Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, lügat, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

MÂ f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba´d: Sondaki, alttaki)
MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir Mâindek: Yanındaki nedir ) suallerinde olduğu gibi
MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar
MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu´cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni´me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi
MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi
MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder
MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi
MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi
M´ Su Ab
MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi)
MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su
MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta´mel) Kullanılmış su
MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su
MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır)
MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi)
MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su
MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su
MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır
MÂ-İ RÂKİD Durgun su
MÂ-İ ZERRİN Altun suyu
MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu
MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat)
MA´ Yer yüzüne yayılıp döşenmek
MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler)
MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri
MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar
MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler
MAABÎD (Ma´bud C) Ma´budlar
MAABİR (Ma´ber C) Köprüler, geçitler, kemerler
MAACİL (Ma´cel C) Yollar,
MAACÎN (Ma´cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler
MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler
MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir)
MAADİN (Maden C) Madenler
MAAFİR Hemedan´da bir kabilenin adı
MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte
MAAHİD (Ma´hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler
MAAHU Onunla beraber Onunla
MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer
MAAKAT Derinlik
MAAKID (Ma´kad C) Ma´kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları
MAAKIL (Ma´kıl, Ma´kale ve Ma´kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları
MAAKIM (Ma´kım C) Eklemler, eklemeler
MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği
MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik
MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte
MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes´ele
MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef
MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla
MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber
MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile
MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler
MAALİF (Ma´lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar
MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile
MAALİM (Ma´lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes´eleler * İzler Nişanlar Eserler
MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler
MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak
MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber
MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle
MAAMİ´ (Ma´maa C) Ateş çatırtıları
MAAN Birlikte Beraber
MAAN Menzil, mekân
MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat)
MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar
MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar
MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar
MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli
MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi
MAANÎ-İ ÛLÂ Evvelki mânâlar, vesileler
MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler
MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem´ olmak, toplamak itibariyle ma´razlar, ta´rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler
MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası
MAARÎC (Mi´rac C) Merdivenler
MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te´mine çalışan bakanlık
MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler
MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı
MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü
MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer
MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden
MAARİK (Ma´rek ve Ma´reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları
MAARÎZ (Mi´raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler
MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler
MAAS Ayağın siniri çekilip büzülmek * Ayağın eğri olması
MAASIR (Ma´sara C) Üzüm, susam gibi şeylerin sıkıldığı yerler
MAASÎ (Ma´siyyet C) Günahlar * İsyanlar
MAAŞ Geçinilecek şey Yaşayış Aylık para
MAAŞAT (Maâş C) Maaşlar Memur, emekli, dul, yetim vs gibi kimselere verilen aylıklar
MAAŞEN Yaşayış bakımından
MAAŞİR (Ma´şer C) (Bak: Ma´şer - İlticâ - Melce´)
MAATIF (Ma´tıf ve Mı´taf C) Gözlenilecek veya bakılacak yerler
MAATÎR (Mı´târ C) Devamlı güzel koku sürünenler
MAA-T-TEESSÜF Yazık ki Esefle Teessüfle beraber
MAAVİL (Mi´vel C) Taş, kaya parçalamakta kullanılan sivri kazmalar
MAAVİN (Maunet C) Yardımlar, muâvenetler * Yol yiyecekleri Azıklar
MAAYİB Ayıplar Lekeler Kusurlar
MAAYİR Ayıplanmış
MAAYİŞ (Maişet C) Geçinmek için gerekli şeyler
MAAZ Sığınacak yer Penah
MAAZ Şiddetle gadap etmek, çok fazlasıyla hiddetlenmek * Bir nesne güç gelmek, zor gelmek
MAAZALİK Şu var ki Bununla berâber
MAAZALLAH Allaha sığındık Allah korusun
MAAZIM (Mu´zam C) Bir şeyde en büyük kısımlar
MAAZİR (Bak: Meâzir)
MAAZİYADETİN Fazlasıyla, ziyadesiyle, çok miktarda, bol bol
MA-BA´D Sonra Gelecekteki
MA-BA´DETTABİA (Mâba´de-t tabia) Metafizik Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu Bu felsefe ile alâkalı olan
MABA´Dİ (Mâbadi) Sonrası Bundan sonrası
MABAKİ Geri kalan, kalan, artan
MA´BED (Mâbet) (İsm-i mekân) İbadet edilen yer (Mescid, câmi gibi)
MA´BED-İ FERSUDE f Eskimiş, yıpranmış mâbed
MA-BEKA Arta kalan, bâkiye, geri kalan
MA´BER (C: Maâbir) (Ubur dan) Geçit, kemer, köprü * Geçilecek yer
MABEYN Ara Aradaki şey İki şeyin arası * Haremle selâmlık arasındaki oda * Padişah yakınlarının bulunduğu oda
MABGUZ (Bugz dan) Nefret ve buğzedilmiş Sevilmemiş
MA-BİHİ-L-HAYAT Yaşamaya sebep olan, hayata vesile olan
MA-BİHİ-L-İFTİHAR Kendi ile ve onunla iftihar edilecek şey
MA-BİHİ-L-İMTİYAZ Kendisi ile imtiyaz kazanılan şey
MA-BİHİ-L-İSTİHKAK Hak etme sebebi
MA-BİHİ-L-İ´TİMAD İtimada vesile ve sebep olan şey
MABSARA Bedihî ve zâhir olan hususlar Açık ve meydanda olan hususlar
MA´BUD (Mâbud) Kendine ibadet edilen Allah (CC)
MA´BUD-U Bİ-L HAK Hak olan ma´bud Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah (CC)
MA´BUD-U HAKİKÎ Hakiki ma´bud olan Cenab-ı Hak (CC)
MA´BUDE Şirk, evham ve putperestlikten doğan kadın heykeli ve emsali put
MA´BUDİYYET Mâbud oluş Kendine ibâdet edilmeğe lâyık olan, ki bu sıfat ancak Allah´a mahsustur Uluhiyyet(İşte şu vaziyette bir insana hakiki ma´bud olacak; yalnız, her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında, her şeyin yanında nâzır, her mekânda hâzır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadir-i Zülcelâl, bir Rahim-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir Çünkü, nihayetsiz hâcat-ı insaniyyeyi ifa edecek ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sâhibi olabilir Öyle ise mabudiyete lâyık yalnız Odur S) (Bak: Taabbüd)
MA´C Süratle gitmek, hızlı gitmek * Yürürken dolaşmak
MAC Tuzlu su
MACC Ağzından sular akan yaşlı deve
MA´CEL (C: Maâcil) Yol Menzile ulaştıran yol
MA´CEME Sabırlı, tahammüllü kimse
MACERA Olup geçen şey Baştan geçen hadise
MACERAPEREST f Maceracı Macera meraklısı
MA´CES Yay kabzası
MA´CEZ Çalışmaktan ve maişetten âciz oldukları yer
MACİD Çok âli Şerif Yüce Kerim * Hoş Nâzik meşreb
MACİN (C: Micân) Her dileğini yapan kimse * Hile yolunu öğreten
MACUN Hamur kıvamındaki ilâç * Hamur gibi yoğurulmuş şey
MACUŞUN Gemi, sefine * Boyanmış elbise
MAÇ f Öpüş
MAÇİN Çin´e tâbi, Doğu Türkistan tarafındaki çöllerde ve Târim nehrinin güneybatısındaki dağlarda oturan Türk milletinden bir kavimdir ve simaca Moğol ile Aryâ cinslerinden mürekkeb oldukları anlaşılıyor İçlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü adamlar dahi bulunuyorsa da lisan bakımından Doğu Türkistan´ın ahalisinden farkları yoktur Çağatay dili konuşurlar Kendileri çok tembel; ve zevk ve eğlenceye çok düşkündürler Ziraat vs işleri kadınları tarafından yapılır Tamamı müslüman ve sünnîdirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MAD Yumuşak taze ot
MA´D Taze hurma * Taze ot * Yumuşak * Yoğunluk, gılzat * Gitmek * Çekmek
MADAHİK (Madhek C) Güldürücü ve komik kimseler Soytarılar
MADAK Sıkıntı, darlık
MADALLE Yolun kaybolduğu yer
MADALYA İtl Büyük işlerde muvaffak olanlara veya büyük fedakârlık ve kahramanlık gösterenlere hediye ve hatıra olarak verilen ve çok defa yuvarlak biçimde, göğüse takılacak şekilde olan kıymetli madeni parça
MÂ-DÂM Çünkü Mâdem Böylece olunca Dâim ve bâki oldukça
MÂ-DÂM-EL MELEVAN Gece gündüzün devamı müddetince
MADARİB (Madrab C) Darbedilecek, dövülecek yerler
MADCA´ Yatılan yer * Kabir Mezar
MADDE Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan * Asıl, esas, cevher, mâye * Bend, fıkra, kısım * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara
MADDE-İ ACİNİYE Hamur gibi yoğurulmuş cisim
MADDE-İ MUSAVVİRE Tıb: Kanın küreciklerinden başka gıda maddesinden olup, azot ve sair maddeleri içine alan sulu cisim Canlı hücrelerin vücudunu teşkil eden ve içinde çoğunun çekirdek bulunan albüminli madde Protoplazma
MADDE-İ ULYÂ Kıymetli cevher maddesi, yüksek madde Çok kıymetli şey
MADDETEN Cismen Madde ve cisim olarak * İş olarak, iş ile * Gözle görülür ve elle tutulur şekilde
MADDÎ (Maddiye) Cismâni Madde ile alâkalı olan Maddeye ait * Paraca ve malca * Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren * Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler
MADDİYAT (Maddiyet C) Maddi ve cismâni şeyler Gözle görülüp elle tutulur cinsten şeyler
MADDİYET (C: Maddiyât) Gözle görülüp elle tutulan şey Cismâni
MADDİYYUN (Maddiyun) Maddeciler Her şeyin esası madde olduğunu iddia edip, ruhaniyatı inkâr eden dinsizler Her şeyi madde ile ölçenler Masnuât-ı İlâhiye olan mahlukatı ve zerrelerin muntazam hareketini, tesadüf eseri gibi kabul ve tevehhüm edip dinsizliğe yol açmağa çalışanlar(Maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalâlet, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde Hallâkiyet-i İlâhiyyenin ve kudret-i Rabbâniyenin bir cilve-i âzamını hissettiklerinden ve o cilvenin nereden geldiğini bilemediklerinden ve o kudret-i Samedâniyenin cilvesinden gelen umumi kuvvetin nereden idare edildiğini anlıyamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine âsâr-ı İlâhiyyeyi isnad etmeye başlamışlar Fesübhanallah! İnsanlarda bu derece hadsiz cehalet olabilir mi ki, mekândan münezzeh olmakla beraber herbir yerde herbir şeyin icadında herşeyi görecek, bilecek, idare edecek bir tarzda bulunur bir vaziyetle yaptığı fiilleri ve eserleri; câmid, kör, şuursuz, iradesiz, mizansız ve tesadüf fırtınaları içinden çalkanan zerrâta ve harekâtına vermek, ne kadar câhilâne ve hurafetkârâne bir fikir olduğunu, zerre kadar aklı bulunanların bilmesi gerektir Evet bu herifler vahdet-i mutlakadan vazgeçtikleri için, hadsiz ve nihayetsiz bir kesret-i mutlakaya düşmüşler; yâni; bir tek İlâhı kabul etmedikleri için, nihayetsiz İlâhları kabul etmeye mecbur oluyorlar Yâni; bir tek Zât-ı Akdesin hassası ve lâzım-ı zâtisi olan Ezeliyeti ve Hâlikıyeti, bozulmuş akıllarına sığıştıramadıklarından; o hadsiz, nihayetsiz câmid zerrelerin ezeliyetlerini, belki Uluhiyetlerini kabul etmeye mesleklerince mecbur oluyorlar L)
MADDİYUNLUK Maddiyunların mesleği Maddecilik Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri(Maddiyunluk, mânevi tâundur ki, beşere müthiş sıtmayı tutturdu; gazab-ı İlâhiye çarptırdı Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü´ ettikçe o tâun da tevessü´ eder M)(Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise, mâneviyatta kördür M)
MADE f Dişi Erkeğin zıddı
MA´DELE(T) (Ma´dilet) Adalet eylemek Hak ile hükmeylemek * Adalet yeri
MA´DELE-İ ULYÂ Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer Huzur-u İlâhiyedeki adâlet
MA´DELETGÜSTER f İnsaflı, adaletli, vicdanlı ve doğru kimse
MA´DELETKÂR f Âdil, adaletli
MA´DELETPERVER f Doğru, insaflı, adaletli ve vicdanlı kimse
MA´DEN Maden * Bir haslet veya hususiyetin kaynağı * Herşeyin aslî mekânı, menbâ ve me´hazı olan yer * Toprak, taş, kum gibi maddelerle karışık demir vesairelerin vaziyetlerine de maden denir
MA´DENÎ Madenden yapılmış * Madenle alâkalı
MA´DENİYAT Madenî oluşlar Madenler Madenden çıkan şeyler Maden ilmi
MÂDER f Ana Çocuğu doğuran Ümm
MÂDERANE f Annece Anaya yakışır surette
MÂDERENDER f Üvey ana
MÂDERÎ f Analık Annelik
MÂDERZÂD f Anadan doğma Anadan doğduğu gibi
MADG Çiğneme Ağızda çiğneyiş
MADGARE Mukabil iki tarafın şiddetli hücumları ile meydanda gelen savaş
MADHEK Maskara Gülünecek şey Soytarı Komik
MADİH (Medh den) Öven, medheden
MADİH Keskin
MA´DİL Sapılacak yer Ma´dul
MA´DİN (C: Meâdin) Hak Teâlâ´nın yerde halk ettiği * İkamet ettikleri mevzi
MADİYAN f Dişi at Kısrak
MADREB (MADRIB) (C: Madarib) Darb edilecek, vurulacak yer * Kakma, çakma yeri
MADREBE Kılıncın ağzı
MADRUB Vurulmuş Döğülmüş Çarpılmış Darbolunmuş * Damgalanmış * Mat: Darbedilen (çarpılan) sayı
MADRUBEYN Mat: Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri
MADRUS Örülerek yapılmış Örülmüş şey
MA´DUD Hesabedilen Sayılan Addedilen * Muayyen Belli
MA´DUDAT Yumurta gibi sayı ile satılıp alınan şeyler
MA´DUM Mevcut olmayan Yok olan Yok
MA´DUM-ÜL CİSİM Cismi olmayan
MA´DUMAT Yok olanlar Yokluklar
MA´DUMAT-I HÂRİCİYYE İlm-i İlâhide olup, maddi vücudu olmayan şeyler
MA´DUMAT-I MÜMKİNE Var olacağı ilm-i İlâhîde mâlum olup, henüz mevcud olmayan hâdisat
MA´DUMİYET Yokluk, ma´dumluk, yok olma
MA-DUN Aşağı Alt Alt derece
MA-FAT Kaybolan Fevt olan Elden çıkan şey Kaybedilen
MA-FEVK Üstünü Üstün olanı * Bir şeyin üstü, üst tarafı Baş
MA-Fİ-HA İçindekiler O şeyin içinde olanlar
MA-Fİ-L-BAB Kapı içinde Bir kitabın içindeki bölümde (babda) olan şey
MA-Fİ-L BAL Gönülde olan maksad ve meram (Mâ-fi-z zamir de denilir)
MA-Fİ-L YED Fık: Bir terekenin taksimi yapılmadan varislerden biri veya birkaçı ölürse, bunların terekelerinden varislerine düşen kendi mikdarları
MA-Fİ-Z ZAMİR Kalbde ve gönülde olan
MAFSAL Tıb: Vücuddaki kemiklerin ekli olan oynak yerleri Eklem
MAFSAL-I MÜTEHARRİK Tıb: Oynar eklem
MAFTUR (Fıtrat dan) Yaradılışta olan Fıtratta bulunan * Yaradılmış
MA´FUC Dübürüne vurulmuş
MA´FUN Bozulmuş ve çürümüş şey * Kokmuş et
MA´FÜVV Suçu afvedilmiş Bağışlanmış * İstisnâ edilmiş, müstesnâ kılınmış, ayrı tutulmuş
MAGABBE Akıbet, son, netice
MAGABIT İmrenilme Gıpta edilme
MAGABİN (Magben C) Kasıklar, uyluk kemikleri
MAGAFİR (Miğfer C) Çelik başlıklar, miğferler
MAGAFİR Çirkin kokulu bir zamk
MAGAK f Çukur
MAGAKÇE f Küçük çukur Çukurcuk
MAGALE şer, kötü
MAGALIK (Mağlak C) Kilitler, sürmeler
MAGALIB Üstün gelen, galebe eden
MAGAMİZ (Magmaz C) Karanlık yerler Karanlık ve çukur yerler
MAGAMİZ Ayıplı, ayıplanmış
MAGANİ (Magni C) Evler, hâneler, menziller
MAGANİM (Magnem C) Ganimetler Düşmandan ele geçirilen mallar
MAGARAT (Magare C) Mağaralar
MAGARE (C: Magarât) Mağara
MAGARİB (Magrib C) Batılar, magribler, garplar * Akşamlar
MAGARİM (Magrem C) Diyetler * Ödenecek borçlar
MAGARİS (Magris C) Fidanlıklar, fidan bahçeleri
MAGAS (C: Emgâs) Kıymetli iyi deve
MAGASİL (Magsel ve Magsil C) Gusülhâneler, yıkanılacak yerler
MAGAVİR (Mugâvir C) Kıtal eden, harbeden, çarpışan
MAGAZİ Muharebeye âit hikâyeler Gazâ hikâyeleri * Savaşlar, muharebeler, gazalar
MAGAZİN Çeşitli mevzulardan bahseden resimli mecmua
MAGBAT (C: Magabit) Gıpta edilecek ve imrenilecek yer
MAGBEN (C: Magabin) Uyluk kemiği Kasık
MAGBUN (Gabn dan) Alışverişte aldanmış olan * Şaşkın Şaşırmış
MAGBUNİYET Şaşkınlık
MAGBUT (C: Magabit) İmrenilmiş, gıpta edilmiş
MAGD Kurutan otu * Yerüç otu
MAGDUB Hiddet ve gadaba uğramış Doğru ve hak dini tanıyamamış ve rahmetten mahrum kalmış Lütf-u İlâhîden mahrum olmuş * Fık: Gasbolan mal
MAGDUBEN (Gadab dan) Öfke ve hiddet ile Gadap ile
MAGDUBUN MİNH Fık: Malı gasbolan kimse
MAGDUR (Mağdur) Gadre, haksızlığa uğramış ve gadir görmüş
MAGDURE Mağdur kadın Haksızlığa uğramış ve gadir görmüş kadın veya kız
MAGDURİYYET Mağdurluk Gadre uğramış kimsenin hali
MAGFELE Dudak altında biten kılların çevresi
MAGFİRET (Mağfiret) Cenab-ı Hakk´ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu
MAGFİRET-İ İLÂHİYE Allah´ın mağfireti, affetmesi
MAGFUR (Mağfur) Rahmetlik olmuş Günahlarının afvı için kendine dua edilmiş olan Allah´ın, kendisini affı için dua edilen ölmüş kimse
MAGİB Kaybolma
MAGİN Mazaryon otu
MAGİZ İçinde ağaç bitmiş olan su birikintisi
MAGL Yürek ağrısı, kalp ağrısı
MAGLAK Kilitlenecek yer
MAGLATA Mugalata Boş ve mânasız söz Zihin yanıltmak için söylenen saçma sapan söz
MAGLATA-İ ŞEYTANİYE İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi
MAGLATA-İ VEHMİYYE Vehmin, insanı yanıltmak için yanlışı doğru göstermesi
MAGLE Yılda iki kez doğuran koyun ve keçi
MAGLUB (Mağlub) Yenilmiş Kendisine galib gelinmiş Yenilen kimse
MAGLUBANE f Mağlub olana yakışır surette Yenilmiş bir kimseye uygun şekilde
MAGLUBİYYET Yenilme Bir kuvvetlinin idaresi altında bulunuş
MAGLUK Kapalı Kilitli
MAGLUL Susuz kalmış Su sıkıntısında bulunan * Eli bağlı Zincirle bağlanmış kimse * Hapsedilmiş olan
MAGLUL-ÜL YED Eli bağlı
MAGMA yun Jeo: Yanardağlardan çıkan hamur kıvamındaki yoğun madde
MAGMAG Boğaz düdüğü * Yemeği yağlı yapmak
MAGMAGA Karışmak, ihtilat
MAGMAS (C: Megâmıs) Çok fazla çukur olan yer
MAGMUM Gamlı Kederli Tasalı Sıkıntılı * Bulutlu Kapalı
MAGMUMÂNE Kederlice Gamlı olarak * Mübhem olarak
MAGMUMİYET Kederli, gamlı olma * Hava bulutlu ve kapalı olma
MAGMUR Şöhretsiz Adı sanı silinmiş olan * Harap Yıkık
MAGMURİYET Mağmurluk, viranlık, haraplık * Adı sanı kaybolmuş
MAGMUZ Kabâhatli, suçlu
MAGN (C: Megân) Menzil
MAGNA Durmak
MAGNATIS Mıknatıs
MAGNEM (C: Maganim) Ganimet Harpte düşmandan ele geçirilen mal
MAGNETİK yun (Manyetik) Mıknatıs gibi çekici kuvveti olan
MAGRE (C: Migrât) Aşı dedikleri kırmızı balçık
MAGREFE Geniş yer
MAGREM Bir şeye çok düşkün, haris kimse Tutkun Aşık * Borçlu * Zarar, ziyan * Cürüm, cinayet
MAGRES Fidan bahçesi Fidanlık
MAGRİB (Mağrib) Batı taraf Garb Güneşin battığı cihet Akşam vakti Afrikanın şimâl tarafı Türkiye´ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı
MAGRUK Gark olmuş Suda batmış olan
MAGRUKÎN (Mağruk C) Suda Boğulanlar
MAGRUR (Mağrur) Gururlu Boş bir şeye güvenen Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan Mütekebbir Kibirli kimse Müteazzım
MAGRURANE f Gururlanarak Kendini beğenircesine Kibirlenerek Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına (Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin, fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış S)
