösterilmiş, ibraz olunmuş * Açılmış mektub MEBSEM (C: Mebâsim) Tebessüm etmek, hafif gülümsemek MEBSUS Dağılmış Yayılmış Herkesçe duyulmuş şayi´ olmuş MEBSUT Açılmış Yayılmış Serilmiş * Mufassal Etraflıca beyan olunan Bast olunmuş Uzun uzadıya anlatılmış MEBSUTEN Mebsut olarak MEBSUTEN MÜTENASİB Birbirlerine nisbetli olan iki şeyden birinin artmasıyla, diğerinin de aynı nisbetle artması; veya eksilmesiyle diğerinin de eksilmesidir Doğru orantılı MEBŞURE Yüzü ve vücudu güzel yaratılmış kadın MEBŞUŞ (C: Mebâşiş) Silinmiş İzi eseri kalmamış MABTAHA (C: Mebâtıh) Kavun karpuz ekecek yer MEBTUN Karnı hasta olan kimse MEBTUŞ Tutulmuş * Hışım olunmuş MEBTUT Kesilmiş ve ayrılmış MEBTUTE Fık: Üç talak ile boşanmış olan kadın MEB´UC Karnı delinmiş MEB´US Gönderilen Ba´s edilen * Halk arasından seçilerek Millet Meclisine âzâ edilen * Allah tarafından gönderilmiş olan * Öldükten sonra diriltilen MEB´USÂN f Meb´uslar Milletvekilleri MEB´USİYET Mebusluk Milletvekilliği vazifesi MEBYET Geceliyecek yer Gece vakti kalınacak yer MEBZUL Bol Çok sarf olunan Ucuz MEBZULÎ Bolluk, çokluk, kesret MEBZULİYYET Ucuzluk Bolluk MEBZULİYYET-İ ELVAN Renk bolluğu MEC´ Hurmayı sütle ıslatıp yemek MECA´ Açlık MECAA Hilebazlık etmek, hile yapmak MECADİF (Micdâf C) Kayık veya sandal kürekleri MECADİL (Micdel C) Köşkler, kasırlar MECAE (Mecâet) Açlık Acıkma MECAL Tâkat Güç Kuvvet * İktidar İmkân * Fırsat MECALÎ (Meclâ C) Aynalar MECALİS Meclisler Toplantılar Toplantı yerleri MECAMİ´ (Mecmua C) Mecmualar Dergiler MECAMİR (Micmer C) İçlerinde tütsü yakılan kaplar, buhurdanlar MECANE Ne bulursa sakınmadan yapmak Mecnunluk MECANİK (Mencenik C) Mancınıklar (Bak: Mancınık) MECANİN Mecnunlar Deliler MECARÎ (Mecrâ C) Mecralar Su yolları Su yatakları MECAZ Yerinden ve haddinden tecavüz etmek Hududunu aşmak * (Cevaz dan) Geçecek yer Yol * Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak İstenilene benzer bir mâna ifadesi Meselâ: Bazı Hadis-i Şeriflerde dünyaya nezâret eden iki melâikenin öküze ve balığa benzetildiği gibiEdebiyat: Lügatı´nın, "Mecaz" Maddesinde şu tafsilât vardır: Bir kelime, kendi mânasında kullanılırsa; hakikat olur Eğer bir münasebetle asıl mânasından başka bir mânada istimâl edilir ve kendi mânasında kullanılmasında "karine-i mânia" bulunursa mecaz´dır Meselâ; tahta kelimesi ağaçtan satıh mânasına olduğu halde hakikattır Fakat yazı levhası mânâsına kullanılır Faraza, Muallim tarafından talebeye "tahta başına geç" denilirse, mecaz´dır Çünkü, levhanın tahtadan yapılmış olması münasebeti ile, bir de başına geçilecek tahtanın ancak yazı tahtası olup döşeme ve tavan tahtalarının başına geçilemiyeceği karine-i mâniası ile, o kelime hakikat mânâsından mecâz mânâsına naklolunmuşturNakildeki münasebete alâka denilir Alâkası teşbih olan mecazlar istiâre, başka türlü alâkası bulunanlar da mecaz-ı mürsel´dir Mecaz-ı mürselin alâkaları teşbihten başkadır ve en meşhurları şunlardır:1- Hulul : Hakikat ve mecaz mânalarında birinin ötekine mahal olmasıdır (Derse girildi) denildiği vakit, hâl olan dersin söylenip onun mahalli bulunan dershânenin kasdedilmesi (Yemekhâneye indi) denilince de, mahal bulunan yemekhânenin zikrolunup yemeğe inildi, denilmek istenmesi gibiMânâca cüz´i bir fark ile buna, zarfiyyet, mazrufiyyet alâkası da diyebiliriz2- Sebebiyyet, müsebbebiyyet : Hakiki ve mecazi mânâlardan birinin diğerine sebeb müsebbeb olmasıdır "Bir muharrir, kalemiyle geçinir" cümlesinde sebeb olan kalemin zikredilip müsebbeb olan yazı ücretinin kasdedilmesi; kar yağarken söylenilen "bereket yağıyor" cümlesindeki müsebbeb olan bereketin zikredilip, sebeb olan karın murad edilmesi gibi3- Cüz´iyyet, külliyet : Hakikat ve mecaz mânâlarından biri, diğerinin cüz´ü olmasıdır Diğer bir tabir ile; bir şeyin bütünü kasdedilmesidir "Marmaradan her yelkenUçar gibi neş´eli"beytindeki yelken kelimesi gibi (ki, onun zikriyle bütünü söylenip parçası, yahut parçası söylenip bütünü bulunan kayık murad edilmiştir)4- Itlâk ve takyid : Hakikat ve mecaz mânâlarından birinin mutlak yâni umuma; o birinin mukayyed, yâni hususa delâlet eder olmasıdır Hayvan kelimesindeki mânâ umumidir Hayvan deyip de meselâ "At" ı murad etmek onu mukayyed bir mânâda kullanmak demek olacağından "Mecaz" olur5- Kevniyyet : Bir şeye eski hâlinin ismini vermektir Bir vâlidenin, yetişmiş oğluna; "bizim çocuk" demesi gibi6- Evveliyyet : Bir şeyi sonra olacağı isim ile zikretmektir Tıbbiye ve deniz mekteblerine yeni girmiş talebeye "Doktor ve Kaptan" denilmesi gibi(Mecaz ilmin elinden cehlin eline düşerse, hakikate inkılâb eder, hurâfata kapı açar S) MECAZ-I MÜRSEL Edb: Kelimenin asıl mânâsıyla mecazî mânâsı arasında benzerlik bulunmasından başka bir alâka bulunmasıyla olan mecazdır MECAZE Cevizlik yer MECAZEN Mecaz olarak Gerçek değil de mecaz yoliyle MECAZÎ Mecazla ilgili MECAZİB (Meczub C) Meczublar Cezbeye tutulmuş olanlar MECBE Geniş ve işlek yol MECBEE Mantar yetişen yer MECBUB Hayası ve zekeri kesilmiş MECBUL(E) (Cibillet den) Yaratılmış Yaratılışında bir hâl veya sıfat bulunan MECBUR Zor görmüş Zorla bir işe girişmiş İcbar görmüş * Hatırı alınmış, gönlü yapılmış (Hakiki manası: Kırıldıktan sonra bütünlenmiş) MECBUREN İster istemez Cebirle Zaruret icâbı Zorla MECBURÎ Zor altında, ister istemez, yapma mecburiyetinde MECBURİYET Zora tutulma Mecburluk MECC Ağızla su püskürmek * Sulu şeyler atmak ve saçmak MECCAN Parasız, karşılıksız, ücretsiz, bedâva, meccânen MECCANEN Ücretsiz, parasız MECCANÎ Bedavacı Parasız MECCANİYET Ücretsizlik, meccanilik MECD Büyüklük Azamet * şeref, itibar MECDERE Lâyık olacak mekân MECDEYE Kıtlık yeri MECDUD Rızkı bol, nasibli, bahtiyar * Kesilmiş, maktu MECDUL Sağlam ve muhkem şey * Sağlam yapılı ve kemikli kimse * Bükülmüş MECDUR Tıb: Çiçek çıkarmış kimse ME´CEL (C: Meâcil) Su toplanan yer MECELLAT (Mecelle C) Mecmualar, kitaplar, dergiler MECELLE Mecmua Fikir topluluğu Risale Kitab Hikmetli sahife * Fıkıh kitabının muâmelât kısmının toplu bir parcası * İslâm Hukukuna dâir bir mecmua MECENNE Kalkan, siper * Delilik, mecnunluk, divanelik MECER Koyunun karnındaki kuzu büyüdükçe durmaya kadir olmaması * Büyük asker * Susuzluk MECERRE (Mecerret-üs Sema) Kehkeşan, Samanyolu denilen büyük, parlak yıldız kümesi MECFER Beli kalın olan at MECHEL (C: Mecâhil) Belirtisiz, işaretsiz, nişansız * Yolu ve izi olmayan çöl MECHELE Birini câhilliğe sevkeden şey MECHUD (Cehd den) Çalışmış uğraşmış, didinmiş, cehdetmiş * Kuvvet, kudret, güç MECHUL Bilinmeyen Belli olmayan MECHUL-ÜL AHVAL Kimin nesi olduğu bilinmeyen kimse MECHUL-ÜN NESEB Kimin çocuğu olduğu bilinmeyen kişi MECHULAT (Mechul C) Mechul olan ve bilinmeyen şeyler MECHULİYET Bilinmezlik, mechullük MECHURE Harf, hareke ile okunduğu vakit, nefesin hapsolunup sesin âşikâr olmasında okunan harfler Bu harfler nefesi kendileri ile cereyandan men´ederler MECHURİYE Aşikâre olunmuş, açıklanmış, meydana konulmuş MECİ (Meciyyen) Gelme, geliş MECİD Azametli Şerefli Gâlib * Esmâ-i İlâhiyedendir MECİDİYE Sultan Abdülmecid zamanında 1840´da basılmış 20 kuruş değerinde gümüş para MECL Elin kabarması * Balta gibi bir nesne tutmaktan veya çalışmaktan dolayı elin kabarıp nasırlanması MECLA (C: Mecâli) Ayna, mir´at * Çıkma ve görünme yeri * Başın tepesinde kıl bitmeyen yer MECLEB Beyaz çiçekli bir otun adı (Adam boyu uzar ve yaprağı zerdaliye benzer) MECLİS Oturulacak, toplanılacak yer * Görüşülecek bir mes´ele için bir araya gelmiş insan topluluğu * Devlet işlerini görüşmek üzere Millet Vekillerinin toplandıkları büyük bina MECLİS-İ A´YÂN Osmanlı İmparatorluğu zamanında hükümet tarafından seçilmiş olan meclis (Bunun karşılığı, zamanımızda, senato meclisidir) MECLİS-İ MEBUSAN Halk tarafından seçilen meb´usların meclisi Millet Meclisi MECLİS-İ ÜLFET Konuşma meclisi MECLİS-İ VÜKEL Kabine toplantısı Bakanlar kurulu toplantısı MECLİS-ARA f Meclisi süsleyen MECLİS-EFRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan MECLİS-FÜRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan MECLİSÎ Meclisle alâkalı Meclise ait MECLİSİYAN Meclis ehli Mecliste bulunan âzâlar MECLUB Celbolunmuş Çekilmiş Kapılmış * Tarafdarlığı kazanılmış kimse * Aşık Tutkun MECLUBİYET Tutkunluk, meclubluk MECLÜVV Parlak, cilâlı Mücellâ MECMA´ Toplanılacak yer Kavuşulan yer MECMA-İ ALEYH Hakkında toplanılan, ittifak edilen, birleşilen şey MECMA-I EKBER En büyük toplanma yeri Mahşer MECMA-I HAKAİK Hakikatlerin toplandığı yer Hakikatlerin merkezi MECMA-ÜL EZDÂD Zıtların toplandığı yer * Mutlak hürriyet MECMA-ÜL KÜLL Hepsinin toplandığı yer MECMECE Yazının karışık olması * Kalbinde olanı demek isteyip, yine demeyip gizlemek MECMEDE Buzluk, karlık MECMU´ Bütün, hepsi Topluca Yığılmış Cem´ olunmuş Bir araya getirilmiş şey MECMUA Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi * Seçilmiş yazılardan meydana getirilen kitap Risâle * Kolleksiyon MECMUAN Toptan, birden, toplu olarak MECMUAT-ÜL AHZAB Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî´nin üç ciltlik bir duâ mecmuası MECMUİYYET Topluluk Bütünlük Tamlık MECNEB Çok şey MECNUB Güney rüzgârı yetişen kişi * Akciğer zarı iltihabı olan kişi MECNUN Deli Çılgın * İnsanlara çok hususta uymayan * Birini çok fazla sevip aklını kaçıran Âşık MECNUNANE f Delice, divanece Mecnunlara ve delilere yakışır surette MECNUNİYET Delilik Mecnunluk MECR Bir nesneyi devenin karnındaki yavrusuna bey´etmek Devenin karınındaki yavrusunu bir malla değiştirmek * Çokluk asker * Akıl MECRA Suyun aktığı yol Su yolu Kanal * Cereyan eden yer * Bir haberin yayılma yolu * Bir şeyin dolaştığı yer MECRUH Yaralı Yaralanmış * Huk: İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, davâ MECRUHÎN (Mecruh C) Yaralılar Yaralanmış olanlar MECRUR Sürüklenmiş * Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime İzafet halinde son kelime Cerr´li okunan kelime (i, ı diye okunan kelime, yani esreli) MECS Ovmak Dibagat etmek MECUBE Cevap MEC´UL Yapılmış Meydana çıkarılmış İkame ve ihdas olunmuş olan ME´CUR Karşılık almaya, mükâfata hak kazanmış kimse * Kiraya verilen MECUS Kulakları küçük olan adam * Ateşe tapan kişi MECUSİ Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir * Eski İran dini olan Mecusilikten olan kimse MECUSİYÂN (Mecusi C) Mecusiler Ateşe tapanlar MECUSİYET Mecusilik MECVED Doymaya yakın olmak * Yağmur taneleri değmiş cisim MECZİR (C: Mecâzir) Deve boğazlayacak yer MECZUB Başkasının te´siri ile hareket hâlinde olan Cezbedilmiş Aklı gitmiş olan Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş * Deli Divane Mecnun(Sultan Mehmed Fatih´in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar "Cibâli Baba kıssası" nev´inden olarak bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar Ve bir kısmı dahi; bâzan sahvede ve daire-i akılda görünür, bâzan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer Şu kısımdan bir sınıfı; ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor Sekir hâlinde gördüğü bir mes´eleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hatâ eder ve hatâ ettiğini bilmez Meczubların bir kısmı ise; indallah mahfuzdur, dalâlete süluk etmez Diğer bir kısmı ise, mahfuz değiller; bid´at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler Hattâ, kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmişİşte; muvakkat veya dâimi meczub olduklarından, mânen ´"mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar Kendi velâyet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid´aya tarafdar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imânı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş´umane bir sebebiyet verirler M) MECZUBÎN (Meczub C) Meczublar Deliler, mecnunlar Cezbeye gelmiş olanlar MECZUM Kat´i niyet edilmiş, cezmolunmuş Kat´i karar verilmiş * Gr: Son harfi harekesiz okunan kelime Cezimli kelime (İlim, kilim, kitab kelimelerinin son harflerinin okunduğu gibi) MECZUM (Cüzam dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse MECZUR Cezr olunmuş, kare kökü alınmış sayı (On sayısı yüz sayısının meczurudur, yani kare köküdür) MECZUZ Kesilmiş, münkatı´ MEÇ Ateşli silahların icadından evvel kullanılan harp âletlerinden biri Keskin olmayan tâlim kılıcı, uzun ve ince kılıç |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi ME´D Yumuşak taze ot * Titremek * Sallanmak MEDA Mesafe, nihâyet Son MEDE-D-DÜHUR Dünyanın sonuna kadar MEDACİ´ Yatacak yerler (Bak: Madcâ´) MEDAFİ´ (Medfa C) Ask: Toplar MEDAFİN (Medfen C) Mezarlar, kabirler Gömülecek, defnolunulacak yerler MEDAHEK (Bak: Madhek-Mudhike) MEDAHİL (Medhal C) Girişler Girilecek yerler MEDAİH Medhetmeler Övmeler Medhedişler MEDAİN (Medayin) Şehirler, medineler Büyük memleketler * Şimdi harabe olup İslâmiyyetten evvel yaşamış Kisralıların Nuşirevan zamanında kurdukları merkez-i hükümetleri olan büyük şehir Peygamber Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ın doğduğu gece bu şehirdeki büyük sarayın eyvanları yıkılmıştı MEDAK Bir şeyi ezmekte kullanılan yassı taş MEDAMİ´ Göz yaşları * Gözler MEDAMİ´-İ HİCRAN Hicran gözyaşları Ayrılık gözyaşları MEDAR Sebeb, vesile * Bir şeyin etrafında döneceği nokta Bir şeyin devredeceği, üzerinde hareket edeceği yer * Gezegenlerin gezerken hareket noktalarının çizdiği dâire (Dünya, güneş etrafında seyrederken medar-ı senevîsi bir dâireyi andırır) MEDAR-ÜL AYN Göz çukuru MEDAR-I FAHR İftihara sebeb olan Övmeğe vesile MEDAR-I İBRET İbret almağa yarıyan MEDAR-I MAİŞET Geçim vasıtası MEDAR-I SENEVÎ Dünya, güneş etrafında seyrederken çizdiği farazi dâire MEDAR-I TAAYYÜŞ Maişet tedarikine sebeb olan, geçim vesilesi MEDARE Kova gibi dikip su çekmekte kullanılan deri MEDARİC (Medrec ve Medrece C) Merdivenler * Meslekler, yollar MEDARİS Medreseler Ders okunan yerler Talebe-i ulumun ikametgâhları Din, imân, ahlâk dersi ve fenni ilim okutulan ve aynı zamanda talebenin ikamet ettiği mektebler MEDAS Harman yeri MEDASE Harman yeri MEDAYİH Medhe lâyık işler ve hareketler MEDAYİH-İ BÂHİRE Çok açıktan birisini veya bir şeyi övmek, medhetmek MEDAYİN (Midyân C) Dâima borçlanan kimseler MEDBEE (MEDBE) Kabaklık, kabağı çok olan yer * Kul, abd MEDBUG Dibâgat olunmuş, tabaklanmış MEDBUR Zengin Malı mülkü ve serveti çok olan * Yaralı, mecruh MEDCEN Bulutlu gün MED Uzatma, çekme Yayma ve döşeme * Çoğaltmak * Bir şeye dikkatlice bakmak * Nihayet, son * Sönmek Bir şeyi söndürmek * Yardım etmek, mühlet vermek * Yâr ve yâver olmak * Tarlaya fışkı ve gübre dökmek * Sel suyu MEDD-İ BİSAT Kilim yayma, halı serme MEDD-İ NAZAR Uzağa bakma Gözün görebildiği kadar göz alımı MEDD-İ YED El uzatma MEDD İŞARETİ Harekenin uzun okunacağını gösteren işaretin adı * Hemze ile elifin birleşmesi MEDDAH (Mübalâga ile) Çok çok medheden, sena eden * Edb: Taklidli hikâyelerle halkı eğlendiren hikâyeci MEDD Ü CEZİR Coğ: Deniz sularının kabarması ve tekrar geriye çekilmesi MEDED İnayet, yardım, imdad, eman Eyvah MEDEDCU f Meded isteyen, yardım arayan MEDEDCUYANE f Medet isteyene, yardım arayana yakışacak surette MEDEDHÂH f Meded isteyen, yardım bekleyen MEDEDHÂHÎ f Meded arayıcılık, yardım isteyicilik MEDEDKÂR f Yardımcı, muin, nâsır Nusret veren MEDEDKÂRANE f Medet ve yardım edercesine MEDEDKÂRÎ f Yardımcılık MEDEDRES f Yardımcı İnâyet eden Yardım eden Mededresân da denir MEDEDRESANÎ Yardımcılık Yardım ve inâyet edicilik MEDE-L-BASAR Gözün görebildiği kadar MEDE-L-EYYAM Günlerin sonuna kadar MEDENİ Faziletli, terbiyeli, kibâr * Medineli Şehirli * Kur´an-ı Kerimin Medine şehrinde nâzil olan âyet ve sureleri MEDENİ-İ BİTTAB´ Doğuştan, yaradılıştan huyları ile medeni oluş * Cenab-ı Hakkın yaratması ile tab´an iyi huylu, kibar, faziletli kimse MEDENİYET Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış Şehirlilik Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san´atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli * İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış(Küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır Tâdili, büyük bir himmete muhtaçtır Ve keza, beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır Bunların kapatılması ancak Allah´ın lutfuna mazhar olanlara müyesser olur MN)(Sual: Sen eskiden şarktaki bedevi aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun Neden, kırk seneye yakındır, medeniyet-i hâzıradan "mimsiz" diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin, inzivâya sokuldun Elcevab: Medeniyet-i hâzıra-i Garbiye, semâvi kanun-u esasilere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına; hatâları, zararları, fâidelerine râcih geldi Medeniyetteki maksud-u hakiki olan istirahat-ı umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu İktisad, kanaat yerine israf ve sefahet ve sa´y ve hizmet yerine tenbellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçâre beşeri hem gayet fakir, hem gâyet tenbel eyledi Semâvi Kur´anın kanun-u esasisi $_ $_ $ ferman-ı esasisiyle: "Beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisad ve sa´ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir" diye Risale-i Nur bu esası izaha binaen kısa bir-iki nükte söyleyeceğim:Birincisi : Bedevilikte beşer üç-dört şey´e muhtaç oluyordu O üç-dört hâcatını tedarik etmiyen on adette ancak ikisi idi Şimdiki garb medeniyet-i zâlime-i hâzırası su´i-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyic ve havâic-i gayr-i zaruriyeyi, zaruri hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle şimdiki o medeni insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şey´e bu zamanda muhtaç oluyor O yirmi hâcatı tam helâl bir tarzda tedarik edecek yirmiden ancak ikisi olabilir Onsekizi muhtaç hükmünde kalır Demek bu medeniyet-i hazıra insanı çok fakir ediyor O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmağa sevk etmiş Biçâre avâm ve havas tabakasını dâima mübarezeye teşvik etmiş Kur´anın kanun-u esasisi olan "vücub-u zekât, hurmet-i riba" vasıtasiyle avâmın havassa karşı itâatini ve havassın avâma karşı şefkatini te´min eden o kudsi kanunu bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeğe mecbur etmiş İstirahat-ı beşeriyeyi zir ü zeber etti!İkinci Nükte : Bu medeniyet-i hâzıranın hârikaları, beşere birer ni´met-i Rabbaniye olmasından, hakiki bir şükür ve menfaat-ı beşerde istimâli iktiza ettiği halde, şimdi görüyoruz ki: Ehemmiyetli bir kısım insanı tenbelliğe ve sefahete ve sa´yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için sa´yin şevkini kırıyor Ve kanaatsizlik ve iktisadsızlık yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevkediyor Meselâ Risale-i Nurdaki "Nur Anahtarı"nın dediği gibi: Radyo büyük bir ni´met iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmek ile bir mânevi şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz malâyani şeylere sarf edildiğinden; tenbelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeğe sevk edip, sa´yin şevkini kırıyor Vazife-i hakikiyesini bırakıyor Hattâ çok menfaatli olan bir kısım hârika vesait, sa´y ve amel ve hakiki maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istimâli lâzım gelirken, ben kendim gördüm; ondan bir-ikisi zaruri ihtiyâcata sarf edilmeğe mukabil, ondan sekizi keyf, hevesat, tenezzüh, tenbelliğe mecbur ediyor Bu iki cüz´i misâle binler misâller varElhâsıl : Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semâvi dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş İktisad ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tama´ı ziyadeleştirmeğe; zulüm ve harama yol açmış Hem beşeri vesait-i sefahete teşvik etmekle o biçare muhtaç beşeri tam tenbelliğe atmış Sa´y ve amelin şevkini kırıyor! Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faidesiz zâyi ediyorHem o muhtaç ve tenbelleşmiş beşeri, hasta etmiş Su´-i istimâl ve israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuşHem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve ölümü her vakit hâtıra getiren kesretli hastalıklar ve dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine yayılmasiyle intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önünde ölümü idam-ı ebedi suretinde gösterip, her vakit beşeri tehdid ediyor Bir nevi cehennem azâbı veriyorİşte bu dehşetli musibet-i beşeriyeye karşı Kur´an-ı Hakim´in dörtyüz milyon talebesinin intibahiyle ve içinde semâvi, kudsi kanun-u esasileriyle bin üçyüz sene evvel gösterdiği gibi, yine bu dörtyüz milyonun kendi kudsi esasi kanunlariyle beşerin bu üç dehşetli yarasını tedavi etmesini; ve eğer yakında kıyamet kopmazsa, beşerin hem saâdet-i hayat-ı dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı uhreviyesini kazandıracağını; ve ölümü, idam-ı ebediden çıkarıp âlem-i nura bir terhis tezkeresi göstermesini ve ondan çıkan medeniyetin mehasini, seyyiatına tam galebe edeceğini ve şimdiye kadar olduğu gibi; dinin bir kısmını, medeniyetin bir kısmını kazanmak için rüşvet vermek değil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir yardımcı edeceğini Kur´an-ı Mu´ciz-il-Beyan´ın işarat ve rumuzundan anlaşıldığı gibi, Rahmet-i İlâhiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arıyor! RN) MEDENK f Kapı sürgüsü Kilit MEDER Tezek, toprak tezeği * Çakıl Kuru çamur Kuru balçık * Köy, mahalle MEDFA´ (C: Medâfi´) Ask: Top MEDFEE Deve sürüsü Çok miktar deve MEDFEN Mezar Defnedilen, gömülen yer MEDFU´ Dışarı çıkarılmış, def olunmuş, kovulmuş * Verilmiş, vezneden çıkarılmış MEDFUAT (Medfu´ C) Defedilip dışarı çıkarılmış olanlar * Sarfedilmiş ve verilmiş paralar Harcanan veya kasadan çıkan paraların, hesap defterinde kaydedildiği hâne MEDFUN Defnedilmiş Gömülmüş MEDH Birisinin iyiliğini, iyi vasıflarını söylemek Övmek MEDH Büyük bahşiş MEDHA Deve kuşunun yumurtladığı yer MEDHA Övmek, medhetmek MEDHAL Girilecek taraf Dahil olacak yer * Giriş Esere başlangıç Önsöz Mukaddeme MEDHALDAR f Bir işte parmağı olan Bir işe karışmış olan MEDHAZA (C: Medâhız) Ayak kayacak yer MEDHENE Yağhâne MEDHİYAT (Medhiye C) Medh etmeler, övmeler MEDHİYE Birini medhetmek için yazılan yazı MEDHUL (Dahl den) Ayıplanacak kusuru olan * Dile düşmüş * Kendisine birşey girmiş olan MEDHUN f Tabaklanmış deri MEDHUR Uzaklaştırılmış veya kovulmuş olan Tardedilmiş olan MEDHUŞ Dehşete uğramış Şaşırmış Korkmuş MEDHUŞÂNE Ürkmüş gibi Ürkmüş bir hâlde MED´Î Dâvet edilmiş, davetli Çağrılmış MEDİ (C: Emdiye) Bir yerde birikip toplanmış su MEDİBB Selin aktığı yer MEDİD Devamlı Çok uzun süren * Uzatılmış Çekilmiş MEDÎH Keskin MEDÎH (Medh den) Övmeye ve medhetmeye sebeb olan şey Övme mevzuu MEDİHA Medih için yazılan kaside, övme MEDİHAGÛ f Medheden, öven MEDİHASENC f Medihnâme yazan, övücü yazılar yazan MEDÎN Borçlu * Kul, köle, abd MEDİNE Şehir * Hicazda Hz Peygamberin (ASM) türbesi bulunan şehirdir Buranın İslâmiyyetten evvel ismi "Yesrib" idi MEDİNE-İ MÜNEVVERE Nurlu, nurlanmış şehir MEDİNE-İ SELÂM Bağdat şehri MEDİNET-ÜN NEBİ Eski ismi Yesrib olan ve Peygamberimiz Hz Muhammedin (ASM) türbesinin bulunduğu Medine şehri MEDKUK Döğülmüş, toz hâline getirilmiş MEDL Zayıf, yeyni kimse MEDLEBE Çınarlık MEDLUL Delâlet olunan Gösterilen * Mânâ Meâl Mefhum Delil getirilen şey Bir kelime veya bir işâretten anlaşılan MEDLULİYYET İşâret ve delil olma hâli MEDMA´ (C: Medâmi´) Göz Ayn * Gözyaşı MEDMEC Kadeh MEDMUM Kırmızı renkli olan * Dolu, dolmuş MEDN Durmak, ikamet MEDR Havuzun içini sıvamak * Düzmek MEDRAA Ferâce, kaftan, çarşaf MEDREC(E) (C: Medâric) Basamaklı yol Merdiven * Meslek * Tarikat * Dar yol Dağ yolu MEDRESE (Ders den) Ders görülen yer Ders okutulan yer İslâmi ilimleri okuyan talebelerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları vakıf odalarının bulunduğu binâ MEDRESE-İ YUSUFİYE Hz Yusuf´un (AS) iftira, haksızlık ve zulüm ile hapiste kalmasından kinâye olarak, İmân ve Kur´an hizmetinden dolayı tevkif edilenlerin hapsedildiği yere verilen isim MEDRESENİŞİN Medreseli Medresede oturan MEDRESETÜZZEHRA (Medreset-üz Zehra) 1914´de Birinci Cihan Harbinden evvel Van´da; Üstad Bediüzzaman Said Nursî´nin açılması için teşebbüse geçtiği ve Artemit´te (Edremit) temelini attığı Şark Üniversitesi´nin bir adı(Münazarat Risalesi´nin ruhu ve esası hükmünde olan, hâtimesindeki Medreset-üz Zehra hakikatı ise, istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur´a bir beşik, bir zemin ihzar etmek idi ki; bilmediği, ihtiyarsız olarak ona sevkolunuyordu Bir hiss-i kablelvuku ile o nurani hakikatı, bir maddî surette arıyordu Sonra o hakikatın maddî ciheti dahi vücuda gelmeye başladı Sultan Reşad 19 bin altun lirayı Van´da temeli atılan o Medreset-üz Zehra´ya verdi Temel atıldı, fakat sâbık harb-i umumi çıktı, geri kaldı Beş-altı sene sonra Ankara´ya gittim, yine o hakikata çalıştım 200 meb´ustan 163 meb´usun imzalarıyla o medresemiz -150 bin banknota iblağ ederek- o tahsisat kabul edildi Fakat binler teessüf medreseler kapandı Onlar ile uyuşamadım, yine geri kaldı Fakat Cenab-ı Erhamürrâhimîn o medresenin manevî hüviyetini Isparta vilayetinde tesis eyledi Risale-i Nur´u tecessüm ettirdi İnşâallah istikbalde Risale-i Nur şakirdleri o âlî hakikatın maddî suretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar KL) MEDRUK Anlaşılmış, derk olunmuş MEDRUS Eskimiş elbise * Deli, mecnun * Ders olarak okunmuş MEDSUS Gömülerek saklanmış olan Gizli bulunan * İçine desise karışmış şey MEDŞ Elin zayıf olması Elin eti az ve siniri sarkmış olması MEDUF Islanmış * Dövülmüş MED´UV Davet olunan Çağırılmış Davetli MED´UVVEN Çağrılarak, davetli olarak, davet olunarak MED´UVVÎN (Med´uvv C) Davetliler, davet olunmuşlar, çağrılmış olanlar ME´DÜBE Ziyafet Düğün MEDYUM (Medyom) Lât İspirtizmacılık için vasıtalık eden(Nurlarla şiddetli alâkası bulunan birkaç has kardeşimizin nazarını, fikrini başka tarafa çevirmek veya zevkli ve ruhani bir meşreb ile meşgul edip, hizmet-i imaniyeye karşı zaifleştirmek için bâzı şahıslar ispirtizma denilen ölülerle muhabere nâmı altında cinnilerle muhabere etmek gibi hattâ bâzı büyük evliyalarla, hattâ peygamberlerle güya bir nevi konuşmak gibi eski zamanda kâhinlik denilen şimdi de medyumluk nâmı verilen bu mes´ele ile bâzı kardeşlerimizi meşgul ediyorlar Halbuki:Bu mes´ele, felsefeden ve ecnebiden geldiği için ehl-i imana çok zararları olabilir Ve çok su´-i istimalâta menşe´ olmakla beraber içinde bir doğru olsa on yalan karışıyor Çünki, doğruyu ve yalanı tefrik edecek bir mehenk, bir mikyas olmadığından ervah-ı habise ve şeytana yardım eden cinnilerin bu vesile ile hem onun ile meşgul olanın kalbine ve hem de İslâmiyete zarar vermek ihtimali var Çünki: Mâneviyat nâmına hakaik-ı İslâmiyeye ve akide-i umumiyeye muhalif ihbarat oluyor Ervâh-ı habise iken kendilerini, ervah-ı tayyibe zannettirip belki kendilerine bâzı büyük veliler nâmını verip İslâmiyetin esasatına muhalif sözlerle zarar vermeye çalışabilirler Hakikatı tağyir edip, safdilleri tam aldatabilirlerMeselâ: Nasılki güneş, bir küçük cam parçasında ziyasiyle, hararetiyle, şekliyle görünüyor Fakat, o küçücük camın içindeki güneşin o küçücük timsali, kendi nâmına eğer konuşsa ve dese: Benim ziyam dünyayı istilâ ediyor Benim hararetim herşeyi ısıtıyor Ve küre-i arzdan bir milyon defadan daha büyüğüm dese, ne derece hilâf-ı hakikat olduğu anlaşılır Aynen bu misal gibi; bir peygamber, güneş gibi hakiki makamında iken o ispirtizmanın veyahut medyumluğun cam parçası hükmündeki istidadına göre bir cilvesinin tezahürü, o hakikat nâmına konuşamaz Eğer konuşsa yüz derece muhalif olur İspirtizmanın veya medyumluğun o mazhardaki cüz´i cilvesi, vahyin mazharı olan o mânevi güneşin kudsi mahiyetine hiçbir cihetle kıyas olamaz Çünki: Esfel-i sâfilindeki bir cam parçası mânen a´lâ-yı illiyyinde olan o mânevi güneşin hakikatını yanına getiremez Getirmeye çalışmak da hürmetsizlikten başka birşey değildir Ancak onun makamına karib olmak için, Celâleddin-i Süyuti ve bir kısım evliyalar gibi seyr ü süluk ile terakki ederek o mânevi güneşin sohbetine mazhar olunur Fakat böyle terakki, Risale-i Nurun isbat ettiği gibi, peygamberin velâyetiyle bir nevi sohbeti kendi derecelerine göre ve kendi istidatları derecesinde olurFakat Nübüvvet hakikatı, velâyetten ne derece yüksek ise, ispirtizma vasıtasiyle veyahut terakkiyat-ı ruhiyye cihetiyle mazhar olunan sohbet ve muhabere dahi hiçbir cihette hakiki peygamberle muhabereye yetişemiyeceğinden yeni ahkâm-ı şer´iyyeye medar-ı ahkâm olamazEvet, dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen celb-i ervah da; hem hilâf-ı hakikat, hem hilâf-ı edeb bir harekettir Çünki a´lâ-yı illiyyinde ve kudsi makamlarda olanları esfel-i sâfilin hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir Adetâ bir padişahı kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir Belki ayn-ı hakikat ve edeb ve hürmet ve istifade odur ki, Celâleddin-i Süyuti, Celâleddin-i Rumi ve İmam-ı Rabbâni gibi zâtların seyr ü süluk-u ruhanileri gibi seyr ü süluk ile yükselerek o kudsi zâtlara yanaşmak ve istifade etmektirRü´ya-yı sâdıkada ervah-ı habise ve şeytan peygamber suretinde temessül edemez Fakat celb-i ervahta; ervah-ı habise, belki peygamberin lisanen ismini kendine takıp; Sünnet-i Seniyyeye ve ahkâm-ı Şer´iyyeye muhalif olarak konuşabilir Eğer bu konuşması şeriatın ahkâmına ve Sünnet-i Seniyyeye muhalif ise, tam delildir ki, o konuşan ervah-ı tayyibe değildir Mü´min ve müslüman cinni de değildir Ervah-ı habisedir Bu şekilde taklid ediyor RN) (Bak: İspirtizma) MEDYUN Borçlu Vereceği bulunan MEEKA Ağlamaktan ârız olan hıçkırık * Gayretlenmek, gayrete gelmek MEENNE Alâmet, nişan, işaret MEFAD Fayda vermek MEFAFUN Aklı ve fikri zayıf olan MEFAHİM Mefhumlar Anlaşılan şeyler Anlaşılan mânâ ve mefhumlar MEFAHİR İftihar edilecek, övünülecek şeyler Mefharetler MEFAHİS (Mefhas C) Kuş yuvaları MEFAİL (Mef´ul C) İşlenmiş ve yapılmış işler MEFAKA Ansızın tutmak MEFALİS (Müflis C) Müflisler İflâs edenler MEFARİK (Mefrak ve Mefrik C) Başın tepe kısımları Başta saçın ikiye ayrıldığı noktalar MEFARİŞ (Mefruş C) Kadın eşler MEFASIL (Mafsal C) Mafsallar Vücuttaki oynak yerleri, eklenti yerleri MEFASİD (Mefsedet C) Fesadlıklar Bozgunculuklar Münafıklıklar MEFAT (Bak: Müfad) MEF´AT Yılanlı yer MEFATIR Yaradılıştan olan huylar Fıtri olan huylar MEFATİH (Miftah C) Anahtarlar MEFATİH-ÜL GAYB (Bak: Mugayyebat-ı hamse) İmam-ı Razi´nin bir tefsiri MEFATİR (Muftır C) Oruç açanlar, iftar edenler MEFAVİZ (Mefâze C) Sahralar, çöller MEFAZ Feyz, halâs, zafer * Korkulardan, acılardan kurtulup murada ermek MEFAZE (C: Mefâviz) Çöl, sahra MEFDERE Dağ keçisinin durağı MEF´EM Karnı geniş olan kişi MEFERR Kaçılacak yer MEFHAR İftihara, övünmeğe, sevinmeğe sebeb olan İftihara vesile olan şey MEFHAR-I KÂİNAT (Mefhar-i Mevcudat) Kâinatın, kendisi ile iftihar ettiği zat mânâsına Hz Muhammed´e (ASM) alem olmuş bir tâbirdirBu tâbirin kavranabilmesi için nurâni bir bahsi naklediyoruz: "Bak, hârika bir surette hüsn-i suretle hüsn-i sireti cem´eden O Mürşid-i Umumi, O Hatib-i Kudsi; cevâhir dolu bir Kitab-ı Mu´ciz-ül Beyan eline alarak, bütün insanlara mele-i a´lâdan nâzil olan bir hutbe-i ezeliyeyi okuyor ve bütün beni âdemi ve cinleri ve mevcudatı dinletiyor Evet, pek büyük bir emirden haber veriyor Hilkat-ı âlemin acib muammasını açıyor Kâinatın sırr-ı hikmetine dâir tılsımı açıyor Felsefe ve fenn-i hikmetin, nev-i beşere: "Siz kimlersiniz Nereden geliyorsunuz Nereye gidiyorsunuz " diye irâd ettiği, akılları acz ve hayrette bırakan üç suâle cevap veriyorArkadaş! Şu Zât-ı Nurâni (ASM) Mürşid-i İmâni Resul-ü Ekrem, bak; nasıl neşrettiği hakikatın nuriyle, Hakkın ziyası ile, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur Evet, O Zâtın nurâni güzelliği ile kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumi içinde görünecekti Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebi ve düşman durumunda bulunacaktı Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti Hayvan ve insanlar, eytam gibi zevâl ve firakın korkusundan vâveylâlara düşeceklerdi Ve kâinata, harekâtiyle, tenevvüü ile ve tagayyüratiyle, nukuşiyle tesadüfe bağlı bir oyuncak nazarı ile bakılacaktı Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı İşte, O Zâtın telkin ettiği imân nazarı ile kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görülecekti Fakat O Mürşid-i Kâmil´in gözü ile ve imân gözlüğü ile bakılırsa; her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı didar edecektir Evet, kâinat iman nuru ile mâtem-i umumi yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbab ve kardeş olmuşlardır Cenâze ve ölü şeklini gösteren cemâdât, ünsiyyetli birer hayattar ve lisan-ı hâliyle hâlıkının âyâtını nâtık birer müsahhar me´muru şekline giriyorlar Ağlayan müteşekki ve eytâm kıyafetinde görünen insan; ibâdetinde zâkir, Hâlikına şâkir sıfatını takınıyor Ve kâinatın harekât, tenevvüât, tagayyürât ve nukuşu, abesiyyetten kurtuluyor Rabbâni mektublar, Ayat-ı tekviniyyeye sahifeler, Esmâ-i İlâhiyyeye âyineler suretine inkılâb ederlerHülâsa: İman nuriyle âlem öyle terakki eder ki: "Hikmet-i Samedâniye Kitabı" nâmını alıyor Ve insan zelil ve fakir ve âciz hayvanların sırasından çıkar Za´fının kuvvetiyle, aczinin kudreti ile, ubudiyyetinin şevketi ile, kalbinin şuâı ile, aklının haşmet-i İmâniyyesi ile hilâfet ve hâkimiyyetin zirvesine yükselmiştir Hattâ, acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onun sukutuna esbâb iken, suud ve yükselmesine sebeb olurlar Zulmetli, karanlıklı bir mezar-ı ekber suretinde görünen zaman-ı mâzi, enbiya ve evliyanın ziyâsı ile ziyâdar ve nurâni görünmeğe başlar Karanlıklı gece şeklinde olan istikbal, Kur´ânın ziyası ile tenevvür eder Cennetin bostanları şekline girer Buna binâen, O Zât-ı Nurâni olmasa idi; kâinat da, insan da, her şey de adem hükmünde kalır; ne kıymeti olur ve ne ehemmiyeti kalırdıBinaenaleyh bu kadar garib, acib, güzel kâinat için böyle târifat ve teşrifatçı bir Mürşid-i Harika lâzımdır! "Eğer bu Zât (ASM) olmasa idi kâinat da olmazdı" meâlinde $ olan Hadis-i Kudsi şu hakikatı tenvir ediyor" MN) MEFHARET Birine şeref veren şey İftihar edilecek, övünülecek şey MEFHAS (C: Mefâhis) Kuş yuvası MEFHUM Anlaşılan Mânâ İfade Sözden çıkarılan mânâ MEFHUM Kömürleşmiş olan MEFÎS Kaçacak yer MEFKAD Kaybolacak yer MEFKARET İhtiyaç, zaruret MEFKUD Kaybolmuş Olmayan Yok Gayr-ı mevcud * Fık: Ölü veya diri olduğu bilinmeyen, kayıp kimse MEFKUDİYET Mefkudluk Bulunmama, kayıplık, yokluk MEFKUK (C: Mefakik) Ayrılmış olan * Sökülmüş, çıkarılmış MEFKUR (C: Mefâkir) Omurga kemikleri kırılmış olan hayvan veya insan MEFKURE (Fikir den) Gâye Gâye olan şey Tasavvur hâlindeki gâye İdeâl MEFLUC Felc olmuş İnmeli Kımıldayamaz hâle gelmiş MEFLUCEN Felce uğramış olarak Mefluc olarak MEFLUK Yoksul, zavallı, biçare, miskin MEFLUL Kınında bulunan kılınç * Kapalı, kilitli MEFRAH Kuluçka çıkarma yeri Folluk MEFRAK (C: Mefârik) Başın tepesi Tepe kısmı Başın üstünde, saçların ikiye bölündüğü yer MEFRAT Çok büyük MEFRED Çok büyük, kocaman, aşırı derecede iri MEFREŞ Eskiden göç sırasında yatak ve şilte taşımada kullanılan meşinden veya çadır bezinden yapılmış harar MEFRUG (C: Mefârig) (Ferağ dan) Başkasına bırakılmış, feragat edilmiş MEFRUGÜN BİH Bir kimseye bırakılan şey MEFRUGÜN LEH Kendisine bir şeyin mülkiyeti ve tasarruf hakkı bırakılmış olan kimse MEFRUK Bölünmüş, ayrılmış tefrik edilmiş MEFRUK Ovulmuş nesne * Zâ´ferân ile boyanmış nesne MEFRUŞ Döşenmiş, ferş olunmuş, serilmiş * Nikâhlı karı MEFRUŞAT (Ferş ten) Ev döşemeğe yarayan şeyler Kilim, halı vs MEFRUŞAT-I BEYTİYE Ev eşyası MEFRUZ İftira olunmuş, ayrılmış, bölünmüş MEFRUZ (Farz dan) Farz olunmuş Farz hâline gelmiş Çok lüzumlu Farz kabilinden olmuş * Var sayılan MEFRUZ-ÜL EDÂ Edâ edilmesi, ödenmesi farz olmuş MEFSAH Geniş olacak yer MEFSAH Bozma * Feshedecek, bozacak yer MEFSAKA (Fısk dan) Günah işlenen yer MEFSEDET Bozukluk, fenâlık, fesatçılık Münâfıklık MEFSİL (C: Mefâsıl) Her âzada olan ek yerleri Mafsal MEFSUD Kendinden kan alınmış kimse MEFSUH Hükümsüz bırakılmış Yürürlükten kaldırılmış Battal edilmiş MEFSUHİYET Mefsuhluk Yürürlükten kaldırılma hâli Hükümsüzlük MEFTAH Hazine MEFTUH Açılmış Fethedilmiş * Ele geçirilmiş, zabtedilmiş * Gr: Fethalı (üstünlü) okunan harf MEFTUHANE f Başlangıç için verilen ziyâfet Bir kitabı okumaya veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti MEFTUK Fıtıklı MEFTUL (Fetl den) Bükülmüş, kıvrılmış Fitil hâline getirilmiş MEFTUM Sütten ve memeden kesilmiş çocuk MEFTUN Fitne ve belâya tutulmuş olan Âşık Mecnun * Cünun Fitne MEFTUNANE Meftuncasına, kendinden geçmiş olarak, tutkuncasına Şaşarak, hayrancasına MEFTUNİYET Tutkunluk Aşıklık MEFTUR Füturlu, kederli, üzgün, bezgin MEFTURANE f Bitkin bir halde, bezmişcesine MEFTURİYET Bıkkınlık, bitkinlik, bezginlik MEFTUT Ufalanmış, parça parça edilmiş, parçalanmış MEF´UL Yapılan iş Fâilin eseri * Gr: Fâilin fiilinin te´sir ettiği şey "Nuri kitabı okudu" cümlesinde, kitab mef´uldür MEF´UL-Ü SARİH Doğrudan doğruya mef´ul demektir Bir harf-i cerle ifâde olunmaz "Nuri dalı kırdı" cümlesinde "dal" mef´ul-ü sarihtir "Nuri daldan düştü" dersek, bunu arapça ifâde için (min) harf-i cerri ile söyleyebiliriz İşte böyle harf-i cerle söylenen mef´ullere, "mef´ul-ü gayr-i sarih" denir Bunlar mef´uldeki harf-i cerlerin adına göre isim alırlar Meselâ: Mef´ul-ü maa, mef´ul-ü fih, mef´ul-ü leh gibi MEFZA´ Korku Korku yeri * Sığınacak yer MEFZAHA Rezilliğe ve kepâzeliğe sebebiyet veren şey MEFZUL Üstün gelen Fazla gelmiş olan MEFZUR Eskimiş * Parçalanmış |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MEGAD Bir ot cinsidir, ağaca sarmaşır çıkar; üzüm çubuğundan ince olur ve yaprağı uzun olur MEGAFİR (Miğfer C) Miğferler Eskiden muharebelerde başa giyilen demir başlıklar MEGAFON Sesi yükseltip büyüten alet MEGAK Mezar, kabir, çukur MEGANİM Ganimet malları Harbde alınan mallar MEGAVİL (Migvel C) Hançerler Ufak ve ince kılınçlar MEGER f Meğer, halbuki, ancak, oysa ki, şu kadar ki MEGES f Sinek MEGES-İ ENGÜBİN Bal sineği Arı Nahl MEGESGİR f Örümcek ağı MEGESRAN f Yelpâze MEGESVAR f Sinek gibi Sinek şeklinde MEGLUL (Bak: Maglul) MEGMUM (Bak: Magmum) MEGS (Bak: Meges) MEGZ (Bak: Magz) MEH f Ay Kamer (Bak: Mah) * Senenin onikide biri Ay MEHAB Dehşetli ve heybetli yer MEHABB (Mehebb C) Rüzgârın estiği yerler MEHABBET (Bak: Muhabbet) MEHABET Heybet * Hürmetle karışık korku * İhtiram Azamet Büyüklük MEHABİL (Mehbil C) Tıb: Rahim yolları MEHACİM (Mihcem C) Hacamat şişeleri * Çekip emmeye yarayan âletler MEHAFET (Bak: Mahafet) MEHAH Tazelik, güzellik MEHAİL (Mehil C) Tehlikeli ve korkunç yerler MEHAK Durgun suyun yeşilliği MEHAKİM (Bak: Mahâkim) MEHAL Süre, mühlet, vâde * Korku yeri MEHALİK (Mehleke C) Tehlikeler Tehlikeli işler Korkulan yerler MEHAMİD Şükür ve hamdler Medihler Sebeb-i şükür ve hamd olan hasletler MEHAMİL Mahmiller * İhtimaller (Bak: Mahmil) MEHAMM (Mühim C) Mühim şeyler Kıymetli işler Umur-u azime * Düşündürücü şeyler MEHAMMŞİNÂS f İşinin ehli İşden anlıyan MEHAN Ağızdan akan su, ağız suyu MEHAN (Bak: Mühan) MEHANE Hakaret MEHANEN Küçümsenerek, hafifsenerek MEHANET Küçültme Küçük görülme * Hor ve zelil olmak Zayıf ve zebun olmak * Tedbiri azca olmak MEHANNE Burun MEHAR Noksan, eksik * Merci MEHAR f Dizgin, yular * Devenin burnuna takılan burunluk MEHARET Ustalık, beceriklilik, üstadlık Meleke ve mümârese * Kur´anda meharet: Hıfzın kuvvetiyle harflerin mahreçlerine riâyettir MEHARİC (Mahrec C) Mahreçler Dışarı çıkacak şeyler MEHARİC-İ HURUF Tecvidde: Ağızda harf seslerinin çıktığı yerler MEHASİN (Bak: Mahasin) MEHAŞ Ev eşyası Mal, mülk, metâ MEHAT (C: Mehâ-Mehevât) Billur taşı * Güneş * Dağ sığırı * Tazelik * Güzellik MEHATT Menzil, konak MEHAVE Doğru * İnce olmak MEHAVİ (Mehva C) Çöller, sahralar * Vâdiler * İki yükseğin arası MEHAVİF Korkulu yerler ME´HAZ Menba´ Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer Bir şeyin aslının alındığı kaynak(Cumhur-u avâmı, bürhandan ziyâde me´hazdaki kudsiyet imtisâle sevkeder M) MEHAZ Su akacak yer, su mecrası * Gebe kadının ağrısının tutması * Gebe deve MEHAZA İşlek yol ME´HAZÎ Me´hazle ilgili Bir şeyin aslının alındığı kaynakla ilgili MEHAZİN Mahzenler Hazineler Mal doldurulan yerler MEHBEL Rahim sonu (Veled yatağı derler) * Veled yolu MEHBİL (C: Mehâbil) Rahim yolu * Rahim, döl yatağı MEHBİT Bir şeyin indiği yer İnilecek yer Yukarıdan aşağı inilecek yer Düşülen yer MEHBİT-İ VAHY Vahyin indiği kimse Vahyin ineceği yer Münzel-i aleyh MEHBUT Korkudan şaşırmış Hayret ve korkuya kapılmış MEHBUT Hastalık veya bir illetten zayıf nahif olmuş olan MEHC Cömert, eli açık MEHCEBİN f Ay alınlı Alnı ay gibi parlak olan MEHCENET Küçük hurma ağacı MEHCUR(E) (Hicr den) Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel * Saçma sapan, hezeyan Amel edilmeyen Kullanılmaz olmuş Ayrılmış MEHCURİYET Uzaklık, ayrılık * Bırakılıp unutulma, metrukiyet MEHCÜV Hicvolunmuş Zemmolunmuş Kötülüğü ilân ile zevklenilmiş MEH-ÇE Minâre, kubbe ve bayrak direğinin üstüne konulan küçük hilâl, ay MEHD Beşik Beslenilecek, büyüyecek yer * Yeryüzü * Yayıp döşemek * Kâr kazanmak * Hazırlanmak MEHD-İ UHUVVET Uhuvvet beşiği Kardeşlik kazanılan yer MEHD-ARA f Beşik süsleyen MEHDED Hindibâ otu * Acı marul MEHDİ Hidâyete eren veya hidayete vesile olan Sâhib-üz-zaman "Hususi ve şahsi bir tarzda Allah´ın hidayetine mazhar olan, kendisine Cenâb-ı Hak tarafından yol gösterilen" mânasınadır Bu kelime ihtida etmiş olanlar için de kullanılmıştır Mehdi-yi Resul, Mehdi-yi muntazır da denir Ahir zamanda gelip bütün müslümanları Hakaik-ı imâniye ve Kur´âniyeyi câmi´ eserleri ile uyandıracak, dinlerini takviye ve imânlarını tecdit edecek olan ve Peygamberimizin (ASM) Al´inden bir Zâttır Hz Peygamberimizin Mehdi hakkındaki tavsiflerinden anlaşılıyor ki; "Cenab-ı Hak kemâl-i kereminden Din-i Muhammedinin (ASM) ebediyyetine bir alâmet olarak her asırda, her fitne zamanında Mehdi mânâsında bir zâtı gönderip onunla Din-i İslâmı te´yid buyurmuştur" Mehdi-misâl zâtlar gelmişlerdir Deccâl ismiyle tâbir edilen dehşetli bir şahsın, Müslümanları İslâmiyetten uzaklaştırmak ve sefâhet ve dalâlete ve dinsizliğe sevk etmeğe çalışmasına karşı, İslâmiyyeti, Kur´ânî eserleriyle müdafaa eden ve Kur´ânın ve imânın hakikatlarını izah ve isbat ile müslümanların imânlarını kuvvetlendiren, taklidi imânları tahkiki imân kuvvetine tebdil eden ve ehl-i imânı ikâz edip uyandıran ve her hâliyle Hz Peygambere (ASM) tâbi olan evliyaullahtan, mücâhid, ferid ve cadde-i Kübra-i Kur´âniye yolunda giden ve bu cadde-i kübrayı gösteren rehber-i zaman, yüksek bir zâttır (Bak: Deccâl)(Suâl : Ahir zamanda Hz Mehdi geleceğine ve fesada girmiş âlemi ıslâh edeceğine dâir müteaddid rivâyât-ı sahiha var Halbuki, şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dâhi derecesinde olsa bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevisini temsil etmezse; muhalif bir cemaatin şahs-ı mânevisine karşı mağlubdur Şu zamanda kuvvet-i velâyeti ne kadar yüksek olursa olsun böyle bir cemaat-i beşeriyenin ifsâdat-ı azimesi içinde nasıl ıslâh eder Eğer Mehdinin bütün işleri harika olsa, şu dünyada Hikmet-i İlâhiyyeye ve Kavânin-i Adetullâha muhalif düşer Bu Mehdi mes´elesinin sırrını anlamak istiyoruz Elcevab: Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmetinden, Şeriat-ı İslâmiyyenin ebediyyetine bir eser-i himâyet olarak, her bir fesâd-ı ümmet zamanında bir müslih veya bir müceddid veya bir halife-i zişân veya bir kutb-u a´zâm veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübârek zâtları göndermiş, fesadı izâle edip milleti ıslâh etmiş Din-i Ahmediyi (ASM) muhafaza etmiş Mâdem âdeti öyle cereyan ediyor; âhir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müctehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mühdi, hem mürşid, hem kutb-u a´zâm olarak bir zât-ı nurâniyi gönderecek; ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebeviden olacaktır Cenâb-ı Hak, bir dakika zarfında beynes-semâ ve-l arz âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelâl, Mehdi ile de Alem-i İslâmın zulumatını dağıtabilir ve vâdetmiştir, vâdini elbette yapacaktır Kudret-i İlâhiyye noktasında bakılsa, gâyet kolaydır Eğer dâire-i esbâb ve Hikmet-i Rabbâniye noktasında düşünülse, yine o kadar ma´kul ve vuku´a lâyıktır ki; "Eğer Muhbir-i Sâdıktan rivâyet olmazsa dahi, her hâlde öyle olmak lâzım gelir ve olacaktır", diye ehl-i tefekkür hükmeder M) MEHDİ-Yİ ABBASÎ (Hi: 120-163) Abbâsi Halifesidir Ebu Abdullah Muhammed diye de anılır Halife Mansurun oğludur Meşhur ve iyiliği ile umumi kabul gören bir zat olup hususan sulh zamanında imparatorluğun inkişafı için çok çalışmıştır Yeni yollar yaptırmış, postayı ıslâh etmiş ve Abbâsi Sülâlesinin en iyi hükümdarı olarak tanınmıştır MEHDİ-İ MUNTAZIR (Şiilerin itikadına göre) Kıyameti bekleyen mehdi MEHDİ-MİSAL Mehdiye benzer surette Mehdi gibi hidayete vesile olan MEHDİYYE Mehdiye âit ve mensub olan Mehdiye dâir ve müteallik * Hediye Armağan MEHDUM(E) (Hedm den) Yıkılmış, hedmolunmuş, yıkık MEHDUR (Hedr den) Yazık edilmiş, ziyan edilmiş Boş yere gitmiş MEHEBB (C: Mehâbb) Rüzgârın estiği yer MEHEL (C: Mühul-Emhâl) Yavaş yapmak * Sonraya bırakmak, te´hir etmek MEHENK Ölçü Miyar * Altın ve gümüş ayarını anlamaya mahsus taş Üzerinde altın tecrübe edilen siyah taş MEHERE (Mâhir C) Mâhirler, ustalar, üstadlar Hüner sahibi ve elinden iş gelen kimseler MEHFAK Bol nesne MEHÎB İnsanın kendisinden korktuğu Heybetli, azametli, korkunç kimse * Arslan, esed, gazanfer MEHÎL Korkulu yer Korkunç ve tehlikeli yer MEHÎN Hor ve hakir Zayıf Zebun * Az şey * Rey´, fikir ve tedbirde temyizi zayıf, ahmak MEHÎR f Ay, kamer MEHÎRE Usta, mâhir, hünerli * Hür olan kadın * Nikâh bedeli çok olan kadın MEHİST f Ağır, sakil MEHÎZ Ayran * Yağı alınmış yoğurt MEHK Suyun rengi yeşil olmak MEHK İyice ezme MEHL Vakit verme Vâde Mühlet Bir işi belli bir zamana kadar te´hir etme MEHLEKE (C: Mehâlik) Tehlikeli yer veya iş MEHLİKA f Güzel Ay yüzlü MEHMA-EMKEN Olabildiği kadar Mümkün mertebe MEHME (C: Mehâme) Irak, uzak * Issızlık * Korkunç sahrâ Büyük çöl MEHMED Muhammed isminin Türkçede meşhur olmuş değişik şeklidir Resul-i Ekrem Efendimize verilen ve sadece ona lâyık bulunan Muhammed (ASM) ismine hürmeten bu değişiklik âdet olmuştur MEHMED AKİF (1873-1936) Şiir ve manzumeyi sırf İslâmiyete hizmet için yazdı İlk Türkiye Büyük Millet Meclisinde İstiklâl Marşı manzumesi kabul edilerek milletin mâneviyatına büyük faydalar sağladı Çanakkale Şehidlerine hitaben yazdığı manzumesi de aynı mahiyettedir Bu İslâm mücahidinin şiirleri Safahât isimli yedi kısımdan ibâret bir kitabda toplanmıştır (R Aleyh) MEHMEDCİK Kahraman ve mücahid mânasında Türk askerine verilen ünvandır MEHMUM Endişeli Düşünceli MEHMUSE Gizli Gizlenmiş eşya * Örtülmüş * Tecvidde: Gizli okunan harfler Fısıltı ile okunan harfler $ sözü, bu harfleri toplamıştır Bunun zıddı "Huruf-u mechure" dir MEHMUSEN Gizli olarak MEHMUZ Gr: Hemzeli kelime Harfin kökünde hemze varsa o kelimeye denir MEHMUZ-UL AYN Kelime kökündeki ikinci harf "hemze" olursa, o kelimeye denir Birinci harfi "hemze" olursa ona: Mehmuz-ul fâ; üçüncü harf hemzeli olur ise ona da: Mehmuz-ül lâm denir MEHN (MİHN) Hizmet * Mübtezellik, değersizlik MEHPARE f Ay parçası * Çok güzel kimse MEHPEYKER Nurlu, ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak ve güzel olan MEHR Aşk, şefkat, muhabbet * Güneş * Huk: Mihr Evlenme muamelesinde erkek tarafından kadına verilen nikâh bedeli MEHR-İ MUACCEL Nikâhta erkek tarafından kız tarafına verilen ağırlık, para MEHR-İ MÜECCEL Boşanma veya ölüm halinde, kız tarafına verilmesi nikâhta kararlaştırılmış olan para MEHR-İ MÜSEMMA İki tarafın rızası ile nikâh bedeli olarak kararlaştırılan para MEHRAK (C: Mehârik) Sahife, sayfa MEHREB Sığınılacak yer * Ürküp kaçma MEHREC (Bak: Mahrec) MEHRECAN Eylül ayının onaltıncı günü MEH-RU (C: Mehruyân) f Ay yüzlü, güzel MEHRU´ Sar´alı kimse Sar´a hastalığı olan kişi MEH-RUYAN f Ay yüzlüler Ay gibi parlak olanlar * Mc: Manevî güzellik Ahlâk sahibi ve dindar olanlar MEH-ŞİD f Ay, kamer * Ay ışığı, mehtâb MEHTAB f Mâhtâb Ay ışığı MEHTER (Mih-ter) f Daha büyük * Reis * Seyis Osmanlı askeri mızıkası ve buna mensub müzikçiler * Vaktiyle Bâb-ı âli çavuşu * Rütbe, nişan veya vazife alanların evlerine müjde götürenler * Tanzimattan önce Pâdişah çadırını kurmağa vazifeli asker * At uşağı MEHTERÂN (Mehter C) Mehterler MEHTERHANE f Tar: Zurna, nakkare, nefir, zil, davul ve kösden kurulu askeri mızıka takımı MEHTUK (Hetk den) Bozulmuş, yırtılmış, hetkolunmuş MEHUB Heybetli Azametli Korkunç * Arslan MEHUL Yumuşak yay ME´HUL Ma´mur, imar edilmiş MEHUL Benli, benekli ME´HUZ Ahzolunmuş Çıkarılmış Alınmış * Ödünç olarak başka bir yerden alınmış ME´HUZÂT Alınmış olanlar Alınan paralar ve bu paraların defterde yazılı kısmı MEHV İnce kılıç * Sulu süt MEHVA (C: Mehâvâ) Sahrâ, çöl, * Uçurum, yar * İki dağ arası * İki şeyin arası MEHVARE f Ay gibi * Aylık maaş Aylık ücret MEHVAT Çöl, sahra * İki şeyin arası MEHVEŞ f Ay gibi * Mc: Güzel MEHYUM Şaşmış, hayrette kalmış, şaşırmış * Sevgi ve aşkdan serseme dönmüş MEHZUL Düşkün Zayıf Arık MEHZUM Hezimete uğramış Mağlub olmuş olan MEIK Gayretli kişi * Hiddeti galip kimse MEİN Ağlanacak ve inlenecek yer MEJENG f Keder, hüzün, tasa, gam * Hoşa gitmeyen, beğenilmeyen, nefret edilen, iğrenilen ME´K (MÜ´K) (Amâk-Emâk) Göz pınarı MEKA (C: Emkâ) Tilki, tavşan ve bunlara benzer hayvanlar * Canavarların inleri ve yatakları MEKABİR (Bak: Makabir) MEKAD(E) Yakın olmak, yakınlık MEKADİR (Bak: Makadir) MEKAHİL (Mikhal, mikhel ve mükhüle C) Göze sürme çekecek âletler, miller MEKAİD (Mekide C) Hileler, aldatmalar, düzenler, dalavereler MEKAL (Bak: Makal) MEKAMİN (Mekmen C) Gizlenilecek yerler, pusular MEKÂN (Kevn den) Yer Durulan yer Ev, hane, mesken Mahal MEKÂN-I BAÎD Uzak mekân, uzay yer (Mekân-ı baîd, yâni: İmanın faide vereceği teklif zamanı, teklif dünyası geçtikten, azab gelip çattıktan sonra iman, iman-ı yeis faydasızdır ET) MEKÂNE (C: Emkine-Emâkin) Kudret, kuvvet, güç MEKÂNEN Mahal ve yer bakımından MEKÂNET Ağır başlılık * Kuvvet Güç MEKANİK Lât Cisimlerin hareketleriyle alâkalı hâdiseleri inceleyen ilim Mihanikiyetten bahseden kitap * Makina Makina aksamının hey´et-i mecmuası * Kafa yormaksızın el veya makina ile yapılan MEKÂNİS (Miknese C) Süpürgeler MEKANİZMA Lât Bir şeyin makina kısmı * Mc: Oluş ve işleyiş Meydana çıkış MEKÂRE Eskiden kira ile tutulan yük hayvanı * Tar: Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılan hayvanlara verilen ad (Mekâre denilen at, katır, deve gibi hayvanlar, harp zamanlarında halktan satın alınırdı Bazen geçici bir zaman için, savaş bölgesindeki halktan hayvan toplanır ve belirli miktar ücret ödenirdi) MEKÂRİB (Mikreb C) Çift sürülen sabanlar MEKÂRİH (Mekrehe C) İnsana tiksinti veren şeyler * Sıkıntılar, dertler MEKÂRİM (Kerem C) Keremler İyilikler * Güzel ahlâk sahibi olmak * Ahlâk-ı hamide, Cenâb-ı Hakk´ın sevdiği, beğendiği güzel ahlâk MEKÂRİM-İ AHLÂK Hz Muhammed´in (ASM) ahlâkına ve onun sünnet-i seniyesine ittiba ve imtisâl edenlerin ahlâkı MEKÂRİMKÂR f Cömert, eliaçık Kerem sâhibi MEKARÎS (Mıkrâs C) Makaslar, kesecek aletler MEKÂSİB (Mekseb ve Meksib C) Kazançlar Kazanç yer ve araçları Kesbedilen ve kazanılan yerler MEKÂTİB (Mekteb C) Mektebler, okullar MEKÂTİB-İ ÂLİYE Yüksek mektebler Yüksek okullar Üniversite ayarındaki mektebler MEKÂTİB-İ HUSUSİYE Hususi mektebler Özel okullar MEKÂTİB-İ İBTİDÂİYYE İlk mektebler, ilk okullar MEKÂTİB-İ İ´DÂDİYYE Yüksek mekteblere talebeyi hazırlayan, rüştiyeden sonra gidilen mektebler Liseler MEKÂTİB-İ LEYLİYYE Yatılı mektebler MEKÂTİB-İ RÜŞDİYYE Orta mekteb derecesinde ve altı sınıflık olan Osmanlı Devleti devrindeki mektebler MEKÂTÎB (Mektub C) Mektublar MEKÂYİD (Mekide C) Hileler, düzenler, aldatmalar MEKÂYİL (Mikyâl C) Ölçekler, tahıl ölçekleri, kileler MEKAYÎS Mikyaslar Ölçüler * Mukayeseler MEKÂZA Şiddetli mümârese Alışkanlık MEKBİR İhtiyarlama, yaşlanma MEKBUD Ciğerinde hastalık olan MEKBUT Mahzun kişi Hüzünlü, üzüntülü kimse MEKD Azlık * İkamet, oturmak MEKDUR Kederlenmiş, kederli ME´KEL (Ekl den) Yemek yenecek yer Geçim yeri * Yemek ME´KELE (C: Meâkil) Yenilecek, eklolunacak şey MEKENE Kertenkele yumurtası MEKER (C: Mükur) Bir ağaç cinsi MEKERR Cenk edecek yer, savaş meydanı MEKFERE Örtecek, sertredecek yer MEKFUF Kulplarından sıkıca bağlanıp heybe gibi asılmış * Kilitlenmiş * Heybe * Dürülmüş, toplanmış * Men olunmuş Yasak edilmiş MEKFUF-ÜL AYN Gözü keffolmuş Kör, âmâ MEKFUL (Kefâlet den) Kefil olmuş veya kefil olunmuş MEKFUL-ÜN ANH Kendisine kefillik edilen kimse MEKFUL-ÜN BİH Kefâlet olunan kimse veya şey MEKHUL(E) (Kuhl dan) Sürme çekilmiş, sürmeli MEKÎD Tuzağa düşen veya düşecek olan MEKÎDE (C: Mekâid) Hile, aldatma, düzen, dalavere MEKÎDET Düzen, hile, fesat MEKÎL Ölçmek * Kilo ile ölçülen şey MEKÎLÂT (Mekîl C) Buğday, arpa gibi kile ile ölçülen şeyler MEKÎN Yüksek rütbe sâhibi Vakarlı Temkinli Nüfuz ve iktidar sahibi * Yerleşmiş Oturmuş Sâkin, Muhkem MEKÎNET Onur, vakar, ciddiyet, ağırbaşlılık MEKİR (Mekr) Hile Aldatma Oyun Düzen (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır) MEKÎS Vakarlı Onur sahibi Ciddi ve ağırbaşlı kimse MEKK Emmek * Helâk etmek * Noksan etmek, eksiltmek MEKKÂR Hilekâr Düzenbaz Çok aldatıcı Mekir yapan MEKKÂRÎ Mekkârlık, hile, düzen Hilekârlık MEKKE Hicaz´da Kâbe´nin bulunduğu en mukaddes şehrin ismidir Aynı zamanda Hazret-i Peygamber´in (ASM) doğduğu şehirdir MEKKE-İ MÜKERREME İlk ismi Mekke olan bu şehire, Hz Peygamber´in (ASM) gelmesi ve Mukaddes Kâbe´nin putlardan temizlenmesi ile Mükerrem Mekke mânâsında bu isim verilmiştir MEKKÎ Mekke´den olan Mekke´ye dâir ve mensub * Mekke´de nâzil olan âyet veya sure MEKKUK (C: Mekâkik) Birbuçuk sa´ alır kile MEKLA´ Otlu yer MEKLUM Yaralı, mecruh Yaralanmış MEKMEN (C: Mekâmin) Gizlenilip pusu kurulan yer Pusu yeri MEKMENE Pusu, gizlenilecek yer * Define, hazine MEKMUN Gizli Saklı MEKN Kudret, kuvvet, güç MEKNAN Bir ot cinsi MEKNE (C: Miken-Mekenât) Kuş yuvası MEKNİYYAT (Mekniyye C) Kinayeli cümleler MEKNUN Örtülü, gizli Saklı * Dizilmiş Dizili Manzum MEKNUS Süpürülmüş MEKNUZ Gömülü define, örtülü, gizli Hıfzedilmiş, mahfuz MEKR (Bak: Mekir) MEKRE (C: Mekârih) Şiddet * Bıkkınlık * Kerahet, iğrençlik MEKREME İzzet, ikram yeri Seha, cud, şeref Cömertlik MEKREME-İ UZMÂ Büyük ikrâm, izzet yeri MEKREMET-GÜSTER Merhamet dağıtan, merhamet yayan MEKRUB Kederlenmiş Musibete uğramış Tasalı, gamlı insan MEKRUBİYET Kederli, hüzünlü ve tasalı olma MEKRUH İğrenç, nahoş görülen şey * Fık: Şeriatın haram etmediği, fakat zaruret olmadan yapılmasına izin vermediği, zanna dayanan delil ile işlenmesi caiz olmayan iş * Mihnet Şiddet MEKRUHA Keder, mihnet şiddet MEKRUHAT (Mekruh C) Mekruh olan şeyler MEKRUHİYET İğrençlik, mekruhluk MEKRUME (Bak: Mekreme) MEKS Durma, eğlenme, bekleme MEKS (C: Mükus) Bir şeyin pahası noksan olma * Öşür Vergi Vergi almak MEKSEB (C: Mekâsib) (Kisb den) Kazanç, gelir * Kazanç yeri Kazanç vasıtası MEKSEFE (Bak: Miksefe) MEKSUB(E) Kesbolunmuş Kazanılmış * Sonradan tahsil olunmuş, elde edilmiş * Yüksekten dökülen * Çağlayan MEKSUF Kesafetli, sık ve çok olmuş Koyu MEKSUF Küsufa uğramış, ziyâsı, aydınlığı tutulmuş Kararmış MEKSUR Çoğaltılan, çoğaltılmış MEKSUR (Kesr den) Kırılmış, kesrolunmuş * Gr: "İ" şeklinde kesreli okunan harf MEKŞUF Keşfolunmuş, meydana çıkarılmış Açık Belli MEKŞUF-ÜL AVRE Görünmemesi icab eden yeri açık olan kimse MEKŞUF-ÜR RE´S Başı açık MEKTEB (C: Mekâtib) Yazı yazacak yer * Okul MEKTEB-İ ÂLÎ Yüksek mekteb, yüksek okul MEKTEB-İ HARBİYE Harp okulu MEKTEB-İ HUSUSÎ Özel okul, hususi mekteb MEKTEB-İ İBTİDAÎ İlk mekteb, ilk okul MEKTEB-İ İ´DADÎ Osmanlılar devrindeki rüştiyeden, yani eski orta mektebden sonra gelen ve talebeyi yüksek mektebe hazırlayan tahsil devresi Lise MEKTEB-İ LEYLÎ Yatılı mekteb, yatılı okul MEKTEB-İ SULTANÎ İstanbul´da Galatasaray Lisesi MEKTUB Yazılı, yazılmış kâğıt MEKTUB-U SAMEDANÎ Hiç bir şeye muhtaç olmayan Allah´ın eserleri Yeryüzü İnsanlar, ağaçlar, çiçekler, çekirdekler, dağlar, denizler gibi çok hakikatlı mâna ifâde eden Allah´ın mektupları MEKTUB-U SÂMÎ Başbakanlık (sadaret) makamından yazılan resmi mektublar MEKTUBAT Mektublar Yazılı kâğıtlar * Bazı meşhur ve mühim kitapların ismi * Bir yerden başka bir yerdeki şahsa gönderilen yazılı kâğıtlar * Risale-i Nur Külliyatından bir mecmuanın ismi MEKTUF İki eli arkasına bağlanmış olan MEKTUM Gizli Saklı Gizli kalmış * Hükümetten gizli tutulan MEKTUMAT (Mektume C) Hükümetten kaçırılarak gizlenmiş ve yazdırılmamış nüfus, mal veya gelir ME´KUL Ekl olunmuş, yenmiş şey, yiyecek ME´KULÂT (Me´kul C) Yenilecek gıdâ maddeleri ME´KUM Tilki ve tavşan ini ve yatağı MEK´UM Ağzı bağlı deve MEKUR Hileci, yalancı, dolandırıcı MEKYES Akıllılık ve ferâsetle bilinen kimse MEKYUL Kile ile ölçülmüş MEKZEBE Yalan söz, doğru olmayan kelâm Palavra MEKZUBE Palavra, yalan söz MEKZUM Kederli, hüzünlü, tasalı, üzüntülü, gamlı |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MEL´ Seri seyr MELA (C: Emlâ) Ova, sahra * Vakit * Sıcak külMELA´Â : Meşveret * Cemaat Güruh * Bir kavmin ileri gelen mes´uliyetli şahısları * Huy, ahlâk (Bak: Mele´) * Doldurmak MELA Gece ve gündüz MELA´ Otu olmayan yer MELAB Bir cins güzel koku MEL´AB (La´b dan) Eğlence yeri Oyun yeri MEL´ABE (La´b dan) Oyun Eğlence vasıtası Oyuncak MEL´ABE-İ SIBYÂN Çocuk oyuncağı MEL´ABEGÂH f Oyun oynanan yer Mel´abe yeri MELABİS Elbiseler Giyecek şeyler MELACE Husumeti uzatmak, düşmanlığı çoğaltmak MELACİ´ (Melce C) İlticâ edilecek ve sığınılacak yerler MELAGIM Ağız çevresi MELAH f Çekirge MELAH Atın ayağında olan verem MELAHA (MÜLUHA) Tuzluluk * Güzellik MELAHA (MÜLUHA) Tatsızlık, tuzsuzluk MELAHAT Yüz güzelliği Cemal * Tuzluluk Tuzlu su MELAHİ Oyunlar, eğlenceler Cümbüşler MELAHİDE Mülhidler Dinsizler İmânsızlar MELAHİF (Milhaf ve Milhafe C) Sarınacak veya bürünecek şeyler Yorganlar MELAHİM Muharebe ve cenk yerleri (Bak: Melhame) MELAİB (Mel´ab-Mel´abe C) Oyuncaklar Oyun oynanacak yerler MELAİK (Mil´aka C) Tahta kaşıklar MELAİK(E) (Melek C) Melekler Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, makamları sabit, kendileri ma´sum mahluklar MELAİKE-İ KİRAM Büyük meleklerin büyükleri: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil (AS)( Melâike, bir ümmet-i azimedir ki; sıfat-ı iradeden gelen ve şeriat-ı fıtriyye denilen evamir-i tekviniyesinin hamelesi ve mümessili ve mütemessilleridirler S)( Hem meselâ küre-i arz, küre-i arzın nevileri adedince başlar ve o nevilerin ferdleri sayısınca diller ve o fertlerin a´za ve yaprak ve meyveleri mikdarınca tesbihatlar yaptığı için elbette o haşmetli ve şuursuz ubudiyyet-i fıtriyeyi bilerek, şuurdârâne temsil edip Dergâh-ı İlâhiyeye takdim etmek için kırk bin başlı ve her başı kırk bin dil ile ve her bir dil ile kırk bin tesbihat yapan bir melek-i müekkeli bulunacak ki, ayn-i hakikat olarak Muhbir-i Sâdık haber vermiş ve hilkat-ı kâinatın en ehemmiyetli neticesi olan insanlarla münasebât-ı Rabbâniyeyi tebliğ ve izhâr eden Cebrâil (AS) ve zihayat âleminde en haşmetli ve en dehşetli olan diriltmek ve hayat vermek ve ölümle terhis etmekteki Halika mahsus olan icraat-ı İlâhiyeyi, yalnız temsil edip ubudiyetkârâne nezâret eden İsrafil (AS) ve Azrâil (AS) ve hayat dâiresinde rahmetin en cemiyetli, en geniş, en zevkli olan rızıktaki ihsânât-ı Rahmâniyeye nezâretle berâber şuursuz şükürleri şuur ile temsil eden Mikâil (AS) gibi meleklerin pek acib mâhiyette olarak bulunmaları ve vücudları ve ruhların bekaları, saltanat ve haşmet-i Rububiyyetin muktezasıdır Onların ve her birinin mahsus tâifelerinin vücudları, kâinatta güneş gibi görünen saltanat ve haşmetin vücudu derecesinde kat´idir ve şüphesizdir Melâikeye âid başka maddeler bunlara kıyas edilsin Ş) MELAİN (Mel´ane C) Lânet edilecek iş ve hareketler MELAİN (Mel´un C) Herkesin nefretini kazanmış olanlar La´netlenmiş olanlar MELAK Lütuf, muhabbet, sevgi MELAK Mala MELAL Can sıkıntısı Usanç Gamlılık Zaaf ve fütur MELAL-AVER f Usanç verici, usandıran, sıkan MELAM Kınanmış * Rezillik Hakirlik Kıymetsizlik MELAMET Kınanmışlık İtab ve serzenişlik Rezillik ve rüsvaylık MELAMETZEDE (C: Melametzedegân) f Melamete uğramış, ayıplanmış, azarlanmış, kınanmış MELAMET-ZEDEGÂN (Melametzede C) f Ayıplanmış, kınanmış kimseler, azarlanmış olanlar MELAMÎ Kınanmış ve ayıplanmışlardan olan * Hükema-i Kelbiyyun (Bak: Kelbiyyun) * Melami adındaki tarikata mensub olan MELAMİ´ (Lem´a C) Parıltılar Aydınlıklar MELAMİH (Lemha C) Lemhalar Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları Güzellik ve çirkinlik eserleri MELAMİYYUN (Melamî C) Melamî tarikatından olanlar MEL´AN Dolu olan, taşkın MEL´ANE(T) (La´n dan) Lânete sebeb olan Lânete müstehak iş * Yol ayrımı ve insan menzili MEL´ANETKÂRANE f Lânete müstehak surette MEL´ANET-PİŞ f Mel´unluktan başka işi olmayan İşi gücü mel´unluktan ibaret olan MELAS Saracak ve dürecek yer MELAS Kaypakça olmak MELASET Yumuşaklık (Zıddı: Huşunet) MELASSA Hırsız ve haydut yatağı MELAVET Vakit, zaman MELAZ Sığınılacak yer Melce´ MELAZE f Küçük dil MELAZE Badem ağaçları olan yer MELAZİB (Milzâb C) Çok tamahkâr ve cimri olanlar MELAZZ Yalancı, kezzab (Melzuz C) Leziz nesneler, lezzetli şeyler MELBES Giyecek şey Elbise MELBES Ü ME´KEL Giyecek ve yiyecek MELBUS Giyilen Giyilmiş olan * Giyinmiş Elbise giymiş MELBUSÂT Giyilecek şeyler Elbiseler MELC(E) Emmek MELCE´ Sığınılacak yer Halas olacak, kurtulacak yer MELD Yumuşak olmak MELDA Çok genç ve körpe vücud veya dal İnce ve nâzik bedenli kız MELDUG (Ledg den) Zehirli bir hayvan tarafından ısırılarak sokulmuş MELE´ (C: Emlâ) Bir cemâatin ileri gelenleri * Hırs, tama´ * Zan * Güzellik * Fls: Kâinatta hiçlik şeklinde boşluk olmadığını, her yerin dolu olduğunu ifade eden bir tabirdir * Dolu mekân * Kalabalık, güruh, cemaat, topluluk Halk MELE-İ A´LÂ Kerrubiyyun ve melâike cemaati En yüksek hey´et Melekler âlemi Felekler ve unsurlar ME´LE (C: Miâl) Hazırlanmak * Şişman kadın, semiz avret * Bahçe MELED Tazelik, körpelik, nâziklik, gençlik MELEK Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk * Güzel huylu ve güzel olan kimse (Bak: Melâike) MELEK-ÜL BİHAR Denizlere nezaret eden melek MELEK-ÜL CİBÂL Dağlara nezâret eden melek MELEK-ÜL EMTÂR Yağmurla vazifeli olan melek MELEK-ÜL MEVT İnsanların ruhlarını kabzeden Azrâil (AS) MELEK-İ MÜEKKEL Muayyen bir işle tavzif edilmiş melek (Bak: Melâike) MELEK-İ SİYÂNET Allah´ın emri ile insanları koruyan, muhafaza eden melek MELEKA Düz kayacak nesne MELEKÂT (Meleke C) Melekeler Tecrübe neticesi elde edilen alışılmış bilgiler İsti´datlar MELEKÂT-I AKLİYYE Tecrübe neticesi aklen bilinen kolaylık, tecrübeden doğan bilgililik MELEKE Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret * Mümârese MELEKÎ (Melekiye) Meleğe mensub, melekle alâkalı * Paklık, temizlik, ismet * Hükümdara, melike âit Melikle alâkalı MELEKUT Tam bir hâkimiyyetle, Saltanat-ı İlâhiyyenin müessiriyyet ve idâresinin esrarı Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münâsib ruhu, canı, hakikatı Bir şeyin iç yüzü, iç ciheti * Hükümdarlık Saltanat * Ruhlar âlemi (Bak: Arş)(İnsan mülk ciheti ile kalbe zarf olur, melekut cihetiyle de mazruf olur MN) MELEKUTİYÂN Melekut âleminden olanlar MELEK-ZAD Melekten olmuş gibi, çok güzel MELEL Bıkma, usanma, bezme MELEM Yaramaz tenbel kimse MEL´EM (MİL´EM) Ölçüsünde cimrilik yapan MEL´EME Cem´etmek, toplamak * Terbiye etmek, düzeltmek, ıslâh etmek * Yara yırtığını bağlamak MELEVAN Gece ve gündüz MELEZ (Meles) İki ırkın karışması neticesi hâsıl olan yeni bir nesil Ayrı iki cinsten doğmuş olan * Aydınlıkla karanlık arası, alaca karanlık MELFUF Sarılı Bir mektup veya bir şey içine konulmuş olan MELFUFAT (Melfuf C) Zarf içinde veya tezkereye ilişik yazılar MELFUFEN Sarılı olarak Melfuf olarak Leffen, ekli olan şey MELFUHA (C: Melâfih) Ana karnındaki erkek çocuk MELFUZ (Lâfız dan) Telâffuz olunmuş, okunmuş olan Söylenmiş * Ağızdan çıkan söz, hece, kelime veya harf MELFUZÂT (Melfuz C) Konuşulan şeyler MELH Yemeğe tuz koymak * Çocuk emzirmek MELH Kibirlenmek, gururlanmak * şiddetli seyir MELHAME Kanlı harb * Büyük muharebe sahası MELHAME-İ KÜBRÂ Büyük ve kanlı savaş, harp MELHEC (C: Melâhic) Darlık MELHED Kabrin çukur açılacak yeri MELHEM Hurma ağacı çok olan yer MELHEZ (C: Melâhız) Darlık çekecek yer MELHUB (Lehb den) Alevli, alevlenmiş MELHUD (Lahd dan) Mezara sokulmuş, kabre konulmuş Lâhid içine konulmuş MELHUF Hasrette kalan * Kederli, tasalı * İmdad bekleyen MELHUFÂN (Melhuf C) Kederliler, tasalılar, kaygılılar, üzüntülüler * Hasrette kalanlar MELHUFÎN Hasrette kalıp yardım isteyenler MELHUK Karışmış, kavuşmuş İltihak etmiş MELHUZ Mülâhaza ve tefekkür olunmuş olan veya olunabilen Düşünülebilen Akla gelebilen Olabilir MELHUZÂT (Melhuz ve Melhuze C) Olabilir şeyler Hatıra gelen şeyler İhtimâller MELİ´ Otu olmayan yer MELÎH Tatsız tuzsuz yemek MELÎH (C: Milâh-Emlâh) Güzel, şirin Sâhib-i melâhat * Tuzlu MELİK Mülk ve melekut sâhibi Padişah Mutasarrıf * Bir kavmin başı Mâlik (İsimdir) MELÎK Hâkim-i Mutlak Hükümdar Sultan Memleket sahibi Padişah Kadir (Daimî sıfattır) MELÎKÂNE f Hükümdar ve melike mensub Onunla alâkalı MELÎKE Kadın hükümdar Hükümdar karısı Kraliçe MELÎL (MELİLE) Kül içinde pişirilen ekmek * Hararet, sıcaklık * Üzgün, kederli Melul MELÎS şişman ve tenbel olan kişi MELÎS Bir şeyi şiddetle tutmak MELÎT Cenin MELİYY Uzun zaman * Zengin Varlıklı Maldâr Gani Eşraf MELK Dalkavukluk * Yumuşaklık yapmak * Mahvetmek * Yıkamak * Emmek * Vurmak MELK Kudret, kuvvet Şiddet * Mübalağa MELKEAN Kötü, yaramaz kimse MELKEME El ile vurulan yerin yarası MELKUHA (C: Melakih) Anasının karnında olan çocuk MELKUT Yerden kaldırılıp alınan şey * Sokağa, virâneliğe, câmi veya kilise kapısına bırakılmış çocuk MELL Küsmek, darılmak * Yorgunluk * Kakma, dürtmek * Mahzun olmak, kederli olmak * Hamuru külün içinde pişirmek MELLA Zengin kimse MELLAH (C: Mellâhân-Mellâhin-Mellâhun) Gemici Kaptan Denizci MELLAH Dalkavukluk eden, yaltaklanan Tez tez yürüyen, hızlı yürüyen MELLAHA Tuz çıkan yer MELLAHAN (Mellâh C) Kaptanlar, denizciler, gemiciler MELLAHÎN (Mellâh C) Denizciler, gemiciler, kaptanlar MELLAHE Tuzla MELLASE Yeri düzeltmede kullanılan âlet, sürgü MELLE Çukur MELMUS (C: Melâmis) (Lems den) El ile dokunulmuş MELMUSAT (Melmus C) El ile dokunmalar El ile temas etmeler MELS Enemek Hayvanı iğdiş etmek, erkekliğini gidermek MELS Yalan vâde, yalan söz * Güzellik, hüsün MELSA´ Pürüzsüz ve düz yer * şarap MELSUK Yapıştırılmış Bitiştirilmiş MELSUN (C: Melâsin) Yalancı, kezzâb MELTAFA Güzellik, lâtiflik yeri olan şey veya vasıf MELTEM Yaz mevsiminde karadan denize doğru esen rüzgâr MELTUT Karışmış, mahlut MEL´UB Salyalı ağız ME´LUF Alışılmış Ünsiyyet edilmiş * Alışık Huy edinmiş ME´LUFİYET Alışıklık, ünsiyet ME´LUK Deli Divâne MELUL Usanmış Bıkmış Bezmiş * Mahzun MELULÂNE Acıklı ve mahzun bir hâlde ME´LUM Kederli Eleme, derde tutulmuş MELUM Azarlanmış, tahkir edilmiş, levmolunmuş MEL´UN Lânetlenmiş Lânete lâyık * Kovulmuş, tard olunmuş MELVAN Gece ve gündüz MELYENE Yumuşaklık MELZE At seğirtirken koltuklarını uzatmak * Süngü ile veya gayrı nesne ile ta´n eylemek MELZUM Mevcud bir şeyle birbirinden ayrılmayan Mevcud bir şeyle beraber bulunması lâzım gelen Lüzumlu olmuş olan Lüzumlu kılınmış MELZUMİYET Lüzumlu kılma Melzumluk MEMALİK (Memleket C) Memleketler MEMALİK-İ HÂRRE Sıcak memleketler İklimi çok sıcak olan mıntıkalar MEMALİK-İ OSMANİYE Osmanlı memleketi Osmanlılara aid memleketler MEMALÎK (Memluk C) Köleler kullar MEMAT Ölüm Ahirete göç etmek (Bak: Mevt) MEMDUD (Medd den) Uzatılmış, yayılmış olan Çekilmiş MEMDUDE Balçıklı ve kesekli yer MEMDUDÎ Tel çeken MEMDUH(A) Beğenilmiş Medholunmuş Övülmüş * Fık: Peygamberimizin (ASM) sevmiş olduğu hareket, iş MEMDUHAT (Memduh ve Memduha C) Medhedilecek ve övülecek şeyler Övülmeğe değer şeyler MEMDUHİYYET Makbul oluş Makbullük Beğenilmiş oluş MEMEDD (Masdar-ı mimî ve mekân ismi) Bir şeyin uzandığı, serildiği yer ME´MEN Sağlam Güvenilir Emin yer MEMERR Geçilecek yer Cadde, sokak Geçit yeri MEMERR-İ NÂS Herkesin geçtiği yol Geçit MEMERR-ÜL MAHLUKAT Mahlukatın geçtiği yer Dünya MEMHUR Mühürlenmiş Damgalanmış MEMHURE Nikâh bedeli verilmiş olan kadın MEMHURE Sürülüp nadas olmuş yer MEMHUS Parlatılmış, cilâlanmış * Etli, şişman, dolgun insan veya hayvan MEMHUVV (Mahv dan) Mahvolmuş, perişan olmuş MEMHUZ Yağı alınmış yoğurt MEMÎL Meyletme, bir yana eğilme, temâyül etme MEMKÛR (C: Memâkir) Av kanıyla kirlenmiş * Kızıla boyanmış MEMKÛRE Uysal, yakışıklı MEMKURE Sirkeli ve sarmısaklı balık MEMKUT Düşmanlık edilen, hased edilen MEMLAHA (Milh den) Tuz çıkarılan yer Tuzla MEMLEKET (C: Memâlik) Bir devletin toprağı, ülke, yurt * Şehir İl, kasaba * Bir insanın doğup büyüdüğü yer MEMLU Doldurulmuş Dolu MEMLUH Tuzlanmış Tuzlu MEMLUHAT (Memluh C) Tuzlanmış şeyler Tuzlu şeyler MEMLUK Köle Kul Esir Bende Hizmetkâr * Birinin malı olan MEMLUKÂNE f Köleye yakışır hâlde Kölece * Eskiden çok defa bir büyüğe sunulan yazılarda, kendinden bahsederken kullanılırdı MEMLUKİYYET Esirlik Hizmetkârlık Kulluk Kölelik MEMLUL (Memlule) Usanmış, usanılmış, bıkılmış, bezilmiş MEMNU´ Yasak Menedilmiş Mâni olunmuş MEMNUAT (Memnu ve Memnua C) Yasak şeyler MEMNUİYYET Yasaklık Haram veya yasak oluş MEMNUN (Minnet den) Hoşnud Razı Minnet altında bulunan İyiliğe nâil kılınmış Çok muteber olan şey Çok beğenilen Ölçülü ve hesaplı olan * Kesilmiş MEMNUNEN Sevinerek, memnun olarak MEMNUNİYYET Mesrur oluş Şâdlık Mesruriyet MEMRU´ Otlu yer MEMSUD Vücudu kuvvetli ve sağlam yapılı olan MEMSUDE Devrik yüzlü, münkabız kimse MEMSUH Suratı, daha çirkin şekle sokulmuş Biçimsiz ve çirkin surete girmiş olan MEMSUH El ile sıvanmış, mesh olunmuş Temas edilmiş MEMSUN Mesâne hastalığına tutulmuş kimse MEMSUS Massolunmuş, emilmiş * Baldır, incik MEMSUS Dokunulmuş MEMŞA (Meşy den) Ayak yolu Üzerine basıp yürüdükleri yer MEMŞUK Yazılmış olan, meşkolunmuş * Uzun boylu zayıf at MEMTUL Çekiçle döğülerek işlenmiş MEMTUR Üzerine yağmur yağmış Yağmur yağarak ıslanmış MEM´UD Midesinde hastalık olan ME´MUL Umulan Ümid edilen Beklenilen ME´MUM İmama uyan kimse İlerdekine uyan ME´MUME Beyine ulaşan yara ME´MUN Emin Mahfuz Korkusuz Emniyyet verilmiş Sağlam Tehlikeden azâde olan * Abbasi halifelerinden Hârun Reşid´in kendisinden ve kardeşi Eminden sonra hükümdar olan oğlunun adı ME´MUN-ÜL ÂKİBE Akibetinden emin Sonu emin, korkusuz ME´MUR Emir ile hareket eden Emir altında olan Vazifeli Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan Bir emir alan Bir işe tâyin olunmuş adam ME´MUR-ÜN BİH Emrolunan şey ME´MUREN Me´mur olarak, memurlukla Bir iş ile vazifelendirerek ME´MURÎN (Me´mur C) Devlet hizmetinde bulunan kimseler Me´murlar ME´MURİYET Me´murluk Vazife, görev, hizmet ME´MURİYET-İ ASLİYE Asıl me´murluk MEMUT Meyyit Ölmüş MEMZUC Bitişik Karışık Karışmış Birlik olmuş Birbirine mezc olmuş * Şakalaşmak * Oynamak |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MEN f Ben (Farsçada birinci şahıs zamiri) (Bak: Mâ) MEN (İsm-i Mevsuldür) Şahsa delâlet eder "O kimse ki, yahut, kimi, kim, kim ki" gibi mânâlara gelir İstifham için olur, yerine göre tesniye (Menân) şeklinde ve cemi (Menun) gibi okunabilir Akıl sahibleri hakkında kullanılır Mevsule, şartiye, nekre-i tâmme, nekre-i mevsule olur MEN´ Yasak etmek Durdurmak Bırakmamak Bir şeyi diriğ etmek, esirgemek MEN-İ MUHAKEME Muhakemeyi durdurmak, muhakemeye lüzum görmeyip menetmek ME´N (C: Müün-Me´nât) Böğür * Yer kazmakta kullanılan ucu demirli ağaç MENA İki rıtıl (İkiyüz altmış dirhem) MEN´A Ölüm haberi Vefat haberi MENAAT Sarplık, çetinlik, kavilik, güçlük MENAAT-I MEVKİİYE Arazi sarplığı MENAB Birinin yerini tutmak, nâib olmak Birisine vekil olmak Vekillik yeri MEN´AB Cömert * Hızlı yürüyen MENABİ´ (Menba´ C) Kaynaklar Pınarlar Nebeân eden yerler * Her şeyin zâhir olduğu yerler * Servetlerin çıktığı yerler MENABİ-İ AŞERE On menba MENABİ-İ SERVET Zenginlik kaynakları MENABİK Batman MENABİR (Minber C) Minberler Camilerde hatiblerin hutbe okumalarına mahsus kürsüler MENABİT (Menbet ve Menbit C) Çayırlar, otlaklar MENACİL (Mincel C) Ekin orakları MENACİM (Mencem C) Terâzi kolları MENADİF (Mindef C) Hallaç yayları MENADİL (Mendil C) Mendiller Küçük havlular, peçeteler MEN´AF (C: Menâif) Dağın sivri tepesi MENAFİ´ (Menfaat C) Menfaatler Faydalar MENAFİ-İ UMUMİYE Umumi menfaatler, umumi faydalar MENAFİH (Minfâh C) Körükler MENAFİZ (Menfez C) Delikler Menfezler * Nüfuz edecek yerler MENAH f Geniş, bol, ferâh * Dar MENAHE (C: Menâih) (Nevha dan) Ölü için ağlanacak yer Mâtemhâne MENAHİ (Nehi C) Menedilmiş şeyler Şer´an yasak edilmiş olan şeyler MENAHİC (Minhac-Menhec C) Açık ve geniş yollar Bilinen büyük yollar MENAHİC-İ HÜKEM Hakîmlerin, ilm-i kelâm âlimlerinin meslekleri ve gittikleri mânevi yollar MENAHİL (Menhel C) Durak yerleri Durulacak sulak yerler * Hayvan sulanan yerler MENAHİR (Menhar C) Hayvan kesilecek yerler Hayvan boğazlıyacak yerler Mezbahaneler MENAHİR (Menhir C) Burun delikleri MENAHİS (Minhas C) Uğursuz şeyler MENAHİT (Minhat C) (Tahta veya taş) yontma âletleri MENAHİZ (Minhaz C) Burun delikleri MENAÎ (Men´â C) Ölüm haberleri Vefat haberleri Kötü haberler MENAİF Dağların sivri tepeleri MENAİH (Menâhe C) Ölü için ağlanacak yerler Mâtemhâneler MENAİR (Menâvir) Minâreler * Nur yerleri * Alâmet MENAKIB (Menkıbe C) Menkıbeler Hayat hikâyeleri MENAKİB (Menkeb C) Yollar * Omuzlar MENAKÎR (Minkar C) Minkarlar, gagalar Yırtıcı kuşların gagaları Taşçı kalemleri MENAKİR (Münker C) Günah ve kötü şeyler MENAL Yetiştirme, nâil olma, kavuşma * Ele geçirilen şey Nâil ve sahib olunan şey MENAM Uyku Uyku zamanı * Rüya Düş * Uyunacak yer, yatak odası MENAME Yatak, döşek MENAMEN Uyuyarak Uykuda olarak MENAR Nur yeri Fener kulesi * Câmi minâresi * Yol işaretleri MENARE (C: Menâr-Menâvir) Alâmet, işaret * Kandil * Minare MENAS Sığınacak yer Melce´ Penah * Deprenmek * Fevt MENASI´ (Minsa´ C) Medine-i Münevvere´nin dışında meşhur bir yer MENASIB (Mansıb C) Devletin başlıca hizmetleri Makamlar, rütbeler, pâyeler MENASIB-I SEYFİYE Askerlik hizmetleri MENASİK (Mensek C) İbâdet edecek yerler İbâdet ederken lüzum eden usul, yol ve tarz MENASİK-ÜL HAC Hacı olmak için Mekke-i Mükerreme´ye gidenlerin Kâbe´yi ziyaret etme, Arafat´ta vakfeye durma, kurban kesme, ihram giyme, muayyen bir yerden bir yere kadar yürüme gibi yapılan ibadet rükünleri (Bak: Sa´y) MENASİM (Mensim C) Yollar, tarikler, meslekler * Alâmetler, izler, eserler, nişânlar MENASİR (Minser C) Yırtıcı kuşların gagaları * Taşçı kalemleri MENASSA Çeyiz odası * Yüksek yer, çardak MENAŞİR (Minşâr C) Testereler * (Menşur C) Tar: Padişâhın verdiği vezirlik veya müşirlik fermanları * Mat: Prizmalar MENAT İslâmiyyetten evvel cahiliyyet devrinde Kâbedeki bir putun adı MEN´AT Ölüm haberi MENAT Dönecek yer, merci´ * İlişip asacak yer MENATIK Mıntıkalar, bölgeler MENATIK-I BAÎDE Uzak mıntıkalar Uzak bölgeler MENATIK-I DUŞİZE-İ TAHAYYÜL Tahayyülün bâkir mıntıkaları MENAVİR (Minare C) Minareler MENAYA (Meniyye C) Ölümler * Maksatlar Gâyeler MENAZIM (Manzam C) Sıralar, diziler MENAZIR Manzaralar Seyredilecek, görülecek güzel yerler Güzel görünüşler MENAZİ´ (Menze´ C) Niza ve kavga edilecek yerler MENAZİL (Menzil C) Menziller İnecek yollar Duralar Konak yerleri MENBA´ Kaynak Nimetin veya herhangi bir şeyin çıktığı yer Suyun çıktığı yer Pınar MENBAT Suyun çıktığı yer Menba´ MENBEL Tembel, uyuşuk MENBER (C: Menâbir) Yüksek olacak yer MENBİC Mevzi ismi (Oraya nisbetle "menbicâni" derler) MENBİT Otlu yer, otlak, çayır MENBUŞ Açılmış, soyulmuş MENBUZ Piç Veled-i zinâ * Hemen doğmasını müteakib bir yere atılmış çocuk MENCA (Bak: Mence´) MENCAT Kurtulma, necât bulma Halâs olma MENCE (Mencâ) Kurtulacak yer Necat bulacak yer * Necat bulma Kurtulma MENCED (C: Menâcid) İnci ve altından olan gerdanlık MENCEM (C: Menâcim) Terazi kolu * Maden MENCENİK (Bak: Mancınık) MENCENUN (C: Menâcin) Sığırın döndürdüğü dolap * Sığırların çektiği kağnı MENCINIK (C: Mencınıkât) Mancınık MENCUB Dibâgat olunmuş deri * Geniş kadeh MENCUD Kederli, tasalı, gamlı MENCUK f Bayrak direkleri ve minâre başına takılan küçük ay * Sancak, bayrak * Şemsiye MEND f Kelimelerin sonuna getirilerek "sahip" mânasına edattır ACZ-MEND Acizlik, mahviyet sâhibi DERT-MEND Dertli MEN DAKKA DUKKA "Kapı çalanın kapısı çalınır" Yâni, kim birisine bir kötülük yahut iyilik yaparsa ona o şey yapılır Meselâ: "Su-i zan eden su-i zanna mâruz olur" MENDEB Tehlike Ölüm * Gürültü ve şamata ile ağlama MENDEME Pişman olma Nedâmet etmek * Pişman olacak yer MENDİL (Mindîl) (C: Menâdîl) Mendil * Küçük havlu, peçete MENDUB Yapılması beğenilen iş Şeriatın yasak etmediği veya emretmediği iş olmakla beraber yapılmasında sevab ve mendubiyet olan amel Müstehab * İyilikleri anlatılarak arkasından gözyaşı döküp ağlanan ölü MENDUD Meyvesi aşağıdan yukarıya yığılı, istifli MENDUF Didilmiş, atılmış MENDUHA Genişlik * Kifâyet, kâfi gelmek * Mahlas MEN´E Dibâgat için ısladıkları deri ME´NE Böğür, hâsıra MENEA (Mâni C) Engeller, mâniler, özürler * Engel olanlar, mâni olanlar, geri bırakanlar * Kuvvet ve cemâat MENEND (Mânende-Mânend) f Nazir Eş Benzer şebih Müşabih MANEND-İ BÎMİSAL Misilsiz, benzersiz olan MEN ENE Ben kimim MENFA Nefyolunan yer Birinin sürüldüğü yer Nefiy yeri MENFAAT Fayda Kâr Gelir İhtiyaç karşılığı olan şey MENFAATBAHŞ f Faydalı, yararlı Menfaat ve fayda veren MENFAATDÂR f Menfaat ve fayda gören MENFAATPEREST f Yaptığı işin sadece faydasını düşünen Sadece nefsine ait kârları, faydaları düşünerek çalışan Allah rızasını esas gaye yapmayan kimse MENFED Tükenmek, yok olup gitmek MENFER Geri kaçılacak yer Nefret edilecek, sevilmeyecek yer MENFES (Nefes den) Nefes deliği Nefes alacak yer MENFEZ Nüfuz edecek delik, pencere Delik Ağız Yarık Girilecek yer MENFÎ Müsbetin zıddı Müsbet olmayan * Nefyedilmiş, sürgün edilmiş Sürgün * Bir şeyin olmayacak cihetini düşünen * Hakikatın aksini iddia eden * Gr: Başında nefiy edatı bulunan kelime veya cümle * Nâkıs Negatif, olumsuz MENFİYYEN Sürgün olarak MENFUH Üfürülmüş * Büyük karınlı Nefholunmuş MENFUR Kendisinden nefret edilen, sevilmeyen İğrenç * Mebguz MENFUS Yeni doğmuş çocuk MENFUŞ (Pamuk veya yün gibi) atılmış ve didilmiş Dağılmış, didik didik edilmiş MENGENE Tazyik veya sıkıştırma için kullanılan demir veya tahta âlet MENGUŞ f Küpe MENH Verme, ihsan etme MENH Burun deliği MENHAR (C: Menâhir) Hayvan kesilecek yer Hayvan boğazlanan yer Mezbaha MENHAT Mâni, nehyedici, engel MENHEB Yağma etmek Yağma edecek yer MENHEC (C: Menâhic) Geniş, açık yol MENHEC-İ SEDÂD Doğruluk yolu Sırât-ı müstakim MENHEL (C: Menâhil) Hayvan sulanan yer * Menzil, durak Konaklanacak yer MENHERE (C: Menâhir) Mahalle arasındaki süprüntülük MENHÎ Şer´an yapılması yasak olan, haram olan şey MENHİR (C: Menâhir) Burun deliği MENHİYYAT Şer´an haram edilenler Yasak edilmiş, İlâhi emirle men´edilmiş olanlar Nehyedilenler Yasak olanlar MENHUB Korkak adam * Muhtar, müntehab, seçkin MENHUB(E) (Nehb den) Talan edilmiş, yağma edilmiş MENHUM Nasıl yerse yesin karnı doymaz kimse * Bir şeye çok hırs gösteren kişi MENHUS Uğursuz Kötü Meş´um MENHUS Kuyruğunun yanları uyuz olan deve MENHUS Zayıf, etsiz MENHUŞ Yılan, akrep cinsinden bir hayvan tarafından sokulmuş MENHUT Yontulmuş Tıraş edilmiş Yontulmuş ağaç MEN HÜVE O kimdir MENÎ f Benlik Benlik iddiası Hodbinlik MENİ Erkek veya dişinin bel suyu Döl suyu Nutfe Sperma MENİ´ Sarp Çetin Zor El erişmez Zabtı zor MENİE Ölüm, mevt MENİHA Hediye, armağan, bahşiş MENİN Toz * Zayıf kişi * Zayıf ip MENİŞ f Tabiat, huy, mizac MENİYYE Ölüm, mevt * Takdir olunmuş olan MENKA´ Su toplanan çukur MENKAB (MENKABE) (C: Menâkıb) Dağ arasında olan yol * Dar yol * Güzel hareket ve fiil * Delik açılacak yer MENKABE Meşhur kimselerin ahvâline dair hayat hikâyesi Kıssa Hikâye Menkıbe MENKAL Nakledecek mekân MENKASE Eksiklik, noksanlık MENKEL Ayak bileziği Süs olarak kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik MENKİB (C: Menâkib) Omuzbaşı Omuz ile kol kemiğinin birleştiği yer MENKU´ (Menkua) Haşlanmış Suda kaynatılmış MENKUB (U, uzun okunur) Delinmiş Oyulmuş MENKUB (Nekbet den) Dert ve meşakkatlere mâruz kalmış olan * Rütbe ve haysiyyetten düşmüş olan MENKUHA Nikâhlı karı Nikâhlanmış olan kadın MENKUL Nakledilen Akli olmayıp mukaddes kitapla bildirilen * Bir yerden başka yere taşınmış olan Taşınabilen * Anlatılan MENKULAT Nesilden nesile veya ağızdan ağıza yayılıp duyulan Nakle dayanan bilgiler Nakledilenler (Bak: Mürtecel) MENKUR Delinmiş Oyulmuş MENKUR İnkâr olunmuş MENKUS (Nüks den) Tersine çevrilmiş Baş aşağı edilmiş MENKUS (Naks dan) Noksanlaştırılmış Eksik olan MENKUŞ (Nakş dan) Nakşolunmuş İşlenmiş Nakış yapılmış Boya ile süslenmiş MENKUŞE Nakşolunmuş, işlenmiş * Kemik çıkmış olan baş yarığı MENKUT (Nokta dan) Noktalanmış Noktalı MENKUZ Nakzedilmiş Bozulmuş Hükümsüz bırakılmış MEN LEHÜL HAKK Fık: Hak sahibi olan kimse MEN LEM YEZUK LEM YEDRİ Tatmayan bilemez Kim ki tatmamış; o, tadını bilemez MENMUL (Neml den) Üzerine karınca üşüşmüş olan şey MENN Nimet vermek İyilik etmek * Minnet * Rıza * Esiri fidye almadan, ücretsiz salıvermek * Kesmek * Zayıf etmek * Ettiği iyiliği başa kakmak * İki batman ağırlık * Kudret helvası MENN´ (Men´ den) Alıkoyan, mâni olan, yaptırmayan * Önleyici, men´edici MENNÂ-UL HAYR Hayır ve iyiliğe mâni olan Hayrı önleyen MENNAC Çok bahşiş veren İhsan eden MENNAN İhsanı bol Çok çok ihsan eden En çok nimet veren (Allah) MENNANE Malı, mülkü, serveti için kendisiyle evlenilen kadın MENSAF (C: Menâsıf) Her şeyin yarısı MENSEA (C: Menâsi´) Otu tez biten yer MENSEC (Nesc den) Bez, çulha vs dokunan yer Örücü işyeri Trikotaj atelyesi MENSEK (C: Menâsik) İbâdet yeri İbâdetgâh * İbâdet yapma usulü * Kurban kesecek yer MENSIB (C: Menâsıb) Demir sayacak * Asıl * Mertebe, derece MENSÎ (Mensiyye) (Nisyan dan) Unutulmuş, hatırdan çıkmış MENSİC (MENSEC) (C: Menâsic) Bez dokuyacak yer * Boyun ile kürek arası MENSİK (MENSEK) (C: Menâsik) İbadet edecek yer * Kurban kesilecek yer * Kesilmiş kurban MENSİM (C: Menâsim) Alâmet, işaret, nişân, iz, eser * Yol, tarik * Deve tırnağı MENSİYAT (Mensi C) Hatırdan çıkıp unutulmuş şeyler MENSİYET Unutulma, hatırdan çıkma MENSİYY Unutma yeri * Hiç bahsedilmeyen terkedilmiş nesne MENSUB (Bak: Mansub) MENSUB Bir şeye veya kimseye nisbeti olan, alâkası bulunan Bir şeyle ilgili olan MENSUBÂT (Mensub C) Bir yere mensub olanlar Bir yerin adamları MENSUBÎN (Mensub C) Mensublar Mensub ve alâkadar olanlar Bir daire veya yerin adamları MENSUBİYYET Mensubluluk, ilgili, bağlı oluş Alâkalı bulunuş MENSUC (Nesc den) Dokunmuş, dokunulmuş, dokunulan Örülmüş İşlenmiş MENSUCÂT Bez veya kumaş gibi dokumak suretiyle yapılan tezgâh veya fabrika mahsulü mallar MENSUCÂT-I HARİRİYYE İpek dokumalar MENSUH (Nesh den) Hükmü kaldırılmış Nesholunmuş Hükümsüz bırakılmış MENSUK (Nesk den) Düzgün olarak dizilmiş olan MENSUR (Nasr dan) Yardım görmüş * Muzaffer Zafer bulmuş * Cenab-ı Hak tarafından her işinde nusrete mazhar olduğundan Hz Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ın bir ismi de Mensur´dur MENSUR (Nesr den) Dağılmış Saçılmış * Gece vaktinde güzel kokan bir çiçek * Edb: Manzum olmayan nesir halindeki yazı Bunun mânaca çok güzel ve şiir gibi ahenkli yazılmış olanına "mensur şiir" denir MENSUS (Bak: Mansus) MENŞAR Yayıp dağıtacak yer * Öldükten sonra dirilecek yer MENŞAT (C: Menâşıt) Neşat, sürur, neşe MENŞE´ (Neş´et den) Esas Kök Bir şeyin çıktığı, neş´et ettiği yer Beslenip yetişilen yer MENŞED İsteme, talebetme MENŞELE Küçük parmağın yüzük takılan yeri MENŞER Neşredilip dağıtılan yer MENŞUD Matlup, istenen şey MENŞUR (Neşr den) Neşrolunmuş Dağıtılmış Yayılmış Herkese ilân edilmiş * İşleri dağınık Perişan * Sultanın emri, mühürsüz mektubu, fermanı * Bayrak * Mat: Alt ve üst tabanları birbirine müsavi ve müvâzi (eşit ve paralel), kenarları da müsâvi ve müvâzi olup yüzleri birbirine benzeyen şekil Prizma MENŞUR-U MUKADDES Mukaddes ferman (Kelime-i şehadet kastedilmektedir) MENTEC Doğuracak vakit MENUAT Men´etmeler Yasaklar ME´NUB (Bak: İhcâc) MENUC Sütü diğer develerden sonra çekilen deve ME´NUF Burunda hastalığı olup koku alamayan MENUN (Menn den) Kesmek * Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır ME´NUS Alışılmış Alışık Ünsiyet edilmiş * Beğenilmiş Mergub ME´NUSE Ateş ME´NUSİYET Alışılmış olma Alışılma Ünsiyet edilmiş olma MEN´UŞ Hayır ile yâdedilen ölü * Yukarı kaldırılmış * Fakir olduktan sonra sevindirilmiş * Tabuta konulmuş MENUT Asılı, muallâk * Bağlı Mütevakkıf Merbut Vâbeste * Bir milletten olmayıp sonradan o millete dahil olmuş olan MEN´UT Medhedilmiş İyiliği, güzelliği söylenilmiş olan ME´NUT Hased olunmuş kişi, mahsud MENVÎ Kasdedilen * Niyet Maksad Meram MENVÎ-İ ZAMİR İçindeki niyet ve maksat MENY Meniyi dışarı getirmek * Takdir etmek * Okumak * Hükmetmek MENZAM (C: Menâzım) Çeşitli şeyleri bir yere dizmek MENZEHE Gezinti yeri MENZİL İnilen yer Konulacak yer * Yer Dünya Ev * Mesafe MENZİL-İ KAMER Koz: Ayın dünya etrafındaki mahreki Bu mahrekte aynı noktaya tekrar gelmek için geçen zaman MENZİL-İ KÜLLÎ Mahrekin en son noktasına kadar olan mesâfe MENZİLET Derece, pâye, rütbe, mertebe Yükseklik derecesi * Konak yeri, inecek yer Hane, ev MENZİLGÂH f Konak Yer Ev Bir müddet durulan yer MENZİLHANE f Konak yeri Hayvan değiştirilen yer MENZİLNİŞİN f Yerinde oturan MENZU´ (Nez den) Nez olunmuş, koparılmış MENZUF Susuzluktan dolayı dili kurumuş kimse * Kan kaybından dolayı dermansız ve güçsüz kalmış olan insan MENZUL (Nüzul den) Nüzüllü, inmeli MENZUR (Nezr den) Adanmış, nezrolunmuş, va´dedilmiş Adak olarak belirtilmiş MENZUT Haris kimse MER f Elli (Sayısı) Hamsin (50) MER´ (C: Müru´) Er, erkek * Güzel manzara ME´R Katı, şiddetli, şedid * Fesad MER´ Ot çok olmak MER´A Hayvanların otladığı yer Kır Mera Çayırlık Otlak MER´A Aynalar ME-RA f Beni Benim Bana MERA Boş yer * Otsuz yer MERA (C: Merâyâ) Sütü çok olan dişi deve MERAA Ucuzluk MER´ABE Ansızın olarak birdenbire korkutmak * Tenha ve korkunç yer MERABİ´ (Mürabba C) Mürabbalar, kareler * (Merba C) İlkbaharda oturulan evler MERABİH (Ribh den) Ticâretten elde edilen kazançlar MERACİ´ (Merci C) Rücu edilecek ve dönülecek yerler * Mürâcaat edilerek başvurulacak kimse veya yerler MERAD Boğaz * Talep mevzii, isteme yeri MERADET Kuvvetlilik, kavilik Salâbet MERAE Hazmetmek * Güzel manzara MERAFIK (Mirfak C) Dirsekler * Ev kilerleri * Mutfaklar MERAG Davar ağnanmak ve toprağa yuvarlanmak MERAH Yer Mekân * Sevinç * Rahat edilecek yer * Meşhur bir nahiv kitabının ismi MERAH (C: Merahân) Aşırı derecede sevinme MERAHİL (Merhale C) Menziller, merhaleler, konaklar, duraklar MERAHİL-İ BAÎDE Uzak konaklar Uzak menziller MERAHİLPEYMA f Seyyah, yolcu Seyahat eden kimse MERAHİM (Merhamet C) Acımalar, merhametler MERAHİM (Merhem C) Merhemler MERAÎ (Mir´at C) Aynalar, mir´atlar MERAÎ (Mer´a C) Otlaklar, çayırlıklar MERAK Bir şeyi öğrenmek istemek Çok şiddetli arzu Heves Düşkünlük * Dalgınlık Kara sevdâ * Kuruntu, telâş İç sıkıntısı İç darlığı( Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir L) MERAKÂVER f Merak verici Düşündürücü Meraklandırcı MERAK Etsuyu * Çorba MERAKIM (Mirkam C) Kalemler Yazma işinde kullanılan âletler MERAKÎ Vesvese ve kuruntu içinde bulunan kimse * (Mirkat C) Merdivenler, basamaklar MERAKİB (Merâkibe) (Araba, at, kayık, vapur gibi) binecek vasıtalar Merkebler MERAKİB-İ BAHRİYE Vapur, gemi, tekne, kayık vs gibi deniz nakil vâsıtaları MERAKİB-İ BERRİYE Araba, otomobil, kamyon, at vs gibi kara nakil vasıtaları MERAKİD (Merkad C) Merkadlar, kabirler, mezarlar MERAKİZ Merkezler Karargâhlar Karar yerleri MERAL (Aslı, marâl´dır) Ceylan, karaca, dişi geyik MERAM Maksad Niyet Arzu İstek İçten tasarlanan MERAMBAHŞ f Bir kimseye isteyip arzuladığı şeyi veren MERAMİ (Mermi C) Mermi atma yeri Mermiler * Nişan okları MERAMİR Çok etli, şişman kişi MERANET Yumuşaklık * Bir mâdenin çekiç vasıtası ile dövüldüğünde yayılması vasfı MERARE (C: Merâir) Öd kesesi MERARET Acılık Tatsızlık MERARET-İ ESARET Esirliğin acılığı MERASET şiddet MERASÎ (Mersiye C) Mersiyeler, ağıtlar MERASÎ (Mersâ C) Limanlar Gemilerin sığınıp barındıkları yerler MERASİD (Mersad C) Gözetleme yerleri, rasat yerleri MERASİM (Mersem C) Resmi merasimler Âdet hükmündeki gösterişler Resmi muameleler * Şiveler Âdetler MERAŞİD (Merşed C) Gaye ve maksada ulaştıran doğru yollar MERATİ´ (Merta C) Çayırlıklar, mer´alar, otlaklar MERATİB Mertebeler Basamaklar Kademeler Dereceler MERATİB-İ HAYAT Hayat mertebeleri(Birinci sual: Hz Hızır (AS) hayatta mıdır Hayatta ise niçin bazı mühim ulema hayatını kabul etmiyorlar Elcevap : Hayattadır, fakat merâtib-i hayat beş´tir O, ikinci mertebededir Bu sebepten bazı ulemâ, hayatında şüphe etmişlerBirinci Tabaka-i Hayat: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyeddirİkinci Tabaka-i Hayat : Hz Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir Yâni bir vakitte pekçok yerlerde bulunabilirler Bizim gibi beşeriyet levâzımatiyle daimi mukayyed değillerdir Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir Tevatür derecesinde ehl-i şuhud ve keşif olan evliyânın, Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve isbat eder Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, "Makam-ı Hızır" tâbir edilir O makama gelen bir veli, Hızırdan ders alır ve Hızır ile görüşür Fakat bâzan o makam sahibi yanlış olarak, ayn-ı Hızır telâkki olunurÜçüncü Tabaka-i Hayat : Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbederler Adeta beden-i misali letâfetinde ve cesed-i necmi nuraniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar Ahirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek meâlindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfriye ve inkâr-ı Uluhiyete karşı İsevilik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki isevilik şahs-ı mânevisi, Vahy-i Semâvi kılınciyle o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevisini öldürür; öyle de: Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevilik şahs-ı mânevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevisini temsil eden deccalı öldürür yâni inkâr-ı Uluhiyet fikrini öldürecekDördüncü Tabaka-i Hayat : Şüheda hayatıdır Nass-ı Kur´anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır Evet, şüheda, hayat-ı dünyevilerini tarik-ı hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak kemâl-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Alem-i Berzahta onlara ihsan eder Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar Berzahta aldıkları lezzet ve saâdet, şühedanın lezzetine yetişmez Nasıl ki iki adam bir rü´yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler Birisi rü´yada olduğunu bilir Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür Diğeri rü´yada olduğunu bilmiyor, hakiki lezzet ile hakiki saâdete mazhar olurİşte Alem-i Berzahtaki emvât ve şühedanın hayat-ı berzahiyyeden istifadeleri, öyle farklıdır Hadsiz vâkıatla ve rivâyatla şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sâbit ve kat´idir Hattâ Seyyidüşşüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahü Anh, mükerrer vâkıatla kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevi işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vâkıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve isbat edilmiş Hatta ben kendim Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra, üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rü´ya-yı sâdıkada, taht-el-Arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm O, beni ölmüş biliyormuş Benim için çok ağladığını söyledi Kendisini hayatta biliyor; fakat, Rus´un istilâsından çekindiği için, yer altında kendine güzel bir menzil yapmış İşte bu cüz´i rü´ya, bâzı şerait ve emârâtla, geçen hakikata, bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştirBeşinci Tabaka-i Hayat : Ehl-i kuburun hayat-ı ruhânileridir Evet mevt; tebdil-i mekândır, ıtlâk-ı ruhtur, vazifeden terhistir İdam ve adem ve fena değildir Hadsiz vâkıatla ervâh-ı evliyanın temessülleri ve ehl-i keşfe tezahürleri ve sâir ehl-i kuburun yakazaten ve menâmen bizlerle münasebetleri ve vâkıa mutabık olarak bizlere ihbaratları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvir ve isbat eder Zâten beka-i ruha dair "Yirmidokuzuncu Söz" bu tabaka-i hayatı delâil-i kat´iyye ile isbat etmiştir M) MERATİB-İ İLİM Bilmek mertebeleri (Bak: Dimağ) MERAVİH (Mirvaha C) Etrâfı açık ve rüzgârlı yerler Çöller, sahralar Ovalar MERAVİH (Mirvaha C) Yelpâzeler MERAYA Aynalar Mir´âtlar * Tıb: Hayvanın memeye süt gelen damarları MERAZİBE (Merzuban C) Serhat beylerbeyi MERBA´ (C: Merâbi´) (Rebi´ den) Yazlık Yazın oturulan mesken MERBA´-NİŞİN f Yazlıkta oturan MERBAA (MURABBAA) Dört bucaklı * Dört katlı MERBAT Davar bağlayacak yer Ahır, ağıl * Manastır * Tekke MERBU´ Köle, kul, memlük MERBU´ Orta boylu olan MERBUB Köle, kul MERBUT Bağlı Rabtedilmiş Mensub Ekli Ulaşmış, bitişmiş, bitişik MERBUTAN Merbut olarak Bağlanmış ve ekli olarak MERBUTÂT (Merbut C) Rabt olunup bağlanmış şeyler Ekli ve bağlı şeyler MERBUTİYYET Bağlılık Mensub oluş Mensubiyyet Eklilik MERC (Merec) Katıştırmak * Kararsızlık * Iztırab * Bozulmak * Boşa gitmek * Serbest bırakmak, salıvermek * Hayvanların salındığı otlak MERCAN Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde Bu madde boncuk gibi süs eşyası olarak kullanılır Mercanlar ancak 40 metre kadar derinlikte yaşayabilirler MERCANE Mercan tanesi (Bak: Mercan) MERCEFAN Leğen ve ibrik MERCİ´ Merkez Kaynak Baş vurulacak yer Müracaat edilecek yer Dönülecek yer Sığınılacak yer * Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse MERCİ´-İ KÜLL Bütün işler için müracaat edilen makam MERCİ´-İ RESMÎ Bir idare veya memurun bağlı bulunduğu üst makam MERCİ´-İ RÜ´YET Bir işin görülmesi için başvurulan yer MERCU Ümid edilen Ümid edilmiş Rica olunan MERCU´ Geri döndürülmüş olan MERCUH (Rüchân dan) Başkası ona tercih edilmiş olan * Fık: Mahkemede hasmından evvel müddeasını isbata salâhiyyetli olmayan şahıs Evvelâ hak iddiaya salâhiyetli olan râcih, ikinci derecede iddiaya sahib olan ise mercuh olur MERCUM(E) (Recm den) Recmolunmuş Taşlanmış, taşa tutulmuş MERD f Adam Kişi İnsan Erkek Sözünün eri MERD-İ GARİB Yabancı yerlere, gurbete düşmüş kişi MERD Misvak ağacının yemişi * Emmek * Silmek Mesh etmek MERDA Yaralılar Hastalar MERDA´ (C: Merâd) Ot bitmeyen kumlu yer MERDAN (Merd C) Merdler İnsanlar, erkekler, yiğitler MERDANE f Erkekçesine Merdcesine Er´e yakışır surette * Matbaada baskı, baskı makinelerinde ve ofset makinelerinde ise plâteye değerek mürekkeb vermek; ve toprağı bastırmak gibi çeşitli işlerde kullanılan silindir * Yufka açmağa yarıyan oklava * Erkek ayakkabısı MERDANEGÎ f Cesurluk, yiğitlik, merdlik, erkeklik MERDBAZ f Merd olmayan Nâmerd Sözünde durmayan Orospu MERDBEÇE f Yiğit oğlu yiğit Merd oğlu merd MERDEGA (C: Merâdıg) Boğaz ile göğüs arası MERDEKUŞ Merzencüş otu MERDÎ f Erlik, erkeklik * Merdlik, cesurluk, yiğitlik * İnsanlık, hamiyet MERDİVEN (Bak: Nerdbân) MERDİYE (Bak: Marziye) MERDUD Reddolunmuş Kabul edilmemiş Geri döndürülmüş Kovulmuş (Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduddur) MERDUD-ÜŞ ŞEHÂDET Şahitlikleri kabul edilmiyenler * Fâsık, yani devamlı günah işleyenler, yalan söyleyenler, müslümanları aldatan kimseler merdud-üş şehâdettir MERDUDİYET Merdudluk Kovulmuşluk, geri çevrilmişlik MERDÜM f İnsan Adam MERDÜM-İ ÇEŞM Gözbebeği MERDÜMAN (Merdüm C) f İnsanlar, kişiler, adamlar MERDÜM-AZAR f İnsanları inciten Halka eziyet veren MERDÜME f Gözbebeği MERDÜMEK f Küçük adam Bebek MERDÜMGİRİZ İnsanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen MERDÜMHAR f Yamyam * İnsan eti yiyen vahşi hayvan MERDÜMÎ f Adamlık, insanlık MERDÜMKÜŞ f Katil Adam öldüren İnsan katleden MERDÜMZAD f İnsan oğlu Beni Adem MER´E (Mer´et) Kadın Zen MEREB İnsan toplanan yerME´REBE $ (Me´ribe) : (C: Meârib) İhtiyaç * Ümitli bulunma Ümitvar olmak MEREC Kararsız ve mütehayyir olma * Mecburi olma MERED Kötülükte inad * Sakal belirmemek, sakal çıkmamak MEREDE (Mârid C) İnadçılar, muannidler, direnenler MEREHAN Sevinç, ferah, sürur * Zayıf olma * Fâsid olmak * Kurumak MEREK Köy evlerinin yanında ot, saman ve yaprak gibi şeylerin ve umumiyetle hayvan yiyeceklerinin muhafazasına mahsus kârgir veya kerpiçten yapılmış bina Samanlık MEREMMET Onarma, tamir * Üstünkörü tamir edip onarma MERERE (C: Merirât) Sert bükülmüş kıvrık ip * Arsa MERESE (C: Mires-Emrâs) İp MERFAK Yumuşak yer MERFU´ Yükseltilmiş Yüksekte Terfi ettirilmiş Ref´ olunmuş * Hükümsüz bırakılmış * Gr: Zamme ile harekelenmiş harf Yani: Harfin harekesi, ötre (mazmum) "u, ü, o, ö şeklinde" okunan harf MERFUÂT Bir yerde kullanılmak için kaldırılan eski eşya * Gr: Mazmum olan, zamme ile harekelenmiş kelimeler MERFUD İhsan edilmiş, armağan olarak verilmiş, bağışlanmış şey MERG f Ölüm, mevt MERG f Çayır * Sebze MERG Tükrük * Salya MERGAM (C: Merâgım) Girecek ve kaçacak yer MERGAME Kahretmek * Galip olmak MERG MERG f Umumi vebâ hastalığı MERG MERGÎ Hastalıktan dolayı umumi ölüm MERGUB(E) Rağbet edilmiş Beğenilmiş Çok kıymet verilen Çokları tarafından istenen MERGUL (Mergule) Kıvrılmış veya bükülmüş saç Kıvırcık saç * Ahenkli ses * Kuş sesi MERGZAR f Çayırlık, çimenli ve sulak yer Mer´a MERH Un yoğurmak * Deriye ve gövdeye yağ sürmek * Yağ ile oğmak * Bir yeşil ağaç MERH Fesâd MERHA Gözüne sürme çekmeyi âdet edinmeyen kadın MERHA (C: Merâhi) Değirmen yeri MERHABA Şâdlık, neşeli oluş * Genişlik, vüs´at * Müslümanlar arasında bir nevi selâmlaşma kelimesi olup, "rahat olunuz, serbest olun, hoş geldiniz" mânasında söylenir * Nazımda medholunan kimseye hitâb olarak kullanılır MERHALE (Rihlet den) Menzil Konak * İki konak arası mesafe * Bir günlük yol * Derece, kademe MERHALENİŞİN f Seyyah, yolcu, turist MERHAMET (Rahm den) Acımak, şefkat göstermek Korumak, iyilik etmek Biçârelere yardımda bulunmak Esirgemek MERHAMETBAHŞ f Merhamet eden Merhametli MERHAMETEN Acıyarak, merhamet ederek MERHAMETGÜSTER f Merhametli, merhamet edip acıyan MERHAMETPENAH f Merhametli MERHAMETPERVER f Merhametli, esirgeyici, acıyan MERHAMETPERVERÎ f Merhametlilik, esirgeyicilik MERHAMET PERVERANE f Acıma ve şefkat ile, esirgeyip acımak suretiyle MERHAMETŞİAR f Çok merhametli MERHAMETŞİARÎ f Merhametlilik, merhametli oluş MERHAZ (C: Merâhiz) Don yıkayacak yer * Abdest alacak yer MERHEB (C: Merahib) Kaçacak yer MERHEM Melhem Deriye, yaraya sürülen ilâç * Mc: Acıyı teskin eden şey * Kederi, derdi gideren MERHEMSÂ(Y) f Merhem süren Çare ve deva bulan MERHEMSÂZ f Çare bulan Merhemci, ilâç yapan MERHEMSÂZÎ f Çare buluculuk MERHESA (C: Merâhis) Mertebe, derece MERHUB Korkulan ve kendisinden kaçılan şey * Aslan MERHUM (Rahm den) Kendine rahmet edilmiş * Rahmete kavuşmuş Dünyanın sıkıcı ahvâlinden kurtulup rahmet-i İlâhiyeye kavuşmuş olan Dünya imtihanından kurtulup, vazifesini bitirmiş, paydosa kavuşmuş olan (Vefat etmiş müslüman hakkında söylenir) MERHUME Vefât etmiş, rahmete kavuşmuş kadın MERHUN (Rehin den) Rehin edilmiş olan Ödünç alınan bir şeyi teminata bağlamak için, onun yerine verilen herhangi bir şey * Belirli müddetle bir şeye bağlı olan * Edb: Mânası diğer beyit ile tamamlanan beyit MERHUZ Yıkanmış, gusül etmiş MER´Î (Mer´iyye) Riayet edilen, hükmü geçen Makbul sayılan, hürmet edilen MER´İYY-ÜL HÂTIR İtibarlı Sözü geçer MER´Î Görmeğe âid Görünür olan Gözle görülen Manzara MERİ´ (C: Emrâ-Emru) Otu çok olan yer * Ucuzluk olan yer MERİC Çalkantılı, dalgalı MERÎC Muzdarip, sıkıntılı * Çeşitli nesne, muhtelif Karışık, muhtelit MERÎD Katı, yoğun Güçlü, kuvvetli kimse * Süt içinde ıslatılıp yumuşatılan hurma * Baş kaldıran Sadece fesadlık çıkaran İnatçı Şerli Haddini aşmakta, azgınlıkta ve günahkârlıkta çok ileri gitmiş olan MERİDYEN (Bak: Hatt-ı nısf-un nehar) MERİH Koz: Güneş etrafında seyreden seyyarelerden dünyadan sonra güneşe en yakın olanı (Aslı: Merrih veya Mirrih okunur) * Mars MERİH Beyaz servi MERİK Usfur otu MERİN Hal, durum * Ahlâk MERİR (C: Merâyir) Uzun ve sağlam ip MERİRA (MARURE) Buğday arasında olan acı bir tohum MERİRE Azimet (Ruhsat´ın zıddıdır) MERİŞ Üzerinde kuş tüyü olan nesne MER´İYYAT (Mer´î C) Gözle görülen şeyler MER´İYYET Mer´î oluş Makbul olma Muteber olma Hükmü geçer olma MERK f (Bak: Merg) MERK Kokmuş deri * Derinin yününü yolmak * Kazımak * Nüfuz etmek, içine işlemek MERKAAN Ahmak kimse MERKAB Gözetleme yeri MERKAD Uyku yeri Yatacak yer * Mezar, kabir MERKAŞ Bir şeyin üstünde siyah ve beyaz noktalar olması MERKAT (Bak: Mirkat) MERKEB (Rekb den) Binilen vâsıta Binilen şey * Eşek MERKEL (C: Merâkil) Yol * Hayvan üstüne binen kimsenin iki tarafından ayağı dibindeki yer MERKEZ (Rekz den) Bir şeyin ortası Vasat Yol Durum, vaziyet Hal, suret * Şubeleri bulunan bir teşkilâtın idâre olunduğu ve emir veren yeri, makamı Bir şeyin en işlek yeri Teşkilât olan yerin en yüksek makamı * Geo: Dairenin orta noktası Çaplarının kesim noktası MERKEZ-İ ÂLEM Güneş, şems MERKEZ-İ ARZ Arzın merkezi Dünyanın merkezi, iç tarafı MERKEZ-İ DEVR Hareket eden bir cismin, etrafında devrettiği nokta MERKEZ-İ SIKLET Ağırlık merkezi MERKEZ-İ TEŞRİ´ Kanun yapma merkezi MERKEZÎ (Merkeziye) Merkeze mensub Merkezde bulunan Merkezle alâkalı MERKEZİYYET İşlek yerde, merkezde bulunmuş olmak * Bütün işlerin bir yerden idare edilir olması, merkezleştirilmesi MERKU´ Eski, yırtılmış elbise MERKUB (Rükub dan) Üzerine binilmiş, bindirilmiş * Üzerine binilen hayvan veya nakil vasıtası MERKUM (Rakam dan) Yazılmış Adı geçmiş Rakamla söylenmiş Sayılmış * Basit ve âdi insan (Bak: Mezbur) MERKUM Cem´olmuş, toplanmış, birikmiş MERKUN Büyük havuz MERKUZ (Rekz den) Dikilmiş Saplanmış Batırılmış Sâbit kılınmış MERKUZİYET Dikilme, saplanma MERKUZ Tahrik olunmuş, harekete getirilmiş * Ayakla tepilmiş MERMA(T) Etli, şişman kadın MERMAHUR Bir cins güzel koku MERMAK Yaramaz nesne MERMARE (MERMURE) Yumuşak vücutlu kadın MERMAZ (C: Merâmız) Harâretinden, üzerindeki yanacak gibi olan kumluk yer MERMERÎS Zahmet, meşakkat MERMİ (Remiy den) Atılmış * Ateşli silâhlar içine konan kurşun, gülle Fişek MERMİYAT (Mermi C) Atılmış şeyler * Ateşli silâhlarda atılan tâneler, mermiler MERMUK Mahfuz, hıfzolunmuş MERMUZ (Remz den) Açıktan belirtilmeyip, işaret ve remz ile anlatılan İmâ edilmiş olan MERMUZAT (Mermuz C) İşaret ve remz ile anlatılan şeyler MERMUZE (C: Mermuzât) İşaretle anlatılmış Remzolunmuş Açıktan değil de işaretle anlatılmış şeyler (Bak: Mermuz) MERN (C: Emrân) Kürek MERNEA Ucuzluk MERNUSA Mübârek MERR Geçmek Mürur etmek * İp * Bel dedikleri âlet * Demir külünk MERRAT Kerrât Kerreler Birçok def´alar MERRE Bir hareketin bir defa olduğunu bildiren fiil Def´a Kerre MERRE-İ VÂHİDE Bir defa Bir kere MERRETEN BA´DE UHR Diğerinden sonra, tekrar MERS Ekmeği suyla ıslatmak MERSA (C: Merâsi) Liman Gemilerin demir atıp barındığı yer MERSA-YI KOSTANTİNİYYE İstanbul limanı MERSAD Rasad yeri Gözetleme yeri (Bak: Mirsâd) MERSED Arslan, esed MERSEN Burun MERSİN (MERSİNÎ) Mersin ağacı MERSİYE Birisinin ölümü hakkında yazılan, teessürü anlatan manzume MERSİYEHÂN f Ağıt okuyan Mersiye söyliyen MERSİYEKÂR f Ağıtçı Ağıt ve mersiye okuyan MERSUD Rasad olunmuş, ölçülüp biçilmiş, hesab edilmiş MERSUD Birbiri üstüne yığılmış kumaş MERSUM (Resm den) Yazılmış, çizilmiş Alâmetli, işaretli * An´ane, gelenek, örf ü âdât * Adı ve bahsi geçmiş Bahsedilmiş MERSUS Sağlam yapı Birbirine kenetlenmiş, kurşun veya lehim ile birbirine bağlanmış sağlam yapı MERŞ (MARŞ) (C: Müruş) Tırnak ucuyla deriyi yırtmak * Yağmur suyunun durmayıp üzerinden çabuk geçtiği yer * İncitici söz MERŞA´ Her hayvanın yavuzu ve yırtıcısı * Otu çok olan yer MERŞE Yuvarlak cisim MERŞUŞ Saçılmış, dağılmış MERŞED Hakiki maksada ulaştıran doğru yol MERT f Çevik, zinde, hareketli MERTA´ Otlak, çayır, mer´a, çimen MERTA Sür´atle yelmek Seğirtmek MERTEBA´ Dağ üstünde olan yüksek yer MERTEBE Derece Basamak Rütbe Pâye MERTEBE-İ ÂLİYE Yüksek derece, âli mertebe MERTEBE-İ BÂL Üst derece MERTEBE-İ KUSV En son derece MERTUB (Ratb dan) Rütubetli, ıslak, nemli, yaş MERTUM Kırılmış, parça parça olmuş, ufalanmış MERTUM Zor bir işi yapmağa memur edilmiş olan MERTUS Bir fesleğen çeşidi MER´UB (Ru´b dan) Ürkmüş, korkmuş MER´UBEN Ürkerek, korkarak, korku ile MERUE Hazmetmek ME´RUŞ Yer Arz Yeryüzü ME´RUZA Ağaç kurdunun yediği ağaç MERV Bir cins güzel koku MERVAHA (C: Merâvih) Ova, çöl Her tarafından rüzgâr esen yer MERVE Mekke-i Mükerreme´de bir tepenin adı olup hacılar, Merve ile Safâ arasında yedi def´a gidip gelirler Bu, haccın rükünlerindendir Bu gidip gelmeye "sa´y" denir MERVEB (C: Merâvib) Yoğurt koydukları kap, yoğurt kabı MERVEHA (C: Merâvih) Ova, sahrâ MERVÎ Rivâyet edilen Anlatılan Nakledilen MERVİYAT (Mervi C) Rivayet olunmuş şeyler Kulaktan kulağa söylenerek gelmiş olan sözler MERY Sağılır davarın memesini meshedip sağmak MERYEM İsâ Aleyhisselâmın annesinin adı (Süryânicede hâdim mânasınadır) (Bak: Zekeriyya) MERYEM SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 19 Suresidir MERZ f Toprak, yer * Sınır, hudut MERZ Parmak ucuyla çimdiklemek ve tırmalamak MERZA (Mariz C) Hastalıklar, illetler Hastalar MERZA´ Meme MERZAGA Bataklık, çamur MERZAT Rıza, hoşnutluk Râzı olma, kabul etme MERZBAN f Sınır muhafızı, hudut muhafızı Sınır beyi, vâli MERZBUM f Hududu belli olan memleket MERZE Hamur parçası MERZEGAN f Cehennem * Mangal * Kabristan, mezarlık MERZENCUŞ Bir ot cinsi MERZGUN f Tenâsül organı MERZÎ (Bak: Marzi) MERZİH Şiddetli ses MERZUBAN (C: Merazibe) Mecusiler reisi MERZUF Ateş ile kızmış taş üzerinde pişirdikleri et MERZUK Rızıklanmış, ihtiyaçları verilmiş * Bahtiyar Saadetli, mutlu MERZUKİYYET Rızıklanış Bütün mahlukatın rızkını bulması hali MERZUL Rezil ve kepaze edilmiş MERZUZ Dövülmüş * Parçalanmış MERZÜBUM f İklim MERZVAN f Hudut muhafızı, sınır beyi |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi ME´S İnsanların arasını bozmak, araya fesad sokmak MESA Akşam Akşam vakti Akşam olmak * Gamlı olmak * Öğleden güneş batıncaya kadarki vakit MESA´ Kuyumcu eşyası MES´A (C Mesâi) "Sa´y: Çalışma" manasına mimli masdar MES´A Çirkin yürümek MESAB Rücu edecek, geri dönecek yer Kuyu ağzında su çeken kimsenin durduğu yer * Havuz ortası * Suyun biriktiği yer MESABE Derece Menzile Rütbe * Sevab yeri * Merci, melce´ MESABİH (Misbah C) Lâmbalar Fenerler Siraclar MESACİD Mescidler Namazgâhlar Küçük namaz yerleri MES´AD Merdiven İp merdiven MES´ADET Bahtiyarlık Saadete sebeb olacak haslet İyilik MESAET Fena ve kötü bir iş yapma Fenalık etme MESAFAT (Mesâfe C) Mesafeler Uzaklıklar MESÂFÂT-I BAİDE Uzak mesafeler MESAFE Uzaklık Uzunluk * Ara * Bir nevi uzaklık ölçme usulü MESAFF (Saff dan) (C: Mesâff) Sıra sıra dizilme yeri MESAFİR (Mesfer C) Bir şeyin görülen tarafları MESAG Açlık * Geçmesi kolay olan * İtibar, değer * İzin Müsaade Ruhsat, cevaz MESAG-İ KANUNÎ Kanunen izin ve ruhsat verilmiş MESAG-İ ŞER´Î Şeriatın verdiği izin MESAH (MÜSUHA) Yemeğin tatsız ve tuzsuz olması MESAHA Genişlik * Genişlik ölçme MESAHİF Sahifeler Kitap sahifeleri * Kur´anlar Mushaflar MESAİ Çalışma Çalışmalar * İş zamanı MESAİ-İ CEMİLE Güzel çalışmalar MESAİB Musibetler * Güçlükler MESAİB-İ DÜNYEVİYE Dünya musibetleri ve güçlükleri MESAİB Felâketler Uğursuzluklar Suubetler Güçlükler MESAİD (Mas´ad C) Yukarı çıkacak yerler MESAİD (Mas´ad C) (Sayd dan) Av yerleri MESAİD (Mesâdet C) Saâdet ve mutluluğa sebep olan hâl ve ahlâklar MESAİL Mes´eleler MESAİL-İ AMÎKA Derin mevzular Derin mes´eleler MESAİL-İ DİNİYE Dinî mes´eleler MESAİL-İ HİLAFİYE İhtilaf mevzuu olan mes´eleler MESAİL-İ HUKUKİYE Hukuk meseleleri MESAİL-İ İMANİYE İmanî mes´eleler MESAİL-İ ŞETTA Dağınık mes´eleler, maddeler MESAİR (Mis´ar C) Ateşi karıştırmağa yarıyan demirler MESAJ Fr Sözle veya yazı ile gönderilen haber * Bir devlet adamının veya makam sahibi şahsiyetin, diğer bir şahsiyete veya cemaate gönderdiği yazılı haber MESAK Bir şey ileri sürmek * Sevk edilecek yer MESAK-I KELÂM Kelâmın sevk edildiği yer, maksad MESAKIB (Miskab C) Delme âletleri, matkablar MESAKIL (Mıskal C) Cilâlayan veya parlatan âletler MESAKIT (Maskat ve Maskıt C) Bir şeyin düştüğü yerler * İnsanın doğduğu yerler MESAKÎL (Miskal C) Miskaller, 1,43 dirhemlik ağırlık ölçüleri MESAKİN Meskenler Oturacak yerler MESAKÎN (Miskin C) Ziyadesiyle fakir olanlar Miskinler Uyuşuklar Zavallı, fakir kimseler * Oturanlar MES´AL Boğazda öksürecek yer MESA´LEBE Tilkisi çok olan yer MESALİB Eksiklikler Ayıplar Kusurlar MESALİH (Maslahat C) Maslahatlar İşler MESALİH-İ MÜRSELE (Bak: Maslahat-ı mürsele) MESALİK (Meslek C) Meslekler Tutulan yollar Süluk edilen yollar MESALL Kabından çıkmış nesne MESAM (Mesâmet) Duracak yer MESAMAT (Bak: Mesammât) MESAMİ´ (Misma´ C) Kulaklar * İşitme âletleri MESAMİR (Mismar C) Mıhlar, çiviler MESAMM (Mesemm C) İnsan veya hayvan cildi üzerindeki teneffüse yarayan küçük delikler, gözenekler MESAMM-ÜL CİLD Tıb: Cilt üzerindeki küçük delikler MESAMMÂT (Mesâmm C) Mesammlar Delikler, gözenekler MESANE Sidik torbası Sidik kavuğu MESANÎ (Mesnâ C) Bir şeyin tekrarı İki Çift Mükerrer MESANİD (Mesned C) Mesnedler Dereceler Rütbe ve mevkiler MESANİD-İ ÂLİYE Yüksek rütbeler, âli mevkiler ME´SAR (C: Meâsır) Hapsetmek * Hapsedecek yer MESARİB (Mesrebe C) Otlaklar, çayırlar, mer´alar * Karından göğüse kadar olan yerde biten kıllar MESARİH (Mesrah C) Çayırlar, otlaklar, mer´alar MESARR (Meserret C) Sevinçler, meserretler Sürurlar Zevkler MESAS Esas, asıl, kök MESATIR (Mistar C) Cetveller, mistarlar Çizgi çizme için kullanılan âletler MESAVİ (Mesvâ C) Meskenler Haneler Evler MESAVİ (Su´ C) Kötü haller Fenalıklar Seyyieler (Mehâsinin zıddı) MESAVİ-İ MEDENİYYET Medeniyyetin fenalıkları, kötülükleri (İsraf ve sefahet gibi) MESAVİK Misvaklar MESBAA Yırtıcı ve vahşi hayvanların çok olduğu yer MESBAH Doğacak yer ve zaman Tulu´ edecek yer Tulu´ edecek vakit MESBE´ Şarabı satın almak * Dağ içinde olan yol MESBERE Kadının veled getirdiği yer * Devenin yavruladığı yer MESBUK Geçmiş * Sebkedilmiş Arkada bırakılmış Başkasından geri kalmış * İlmihalde: Evvelce imamla namaza durmamış olup, sonradan imama uyan MESBUK-UL EMSÂL Benzerleri ve emsali önceleri de görülmüş ve geçmiş MESBUK-ÜL HİDME Hizmet ve emeği geçmiş MESBUK-ÜZ ZİKR Adı ve zikri geçmiş, bahsedilmiş MESBUK (Sebk den) Kalıba dökülmüş MESBUT Meyyit, ölü * Deli, aklı gitmiş MESCEN Cezaevi, zindan, hapishâne MESCİD Secde edilen yer Namazgâh Cami yerine kullanılan namaz yeri MESCİD-İ AKSÂ Kudüs´te çok eskiden gelen peygamberlerin (AS) yaptırdıkları mâbed MESCİD-İ HARAM Mekke-i Mükerreme´de ve içinde Kâbe´nin bulunduğu en büyük, mukaddes ibadet yeri (Bak: Kâbe) MESCUD Secde edilmiş Kendisine secde edilmiş olan Allah (CC) MESCUM Saçılmış, dökülmüş MESCUN Hapsedilmiş MESCUR Sulu süt * Dizilmiş salkım olmuş inci * Yanmış * Kızdırılmış * Doldurulmuş Taşkın su * Alevli ateş, kızgın fırın * Deniz * Boş * Muhtelit * Mc: Firavun´un battığı deniz MESD İp bükmek MESDUD Seddedilmiş Kapatılmış Hududlanmış MESDUL Salıverilmiş, serbest bırakılmış MESED Hurma lifi * Liften yapılan ip * Deve kılından ve yününden yapılan urgan * Yemen diyarında biten bir ağacın adı * Bağ ME´SEDE Arslanlı yer MESEKE (C: Misek) Fil kemiğinden veya deniz boğası kemiğinden yapılan bilezik MESEL Bir umumi kaideye delâlet eden meşhur söz Ata sözü İbretli ve küçük hikâye * Dokunaklı ve mânalı söz * Benzer Misil * Delil Hüccet MESEL-UL A´LÂ En kıymetli, en güzel misal En güzel ta´rif ve söz MESEL Suyun aktığı yer MESELA Misal olarak, söz gelişi, şunun gibi, örnek tarzında MES´ELE Düşünülecek iş ve husus Halledilmesi lâzım iş Ehemmiyetli iş * Savaş, muharebe, ceng, harp MES´ELE-İ HİLÂFİYE Hakkında ihtilaf bulunan mes´ele (Bak: Hilâf) MESELE Gölgelik MESELEN Misâl ve örnek olarak Söz gelişi Meselâ ME´SEM (Me´seme) Günah Kabahat, suç MESEMM (C: Mesâmm) Tıb: Cild üzerindeki küçük delik Gözenek MESEMME (C: Mesâmm-Mesâmmât) Ciltteki ufak delik Gözenek MESEN Kişinin bevlini tutmaya âciz olması Bir kimsenin, idrarını tutamaması MESER f Soğuk, berd * Buz ME´SERE (Meâsir) Eskiden kalma güzel eser * Cömertlik * Güzel hareket ve fiil MESERRAT (Meserret C) Meserretler, sevinçler, sürurlar MESERRET Sevinç şenlik Sürur MESERRETÂVER f Sevinç ve meserret getiren Sürurlandıran Sevindiren Sevindirici MESERRETEFZÂ f Meserret Sevinç ve süruru arttıran MESERRETENGİZ f Sevindiren Meserret meydana getiren MESFİYY Üç kez karısı ölmüş adam (Üç kez kocası ölmüş kadına "mesfiye" derler) MESFU´ Nazar değmiş MESFUH Dökülüp akıtılmış olan * Dağ eteği MESFUK (Sefk den) Sefkedilmiş Dökülüp akıtılmış olan MESFUR Yazılmış, adı geçmiş (Bu tabir, eskiden daha ziyade hakaret görmesi icabeden aşağılık kimseler hakkında kullanılırdı) MESGABE Açlık Meşakkat ve yorgunluk içinde açlık MESGUR Dişi düşmüş kimse MESH El sürme * Silme * Abdest alırken başı ıslâk temiz el ile sığamak * Taramak MESH Bir şeyin suretini çirkin ve kötü hale çevirmek * Hayvanı kovarak koşturup onu sıkıştırmakla yormak, bitâb hale getirmek MESHA´ İnişi ve yokuşu olmayan düz yer Düzlük * Ufak taşlı, otsuz düz yer * Yürüdüğünde iki uyluğu birbirine sürüşen zayıf kadın * Uylukları ince ve zayıf olan kadın MESHARA (C: Mesâhir) Maskara MESHEK Yel gidecek yer MESHELE Yumuşak yer * Alçak yer MESHUF Susamış Suya kanamamış MESHUK (Sahk dan) Döğülerek toz haline getirilmiş MESHUN Isıtılmış MESHUR Büyülenmiş, kendine sihir yapılmış * Büyülü gibi tutkun MESHUT Beğenilmeyen iş MESİH Bir şey üzerined eli yürütmek, bir şeyden ondaki eseri gidermek demektir * İsa Aleyhisselâm´ın bir ismidir Elini sürdüğü, meshettiği hastaların iyileşmesinden kinâye olarak "İsa Mesih" denmiştir(Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâm´a Mesih nâmı verildiği gibi her iki deccala dahi Mesih nâmı verilmiş ve bütün rivâyetlerde Min-fitneti mesihid-deccal, min-fitneti-mesihid-deccal denilmiş Bunun hikmeti ve te´vili nedir Elcevab: Allahu a´lem bunun hikmeti şudur ki: Nasıl ki emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, Şeriat-ı Museviye´de bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarap gibi bazı müştehiyatı helâl etmiş Aynen öyle de; büyük deccal şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve "Ye´cüc ve Me´cüc"e zemin hazır eder Ve İslâm deccalı olan Süfyan dahi, Şeriat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm´ın ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddi ve mânevi râbıtalarını bozarak serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesât-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebri bir serbestiyet ve ayn-i istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz Ş) MESİH-ÜD DECCAL Deccal´a da bu isim verilmesinin bir sırrı şudur ki: Bir gözü silik, yani kör ve ayıplı olmasındandır Sadece bu dünyayı görüp, âhireti görecek gözünün kör olmasındandır * Mesih, uğursuzluğundan nâşi Deccal´ın lâkabıdır Nakşı silinmiş para, çok gezen adam, çok cima´ eden kimse, yalancı, kezzab ve bir tarafında gözü silik olan adama denir (LR)Hak Dini Kur´an Dili, Cilt: 5, sh: 4172´de şu tafsilât vardır: (Yalancı bir Mesih demektir Vârid olan hadis-i şeriflerde; Deccal; bir yalancı ve halkı aldatmakta meharetli bir sahtekârdır ki, kâfirliği sahtekârlığı yüzünden belli olduğu hâlde bir takım harikalar göstererek uluhiyyet da´vâ eder Deccalın bu suretle yalancı bir Mesih olması, onun hıristiyanlık taklidi altında zuhur edeceğini anlatır) (Bak: Deccal) MESİH Yağ sürülmüş MESİH Mesh olunmuş Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş * Şuurunu kaybedecek hale gelen Sarhoş ve şuursuz * Acibe Garibe * Güzelliği olmayan * Tuzsuz ve tatsız yemek MESİHA (C: Mesâyih) Gümüş parçası * İyi ve yeni yay MESİHÎ (Mesihiyye) Hristiyan Hristiyanlığa âit Hz İsâ Aleyhisselâma âit ve ona müteallik MESİHİYYUN Hristiyanlar MESİK Pinti, hasis, cimri MESİL Benzer Misil Gibi Şibih Eş Nazir MESİL Su yatağı Suyun akacak olduğu yer, boru MESİR Seyretmek * Yol yol alacalı elbise MESİRE Seyredilecek, gezilecek yer Tenezzüh ve gezme yeri * Seyir MESİREGÂH f Seyir yeri Seyrangâh MESİS Cimâ etmek * Yapışmak MESİT Küçük sel MESK (C: Müsuk) Deri MESKAB Yakın olacak yer MESKAT Doğum yeri * Düşecek yer MESKAT-I RE´S Bir kimsenin doğduğu yer MESKAT (C: Mesâk-Mesâki) Su maslağı MESKEN Ev Sâkin olunacak yer Hâne MESKENE Tevazu etmek, alçakgönüllülük göstermek MESKENET Miskinlik Tembellik Uyuşukluk Bitkinlik Beceriksizlik Fakirlik Yoksulluk MESKENET-FİKEN f Miskinliği gideren MESKENİYET Mesken oluş Sâkin olup durulacak yer olmak MESKIT Düşecek yer MESKUB Delikli Delinmiş MESKUB Kalıba dökülmüş Akıtılmış MESKUK (Meskuke) Sikkeli Damgası vurulmuş * Para hâline konulmuş MESKUKAT (Meskuk C) Sikke hâline getirilmiş mâdeni paralar Akçeler MESKUM Hasta ve yoksul kimse MESKUN İçinde oturanları olan yer İnsan bulunan şenlenmiş yer MESKUR Sarhoş olan MESKUT Söylenmemiş Sükut edilmiş Hakkında bir şey söylenmemiş MESL (C: Mislân) Yer yarığı MESLAH Mezbaha Davar kesilen yer MESLAH (C: Mesâlih) Tulu decek yer, doğacak yer * Bir şey gözetecek yüksek yer MESLAHA Sınır kalesi Derbent MESLEB Zorla birşey alınan yer Zorla alma yeri MESLEBE (C: Mesâlib) Eksik, kusur, noksanlık, ayıp MESLEC Karlık MESLEK Yol Usul Gidiş * San´at Geçim için tutulan yol * Sistem * Mezheb Mâneviyatta tutulan yol(Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var Fakat "yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur $ sırrınca insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez M) MESLEK-İ MÜTEASSİFE Sapık meslek MESLEKÎ (Meslekiyye) Meslekle alâkalı Mesleğe ait MESLES (C: Mesâlis) Üçer üçer olmak * Üç kıllı tanbur MESLU´ Vücudunda ur bulunan kimse MESLUB Selbedilmiş Soyulmuş Alınmış Giderilmiş MESLUB-ÜL AKL Aklı alınmış Deli MESLUB-ÜŞ ŞUUR Anlayışsız, idraksiz, şuursuz MESLUC Yutulmuş, bel´olunmuş MESLUFE Düzelmiş yer * Kabuksuz arpa ve buğday MESLUH Derisi yüzülmüş Teslih edilmiş MESLUK Kaynamış MESLUL Çekilmiş Kınından çıkmış kılınç * Din uğruna kendini fedâ eden kahraman * Tıb: Verem MESLUS Deli, divane MESLUS Üç kat olan nesne * Üçte biri alınmış MESLUT Mağlub Yenilmiş * Zayıf, cılız, arık MESLUT Kemiği üzerinden eti