MAGRUREN Gururlanarak Güvenerek, itimad ederek * Aldanarak
MAGRURİYET Gururluluk, kibirlilik * Bir şeye itimad edip, güvenip aldanma * Kibirlenme, gurulanma, övünme, tefahhur, tekebbür
MAGRUS(E) (Gars dan) Toprağa dikilmiş
MAGRUZ Taze Bayatlamamış ve bozulmamış
MAGS Bağırsak ağrısı
MAGSEL (C: Magasil) (Gasl den) Gusülhâne Ölü yıkanan yer
MAGSUB(E) (Gasb dan) Zorla ve cebren alınmış Gasbolunmuş
MAGSUL Gaslolmuş Yıkanmış Gusletmiş
MAGŞİ (Gaşy den) Baygın Gaşyolmuş Kendinden geçmiş
MAGŞİYANE f Bayılmış gibi, baygıncasına
MAGŞİYY Aklı gitmiş hayran kimse
MAGŞİYYEN Bayılmış olarak, baygın bir halde
MAGŞİYYÜN ALEYH Bayılmış, baygın
MAGŞUŞ Katışık Karışık Saf olmayan
MAGŞUŞE Gümüş ve bakır karışığı akçe
MAGŞUŞİYYET Halis ve saf olmayış Karışıklık
MAGT Çekmek
MAGTUS Su, gaz veya hava gibi şeylerin içine batırılmış
MAGTUŞ Karanlık yer
MAGUSE Medet gelmek, yardım gelmek
MAGV Kedi miyavlaması
MAGZ Beyin * Öz İç Lüb İlik * Dimağ
MAGZA Maksad, gaye, meram, istek, arzu * (C: Magazi) Harb hikâyeleri Muharebe ve gazaya ait hikayeler * Savaş, muharebe, gaza, harb
MAGZAB Gazap edecek yer
MAGZEBE Hiddetlenme, öfkelenme, kızma * Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey
MAGZUB (Bak: Magdub)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MAH Mahveden * Resul-i Ekrem´in (ASM) bazı kitablarda geçen bir ismidir Nübüvvet ve risaletinin nuru, küfür karanlıklarını mahvettiğinden bu isim verilmiştir
MAH (Meh) f Senenin onikide birisi Yirmisekiz, yirmidokuz, otuz veya otuzbir günlük zaman * Gökteki ay Kamer
MAH-İ TÂBÂN (Meh-i tâbân) Parlayan ay Parlak ay
MAHABİB (Mahbub C) Sevilen ve muhabbet edilenler Mahbublar
MAHABİR (Mahber C) Mürekkep hokkaları
MAHABİS (Mahbes C) Ceza evleri, zindanlar Hapishaneler
MAHABİS (Mahbus C) Hapsedilmişler, mahbuslar Bir yere kapatılmış olanlar
MAHABİZ (Mahbeze C) Ekmekçi fırınları
MAHACİR (Mahcer C) Göz çukurları
MAHACCE Geniş yol
MAHADİM (Mahdum C) Mahdumlar, oğullar
MAHAFET Korku Korkmak
MAHAFETULLAH Allah korkusu
MAHAFFE Mahfe Deve veya katır üzerine konan ve içinde iki kişi oturabilecek yeri olan kapalı mahmil
MAHAFİL (Mahfil C) Mahfiller * Toplantı yerleri Oturulup görüşülecek yerler * Büyük câmilerde eskiden hükümdarlara veya müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıklarla çevrilmiş olan yerler
MAHAFİR (Mihfer C) Beller, kazmalar
MAHAK Her arabî ayın son üç gecesi
MAHAKİM Mahkemeler
MAHAKİM-İ ADLİYE Adliye mahkemeleri
MAHAKİM-İ ASKERİYE Askerî mahkemeler
MAHAKİM-İ ŞER´İYE şer´î mahkemeler şeriat mahkemeleri
MAHAKK Mehenk Ayar taşı
MA-HALA (Bir istisnâ edatıdır) Mâadâ mânasına gelir, kendinden sonraki kelimeyi nasb eder $ (Allah´tan başka herşey fânidir) cümlesinde olduğu gibi
MA-HALAKALLAH Allah´ın (CC) yarattığı ve halkettiği her şey * Kalabalık, izdiham
MAHALE Çare, tedbir * Hile
MAHALİB (Mahleb C) Yırtıcı hayvanların tırnakları, çengelli pençeleri
MAHALL Yer Mekân Cây
MAHALL-İ SADAKA Sadaka olarak verilen mal veya parayı şer´an almağa ehil olan kimse
MAHALL-İ TEVARÜD Vâsıl olunan yer * Birisine yetişilen mahal
MAHÂLL (Mahall C) Yerler Mekânlar
MAHALLE (C: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri
MAHALLETAN Çömlek ve değirmen
MAHALLÎ Bir yere mahsus Yerli
MAHAMİD (Mahmedet C) İyi ve güzel huylar İyi hasletler * Şükürler, senâlar, medihler Şükür edilmeğe değer davranışlar
MAHAMİL Deve üzerine konan oturulacak sepetler Mahmiller * Kılınç bağ askıları * İhtimâller
MAHANE f Aylık maaş
MAHARET (Bak: Mehâret)
MAHARİB (Mihrâb C) Mihrâblar
MAHARİC Çıkacak yerler Huruc edecek yerler
MAHARİC-İ HURUF Gr: Ağızda harflerin çıktığı yerler
MAHARİM (Mahrem C) Mahrem olanlar Haram olan şeyler
MAHARİT (Mahrut C) Mahruti şekilller Koniler
MAHAS Udul etmek, dönmek
MÂHASAL Hâsıl olan, meydana gelen * Netice, sonuç
MÂHASAL-I ÖMR Evlât Çocuk * Hayat boyunca çalışılarak vücuda getirilen eser veya elde edilen şey
MAHASİN (Mehâsin) İyilikler İyi ahlâklar * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri * Güzel tavırlar * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal(İşte şu kâinat hadsiz mehasin-i maddiyesiyle bir ma´nevî ve ilmî mehasinin tereşşuhâtıdır Ve o ilmî ve ma´nevî mehasin ve kemalât, elbette hadsiz bir sermedî hüsn ü cemalin ve kemalin cilveleridir S)
MAHASİN-İ AHLÂK Ahlâk ve huy güzelliği
MAHAŞŞE Kıç, dübür, makad
MAHATİM (Mahtum C) Bağlanmış ve kilitlenmiş şeyler * Mühürlenmiş şeyler
MAHATT Konak, menzil Yolculuk esnâsında inilip durulacak yer
MAHATTA İstasyon
MAHAVİF (Mahuf C) Tehlikeli ve korkulu yerler
MAHAVİR (Mihver C) Mihverler, eksenler
MAHAYİL Alâmet, işaret * (Mahile C) Hayâl eserleri
MAHAZ Su akacak yer * Tıb: Doğum ağrısı Doğum esnalarında gelen sancı
MÂHÂZÂ Bu nedir * Bu değil
MÂHÂZÂ KELÂM-ÜL-BEŞER Bu, insan sözü, beşer kelâmı değildir
MÂHAZAR Daha evvelden hazır olan Hazır olarak ne varsa
MAHAZIR (Mahzar C) Mahzarlar, mürâcaatlar Umumi istidatlar
MAHAZİ Rezalet ve kepazelik sebebi olan kötü huylar
MAHAZİL (Mahzul C) Rezil ve kepaze olmuş kimseler
MAHAZİN (Mahzen C) Mahzenler, sığınaklar, bodrumlar
MAHAZİR (Mahzur C) Korkulacak ve sakınılacak şeyler Maniler, engeller
MAHAZZ Kat´edecek, kesecek yer
MAHBA (C: Mehâbi) Elbise saklayacak mevzi Kiler
MAHBEL Hayvanın gebelik zamanı
MAH BE MAH Aydan aya
MAHBER (Mahbere) Mürekkep hokkası Divit
MAHBES Hapishane Hapsedilen yer Cezaevi
MAHBEZ (C: Mahâbiz) Ekmekçi dükkânı Ekmekçi fırını
MAHBUB Muhabbet edilen Sevilen
MAHBUB-U HÜDÂ Allah´ın sevgilisi Hz Muhammed Mustafa (ASM)
MAHBUB-U LİGAYRİHÎ Faydalarından veya başkası sebebi ile sevilen Dolayısı ile sevilen
MAHBUBAT Sevilenler Sevgililer
MAHBUBE (Hubb dan) Sevilmiş veya sevilen kadın Muhabbet edilen kadın veya kız * Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek
MAHBUBETÜN Lİ-ZÂTİHÂ Zâtı için sevilen Kendi zâtında sevgili olan
MAHBUBİYYET Sevilen olmak Mahbub olmaklık Sevilecek hâlde bulunuş (Cenab-ı Hakk´ın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyyetini gösteriyor)
MAHBUK Katı, şiddetli, şedid
MAHBUN Kıtlık için saklanan şey * Edb: İkinci harfi düşürülmüş vezin
MAHBUS Hapsedilmiş olan
MAHBUSHANE f Cezaevi, hapishâne, zindan
MAHBUSÎN (Mahbus C) Hapsolunmuş kimseler Bir yere kapatılmış olanlar
MAHBUSİYET Hapislik, mahbusluk Hapis kalınan müddet
MAHC Soymak * Yontmak
MAHC Cima etmek * Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak
MAHCAH Lâyık olacak mevzi
MAHCER Ev, hane Hususi yer * Göz çukuru
MAHCİR (C: Mehâcir) Göz çukuru * Gözün çevre yanı Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler * Bahçe
MAHCUB Utanan Utangaç * Perdeli, örtülü Kapalı * A´ma * Yaşmak veya perde ile mestur olan
MAHCUBÂNE f Utanarak, utanmış bir hâlde Sıkılganlıkla
MAHCUBE Namuslu ve utangaç kadın veya kız Sıkılgan kadın * Kapı ardına konulan ağaç
MAHCUBİYET Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk
MAHCUC Kasdolunmuş olan * Çok gidilip gelinen * Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan * Mekke-i Mükerreme´nin bir adı * Kendi yerine hacca gidilmiş olan
MAHCUCUN ANH (Bak: İhcac)
MAHCUR (Hacr den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men´ edilmiş, hacredilmiş
MAHCUZ (Hacz den) Huk: Hacz edilmiş Mahkeme kararıyla rehin altına alınmış
MAHÇE f Minare, kubbe, sancak gibi şeylerin başına konulan hilâl
MAHÇEHRE f Ay yüzlü (Aslı: Mâhçihre´dir)
MAHDEM Baldırın köstek takacak yeri
MAHDU´ Hileye aldanmış olan Kandırılmış kimse * Boyun damarı kesilmiş kişi
MAHDUD Sınırlanmış, çevrilmiş Az sayılı Hududlanmış
MAHDUDİYET Sınırlılık Darlık
MAHDUD Dikeni kesilmiş ağaç
MAHDUD Tesviye edilmiş Silinmiş, düzgün * Meyvesi çok olup da dalları eğilmiş
MAHDUM Oğul Evlâd * Kendisine hizmet olunan Efendi
MAHDUMİYET Mahdumluk, oğulluk, evlâtlık * Efendilik
MAHDURE Örtülü ve kapalı kadın veya kız
MAHDUŞ Vesveselendirilmiş, kuşkulandırılmış * Tırmalanmış
MAHE f Matkap, burgu
MA´HED (C: Maâhid) Sözleşilen ve antlaşma yapılan yer Buluşma yeri
MAHFAS Yuva
MAHFAZA (Hıfz dan) Küçük kutu, kap Zarf
MAHFED (C: Mehâfid) İkamet yeri Oturulan yer * Bir renk cinsi
MAHFEL (C: Mehâfil) Dernek yeri
MAHFÎ Gizli, saklı
MAHFİL (C: Mahâfil) Toplanılacak yer Toplantı ve görüşme yeri * Büyük câmilerde eskiden pâdişahlara veya müezzinlere ayrılmış olan etrâfı parmaklıklarla çevrilmiş yüksekçe yer
MAHFİYYEN Gizlice Gizli ve saklı olarak
MAHFUF Zarar gelmesin diye etrafı çevrili, kuşatılmış
MAHFUK Hafakanlı, ikide bir yüreği oynıyan
MAHFUR Kazılmış toprak Hafriyat olunmuş
MAHFUZ Alçalmış veya alçatılmış
MAHFUZ (Hıfz dan) Hıfzolunmuş, saklanılmış * Ezberlenmiş Hafızaya alınmış * Korunup gözetilmiş * Gizlenmiş, saklanmış
MAHFUZAT (Mahfuz C) Mahfuz olunmuş, gizlenilmiş şeyler * Hıfzedilip ezberlenmiş şeyler
MAHFUZEN Polis veya jandarma gibi resmi bir muhafaza altında olarak
MAHFUZ LİMAN Bütün rüzgarlara kapalı olan ve her türlü hâllerde emniyet ile barınmağa müsâit bulunan limanlar
MAHH Yumurtanın akı
MAHICİYY Palan vurdukları at
MAHIK (Mahk dan) Yok eden Silen Ortadan kaldıran
MAHIZ (C: Muhaz) Ağrısı tutmuş hâmile kadın
MAHİ f Balık Semek
MAHİ (Mahv den) Yok eden, mahveden, perişan eden
MAHİ-İ EMRAZ Hastalıkları yok eden
MAHİC Sâfi, saf, katıksız
MAHİDAN f Balık havuzu
MAHİFÜRUŞ f Balık satan Balıkçı
MAHİGİR f Balık tutan Balık yakalayan Balık avlayan
MAHİHAR f Balık yiyen Balık avlayan, balıkçıl
MAHİLE (C: Mahâyil) Düşünmeğe sebebiyet veren işaret, alâmet
MAHİN (C: Mihne-Mihan) Hizmetkâr
MAHİR Becerikli, hünerli, san´atkâr
MAHİRANE f Ustaca, ustalıkla, maharetle
MAHÎS Kaçacak yer Kaçamak * Kurtulmak
MAHİYAN (Mâh C) Aylar * (Mâhî C) Balıklar, semekler
MAHİYANE f Ay hesabıyla verilen ücret Aylık
MAHİYAT Mahiyetler Esaslar Hakikatlar İç yüzleri
MA-HİYE O şey ki
MAHİYET Bir şeyin içyüzü, aslı, esası Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı (Mâhiyet, hakikatten daha umumidir Hakikat, mevcudatta, mahiyet ise, hem mevcudat hem ma´dumatta müstameldir) (LN)(İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir Himmet ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar İİ)
MAHİYET-İ CÂMİA Çok vasıfları içinde toplayan mahiyet (Bak: Himmet)
MAHİYYE Aylık
MAHÎZ Hayız hali zamanı (Bak: Hayız)
MAHÎZA (C: Mehâyız) Hayız bezi
MAHK Gidermek * İptal etmek, saymamak * Eksik, noksan
MAHK İnat etmek * Birbirini tutup çekmek
MAHKEDE İkamet mevzii, oturulan yer
MAHKEME (Hüküm den) Dâvaların görülüp hükme, karara bağlandığı yer İcra-yı adalet için çalışan resmî daire
MAHKEME-İ EVKAF İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad
MAHKEME-İ KÜBRA Öldükten sonra, âhiretteki ve Allah (CC) huzurundaki mahkeme Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlâhiyede yapılacağı yer
MAHKEME-İ NİZAMİYE Adliye mahkemeleri Temyiz mahkemeleri ile hukuk ve ceza mahkemeleri
MAHKEME-İ ŞER´İYYE şeriat mahkemesi şeriat hükümlerine göre dâvalara bakan mahkeme
MAHKEME-İ TEMYİZ Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme ve tahkik mercii olan yüksek mahkeme
MAHKEME-İ UZMA Büyük mahkeme Mahkeme-i Kübra
MAHKÎ Hikâye olunmuş Anlatılmış Rivayet olunmuş olan
MAHKİYYUN ANH Kendisinden bahsedilen, kendisinden anlatılan
MAHKUD Hased edilen, hased olunan
MAHKUK Hakkedilmiş Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış
MAHKÛM Aleyhinde hüküm verilmiş olan Dâvayı kaybedip cezalanan * Birisinin hükmü altında bulunan * Zorunda ve mecburiyetinde olma Katlanma
MAHKÛMUN-ALEYH Kendi aleyhinde hüküm verilmiş olan
MAHKÛMUN-BİH Kendisi hakkında hüküm verilmiş olan
MAHKÛMUN-LEH Dâvayı kazanmış olan Lehine hükmolunan
MAHKUN Suçsuz, masum
MAHKUN-UD-DEM Fık: Katli lâzım olmayan kimse
MAHKUR (Bak: Muhakkar)
MAHL Kıtlık, kaht
MAHLAS Nâm Lâkab Bazı muharrirlerde olduğu gibi, isme ilâve edilen başka bir isim * Halâs olacak, kurtulacak yer
MAHLASNAME şiir söylemeye yeni başlayan bir şâire, usta şâir tarafından mahlas verildiğine dair yazılan manzume
MAHLEB Bal * Süt sağacak kap * Bir cins ot
MAHLEB (C: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi
MAHLECE (C: Mehâlic) Hallaçların yün ve pamuk attıkları yer
MAHLEFE Söğütlük
MAHLU Hal´ edilmiş Tahtından indirilmiş padişah * Reddedilmiş olan
MAHLUB Sağılmış hayvan
MAHLUC (Pamuk gibi) Atılmış, hallaçlanmış
MAHLUCE Rey ve fikri doğru olmak
MAHLUF Yemin etme, and içme, kasem etme
MAHLUF-ÜN ALEYH Hakkında yemin edilen husus
MAHLUK Traş olmuş
MAHLUK Yaratılmış Yoktan var edilmiş olan
MAHLUKA Başkasının olup da benimsenen manzum parça
MAHLUKAT (Mahluk C) Yaratılmışlar Mahluklar Allah´ın yarattığı şeyler(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor İniyor M)
MAHLUL Çözülmüş, dağılmış Hallolmuş, erimiş * Murisi ölen sahipsiz mal Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras
MAHLUL-U MUFASSAL Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı Berat ile verilirdi
MAHLUL-U SIRF Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi
MAHLUL Delinmiş * Öbür tarafına işlenmiş olan şey
MAHLULAT Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar
MAHLULİYET Mahlul olma hali, mahlulluk
MAHLUT (Halt dan) Karıştırılmış Katılmış Karışık
MAHLUTA Bulgurla karışık mercimek çorbası
MAHMASA Azlık * Açlıktan zayıf düşme
MAHMEL Üzerine yük konulan şey
MAHMİ Korunan, himaye gören Hıfzolan
MAHMİDET (C: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme
MAHMİDETSÂZ f Senâ ve medheden
MAHMİL Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler * Deve üzerine konulan sepet Mahfe Sürre * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi
MAHMİL-İ ŞERİF Mekke ve Medine´ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta
MAHMİYE (Himâye den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme * (Muhâfazalı) büyük şehir
MAHMUD Medh olmaya müstehak, medhe lâyık Öğülmüş, medh ü senâ olunmuş * Peygamberimizin isimlerindendir * Tar: Ebrehe´nin Kâbeyi yıkmak için getirdiği filin adı
MAHMUD-U BİL-ITLAK Her cihetle ve bütün hallerde medhe ve hamde elyak olan Cenab-ı Hak(Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halk edemiyen ve bütün meyveleri icad edemiyen ve yeryüzünde sikkeleri bir olan bütün elmaları inşa edemeyen; onların bir misal-i musaggarı olan bir elmayı halk edip o elmayı ni´met olarak birisine yedirsin, şükrünü kazansın, Mahmud-u Bilıtlak´a hamd noktasında iştirak etsin Hâşâ! M)
MAHMUD-ÜL HİSÂL İyi ahlâk sahibi
MAHMUD-ÜŞ ŞİYEM Medhedilecek huylara sâhib olan Beğenilen ve takdir edilen hasletler kendinde bulunan
MAHMUDİYE Sultan 2 Mahmud adına yapılan ve kalyon büyüklüğünde olan eski bir harp gemisi * Sultan 1 Mahmud zamanında basılan 23 ayar altın * Sultan 2 Mahmud zamanında basılan ve yirmibeş gümüş kuruş değerinde olan ince altın sikke
MAHMUL Yüklenilmiş Hamlolunmuş Bir şey arkasına yüklenmiş olan Üzerine alınmış * Gr: Bir cümlede fâile yükletilen işi, oluşu veya hâli gösteren fiil * Man: Müsned, haber "İnsan nâtık" cümlesinde "İnsan" mevzu, "nâtık" mahmuldur
MAHMULE Yük Hamule
MAHMULEN Mahmul olarak, yüklü olarak
MAHMUM Hummaya, sıtmaya tutulmuş Sıtmalı olan Ateşli olan Mecnun Saçma sapan konuşan
MAHMUMANE f Sayıklarcasına, sayıklıyarak * Ateşler içinde, ateşli olarak
MAHMUR (Hamr dan) Sarhoşluğun verdiği sersemlik * Uyku basmış ağırlaşmış göz Baygın göz
MAHMURANE f Baygın bir şekilde Mahmurcasına
MAHMUZ Oksitlenmiş, hamızlanmış
MAHMUZ (Mihmaz dan) Binilen hayvanın sür´atini arttırmak maksadıyla dürtme için potin yahut çizmenin ökçesine takılan demirden yapılmış âlet * Kovanların çerçevelerine peteği tesbit etmek için kullanılan mâden tekerlekçik * Bir yapıyı veya duvarı, dıştan beslemek için kullanılan destek, payanda * Bir köprünün ayaklarının uç kısmında çıkıntı yapan taş kütlesi * Düşman gemisinin bordasına girmek ve onu batırmak için bazı eski harp gemilerinin ön tarafında bulunan, ileriye doğru uzanmış takviyeli kısım
MAHN Kuyudan su çıkarmak * İmtihan etmek * Bahşiş vermek * Vurmak
MAHN Cima etmek * Ağlamak * Kuyudan su çekmek * Uzun boylu adam
MAHNAK Boğazın boğacak yeri
MAHNİYE (C: Mehâni) Derenin dar ve kısık yeri
MAHNUK Boğulmuş Boğazı sıkılmış Boğuk
MAHNUKAN Boğazı sıkılarak, boğulmuş olarak
MAHNUN Sar´alı Cin taifesi dokunmuş hasta Mecnun
MAHPARE f Pek güzel kimse * Ay parçası
MAHPERVER f Mehtaplı
MAHPEYKER (Bak: Mehpeyker)
MAHR (MUHUR) (C: Mevâhır) Yarmak * Yükseltmek * Rüzgârın çıkardığı gürültü
MAHRA Değerli ve itibarlı insan * Uygun, münâsib ve elverişli şey
MAHRAB (C: Mehârib) Cenk edecek, dövüşülecek yer
MAHREC Çıkacak yer * Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer * Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı (Payda) * Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir) * Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye vesile-i irtika addolunan bir rütbe * Mevleviyet * Dahilde çıkarılan mahsulât ve emtianın sarfı için hariç memlekette bulunan mahal
MAHREF Bostan Hurmalık * Yemiş sepeti
MAHREFE Yol
MAHREK (Mahrak) Yakılacak yer Bir şeyin yandığı yer
MAHREK Koz: Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzedilen dâirevi hat, hareket yeri Mermi yolu
MAHREK-İ SENEVÎ Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire
MAHREM Gizli * Dince ve şer´an müsaade olunmayan * Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır * Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir) * Çok samimi ve içli-dışlı olan kimse
MAHREM-İ ESRAR Gizli sırlara vakıf olan çok yakın kimse Gizli sır söyleyen kimse
MAHREM İki dağ arasındaki yol
MAHREMAN (Mahrem C) Sırlar Gizli şeyler Esrar * Sırdaşlar
MAHREMANE f Gizli ve saklı olarak Mahrem bir tarzda
MAHREMİYYET Gizlilik Mahrem olma hali
MAHRU (C: Mâhruyân) f Ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak olan Güzel
MAHRUB Mahrum edilmiş Elinden varı yoğu alınmış Bomboş bırakılmış
MAHRUB Harabedilmiş, dağıtılmış
MAHRUF Toplanılmış devşirilmiş meyve
MAHRUK Yanan Yanmış
MAHRUK-UL FUAD Yüreği yanık
MAHRUKAT Yakılacak madde Yanan şeyler
MAHRUKAT-I MÂYİA Akaryakıt
MAHRUM Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak * Malı bereket bulmaz olan bedbaht Felâhtan nasibsiz olan * İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan
MAHRUMANE Mahrumcasına Bahtsız ve nasipsizcesine
MAHRUMİYYET Elde edemeyiş Yokluk Mahrumluk İstediğini elde edememe
MAHRUR Hararetli Ateşli İçi hararetli olan
MAHRURÂNE f Ateşli ateşli Hararetli bir surette
MAHRUS Himâye edilen Korunan Gözetilen
MAHRUS Hırsla istenilmiş
MAHRUSA Büyük şehir
MAHRUT Geo: Tabanı daire olup, yan kenarları bir noktada birleşen geometrik şekil, koni
MAHRUTÎ Mahrut şeklinde olan Altı daire ve üstü sivrilerek bir noktada birleşen, huni şeklinde olan Konik
MAHRUTİYYET Mahrutilik, konik olma hâli
MAHRUT Kasnı denilen zamkın ağacı
MAHRUYAN f Güzeller, ay yüzlüler * Mc: Veliler Allah´a itaatten ayrılmayan manevî güzellik sâhibi kimseler
MAHRUZ Kepâze, rezil, rüsvay, aşağılık, âdi İtibarsız
MAHS Hayaları çıkarılmış İğdiş edilmiş
MAHS Hâlis olmak, saf ve katışıksız olmak
MAHSAD Ekini biçilmiş yer
MAHSEBE şüphe etme, şüphelenme, sanma
MAHSER Huy, tabiat
MAHSUB Sayılmış Hesaplanmış Hesabına kaydedilmiş * Bir zata mensub kabul edilen
MAHSUBÂT (Mahsub C) Hesab edilmiş olanlar Hesaba dahil edilmişler
MAHSUBEN Hesaplanarak Hesaplı olarak Hesabına kaydedilerek
MAHSUBİYET Mahsubluk, mensubluk
MAHSUB Kızamık çıkarmış kişi
MAHSUD Kendine hased edilen Kıskanılan kimse
MAHSUD Biçilmiş ekin * Ekini biçilmiş tarla
MAHSUF Husufa uğramış Gölgelenmiş Perdelenmiş
MAHSUL Husul bulan Hâsıl olan * Elde edilen şeyler * Toprak ve hayvanlardan elde edilen şey
MAHSULÂT (Mahsul C) Mahsuller Hâsılat Tarladan, bahçeden veya hayvanlardan elde edilen gıda maddeleri
MAHSULÂT-I ARZİYE Toprak mahsulleri
MAHSULÂT-I SINÂİYE Endüstri mahsulleri
MAHSULDAR f Verimli, bereketli Mahsul veren
MAHSUN İstihkâmlı Kuvvetlendirilmiş Sarp, sağlam ve metin kılınmış
MAHSUR Fersiz göz Yorulmuş, uzun uzadıya bakmaktan donuklaşmış ve göremez olmuş göz
MAHSUR Etrafı çevrilmiş Muhasara altına alınmış Hasrolunmuş Hududlanmış Kuşatılmış
MAHSUS Duyulmuş Hissedilmiş Derk olunmuş Duyulan * Aşikâr, belli, zâhir, meydanda
MAHSUS Ayrılmış, tâyin edilmiş * Herkese âit olmayıp bazılara âit olmuş olan Yalnız birine âid olan Hususileşmiş Müstakil * Bile bile, istiyerek * Yalandan, şakadan, lâtife olarak
MAHSUSA Mahsus, hususi
MAHSUSAT Gözle görülen, hisle anlaşılan şeyler (Ma´kulât´ın zıddı)
MAHSUSEN Ayrıca, bile bile, mahsus olarak
MAHSUSİYET Mahsusluk Hususi olma hâli
MAHŞ Yakmak
MAHŞER Toplanma yeri Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer Haşir meydanı * Çok kalabalık
MAHŞER-İ ACÂİB Herkesi hayrete sevkeden toplanma Veya toplanma yeri * Hayret edilecek harika şeylerin bulunduğu yer
MAHŞUB Kesilmeye elverişli olmadan kesilen ağaç
MAHŞUD Toplanmış Yığılmış
MAHŞUR Toplanmış
MAHŞUŞ Kuru ot
MAHŞUŞ (Haşşe den) İçine girilmiş * Buğzedilmiş * Gizlice bir şey verilmiş * Karalanmış
MAHŞÜV Fazla * İçi doldurulmuş
MAHT şiddetli
MAHT Çıkarmak * Çekmek
MAHTAB (Bak: Mehtâb)
MAHTAB (C: Mehâtıb) Odun yığacak yer, odunluk
MAHTAM (C: Mehâtım) Burun
MAHTELEF-EL MELEVAN Gece ve gündüzün ihtilâfı ve değişmesi müddetince
MAHTİD Kişinin durduğu mekân
MAHTUBE Evlenmek için istenilen kadın
MAHTUM Mühürlenmiş Damgalanmış * Kilitlenmiş * Bağlanmış
MAHTUMANE f Bir kitabı hatmettikten sonra verilen ziyafet
MAHTUN Sünnet olunmuş Hitan edilmiş
MAHTUR (Hatar dan) Hatara, tehlikeye yakın * Düşünme Fikir ve endişe
MAHTUT (Mahtute) Çizilmiş Çizgilenmiş Yazılmış
MA´HUD(E) Vaad edilen Söz verilen Belli olan * Mezkur, sözü geçen * Mc: Fena bilinen kadın
MAHUDANE Bir ot adı
MA´HUDİYYET (Ahd den) Söz verilmiş olma Ahdedilmiş bulunma Belli olma
MAHUF Korkulu Tehlikeli
MAHULE Kocası ölmüş kadın
MAHUR f Kumarhâne Meyhâne
MAHUZA Temiz İtibarlı, şerefli, asil * Saf, hâlis, katıksız
MAHV Harab olma Yıkılma Ortadan kalkma Çökme Bozulma * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli
MAHV VE SEKİR Fenafillâh makamında kendi varlığını hiç görmek ve bu mânevi hâlin zevk ve te´sirinden ruhi bir coşkunlukla kendinden geçme hâli
MAHVA Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse
MAHVAR f Ay gibi
MAHVARE f Aylık maaş
MAHVE Kuzey rüzgârı
MAHVEŞ f Ay gibi
MAHVİYYET Alçak gönüllülük Tevâzu Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek Tevâzu içinde olmak
MAHY Gidermek
MAHYA Hayat Canlılık
MAHYA Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim * Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kiremit
MAHYANE f Aylık Aydan aya verilen maaş
MAHYERE Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik
MAHZ Safi ve hâlis Katıksız Sırf Hâs Hulus ile muhabbet * Tâ kendisi * Sadece * Su katılmamış hâlis süt
MAHZ-I EDEB Edebin ta kendisi Sırf terbiye ve edeb
MAHZ-I HİKEM Akıllılığın ve filozofluğun ta kendisi Hikmetlerin ta kendisi
MAHZ-I KERAMET Tam bir keramet gibi Kerametin ta kendisi
MAHZ Yoğurdu çalkalayıp yağını almak
MAHZ Nikâh
MAHZA Ancak Yalnız Tek * Sâde Hâlis Katıksız Tam
MAHZAN Ancak Yalnız Sadece Tek
MAHZANE Güvercinlik
MAHZAR (Huzur dan) Hazır olma Gösteriş, görünüş * Huzur yeri Büyük bir insanın önü * Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe * Mahkeme sicili
MAHZEM (C: Mehazim) Atın kolan yeri
MAHZEN Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer * Erzak yeri * Bodrum Yeraltı
MAHZEN Yalnız, ancak, tek
MAHZÎ Kepâzelik ve rüsvaylığa sebep olan huy Rezil olmağa sebebiyet veren kötü huy
MAHZU´ Boyun eğmiş
MAHZUB Boyanmış
MAHZUD (Mahdud) Silinmiş, tesviye edilmiş * Düzgün * Meyvesinin çokluğundan dalları basıp bükülmüş
MAHZUF Silinmiş * Yerinden düşürülmüş Kaldırılmış Hazfolunmuş * Edb: Noktasız harflerle yazılmış olan (Bak: Mücerred)
MAHZUL Hakir Kıymetsiz Perişan Hor Rüsvay
MAHZULEN Hakir, kepaze, rezil ve rüsvay olarak
MAHZUM Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve * Her delinmiş nesne
MAHZUN Hazinede saklanan şey
MAHZUN Tasalı Kederli Hüzünlü Gamlı
MAHZUNANE f Kederlice, düşünceli, üzgünce
MAHZUNİYET Mahzunluk Kederli ve kaygılı oluş Üzüntülü olma
MAHZUR Hazer edilecek şey Özür Korkulacak şey Müsaade olmayan Mâni Çekinilecek şey
MAHZUR (Hazr dan) Haram Memnu şey Yasak olan şey
MAHZURAT Yasaklar Mâniler Haram şeyler
MAHZURAT Hazer edilip korunulacak şeyler Yasak olanlar Engeller
MAHZURE Çekinme, sakınma, içtinâb etme * Cidâl, muharebe
MAHZURE (C: Mahzurât) Şer´an yasaklanmış olan şey Men ve haram edilmiş şey
MAHZUZ Memnun Hoşnud Zevkli Hoşlanmış Hazzetmiş
MAHZUZÂT Hoşa giden şeyler Hazlar
MAHZUZİYET Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme
MAIZ (C: Mevâız) Keçi
MAÎ Su cinsinden Akıcı, su renginde, mâvi Katı ve sert olmayıp su gibi, akıcı olan
MAÎB (C: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık Leke * Ayıplanmış
MAİC Dalgalı deniz
MAİDE Yemek sofrası Üzerinde nimetler bulunan sofra Ziyafet * Kur´an´ın 5 Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur
MAİDE-İ SENİYYE Pâdişah ziyâfeti
MAİDESÂLÂR f Sofracı başı
MAİKA Derin, amik
MÂİL Eğik Bir tarafa eğilmiş Eğri * Meyilli Hevesli İstekli * Düşkün * Benzer
MÂİL-İ İNHİDÂM Yıkılmağa yüz tutmuş
MÂİL-İ KAMER Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire Ayın mahreki, yörüngesi
MAÎL Ehil, iyal, çoluk çocuk
MÂİLE Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri * Eğri, eğilmiş
MÂİLİYYET Eğiklik Meyillik
MAİN Saf, akar su * Göz önünde akan su * Cennet şerbeti * Zâhir, görünen * Göz değmiş, nazar değmiş
MAİN MEHİN Zayıf, hakir su * Meni
MAİS Ağaçları sık bitmiş olan yer
MAİŞET (Ayş dan) Yaşayış Yaşama Ömür * Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler
MAİŞETGÂH f Maişet yeri Geçim te´min edilen yer
MA-İ TESNİM Cennet ırmaklarından biri
MAİYYET Beraberlik Arkadaşlık * Yüksek rütbeli bir kimsenin emri altında bulunan hey´et * Yan Nezd
MAİYYET-İ SENİYYE Pâdişâhın maiyyeti Pâdişahın yakınında bulunanlar
MAİZ Keçi * Az miktar keçi Ufak keçi sürüsü
MAJÜSKÜL Büyüklük bakımından diğerlerinden biraz daha farklı olan harfler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MA´K (C: Emâık-Emâik) Derinlik * Sahradan bir taraf
MAK (C: Amâk-Emâık) Göz pınarı
MA´K Ovmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak
MAK´ Atmak * Emmek
MAKA Hıyarşenber denilen nebat
MAKABİH (Makbaha C) Çirkin ve yakışıksız davranışlar
MAKABİR (Kabr C) Kabirler Mezarlar
MA-KABL Öndeki Üstteki Geçmişteki
MA´KAD Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer
MAK´AD Oturulacak yer Minder * Oturulduğunda bedene temel olan âzâ Kıç
MAKADE Davar yedmek
MAK´ADE Kurbağa
MAKADİM (Makdem C) Geri gelmeler Dönüp gelmeler
MAKADİR (Ka, uzun okunur) Kuvvetler Kudretler
MAKADİR Mikdarlar Kısımlar Ölçüler * Muayyen ve mâlum olan kısımlar
MAKAL Söz Lâkırdı Kavl Söyleyiş
MA´KAL (C: Meâkıl) Sığınacak ve saklanacak yer * Kale
MAKALAT (Makale C) Makaleler Söz ve yazılar Bahisler
MAKALE Söylenen söz Söyleme Söyleyiş Kelâm Nutuk * Bir bahsin kaleme alınışı
MAKALİD (Ka, uzun okunur) Hazineler * Kilitler Anahtarlar
MAKALİD-İ İNKIYAD İnkıyad, bağlılık kilitleri
MAKALİM (Maklem C) Ucu budanmış ve sivrilmiş şeyler
MAKAM Durulacak yer * Rütbeli yer * Câh Mesned Mansab * Musikide usul Tempo
MAKAM-I ÂLÎ Yüce ve âli makam Eskiden bu tabir, bakanlıklar hakkında kullanılırdı
MAKAM-I CİFRÎ Cifir hesabına göre olan netice, sayı değeri
MAKAM-I HİTABÎ Zanni delil ile iktifa edilen makam
MAKAM-I HİZMET Hizmet makamı İş görme yeri
MAKAM-I İBRAHİM (Bak: Kâbe)
MAKAM-I MAHMUD (Şefaat-ı Uzmâ) En yüksek şefaat makamı Peygamberimizin (ASM) kavuşacağı, Allah tarafından vaad edilen makam $ Cenab-ı Hak va´dettiği halde, her ezan ve kametten sonra edilen mervî duada $ deniliyor; bütün ümmet o va´di ifa etmek için dua ederler Bunun sırr-ı hikmeti nedir Bu kadar tekrar ile kat´i verilecek olan bir şeyin vermesini istemesinin sırr-ı hikmeti şudur: İstenilen şey, meselâ Makam-ı Mahmud bir uçtur Pek büyük ve binler Makam-ı Mahmud gibi mühim hakikatları ihtiva eden bir hakikat-ı âzamın bir dalıdır Ve hilkat-ı kâinatın en büyük neticesinin bir meyvesidir Ve ucu ve dalı ve o meyveyi duâ ile istemek ise; dolayısiyle o hakikat-ı umumiye-i uzmanın tahakkukunu ve vücud bulmasını ve o şecere-i hilkatın en büyük dalı olan âlem-i bâkinin gelmesini ve tahakkukunu ve kâinatın en büyük neticesi olan haşir ve kıyametin tahakkukunu ve dâr-ı saadetin açılmasını istemektir Ve o istemekle, dâr-ı saadetin ve Cennet´in en mühim bir sebeb-i vücudu olan ubudiyet-i beşeriyeye ve daavât-ı insaniyyeye kendisi dahi iştirak etmektir Ve bu kadar hadsiz derecede azim bir maksad için, bu hadsiz duâlar dahi azdır Hem Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´a Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ümmete şefaat-ı kübrasına işarettir Hem o, bütün ümmetinin saadetiyle alâkadardır Onun için hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ümmetten istemesi ayn-i hikmettir ş)
MAKAMAT (Makam ve makame C) Makamlar, mertebeler * Cemaatler, cemiyetler, kalabalıklar, topluluklar
MAKAMAT-I ÂLİYE Yüksek şerefli mevkiler, makamlar Yüce makamlar
MAKAME (C: Makamât) Meclis * Topluluk, cemaat, cemiyet, kalabalık * Nutuk tarzında söylenen sözler
MAKAMİ´ (Mikmaa C) Gürzler, topuzlar
MAKANİ´ (Mıkna´ ve Mıknaa C) Başörtüleri, eşarplar
MAKARİZ (Mikrâz C) Makaslar, kesecek âletler
MAKARR (Karar dan) Karar yeri Karargâh Kararlı yer Merkez Pâyitaht
MAKARR-I HÜKÜMET Hükümet merkezi Pâyitaht
MAKARR-I İDARE İdare merkezi Pâyitaht Hükümet merkezi
MAKARR-I SALTANAT Saltanat merkezi Hükümetin idare edildiği baş şehir
MAKASID Maksadlar, istekler, gayeler Niyetler
MAKASID-I AKSÂ En uzak, en son ve en büyük maksadlar
MAKASID-I İNSÂNİYET İnsanlık maksadları İnsanlığın gayeleri
MAKASİM (Maksim C) Su taksim edilen yer
MAKASİR (Maksure C) Bir hânedeki en mahrem taraflar Bir evin en mahrem tarafları * Câmilerde etrâfı parmaklıklarla çevrili yüksek yer
MAKASS Makas
MAKATI´ (Ka, uzun okunur) Kesmeler Kesişmeler Kesişen yerler * (Kat´ C) Sözdeki veya nazımdaki durak yerleri Heceler
MAKATİL (Maktel C) Katlin yapıldığı yerler, öldürme fiilinin geçtiği yerler, makteller
MAKATİR (Maktar C) Damlalar, katreler
MAKAVİD (Mekud C) Yularlar
MAKAVİL Sözler Kaviller Lisânlar Diller
MAKAZZ Başın arka tarafından iki kulağın arası
MAKBAH (C: Mekâbih) Çirkin olmak Çirkin olacak yer
MAKBAHA (C: Makabih) Kabih, yakışıksız ve çirkin hareket
MAKBER(E) (C: Mekabir) Mezar Kabir
MAKBERE-İ ŞÜHEDÂ Şehidlerin mezarı Şehidlik
MAKBIZ Kılıcın ve yayın kabzası
MAKBUH Beğenilmeyen Çirkin ve kabih görülen
MAKBUHA Kabih olan ve hoşa gitmeyip beğenilmeyen hâl veya iş
MAKBUL (Makbule) Kabul olunan Beğenilen Sevablı
MAKBUL-ÜŞ ŞAHÂDE Şahâdeti kabul edilen Şahidliği kabul edilmiş olan
MAKBULİYET Beğenilmişlik, makbullük
MAKBUL Ayağı bağlı olan
MAKBUR (Kabr den) Gömülmüş, defnedilmiş, kabre konulmuş
MAKBUZ (Kabz dan) Alınmış, kabzolunmuş Alınan * Daraltılmış, sıkılmış * Bir şeyin alındığına karşı verilen imzâlı ve mühürlü kâğıt
MAKBUZAT (Makbuz C) Alınan paralar Satıştan veya borçlulardan toplanan paralar
MAKDEM (C: Makadim) (Kudum dan) Dönüp gelme Gelme
MAKDEM-İ BEHÂR Baharın gelmesi
MAKDERET (Kudret den) Kuvvet, kudret, güç, zor
MAKDİS Mukaddes yer
MAKDUD Uzun boylu kişi
MAKDUH(E) (Kadh den) Beğenilmemiş, ayıp
MAKDUNİS Maydanoz
MAKDUR Güç Kuvvet Kudret * Takdir olunmuş Allah´ın takdiri Daha evvelden takdir olunmuş
MAKDUR-İ BEŞER İnsanın yapabileceği şey
MAKDUR-ÜT TESLİM Ele geçirilmesi mümkün olan
MAKDURAT (Makdur C) Takdir-i İlâhi olanlar Güç ve kuvvet Elden gelenler Takdir edilenler
MA´KED (C: Meâkıd) Akdedecek yer
MA´KES Akis yeri Akseden yer (Ayna güneşin ma´kesi olduğu gibi)
MAKET Fr Bina, şehir gibi eserlerin, belirli bir ölçüde küçültülmüş modeli
MAKH Sür´at, hız
MAKHUR (Kahır dan) Kahredilmiş Mahvedilmiş Bozguna uğratılmış Mağlub Mahkum Allah´ın (CC) gazabına uğramış Yenilmiş Hakaret görmüş
MAKHUR-U KAHR-İ İLÂHÎ Allah´ın gazabına uğramış Allah´ın kahrıyla kahrolmuş
MAKHURANE Kahr ve gazaba uğramış hâlde Gazaba uğramış olanlara benzer şekilde
MAKHURİYET Kahrolmuşluk, ezilmişlik, bitkinlik Allah´ın kahr ve gazabına uğrama
MA´KIL Melce´ Sığınacak yer
MAKIT Dar yer
MAKİ Coğ: Çalı ve küçük ağaçlarla kaplı arazi
MAKİD Kesilmeyen ve daimi olan
MA´KİD Düğüm yeri Bağ Akdedilecek yer
MAKÎL Öğle uykusuna yatılacak yer Kaylule yeri Rahat edecek yer Kuşluk uykusu
MAKİNİST Makine ustası Makineyi çalıştırmakla vazifeli kişi
MAKİR Hile yapan Mekreden
MAKİS (Mâkise) Durup dinlenen, duraklayıp eğlenen
MAKÎS (Kıyas dan) Kıyas edilebilen Benzetilebilen
MAKİS Öşür ve vergi toplayan kimse
MAKÎT Buğz edilmiş Mebğuz Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur
MAKİYAN f Tavuk
MAKK Yarmak
MAKL Suya batırmak * Nazar etmek, bakmak
MAKLEB Kalbetme Bir şeyin altını üstüne çevirme * Kalbedilecek, çevrilecek veya değişecek yer
MAKLETE Helâk olacak yer
MAKLU´ Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal´ olunmuş
MAKLUAN Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak
MAKLUB (Kalb den) Altı üstüne çevrilmiş, kalbolunmuş Ters döndürülmüş Başka şekle sokulmuş * Harfleri tersinden okunduğu zaman yine aynı olan kelime veya cümle (Anastas mum satsana cümlesi gibi)
MAKLUBİYET Ters döndürülmüşlük, altı üstüne getirilmişlik Maklub olma hâli
MAKLUD Fitil gibi bükülmüş olan
MAKLUM Yontulmuş ve kesilmiş olan
MAKLUV (MAKLİYY) Pişirilmiş kebap
MAKMAKA Sözü boğazı içinden söylemek
MAKMENE Lâyık ve münâsip olacak yer
MAKNA´ Kanaat edip râzı olacak yer * Şâhid, adâlet şâhidi
MAKNAT Ümit kesecek yer
MAKNEE (MAKNEUT) Güneş görmeyen yer
MAKR Çok acı olmak
MAKREBE Hısımlık, yakınlık Karâbet
MAKREME (Bak: Mikrame)
MAKRU´ Okunan Okunmuş olan
MAKRUF Töhmetli kimse * Yabana atılmış nesne
MAKRUH Yaralanmış, kahredilmiş Mecruh
MAKRUN (Karn dan) Ulaşmış Kavuşmuş Yakın * Müsaadeye mazhar * Çatık kaşlı olmak
MAKRUN-U MÜSÂADE İzin almış, izne kavuşmuş
MAKRUN-U SIHHAT Sıhhat ve hakikata yakın Doğruluk derecesi fazla
MAKRUNİYET Yaklaşma Yakınlık
MAKRUT Selem ağacının yaprağıyla dibâgat olan gön ve sahtiyan
MAKRUZ (Karz dan) Ödünç verilmiş İkraz edilmiş Borç olarak verilmiş
MAKS Suya dalmak Daldırmak
MAKSAD (C: Makasıd) (Kasd den) Kasdolunan ve istenilen şey Merâm, gâye
MAKSAD VE MÜSTEKARRIN TEMEYYÜZÜ Kelâmın maksadının ve karar kıldığı yerin açık olarak belli olması
MAKSAL Mahsul ekilen yer
MAKSAR Nihâyet, son, netice
MAKSARA (C: Mekâsır-Mekâsir) Köşk, kasr
MAKSEBE Sazlık, kamışlık
MAKSEE Hıyar tarlası
MAKSİM (C: Makasim) Taksim edilecek, dağıtılacak yer * Suyun kollara ayrılma yeri Masluk, savak
MAKSUD Kasdedilmiş Kasdedilen * İstenilen şey İstek Arzu Gâye
MAKSUM Taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş * Kısmet, nasib
MAKSUR Zoraki, cebren Elinde ve ihtiyarında olmadan
MAKSUR (Kasr dan) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış, alıkonulmuş * Mahbus * Kasrolunmuş nesne * Gelinin üzerine tutulan duvak * Gr: Bir kısım arapça kelimelerin sonunda yâ şeklinde yazılan, fakat elif gibi okunan harf ( : Dâ´vâ) kelimesinde olduğu gibi Buna, "Elif-i maksura" denir
MAKSURE (C: Makasir) Câmilerde etrafı parmaklıkla çevrilmiş biraz yüksekçe yer
MAKSUS Kesilmiş, kırpılmış
MAKSUV (MAKSIYY) Kulağının ucu kesilmiş deve veya koyun
MAKSÜE Hıyar tarlası
MAKŞUR Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış
MAKŞUVV Men´ ve kahrolmuş Tab´ından çıkarılmış
MAKT Kin, hiddet İğrençlik Şiddetli buğz
MAKT Vurmak
MAKTA´ Kesilen yer, kat´edilen yer, kesinti yeri * Uzun bir cismin enliğine kesildiği yerin görünüşü * Edb: Her manzumenin, hususen gazellerin ve kasidelerin ilk beytine matla´, son beytine makta´ denir; makta´da şâirin ismi bulunur
MAKTAA Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet
MAKTANE Pamuk tarlası
MAKTAR Damla, katre
MAKTEL Birinin öldürüldüğü yer Bir katlin yapıldığı yer
MAKTEM Tozlu yer
MAKTU´ (Maktua) (C: Makati´) Kesilmiş, kat olunmuş * Pazarlıksız, değeri ve pahası biçilmiş * Götürü
MAKTUAN Götürü olarak, toptan
MAKTUL Öldürülmüş, katledilmiş olan
MAKTULEN Öldürülerek, katledilerek
MAKTULÎN (Maktul C) Öldürülmüş insanlar Vurulmuş veya katledilmiş kimseler
MAKTUR Katranlı Katran sürülmüş
MA´KUD (U, uzun okunur) Akdolunmuş, bağlanmış, düğümlü, bağlı
MAKUL (Kavl den) Denilmiş, söylenilmiş * Söylenilen söz
MA´KUL Akla yakın, aklın kabul edeceği
MA´KUL-ÜL-MA´NA Bir sebebe, illete ve maslahata dayanan şer´i mesele (Fakat, hakiki sebeb ise emr-i İlâhidir) Bir hikmete ve bir maslahata binâen tercih edilmiş veya o hükmün teşriine müreccih olmuş olan şer´i mes´ele (Bak: Taabbüdi)
MAKULAT (Makule C) Çeşitler, takımlar Kategoriler
MA´KULAT (Ma´kul C) Aklın uygun bulduğu, ancak akıl ile bilinir ve nakle müstenid olmayan meseleler ve ilimler (Bak: Akliyat)
MAKULE Takım, çeşit Kategori
MA´KULE Diyet
MA´KULİYET Akla uygunluk, mantıki oluş * Menkul olmayış
MA´KUM Kapalı
MA´KUS(E) Tersine dönmüş, aksetmiş, başaşağı çevrilmiş, zıddı * Uğursuz
MA´KUSEN Ters olarak, aksine, zıddına olarak
MA´KUSEN MÜTENASİB Mat: Tersine olan müvâzene Yâni, birbirine nisbet edilen iki şeyden, biri çoğaldığı oranda diğerinin eksilmesi veya birinin azaldığı nisbetinde diğerinin çoğalması Ters orantılı
MA´KUSİYET Terslik, zıdlık, aksilik
MAKV Cilâ yapmak * Yıkamak * Saklamak
MAKYA Kusmak * Kusma yeri
MAKYE Duracak yer, konak yeri
MAKZABA Yonca ekilen yer
MAKZÎ Kaza olunmuş, ödenmiş, te´diye olunmuş olan Ümid edildiği üzere tamam ve ikmâl edici olan Ödeyici Sâhib-i mucib ve muris * Fık: Kendi irade ve kesbimizin neticesi olmak üzere Cenab-ı Hakk´ın (CC) yaratıp vücuda getirdiği bazı şeyler vardır ki, bunlar Allah´ın rızasına muhalif olduğundan, bunları irtikâb etmesi caiz değildir Bu usul-ü kaideye, "makzî" denilmektedir
MAKZUF (Kazf den) İftira edilmiş Namusu hakkında lâf edilmiş * Hazfolunmuş Atılmış

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MAL Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi)
MAL-İ CİZYE Araziden alınan haraç
MAL-İ GAYBÎ Bulunmuş ve sahibi çıkmamış mal
MAL-İ HULYA f Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller
MAL-İ KARUN Mc: Çok zengin
MAL-İ MAZMUN Emânet olmayan mal
MAL-İ MENKUL Taşınabilen ve nakledilebilen mal (Arâzi ve binanın haricindekiler)
MAL-İ MİRÎ Miri malı Hükümete veya devlete ait mal
MAL-İ MÜTEKAVVİM Huk: İki mânada kullanılır: Birisi, intifâı mübah olan şeydir Diğeri, mâl-i mührez demektir Meselâ, denizde iken balık gayr-i mütekavvim olup, tutmak ile ihraz olundukta, mâl-i mütekavvim olur İntifâı mübah olmayan mal veya elde edilmemiş olan mal gayr-ı mütekavvimdir Şirâ ile intifa´ mübah olduğundan, mâl-i mütekavvimdir (IstFK)
MAL-İ NÂTIK Canlı mal (At, deve, koyun gibi)
MAL-İ UHREVÎ Âhiret için kazanılan sevap Uhrevî mal
MAL-İ ZIMAR Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar
MAL f "Süren, sürülen, sarılan, takılan" anlamlarıyla terkibler yapılmada kullanılır (Meselâ: Pâymal: Ayak altında çiğnenen)