sıyrılmış * Tıraş edilmiş Yontulmuş MESMEL Sığınacak yer MESMESE Karıştırmak MESMESE (MİSMÂS) Karışık ve mültebis olmak MESMU´ Dinlenilen İşitilen * Duyulmuş İşitilmiş MESMUA Duyulmuş Kulakla dinlenmiş olan MESMUÂT İşitilenler Duyulanlar MESMUD Fukarânın çok istemesinden vere vere hiç birşeyi kalmayan kimse MESMUM Zehirlenmiş Ağu katılmış Zehirli MESMUMEN Zehirli olarak Zehirlenmiş olarak MESMUR Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam MESMUS Zehirli MESNA İkişer ikişer * Derenin büklüm ve boğaz yeri * Çalgının ikinci teli MESNA Bevlini tutmaya kadir olmayan kadın (Müz: Emsen) MESNED Dayanacak yer, nokta * Mertebe Makam * Destek MESNED-İ MEŞİHAT Şeyhül-islâmlık mertebe ve mevkii MESNEDNİŞİN f Bir mesned veya makamda bulunan MESNEVÎ İkilik manzume Her beyti ayrı kafiyeli olan manzume MESNEVÎ-İ NURİYE Aslı Arapça olup, sonradan tercemesi de yapılmış olan Risale-i Nur Külliyatı´ndan bir eserdir MESNEVÎ-İ ŞERİF Mevlâna Celaleddin-i Rumî´nin meşhur farsça olan eserinin ismi (Bak: Mevlâna Celaleddin-i Rumî) MESNEVİYYAT (Mesnevî C) Mesnevi tarzında yazılmış olan eserler MESNUN Sünnet olan Sünnet olmuş olan * Âdet edilen şey * Bilenmiş bıçak * Üzerinden ömürler geçmiş olan * Şekillendirilmiş * Kalıba dökülmüş * Kokusu değişmiş MESRA Gece vakti yola çıkma MESRA(T) Çok olmak Çok olacak yer MESRAH (C: Mesârih) Çayırlık, otlak, mer´a MESRAT Adet çokluğu MESREBE (C: Mesârib) Deve ve koyun sürülerinin çayırlık, mer´a, otlakları * Vücudda karından göğüse kadar olan kıllı yer MESRECE Gece kandili konulan şişe MESRUBE Uzun saç * Saç kesecek âlet MESRUD f Sihir, efsun, büyü MESRUD (Serd den) Söylenmiş, bilidirilmiş, mezkur Serdolunmuş MESRUDAT (Mesrud C) Söylenenler Bildirilmiş olan şeyler MESRUDE Ulaştırmak * Zırh halkalarının birbirine girmesi MESRUE Çekirgenin yumurtasını döktüğü yer MESRUK Çalınmış, sirkat edilmiş olan MESRUR Sevinçli Sürurlu Meserretli Merâmına ermiş MESRURİYET Sevinçlik Sürur içinde oluş Dileğine ermiş olanın hâli MESS Yapışmak, değmek, dokunmak * Meydana gelmek MESS-İ HÂCET Lüzum görülme, iktiza etme, gerekme MESSAH Ölçü âletleriyle arazi ölçen Mühendis * (Mesh den) Uğuşturan, mesheden Masaj yapan Dellâk MEST Adamın elini deve karnında yavrunun yattığı yere sokması * Bağırsak içinde iken sıvayıp çıkarmak MEST Ayakkabı * Sarhoş Aklı başında olmayan Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır MEST-İ ELEST Elest meclisinde hitab-ı İlahî ile mest olan MEST-İ HARAB Çok sarhoş olmuş kimse MEST-İ MÜDAM Her zaman, devamlı sarhoş MEST-İ SERŞAR Haddinden fazla sarhoş, çok sarhoş MEST-İ TEMAŞA Seyretme sarhoşu Bakıp seyretmekten sarhoş gibi olan MESTAN (Mest C) f Sarhoşlar MESTANE Sarhoşcasına Sarhoş bir kimseye yakışır surette MESTÎ f Sarhoşluk MESTÎ-ÂVER f Bayıltıcı, sarhoş edici MESTÎ-BAHŞ f Sarhoşluk veren, sarhoş edici Bayıltıcı MESTUR Örtülmüş Setredilmiş Gizlenmiş (Bak: Tesettür) MESTUR Satırlanmış Çizilmiş Yazılmış MESTURE Örtülü kadın İslâmiyetin emrettiği şekilde örtülmesi farz olan yerlerini örtmüş olan kadın (Bak: Tesettür) * Gizli tutulan resmi işlerde harcanmak için hükümetin emrine verilen para (Buna tahsisat-ı mesture de denir) MESUBAT (Mesube C) İyiliğe karşı Allah (CC) tarafından verilen mükâfatlar MESUBE (C: Mesubât) İyiliğe karşı Cenab-ı Hakk´ın vereceği mükâfat MESUBE (MUSİBE) (C: Mesâyib) Belâ, zahmet * Mekruh emir MES´UD Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar Mutlu MES´UDANE f İman ehline, bahtiyar olana yakışır halde Saadetlice Cenab-ı Hakk´ın emrine, rızasına uygun şekilde Sevinçli ve ferahlıkla MES´UDİYET Mes´udluk, kutluluk, bahtiyarlık MESUK (Sevk den) Sevkolunan İleri sürülen, yollanan Gönderilen MESUK-U LEHU-L-KELÂM Kelâmın söyleniş gayesi, garazı ve maksadı MESUK-UN LEH Bir mânaya sevk olan, mânaya göre söylenen söz Asıl mevzu (siyaka doğru) ve maksad için söylenen söz MES´UL Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan Mes´uliyetli Bir işin idâresi kendisine âit olan * Ceza verilmiş olan MESULAT Azab, ukubet Cezâ çekme MESULE (C: Mesulât) Azap vermek, eziyet etmek * Hayvanı oka nişan edip atmak yahut diri iken bir tarafını kesmek MES´ULİYET Mes´ul olma hâli Yaptığı iş ve hareketten hesap vermeğe mecbur oluş ME´SUM Günahlı, suçlu, maznun ME´SUR Esir edilmiş * Hürriyeti alınmış olan ME´SUR(E) Ecdaddan rivayet edilen * Meşhur * İtibarlı Beğenilmiş olan * Rivayet yolu ile öğretilmiş meşhur ve mühim haberler * Bir kılınç ismi MESUS Yavan su * Panzehir taşı MESÜNN (Mesünniyyet) Yaşlı olmak (Bak: Müsinn) MESV Mürr dedikleri acı yemen zamkı MESVA (Mesâvi den) Mesken, hane, ev, me´va Yurt MESVERE (C: Mesâvir) Minder MEŞ´ Kesbetmek, kazanmak * Toplamak, cem´etmek Davar sağmak MEŞA Havuç MEŞA´ Duyulan, intişar eden, açıklanan, yayılan Etrafa yayılmış olan * Bölünmeyip ortaklaşa kalmış olan Müşterek olan MEŞA´ Evlad çokluğu MEŞ´AB Yol, tarik MEŞACİR (Meşcer ve Meşcere ve Meşcire C) Koruluklar, ağaçlık yerler MEŞAD Mukavemet ve galebe yeri MEŞAET Taleb etme, isteme, dileme, arzulama MEŞAGİL Meşguliyetler İşler Meşgaleler MEŞAGİL-İ DÜNYEVİYE Dünyâ meşgaleleri MEŞAGİL-İ KESÎRE Aşırı meşguliyetler MEŞAGİL-İ UHREVİYE Ahirete ait çalışmalar Din için yapılan çalışmalar MEŞAHAT (Bak: Müşahha) MEŞAHİD Meşhedler Şehidlikler * İnsanların toplanacağı yerler MEŞAHİR Meşherler Teşhir olunan yerler MEŞAHÎR Meşhurlar Çok kimselerce tanınanlar MEŞAHİR-İ ÜDEBÂ Meşhur edibler MEŞAÎ Meşşaiyyundan olan kimse (Bak: Meşşaiyyun) MEŞAİL (Meş´al ve Meş´ale C) Meşaleler MEŞAİM (Meşime C) Dölyatakları, ana rahimleri MEŞAÎM (Meş´um C) Uğursuz olan şeyler Meş´um şeyler MEŞAİN (Şeyn C) Kabahatler, ayıp ve lekeler MEŞAİR (Meş´ar C) Beş duygu, his Hasseler * Akıl ve vahiy * Hacı olmadan evvel durulması lâzım gelen mühim makamlar MEŞAİYYUN (Bak: Meşşâiyyun) MEŞAKİ (Mişkât C) İçerisine lâmba, kandil gibi şeyler koymak üzere duvarda yapılan küçük hücreler, oyuklar MEŞÂKK Eziyetler Sıkıntılar Meşakkatler Mihnetler MEŞÂKK-I HAYAT Hayatın meşakkat, zahmet ve sıkıntıları MEŞÂKKA Muhalefet ve adâvet etmek Karşı gelip düşmanlık yapmak MEŞAKKAT Zahmet Sıkıntı Güçlük Zorluk (Bak: Himmet) MEŞ´ALE Aydınlatıcı âlet Lâmba, kandil Ucunda ateş yanan değnek MEŞ´ALE-İ DİL Gönül meş´alesi MEŞ´ALKEŞ f Meş´aleci MEŞAMM (şemm den) Koku alacak yer Burun Geniz MEŞ´AR (C: Meşâır) Bilecek yerHasse Duygu * Hacıların ziyaret ettikleri yerler MEŞ´AR-ÜL HARAM Hac zamanında ziyaret edilecek muayyen yer Cebel-i Kuzah, Müzdelife´de bir yerin ismi MEŞARE Bostan Tarla * Çiftçiler arasında meşhur olan tahta yer MEŞARIK Güneşin doğduğu taraflar Şark tarafları MEŞARİ´ Caddeler Doğru ve açık yollar * Su akan oluklar MEŞARİB Meşrebler Mizaclar Tabiatlar Huylar * Fehimler Anlayışlar Ahlâklar * Su içecek şeyler Maşrabalar * Köşkler MEŞARİT (Mişrat C) Keskin bıçaklar Ameliyatta kullanılan keskin hekim bıçakları MEŞAŞ Beyaz servi MEŞATÎ (Meştâ C) Kışlıklar Kış mevsiminde barınılacak yerler MEŞAVÎZ (Mişvâz C) Sarıklar MEŞAYİH Şeyhler Pirler İhtiyarlar MEŞBU´ Tok Doymuş Kanmış MEŞBUB (C: Meşâbib) İki ayağı beyaz olan at * Güzel nesne MEŞC Karıştırmak Haltetmek MEŞCER (Meşcere) Ağaçlık yer, koru, şeceristan MEŞCUC Yüzü gözü yaralanmış olan MEŞCUN Yarılmış MEŞDEN (C: Meşâdin) Buzağısı büyük olup anasından müstağni olan dişi geyik MEŞDUD (Meşdude) Kuvvetlice bağlanmış olan Sıkıca bağlı Sıkı MEŞDUH Şaşkın, şaşırmış Ürküp korkmuş MEŞE Bir cins ağaç Odunu sert, sağlam ve parlak olur MEŞEGÂH f Meşelik Meşe ağaçlarının bulunduğu yer MEŞ´EME Sol taraf Sol * Kötü Uğursuz MEŞERE Dış kısım MEŞERRE Eyerin içine konulan yastık MEŞFER (C: Meşâfir) Sarkık hayvan dudağı MEŞFU´ Müşterek sınırlı gayrimenkul MEŞGALE İş Meşguliyyet Boş durmayış MEŞGEL f Yol kesen, haydut, şaki, eşkiyâ MEŞGUF(E) (Şagaf dan) Âşık, tutkun Sevgi ve aşk yüzünden deli olmuş MEŞGUL (Şugl den) Bir işle uğraşan * Dalgın * Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmuş MEŞGULİYET Meşgul olma, bir iş yapma * Uğraşılan ve meşgul olunan şey MEŞHED Bir kimsenin şehid düştüğü yer Şehidlerin mezarlığı olan yer * İnsanların cemaat olarak hazır olacakları yer * Şehâdet yeri Hz Hüseyinin (RA) Kerbelâdaki şehid düştüğü yer * İranda bir şehir adı MEŞHER Teşhir yeri Gösterme yeri Sergi MEŞHER-İ A´ZAM Büyük teşhir yeri Ahiret meydanı Haşir meydanı MEŞHERGÂH f San´at-ı İlâhiyyenin gösterildiği yer, yeryüzü * Teşhir yeri Sergi MEŞHUD Görünen Şehadet edilen * Resul-u Ekrem´in (ASM) dünyaya teşrifinden ve risaletinden önce meleklerce ve enbiya hazerâtının dilinde nübüvvet ve risaletlerine şehâdet edilmiş olduğundan kendilerine verilen bir isim * Suç üstü yakalanan * Göz ile görülmüş * Cuma günü * Kıyâmet günü MEŞHUDÂT Görünenler Seyredilenler Hislerimizle ve gözlerimizle görüp bildiğimiz ve bazı evliyanın keşfen gördükleri("Fütuhât-ı Mekkiye" sâhibi Muhyiddin-i Arab (KS) ve "İnsan-ı Kâmil" denilen meşhur bir kitabın sâhibi Seyyid Abdülkerim (KS) gibi evliyâ-i meşhure, küre-i arzın tabakat-ı seb´asından ve Kaf Dağı arkasındaki Arz-ı Beyzâdan ve Fütuhatta Meşmeşiye dedikleri acâibden bahsediyorlar "Gördük" diyorlar Acaba bunların dedikleri doğru mudur Doğru ise; halbuki, bu yerlerin yerde yerleri yoktur Hem coğrafya ve fen onların bu dediklerini kabul edemiyor Eğer doğru olmazsa, bunlar nasıl veli olabilirler Böyle hilâf-ı vâki ve hilâf-ı hak söyleyen nasıl ehl-i hakikat olabilir Elcevap: Onlar ehl-i hak ve hakikattırlar; hem ehl-i velâyet ve şuhuddurlar Gördüklerini doğru görmüşler, fakat ihâtasız olan hâlet-i şuhudda ve rü´ya gibi rü´yetlerini tâbirde verdikleri hükümlerinde hakları olmadığı için, kısmen yanlıştır Rüyadaki adam kendi rü´yasını tâbir edemediği gibi, o kısım ehl-i keşf ve şuhud dahi rü´yetlerini o halde iken kendileri tâbir edemezler Onları tâbir edecek, "Asfiyâ" denilen verâset-i nübüvvet muhakkikleridir Elbette o kısım ehl-i şuhud dahi, Asfiya makamına çıktıkları zaman, Kitab ve Sünnet´in irşadiyle yanlışlarını anlarlar, tashih ederler; hem etmişlerŞu hakikatı izah edecek şu hikâye-i temsiliyeyi dinle Şöyle ki:Bir zaman ehl-i kalb iki çoban varmış Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar Kaval tâbir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı Birisi "uykum geldi" deyip yatar Uykuda bir zaman kalır Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi bir şey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar gider, bir geven altındaki deliğe girip kaybolur Bir zaman sonra yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır Der ki: "Ey arkadaş! Acib bir rü´ya gördüm" O da der: "Allah hayır etsin, nedir " Der ki: "Sütten bir deniz gördüm Üstünde acib bir köprü uzanmış O köprünün üstü kapalı, pencereli idi Ben o köprüden geçtim Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altun dolu bir hazine gördüm Acaba tâbiri nedir "Uyanık arkadaşı dedi: "Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır O köprü de, şu kavalımızdır O başı sivri meşelik de şu gevendir O mağara da, şu küçük deliktir İşte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim" Kazmayı getirir O gevenin altını kazdılar İkisini de dünyada mes´ud edecek altunları buldularİşte, yatan adamın gördüğü doğrudur, doğru görmüş, fakat rü´yâda iken ihâtasız olduğu için tâbirde hakkı olmadığından, âlem-i maddi ile âlem-i mâneviyi birbirinden farketmediğinden, hükmü kısmen yanlıştır ki, "Ben hakiki maddi bir deniz gördüm" der Fakat uyanık adam, âlem-i misâl ile âlem-i maddiyi farkettiği için tâbirde hakkı vardır ki, dedi: "Gördüğün doğrudur, fakat hakiki deniz değil; belki şu süt kâsemiz senin hayâline deniz gibi olmuş; kaval da köprü gibi olmuş ve hâkezâ" Demek oluyor ki: Alem-i maddi ile âlem-i ruhâniyi birbirinden farketmek lâzım gelir Birbirine mezcedilse, hükümleri yanlış görünür Meselâ: Senin dar bir odan var; fakat dört duvarını kapayacak dört büyük âyine konulmuş Sen içine girdiğin vakit, o dar odayı bir meydan kadar geniş görürsün Eğer desen: "Odamı geniş bir meydan kadar görüyorum" doğru dersin Eğer "Odam bir meydan kadar geniştir" diye hükmetsen, yanlış edersin Çünki, âlem-i misâli, âlem-i hakikiye karıştırırsınİşte Küre-i Arz´ın tabakat-ı seb´asına dâir, bâzı ehl-i keşfin, Kitab ve Sünnet´in mizaniyle tartmadan beyan ettiği tasvirat, yalnız coğrafya nokta-i nazarındaki maddi vaziyetten ibâret değildir Meselâ, demişler: "Bir tabaka-i Arz, cin ve ifritlerindir Binler sene genişliği var" Halbuki bir-iki senede devredilen küremizde, o acib tabakalar yerleşemez Fakat âlem-i mâna ve âlem-i misâlde ve âlem-i berzah ve ervâhda küremizi bir çamın çekirdeği hükmünde farzetsek, ondan temessül ve teşekkül eden misâli şeceresi, o çekirdeğe nisbeten koca bir çam ağacı kadar olduğundan, bir kısım ehl-i şuhud, seyr-i ruhânilerinde, Arz´ın tabakalarından bâzılarını âlem-i misalde pek çok geniş görüyorlar; binler sene bir mesafe tuttuklarını görüyorlar Gördükleri doğrudur; fakat âlem-i misâl sureten âlem-i maddiye benzediği için, iki âlemi memzuç görüyorlar; öyle tâbir ediyorlar Alem-i sahveye döndükleri vakit, mizansız olduğu için, meşhudatlarını aynen yazdıklarından hilâf-ı hakikat telâkki ediliyor Nasıl küçük bir âyinede büyük bir saray ile büyük bir bahçenin vücud-u misaliyeleri onda yerleşir Öyle de: Alem-i maddinin bir senelik mesafesinde, binler sene vüs´atında vücud-u misâli ve hakaik-ı mâneviye yerleşirHATİME : Şu mes´eleden anlaşılıyor ki: Derece-i şuhud, derece-i imân-ı bilgaybdan çok aşağıdır Yâni: Yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihâtasız keşfiyatı, verâset-i nübüvvet ehli olan Asfiya ve Muhakkikinin şuhuda değil, Kur´ana ve vahye, gaybi fakat sâfi, ihâtalı doğru hakaik-ı imâniyelerine dâir ahkâmlarına yetişmez Demek bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşâhedatın mizânı: Kitab ve Sünnettir Ve mehenkleri, Kitab ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve Asfiya-i Muhakkikînin kavanin-i hadsiyeleridir M) MEŞHUDİYYET Gözle görüş şâhid oluş şâhidlik MEŞHUM Cesaretli Sözü geçer kimse Zeyrek Zeki Akıllı * Korkmuş Korkutulmuş * Çok güzel hareketli at MEŞHUN Doldurulmuş Dolu Dopdolu MEŞHUN-U MESÂRR Sevinçler ve zevklerle dolu MEŞHUR Tanınmış, herkesin bildiği Çoklarının bildiği MEŞHURAT (Meşhur C) Şöhret kazanmış ve meşhur olmuş kimseler Şöhretliler MEŞHUR HADİS VEYA HADİS-İ MEŞHUR Asr-ı evvelde, Ahâdi hadis kabilinden iken ikinci asırda iştihar edip, kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan bir cemaat tarafından rivâyet olunan hadis İlm-i yakin derecesinde karib bir surette kalbe itmi´nan verir MEŞÎ Yürüyüş Gidiş Doğru yola gitmek MEŞÎB İhtiyarlık Yaşlılık Saç ağarması MEŞÎD Harçla yapılmış sağlam bina Sıvanmış bina MEŞİET Meşiyyet Dilemek İrade Arzu Matlub Murad İstek MEŞİET-İ HÂSSA-İ İLÂHİYYE Allah´a ait, O´na mahsus meşiet, dilek, arzu ve işler MEŞİH Göğsü çukur, kanbur MEŞİHAT Mürşidlik, şeyhlik * Eskiden İstanbul´da din işlerini tedvir eden Osmanlı Devletinin Diyanet İşleri Dairesi MEŞİHAT-I İSLÂMİYYE İslâmî işlerin ilmî mes´eleleri ile uğraşan devlet dairesi(Zaman gösterdi ki, hilâfeti temsil eden şu Meşihat-ı İslâmiyye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir Umum İslâma şâmil bir müessese-i celiledir Bu sönük vaziyetle, değil koca âlem-i İslâmın, belki yalnız İstanbul´un irşadına da kâfi gelmiyor Öyle ise, bu mevki öyle bir vaziyete getirilmelidir ki, âlem-i İslâm ona itimad edebilsin Hem menba´, hem ma´kes vaziyetini alsın Âlem-i İslâma karşı vazife-i diniyesini hakkiyle ifa edebilsinEski zamanda değiliz Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve tadil ederdi Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır Hâkim, ruh-u cemaatden çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevidir ki, şûralar o ruhu temsil ederşöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şura-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı mânevi olmak gerektir Tâ ki, sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan, sırat-ı müstakime sevkedebilsin Yoksa ferd dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevisine karşı sivri sinek kadar kalır Şu mühim mevki, böyle sönük kalmakla, İslâmın ukde-i hayatiyesini tehlikeye maruz bırakıyorHatta diyebiliriz, şimdiki za´f-ı diyânet ve şeair-i İslâmiyetteki lâkaydlık ve içtihadâtdaki fevza, Meşihatın za´fından ve sönük olmasından meydan almıştır Çünkü, haricde bir adam re´yini, ferdiyete istinad eden meşihate karşı muhafaza edebilir Fakat böyle bir şûraya istinad eden bir şeyhülislâmın sözü, en büyük bir dâhiyi de, ya içtihadından vazgeçirir, ya o içtihadı ona münhasır bırakırHer müstaid çendan içtihad edebilir Lâkin içtihadı o vakit düstur-ul-amel olur ki, bir nevi icma´ veya cumhurun tasdikine iktiran eder Böyle bir Şeyh-ül-islâm mânen bu sırra mazhar olur Şeriat-ı garrada dâima icma´ ve rey-i cumhur, medar-ı fetva olduğu gibi, şimdi de fevza-i âra´ için, böyle bir faysala lüzum-u kat´i vardır RN) MEŞİK İnce uzun nesne * Giyilmiş kaftan MEŞİM Benli kimse MEŞİME (C: Meşâim) Dölyatağı, ana rahmi MEŞİYYET (Bak: Meşiet) MEŞK Yazı örneği Öğretici yazı * Bir şeyi uzatmak * Uzun uzun yazmak * Bilmeyene bir şeyi öğretmek * Sür´at, hız MEŞK f Kırba Tulumdan yapılmış su kabı MEŞKA Fark edip ayıracak yer MEŞKÂ şikâyet etmek MEŞKÛ Şikâyet etmek MEŞKUK Yarılmış Yarık MEŞKUK şekli, şüpheli Kendinden şüphe edilen MEŞKUKİYET Şüphelilik Şüpheli oluş MEŞKUL Ön ayaklarıyla arka ayağının birisi bileklerine varana kadar beyaz olan at MEŞKUR Şükre lâyık olan Teşekküre ve kendine şükredilmeğe lâyık olan Kendine şükür arzolunan Az şükredene çok ihsan eden MEŞKÜVV Kendinden şikâyet olunan MEŞLAH Meşlehe Maşlah Altı üstü bir olan ve kol yerine yarıkları bulunan bir çeşit elbise MEŞMEŞİYE Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer (Bak: Meşhudât) MEŞMUL (Şümul den) Kaplanmış, şümullenmiş, etrafı çevrilmiş * Bir şeyin içinde bulunan MEŞMULE şarap MEŞMUM Koklanmış * Itır ve misk gibi güzel kokulu olan şey MEŞN Kamçı ile vurmak * Deri yüzmek MEŞNU´ Çirkin kimse * Buğzolunmuş MEŞNUF Uzun başlı at MEŞRA´ Yol Rah Tarik * Su oluğu MEŞREB Huy Yaradılış Adet Ahlâk * Gidiş * İçmek İçilecek yer * Fehmetmek * Mânevi haz ve feyz alınan yer ve yol MEŞREBE (C: Meşârib) Maşrapa MEŞREF İyi kılıçlar işlenir bir köyün adıdır MEŞREKA Güneşte oturacak yer MEŞRIK Güneş doğacak cihet Gündoğusu Doğu Şark ciheti * Şems-âbâd, güneşi bol yer Kış vakti ısınmak için güneşe karşı oturacak yer * Tövbe kapısının adı MEŞRIK-I NUR Nurun kaynağı Nurun geldiği cihet MEŞRIK-I TULU´ Işığın, nurun geldiği şark ciheti MEŞRU´ Doğru Hak Şeriatın kabul ettiği Haram ve yanlış olmayan MEŞRUA Şeriatın kabul ettiği hâl Yapılması serbest olup, haram olmayan Allah´ın (CC) kanununda müsaade edilen Şeriatça yapılması günah olmayan MEŞRUAT (Meşru C) Hak ve meşru olan şeyler Haram ve yasak olmayan şeyler * Şeriatla alâkalı şeyler MEŞRUB (Şürb den) İçilecek şey * İçilmiş, şürbedilmiş MEŞRUBAT İçilen şeyler Herhangi bir içilecek şey Şarap ("Hamr" denen içkiye de şarap denir) MEŞRUBE İçine yiyecek veya elbise koyup sakladıkları yer MEŞRUH Şerh olunmuş Anlatılmış Açıklanmış İzah olunmuş MEŞRUHÂT Açıklama ve izahlar MEŞRUİYYET Meşruluk Meşru´ olma Kanuna, şeriata uygun bulunma Yasak olmayış MEŞRUM Yarılmış MEŞRUT Şartlı Şart ile bağlı MEŞRUTA Bir kimseye veya bir zümreye bırakılmış, bazı şartlara bağlı oluş * Sahibi tarafından veresesine satılmamak şartiyle bırakılmış ev vesaire MEŞRUTÎ Bir şahıs veya millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi MEŞRUTİYYET Bir hükümdarın başkanlığı altında millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi MEŞŞ Elini bez ile silmek * Bir şeyi aldıktan sonra yine almak * Davarın sütünü sağıp bazısını koymak MEŞŞAİYYUN Meşşâiler Derslerini gezerek veren, peygamberlere uymayarak yalnız akıl ve fikir ile hakikatı bulmaya çalışan ehl-i dalâlet Dinsizlik yolunu açanlar, sadece akla itimad eden ve vahye tâbi olmayan imânsızlar (Bak: İşrakiyyun) MEŞŞAT(A) Tarak yapan, tarakçı * Süsleyen, tarayan MEŞT Baş tarama * Tarak MEŞTA (C: Meşâti) (Şitâ dan) Kış mevsiminde barınılacak yer Kışlık otlak, kışla MEŞTAT (C: Meşâti) Kışlak MEŞTUM Şetm olunmuş Sövülüp sayılmış MEŞUB Karışmış MEŞUK Âşık, tutkun MEŞUM Vücudu benekli adam MEŞ´UM Kötü Uğursuz Bedbaht MEŞ´UMÂNE f Kötü bir şekilde Bedbahtcasına MEŞ´UN Dağınık saç MEŞ´UR Bir şeyi iyice idrak eylemek * Şuurlu Kendini bilen * Tanımak MEŞ´URAT (Meş´ur C) şuur hâlinde geçmiş şeyler MEŞUŞ Mendil MEŞÜVV Müshil MEŞVERET Danışma Konuşup anlaşma Fikir edinmek için konuşup görüşme Görüşme meclisi (Bak: istişâre) MEŞY Yürüme MEŞY-İ ASKERÎ Asker yürüyüşü Askerî yürüyüş MEŞYEN Yayan olarak, yürüyerek MEŞYUHA Yavşan otunun yetiştiği yer MEŞYUM Bedeninde beni olan, benli adam |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MET´ Uzun ve yüce olmak MET´ Vurmak * Çekmek Ne vakit Ne zaman mânasında olup, mutlak ve mübhem vakit edatıdır Bazan "Min" harfi-i cerri yerinde ve suâl için de kullanılır META´ Fayda Menfaat * Kıymetli eşya Tüccar malı -UL GURUR Gurur metaı İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı METAB Tevbe etmek * Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek MET´ABE (C: Metâib) Meşakkat, zahmet Yorgunluk METABİ´ (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri METABİH (Matbah C) Mutfaklar METAF Tavaf edecek yer METAFİZİK (Bak: Mâba´det tabia) METAİB Yorgunluklar Meşakkatler Eziyet verecek şeyler METAİB-İ SEFER Muhârebe veya yol yorgunlukları METAİB Seçilmiş ve güzel şeyler METAL Lât: Mâden * Matbaacılıkta harfleri teşkil için eritilen kurşun, karışık madde METALİ´ Matla´lar Tulu´ edecek yerler veya zamanlar Güneş veya benzerinin doğduğu yerler * Ast: Herhangi bir yıldızın i´tidal-i rebii (Arz´ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart´ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis * Edb: Kaside veya gazelin ilk beyitleri METALİB İstekler Arzular Taleb edilen şeyler METALİB-İ İSTİKBAL İstikbale aid istekler Gelecek için olan arzu ve talebler METANET Sağlamlık Kavilik Sözünden ve kararından dönmemeklik İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması (Mukabili zaaf´dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir) METANET-İ KALBİYE Kalb sağlamlığı METARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Mızraklar Tokmaklar Çekiçler Değnekler, sopalar METAVİ´ (Mıtvâ C) İtâat edenler Mutiler METBENE Samanlık METBU´ Kendine uyulan Tâbi olunan Halkın, kendine tâbi olduğu zat * Hükümdar METBU-U MÜFAHHAM Hükümdar Padişah METBUİYYET Kendine uyulmaklık Başkasının kendisine tâbi olması Birisine tâbi oluş ME´TEM (C: Meâtim) Kadınlar cemiyeti METERS f Harpte, korunmak gayesiyle yapılan toprak tümsek, siper * Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç METH Yerinden koparmak ve çıkarmak * Cima Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması * Vurmak ve uzaklaştırmak METH Kuyudan su çekmek ve sulamak METHAF Müze ME´TÎ Gelecek yer METİN Sağlam Metanet sahibi Kendine güvenilir olan (Bak: Metânet) METİNÂNE f Metanetle, sağlamlıkla METİT Çulha tarağı METK İğne ucu Zeker ucu METL Tahrik etmek, kımıldatmak, harekete getirmek METN Sağlam ve sert yer * Yüksek yer * Her nesnenin yüzü, üstü, arka ve ortası * "Vurmak ve seyr" mânâsına mastar * Bir yazının tamamı Yazının aslı veya sureti METOD Fr Bir neticeye ulaşmak için takib edilen fikir yolu Usul Kaide Yol Sistem METR Kesmek * Çekmek * Atmak (Bazan fercten kinâye olur) METREBE Fakirlik, miskinlik METRUD (Bak: Matrud) METRUK Terk olunmuş Bırakılmış * Boşanmış olmak * Ölen bir kimsenin bıraktığı eşya METRUKAT (Metruk C) Bırakılan şeyler, metruklar, miraslar METRUKE (Terk