MA´L Evmek, acele etmek, tez tez gitmek * Alıp kaçmak
MALAK Manda yavrusu Buzağı
MALAKELAM Diyecek yok Söz götürmez
MALAMAL Çok dolu, lebâleb, ağzına kadar dolu
MALANİHAYE Sonsuz, nihâyetsiz Uçsuz bucaksız
MALARYA ing Sıtma
MA´LAT (C: Maâli) Derin ve yüksek fikir * Ululuk, şeref, itibar
MALAYA´Nİ (Mâlâyâni) Mânasız, faydasız, boş söz(Elbette en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyani şeylerle ömrünü telef etmesin Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin M)
MÂLÂYA´NİYYÂT Faydasız boş sözler, boş konuşmalar, faydasızlık
MALAYUTAK Tâkat getirilmez, güç yetmez, dayanılmaz
MALAZ Sürülmüş toprak * Sular altında kalmış tarla
MALDAR f Malı mülkü çok olan Zengin
MALDARÎ Zenginlik, servet
MALE f Duvarcı malası
MA´LEB (C: Meâlib) Oyun yeri
MA´LEF (C: Maâlif) Ot ve saman gibi hayvan yemi konan yer Samanlık
MA´LEM (C: Maâlim) Eser, iz, nişan, alâmet
MALEMYEKÜN Sözden ibâret
MALEZİM (Mâlezime) Lüzumlu ve gerekli şey Malzeme
MALÎ f Dolu * Fazla, çok
MALÎ (Maliye) Mala ve paraya mensub Mal ve para cinsinden Mala ait
MALİDE f Sürülmüş, sürmüş
MALİH Tuzlu
MALİHULYA (Bak: Mâl-i hulya)
MALİK Sâhib Malı elinde bulunduran Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan * Her şeyin sâhibi olan Allah * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı
MALİK-ÜL MÜLK Bütün mülkün hakiki mâliki olan Allah (CC)
MALİK-İ YEVMİDDİN Herkesin dünyâda yaptığının mükâfat ve cezasını göreceği yer olan âhiretin, din gününün, mâliki, sahibi olan Allah (CC)
MALİKANE f Büyük ve gösterişli köşk * Tar: Bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca istifade etmek; fakat satamamak ve miras bırakamamak şartıyla verilen beylik arazi
MALİKÎ (Bak: İmam-ı Mâlik)
MALİKİYET Malik ve sahib olma
MALİŞ f Sürme, sürüştürme
MALİŞGÂH f Yüz sürülecek yer
MALİŞGER f Sürtücü, oğucu * Tellak
MALİYAT Maliye işleriyle alâkalı Maliye bilgisi
MALİYE Devletin gelir ve masraflarının idaresi * Gelir gider hesablarına bakan resmi dâire
MALİYET Kıymet Mâlolma değeri
MALİYYUN Maliyeci
MALİZME Eskiden yirmi sayfadan meydana gelen cüz, broşür
MALKOÇ Osmanlı İmparatorluğu devrinde akıncıların başı * Akıncı beylerinden meşhur bir hânedan
MAL MÜDÜRÜ Kazâ mâliye memuru
MALPEREST f Malı, mülkü ve parayı çok seven Mala düşkün olan
MA´LUFE Yulaf verilen davar
MA´LUL İlletli, hasta, sakat, kötürüm * Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi
MA´LULEN Mâlul olarak, sakat olarak
MA´LULÎN (Ma´lul C) Sakatlar Hastalıklı ve illetli kimseler
MA´LULİYET Hastalıklı olma, illetlilik
MA´LUM Resul-i Ekrem´in (ASM) bir nâmıdır Onun geleceği, melekler, resuller ve nebiler tarafından mâlum olduğundan ve dünyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta´zim edilmesi ve ona intisab dileklerinden dolayı bu isim verilmiştir * Bilinen, belli olan
MA´LUMAT Bilinen şeyler, bilinenler Bir iş veya mevzu hakkındaki bilgiler
MA´LUMAT-I CÜZ´İYE Az ve hafif bilgi Cüz´i mâlumât
MA´LUMAT-I ZARURİYE Lüzumlu ve zaruri mâlumat
MA´LUMATFÜRUŞ f Mâlumat ve bilgi satan Bilgiçlik taslıyan
MA´LUMİYET Ma´lumluk Bilinme, belli olma * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı
MA´MA´ Kimseye birşey vermeyen kadın
MA´MAA (C: Meâmi) Acele etmek * Ateşten çıkan ses * Bahâdırların cenk içindeki haykırmaları
MA´MAFİH Öyle olmakla beraber
MA´MEAN Çok fazla sıcaklık
MAMELEK Elinde bulunan şeyler, sâhib olduğu şeyler Nesi var ise, hepsi * Huk: Bir şahsın alacak ve borçlarının hepsi
MA´MER Geniş menzil
MAMEZA Geçen veya geçmiş şey Geçmiş zaman Mazi
MAMHURAN Adilcevaz, Patnos, Erciş ve bilhassa Beytüşşebab havalisinde meskun olan bir aşiret ismi
MAMİSA Bir ot cinsi
MAMİZAN Vers denilen ot
MA´MUL (Amel den) Yapılmış, işlenmiş * Gr: Avamil´in ikinci bâbı
MA´MULÂT İmal edilmiş, yapılmış şeyler Makine veya elle işlenmiş eşya
MA´MULÂT-I DÂHİLİYE Dâhilî mamulat Memlekette yerli olarak yapılan şeyler
MA´MULÜN BİH Kendisi ile amel olunan (Hukuk, nizam, program kaidesi)
MA´MUR İ´mar edilen, tamir edilmiş
MA´MURE İnsanların bulunduğu bayındır yer Ma´mur olan yer Şehir, kasaba
MA´MURİYET Bayındırlık, ma´murluk
MA´N Az miktar * Kolay
MA´NA (Mânâ) İç, içyüz Bir sözden veya birşeyden anlaşılan Lâfzın delâlet ettiği şey * Rüya, düş * Dilemek, irade
MA´NA-YI HARFÎ Kendisini değil de başkasını veya sahibini, ustasını, kâtibini anlatan, bildiren, tarif eden mânâ
MÂNÂ-YI İSMÎ İsme dair mânâ Bir şeyin sadece kendisini bilip tanımak Bir şey başka şeyleri tanıttığı, bildirdiği veya sevdirdiği için olan mânâya da mânâ-yı harfî denir Bir ağacı gölgesinden, zahirî görünüşünden, bize verdiği meyvesinden dolayı alâka gösterir ve seversek mânâ-yı ismî ile seviyoruz demektir Ağacı görmek ve tanımakla ve meyvelerini almakla Rahmet-i İlâhiyeyi tanıyor, Cenab-ı Hakk´a sevgi ve şükrümüzü arttırıyor ve O´nun emri dairesinde ağaca Rabbimizin iltifatı, rahmeti olarak alâka gösteriyor isek; bu mânâya da mânâ-yı harfî deniyor(Dünyayı ve ondaki mahlukatı mânâ-yı harfî ile sev Mânâ-yı ismî ile sevme! " Ne kadar güzel yapılmışlar" de " Ne kadar güzeldir" deme ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme Çünkü, bâtın-ı kalb, âyine-i Samed´dir ve O´na mahsustur Meselâ; nasıl ki bir pâdişâh-ı âli, sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var: Biri; elma, elma olduğu için sevilir ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var Şu muhabbet pâdişaha ait değil Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder Bazan olur ki, padişah o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder Hem elma lezzeti dahi cüz´idir Hem zeval bulur, elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır İkinci muhabbet ise; elma içindeki elma ile gösterilen iltifâtât-ı şâhânedir Güyâ o elma, iltifât-ı şâhânenin nümunesi ve mücessemidir, diye başına koyan adam, padişahı sevdiğini izhar eder Hem iltifatın gılâfı olan o meyvede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkindedir İşte şu lezzet ayn-ı şükrandır Şu muhabbet, padişaha karşı hürmetli bir muhabbettir! S)(Aynen onun gibi, bütün nimetlere, meyvelere, zatları için muhabbet edilse, yalnız maddî lezzetleri ile gafilâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir O lezzetler de geçici ve elemlidir Eğer Cenab-ı Hakk´ın iltifâtât-ı rahmeti ve ihsânâtının meyveleri cihetiyle sevse ve o ihsan ve iltifâtâtın derece-i lütuflarını takdir etmek suretinde kemâl-i iştiha ile lezzet alsa; hem mânevî bir şükür, hem elemsiz bir lezzettir S)
MANAHNÜ FÎH Üzerinde durduğumuz, bahsini ettiğimiz mes´ele Hakkında konuştuğumuz
MANA MERTEBELERİ Kur´an-ı Kerim´deki âyetlerin anlaşılmasında bilinen muhtelif ma´nâlar Zâhirî, bâtınî, sarihî, harfî, ismî, işarî, remzî, mecazî, mefhumî, riyazî mânâlar gibi
MA´NAT Dilemek, iradet * Kasdolunmuş nesne
MANCINIK Eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan, bir ucunda bir kepçe, öbür ucunda da bir karşı ağırlık bulunan kaldıraç biçiminde eski bir savaş âleti
MANÇURYA (Mançu memleketi) Asya´nın kuzeydoğu tarafında büyük bir memleket olup, son zamana kadar kuzeyde Ohurcuk Denizine ve Sahalin Adasını ayıran Tataristan Boğazı´na kadar uzandığı halde; doğudan Japon Deniziyle sınırlanmış iken, sonraları kuzey ve kuzeydoğu tarafları Ruslar tarafından zaptedilerek Sibirya´ya katılmıştır Bir kısmı da Amur ismiyle bir eyalet halinde kalmış ve diğer bir kısmı da sahiller eyaletine eklenerek o taraflardan Mançurya´nın sahili kalmamış ve kuzeyde Amur Irmağı ve doğuda Usuri Nehri Mançurya´nın hududunu teşkil etmiştir Şimdiki siyasî coğrafyada Mançurya ismi, bu memleketin sadece Çin´e tâbi olan kısmına verilmektedir
MANDA Fr Kendini idare edemeyen bir memleket ahalisini başka bir yabancı devletin idare etmesi * t Camız denen hayvan Kömüş
MANDE f Kalmış, gitmemiş olan
MANDIRA yun Süt ve süt ürünlerinin elde edildiği; süt veren hayvanların barındığı yer
MA´NE Ekmek * Az olan akıcı su * Şey
MANEN Mânâca Mânâ cihetiyle Ruhca Esasca Bâtınen İç varlık bakımından
MANEND f Benzer Denk Gibi
MANEND-ÂBÂD Ölümle kıyamet arasında geçen zaman
MANENDE Benzeyen, mümâsil
MANEVÎ (Ma´nevi) Mânaya âit Maddî olmayan Mücerred Ruhani
MANEVİYYAT Maddi olmayan kuvvet Mânâ âlemine âit olanlar Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet (Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir Göz ise, mâneviyatta kördür H)
MANEVİYYUN Allah´a, dine, mukaddesata inanmış olanlar
MANEVRA Fr Bir makinenin, bir cihazın işleyişini düzenleme veya idare etme işi ve şekli * Ask: Muharebede düşmanın savaş gücünü yok etmek maksadıyla eldeki askerî kuvvetlerin en te´sirli bir biçimde düzenlenmesini te´min eden bütün hareketler * Barış zamanında kıt´alara ve kurmay hey´etlerine harptekilere benzer şartlar içinde eğitim sağlamak için yaptırılan hareket
MANGA Ask Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik (Yaklaşık olarak on erden kurulabilecek olan mangada birkaç makinalı tüfek veya tabanca ile avcı erleri bulunur) * Savaş gemilerinde erlerin yattığı koğuş
MÂNİ´ Men´eden Geri bırakan Esirgeyen Engel Özür
MÂNİ-İ ŞER´Î şeriatça kabule engel olan, mâni´ olan hâl
MÂNİA Men´eden şey Engel Özür Zorluk
MA´NİDAR (MÂNİDAR) f Bir mânâyı mutazammın olan * Nükteli, ince mânâlı Bir mâna ifade eden Bir mânayı şâmil olan (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma´ni diye okunmuştur)
MA´NİDARANE f Mânâlı şekilde
MANİVELA Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol
MANKEN Fr Elbiseleri prova veya teşhir etmek için terzilerin ve hazır elbise satıcılarının kullandığı tahtadan, kartondan, madenden vb insan şekli
MANSAB (Mınsab) Rütbe (Bak: Mansıb)
MANSIB (Nasb dan) Devlet hizmeti * Memuriyet * Bünyad Merci´
MANSIBDÂR f Mansıbda bulunan
MANSUB Nasbolunmuş, me´muriyete konulmuş * Konulmuş, dikilmiş * Gr: Sonu fetha (üstün) kılınmış kelime Meftuh olan
MANSUBÎN (Mansub C) Memuriyette bulunanlar Hizmette olanlar
MANSUR Yardım edilen, yardım görmüş * Gâlib, muzaffer (Bak: Mensur)
MANSURİYYET Allah´ın (CC) yardımıyla muvaffak ve muzaffer olma, başarma
MANSUS Nass ile sâbit kılınmış Âyetle tesbit edilmiş İzhar ve beyan edilmiş * Kur´anda açıkça anlatılmış
MANŞET Fr Bir gazetede ilk sayfanın en üst kısmındaki büyük puntolu başlık * Bir gömleğin kol kısmına geçirilen ve elbisenin kolundan dışarı çıkan kumaş parçası
MANTIK (İntak dan) Konuşturan, söyleten * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim Akıl kaidesi * Akıl, nutuk, söz
MANTIKAN Mantığa göre Mantıkça
MANTIKÎ Mantıka dâir Aklî ve müsbet olan düşünce, fikir Mantık kaidelerine uygun
MANTIKÎ KIRÂET Acele etmeyerek fakat imlâ kaidelerine dikkat ederek, yâni virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, teâcüb ve istifhamları anlatmak, muhaverelerde konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okumaktır
MANTIKİYYÂT Mantıkla alâkalı mes´eleler
MANTIKİYYUN Mantıkla uğraşanlar Mantık âlimleri
MANTUH Boynuzlu hayvan tarafından yaralanan veya öldürülen
MANTUK Bir lâfzın nutuk hâlinde, söz sahasında üzerine delâlet ettiği şey " Şu kitabı satın aldım", sözünde bu lâfzın mantuku, o kitabın satın alınmış olmasıdır * Söz, nukut, mânâ, mefhum
MANYATİZMA Birisinin bâzı hareketleri ile başkası üzerinde uyuşukluk verici te´sir (Bak: İpnotizma)
MANYETİK (Bak: Magnetik)
MANZAM (C: Menâzım) Sıra, dizi
MANZAR (Manzara) (Nazar dan) Bakılan yer, görülen yer Görünüş
MANZAR-I ÂLÂ En yüksek bakış yeri Kudsi ve en yüksek manzara Cennet manzarası, arş-ı azam
MANZAR-I ÇEŞM Gözbebeği
MANZARA Dışarıyı görecek pencere
MANZARANÎ Gösterişli ve güzel adam
MANZARÎ Güzel, gösterişli ve yakışıklı adam
MANZUD Sık yetişmiş ağaç * Üstüste istif edilmiş
MANZUM Ölçülü, mizanlı, tertibli * Vezni ve kafiyesi olan söz Edebi ölçüsü olan sözler (Kaside ve şiirler gibi) * Dizilmiş, sıralanmış, düzenlenmiş
MANZUMAT Manzumeler
MANZUME Tertibli, ölçülü yazı, şiir Vezinli ve kafiyeli olan söz * Sıra, dizi Sistem
MANZUME-İ ŞEMSİYE Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu(Şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat Sânii´nin vücuduna ve vahdâniyyetine güneş gibi parlak ve nurani bir penceredir Evet, manzume-i şemsiye denilen küremizle beraber oniki seyyare: Cirmleri, küçüklük - büyüklük itibariyle pekçok muhtelif ve mevkileri, uzaklık - yakınlık noktasında pek çok mütefâvit ve sür´at-i hareketleri, çok mütenevvi´ olduğu halde kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i mizan ile ve bir saniye kadar şaşırmıyarak hareketleri ve deveranları ve güneş ile, câzibe kanunu tâbir edilen bir kanun-u İlâhi ile bağlanmaları, yâni onlar imamlarına iktidaları, büyük bir mikyasta bir azamet-i kudret-i İlâhiyyeyi ve Vahdâniyyet-i Rabbâniyyeyi gösterir Çünki: O câmid cirmleri, o şuursuz büyük kütleleri, nihayet derecede intizam ve mizan-ı hikmet içinde muhtelif şekillerde ve muhtelif mesafelerde ve muhtelif hareketlerde döndürmek, istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti isbat ettiğini kıyas et Bu büyük ve ağır işe zerre miktar tesadüf karışsa, öyle bir patlayış verecek ki, kâinatı dağıtacak Çünki: Bir dakika, tesadüf birisini tevkif etse, mihverinden çıkmasına sebebiyet verir, başkaları ile müsademe etmesine yol açar Küre-i arzdan bin def´a büyük cirmlerle müsademenin ne derece dehşetli olduğunu kıyas edebilirsinManzume-i şemsiyenin, yâni şemsin me´mumları ve meyveleri olan oniki seyyarenin acâibini ilm-i muhit-i İlâhiye havale edip, yalnız gözümüzün önünde seyyaremiz bulunan arza bakıyoruz Görüyoruz ki: Bu seyyaremiz bir azamet-i şevket-i Rububiyyeti ve haşmet-i saltanat-ı Uluhiyyeti ve kemâl-i rahmeti ve hikmeti gösterir bir surette Güneşin etrafında, emr-i Rabbâni ile - Üçüncü Mektupta beyan edildiği gibi - pek büyük bir hizmet için bir uzun seyr ve seyahat, ona ettiriliyor Bir sefine-i Rabbâniye olarak acâib-i masnuât-ı İlâhiye ile doldurulmuş ve zişuur ibâdullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti verilmiş Ve evkat ve hesabı bildirecek saat akrebi gibi, Kamer dahi dakik hesaplarla azim hikmetlerle ona takılmış ve o Kamere başka menzillerde ayrı seyr ve seyahat verilmiş İşte bu mübarek seyyaremizin şu halleri, küre-i arz kuvvetinde bir şehadetle, bir Kadir-i Mutlak´ın vücub-u vücudunu ve vahdetini isbat eder Mâdem şu seyyaremiz böyledir Manzume-i şemsiyeyi ona kıyas edebilirsin Hem Şemse, kendi mihveri üstünde cazibe denilen mânevi ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelâl´in emriyle döndürüp, o seyyaratı o mânevi iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür´atle, bir tahmine göre "Herkül Burcu" tarafına veya Şems-üş-şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed Sultanı olan Zât-ı Zülcelâl´in kudretiyle ve emriyledir Güya haşmet-i Rububiyyetini göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan manzume-i şemsiye ordusu ile bir manevra yaptırır S)
MANZUR Görülen, bakılan, nazar edilen * Beğenilen
MANZURE Belâ, musibet, felâket, âfet * Noksan ve kusuru olan, ayıplanacak kadın

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MAR f Yılan
MA´RA Vücudun çok zaman çıplak olan yeri
MARAN (Mâr C) f Yılanlar
MARATON yun Kırk kilometreden uzun bir yolda mukavemet için yapılan hız koşusu
MARAZ Hastalık, illet, dert Belâ
MARAZ-I MÜSTEVLÎ Salgın hastalık
MARAZ-I SÂRÎ Tıb: Bulaşıcı hastalık
MA´RAZ (Ma´rez-Ma´riz) Bir şeyin arzolunduğu yer Göründüğü yer Sergi, meşher
MA´RAZ-I ACÂİB Acâiblerin teşhir olunduğu yer
MA´RAZGÂH Arzolunan yer, sergi
MARAZÎ (Maraz dan) Hastalıkla alâkalı Hastalığa ait Hastalıklı
MARAZİYYÂT Hastalıklar ilmi, patoloji
MA´REC Çıkacak yer, merdiven
MA´REF Yüzün, devamlı olarak açık görünen yeri
MA´REFE Atın yelesi bittiği yer
MAR-EFSA f Yılan tutan, yılan efsuncusu * Yılan sokmuş kimseyi tedâvi eden kişi
MA´REKE Muhârebe meydanı, çarpışma yeri * Çarpışma Kıtal Cenk
MAREŞAL Fr (Bak: Müşir)
MA´RET Kabahat, suç, ayıp, günah
MAR-GİR f Yılan tutan, yılan tutucu
MARHİC Yılan balığı
MARHUK Kuşkonmaz bitkisi
MARIK Dinsiz, mürted, hak dinden çıkan
MARIN (Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan * Kireçtaşı * Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak
MA´RIZ (Ma´raz dan) Bir şeyin görünüp çıktığı yer Bir şeyin bildirildiği, arzolunduğu makam
MARIZ Hasta, alil, mariz
MARİC Dumansız ateş, alev * Dumansız barut
MA´RİC Merdiven, yükseliş yeri
MARİD Azgın, sapkın İnad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan Mütemerrid
MA´RİFE Gr: Arabçada mübhem olmayan " " harf-i ta´rifi ile bildirilen kelime Böyle bir kelimeden tenvin kalkar, kelime belirli olur (Bak: Lâm-ı ta´rif)
MA´RİFET Bilme, bir şeyi cüz´i vecihle bilmek * Hüner Üstadlık San´at * Tuhaflık, garib hareket * Vasıta, tavassut * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat İrfan kazanmak (Bak: İrfân)
MA´RİFET MERTEBELERİ (Bak: Yakin)
MA´RİFETPERVER f Hünerli, marifetli
MA´RİFETULLAH Masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur´âni hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-i İlâhi ile kalbi inkişâf ve basirete sâhib olmak Esmâ-i İlâhiyyeyi tanımak İlâhi hakikatlara vukufiyet Her işte Allah rızâsına en uygun hareket tarzını bilip amel etmek (Ma´rifetin zıddı; inkârdır İlmin zıddı ise; cehildir) (Bak: Vicdan-İrfân)(Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râzi´ye mektubunda demiş: "Allah´ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır" Bu ne demektir Maksad nedir soruyor Usul-üd-din imamları ve ulema-i ilm-i Kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcib-ül-Vücud ve Tevhid-i İlâhiye dair beyanatları, Muhyiddin-i Arabi´nin nazarında kâfi gelmediği için, İlm-i Kelâm´ın imamlarından Fahreddin-i Râzi´ye öyle demişEvet, İlm-i Kelâm vasıtasiyle kazanılan Mârifet-i İlâhiye, mârifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor Kur´an-ı Mu´ciz-il Beyan´ın tarzında olduğu vakit, hem mârifet-i tâmmeyi verir; hem huzur-u etemmi kazandırır ki, inşâallah, Risale-i Nur´un bütün eczaları, o Kur´an-ı Mu´ciz-ül Beyan´ın cadde-i nurânisinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlarHem, Muhyiddin-i Arabi´nin nazarına, Fahreddin-i Râzi´nin İlm-i Kelâm vâsıtasiyle aldığı mârifetullah ne kadar noksan görülüyor; öyle de; tasavvuf mesleğiyle alınan mârifet dahi, Kur´an-ı Hakim´den doğrudan doğruya veraset-i Nübüvvet sırriyle alınan mârifete nisbeten o kadar noksandır Çünki: Muhyiddin-i Arabi mesleği, huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş Ve sâirleri ise, yine huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi, acib bir tarza girmişler Kur´an-ı Hakim´den alınan mârifet ise, huzur-u dâimiyi vermekle beraber, ne kâinatı mahkum-u adem eder, ne de nisyan-ı mutlakta hapseder Belki, başıbozukluktan çıkarıp, Cenâb-ı Hak nâmına istihdam eder Herşey mir´at-ı mârifet olur Sa´di-i Şirazi´nin dediği gibi: $ Herşeyde Cenâb-ı Hakk´ın mârifetine bir pencere açarBâzı Sözlerde ulema-i İlm-i Kelâm´ın mesleğiyle, Kur´andan alınan minhâc-ı hakikinin farkları hakkında şöyle bir temsil söylemişiz ki; meselâ: Bir su getirmek için, bâzıları küngân (su borusu) ile uzak yerden, dağlar altında kazar, su getirir Bir kısım da, her yerde kuyu kazar, su çıkarır Birinci kısım çok zahmetlidir; tıkanır, kesilir Fakat her yerde kuyuları kazıp su çıkarmağa ehil olanlar, zahmetsiz herbir yerde suyu buldukları gibi, aynen öyle de: Ulema-i İlm-i Kelâm, esbabı, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhâliyeti ile kesip, sonra Vâcib-ül Vücud´un vücudunu onunla isbat ediyorlar Uzun bir yolda gidiliyor Amma Kur´an-ı Hakim´in minhâc-ı hakikisi ise, her yerde suyu buluyor, çıkarıyor Her bir âyeti, birer Asâ-yı Musâ gibi nereye vursa âb-ı hayat fışkırtıyor $ düsturunu, herşeye okutturuyorHem imân yalnız ilim ile değil, imânda çok letâifin hisseleri var Nasılki: Bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi, akıl midesine girdikten sonra derecata göre ruh, kalb, sır, nefis ve hâkezâ letâif, kendine göre birer hisse alır, masseder Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır İşte Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râziye bu noktayı ihtar ediyor M)
MARİN Burun ucunda olan yumuşak kemiksiz yer
MARİSTAN f Hastahâne
MARİZ (Maraz dan) Hasta İlletli Dertli
MARİZANE f Hasta olarak
MÂRR Geçen, geçmiş, yürüyen
MÂRR-ÜL BEYAN Beyânı yukarıda geçmiş olan
MÂRR-ÜZ ZİKR Yukarıda zikri geçmiş olan, yukarda bahsedilmiş olan
MÂRRE Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen
MÂRRÎN (Mâr dan) Geçenler
MÂRRİN Ü ÂBİRÎN Gelip geçenler Gelen giden
MARSUS (Bak: Mersus)
MARTULOS (Martoloz) Osmanlı Devletinin teşekkülü sıralarında ve yeniçeri teşkilâtından önce, Hristiyanlardan, ordunun geri hizmetlerinde çalışmış olan teşekküllerden biridir Silâhlanmış kişi mânasında Rumca bir kelimedir * Eskiden Tuna gemicileri, korsanı mânasında da kullanılmıştır
MA´RUF Bilinen, tanınmış Belli, meşhur * Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği * Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele (Bak: Emr-i bi-l ma´ruf)
MA´RUF-İ CİHÂN Dünyaca tanınan ve meşhur Cihânın bildiği
MA´RUFAT Bilinen şeyler Şeriatın emrettiği hususlar
MA´RUFİYET Ma´rufluk Ünlülük, meşhurluk, tanınmışlık
MA´RUR Uyuz
MA´RUŞ Üstü çardak şeklinde yapılı bina
MA´RUZ Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak * Arzolunmuş, arzolunan * Serilmiş, yayılmış * Verilmiş, sunulmuş * Anlatılmış * Bir şeye karşı siper alan
MA´RUZÂT (Ma´ruz C) Arz olunanlar Arzedilenler, takdim edilenler Küçükten büyüğe bildirilenler
MARZAT Rızâ Memnuniyet, hoşnudluk
MARZÎ Razı olmağa dâir * Kabul edeceği, razı olacağı
MARZÎ-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk´ın rızasına uygun işler
MARZİYAT Razı olunacak şeyler Allah´ın rızasına dair olanlar
MARZİYE Razı olma, hoşnud olma, memnuniyet
MA´S Tıb: Adalelerin tutulması, kasların büzülmesi Kramp
MAS Yeyni, hafif kimse
MAS´ Davarın kuyruğunu salması * Vurmak * Parlamak
MA´S Ovmak * Dürtmek
MASA´ Kılıçla vuruşmak
MASABAK (Bak: Masebak)
MAS´AD (C: Masâid) Yukarı çıkılacak yer Suud yeri
MASAD (C: Musdân-Emside) Dağın yüksek ve yüce yeri
MASADAK Bir sözü veya hükmü tasdik eden husus "Söylendiği gibi, denildiği şekilde, doğru, sâdık, olduğu gibi, muvâfıktır, mutâbıktır, tıpkısı" gibi mânâlara gelir Mânânın fertlerine de mâsadak denilebilir
MASADIR (Masdar C) Masdarlar
MASAFF Savaş, muhârebe, harp, cidâl yeri
MASAHA Sıhhat mevzii * Kamer, ay
MASAİB (Bak: Mesaib)
MASAİD (Mas´ad C) Yukarı çıkacak yerler
MASAİF (Masif C) Sayfiyeler, yazlıklar Yaz mevsiminde oturulacak yerler
MASAK Darlık
MASAL Az miktar olan şey
MASALE Sızıntı
MASAM Duracak yer
MASAME Duracak yer
MASAN Eşya saklanacak yer
MASANİ´ (Masna C) Sarnıçlar Su mahzenleri
MA´SARA (Üzüm ve susam gibi şeylerin) sıkıldığı yer
MASARİ´ (Mısrâ´ C) Mısrâlar * (Masra´ C) Güreş meydanları
MASARİF (Masraf C) Sarfiyatlar, masraflar (Masârifât da denir)
MASARİF-İ UMUMİYE Umumi masraflar
MASARİF (Masruf C) Harcananlar, sarfolunanlar
MASARİFAT (Masârif C) Masraflar, giderler Harcanan paralar
MASARÎN Bağırsaklar
MASBAH Doğacak zaman ve yer
MASBU´ Kibirli, gururlu, mağrur Kendini beğenmiş
MASBUG (C: Mesâbig) Boyalı, boyanmış Mülevven
MASD Cima etmek * Emmek
MASDA´ Taşlık yerlerden geçen düz yol
MASDAR Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba * Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak gibi Masdar kelimesi; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde´ ve me´hazidir
MASDAR-I CA´LÎ (Mec´ul) yapma olan masdar Arapçada, bazı isim ve sıfatların sonlarına (-iyyet) ilâve edilerek yapılır Meselâ: İnsan: İnsaniyyet, Şâir: Şâiriyyet Câhil: Câhiliyyet Merbut: Merbutiyyet gibiArapça veya Farsça kelimenin sonuna (-îden) eki getirilerek yapılır Meselâ: Cenk den, Cengîden: Cenk etmek Fehm den, Fehmîden: AnlamakTaleb den, Talebîden: istemek
MASDAR-I MERRE Fiilin bir defa yapıldığını belli eden masdar Merre, kerre, lem´a, darbe gibi, "fa´le" vezninden gelen masdarlardır
MASDAR-I MİMÎ Başında mim harfi bulunan masdar (Ketb: Yazmak) masdarının mimisi (mekteb) olduğu gibi
MASDU´ Baş ağrısına tutulmuş olan Başı ağrıyan
MASDUK Doğruluğu kabul edilmiş, tasdik edilmiş
MASDUKA (C: Masdukat) Doğru söz Hakikat ve gerçek olan kelâm
MASDUM Çarpılmış Kendisine vurulmuş
MASDUR Gönderilmiş, yollanmış olan * Göğsü incinmiş veya ağrımış olan
MASEBAK Geçen, geçmiş olan, geçmişteki
MASELEF Evvelki, geçmiş
MA´SERE (Ma´seret) Zorluk, güçlük
MASFUF (Masfufe) Saf bağlamış, dizilmiş Sıra ile dizilmiş
MASH Tutmak * Çekmek
MASH (MUSUH) Sâbit olma * Mahvolup belirsiz olmak * Kısa olmak
MASHARA Maskara, soytarı * Tuhaflıklar yapan kimse * Komik, gülünç * Zevklenme, eğlenme * Kepaze, utanmaz, rezil
MASHARA-İ ÂLEM Âlemin maskarası Kepaze, rezil
MASHARA (C: Mesâhır) Büyük taşlı yer
MASHUB (C: Mesâhib) Beraber alınıp götürülmüş Kucaklanmış
MASHUBEN Beraberce, birlikte olduğu halde Yanında bulunarak
MASI´ Sağlam vücutlu kimse
MASIR Mâni, engel
MASÎ f Pervasız, korkusuz
MASİF (C: Mesâif) (Sayf dan) Yazlık Yazın oturulacak yer Sayfiye yeri
MASİK Yapışkan * Zapteden, istilâ eden, tutan
MASİLE Üzerinde mum veya fitil yakılan çıra ve şamdan
MASÎR (C: Masâyi) (Sayruret den) Sürüp giden * Karargâh * Suyun aktığı yer * Rücu etmek, dönüp gitmek * Dönüp varılacak yer
MASİT Acı su * Bir ot cinsi
MASİVA Ondan gayrısı (Allah´tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler (Bak: Taabbüd)(Ey insan! Kur´anın desâtirindendir ki; Cenab-ı Hakkın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma Çünkü mahlukat ma´budiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi mahlukiyet nisbetinde de birdirler MN)
MA´SİYYET İtaatsizlik, günah, isyan(Mâsiyetin mâhiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır Çünki, o mâsiyete devam eden ülfet peyda eder Sonra ona âşık ve mübtelâ olur Terkine imkân bulamıyacak dereceye gelir Sonra o mâsiyetinin ikaba mucib olmadığını temenniye başlar Bu hal böylece devam ettikçe küfür tohumu yeşillenmeye başlar En nihâyet, gerek ikabı ve gerek dâr-ül-ikabı inkâra sebeb olurVe keza, mâsiyete terettüp eden hacâletten dolayı, o mâsiyetin mâsiyet olmadığını iddia etmekle o mâsiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder Hattâ şiddet-i hacâletten yevm-i hesabın gelmiyeceğini temenni ederŞayet yevm-i hesabı nefyeden ednâ bir vehmi bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan addeder En nihayet nedâmet edip terketmiyenlerin kalbi küsufa tutulur, mahvolur gider El-iyazü Billâh! MN)
MASK Muhkem, sağlam (Müe: Maske)
MASKAT Düşülen yer
MASKAT-I RE´S Doğum yeri Vatan Bir kimsenin doğduğu yer
MASKU´ Kırağı düşmüş yer
MASKUL Cilâlanmış, saykal vurulmuş Mücellâ
MASL Tarhana * Yoğurt ve süt içinde bulunan yeşilimsi su
MASL-ÜD DEM Kanın sulu kısmı
MASLAHAT İş, mes´ele * Sulh yolu * Fayda, maksad, keyfiyet (Zıddı; mefsedettir)
MASLAHAT-I MÜRSELE Şeriat tarafından ne itibar ve ne de ibtâl ve ilgâ edildiği mâlum olmayan bir mes´elenin maslahat üzere fakihler tarafından hükümlendirilmesi
MASLAHATBÎN f İş yapabilen İş görmesini bilen
MASLAHATGÜZÂR f İş bilir * Elçi vekili Elçi namına işleri tâkible vazifeli kimse
MASLAHATKÂRÂNE f Maslahata, işe ve maksada uygun surette
MASLAHATŞİNÂS f İşten anlıyan, iş bilen
MASLAK Su yolu üzerinde bulunan su haznesi * Dâima akan su borusu * Büyük yalak
MASLİYE Tarhana çorbası * Koruk aşı
MASLUB Salbolmuş, asılmış Asılarak idam edilmiş
MASLUBEN Asılarak, asılmış olduğu hâlde Asılma suretiyle
MASMASA Ağzın önü
MASNA´ (Masnaa) Su mahzeni Sarnıç * Şimdiki Arapçada: Fabrika * Bucak, köşe
MASNEA İçine yağmur suyu toplanan büyük havuz
MASNU´ (Sun´ dan) San´atla yapılan, yapılmış Yapma, yapmacık
MASNU-U VÂHİD Cenab-ı Hakk´ın (CC) (bir tek olan) san´at eseri
MASNUAT San´atkârâne yapılan şeyler Yapılanlar
MASNUAT-I SAYFİYYE Cenab-ı Hakk´ın yaz mevsiminde yarattığı san´atlı güzel eserler
MASNUK Nezleli kimse
MASON Fr Duvarcı mânasına bir kelimeden alınmış isimdir Dinsiz, imânsız mânâsına kullanılır Fermeson veya farmason da denir
MASR Parmak uçlarıyla süt sağmak * Bir şeyi incelemek * Az olmak * Dağılmak (İmtisar veya immisar ile aynı manadadır)
MASRA´ Çarpışma, ölme * Güreş meydanı
MASRAF Sarfedilen, harcanan Gider
MASRİF (Sarf dan) Sarfetme ve harcama mahalli
MASRU´ Sar´a hastalığına tutulmuş, sar´alı
MASRUAN Sar´alı olarak, sar´a hastalığına tutulmuş olarak
MASRUF Sarfolunmuş, harcanılmış olan
MASS Emmek Bir şeyi eme eme içmek
MASS (Mâssa) Emici, massedici
MASS Yakın olan * Dokunan Değen
MASSA Maraz, hastalık * Zahmet
MASSETMEK Emmek, emerek içmek
MAST f Yoğurt
MASTABA (C: Masâtıb) Sedir, peyke
MASTAKİ Sakız
MASTİHİ Kıbrıs ve Sakız adalarında yetişen bir ağacın adı
MASTUB Damarlardan taşmış kan
MASTUR (Satır dan) Çizilmiş, yazılmış
MASUBE İsâbet etmiş (felâket, musibet, belâ, âfet)
MASUG Kalıba dökülmüş * Örneğe uygun * Düz
MA´SUM Günahsız, suçsuz
MA´SUMÂNE Günahsızcasına, suçsuz olarak
MA´SUME Suçsuz kadın veya kız
MA´SUMİYET Ma´sumluk, kabahatsizlik, suçsuzluk
MASUN Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan * Sâlim, sağlam
MASUNİYET Eminlik, sağlamlık, muhafaza altında bulunmak, dokunulmazlık
MA´SUR Zor, güç, zorlaştırılmış
MASUS Sirke ile pişmiş güvercin
MASUR Birbirine katılmış şey Mümtezic
MA´SUR Sıkılmış Suyu veya yağı çıkarılmış
MASVAT Çok bağıran
MASVER Sütsüz keçi * Sütü zor çıkan deve
MASYEF (C: Mesâyıf) Yaz gününde oturulacak yer * Su yolunun eğri büğrü yeri
MAŞAALLAH Allah´ın istediği gibi * Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâdır)
MAŞE f Maşa
MA´ŞEB Otlu yer
MA´ŞER Cemâat, müttehid cemâat Birinin ehil veya iyâli İns ve cin cemaatı * Bölük, topluluk
MA´ŞERÎ Cemiyete âit Topluluğa âit Ortaklaşa Pek çok
MAŞITA (Meşşâta) Baş tarayan
MAŞÎ (Mâşiyye) (C: Müşşât) (Meşy den) Yürüyen, yürüyücü
MAŞİYE (C: Mevâşi) Koyun ve keçi gibi hayvan * Oğlu ve kızı çok olan kadın
MAŞİYEN Yaya olarak, yürüyerek
MAŞRIK (Bak: Meşrık)
MA´ŞUK(A) Aşk ile sevilen, sevgili
MA´ŞUKİYET Sevilme hâli Sevilen bir kimsenin hâli
MA´ŞUŞ Zayıf ve cılız adam

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MATA (C: Emtâ) Arka
MA´TAB (C: Meâtıb) Helâk olacak yer
MATABİ´ (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri
MATABÎH (Matbuh C) (Tabh dan) Tabholunmuş yani pişirilmiş şeyler
MATABİH (Matbah C) Mutfaklar Yemek pişirilen yerler
MATAF (C: Matâif) (Tavâf dan) Tavâf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yer
MATAHİR (Mathare C) Mataralar, su kapları * Gusülhâneler İçinde yıkanılıp temizlenilecek yerler
MATAİF (Matâf C) (Tavaf dan) Tavaf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yerler
MATAİM (Mat´am C) Yemek yenilecek yerler Yemek odaları
MATAÎM (Mıt´âm C) Oburlar, doymakbilmez kimseler * Başkalarını beslemeler
MATAİN (Matin C) Balçıkla sıvanmış yerler
MATAÎN (Mıt´ân C) Mızrakla yaralamakta mâhir ve usta olan
MATALİL (Matlul C) Nemli, ıslak ve yaş şeyler
MAT´AM (C: Matâim) Yemek yenilecek yer Yemek odası
MATAMİH (Matmah C) Göz dikilen şeyler Göz dikilen yerler
MATAMÎR (Matmure C) Mezarlar, kabirler * Bazı şeyleri saklamak için kullanılan toprakaltı yerler
MATAR (C: Emtâr) Yağmur
MATARA Askerlerin kullandığı üzeri aba ve çeşitli kumaşlarla kaplı madeni su şişesi veya yolculukta kullanılan deriden yapılmış su kabı
MATARE Kuşu çok olan yer
MATARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Demirci çekiçleri
MATARİD (Mıtred C) Mızraklar, zıpkınlar
MATARİH (Matrah C) Bir şey atılan yerler * Tarhedilecek yerler
MATAVİ (Matvi C) Kıvrımlar Bükülmüş şeyler
MATAYA (Matiyye C) Binek hayvanları
MATBAA (Tab´ dan) Tab´edilen yer Kitab, gazete ve sâir yazıların basıldığı yerler Basımevi
MATBAA-İ ÂMİRE Devlet matbaası
MATBAH(A) Mutbah Yemek pişirilen yer
MATBAH-I ÂMİRE Saray mutfağı
MATBAHA-İ KUDRET Cenab-ı Hakk´ın âşikâr kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır gıda maddelerinin yetiştiği yer Kudret mutbahı
MATBU´ Tab´ olunmuş basılmış, kitap veya gazete haline gelmiş Basılıp matbaadan çıkmış olan
MATBUAT Tab´ edilmiş neşriyat Basılmış şeyler (Kitap ve gazeteler gibi)
MATBUH (C: Matâbih) (Tabh dan) Kaynatılmış veya haşlanmış (ilâç) * Pişirilmiş yemek
MATBUHAT (Matbuh C) Kaynatılmış veya haşlanmış ilâçlar * Pişirilmiş yemekler
MATE Öldü
MATEAHHAR (Mâ-teahhar) Sonra gelen Sonradan gelen
MA´TEBE Kızgınlık ve hiddetle hitabetmek
MATEKADDEM (Mâtekaddem) Geçmiş zaman, mâzi * Sâbık Geçen şey * Önceleri
MÂTEM Ağlama Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama Kederinden yas tutma(Bak! Öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer O´nun o nurâni daire-i hakikat-ı irşadından hariç bir surette kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhâne-i umumi hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebi, belki düşman ve câmidatı dehşetli cenâzeler ve bütün zevil-hayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görürsün Şimdi bak; O´nun neşrettiği nur ile o matemhâne-i umumi şevk-i cezbe içinde bir zikirhâneye inkılâb etti O ecnebi düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi S)
MÂTEMDÂR f Mâtemli, acılı, yaslı
MÂTEMENGİZ f Mâtemi ve yası iktiza eden
MÂTEMFEZÂ f Yası ve mâtemi ziyadeleştirip arttıran
MÂTEMHANE f Ağlanılan, yas tutulan yer
MÂTEMÎ Yaslı, mâtemli, üzüntülü
MÂTEMKÜNÂN f Yas tutup mâtem ederek
MÂTEMZEDE Mâtemli Yaslı
MATERYAL Fr Bir işin meydana çıkması için lâzım gelen şeyler
MATERYALİST Fr Maddeci Her şeyi madde ile kıymetlendiren (Bak: Maddiyyun)
MATERYALİZM Fr Maneviyatı ve Allah´ı inkâr eden maddiyyunların mesleği
MATFA (İtfâ dan) Söndürülmüş
MATH El ile vurmak * Yalamak * Birbiri ardınca sulamak
MATHARE (C: Matâhir) Gusülhâne İçinde yıkanılıp temizlenilecek yer * Su kabı, matara
MATHUM Dolu, dolmuş
MATIR (Matar dan) Yağan, yağıcı
MATİ´ Uzun, tavil * Her nesnenin iyisi
MATÎN (C: Metâyın) Balçıklı yer
MATÎR Yağmurlu gün
MATÎRAT Tehlikeli yerler
MATÎTA (C: Metâyıt) Havuz dibinde kalan balçıklı bulanık su
MATİYYE Binek hayvanı Binek * Gerinip sevinerek yürüyen
MATİYYE-RÂN Bindiği hayvanı yola süren
MATL Atlatma, geçirme, defetme * Çekme
MATLA´ Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer * Yıldız veya güneşin zuhur etmesi * Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti (Bak: Musarra´)
MATLAB İstek, istenilen şey * Hallolunacak mesele Mebhas * Kaziye
MATLAB-I DİL-HAH Gönlün isteği, arzu, maksad
MATLUB İstek, istenilen şey * Alacak Ödünç verilmiş
MATLUBAT (Matlub C) İstenilen, talebedilen ve aranılan şeyler * Alacaklar Ödünç olarak verilmiş olan şeyler
MATLUL (C: Matâlil) Yaş, ıslâk * Islanmış, nemlenmiş
MATMA´ Tamâ edilecek şey Çok istenilecek şey
MATMAH Tamâh olunan şey, hırsla göz dikilerek bakılan şey veya yer
MATMAH-I CİHANÎ Bütün herkese ait tamah olunan ve büyük istekle üzerine bakılan şey
MATMAH-I NAZAR Hırsla bakılan şey
MATMAZEL Fr Evli olmayan gayr-ı müslim kız
MATMU´ (Tama´ dan) Tama´ olunmuş Hırsla istenen şey
MATMUR Gömülmüş, defnedilmiş Toprak altına konulmuş
MATMURE Toprak altında bazı şeyleri saklamağa mahsus yer * Kabir, mezar
MATMUS Gözü doğuştan değil de, sonradan kör olmuş adam
MATNEB (C: Metânib) Omuz * Omuzla boyun arası
MATRAH (C: Matârih) (Tarh dan) Mahal, yer * Tarh olunacak şey, tarh edilecek nesne * Bir şey atılan yer
MATRAN Taç giymiş piskopos
MATRED(E) Irak eden, uzaklaştıran
MATRİS Fr Dizilmiş harflerin hususi bir mukavva üzerine alınan kalıbı * Dizme makinelerinde harf kalıbı
MATRUD Kovulmuş Tardedilmiş Uzaklaştırılmış olan
MATRUDÎN Kovulmuş olanlar Kovulmuşlar
MATRUH Tarh edilmiş, çıkarılmış * Belirtilmiş, konulmuş (vergi) * Temeli atılmış (Binâ)
MATRUK Gevşek ve uyuşuk adam * Kuruduktan sonra yine yağmurla tazelenmiş
MATRUŞ Traş olmuş Sakalsız * Sağır kimse
MATT Çekmek
MATTA İncil kitaplarından birisinin adı Tahrif edilmiş dört yüz muhtelif İncil içinden seçilen biri (Bak: Havari)
MATTAL (Mattâle) Devamlı olarak borcunu ileri atıp geciktiren
MATTE Vesile, sebep
MA´TUF Ait ve râci´ olan * Bir tarafa meyletmiş Mâil olan * İsnadedilen Yöneltilmiş
MA´TUFUN ALEYH f Bir rabt edatı ile kendisine bağlı olan kelime (Bak: Harf-i atıf)
MA´TUH(E) (Ateh den) Bunamış, bunak * Sakat, kötürüm Amelmânde
MA´TUHANE Bunakçasına, bunamışçasına
MA´TUK(A) (C: Maâtik) (Atâk dan) Azat olunmuş Azatlı
MAT´UM (C: Mat´umat) Yenecek yemek Taam
MAT´UMAT (Taam dan) Yemekler Taamlar Yenecek şeyler("Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerim, Halik-ı Rahim, küçük midenin cüz´i arzusunu ve muvakkat bir beka için lisan-ı hal ile duasını hadsiz enva-ı mat´umat-ı lezizenin icadiyle kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyâc-ı fıtriden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve külli ve daimi ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli bekaya dâir gayet kuvvetli duâsını kabul etmesin Hâşâ yüzbin defa hâşâ" L)
MAT´UN (Tâun dan) Belâya tutulmuş Musibet ve tâuna giriftar olmuş * (Ta´n dan) Ayıplanmış
MAT´UNEN Vebâya tutularak
MA´TUT Mağlup, yenilmiş
MATURİDÎ Mâturidi Mezhebi ve bu mezhebden olan Semerkand şehrinin Mâturid köyünden olan Ebu Mansur-u Mâturidi´yi (Hicri: 280-332) itikadda imam olarak kabul edenler Amelde Hanefi Mezhebinden olanlar, itikadda Maturidi mezhebindendir Çünkü bu Zât, Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüşleri, eserleri ile reddederek ıslâh etmiştir
MATV Çekmek
MATVÎ Bükülü, dürülmüş, kıvrılmış şey
MATVİYY Dürülmüş nesne
MATVİYYÂT Dürülmüş ve bükülmüş olanlar Kitap sahifeleri gibi toplanmış olanlar
MATVİYYEN Sarılı olduğu halde Dürülerek Kıvrılarak
MAUK şer, yaramaz
MAUL Üstün gelinmiş
MA-UL HAYAT Mc: Haysiyyet Şeref, yüz suyu * Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat)
MA-UL VERD Gül suyu
MAUN Eve lâzım şeyler Ev eşyası * Malın zekâtı * Ufak tefek ihtiyaçlar * Nefaseti sebebi ile (nefsin çok hoşuna gittiğinden) kimseye verilmek istenmeyen şey
MÂUN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 107 Suresidir "Eraeyte Suresi" de denir
MAUN Yardım, imdat * Taat İnkiyad İtaat
MAUNE Mavna Yük taşıyan büyük kayık
MAUNET Yardım İmdat * Azık Yol yiyeceği * Cenab-ı Hakk´ın salih kullarına olan imdadı, inayeti * Huk: Masarif
MA´V Olmuş taze hurma * Ses, avaz
MA-VAKAA Vaki´ olan Hâdise Sergüzeşt
MA-VEKA´ (Mâ-Vaka´) Vâki olan, olup biten
MA´VEL Ağıt edecek yer
MA-VERA Bir şeyin gerisinde, arkasında veya ötesinde bulunanlar
MÂ-VERAÎ Öteye mensub ve âid * Diğer âlemle alâkalı
MAVERA-ÜN NEHR Ceyhun ırmağının doğusunda kalan ülkelere müslüman coğrafyacıların verdiği ad Türklerin yaşadıkları bu ülkeler, Ceyhun ve Seyhun ırmaklarının havzalarını ihtiva ediyordu * Dicle ile Fırat arası
MAVİYE Billur taşı
MAVNA Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne
MAVTIN (C: Mevâtın) (Vatan dan) Vatan Yurt edinilen ve yerleşip oturulan yer
MAVZER Alm Mavzer adında bir Alman´ın yaptığı çaplı harp tüfeği Askerlikte kullanılan bir silâh