den) (Erkekten) boşanmış * Kocası tarafından bırakılmış kadın METRUKİYYET (Terk den) Terk edilme, boşanmış olma * Bırakılmışlık, kullanılmazlık * Bir işten çekilip uğraşmama METS Necisle atmak METT Çekmek * Ulaşmak * Kuyudan su çıkarmak METTA Hz Yunus´un (AS) annesinin adı METTE f Burgu METTİHA (METYİHA) Hafif sopa * Yaş çubuk MET´UB (Ta´b dan) Bitkin, yorgun METUH Devamlı suyu çekilen işlek kuyu * Suyu ağzına yakın olan kuyu METVÎ (Bak: Matvî) METY Çekmek MEUNET Birisinin ölmeyecek kadar yiyip içeceği * Külfet * Masraf Bir şeyin toplamak, devşirmek, nakil ve boşaltmak ve saymak gibi levazımının teslim yerine kadar olan masraflarına denir ME´V Çekmek ME´VA Mekân Varılacak yer Mesken * Sığınacak yer MEV´A Her nesnenin evveli MEVACİB (C: Mevacibât) Maaşlar, aylıklar * Tar: Yeniçerilerin üç ayda bir defa verilen ulûfeleri MEVACİB-İ LEŞKER Asker aylıkları MEVACİBAT (Mevâcib C) Mevâcibler Maaşlar, aylıklar MEVACİD Vecd hâlleri Kalbî zevk veren istiğrak halleri (Bak: Vecd) MEVADD (Madde C) Fezâda, boşlukta yer kaplayan varlıklar Maddeler Cisimler * Kısımlar * Kanunlar Kaideler İşler Hususlar * Söz ve beyana sebeb olan mevcudat Her şeyin aslı, mayası MEVADD-I HAYATİYYE Hayata lüzumu bulunan maddeler MEVADD-I İBTİDÂİYE İlkel maddeler, ham maddeler MEVADD-I MUZIRRA Zararlı maddeler Zarar veren şeyler MEVADD-I MÜNCEZİBE Cezbolunan, çekilen maddeler MEVADD-I NÂFİA Faydalı maddeler MEVADD-I ZÜLÂLİYE Azotlu maddeler MEVAHIF Zayıf deve MEVAHİB Hibe olunan şeyler Karşılıksız verilenler (Bak: Mevhube) MEVAHİB Mevhibeler İhsanlar, bahşişler MEVAHİB-İ KUDRET Cenab-ı Hakkın verdiği nimetler MEVAHİR Yararak akıp gidenler (Denizdeki gemi gibi) MEVAIZ (Mev´ıza C) Öğütler, nasihatlar MEVAİD (Mev´ud ve Miad C) Söz verilmiş vakitler Vaad edilen muayyen, belli zamanlar MEVAİD-İ KÂZİBE Yerine getirilmeyen va´dlar Yapılmayan va´dlar MEVAİD (Mâide C) Sofralar, mâideler MEVAKA Hamâkat, ahmaklık MEVAKIF Durulacak yerler Vakıflar Durak yerleri MEVAKIT (Mevkıt C) Evvelden belirtilmiş olan vakitler MEVAKİ´ Mevkiler Duracak yerler MEVAKİ-İ BAÎDE Uzak mevkiler MEVAKİ-İ HARBİYE Muhârebe mevkileri Savaş yerleri MEVAKİ-İ MÜHİMME Önemli mevkiler Ehemmiyetli yerler MEVAKİB (Mevkib C) Cemaatler, kalabalıklar, güruhlar, topluluklar MEVAKİN (Mevkin C) Kuş yuvaları MEVAKİT (Mikat C) Hacıların ihrâma girdikleri yerler * Bir iş için tâyin edilen vakitler MEVALÎ Efendiler * Azad edilmiş köleler * Azad edenler * Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler * Dost ve komşular * Yardımcılar MEVALİD (Mevlid C) Doğulan yerler Mevlidler Doğma vakitleri Milâdlar MEVALİD Mevcudlar Doğmuşlar Vücud bulmuşlar Mevludlar MEVALİD-İ SELÂSE Nebat, hayvan ve maden MEVALİD-İ TÜRABİYE Topraktaki mevâlid Mâdenler, nebatlar MEVAMİT Resul-i Ekrem´in (ASM) İncil´deki bir ismi MEVANİ´ Mâni´ler Engeller Mâni olanlar Mâniâlar MEVARİD Gelecek yerler Varacak yerler Caddeler, yollar Bir yere vasıl olacak yollar MEVARÎS Miraslar Verasetle nâil olunan mülk ve mallar MEVASİK Mevsuk şeyler Misaklar Ahd ü peymanlar Yeminler Sözleşmeler MEVASİM Mevsimler * Pazar yerleri MEVASİM-İ ERBAA Dört mevsim Rebi´ (İlkbahar), Sayf (Yaz), Harif (Sonbahar), Şitâ (Kış) MEVAŞİ Davar, koyun, keçi, inek ve öküz gibi hayvanlar MEVAT (Mevt den) Cansız şeyler Sürülmemiş topraklar * Sahibsiz yerler MEVATIN (Mevtın C) Yurtlar Şenlendirilmiş ve bayındır yerler MEVATİ (Mevti C) Ayak basılan yerler MEVATÎ Mevâta yani cansız şeye ait, bununla alâkalı * İşlenmemiş toprağa ait MEVAZI´ (Mevzi C) Mevziler, yerler MEVAZİN (Mizan C) Mizânlar ölçüler Terâziler MEVBED Mecusiler reisinin ulusu MEVBİK (C: Mevbikat) Korkulu yer MEVBİKAT (Mevbik C) Korkulu yerler MEVBİL Kaba büyük sopa * Bir kucak odun MEVC Dalga Denizin dalgası * Titreşim * Mc: Devir, devre MEVCÂ-MEVC Çok dalgalı Dalga dalga MEVCE Bir dalga * Ses, elektrik ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri MEVCET-ÜŞ ŞEBÂB Gençlik çağı MEVCEDAR f Dalgalı MEVCENÜMUD f Dalga gibi MEVC-HÎZ f Dalga kaldıran MEVCUB Kendisine bir şey vâcib kılınmış MEVCUD Var olan Bulunan Hazır olan Topluluğun hepsi * Kâinat Mükevvenat MEVCUD-U HARİCÎ Maddî vücudu bulunan eşya MEVCUD-U MANEVÎ Mânevi varlık MEVCUDAT Var olan her şey Kâinat Yaratılmış şeyler MEVCUDAT-I BAHARİYE Bahar mevsimindeki renk renk, çeşit çeşit varlıklar MEVCUDEN Kendisi berâber olarak Mevcud olarak MEVCUDÎN (Mevcud C) Mevcudlar, var olan ve bulunan şeyler Mevcudât MEVCUDİYET Mevcudluk, varlık, mevcud ve var olma MEVC-ZEN f Dalgalanan, dalgalı deniz Dalga vuran MEVDU (Mevdua) Emanet bırakılmış, tevdi olunmuş MEVDUAT (Mevdu C) Emanet bırakılmış şeyler * Bankaya konan para ki, faizle olduğundan haramdır (Bak: Riba) MEVDUD(E) Sevilmiş, kendisine muhabbet edilmiş Sevgi gösterilmiş MEVDUNE (Mevzune) Altın, inci veya elmasla işlemeli şey Murassa MEVECAT (Mevce C) Dalgalar MEVEDDET Dostluk Sevgi Muhabbet Muhabbet etmek Sevmek MEVETAN Canı olmayan nesneler * İhya olunmayan, ekilip biçilmeyen arazi MEVFUR (Vefir den) Tam olan şey Çoğaltılmış Çok Kesir Bisyâr Evfer * Edb: Aruz kalıblarından biri MEVH Avucuyla su içmek MEVH Kuyunun suyu çok olmak MEVHİBE İhsan Sevgi Hediye MEVHİBE-İ İLÂHİYE Cenab-ı Hakk´ın ihsan ve hediyesi MEVHİL (Vahl den) Çamurlu yer MEVHİN Gece yarısına yakın vakit MEVHUB (C: Mevâhib) (Vehb den) İhsan edilmiş, verilmiş, hibe olunmuş, bağışlanmış * Fık: Karşılıksız olarak birine verilmiş MEVHUBAT (Mevhub C) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler MEVHUBE Verilmiş İhsan edilmiş Karşılıksız olarak birisine verilmiş mal MEVHUM Aslı olmayıp evham mahsulü olan Vehim MEVHUMÂT Mevhumlar Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana gelen şeyler MEVHUME Vehim, kuruntu ve hayâl nev´inden bir şey MEVHUN Zayıf ve arık adam Zayıflamış kimse MEV´İD Va´din yerine getirildiği yer * Vaad etmek Vaad Söz vermek MEV´İD-İ MÜLÂKAT Buluşma yeri MEV´İL Sığınacak yer * Sel suyunun karar kıldığı yer MEV´İZA Mev´ize Öğüt Nasihat * Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek MEV´İZA-İ DİNİYE Dinî nasihat MEV´İZAKÂR f Nasihat veren, öğüt eden Nâsih MEVK Bir şeyin ucuz olması MEVK Örümcek, ankebut MEVKIF Durak Durulacak yer Ayakta duracak yer İstasyon MEVKİ´ Yer * Sınıflandırılmış yerlerden her biri * Vapur, tren gibi yerlerde sınıflandırılmış, değeri yüksek olan yer * Bir şeyin bulunduğu veya vukua geldiği yer MEVKİB Kafile Alay Atlı veya yaya giden kafile Cemaat MEVKİB-İ İKBAL Talihli kafile MEVKİD Ateş ocağı MEVKİN (C: Mevâkin) Kuş yuvası MEVKİT (C: Mevâkit) Tâyin ve tesbit edilip kararlaştırılan yer veya zaman MEVKUD (İkad dan) Yakılmış Yandırılmış olan MEVKUF Durdurulan Vakfedilen Dâimi bir halde bırakılan * Tevkif edilen Tutulup hapsedilen * Ait, bağlı MEVKUFAT (Mevkufe C) Bir zaman için tutulup alıkonulmuş mal veya para * Vakfedilmiş mal, emlâk * Gelirden artıp hazineye mâl edilen para MEVKUFEN Mevkuf olarak MEVKUFÎN (Mevkuf C) Tevkif edilmiş kimseler Tutuklular Mevkuflar MEVKUFİYYET Maznunun hüküm giyinceye kadar hapsedilmesi Hapsedilme hâli * Bağlı olma MEVKÛL (Vekâlet den) Bir vekile emanet edilen MEVKÛLÜN İLEYH Kendisine bir iş bırakılan adam Vekil MEVKUM Hüznü şiddetli olan MEVKUT Vakitli Vakti belli olan Mahdud ve muayyen olmuş vakit MEVKUTE Zamanı muayyen, belirli olarak çıkan matbuât Gazete, mecmua gibi şeyler MEVKUZE Ağaçla vurulmuş MEVLA Sahib Rabb * Efendi Köleyi âzad eden * Şanlı Şerefli Mâlik * Mün´im-i Mutlak olan Cenab-ı Hak (CC) * Terbiye eden, mürebbi * Yardımcı, muavenet eden * Dost ve komşu * Azâd olan MEVLÂ-YI KERİM İkram sahibi olan Cenab-ı Hak (CC) MEVLANA "Efendimiz, mevlâmız" mânâsında olan bu kelime, hürmeten büyük kimselere söylenmiştir Hazret mânâsında da kullanılır MEVLANA CAMİ (Bak: Câmi) MEVLANA HALİD (Hi: 1192-1242) Yüzyıl evvelinin müceddidi olduğu milyonlarca irşad ettiği kimselerin şehadetiyle sabit olmuştur Şam´da vefat etmiştir Hz Osman bin Affan (RA) soyundandır İlim ve takvada ve her çeşit makbul vasıflarda, devrindeki en ileri âlimlerin ve velilerin fevkinde idi Bütün ömrünü zühd ve verâ ile geçirdi Çok âlim ve veli yetiştirdi Nahivde, kelâmda, fıkıhda, tasavvufda kıymetli eserler verdi O zamanda Hindistanda bulunan Kutub Abdullah Dehleviden ders almıştı MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ Hi: 672 de Belh´de doğdu Konya´ya geldi ve yerleşti Mühim eseri Farsça ve manzum yazdığı Mesnevi´sidir İkişer mısralı kafiyeli şekilde olduğundan bu isim verilmiştir Mevlevi Tarikatının piri ve serefrâzıdır MEVLEVÎ Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin tarikatından olan müslüman MEVLEVİYYET Mevlevilik Mevlevi tarikından olmak * Mollalık * Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş * Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı "Mevâli" de denir MEVLİD Doğma Dünyaya gelme * Doğulan yer veya zaman * Peygamberimiz Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ın doğumunu anlatan manzum eser, dini manzume (Bak: Süleyman Çelebi) MEVLİD-HÂN Mevlid okuyan MEVLİM İncitip acıtan Elem veren MEVLUD Çocuk Yeni doğmuş çocuk * Birisinin doğması * Mevâlid-i selâseden herbiri MEVLUDAT (Mevlud C) Belirli bir zaman içinde doğanlar MEVLUDÜN LEH Çocuk kendisinin olduğu tebeyyün eden, bilinen baba MEVMAT (C: Mevâmi) Sahrâ Çöl * Yazı MEVN Bir kimsenin zahmetini çekmek * Nafakalarını vermek MEVR Başka te´sirle bir şeyin dalga gibi gidip gelmesi Çalkanmak * Suyun yeryüzüne yayılması * Hayvanlardan yün almak * Yol, tarik * Toz, gubar * Rücu etmek, döndürmek MEVRİD Varılan yer Vasıl yeri * Cadde Yol Tarik MEVRİD-İ NASS Nass ile gelen mes´ele Nass olan yer Kat´i delil olan husus MEVRUD (C: Mevrudât) Gelmiş Vürud etmiş Gelen MEVRUDÂT (Mevrude C) Gelen şeyler MEVRUDE (C: Mevrudât) Ulaşmış, gelmiş MEVRUS(E) Vereseye âit olan Miras edilmiş Miras edilen eşya MEVRUSAT Mirastan gelenler MEVS Yolmak Traş etmek MEVS Ekmeği suyla ıslatmak MEVS Yıkamak MEVSIK İtimad etmek Emniyet etmek İnanmak * Yemin Sözleşme MEVSİL (Vusul den) Kavşak Kavuşacak yer * Ek yeri MEVSİM (C: Mevâsim) Pazar yeri * Arap pazargâhları * Yılın dört kısmından biri * Zaman Vakit Alâmet MEVSİM-İ HARİF Sonbahar, güz devresi MEVSİM-İ SAYF Yaz mevsimi, yaz devresi MEVSİM-İ ŞİTÂ Kış mevsimi MEVSİM BE MEVSİM Zaman zaman Mevsimden mevsime, zamanı geldikçe MEVSUF Vasıflanan Bir sıfatla tavsif edilen * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan MEVSUK Kendisine inanılır olan Şâyân-ı itimad olan * Sağlam * Vesikalı Delile dayanan hakikat MEVSUK-UL KELİM Sözlerine inanılır Söylediği şeylere itimad edip güvenilir MEVSUKAN Sağlam, delile dayanır, itimad edilir şekilde MEVSUKİYET Sağlamlık, gerçeklik İnanılır hâl MEVSUL Erişen Vasıl olan * Birleşmiş Kendine başka şey vasıl olmuş olan Bitirmiş Vasledilmiş MEVSULE Bitiştirilmiş MEVSUM (Vesm den) İşaretlenmiş, damgalanmış, nişanlanmış * Ad verilmiş, isimlendirilmiş MEVSUME Tamamen baştan aşağı süslü zırh * Bahar yağmuru ile ıslanmış toprak MEVSUT Ortada Vasat olan MEVT Ölüm Âhirete göç Dünyadan gitmek * Mevt, mü´minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur(Sual: Furkan-ı Hakîm´de $ gibi âyetlerde: "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir ni´mettir" diye ifham ediliyor Halbuki zâhiren mevt, inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdim-ül-lezzattır Nasıl mahluk ve ni´met olabilir Elcevab: "Birinci Suâl"in cevabının âhirinde denildiği gibi, mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkıyeye bir dâvettir, bir mebde´dir, bir hayat-ı bâkıyenin mukaddimesidir Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir Çünki, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san´at olduğunu gösteriyor Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessüh ile, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcat-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyle tezahür ediyor Demek çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahluk ve muntazamdırHem zihayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe´ olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk" denilirİşte en edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvisi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkıye sünbülü verecektir M)(Sizlere müjde! Mevt: İdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firâk-ı ebedî değil, adem değil, tesâdüf değil, fâilsiz bir in´idam değil; belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır Saadet-i ebediyye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır M) MEVT-İ AHMER Kızıl ölüm Kanlı ölüm Öldürülmek * Tas: Nefse karşı koymak MEVT-İ EBYAZ Ani ölüm * Açlık MEVT-İ ESVED Boğazı sıkılmak veya suya atılmak suretiyle husule gelen ölüm MEVT-İ HÂİL Korkunç ölüm MEVTA Ölüler Ölmüşler Cenâzeler MEVTA´ Ayağın bastığı yer MEVTAÎ Ölü gibi, ölüye benzer MEVT-ALUD f Ölüm gibi Ölümlü Korkunç Ölü gibi MEVTAN (Mevetan) Cansız * Baygın MEVTIN (C: Mevatın) Yerleşip oturulan, yurt edinilen yer MEVTÎ Ölümle ilgili, mevte ait MEV´UD Söz verilmiş Vaadedilmiş Vâdeli Vadesi muayyen ve mukadder olan * Evvelden takdir olunmuş MEV´UDE Küçükken diri diri gömülüp öldürülen kızcağız ME´VUM Koca başlı ve gövdeli kimse MEV´ÜF Afete uğramış nesne MEVVAC Çok dalgalanan Çok dalgalı Fırtınalı * Radyo MEVVAR Seri, çabuk, hızlı, sür´atli MEVZ Muz ağacı MEVZİ´ Bir şey konulacak yer MEVZU´ Bahis Üzerinde durulan mes´ele * Aşağılanmış olan * Konulmuş Vaz olunmuş * Uydurma Doğru ve hakikat olmayan * Geçer olan, muteber, işlemekte olan, câri MEVZU-U BAHS Kendisinden bahsedilen Bahis konusu MEVZUA Kabul edilmiş esas İlk önce ele alınan fikir Müsellem ve âşikâr olan kaziyye, hüküm MEVZUAT Bahsedilen hususlar Bir şeyin esasını teşkil eden hususat Tatbikat halinde olan hükümler ve kaideler MEVZUAT-I BEŞER İnsanların koyup kabul ettikleri hükümler ve kanunlar MEVZUN Vezinli Ölçülü Tartılı Düzgün * Yakışıklı * Her bir vasfı ölçülü ve i´tidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan MEVZUNAT (Mevzun ve Mevzune C) Vezinli ve tartılı şeyler MEVZUNEN Vezinli olarak Ölçülü olarak MEVZUNİYET Düzgün, hesaplı ve düzenli * Mevzun olma hâli MEY f şarap, içki (Bak: şarab) MEY´ Eriyip akma MEY´A (Mey´at) Yiğitlik başlangıcı * Atı koşuya alıştırmak * Erimiş sıvı madde * Yere dökülen bir sıvının akıp gitmesi * Bir şeyin ilk zamanı Tâzelik vakti MEYADİN (Meydan C) Meydanlar Geniş yerler Arsalar MEYADİN-İ HARB Savaş meydanları Muhârebe alanları MEYAMİN (Meymenet C) Bereketler, mutluluklar, uğurlar MEYAMİN (Meymun C) Bereketliler, uğurlular * Maymunlar MEYAN (Bak: Miyân) MEYASİR (Meysere C) Ordunun sol kanatları Sol cenahlar * Zenginlikler, servetler MEYASİR (Meysur C) Kolaylaştırılmış şeyler MEYASİR Acem merkepleri (Atlas ve ipek ile süslenen eşeklerdir) MEY-AŞAM f İçki içen Şarap içen MEYAZİB Oluklar Su yolları MEYD Deprenmek Sallanmak * Ziyaret etmek * Hareket etmek * Kırağı çalmak * Meyletmek * Neşv ü nemâ bulmak * Başı dönüp midesi bulanmak MEYDAN Arsa * Geniş yer * Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer MEYDAN-I HARB Savaş meydanı, muhârebe alanı, harp meydanı MEYDAN-I HAŞİR Haşir meydanı Haşrin yeri(Sual: Meydan-ı Haşir nerededir Elcevab: $ Hâlik-ı Hakîm´in herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hatta tek küçük bir şey´e, çok büyük hikmetleri takmasiyle tasrih derecesinde işaret ediyor ki: Küre-i Arz; serseriyane, bâd-ı heva azim bir dâireyi çizmiyor belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor Ve bir meşher-i azimin etrafında gezip, mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir Demek, yirmibeş bin seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şâm-ı Şerif kıt´ası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak, bir meydan-ı haşir bastedilecektir Küre-i Arzın bütün mânevi mahsulâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek; o mânevi mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir Evet Küre-i Arz; bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış Demek Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir Evet, nasılki nurani bir nokta, sür´at-i hareketiyle nurani bir hat olur veya bir daire olur Öyle de: Küre-i Arz; sür´atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtiyle beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır $ M) MEYDAN-I İMTİHAN-I İNS Ü CÂN İnsan ve cinlerin imtihan meydanı, yani dünya MEYDAN-I MAHŞER Mahşer meydanı MEYDAN DAYAĞI Eskiden askeri mekteblerle kışlalarda tatbik edilen cezalardan biridir Meydanda tatbik edildiği için bu adı almıştır Arkadaşını yaralamak, hoca ve zâbitine hakarette bulunmak gibi büyük kabahatlerden dolayı verilen bu dayak cezası, saf saf dizilen bütün talebelerin; asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı Cezaya çarpılacak talebe yahut asker, meydana getirilerek cezayı icab ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, okulun inzibât subayı, asker ise bölüğün subaylarından biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururduBu gibi cezalar, herkes ibret alıp bu suçlar işlenmemesi için herkesin gözü önünde icra edilirdi MEYEH Su, mâ MEYELAN Bir tarafa eğilmiş olma Ziyâde meyil gösterme İltizam(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim" Doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım" Biiznillâh olur Doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım" Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar, iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M) MEYEZD f Düğün veya işret meclisi MEY-FÜRUŞ f Şarap satan, meyhâneci, şarapçı MEY-GUN f Şarap renginde olan, kırmızıya yakın olan MEY-GÜSAR f İçki arkadaşı Birlikte içki içen MEYH şefâat etmek * Vermek * Avuçta su tutmak * Sallanarak yürümek MEYH Kuyunun suyunun çok olması MEY-HANE f İçki satılan ve içilen yer MEY-HAR (Mey-hâre) f İçki içen, içkici, ayyaş MEYHEM "Hâlin nedir, nasılsın " mânasına kullanılır MEY-HOŞ f Ekşimtrak, mayhoş MEY-KEŞ f İçki içen, şarap içen MEYL Ortadan bir tarafa eğik olmak * İstek Yönelme Arzu * Sevme, tutulma, âşık olma * Gönül akışı MEYL-İ TAHADDÎ Meydan okuma meyli Üstünlüğünü göstermek fikri MEYL-ÜT TAHRİB Bozma ve yıkma isteği, meyli MEYL-ÜT TEFEVVUK Üstünlük elde etmek meyil ve arzusu (Bak: Himmet) MEYL-ÜT TEVESSÜ´ Genişleme isteği Genişleme meyli MEYL-ÜT TEZEYYÜD Tekellüfle sözü uzatma, artırma arzusu MEYLA´ Otsuz sahra, çöl * Acele, hızlı, seri MEYLA Çok budaklı ağaç MEYLAB Za´ferân MEYLAK Seri ve aceleci kimse MEYLEN Eğilerek, meylederek O taraftan olarak MEYLETMEK Bir tarafa doğru eğilmek Bir tarafa yönelmek * Sevgisini vermek, eğilmek Gönül vermek MEYLİYAT Bir tarafa meyleden istekler MEYMENE Sağ kol, sağ taraf * Meymenet, yümn-ü bereket Bereket Kuvvetlilik Uğurluluk Kutluluk MEYMUM Denize atılmış olan MEYMUN Bereketli, uğurlu Kuvvetli Kutlu MEYN (C: Müyun) Yalan Yalan söyleme MEY-PEREST (C: Meyperestân) f Devamlı şarap içen MEYS Ceviz ağacı * Sallana sallana yürümek MEYSA (C: Miyes) Yumuşak yer MEYSAN Sallana sallana yürümek MEYSEME (Vesm den) Damga, damgalanmış MEYSERE (C: Meyâsir) Ordunun sol cenâhı Sol cenâh * Zenginlik, servet MEYSİR Meyser Kolaylık yeri Kolaylık * Kumar Arablar arasında ok ile oynanan kumar * Kumar için kesilen hayvan MEYSUR Kolay Kolay olmuş Asan Kolay kılınmış şey MEYSURAT (Meysur ve Meysure C) Kolaylatılmış şeyler Asan edilmiş şeyler MEYŞ Halt etmek, karıştırmak * Koyun sütünü keçi sütüne karıştırmak * Yünü kıla karıştırmak * Sözün birazını söyleyip, bir kısmını söylememe MEYT (Meyyit) Ölü Cansız Ölmüş Hareketsiz MEYT (MİYÂT) Irak olmak, ırak etmek Uzak olmak, uzaklaştırmak Karışmak MEYTE Hayvan leşi MEYTEHÂR Hayvan leşi yiyen ME´YUS Ümidsiz Kederli Ye´se düşmüş Ümidi kesik ME´YUSÂNE Ümidsizlikle (Bak: Ye´s) MEYVE (C: Meyvecât) f Meyva, yemiş MEYVE-İ DİL "Gönül meyvesi": Evlât, çocuk MEYVE-İ HUŞK Kuru yemiş MEYVEBAR f Yemiş veren, meyveli MEYVECAT (Meyve C) f Yemişler, meyveler MEYVEDAR f Yemişli, meyveli, meyve veren MEYVEFÜRUŞ f Meyve satan, yemiş satan Manav MEYVEHA (Meyve C) f Meyveler, yemişler MEYYAL Çok meyleden, eğilen Çok istekli, düşkün MEYYAL-İ İNHİDÂM Yıkılmak üzere bulunan Neredeyse göçecek durumda olan MEYYAL-İ İ´TİLÂ Yükselmeğe çok meyilli ve istekli MEYYAN Yalancı MEYYİT (Mevt den) Ölü Cansız Ölmüş MEYYİT-İ MÜTEHARRİK Hareket halindeki ölü * Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir MEYYİT-İ SÂMİTE f Susan ölü Sessiz ölü * Hareketsiz MEYYİTÂNE f Ölü gibicesine Ölmüşçesine MEYYİTE Hayvan leşi * Kadın cenazesi MEYZ Ayırmak, birşeyi denklerinden üstün tutmak * Bir yerden bir yere geçmek MEYZER (C: Meyâzir) Peştemal MEZ´ Evmek, acele, sür´at * Kesmek MEZ´ Haberin bazısını söyleyip bazısını gizlemek MEZA "Geçti" mânâsına mâzi fiilidir MEZABBE Keleri çok olan yer MEZABIT (Mazbata C) Mazbatalar, tutanaklar MEZABÎ Yer yarmak, kazmak MEZABİH Mezbahalar Hayvan kesilen yerler MEZABİL (Mezbele C) Mezbelelikler, süprüntülükler, çöplükler MEZABİR (Mizber C) Kalemler, kamışlar MEZAD Artırma ile yapılan satış * Tuluk, dağarcık MEZADE (C: Mezaid) Tuluk, dağarcık MEZAHİB Mezhebler İslâm itikadı ve amel hususunda esas ittihaz olunan yollar (Bak: Müctehid) MEZAHİB-İ ERBAA Dört mezheb (Bak: Mezheb) MEZAHİM Zahmetler Sıkıntılar Belâlar MEZAHİM-İ HÂZIRA Bu zamandaki belâlar, zorluklar, anarşik hadiseler İçtimâi zorluklar MEZAHİR Şereflenmeler Mazharlar Eşyanın göründüğü yerler Eşyanın görünen tarafları Zâhir ve meşhud olanlar (Bak: Müzâhir) MEZAHİR Çiçekli yerler MEZAK Tatmak * Zevk tadacak yer Damak * Zevk Tat duyma ME´ZAK (Me´zel) : Dar yer MEZAK Sür´atli yürüyen deve MEZALİK (Mezlaka C) Kaygan yerler Ayak kayacak yerler MEZALİM Zulümler Haksızlıklar Eziyet ve işkenceler MEZA MA MEZA Geçen geçti Giden gitti MEZAMİR (Mızmar C) Koşu meydanları MEZAMİR Zebur kitabının sureleri * Düdükler MEZAMM Zemmetmek Ayıplamak MEZAN Zannolunan yerler veya şeyler Zan ve şübhe verecek şeyler MEZAN-ÜL ÎCAZ İcaz zannedilen yerler MEZAR Ziyaret yeri Ziyaretgâh * Mezar Kabir Ölünün gömüldüğü yer Makber MEZAR-I ZÂR f Ağlayan mezar MEZARAT (Mezar C) Kabirler Mezarlar MEZARE Kalb katılığı * Büyüklük, azamet MEZARET Kalbin şiddeti MEZARİ´ (Mezraa C) Tarlalar, bostanlar Zirâat olunacak yerler MEZARİ-İ MÜNBİTE Münbit ve verimli tarlalar MEZARİ´ (Mezru C) Sürülüp tohum atılmış ve zirâat olunmuş yerler, tarlalar MEZARİB (Mızrâb C) Mızraplar Kanun, ud gibi çalgı âletleri MEZARİK (Mızrâk C) Mızraklar, kargılar MEZARİSTAN f Mezarlık MEZARRE Isırmak MEZAYA Meziyyetler İyilikler Hasletler MEZAYA-YI GALİYE Çok kıymetli, yüksek meziyetler MEZAYIK Dar ve sıkıntılı yerler MEZBAHA Hayvanları kesecek yer MEZBELE Çöplük Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri MEZBELE (C: Mezâbil) Otun sıcaktan solacak olduğu yer MEZBUB Sinekli MEZBUBE Sineği çok olan yer MEZBUH Kesilen Zebhedilen Boğazlanmış * Kurban edilmiş MEZBUHÂNE f Boğazlanır gibi Boynundan kesilircesine * Çırpınarak, son ümid ve son kuvvetle MEZBUL Solmuş çiçek * Zayıf, arık ve zebun olmuş olan MEZBUR(E) Adı geçen İsmi yukarıda geçen (Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu MEZC Katma Karıştırma MEZC-İ İTTİHAD İttihadın verdiği imtizac Kuvvetli birlik ve beraberlik MEZCEN Karıştırmakla Katma suretiyle MEZCETMEK Katmak Karıştırmak MEZCÎ Katıp karıştırmakla alâkalı Mezce dair MEZCUC Süngülenmiş Süngü ile dürtülmüş MEZD Misvak ağacının yemişi MEZE Tad Çeşni Zevk * Eğlence, alay, lâtife MEZEBBE Sinekli yer * Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı MEZELLET Alçaklık Zelillik ME´ZEM (C: Meâzim) Dağ içinde olan dar yol Cenk yeri, dövüş meydanı MEZEMMET Ayıplama Kınama Yerme * Kınanacak, yerilecek iş MEZEN Usul, kaide Yol Âdet Örf ME´ZENE (C: Meâzin) (Ezan dan) Ezan okunacak yer ME´ZER (C: Meâzir) Sığınacak yer, melce MEZFUFE Gönderilmiş MEZG Yemeği ağızda çiğnemek MEZH (Müzâh-Müzâha-Mizâh) : Lâtife, şaka * Mezc, katma, karıştırma MEZHAR (C: Mezâhır-Mezâhir) Karın içi * Damar MEZHEB Yol Gidilen yol Tutulan çığır * Dinin esaslarında ve esas temel mes´elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes´eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri Füruatta Hanefi ve Şâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş´ari gibi Bu "Mezheb" kelimesi asıl ve esas mânasına da kullanılır Beyn-el ulemâ ve mukakkiklerce ince tedkik neticesinde Kur´ân-ı Kerim´in esaslarından, Peygamber´in (ASM) emir ve sünnetlerinden ayrılmamış "Dört Mezheb" Hak olarak seçilmiştir: 1- Hanefî Mezhebi, 2- Şâfiî Mezhebi, 3- Hanbelî Mezhebi 4- Mâlikî Mezhebi (Bak: İmam)(Eğer desen: Hak bir olur; nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir Elcevab: Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır; şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su, ilâçtır, tıbben vacibdir Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mübahtır İşte hak burada taaddüd etti Beşi de haktır Sen diyebilir misin ki: "Su, yalnız ilâçtır; yalnız vacibdir, başka hükmü yoktur"İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiyye; mezheplere, hikmet-i İlâhiyyenin sevkiyle ittiba edenlere göre değişir, hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur Meselâ, hikmet-i İlâhiyyenin tensibiyle İmam-ı Şâfiî´ye ittiba eden, ekseriyet itibariyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemaatı birtek vücud hükmüne getiren hayat-ı içtimaiye de nâkıs olduğundan, herbiri bizzat dergâh-ı Kadıy-ül-Hâcat´ta kendi derdini söylemek ve hususi matlubunu istemek için, imam arkasında, Fâtiha´yı birer birer okuyorlar Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir İmam-ı A´zama ittiba edenler, ekseriyet-i mutlaka itibariyle, İslâmî hükümetlerin ekserisi, o mezhebi iltizam etmesiyle, medeniyete, şehirliliğe daha yakın ve hayat-ı içtimaiyeye müstaid olduğundan; bir cemaat, bir şahıs hükmüne girip, birtek adam umum namına söyler; umum, kalben onu tasdik ve rabt-ı kalb edip, onun sözü, umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî mezhebine göre imam arkasında Fâtiha okunmaz Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettirHem meselâ, mâdem, şeriat, tabiatın tecavüzatına sed çekmekle onu tâdil edip nefs-i emmareyi terbiye eder Elbette ekser etbâı, köylü ve nim-bedevi ve amelelikle meşgul olan Şâfiî Mezhebine göre: "Kadına temas ile abdest bozulur; az bir necaset zarar verir" Ekseriyet itibariyle hayat-ı içtimaiyeye giren, nim-medeni şeklini alan insanlar, ittiba ettikleri mezheb-i Hanefîye göre: "Mess-i nisvan abdesti bozmaz, bir dirhem kadar necasete fetva var"İşte, bir amele ile bir efendiyi nazara alacağız Amele, tarz-ı maişet itibariyle; ecnebi kadınlarla ihtilâta, temasa ve bir ocak yanında oturmaya ve mülevves şeylerin içine karışmaya mübtelâ olduğundan; san´at ve maişet itibariyle, tabiat ve nefs-i emmaresi meydanı boş bulup tecavüz edebilir Onun için, şeriat onların hakkında, o tecavüzata sed çekmek için, "Abdest bozulur, temas etme; namazını ibtâl eder, bulaşma" mânevi kulağında bir sada-yı semâvi çınlattırır Amma o efendi, namuslu olmak şartiyle, âdât-ı içtimaiyesi itibariyle, ahlâk-ı umumiye namına, ecnebi kadınlara temasa mübtelâ değil, mülevves şeylerle nezafet-i medeniye namına kendini o kadar bulaştırmaz Onun için şeriat, mezheb-i Hanefî namiyle ona şiddet ve azimet göstermemiş; ruhsat tarafını gösterip, hafifleştirmiştir "Elin dokunmuş ise, abdestin bozulmaz; hicab edip, kalabalık içinde su ile istinca etmemenin zararı yoktur Bir dirhem kadar fetva vardır" der, onu vesveseden kurtarır İşte, denizden iki katre sana misal S) MEZHER Çiçeklik Bir çiçeği içine alan şeylerin hepsi MEZHERE Çiçek yeri Çiçek bahçesi MEZHÜVV Kibirli, gururlu MEZİ İlm-i Halde: Kadınla oynamak veya şehvetle yanına gelmek gibi hâllerde erkeğin tenasül cihazında zuhur eden yapışkan renksiz akıcı cisim (Bu hâl abdesti bozar, gusül icab ettirmez) MEZÎD Çoğalma Ziyade etme MEZÎK Su ile karışık süt MEZİL Daralıp gönlündeki sırrı ifşâ eden, sıkıntıdan içindeki sırrı açıklayan * Ayağı uyuşmuş * Malını ve sırrını herkese gösterip açıklayan * Küçük cüsseli, zayıf, hafif kimse MEZİLLET Yanlışlığa sebeb olacak şey * Ayak kayacak yer MEZİR Zarif kimse * Katı kalbli ve cesur * İşlerinde nüfuzlu olan MEZİR Fâsid olmak, fesatçılık yapmak MEZİYYAT (Meziyyet C) Meziyyetler Üstünlük vasıfları MEZİYYET İyilik İyi ve salih hareket ve faaliyet(Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu´ ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebep olmuştur Fukaranın aczi, avâmın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken; esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur M) MEZİYYET-İ İFÂDE İfâde meziyeti MEZK Yarma, yırtma Kesme MEZK (Mezâk-Mezka) : Tatmak, tadına bakmak * Tadacak yer MEZKUM Zükâm hastalığına tutulmuş Nezle olmuş, nezleli MEZKÛR Zikri geçen Zikredilmiş Evvelce bahsi geçmiş olan (Bak: Mezbur-Merkum) MEZL Muztarib olmak, acı ve ıztırab çekmek MEZLAKA Ayak kayacak yer Kaypak yer * Mc: Yanlışlığa düşmeye sebeb olan hal MEZMERE Çok şiddetli hareket ettirmek MEZMUM Zemmolunmuş Makbul olmıyarak ayıplanmış Kötü MEZMUN (Bak: Mazmun) MEZMUR Terennümle okunan kaside, ilâhi ve münâcat * Hz Dâvuda (AS) inen "Zebur"un Surelerinden herbiri MEZNEB (C: Mezânib) Kepçe * Suyun akacak olduğu yer MEZR (Mezra) Zarif adam * Bir kimseye düşmanlık etmek * Parmakla çimdiklemek * Su kırbasını tamamen doldurmak * Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek MEZR Fâsit olma Bozuk olma * Pis * Ayrılık MEZRAA Tarla Ekilip mahsul alınan mülk, yer MEZREVAN Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı MEZRU´ Ekilmiş Tohum ekilmiş yer MEZRU´ (C: Mezruât) (Zirâ dan) Arşınlanmış, ölçülmüş Arşınla ölçülmüş MEZRUAT Ekili olan şeyler Ekili yerler MEZRUAT (Mezru C) Arşınlanmış şeyler Ölçülmüş nesneler MEZ´UB Koyununa kurt gelen MEZ´UK Mesrur, neşeli, sürurlu * Tuzlu ME´ZUN İzinli, izin almış Salâhiyetli * Diplomalı İcâzetli ME´ZUNEN İzinli olarak ME´ZUNÎN (Me´zun C) Mezunlar İzin almış kimseler Salâhiyetliler İcâzet sahibleri Diplomalılar ME´ZUNİYET Me´zun olma İzinli ve salâhiyetli olma Diplomalı olma ME´ZUNİYET-İ KAT´İYE Kat´i mezuniyet, kesin izin ME´ZUNİYET-İ RESMİYE Resmi izin ve selâhiyet MEZ´UR (Mez´ure) Korkmuş, çekinmiş MEZZ(E) Emmek, mass MEZZA´ (C: Mezâyi) Koğucu * Yalan * Sırrını gizlemeyen kişi MEZZAH Lâtifeci, şakacı MEZZER Halep vilâyetinden getirilen siyah taş |
Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi |
11-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat M HarfiM Harfi MI´CAZ Mak´adı büyük olan MIGREFE (C: Megârif) Kepçe MIGŞA Bahadır, kahraman MIGTAS Burun, göz çanağı MIHBASA (C: Mehâbıs) Helva küreği MIHBAT Davar için ağaçtan yaprak dökmekte kullanılan sopa MIHBAZ (C: Mehâbız) Hallaç tokmağı MIHCEN (C: Mehâcin) Çomak * Başı eğri ağaç MIHDAME Hizmeti çok olan kişi MIHFAK Enli yassı kılıç MIHKAN (Mıhkana) Şırınga Tenkıye âleti MIHLAC Yufka oklavası * Yün ve pamuk atacak âlet, hallaç tokmağı MIHSAL Kilit * Zenbil MIHTAB Balta gibi odun kesmekte kullanılan âlet MIHTAT Cetvel tahtası MIHZAK Makat MIKASS (C: Makâs) Kesecek âlet, mikrâz MIKATTA Üzerinde kamış kalemlerin uçları kesilen sedef, kemik, ağaç, fil dişi veya mâdenden yapılan âlet MIKBES (MIKBÂS) (C: Mekâbis) Ateş parçası MIKDEHA (C: Mekâdih) Kepçe * Çakmak MIKLA´ Sapan MIKLA´ (Mıklât) (C: Mekâli) Çelik çeldikleri ağaç * Kebap tavası MIKLAD (C: Mekâlid) Anahtar, miftah Kilit dili * Hazine MIKLAT Evlâdı yaşamayan kadın * Bir kez doğuran ve daha hâmile olmayan deve MIKLEB Eski kitap ciltlerinin sol kenarındaki kapak Ekseriya okunan yer belli olsun için araya konurdu* Saban demiri MIKLEM (MIKLEME) (C: Mekâlim) Kalem koyacak kap, kalemlik MIKMA´ (C: Mekami´) Fil başına vurdukları demir çomak MIKMAA (C: Mekami´) Gürz ve topuz gibi parçalayıcı ve yarıcı silâh MIKNA´ (Mıknaa) (C: Mekani´) Başörtüsü MIKNATIS yun Demir ve benzeri mâdenleri kendine çekici hususiyeti bulunan câzibe * Başka te´sir altında kalmadan kuzey ve güney kutuplarına doğru yönünü değiştiren demir çubuk (İki kutbu bulunan bu mıknatıslı çubuğun şimale bakan kısmına şimal (kuzey) ucu, cenuba çekilen ucuna da cenub (güney) ucu diyoruz * Mağnetik oluş MIKNATISİYYET Mıknatıs kuvveti ve hassası MIKNEB (C: Mekanib) Otuz kırk kadar olan at sürüsü * Avcılar torbası MIKNEVA Hizmet eden, hizmetçi MIKRA´ Balta gibi bir âlet olup, onunla taş parçalanır MIKRA´ Hekimlerin, hastanın vücudunu dinledikleri âlet MIKRAME Nakışlı eşarp Mendil Havlu Peştemal MIKRAZ (C: Mekariz) Makas Kesecek âlet MIKTAL (C: Mekâtıl) Bıçkı MIKTARE Kuş ayağına yapılan köstek * Kelepçe MIKVEM (C: Mekâvim) Saban ağacının tutulacak yeri MIKVES Yay kabı MIKZAF Kayık küreği MIKZEF Tanbur MI´LA Çulhaların çukur içinde ayak ile basıp oynadıkları nesne MI´LAK (MA´LUK) (C: Meâlik) Üzengi kayışı * Üzüm hevneği * Et ve üzüm asılan çengel MINKARÎ Gaga biçiminde Gagaya benzer olan * Gaga ile alâkalı MINTAKA (Mıntıka) Muayyen bir yer Havali Taraf Kısım Kuşak Kenar Yeryüzünde bir kısım Bölge MINTAKA-İ MEMNUA Yasak bölge MINTIKAT-ÜL BÜRUC Burçlar mıntıkası Coğ: Oniki burcun bulunduğu tutulma dairesi (Bak: Büruc) MINTIKA-İ HARRE Sıcak mıntıka Ekvator iklimi olan yerler Hatt-ı istiva mıntıkası MINTÎK Çok düzgün konuşan MINZAR Röntgen * Bakma âleti MIS´AD Merdiven Yükseğe çıkmakta kullanılan âlet Asansör MI´SAM (C: Meâsım) Kolun bilezik takacak yeri MI´SAR (C: Meâsır) Yeni hayız görmüş ve büluğuna yetişmiş olan kız MISBAH Kandil Çıra Meş´ale Lâmba (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem´e (ASM) bu isim verilmiştir)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir (ET) MISBAH-ÜL MESHUR Sabahlayan, sabahlamış MISDAGA Yüz yastığı MISDAK (Sıdk dan) Bir şeyin doğru olduğunu isbata yarayan şey Tasdik âleti * Alâmet Tavır Tarz Düstur * Değer ölçüsü MISDAKIYYÂT Mısdak ilmi MISFAT Süzgeç Tasfiye âleti MISKAB Delme âleti MISKAL Cilâlayan, parlatan âlet * İnce Zarif MISKAT Su kovası MISGAR Sarı yüzlü MISKA´ (C: Mesâki) Fasih dilli, güzel sesli kişi MISR (C: Emsâr) İki şey arasındaki perde, hâil * Memleket Şehir * Afrika´nın şimalinde bir memleket ismi * Bir hububat adı MISRA´ Kapı kanadı * Edb: Bir manzum yazının her bir satırı Tam bir vezin ölçüsüne göre tanzim edilmiş söz MISRÂ-İ ÂZÂDE Edb: Başlıbaşına mânası bulunan mısra MISRÂ-İ BERCESTE Edb: En güzel ve en kuvvetli olan mısra MISRAM (C: Mesârim) Orak MISRAN Basra ile Kufe şehirleri MISRÎ (Mısriyye) Mısırlı * Mısır ülkesiyle alâkalı MISTABA (C: Mesâtıb) Peyke, sedir MISTABANİŞİN f Sedirde oturan MISTAR Yazının güzelliğine, düzgünlüğüne yarayan âlet Yazı yazarken satırları doğru gösterebilmek için lâzım olan çizgileri yapmağa yarayan âlet * Sıvacıların bir âleti MISTAR-I HİKMET Hikmetin mıstarı MISVA Uylukları zayıf ve etsiz olan kadın MISVAT Çok haykıran, çok bağıran * Ses kuvveti MISVELE (C: Mesâvil) Harman süpürgesi MISYAF Yaz günlerinde çok yağmur yağan yer * Sakalı ağarmayınca evlenmeyen erkek MISYED(E) Av avlamağa mahsus âlet Tuzak, kapan MIŞAT (Mışt C) Taraklar MIŞMIŞ Zerdali, erik veya kayısı MIŞRAK Güneşi bol olan yer MI´TA (C: Mıât-Mıâtâ) Bahşişi ve hediyesi çok olan kişi MIT´AM Çok yemek yediren MIT´AM Çok yeyici, fazla yiyen MIT´AN (C: Metâin) At sürücüsü MI´TAR (C: Meâtır) Devamlı güzel kokular sürünen MITFEHA Kevgir MITHAN Değirmen MITHAR Uzağa giden ok MITHERE Su kabı Matara MI´TÎR Güzel kokular sürünen MITLA (C: Metâli) Dikenli otlar biten yumuşak yer MITLAK Sık sık kadın boşayan erkek MITMER Yapı ipi MITRAB Neşeli adam Neşesi bol kimse MITRAK(A) (C: Metârık) Sopa, değnek * Tokmak * Mızrak * Çekiç MITRED (C: Metârıd) Avın ardından atılan kısa süngü MITREDE Yünden veya haz denilen kumaştan yapılan elbise MITRÎ Cendereci MITV (C: Mitâ) Hurma salkımı MITVA´ Çok muti´, çok itaatli MI´VEL (C: Meâvi) Sivri külünk ve balta MIZFAR Zafer kazanan Galib olan Asma çubuğuna sarmaşık gibi sarılan filiz MIZMAR (C: Mezâmir) Koşu meydanı Yarışma sahası MIZRAB (MIZRÂB) (C: Medârib) Saz zahmesi (Onunla saz çalarlar) MIZRAK Ucu sivri uzun saplı harp âleti Kargı MIZREB Büyük çadır, oba MIZYA´ Malını çok harcayan kimse Malını fazlaca zâyi eden adam MIZZ Yemeğin lezzetinden ağzını şapırdatmak MİA Günlük adı verilen zamk Mİ´ (C: Em´â) Bağırsak MİÂ-İ A´VER Körbağırsak MİÂ-İ GALİZ Kalınbağırsak MİÂ-İ İSNÂ-AŞER Oniki parmak bağırsağı MİÂ-İ RAKİK İncebağırsak MİAD Vaad edilen gelecek zaman veya yer * Müsaade edilen zaman * Kıyâmet Mahşer * Vaad Müddet MİÂÎ (Miâiyye) Bağırsakla alâkalı MİAT (Mie C) Yüzler Yüz sayıları Mİ´BER Suyu geçmeğe yarıyan kayık, sal gibi vâsıtalar * Köprü Su geçme geçidi Mİ´BER (Mi´bere) İğne kutusu, iğne kabı MİBLA´ (Bel´ den) Obur MİBNAH Heybe MİBRED Eğe * Eğe cinsinden bir yazı âleti MİBREE Kalemtraş Kalem açmağa yarıyan âlet MİBTAN Çok yemekten karnı şişen etli ve yağlı kişi MİBVEL (Mibvele) Sidik kabı Küçük abdest edilecek delikli taş veya oluk MİBZA´ Kan almakta kullanılan âlet Neşter MİBZAG Nişter, kan alacak âlet MİBZEL (C: Mebâzil) Süzgeç MİBZELE (C: Mebazil) Her gün giyilen kaftan, günlük elbise MİBZER Tohum ekmekte kullanılan bir âlet MİCDAF (C: Mecâdif) Sandal, kayık küreği MİCDAH (C: Mecâdih) Kavut karıştırdıkları ağaç * Menazil-i Kamerden bir yıldız MİCDAR Bostan korkuluğu Korkuluk MİCDEL (C: Mecâdil) Köşk, kasır, kâşâne MİCENE (C: Mevâcin-Meyâcin) Kassar tokmağı MİCENN Kalkan, siper Mİ´CER Bir cins kadın başörtüsü Eşarp MİCERR Gem çenberi * Matkap kayışı MİCERRE (C: Mecirr) Yer düzeltilen sürgü * Demir kürek ("Bel" denir) MİCESSE Ağaç budamada kullanılan keskin demir MİCEŞŞ El değirmeni MİCHAR Yüksek sesle konuşan MİCLAT Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir MİCMER İçinde tütsü yakılan bakır yahut bronzdan küçük şamdan şeklindeki aletin adıdır "Buhurdan" da denilir MİCR Çenber MİCREFE (C: Micref-Mecarif) Ateş küreği MİCSED Cesede yapışık olan elbise MİCVAD Güzel şiirler söyliyen şâir MİCVEB Bir şey kesmeye yarıyan demir MİCVEL Gömlek * Küçük esvap * Kalkan MİCZAF (C: Mecâzif) Gemi küreği MİCZAM Pek keskin kılıç MİCZEM Çok keskin kılıç MİDA´ Bir şeyin son bulduğu yerin sonu * Yolun sıklaştığı yeri MİDA´ (MİDEA) (C: Mevadi´) Eski kaftan, eski elbise MİD´A(T) Şehrin burcu MİDAD Yazı mürekkebi Mürekkeb MİDADİYE Mürekkep konan şey Mürekkep hokkası MİDAE Kırba Deriden su kabı İbrik Matara * Çeşme lülesi * Abdest alınan yer MİDAKA (MİDAKKA) Kendisiyle bir şey dövülüp ezilen şey Havan MİDANEM f Biliyorum MİDARE Çuvaldız gibi bir demir (Kadınlar onunla saç düzeltirler) MİD´AS Çok işlek olduğundan yumuşamış olan yol MİDAS Pabuç MİDDE Cerahat, irin Mİ´DE (C: Miad) İnsan ve hayvanlarda, yenen şeyleri hazmetmek vazifesi olan bir iç uzvu MİDE-NÜVAZ Mide okşayan (maydanoz) MİDEVÎ Mide ile alâkalı mideye ait * Mideye yarar MİDFA´ (C: Medâfi´) Ask: Top MİDHANE Buhurdan MİDHAT Medhetme, övme MİDHATGER f Övücü, medhedici MİDİLLİ At cinsinin küçük çaptaki nev´ine verilen addır Bu türlü atlar Midilli adasında yetiştirildiği için bu adı almıştır MİDKAS İpek MİDLES (C: Medâlis) Def´edecek yer MİDMAK Binanın iskeleti MİDMEK (C: Medâmik) Ziynet verecek âlet * Haberi şâyi eden, duyuran nesne MİDRA Boynuzdan veya demirden çuvaldız gibi bir nesne (Kadınlar onunla saçlarını düzeltip islâh ederler ve tarakla da tararlar) MİDRAR Yağmur yağdıran bulut * Çok su döken MİDRAS Okuma yeri * İçinde Tevrat dersi verilen ev MİDRE Bahadır, kahraman MİDREBE Demir yerine ucuna boynuz takılan süngü MİDVEK Bir şey ezmekte kullanılan taş MİDYAN (C: Medâyin) Daima borç eden kimse MİE Yüz Yüz sayısı MİETEYN İki yüz (200) MİFAD Kebap demiri MİFER Hizmetkâr, hizmetçi MİFEZZA Tokmak MİFRAK (C: Mefârik) Başın ortası (saçın bölük olduğu yerdir) MİFRAS (MİFRÂS) (C: Mefâris) Gümüş kesecek âlet * Demir MİFSAD Kan almakta kullanılan âlet Neşter MİFSAL Dil, lisan MİFTAH Açan âlet Anahtar Kilidleri açan anahtar MİFTELE Yün eğirmekte kullanılan çatal değnek MİFZAL Fazilet ve şeref sahibi MİFZAL Gündelik iş elbisesi MİG f Duman, sis, duhân * Kara bulut MİGDAD Çok gadaplı, çok kızgın MİGFER Ateşli silâhların icadından evvel, muharebede kılıç, mızrak ve ok gibi harp âletlerinden korunmak için başa giyilen bir nevi başlık idi Miğfer, zırh ile beraber bir bütün teşkil ederdi Osmanlı miğferleri çeşitli şekillerde olmakla beraber genel olarak iki kısma ayrılırdı Bir kısmı ince bakırdan, diğer kısmı ise çelikten yapılırdı Miğfer; tepesi sivri fes biçiminde idi Asıl tepeye gelecek yer temrenle süslenir, temrenin ucu kâh sivri olur, bazan da lâfza-i Celâl ve bazı kere de hilâl ile son bulurdu MİGFERÎ Miğfer şeklinde olan, miğfer biçiminde olan * Miğferle ilgili MİGLAK (C: Megalik) Kilit, mandal MİGNAK f Dumanlı, sisli Bulutlu MİGSEL Tas, ibrik Yıkanmada kullanılan kab MİGVEL (C: Megavil) İnce kılıç Hançer MİGZEL (C: Megazil) İplik eğirmekte kullanılan âlet iğ MÎH f Çivi, mıh Kazık MİH (C: Mihâ) f Ulu, büyük Azim, kebir MİHA Yaş değnek MİHAD Yer Arz * Beşik * Döşeme Döşek MİHADDE Baş ve yüz altına koydukları yastık * Kazma * Balta MİHAFFE Mahfe Katır veya develerin sırtına konulan ve iki kişinin oturabileceği büyüklükte olan sepet MİHAH (Muhh C) Beyinler * İlikler MİHAİL Resul-i Ekremin (ASM) geleceğini haber veren ve bir ismi de Mişâil olan eski zaman Peygamberlerinden bir Zâttır Kitabının 4 bab´ında: "Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup, orda hakka ibadet etmek üzere, mübarek dağı ihtiyar ederler Ve her iklimden oraya birçok halk toplanıp Rabb-ı Vâhide ibadet ederler O´na şirk etmezler" diye bahsetmiştir(İşte şu âyet, zâhir bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Cebel-i Arafat ve orada her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve ümmet-i Merhume nâmıyla şöhret-şiar olan ümmet-i Muhammediyeyi (ASM) tarif ediyor M) MİHAK (Mahâk-Muhâk) Her arabi ayın son üç gecesi MİHAL Kuvvet Azab Ukubet MİHAMME Küçük bakır ibrik MİHAMME Yer süpürgesi MİHAN (Mihnet C) Mihnetler, sıkıntılar MİHAN (Mih C) Ulular, büyükler MİHANİKÎ KIRAET Kelimeleri, terkibleri doğru telâffuz etmekle beraber ezber dersi dinletiyormuş gibi çabuk çabuk okumaktır Böyle okuyuş dinleyene bir şey anlatmaz Ancak okuyanın mevzuu kavramış olduğunu anlatır Öyle kıraet bir makinanın duygusuz işlemesine benzetilir MİHANİKİYYET yun (Mihanik den) Makine sanayiini ihate eden fen ve ilimler Makine gibi cansız şeyler * Cansız ve duygusuz fakat ahenkli hareket ve hareket kabiliyeti MİHAR (Mühür C) At yavruları Taylar MİHAŞŞ(E) Ot biçtikleri âlet Orak ve tırpan * Ot koydukları kap MİHATT Deriden kıl ve yün yolacak demir MİHAZ Çizme mahmuzu MİHBAZ (C: Mehâbiz) Hallaç tokmağı MİHBEB Tâne tâne kesecek âlet MİHBERE (C: Mehâbir) Mürekkep koydukları kap MİHCEM(E) (C: Mehâcim) Hacamat şişesi * Çekip emmeğe mahsus âlet MİHDA İçine hediye konulan kap MİHEK f Küçük çivi * Karanfil MİHEN (Bak: Mihan) MİHENK (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş Ölçü İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti * Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta MİHFAR Toprak kazan âlet Kazma MİHFEN Değirmen sepeti MİHFER(E) (C: Mahâfir) Kazma Bel MÎHÎ f Çivi şeklinde Çiviye âit MİHÎN (Mihine) Daha büyük, daha ulu MÎHKADEM f Ayağı kırık MİHLA(T) İçine yulaf koyup davara vermekte kullanılan torba MİHLAF Vaadinde çok hilâf eden, sözünde durmayan kimse MİHLAK Ustura MİHLEB (C: Mehâlib) Yırtıcı kuşların tırnağı, pençesi * Orak, bıçak MİHLEB İçine süt sağılan kap MİHMAN f Misafir MİHMANDAR f Misafire hizmet ve yardım eden Misafiri ağırlayan MİHMANDAR-I KERİM Dünya misafirhanesinde kullarına yardım ve in´am eden Rabbimiz, Allah (CC) * Müslümanlara dünya misafirhanesinde rehberlik eden, Hazret-i Peygamber (ASM) MİHMANDARÎ f Mihmandarlık Misafir ağırlayıcılık MİHMANHANE f Misafirhane Misafir edilecek yer Otel * Mc: Dünya MİHMANÎ f Mihmanlık, misafirlik MİHMANNEVAZ f Misafire iyi muamele ederek ikram eden Misafir ağırlayan MİHMANPERVER f Misafir ağırlayan, misafire ikram eden, misafir seven MİHMANPERVERÎ f Misafirperverlik, misafir ağırlayıcılık MİHMANSERAY f Misafirhane Otel * Mc: Dünya MİHMEL (C: Mehâmil) Kılıç bağı * Büyük mahfe MİHMER (C: Mehâmir) Semer atı MİHMEZ (MİHMÂZ) Çizme mahmuzu MİHNEKA (C: Mehânık) Maktul * Gerdanlık * Boğacak âlet MİHNET Zahmet Eziyet Dert Belâ * Mc: Tecrübe, sınamak MİHNET-ÂBÂD f Keder, mihnet ve gam dolu olan yer * Mc: Dünya MİHNETDİDE f Musibete uğramış Keder ve mihnet görmüş MİHNETGÂH f Keder, gam ve mihnet çekilen yer * Mc: Dünya MİHNETKEDE f Gam ve keder çekilen yer Nihnet yeri * Mc: Dünya MİHNETKEŞ f Keder, eziyet ve mihnet çeken MİHNETZEDE f Afet ve belâya uğramış Keder, mihnet ve musibete giriftar olmuş MİHR (Bak: Mehr) MİHRAB Camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde durduğu yer * Şiddetli harbeden cengâver Bahadır * Evin şerefli yüksek yeri, çardak * Meclisin sadrı ve ekrem mevzii * Mc: Harb âleti * Orman * Melikin hususi makamı * Mc: Şeytan ve hevâ ile muharebe edecek yer * Ümit bağlanan yer MİHRAB-I CEMŞİD Güneş, Şems MİHRACE (Hind´ce: Mahraca) Hindistan´da Hindu dininden olan hükümdarların büyüklerine verilen ünvandır Hindu kral MİHRAF Hekimin yarayı muâyene ettiği âlet MİHRAK Çok hareket eden * Hareket âleti Karıştıracak nesne MİHRAK Fiz: Küre içi biçiminde (içbükey) bir aynaya müvâzi (paralel) gelen ışıkların, aksettikten sonra toplandıkları nokta Yakıcı nokta * Hareket merkezi MİHRAKÎ Mihrak noktasına âit MİHRAK (C: Mehârik) Ağaç kılıç * Yırtıp parçalayacak âlet MİHRAS (C: Mehâris) Dibek taşı MİHRAT Tennur odunu karıştırdıkları âlet * Çiftçi sabanı MİHRAT (C: Mehârit) Her yıl derisi kavlayıp soyulmak âdeti olan yılan MİHRBAN f Merhamet ve şefkat sahibi Muhabbetli, sevimli, yumuşak huylu ve güleryüzlü MİHRBANÎ f Dostluk, muhabbet, sevgi MİHRE f Acemi ördekleri avlamak için su kenarlarına bağlanan ördek MİHREF (C: Meharif) İçine yemiş koydukları kap MİHREZ İğne, ibre MİHRGAN f Sonbahar Güz mevsimi * Eski İranlıların iki büyük bayramlarından birinin adı MİHRNAZ f Naz güneşi Çok nazlı MİHSAD Ekin orağı MİHSAF (C: Mehâsıf) Biz dedikleri ince uzun demir MİHSAL Ok yapılan demir MİHSAL Keskin kılıç MİHSARRE Bir kimsenin elinde tuttuğu sopa veya değnek MİHSERE Süpürge MİHŞAH (C: Mehâşi) Kaba kilim MİHTAB Balta Odun kesmekte kullanılan âlet MİHTAT Cetvel tahtası MİHTER (C: Mihterân) Daha büyük Daha ulu MİHTERÂN (Mihter C) f Daha büyükler MİHTERÎ f Büyüklük, ululuk, azimlik MİHVAL Çok hilekâr Hileci Dolandırıcı MİHVEKA Süpürge MİHVER Dünyanın kuzey ve güneş kutbu arasından geçtiği farz olunan hat, dönen bir şeyin ortasından geçen mil Düzgün geometrik şekilleri iki eşit kısma ayıran doğru çizgi Çark ve tekerlek gibi dönen şeylerin ortasından geçen mil Merkez * Mat: Üzerinde bir müsbet ciheti var farzedilen sonsuz hat * Kağnı arabasının dingili MİHVER-İ ÂLEM Arzın merkezinden geçerek semâ küresini her iki tarafta kesen mevhum hat MİHVER-İ HAREKÂT Askeri harekâtın yapıldığı yer MİHVER-İ ARZ Arzın kuzey ve güney kutupları arasında uzanıp, merkezden geçtiği farz olunan hat MİHVER-İ NEBAT Kök, gövde ve yaprakların tamamı MİHYAC Şiddetli * Çok, ziyâde, fazla MİHYAF Tez susayan davar MİHYAL Bir yıl ekilip, bir yıl ekilmeyen arazi MİHYAT İğne MİHZA (MİHZAB) Ateş karıştırmakta kullanılan ağaç MİHZAB Boyacıların elbise boyadıkları küp MİHZAC Çamaşır tokacı MİHZAK Çok gülen kadın MİHZAR Mânâsız ve saçma sapan sözler konuşan |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|