MA´Y Su arkı Su mecrâsı
MAYE Damızlık * Esas Temel * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde * Para, mal İktidar Güç * İlim * Dişi deve
MAYE-İ ŞEB Gece karanlığı
MAYEDAR f Kudretli, paralı
MAYHOŞ f Biraz ekşice lezzetli tatlı
MAYIH (C: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi * Bahşiş veren, atâ eden
MAYIN ing Karada ve denizde, daha çok gizlendirilerek konulan ve temas edilince patlayan bomba
MÂYİ´ Akıcı Akıcı madde
MÂYİ´-İ NÂRÎ Ateş halinde su veya buhar
MÂYİÂT (Mâyi´ C) Akıcı cisimler Su halinde bulunan, akan şeyler
MÂYİİYYET Mâyilik, akıcılık, sıvılık
MAYİR (C: Miyâr) Taamlandıran, yiyecek veren
MA´YUB Ayıplanmış Ayıplanan Bir kusuru ve eksiği olan
MA´YUBAT (Ma´yube C) Ayıplanacak şeyler Eksiklikler, noksanlıklar, kusurlar
MA´YUBEN Kusur ve ayıp sayılarak Ayıplanarak
MAYUHDES Sonradan olan
MAYU´KAL Anlaşılır
MAYU´REF Bilinmez * Minder altında saklanan şey
MA´Z Keçi Karaca
MAZ´ Çiğnemek
MAZ´ Gön yağlamak * Ağaç kabuğunu soymayıp üstünde bırakmak
MA´Z Çekmek
MAZA (Mezâ) Geçti (mânasına fiil)
MAZ´A Her nesnenin bakiyyesi, artığı
MAZACI´ (Mazca C) Kabirler, mezârlar
MAZACİR (Mazcer C) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler
MA´ZAD Alemi, giyen kişinin pazusuna gelen alemli elbise
MAZAĞ Çiğnenecek veya çiğnedikleri yemek
MAZAHİR (Mazhar C) Mazharlar Eşyanın görüldüğü, çıktığı yerler * Nâil olmalar * Şereflenmeler
MAZAK Darlık
MAZALİM (Mazleme C) Haksızlık ve adaletsizlikler Zulümler * Adâlet dâiresi
MAZALLE Yol aranılan yer
MAZALLE (C: Mazâil) (Zıll dan) Gölgelik yer
MAZALLENİŞİN f Gölgelikte oturan
MAZA MA MAZA Olan oldu Geçen geçti
MAZAMÎN (Mazmun C) Mânâlar, mefhumlar, kavramlar * Ödenmesi gereken şeyler * Cinaslı, nükteli sözler
MAZANNE (Mazınne) Zannolunduğu yer Zan götüren * Ermiş sanılan
MAZANNE-İ HAYR Kendisinden yalnız iyilik umulan kimse
MAZANNE-İ SU´ Kendisinden ancak kötülük beklenen kimse
MAZARR Zararlar, ziyanlar Mazarrât
MAZARRA Meşakkat, zahmet * Ziyân
MAZARRAT Zararlar Ziyanlar Mazârr
M

MAZAYIK (Mazîk C) Zor güç işler * Sıkıntılı ve dar yerler
MAZAZ Musibet, felâket ve belâ acısı * Acıma, üzülme, kederlenme
MAZBATA Bir toplantıda konuşulanların neticesinin yazılı şekli Kararnâme
MAZBUT Zabtolunmuş, elegeçirilmiş * Sağlam * Yazılmış Kaydedilmiş Hatırda tutulmuş Derli toplu * Muhâfazalı Korunmuş * Belli, belirtilmiş
MAZBUTÂT (Mazbut C) Ele geçirilmiş; kaydedilmiş; hatırda tutulmuş şeyler Mazbut olan şeyler
MAZCA´ (Madca) Yatılacak yer Mezar, kabir
MAZCER (C: Mazâcir) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler
MA´ZEL (C: Meâzil) Irak, uzak, baid
MAZEM İki dağ arasında olan dar yol * Dar olan her yer
MA´ZERET Elde olmadan suç, kabahat işleme * Mücbir sebeblerini söyleyerek yardım dileme Özür dileme
MA´ZERETCU f Özür arıyan
MA´ZERETHÂH f Özür dileyen Afvedilmesini isteyen
MA´ZERETMEND f Özürlü, kusurlu Mazeretli
MAZFUF Yanında olan şeyleri tamamen tükenmiş olan kimse
MAZG Ağızda çiğneme
MAZGAL yun Eskiden kale, hisar, sur veya şato duvarlarında açılan iç yanı geniş, dış yanı dar gözleme siperi
MAZHAK (C: Mezâhık) Gülünç kimse
MAZHAR Sahib olma, nâil olma Şereflenme * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer Çıktığı yer
MAZHAR-I ESMÂ Çok sıfatlara ve isimlere mensub hâller kendinde görünen İsimlere, isimlerinin üzerinde te´sirlerine mazhar (sâhib) olan * Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellisine mazhar ve âyine olmuş olan(Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücud libasını san´atına mazhar ediyor İnsanı bir model yapmış O vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir L)
MAZHAR-I İLHÂM Kendine ilhâm olunan (Arı, hayvan ve insanlara olduğu gibi) Kalbine ilhâm gelen zât
MAZHARİYET Mazhar ve nâil olma Elde etme Muvaffakiyet
MAZIG Çiğneyen, çiğneyici
MAZINNE (C: Mezânin) İçinde bir şey olduğu tahmin olunan yer
MAZIR Ekşi, hâmız
MAZİ Geçmiş zaman Geçen, geçmiş olan * Gr: Bir işin geçen zamanda yapıldığını bildiren fiil Fiil-i mâzi Mazi sigası(O Kadir-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânata muktedirdir Dünü getiren, yarını getirdiği gibi; maziyi icad eten O Zât-ı Kadir, istikbali dahi icad eder Dünyayı yapan o Sani-i Hakim âhireti de yapar M)
MAZİ-İ NAKLÎ Yalnız işitilen bir şeyi anlatan fiil sigası "Nuri gelmiş" gibi
MAZİ-İ ŞÂD Neş´eli, sevinçli mâzi
MAZİ-İ ŞUHUDÎ Gözle görünen veya görmüş gibi bilinen bir şeyi anlatan fiil sigası, kipi "Nuri geldi" gibi
MAZİF Herkese sofrası açık olan ev Kapısı açık, misafir sever ev Misafirperver olan hâne
MAZİFE İzâfe olunmuş * Keder, hüzün, tasa, gam
MAZÎK Dar yer
MA´ZİL Ayrı Ayrı bir yer * Uzak Baid
MAZİLLE Kıldan yapılma büyük çadır
MAZÎM Mazlum
MAZİN Karınca yumurtası * Bir kabilenin adı
MAZÎR Ekşi, hâmız
MAZÎRE Ayran
MA´ZİRE (C: Meâzir) Özür etmek
MAZİRYUN Şahtere otu
MAZİYAN Kendisinden küçük arklara ayrılan büyük su arkı
MAZİYAT Geçmişler Geçen zamanlar
MAZİYE Şarap, hamr * Beyaz iyi bal * Beyaz ince yumuşak gömlek
MAZÎZ Musibet ve belâya uğramış Felâket acısına giriftar olmuş
MAZLEME (C: Mezâlim) Zulüm ve adaletsizlik Haksızlık Can yakma
MAZLUM Zulüm görmüş Kendine zulmedilmiş * Halim, selim, sakin, sessiz
MAZLUMANE Zulüm görmüşe yaraşır surette * Sessizce Sessizlikle
MAZLUMÎN Zulüm görmüş kimseler
MAZLUMİYYET Mazlumluk Zulüm görmüşlük * Sessizlik, yavaşlık
MAZMAZ (İbranice) Hz Muhammed´in (ASM) Suhuf-u İbrahim ve Tevrat´taki ismi
MAZMAZA Gusül veya abdest alırken, elleri yıkadıktan sonra üç kere ağız dolusu su alıp ağızda çalkalamak
MAZMİ Sulanan ekin
MAZMUM (Zamm dan) Zammolunmuş İlâve olunmuş * Yapışmış * Zamme ile okunan
MAZMUN Meâl Mâna Mefhum * Nükteli, san´atlı, ince söz * Ödenmesi lâzım olan * Fık: Gasb, telef veya zulüm sebebi ile ödenmesi lüzum etmiş şey
MAZNUK Nezle olmuş Nezleli
MAZNUN (Zann dan) Zannolunmuş Zan altında bulunan, kendisinden şüphe edilen * Huk: Bir suç dolayısı ile sorguya çekilen kimse Sanık
MAZNUNÎN (Maznun C) Zan altında bulunanlar Şüpheli kimseler
MAZRA Ayran Bir nevi yemek
MAZRAC (C: Mezaric) Eski elbise
MAZRAHÎ Akbaba * Ulu, şerefli kimse * Her beyaz nesne
MAZREB Vuracak yer * İlikli kemik
MAZRUB (Zarb dan) Zarbolunmuş Çarpılmış Dövülmüş * Basılmış, damgalanmış * Mat: Çarpılan (Bak: Madrub)
MAZRUBEYN Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri
MAZRUF Zarflanan Sarılıp muhafaza edilen Zarfa konan
MAZRUFÂT (Mazruf C) Zarflı olanlar
MAZRUFEN Zarf içinde olarak Zarflı surette
MAZRUR Zarar etmiş Ziyan görmüş
MAZRUS Örülmüş, örülerek yapılmış Diş takımı
MA´ZUB Kötürüm kimse
MAZ´UF Zayıf ve cılız Zayıflamış
MAZUFE İzâfe olunmuş
MA´ZUL (Azl den) İşinden çıkarılmış, kovulmuş, azledilmiş
MA´ZULEN Azledilmiş olarak İşinden çıkarılmış olarak
MA´ZULÎN (Ma´zul C) İşinden çıkarılmış olan kimseler Azledilmişler
MA´ZULİYET Azledilme hâli Açıkta kalınış
MA´ZUR Özürlü Özrü olan
MA´ZURİYYET Ma´zurluk Özürlülük
MA´ZUZ Katı, şiddetli, şedid
MAZZ Nar
MAZZ Gönlün gamdan ve tasadan yanması * İkrar etmek, kabul etmek, açıktan söylemek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MEAB Dönülecek yer Sığınılacak yer Melce´
MEAB Ayıp yeri * Ayıp
MEABİD (Bak: Maâbid)
MEAD Ahiret (Bak: Maâd)
MEADİB (Me´debe C) Ziyâfetler
MEADİN (Bak: Maâdin)
MEAHİZ (Me´haz C) Me´hazler Bir şeyin çıktığı veya alındığı yerler Kaynaklar
MEAKİL (Me´kele C) Yenilecek şeyler Yemekler Erzâk
MEÂL (Geri dönmek ve rücu eylemek den) Meydana gelen netice Mefhum * Mânası Kısaca mânası * Kaymak * Husul yeri, peyda olunacak yer * Son, sonuç(Meâl, te´vilin me´hazi olan "evl" mânasına masdar-ı mimîdir Bir şeyin varacağı gâye mânasına ism-i mekân da olur ki, te´vilin hasılı demektir Bundan başka meâl, bir şeyi eksiltmek mânasına da gelir Onun için örfte bir kelâmın mânasını her vechile aynen değil de, biraz noksaniyle hasılına göre ifade etmeğe de meâl denilmiştir ET)
MEÂL-İ İCMALÎ Kısaca hülâsası, kısaca mânâsı İcmalî meâl
MEÂLEN Mânâca aynısı olmadan eksiği ile anlaşılan neticesi Mânaya göre (Bak: Te´vil)
MEÂLÎ Kısaca mânasına ait
MEALÎ (Bak: Maâlî)
MEALİM (Bak: Maalim)
MEALPERVER f Mânâlı * Mâna anlatan
MEÂN Mekân, menzil
MEANN Enli, geniş * şişman gövdeli kimse * Hatip
MEAR Arlanacak, utandıracak şey
MEAR Saç ve sakalın dökülmesi
MEARİB İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler İstekler
MEARİC (Mi´rac C) Mi´raclar Merdivenler Çıkılacak yerler
MEARİC SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 70 Suresi olup Seele veya Mevaki Suresi de denir ve Mekkîdir
MEARRE Keffaret, diyet * Elem, meşakkat, dert, günah
MEASİ (Bak: Maâsi)
MEASİM Günahlar * Günah işlenecek yerler
MEASİR (Me´sere den) Güzel eserler Nişanlar İzler
MEASİR-İ BERGÜZİDE Seçme güzel eserler, izler, nişanlar
MEASS Çok cür´etli Hiç çekinmeyen
MEASS Talep mevzii, isteme yeri
MEAYİB Kusurlar, ayıblar, lekeler (Bak: Maâyib)
MEAZ (Bak: Maâz)
MEAZİB (Mi´zab C) Oluklar Su yolları
MEAZİF Sazlar Çalgılar Saz âletleri
MEAZİN (Me´zene C) Ezan okunan yerler
MEAZİR Perdeler Hicablar * Özürler
MEAZİR (Mi´zer C) Peştemallar
MEBAD (Mebâdâ) f Sakın, olmaya ki
MEBADİ (Mebde C) Mebdeler, başlangıçlar, ilk unsurlar * Çekirdekler * Prensipler
MEBADİ-İ ZARURİYYE Bir hakikat tam bilinmeden önceki isbat edici zaruri emâreler, başlangıçlar, hazırlıklar (Bak: Hads)
MEBAHİS Bahisler Mebhaslar * Araştırma yerleri
MEBAHİS-İ İLMİYE İlmi bahisler
MEBAL (Bevl den) Sidiğin çıktığı yer
MEBALİĞ (Meblâğ C) Paralar, akçeler
MEBANİ Temeller Esaslar * Yapılar Binâlar
MEBANİ-İ KELÂM Sözün esâsını teşkil eden şeyler
MEB´AS (C: Mebâis) Yollanma, gönderilme
MEB´AT Yaban sığırının yatağı * Davar ve deve yatağı * Mekân, menzil
ME´BAZ (C: Meâbiz) Diz altındaki çukur
MEBDE´ Baş taraf Başlangıç Başlama * Kaynak Kök Temel Esas
MEBDE-İ SUKUT Sukutun başlangıcı Düşüşün mebdei
MEBDEİYET Başlangıç olma işi
ME´BELE Deve duracak yer * Devesi çok olan yer
MEBERRAT (Meberre C) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan işler
MEBERRE (C: Meberrât) Sevab için, hayır kazanmak için yapılan iş
MEBERRET Nöbet şekeri
MEBGA Talep mevzii, isteme yeri
MEBGUZ Sevilmemiş Buğzedilmiş Nefret edilmiş
MEBHAS Kısım Bahis Fasıl Bir mes´eleye âid söz * Arama, araştırma yeri * Bir şeyin arandığı yer
MEBHUR Nefes darlığına mübtelâ olan, hırhır soluyan
MEBHUS Bahsolunan Bahsolunmuş Evvelce bahsi geçmiş
MEBHUS-ÜN ANH Sözü geçmiş şey Bahsolunan şey
MEBHUT Hayretle, şaşkın, mütehayyir Sersem
MEBİ´ (Bey´ den) Satılmış şey
MEBİT (Beyt den) Geceleyin kalınacak yer Geceliyecek yer
MEBİZ (C: Mebâyiz) Tıb: Yumurtalık
MEBKALE (C: Mebâkıl) Sebzevat yetiştirilen yer
MEBLAĞ Para, mevcud para miktarı * Yetişmek
MEBLEVLE (MİBVELE) İçine bevledilen kap
MEBLU´ (Bel´ den) Yutulmuş
MEBLUL Nemli, yaş Islak, ıslanmış
MEBNA Temel Yapı yeri * Üss-ül esas Asıl ve esas
MEBNİ Yapılmış Kurulmuş * Bir şeye dayanan Nazar ve itibâr ve isnad olunarak * den dolayı e binâen * Gr: Son harfi harekesi değişmeyen kelime Tasrife tâbi olmayan (fiil çekimine uğramıyan) kelime
MEBRADE Soğukluk * Soğukluk verecek zaman ve mekan
MEBREZ Abdesthâne
MEBRUD Soğuk, soğumuş
MEBRUK Tebrike şâyeste kimse Tebrike değer nesne
MEBRUR Hayırlı Makbul Beğenilmiş Sadık olmakla makbule geçmiş olan
MEBRUZ Gösterilmiş, ibraz olunmuş * Açılmış mektub
MEBSEM (C: Mebâsim) Tebessüm etmek, hafif gülümsemek
MEBSUS Dağılmış Yayılmış Herkesçe duyulmuş şayi´ olmuş
MEBSUT Açılmış Yayılmış Serilmiş * Mufassal Etraflıca beyan olunan Bast olunmuş Uzun uzadıya anlatılmış
MEBSUTEN Mebsut olarak
MEBSUTEN MÜTENASİB Birbirlerine nisbetli olan iki şeyden birinin artmasıyla, diğerinin de aynı nisbetle artması; veya eksilmesiyle diğerinin de eksilmesidir Doğru orantılı
MEBŞURE Yüzü ve vücudu güzel yaratılmış kadın
MEBŞUŞ (C: Mebâşiş) Silinmiş İzi eseri kalmamış
MABTAHA (C: Mebâtıh) Kavun karpuz ekecek yer
MEBTUN Karnı hasta olan kimse
MEBTUŞ Tutulmuş * Hışım olunmuş
MEBTUT Kesilmiş ve ayrılmış
MEBTUTE Fık: Üç talak ile boşanmış olan kadın
MEB´UC Karnı delinmiş
MEB´US Gönderilen Ba´s edilen * Halk arasından seçilerek Millet Meclisine âzâ edilen * Allah tarafından gönderilmiş olan * Öldükten sonra diriltilen
MEB´USÂN f Meb´uslar Milletvekilleri
MEB´USİYET Mebusluk Milletvekilliği vazifesi
MEBYET Geceliyecek yer Gece vakti kalınacak yer
MEBZUL Bol Çok sarf olunan Ucuz
MEBZULÎ Bolluk, çokluk, kesret
MEBZULİYYET Ucuzluk Bolluk
MEBZULİYYET-İ ELVAN Renk bolluğu
MEC´ Hurmayı sütle ıslatıp yemek
MECA´ Açlık
MECAA Hilebazlık etmek, hile yapmak
MECADİF (Micdâf C) Kayık veya sandal kürekleri
MECADİL (Micdel C) Köşkler, kasırlar
MECAE (Mecâet) Açlık Acıkma
MECAL Tâkat Güç Kuvvet * İktidar İmkân * Fırsat
MECALÎ (Meclâ C) Aynalar
MECALİS Meclisler Toplantılar Toplantı yerleri
MECAMİ´ (Mecmua C) Mecmualar Dergiler
MECAMİR (Micmer C) İçlerinde tütsü yakılan kaplar, buhurdanlar
MECANE Ne bulursa sakınmadan yapmak Mecnunluk
MECANİK (Mencenik C) Mancınıklar (Bak: Mancınık)
MECANİN Mecnunlar Deliler
MECARÎ (Mecrâ C) Mecralar Su yolları Su yatakları
MECAZ Yerinden ve haddinden tecavüz etmek Hududunu aşmak * (Cevaz dan) Geçecek yer Yol * Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak İstenilene benzer bir mâna ifadesi Meselâ: Bazı Hadis-i Şeriflerde dünyaya nezâret eden iki melâikenin öküze ve balığa benzetildiği gibiEdebiyat: Lügatı´nın, "Mecaz" Maddesinde şu tafsilât vardır: Bir kelime, kendi mânasında kullanılırsa; hakikat olur Eğer bir münasebetle asıl mânasından başka bir mânada istimâl edilir ve kendi mânasında kullanılmasında "karine-i mânia" bulunursa mecaz´dır Meselâ; tahta kelimesi ağaçtan satıh mânasına olduğu halde hakikattır Fakat yazı levhası mânâsına kullanılır Faraza, Muallim tarafından talebeye "tahta başına geç" denilirse, mecaz´dır Çünkü, levhanın tahtadan yapılmış olması münasebeti ile, bir de başına geçilecek tahtanın ancak yazı tahtası olup döşeme ve tavan tahtalarının başına geçilemiyeceği karine-i mâniası ile, o kelime hakikat mânâsından mecâz mânâsına naklolunmuşturNakildeki münasebete alâka denilir Alâkası teşbih olan mecazlar istiâre, başka türlü alâkası bulunanlar da mecaz-ı mürsel´dir Mecaz-ı mürselin alâkaları teşbihten başkadır ve en meşhurları şunlardır:1- Hulul : Hakikat ve mecaz mânalarında birinin ötekine mahal olmasıdır (Derse girildi) denildiği vakit, hâl olan dersin söylenip onun mahalli bulunan dershânenin kasdedilmesi (Yemekhâneye indi) denilince de, mahal bulunan yemekhânenin zikrolunup yemeğe inildi, denilmek istenmesi gibiMânâca cüz´i bir fark ile buna, zarfiyyet, mazrufiyyet alâkası da diyebiliriz2- Sebebiyyet, müsebbebiyyet : Hakiki ve mecazi mânâlardan birinin diğerine sebeb müsebbeb olmasıdır "Bir muharrir, kalemiyle geçinir" cümlesinde sebeb olan kalemin zikredilip müsebbeb olan yazı ücretinin kasdedilmesi; kar yağarken söylenilen "bereket yağıyor" cümlesindeki müsebbeb olan bereketin zikredilip, sebeb olan karın murad edilmesi gibi3- Cüz´iyyet, külliyet : Hakikat ve mecaz mânâlarından biri, diğerinin cüz´ü olmasıdır Diğer bir tabir ile; bir şeyin bütünü kasdedilmesidir "Marmaradan her yelkenUçar gibi neş´eli"beytindeki yelken kelimesi gibi (ki, onun zikriyle bütünü söylenip parçası, yahut parçası söylenip bütünü bulunan kayık murad edilmiştir)4- Itlâk ve takyid : Hakikat ve mecaz mânâlarından birinin mutlak yâni umuma; o birinin mukayyed, yâni hususa delâlet eder olmasıdır Hayvan kelimesindeki mânâ umumidir Hayvan deyip de meselâ "At" ı murad etmek onu mukayyed bir mânâda kullanmak demek olacağından "Mecaz" olur5- Kevniyyet : Bir şeye eski hâlinin ismini vermektir Bir vâlidenin, yetişmiş oğluna; "bizim çocuk" demesi gibi6- Evveliyyet : Bir şeyi sonra olacağı isim ile zikretmektir Tıbbiye ve deniz mekteblerine yeni girmiş talebeye "Doktor ve Kaptan" denilmesi gibi(Mecaz ilmin elinden cehlin eline düşerse, hakikate inkılâb eder, hurâfata kapı açar S)
MECAZ-I MÜRSEL Edb: Kelimenin asıl mânâsıyla mecazî mânâsı arasında benzerlik bulunmasından başka bir alâka bulunmasıyla olan mecazdır
MECAZE Cevizlik yer
MECAZEN Mecaz olarak Gerçek değil de mecaz yoliyle
MECAZÎ Mecazla ilgili
MECAZİB (Meczub C) Meczublar Cezbeye tutulmuş olanlar
MECBE Geniş ve işlek yol
MECBEE Mantar yetişen yer
MECBUB Hayası ve zekeri kesilmiş
MECBUL(E) (Cibillet den) Yaratılmış Yaratılışında bir hâl veya sıfat bulunan
MECBUR Zor görmüş Zorla bir işe girişmiş İcbar görmüş * Hatırı alınmış, gönlü yapılmış (Hakiki manası: Kırıldıktan sonra bütünlenmiş)
MECBUREN İster istemez Cebirle Zaruret icâbı Zorla
MECBURÎ Zor altında, ister istemez, yapma mecburiyetinde
MECBURİYET Zora tutulma Mecburluk
MECC Ağızla su püskürmek * Sulu şeyler atmak ve saçmak
MECCAN Parasız, karşılıksız, ücretsiz, bedâva, meccânen
MECCANEN Ücretsiz, parasız
MECCANÎ Bedavacı Parasız
MECCANİYET Ücretsizlik, meccanilik
MECD Büyüklük Azamet * şeref, itibar
MECDERE Lâyık olacak mekân
MECDEYE Kıtlık yeri
MECDUD Rızkı bol, nasibli, bahtiyar * Kesilmiş, maktu
MECDUL Sağlam ve muhkem şey * Sağlam yapılı ve kemikli kimse * Bükülmüş
MECDUR Tıb: Çiçek çıkarmış kimse
ME´CEL (C: Meâcil) Su toplanan yer
MECELLAT (Mecelle C) Mecmualar, kitaplar, dergiler
MECELLE Mecmua Fikir topluluğu Risale Kitab Hikmetli sahife * Fıkıh kitabının muâmelât kısmının toplu bir parcası * İslâm Hukukuna dâir bir mecmua
MECENNE Kalkan, siper * Delilik, mecnunluk, divanelik
MECER Koyunun karnındaki kuzu büyüdükçe durmaya kadir olmaması * Büyük asker * Susuzluk
MECERRE (Mecerret-üs Sema) Kehkeşan, Samanyolu denilen büyük, parlak yıldız kümesi
MECFER Beli kalın olan at
MECHEL (C: Mecâhil) Belirtisiz, işaretsiz, nişansız * Yolu ve izi olmayan çöl
MECHELE Birini câhilliğe sevkeden şey
MECHUD (Cehd den) Çalışmış uğraşmış, didinmiş, cehdetmiş * Kuvvet, kudret, güç
MECHUL Bilinmeyen Belli olmayan
MECHUL-ÜL AHVAL Kimin nesi olduğu bilinmeyen kimse
MECHUL-ÜN NESEB Kimin çocuğu olduğu bilinmeyen kişi
MECHULAT (Mechul C) Mechul olan ve bilinmeyen şeyler
MECHULİYET Bilinmezlik, mechullük
MECHURE Harf, hareke ile okunduğu vakit, nefesin hapsolunup sesin âşikâr olmasında okunan harfler Bu harfler nefesi kendileri ile cereyandan men´ederler
MECHURİYE Aşikâre olunmuş, açıklanmış, meydana konulmuş
MECİ (Meciyyen) Gelme, geliş
MECİD Azametli Şerefli Gâlib * Esmâ-i İlâhiyedendir
MECİDİYE Sultan Abdülmecid zamanında 1840´da basılmış 20 kuruş değerinde gümüş para
MECL Elin kabarması * Balta gibi bir nesne tutmaktan veya çalışmaktan dolayı elin kabarıp nasırlanması
MECLA (C: Mecâli) Ayna, mir´at * Çıkma ve görünme yeri * Başın tepesinde kıl bitmeyen yer
MECLEB Beyaz çiçekli bir otun adı (Adam boyu uzar ve yaprağı zerdaliye benzer)
MECLİS Oturulacak, toplanılacak yer * Görüşülecek bir mes´ele için bir araya gelmiş insan topluluğu * Devlet işlerini görüşmek üzere Millet Vekillerinin toplandıkları büyük bina
MECLİS-İ A´YÂN Osmanlı İmparatorluğu zamanında hükümet tarafından seçilmiş olan meclis (Bunun karşılığı, zamanımızda, senato meclisidir)
MECLİS-İ MEBUSAN Halk tarafından seçilen meb´usların meclisi Millet Meclisi
MECLİS-İ ÜLFET Konuşma meclisi
MECLİS-İ VÜKELÂ Kabine toplantısı Bakanlar kurulu toplantısı
MECLİS-ARA f Meclisi süsleyen
MECLİS-EFRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan
MECLİS-FÜRUZ f Meclisi parlatan Meclisi aydınlatan
MECLİSÎ Meclisle alâkalı Meclise ait
MECLİSİYAN Meclis ehli Mecliste bulunan âzâlar
MECLUB Celbolunmuş Çekilmiş Kapılmış * Tarafdarlığı kazanılmış kimse * Aşık Tutkun
MECLUBİYET Tutkunluk, meclubluk
MECLÜVV Parlak, cilâlı Mücellâ
MECMA´ Toplanılacak yer Kavuşulan yer
MECMA-İ ALEYH Hakkında toplanılan, ittifak edilen, birleşilen şey
MECMA-I EKBER En büyük toplanma yeri Mahşer
MECMA-I HAKAİK Hakikatlerin toplandığı yer Hakikatlerin merkezi
MECMA-ÜL EZDÂD Zıtların toplandığı yer * Mutlak hürriyet
MECMA-ÜL KÜLL Hepsinin toplandığı yer
MECMECE Yazının karışık olması * Kalbinde olanı demek isteyip, yine demeyip gizlemek
MECMEDE Buzluk, karlık
MECMU´ Bütün, hepsi Topluca Yığılmış Cem´ olunmuş Bir araya getirilmiş şey
MECMUA Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi * Seçilmiş yazılardan meydana getirilen kitap Risâle * Kolleksiyon
MECMUAN Toptan, birden, toplu olarak
MECMUAT-ÜL AHZAB Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî´nin üç ciltlik bir duâ mecmuası
MECMUİYYET Topluluk Bütünlük Tamlık
MECNEB Çok şey
MECNUB Güney rüzgârı yetişen kişi * Akciğer zarı iltihabı olan kişi
MECNUN Deli Çılgın * İnsanlara çok hususta uymayan * Birini çok fazla sevip aklını kaçıran Âşık
MECNUNANE f Delice, divanece Mecnunlara ve delilere yakışır surette
MECNUNİYET Delilik Mecnunluk
MECR Bir nesneyi devenin karnındaki yavrusuna bey´etmek Devenin karınındaki yavrusunu bir malla değiştirmek * Çokluk asker * Akıl
MECRA Suyun aktığı yol Su yolu Kanal * Cereyan eden yer * Bir haberin yayılma yolu * Bir şeyin dolaştığı yer
MECRUH Yaralı Yaralanmış * Huk: İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, davâ
MECRUHÎN (Mecruh C) Yaralılar Yaralanmış olanlar
MECRUR Sürüklenmiş * Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime İzafet halinde son kelime Cerr´li okunan kelime (i, ı diye okunan kelime, yani esreli)
MECS Ovmak Dibagat etmek
MECUBE Cevap
MEC´UL Yapılmış Meydana çıkarılmış İkame ve ihdas olunmuş olan
ME´CUR Karşılık almaya, mükâfata hak kazanmış kimse * Kiraya verilen
MECUS Kulakları küçük olan adam * Ateşe tapan kişi
MECUSİ Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir * Eski İran dini olan Mecusilikten olan kimse
MECUSİYÂN (Mecusi C) Mecusiler Ateşe tapanlar
MECUSİYET Mecusilik
MECVED Doymaya yakın olmak * Yağmur taneleri değmiş cisim
MECZİR (C: Mecâzir) Deve boğazlayacak yer
MECZUB Başkasının te´siri ile hareket hâlinde olan Cezbedilmiş Aklı gitmiş olan Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş * Deli Divane Mecnun(Sultan Mehmed Fatih´in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar "Cibâli Baba kıssası" nev´inden olarak bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar Ve bir kısmı dahi; bâzan sahvede ve daire-i akılda görünür, bâzan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer Şu kısımdan bir sınıfı; ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor Sekir hâlinde gördüğü bir mes´eleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hatâ eder ve hatâ ettiğini bilmez Meczubların bir kısmı ise; indallah mahfuzdur, dalâlete süluk etmez Diğer bir kısmı ise, mahfuz değiller; bid´at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler Hattâ, kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmişİşte; muvakkat veya dâimi meczub olduklarından, mânen ´"mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar Kendi velâyet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid´aya tarafdar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imânı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş´umane bir sebebiyet verirler M)
MECZUBÎN (Meczub C) Meczublar Deliler, mecnunlar Cezbeye gelmiş olanlar
MECZUM Kat´i niyet edilmiş, cezmolunmuş Kat´i karar verilmiş * Gr: Son harfi harekesiz okunan kelime Cezimli kelime (İlim, kilim, kitab kelimelerinin son harflerinin okunduğu gibi)
MECZUM (Cüzam dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse
MECZUR Cezr olunmuş, kare kökü alınmış sayı (On sayısı yüz sayısının meczurudur, yani kare köküdür)
MECZUZ Kesilmiş, münkatı´
MEÇ Ateşli silahların icadından evvel kullanılan harp âletlerinden biri Keskin olmayan tâlim kılıcı, uzun ve ince kılıç

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

ME´D Yumuşak taze ot * Titremek * Sallanmak
MEDA Mesafe, nihâyet Son
MEDE-D-DÜHUR Dünyanın sonuna kadar
MEDACİ´ Yatacak yerler (Bak: Madcâ´)
MEDAFİ´ (Medfa C) Ask: Toplar
MEDAFİN (Medfen C) Mezarlar, kabirler Gömülecek, defnolunulacak yerler
MEDAHEK (Bak: Madhek-Mudhike)
MEDAHİL (Medhal C) Girişler Girilecek yerler
MEDAİH Medhetmeler Övmeler Medhedişler
MEDAİN (Medayin) Şehirler, medineler Büyük memleketler * Şimdi harabe olup İslâmiyyetten evvel yaşamış Kisralıların Nuşirevan zamanında kurdukları merkez-i hükümetleri olan büyük şehir Peygamber Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ın doğduğu gece bu şehirdeki büyük sarayın eyvanları yıkılmıştı
MEDAK Bir şeyi ezmekte kullanılan yassı taş
MEDAMİ´ Göz yaşları * Gözler
MEDAMİ´-İ HİCRAN Hicran gözyaşları Ayrılık gözyaşları
MEDAR Sebeb, vesile * Bir şeyin etrafında döneceği nokta Bir şeyin devredeceği, üzerinde hareket edeceği yer * Gezegenlerin gezerken hareket noktalarının çizdiği dâire (Dünya, güneş etrafında seyrederken medar-ı senevîsi bir dâireyi andırır)
MEDAR-ÜL AYN Göz çukuru
MEDAR-I FAHR İftihara sebeb olan Övmeğe vesile
MEDAR-I İBRET İbret almağa yarıyan
MEDAR-I MAİŞET Geçim vasıtası
MEDAR-I SENEVÎ Dünya, güneş etrafında seyrederken çizdiği farazi dâire
MEDAR-I TAAYYÜŞ Maişet tedarikine sebeb olan, geçim vesilesi
MEDARE Kova gibi dikip su çekmekte kullanılan deri
MEDARİC (Medrec ve Medrece C) Merdivenler * Meslekler, yollar
MEDARİS Medreseler Ders okunan yerler Talebe-i ulumun ikametgâhları Din, imân, ahlâk dersi ve fenni ilim okutulan ve aynı zamanda talebenin ikamet ettiği mektebler
MEDAS Harman yeri
MEDASE Harman yeri
MEDAYİH Medhe lâyık işler ve hareketler
MEDAYİH-İ BÂHİRE Çok açıktan birisini veya bir şeyi övmek, medhetmek
MEDAYİN (Midyân C) Dâima borçlanan kimseler
MEDBEE (MEDBE) Kabaklık, kabağı çok olan yer * Kul, abd
MEDBUG Dibâgat olunmuş, tabaklanmış
MEDBUR Zengin Malı mülkü ve serveti çok olan * Yaralı, mecruh
MEDCEN Bulutlu gün
MED Uzatma, çekme Yayma ve döşeme * Çoğaltmak * Bir şeye dikkatlice bakmak * Nihayet, son * Sönmek Bir şeyi söndürmek * Yardım etmek, mühlet vermek * Yâr ve yâver olmak * Tarlaya fışkı ve gübre dökmek * Sel suyu
MEDD-İ BİSAT Kilim yayma, halı serme
MEDD-İ NAZAR Uzağa bakma Gözün görebildiği kadar göz alımı
MEDD-İ YED El uzatma
MEDD İŞARETİ Harekenin uzun okunacağını gösteren işaretin adı * Hemze ile elifin birleşmesi
MEDDAH (Mübalâga ile) Çok çok medheden, sena eden * Edb: Taklidli hikâyelerle halkı eğlendiren hikâyeci
MEDD Ü CEZİR Coğ: Deniz sularının kabarması ve tekrar geriye çekilmesi
MEDED İnayet, yardım, imdad, eman Eyvah
MEDEDCU f Meded isteyen, yardım arayan
MEDEDCUYANE f Medet isteyene, yardım arayana yakışacak surette
MEDEDHÂH f Meded isteyen, yardım bekleyen
MEDEDHÂHÎ f Meded arayıcılık, yardım isteyicilik
MEDEDKÂR f Yardımcı, muin, nâsır Nusret veren
MEDEDKÂRANE f Medet ve yardım edercesine
MEDEDKÂRÎ f Yardımcılık
MEDEDRES f Yardımcı İnâyet eden Yardım eden Mededresân da denir
MEDEDRESANÎ Yardımcılık Yardım ve inâyet edicilik
MEDE-L-BASAR Gözün görebildiği kadar
MEDE-L-EYYAM Günlerin sonuna kadar
MEDENİ Faziletli, terbiyeli, kibâr * Medineli Şehirli * Kur´an-ı Kerimin Medine şehrinde nâzil olan âyet ve sureleri
MEDENİ-İ BİTTAB´ Doğuştan, yaradılıştan huyları ile medeni oluş * Cenab-ı Hakkın yaratması ile tab´an iyi huylu, kibar, faziletli kimse
MEDENİYET Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış Şehirlilik Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san´atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli * İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış(Küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır Tâdili, büyük bir himmete muhtaçtır Ve keza, beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır Bunların kapatılması ancak Allah´ın lutfuna mazhar olanlara müyesser olur MN)(Sual: Sen eskiden şarktaki bedevi aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun Neden, kırk seneye yakındır, medeniyet-i hâzıradan "mimsiz" diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin, inzivâya sokuldun Elcevab: Medeniyet-i hâzıra-i Garbiye, semâvi kanun-u esasilere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına; hatâları, zararları, fâidelerine râcih geldi Medeniyetteki maksud-u hakiki olan istirahat-ı umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu İktisad, kanaat yerine israf ve sefahet ve sa´y ve hizmet yerine tenbellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçâre beşeri hem gayet fakir, hem gâyet tenbel eyledi Semâvi Kur´anın kanun-u esasisi $_ $_ $ ferman-ı esasisiyle: "Beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisad ve sa´ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir" diye Risale-i Nur bu esası izaha binaen kısa bir-iki nükte söyleyeceğim:Birincisi : Bedevilikte beşer üç-dört şey´e muhtaç oluyordu O üç-dört hâcatını tedarik etmiyen on adette ancak ikisi idi Şimdiki garb medeniyet-i zâlime-i hâzırası su´i-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyic ve havâic-i gayr-i zaruriyeyi, zaruri hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle şimdiki o medeni insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şey´e bu zamanda muhtaç oluyor O yirmi hâcatı tam helâl bir tarzda tedarik edecek yirmiden ancak ikisi olabilir Onsekizi muhtaç hükmünde kalır Demek bu medeniyet-i hazıra insanı çok fakir ediyor O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmağa sevk etmiş Biçâre avâm ve havas tabakasını dâima mübarezeye teşvik etmiş Kur´anın kanun-u esasisi olan "vücub-u zekât, hurmet-i riba" vasıtasiyle avâmın havassa karşı itâatini ve havassın avâma karşı şefkatini te´min eden o kudsi kanunu bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeğe mecbur etmiş İstirahat-ı beşeriyeyi zir ü zeber etti!İkinci Nükte : Bu medeniyet-i hâzıranın hârikaları, beşere birer ni´met-i Rabbaniye olmasından, hakiki bir şükür ve menfaat-ı beşerde istimâli iktiza ettiği halde, şimdi görüyoruz ki: Ehemmiyetli bir kısım insanı tenbelliğe ve sefahete ve sa´yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için sa´yin şevkini kırıyor Ve kanaatsizlik ve iktisadsızlık yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevkediyor Meselâ Risale-i Nurdaki "Nur Anahtarı"nın dediği gibi: Radyo büyük bir ni´met iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmek ile bir mânevi şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz malâyani şeylere sarf edildiğinden; tenbelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeğe sevk edip, sa´yin şevkini kırıyor Vazife-i hakikiyesini bırakıyor Hattâ çok menfaatli olan bir kısım hârika vesait, sa´y ve amel ve hakiki maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istimâli lâzım gelirken, ben kendim gördüm; ondan bir-ikisi zaruri ihtiyâcata sarf edilmeğe mukabil, ondan sekizi keyf, hevesat, tenezzüh, tenbelliğe mecbur ediyor Bu iki cüz´i misâle binler misâller varElhâsıl : Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semâvi dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş İktisad ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tama´ı ziyadeleştirmeğe; zulüm ve harama yol açmış Hem beşeri vesait-i sefahete teşvik etmekle o biçare muhtaç beşeri tam tenbelliğe atmış Sa´y ve amelin şevkini kırıyor! Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faidesiz zâyi ediyorHem o muhtaç ve tenbelleşmiş beşeri, hasta etmiş Su´-i istimâl ve israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuşHem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve ölümü her vakit hâtıra getiren kesretli hastalıklar ve dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine yayılmasiyle intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önünde ölümü idam-ı ebedi suretinde gösterip, her vakit beşeri tehdid ediyor Bir nevi cehennem azâbı veriyorİşte bu dehşetli musibet-i beşeriyeye karşı Kur´an-ı Hakim´in dörtyüz milyon talebesinin intibahiyle ve içinde semâvi, kudsi kanun-u esasileriyle bin üçyüz sene evvel gösterdiği gibi, yine bu dörtyüz milyonun kendi kudsi esasi kanunlariyle beşerin bu üç dehşetli yarasını tedavi etmesini; ve eğer yakında kıyamet kopmazsa, beşerin hem saâdet-i hayat-ı dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı uhreviyesini kazandıracağını; ve ölümü, idam-ı ebediden çıkarıp âlem-i nura bir terhis tezkeresi göstermesini ve ondan çıkan medeniyetin mehasini, seyyiatına tam galebe edeceğini ve şimdiye kadar olduğu gibi; dinin bir kısmını, medeniyetin bir kısmını kazanmak için rüşvet vermek değil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir yardımcı edeceğini Kur´an-ı Mu´ciz-il-Beyan´ın işarat ve rumuzundan anlaşıldığı gibi, Rahmet-i İlâhiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arıyor! RN)
MEDENK f Kapı sürgüsü Kilit
MEDER Tezek, toprak tezeği * Çakıl Kuru çamur Kuru balçık * Köy, mahalle
MEDFA´ (C: Medâfi´) Ask: Top
MEDFEE Deve sürüsü Çok miktar deve
MEDFEN Mezar Defnedilen, gömülen yer
MEDFU´ Dışarı çıkarılmış, def olunmuş, kovulmuş * Verilmiş, vezneden çıkarılmış
MEDFUAT (Medfu´ C) Defedilip dışarı çıkarılmış olanlar * Sarfedilmiş ve verilmiş paralar Harcanan veya kasadan çıkan paraların, hesap defterinde kaydedildiği hâne
MEDFUN Defnedilmiş Gömülmüş
MEDH Birisinin iyiliğini, iyi vasıflarını söylemek Övmek
MEDH Büyük bahşiş
MEDHA Deve kuşunun yumurtladığı yer
MEDHA Övmek, medhetmek
MEDHAL Girilecek taraf Dahil olacak yer * Giriş Esere başlangıç Önsöz Mukaddeme
MEDHALDAR f Bir işte parmağı olan Bir işe karışmış olan
MEDHAZA (C: Medâhız) Ayak kayacak yer
MEDHENE Yağhâne
MEDHİYAT (Medhiye C) Medh etmeler, övmeler
MEDHİYE Birini medhetmek için yazılan yazı
MEDHUL (Dahl den) Ayıplanacak kusuru olan * Dile düşmüş * Kendisine birşey girmiş olan
MEDHUN f Tabaklanmış deri
MEDHUR Uzaklaştırılmış veya kovulmuş olan Tardedilmiş olan
MEDHUŞ Dehşete uğramış Şaşırmış Korkmuş
MEDHUŞÂNE Ürkmüş gibi Ürkmüş bir hâlde
MED´Î Dâvet edilmiş, davetli Çağrılmış
MEDİ (C: Emdiye) Bir yerde birikip toplanmış su
MEDİBB Selin aktığı yer
MEDİD Devamlı Çok uzun süren * Uzatılmış Çekilmiş
MEDÎH Keskin
MEDÎH (Medh den) Övmeye ve medhetmeye sebeb olan şey Övme mevzuu
MEDİHA Medih için yazılan kaside, övme
MEDİHAGÛ f Medheden, öven
MEDİHASENC f Medihnâme yazan, övücü yazılar yazan
MEDÎN Borçlu * Kul, köle, abd
MEDİNE Şehir * Hicazda Hz Peygamberin (ASM) türbesi bulunan şehirdir Buranın İslâmiyyetten evvel ismi "Yesrib" idi
MEDİNE-İ MÜNEVVERE Nurlu, nurlanmış şehir
MEDİNE-İ SELÂM Bağdat şehri
MEDİNET-ÜN NEBİ Eski ismi Yesrib olan ve Peygamberimiz Hz Muhammedin (ASM) türbesinin bulunduğu Medine şehri
MEDKUK Döğülmüş, toz hâline getirilmiş
MEDL Zayıf, yeyni kimse
MEDLEBE Çınarlık
MEDLUL Delâlet olunan Gösterilen * Mânâ Meâl Mefhum Delil getirilen şey Bir kelime veya bir işâretten anlaşılan
MEDLULİYYET İşâret ve delil olma hâli
MEDMA´ (C: Medâmi´) Göz Ayn * Gözyaşı
MEDMEC Kadeh
MEDMUM Kırmızı renkli olan * Dolu, dolmuş
MEDN Durmak, ikamet
MEDR Havuzun içini sıvamak * Düzmek
MEDRAA Ferâce, kaftan, çarşaf
MEDREC(E) (C: Medâric) Basamaklı yol Merdiven * Meslek * Tarikat * Dar yol Dağ yolu
MEDRESE (Ders den) Ders görülen yer Ders okutulan yer İslâmi ilimleri okuyan talebelerin yatıp kalktıkları ve tahsil için çalıştıkları vakıf odalarının bulunduğu binâ
MEDRESE-İ YUSUFİYE Hz Yusuf´un (AS) iftira, haksızlık ve zulüm ile hapiste kalmasından kinâye olarak, İmân ve Kur´an hizmetinden dolayı tevkif edilenlerin hapsedildiği yere verilen isim
MEDRESENİŞİN Medreseli Medresede oturan
MEDRESETÜZZEHRA (Medreset-üz Zehra) 1914´de Birinci Cihan Harbinden evvel Van´da; Üstad Bediüzzaman Said Nursî´nin açılması için teşebbüse geçtiği ve Artemit´te (Edremit) temelini attığı Şark Üniversitesi´nin bir adı(Münazarat Risalesi´nin ruhu ve esası hükmünde olan, hâtimesindeki Medreset-üz Zehra hakikatı ise, istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur´a bir beşik, bir zemin ihzar etmek idi ki; bilmediği, ihtiyarsız olarak ona sevkolunuyordu Bir hiss-i kablelvuku ile o nurani hakikatı, bir maddî surette arıyordu Sonra o hakikatın maddî ciheti dahi vücuda gelmeye başladı Sultan Reşad 19 bin altun lirayı Van´da temeli atılan o Medreset-üz Zehra´ya verdi Temel atıldı, fakat sâbık harb-i umumi çıktı, geri kaldı Beş-altı sene sonra Ankara´ya gittim, yine o hakikata çalıştım 200 meb´ustan 163 meb´usun imzalarıyla o medresemiz -150 bin banknota iblağ ederek- o tahsisat kabul edildi Fakat binler teessüf medreseler kapandı Onlar ile uyuşamadım, yine geri kaldı Fakat Cenab-ı Erhamürrâhimîn o medresenin manevî hüviyetini Isparta vilayetinde tesis eyledi Risale-i Nur´u tecessüm ettirdi İnşâallah istikbalde Risale-i Nur şakirdleri o âlî hakikatın maddî suretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar KL)
MEDRUK Anlaşılmış, derk olunmuş
MEDRUS Eskimiş elbise * Deli, mecnun * Ders olarak okunmuş
MEDSUS Gömülerek saklanmış olan Gizli bulunan * İçine desise karışmış şey
MEDŞ Elin zayıf olması Elin eti az ve siniri sarkmış olması
MEDUF Islanmış * Dövülmüş
MED´UV Davet olunan Çağırılmış Davetli
MED´UVVEN Çağrılarak, davetli olarak, davet olunarak
MED´UVVÎN (Med´uvv C) Davetliler, davet olunmuşlar, çağrılmış olanlar
ME´DÜBE Ziyafet Düğün
MEDYUM (Medyom) Lât İspirtizmacılık için vasıtalık eden(Nurlarla şiddetli alâkası bulunan birkaç has kardeşimizin nazarını, fikrini başka tarafa çevirmek veya zevkli ve ruhani bir meşreb ile meşgul edip, hizmet-i imaniyeye karşı zaifleştirmek için bâzı şahıslar ispirtizma denilen ölülerle muhabere nâmı altında cinnilerle muhabere etmek gibi hattâ bâzı büyük evliyalarla, hattâ peygamberlerle güya bir nevi konuşmak gibi eski zamanda kâhinlik denilen şimdi de medyumluk nâmı verilen bu mes´ele ile bâzı kardeşlerimizi meşgul ediyorlar Halbuki:Bu mes´ele, felsefeden ve ecnebiden geldiği için ehl-i imana çok zararları olabilir Ve çok su´-i istimalâta menşe´ olmakla beraber içinde bir doğru olsa on yalan karışıyor Çünki, doğruyu ve yalanı tefrik edecek bir mehenk, bir mikyas olmadığından ervah-ı habise ve şeytana yardım eden cinnilerin bu vesile ile hem onun ile meşgul olanın kalbine ve hem de İslâmiyete zarar vermek ihtimali var Çünki: Mâneviyat nâmına hakaik-ı İslâmiyeye ve akide-i umumiyeye muhalif ihbarat oluyor Ervâh-ı habise iken kendilerini, ervah-ı tayyibe zannettirip belki kendilerine bâzı büyük veliler nâmını verip İslâmiyetin esasatına muhalif sözlerle zarar vermeye çalışabilirler Hakikatı tağyir edip, safdilleri tam aldatabilirlerMeselâ: Nasılki güneş, bir küçük cam parçasında ziyasiyle, hararetiyle, şekliyle görünüyor Fakat, o küçücük camın içindeki güneşin o küçücük timsali, kendi nâmına eğer konuşsa ve dese: Benim ziyam dünyayı istilâ ediyor Benim hararetim herşeyi ısıtıyor Ve küre-i arzdan bir milyon defadan daha büyüğüm dese, ne derece hilâf-ı hakikat olduğu anlaşılır Aynen bu misal gibi; bir peygamber, güneş gibi hakiki makamında iken o ispirtizmanın veyahut medyumluğun cam parçası hükmündeki istidadına göre bir cilvesinin tezahürü, o hakikat nâmına konuşamaz Eğer konuşsa yüz derece muhalif olur İspirtizmanın veya medyumluğun o mazhardaki cüz´i cilvesi, vahyin mazharı olan o mânevi güneşin kudsi mahiyetine hiçbir cihetle kıyas olamaz Çünki: Esfel-i sâfilindeki bir cam parçası mânen a´lâ-yı illiyyinde olan o mânevi güneşin hakikatını yanına getiremez Getirmeye çalışmak da hürmetsizlikten başka birşey değildir Ancak onun makamına karib olmak için, Celâleddin-i Süyuti ve bir kısım evliyalar gibi seyr ü süluk ile terakki ederek o mânevi güneşin sohbetine mazhar olunur Fakat böyle terakki, Risale-i Nurun isbat ettiği gibi, peygamberin velâyetiyle bir nevi sohbeti kendi derecelerine göre ve kendi istidatları derecesinde olurFakat Nübüvvet hakikatı, velâyetten ne derece yüksek ise, ispirtizma vasıtasiyle veyahut terakkiyat-ı ruhiyye cihetiyle mazhar olunan sohbet ve muhabere dahi hiçbir cihette hakiki peygamberle muhabereye yetişemiyeceğinden yeni ahkâm-ı şer´iyyeye medar-ı ahkâm olamazEvet, dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen celb-i ervah da; hem hilâf-ı hakikat, hem hilâf-ı edeb bir harekettir Çünki a´lâ-yı illiyyinde ve kudsi makamlarda olanları esfel-i sâfilin hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir Adetâ bir padişahı kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir Belki ayn-ı hakikat ve edeb ve hürmet ve istifade odur ki, Celâleddin-i Süyuti, Celâleddin-i Rumi ve İmam-ı Rabbâni gibi zâtların seyr ü süluk-u ruhanileri gibi seyr ü süluk ile yükselerek o kudsi zâtlara yanaşmak ve istifade etmektirRü´ya-yı sâdıkada ervah-ı habise ve şeytan peygamber suretinde temessül edemez Fakat celb-i ervahta; ervah-ı habise, belki peygamberin lisanen ismini kendine takıp; Sünnet-i Seniyyeye ve ahkâm-ı Şer´iyyeye muhalif olarak konuşabilir Eğer bu konuşması şeriatın ahkâmına ve Sünnet-i Seniyyeye muhalif ise, tam delildir ki, o konuşan ervah-ı tayyibe değildir Mü´min ve müslüman cinni de değildir Ervah-ı habisedir Bu şekilde taklid ediyor RN) (Bak: İspirtizma)
MEDYUN Borçlu Vereceği bulunan
MEEKA Ağlamaktan ârız olan hıçkırık * Gayretlenmek, gayrete gelmek
MEENNE Alâmet, nişan, işaret
MEFAD Fayda vermek
MEFAFUN Aklı ve fikri zayıf olan
MEFAHİM Mefhumlar Anlaşılan şeyler Anlaşılan mânâ ve mefhumlar
MEFAHİR İftihar edilecek, övünülecek şeyler Mefharetler
MEFAHİS (Mefhas C) Kuş yuvaları
MEFAİL (Mef´ul C) İşlenmiş ve yapılmış işler
MEFAKA Ansızın tutmak
MEFALİS (Müflis C) Müflisler İflâs edenler
MEFARİK (Mefrak ve Mefrik C) Başın tepe kısımları Başta saçın ikiye ayrıldığı noktalar
MEFARİŞ (Mefruş C) Kadın eşler
MEFASIL (Mafsal C) Mafsallar Vücuttaki oynak yerleri, eklenti yerleri
MEFASİD (Mefsedet C) Fesadlıklar Bozgunculuklar Münafıklıklar
MEFAT (Bak: Müfad)
MEF´AT Yılanlı yer
MEFATIR Yaradılıştan olan huylar Fıtri olan huylar
MEFATİH (Miftah C) Anahtarlar
MEFATİH-ÜL GAYB (Bak: Mugayyebat-ı hamse) İmam-ı Razi´nin bir tefsiri
MEFATİR (Muftır C) Oruç açanlar, iftar edenler
MEFAVİZ (Mefâze C) Sahralar, çöller
MEFAZ Feyz, halâs, zafer * Korkulardan, acılardan kurtulup murada ermek
MEFAZE (C: Mefâviz) Çöl, sahra
MEFDERE Dağ keçisinin durağı
MEF´EM Karnı geniş olan kişi
MEFERR Kaçılacak yer
MEFHAR İftihara, övünmeğe, sevinmeğe sebeb olan İftihara vesile olan şey
MEFHAR-I KÂİNAT (Mefhar-i Mevcudat) Kâinatın, kendisi ile iftihar ettiği zat mânâsına Hz Muhammed´e (ASM) alem olmuş bir tâbirdirBu tâbirin kavranabilmesi için nurâni bir bahsi naklediyoruz: "Bak, hârika bir surette hüsn-i suretle hüsn-i sireti cem´eden O Mürşid-i Umumi, O Hatib-i Kudsi; cevâhir dolu bir Kitab-ı Mu´ciz-ül Beyan eline alarak, bütün insanlara mele-i a´lâdan nâzil olan bir hutbe-i ezeliyeyi okuyor ve bütün beni âdemi ve cinleri ve mevcudatı dinletiyor Evet, pek büyük bir emirden haber veriyor Hilkat-ı âlemin acib muammasını açıyor Kâinatın sırr-ı hikmetine dâir tılsımı açıyor Felsefe ve fenn-i hikmetin, nev-i beşere: "Siz kimlersiniz Nereden geliyorsunuz Nereye gidiyorsunuz " diye irâd ettiği, akılları acz ve hayrette bırakan üç suâle cevap veriyorArkadaş! Şu Zât-ı Nurâni (ASM) Mürşid-i İmâni Resul-ü Ekrem, bak; nasıl neşrettiği hakikatın nuriyle, Hakkın ziyası ile, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur Evet, O Zâtın nurâni güzelliği ile kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumi içinde görünecekti Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebi ve düşman durumunda bulunacaktı Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti Hayvan ve insanlar, eytam gibi zevâl ve firakın korkusundan vâveylâlara düşeceklerdi Ve kâinata, harekâtiyle, tenevvüü ile ve tagayyüratiyle, nukuşiyle tesadüfe bağlı bir oyuncak nazarı ile bakılacaktı Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı İşte, O Zâtın telkin ettiği imân nazarı ile kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görülecekti Fakat O Mürşid-i Kâmil´in gözü ile ve imân gözlüğü ile bakılırsa; her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı didar edecektir Evet, kâinat iman nuru ile mâtem-i umumi yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbab ve kardeş olmuşlardır Cenâze ve ölü şeklini gösteren cemâdât, ünsiyyetli birer hayattar ve lisan-ı hâliyle hâlıkının âyâtını nâtık birer müsahhar me´muru şekline giriyorlar Ağlayan müteşekki ve eytâm kıyafetinde görünen insan; ibâdetinde zâkir, Hâlikına şâkir sıfatını takınıyor Ve kâinatın harekât, tenevvüât, tagayyürât ve nukuşu, abesiyyetten kurtuluyor Rabbâni mektublar, Ayat-ı tekviniyyeye sahifeler, Esmâ-i İlâhiyyeye âyineler suretine inkılâb ederlerHülâsa: İman nuriyle âlem öyle terakki eder ki: "Hikmet-i Samedâniye Kitabı" nâmını alıyor Ve insan zelil ve fakir ve âciz hayvanların sırasından çıkar Za´fının kuvvetiyle, aczinin kudreti ile, ubudiyyetinin şevketi ile, kalbinin şuâı ile, aklının haşmet-i İmâniyyesi ile hilâfet ve hâkimiyyetin zirvesine yükselmiştir Hattâ, acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onun sukutuna esbâb iken, suud ve yükselmesine sebeb olurlar Zulmetli, karanlıklı bir mezar-ı ekber suretinde görünen zaman-ı mâzi, enbiya ve evliyanın ziyâsı ile ziyâdar ve nurâni görünmeğe başlar Karanlıklı gece şeklinde olan istikbal, Kur´ânın ziyası ile tenevvür eder Cennetin bostanları şekline girer Buna binâen, O Zât-ı Nurâni olmasa idi; kâinat da, insan da, her şey de adem hükmünde kalır; ne kıymeti olur ve ne ehemmiyeti kalırdıBinaenaleyh bu kadar garib, acib, güzel kâinat için böyle târifat ve teşrifatçı bir Mürşid-i Harika lâzımdır! "Eğer bu Zât (ASM) olmasa idi kâinat da olmazdı" meâlinde $ olan Hadis-i Kudsi şu hakikatı tenvir ediyor" MN)
MEFHARET Birine şeref veren şey İftihar edilecek, övünülecek şey
MEFHAS (C: Mefâhis) Kuş yuvası
MEFHUM Anlaşılan Mânâ İfade Sözden çıkarılan mânâ
MEFHUM Kömürleşmiş olan
MEFÎS Kaçacak yer
MEFKAD Kaybolacak yer
MEFKARET İhtiyaç, zaruret
MEFKUD Kaybolmuş Olmayan Yok Gayr-ı mevcud * Fık: Ölü veya diri olduğu bilinmeyen, kayıp kimse
MEFKUDİYET Mefkudluk Bulunmama, kayıplık, yokluk
MEFKUK (C: Mefakik) Ayrılmış olan * Sökülmüş, çıkarılmış
MEFKUR (C: Mefâkir) Omurga kemikleri kırılmış olan hayvan veya insan
MEFKURE (Fikir den) Gâye Gâye olan şey Tasavvur hâlindeki gâye İdeâl
MEFLUC Felc olmuş İnmeli Kımıldayamaz hâle gelmiş
MEFLUCEN Felce uğramış olarak Mefluc olarak
MEFLUK Yoksul, zavallı, biçare, miskin
MEFLUL Kınında bulunan kılınç * Kapalı, kilitli
MEFRAH Kuluçka çıkarma yeri Folluk
MEFRAK (C: Mefârik) Başın tepesi Tepe kısmı Başın üstünde, saçların ikiye bölündüğü yer
MEFRAT Çok büyük
MEFRED Çok büyük, kocaman, aşırı derecede iri
MEFREŞ Eskiden göç sırasında yatak ve şilte taşımada kullanılan meşinden veya çadır bezinden yapılmış harar
MEFRUG (C: Mefârig) (Ferağ dan) Başkasına bırakılmış, feragat edilmiş
MEFRUGÜN BİH Bir kimseye bırakılan şey
MEFRUGÜN LEH Kendisine bir şeyin mülkiyeti ve tasarruf hakkı bırakılmış olan kimse
MEFRUK Bölünmüş, ayrılmış tefrik edilmiş
MEFRUK Ovulmuş nesne * Zâ´ferân ile boyanmış nesne
MEFRUŞ Döşenmiş, ferş olunmuş, serilmiş * Nikâhlı karı
MEFRUŞAT (Ferş ten) Ev döşemeğe yarayan şeyler Kilim, halı vs
MEFRUŞAT-I BEYTİYE Ev eşyası
MEFRUZ İftira olunmuş, ayrılmış, bölünmüş
MEFRUZ (Farz dan) Farz olunmuş Farz hâline gelmiş Çok lüzumlu Farz kabilinden olmuş * Var sayılan
MEFRUZ-ÜL EDÂ Edâ edilmesi, ödenmesi farz olmuş
MEFSAH Geniş olacak yer
MEFSAH Bozma * Feshedecek, bozacak yer
MEFSAKA (Fısk dan) Günah işlenen yer
MEFSEDET Bozukluk, fenâlık, fesatçılık Münâfıklık
MEFSİL (C: Mefâsıl) Her âzada olan ek yerleri Mafsal
MEFSUD Kendinden kan alınmış kimse
MEFSUH Hükümsüz bırakılmış Yürürlükten kaldırılmış Battal edilmiş
MEFSUHİYET Mefsuhluk Yürürlükten kaldırılma hâli Hükümsüzlük
MEFTAH Hazine
MEFTUH Açılmış Fethedilmiş * Ele geçirilmiş, zabtedilmiş * Gr: Fethalı (üstünlü) okunan harf
MEFTUHANE f Başlangıç için verilen ziyâfet Bir kitabı okumaya veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti
MEFTUK Fıtıklı
MEFTUL (Fetl den) Bükülmüş, kıvrılmış Fitil hâline getirilmiş
MEFTUM Sütten ve memeden kesilmiş çocuk
MEFTUN Fitne ve belâya tutulmuş olan Âşık Mecnun * Cünun Fitne
MEFTUNANE Meftuncasına, kendinden geçmiş olarak, tutkuncasına Şaşarak, hayrancasına
MEFTUNİYET Tutkunluk Aşıklık
MEFTUR Füturlu, kederli, üzgün, bezgin
MEFTURANE f Bitkin bir halde, bezmişcesine
MEFTURİYET Bıkkınlık, bitkinlik, bezginlik
MEFTUT Ufalanmış, parça parça edilmiş, parçalanmış
MEF´UL Yapılan iş Fâilin eseri * Gr: Fâilin fiilinin te´sir ettiği şey "Nuri kitabı okudu" cümlesinde, kitab mef´uldür
MEF´UL-Ü SARİH Doğrudan doğruya mef´ul demektir Bir harf-i cerle ifâde olunmaz "Nuri dalı kırdı" cümlesinde "dal" mef´ul-ü sarihtir "Nuri daldan düştü" dersek, bunu arapça ifâde için (min) harf-i cerri ile söyleyebiliriz İşte böyle harf-i cerle söylenen mef´ullere, "mef´ul-ü gayr-i sarih" denir Bunlar mef´uldeki harf-i cerlerin adına göre isim alırlar Meselâ: Mef´ul-ü maa, mef´ul-ü fih, mef´ul-ü leh gibi
MEFZA´ Korku Korku yeri * Sığınacak yer
MEFZAHA Rezilliğe ve kepâzeliğe sebebiyet veren şey
MEFZUL Üstün gelen Fazla gelmiş olan
MEFZUR Eskimiş * Parçalanmış

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MEGAD Bir ot cinsidir, ağaca sarmaşır çıkar; üzüm çubuğundan ince olur ve yaprağı uzun olur
MEGAFİR (Miğfer C) Miğferler Eskiden muharebelerde başa giyilen demir başlıklar
MEGAFON Sesi yükseltip büyüten alet
MEGAK Mezar, kabir, çukur
MEGANİM Ganimet malları Harbde alınan mallar
MEGAVİL (Migvel C) Hançerler Ufak ve ince kılınçlar
MEGER f Meğer, halbuki, ancak, oysa ki, şu kadar ki
MEGES f Sinek
MEGES-İ ENGÜBİN Bal sineği Arı Nahl
MEGESGİR f Örümcek ağı
MEGESRAN f Yelpâze
MEGESVAR f Sinek gibi Sinek şeklinde
MEGLUL (Bak: Maglul)
MEGMUM (Bak: Magmum)
MEGS (Bak: Meges)
MEGZ (Bak: Magz)
MEH f Ay Kamer (Bak: Mah) * Senenin onikide biri Ay
MEHAB Dehşetli ve heybetli yer
MEHABB (Mehebb C) Rüzgârın estiği yerler
MEHABBET (Bak: Muhabbet)
MEHABET Heybet * Hürmetle karışık korku * İhtiram Azamet Büyüklük
MEHABİL (Mehbil C) Tıb: Rahim yolları
MEHACİM (Mihcem C) Hacamat şişeleri * Çekip emmeye yarayan âletler
MEHAFET (Bak: Mahafet)
MEHAH Tazelik, güzellik
MEHAİL (Mehil C) Tehlikeli ve korkunç yerler
MEHAK Durgun suyun yeşilliği
MEHAKİM (Bak: Mahâkim)
MEHAL Süre, mühlet, vâde * Korku yeri
MEHALİK (Mehleke C) Tehlikeler Tehlikeli işler Korkulan yerler
MEHAMİD Şükür ve hamdler Medihler Sebeb-i şükür ve hamd olan hasletler
MEHAMİL Mahmiller * İhtimaller (Bak: Mahmil)
MEHAMM (Mühim C) Mühim şeyler Kıymetli işler Umur-u azime * Düşündürücü şeyler
MEHAMMŞİNÂS f İşinin ehli İşden anlıyan
MEHAN Ağızdan akan su, ağız suyu
MEHAN (Bak: Mühan)
MEHANE Hakaret
MEHANEN Küçümsenerek, hafifsenerek
MEHANET Küçültme Küçük görülme * Hor ve zelil olmak Zayıf ve zebun olmak * Tedbiri azca olmak
MEHANNE Burun
MEHAR Noksan, eksik * Merci
MEHAR f Dizgin, yular * Devenin burnuna takılan burunluk
MEHARET Ustalık, beceriklilik, üstadlık Meleke ve mümârese * Kur´anda meharet: Hıfzın kuvvetiyle harflerin mahreçlerine riâyettir
MEHARİC (Mahrec C) Mahreçler Dışarı çıkacak şeyler
MEHARİC-İ HURUF Tecvidde: Ağızda harf seslerinin çıktığı yerler
MEHASİN (Bak: Mahasin)
MEHAŞ Ev eşyası Mal, mülk, metâ
MEHAT (C: Mehâ-Mehevât) Billur taşı * Güneş * Dağ sığırı * Tazelik * Güzellik
MEHATT Menzil, konak
MEHAVE Doğru * İnce olmak
MEHAVİ (Mehva C) Çöller, sahralar * Vâdiler * İki yükseğin arası
MEHAVİF Korkulu yerler
ME´HAZ Menba´ Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer Bir şeyin aslının alındığı kaynak(Cumhur-u avâmı, bürhandan ziyâde me´hazdaki kudsiyet imtisâle sevkeder M)
MEHAZ Su akacak yer, su mecrası * Gebe kadının ağrısının tutması * Gebe deve
MEHAZA İşlek yol
ME´HAZÎ Me´hazle ilgili Bir şeyin aslının alındığı kaynakla ilgili
MEHAZİN Mahzenler Hazineler Mal doldurulan yerler
MEHBEL Rahim sonu (Veled yatağı derler) * Veled yolu
MEHBİL (C: Mehâbil) Rahim yolu * Rahim, döl yatağı
MEHBİT Bir şeyin indiği yer İnilecek yer Yukarıdan aşağı inilecek yer Düşülen yer
MEHBİT-İ VAHY Vahyin indiği kimse Vahyin ineceği yer Münzel-i aleyh
MEHBUT Korkudan şaşırmış Hayret ve korkuya kapılmış
MEHBUT Hastalık veya bir illetten zayıf nahif olmuş olan
MEHC Cömert, eli açık
MEHCEBİN f Ay alınlı Alnı ay gibi parlak olan
MEHCENET Küçük hurma ağacı
MEHCUR(E) (Hicr den) Uzaklaşmış, uzakta kalmış, ayrı düşmüş Bırakılmış, metruk, unutulmuş, gayr-i müstâmel * Saçma sapan, hezeyan Amel edilmeyen Kullanılmaz olmuş Ayrılmış
MEHCURİYET Uzaklık, ayrılık * Bırakılıp unutulma, metrukiyet
MEHCÜV Hicvolunmuş Zemmolunmuş Kötülüğü ilân ile zevklenilmiş
MEH-ÇE Minâre, kubbe ve bayrak direğinin üstüne konulan küçük hilâl, ay
MEHD Beşik Beslenilecek, büyüyecek yer * Yeryüzü * Yayıp döşemek * Kâr kazanmak * Hazırlanmak
MEHD-İ UHUVVET Uhuvvet beşiği Kardeşlik kazanılan yer
MEHD-ARA f Beşik süsleyen
MEHDED Hindibâ otu * Acı marul
MEHDİ Hidâyete eren veya hidayete vesile olan Sâhib-üz-zaman "Hususi ve şahsi bir tarzda Allah´ın hidayetine mazhar olan, kendisine Cenâb-ı Hak tarafından yol gösterilen" mânasınadır Bu kelime ihtida etmiş olanlar için de kullanılmıştır Mehdi-yi Resul, Mehdi-yi muntazır da denir Ahir zamanda gelip bütün müslümanları Hakaik-ı imâniye ve Kur´âniyeyi câmi´ eserleri ile uyandıracak, dinlerini takviye ve imânlarını tecdit edecek olan ve Peygamberimizin (ASM) Al´inden bir Zâttır Hz Peygamberimizin Mehdi hakkındaki tavsiflerinden anlaşılıyor ki; "Cenab-ı Hak kemâl-i kereminden Din-i Muhammedinin (ASM) ebediyyetine bir alâmet olarak her asırda, her fitne zamanında Mehdi mânâsında bir zâtı gönderip onunla Din-i İslâmı te´yid buyurmuştur" Mehdi-misâl zâtlar gelmişlerdir Deccâl ismiyle tâbir edilen dehşetli bir şahsın, Müslümanları İslâmiyetten uzaklaştırmak ve sefâhet ve dalâlete ve dinsizliğe sevk etmeğe çalışmasına karşı, İslâmiyyeti, Kur´ânî eserleriyle müdafaa eden ve Kur´ânın ve imânın hakikatlarını izah ve isbat ile müslümanların imânlarını kuvvetlendiren, taklidi imânları tahkiki imân kuvvetine tebdil eden ve ehl-i imânı ikâz edip uyandıran ve her hâliyle Hz Peygambere (ASM) tâbi olan evliyaullahtan, mücâhid, ferid ve cadde-i Kübra-i Kur´âniye yolunda giden ve bu cadde-i kübrayı gösteren rehber-i zaman, yüksek bir zâttır (Bak: Deccâl)(Suâl : Ahir zamanda Hz Mehdi geleceğine ve fesada girmiş âlemi ıslâh edeceğine dâir müteaddid rivâyât-ı sahiha var Halbuki, şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dâhi derecesinde olsa bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevisini temsil etmezse; muhalif bir cemaatin şahs-ı mânevisine karşı mağlubdur Şu zamanda kuvvet-i velâyeti ne kadar yüksek olursa olsun böyle bir cemaat-i beşeriyenin ifsâdat-ı azimesi içinde nasıl ıslâh eder Eğer Mehdinin bütün işleri harika olsa, şu dünyada Hikmet-i İlâhiyyeye ve Kavânin-i Adetullâha muhalif düşer Bu Mehdi mes´elesinin sırrını anlamak istiyoruz Elcevab: Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmetinden, Şeriat-ı İslâmiyyenin ebediyyetine bir eser-i himâyet olarak, her bir fesâd-ı ümmet zamanında bir müslih veya bir müceddid veya bir halife-i zişân veya bir kutb-u a´zâm veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübârek zâtları göndermiş, fesadı izâle edip milleti ıslâh etmiş Din-i Ahmediyi (ASM) muhafaza etmiş Mâdem âdeti öyle cereyan ediyor; âhir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müctehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mühdi, hem mürşid, hem kutb-u a´zâm olarak bir zât-ı nurâniyi gönderecek; ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebeviden olacaktır Cenâb-ı Hak, bir dakika zarfında beynes-semâ ve-l arz âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelâl, Mehdi ile de Alem-i İslâmın zulumatını dağıtabilir ve vâdetmiştir, vâdini elbette yapacaktır Kudret-i İlâhiyye noktasında bakılsa, gâyet kolaydır Eğer dâire-i esbâb ve Hikmet-i Rabbâniye noktasında düşünülse, yine o kadar ma´kul ve vuku´a lâyıktır ki; "Eğer Muhbir-i Sâdıktan rivâyet olmazsa dahi, her hâlde öyle olmak lâzım gelir ve olacaktır", diye ehl-i tefekkür hükmeder M)
MEHDİ-Yİ ABBASÎ (Hi: 120-163) Abbâsi Halifesidir Ebu Abdullah Muhammed diye de anılır Halife Mansurun oğludur Meşhur ve iyiliği ile umumi kabul gören bir zat olup hususan sulh zamanında imparatorluğun inkişafı için çok çalışmıştır Yeni yollar yaptırmış, postayı ıslâh etmiş ve Abbâsi Sülâlesinin en iyi hükümdarı olarak tanınmıştır
MEHDİ-İ MUNTAZIR (Şiilerin itikadına göre) Kıyameti bekleyen mehdi
MEHDİ-MİSAL Mehdiye benzer surette Mehdi gibi hidayete vesile olan
MEHDİYYE Mehdiye âit ve mensub olan Mehdiye dâir ve müteallik * Hediye Armağan
MEHDUM(E) (Hedm den) Yıkılmış, hedmolunmuş, yıkık
MEHDUR (Hedr den) Yazık edilmiş, ziyan edilmiş Boş yere gitmiş
MEHEBB (C: Mehâbb) Rüzgârın estiği yer
MEHEL (C: Mühul-Emhâl) Yavaş yapmak * Sonraya bırakmak, te´hir etmek
MEHENK Ölçü Miyar * Altın ve gümüş ayarını anlamaya mahsus taş Üzerinde altın tecrübe edilen siyah taş
MEHERE (Mâhir C) Mâhirler, ustalar, üstadlar Hüner sahibi ve elinden iş gelen kimseler
MEHFAK Bol nesne
MEHÎB İnsanın kendisinden korktuğu Heybetli, azametli, korkunç kimse * Arslan, esed, gazanfer
MEHÎL Korkulu yer Korkunç ve tehlikeli yer
MEHÎN Hor ve hakir Zayıf Zebun * Az şey * Rey´, fikir ve tedbirde temyizi zayıf, ahmak
MEHÎR f Ay, kamer
MEHÎRE Usta, mâhir, hünerli * Hür olan kadın * Nikâh bedeli çok olan kadın
MEHİST f Ağır, sakil
MEHÎZ Ayran * Yağı alınmış yoğurt
MEHK Suyun rengi yeşil olmak
MEHK İyice ezme
MEHL Vakit verme Vâde Mühlet Bir işi belli bir zamana kadar te´hir etme
MEHLEKE (C: Mehâlik) Tehlikeli yer veya iş
MEHLİKA f Güzel Ay yüzlü
MEHMA-EMKEN Olabildiği kadar Mümkün mertebe
MEHME (C: Mehâme) Irak, uzak * Issızlık * Korkunç sahrâ Büyük çöl
MEHMED Muhammed isminin Türkçede meşhur olmuş değişik şeklidir Resul-i Ekrem Efendimize verilen ve sadece ona lâyık bulunan Muhammed (ASM) ismine hürmeten bu değişiklik âdet olmuştur
MEHMED AKİF (1873-1936) Şiir ve manzumeyi sırf İslâmiyete hizmet için yazdı İlk Türkiye Büyük Millet Meclisinde İstiklâl Marşı manzumesi kabul edilerek milletin mâneviyatına büyük faydalar sağladı Çanakkale Şehidlerine hitaben yazdığı manzumesi de aynı mahiyettedir Bu İslâm mücahidinin şiirleri Safahât isimli yedi kısımdan ibâret bir kitabda toplanmıştır (R Aleyh)
MEHMEDCİK Kahraman ve mücahid mânasında Türk askerine verilen ünvandır
MEHMUM Endişeli Düşünceli
MEHMUSE Gizli Gizlenmiş eşya * Örtülmüş * Tecvidde: Gizli okunan harfler Fısıltı ile okunan harfler $ sözü, bu harfleri toplamıştır Bunun zıddı "Huruf-u mechure" dir
MEHMUSEN Gizli olarak
MEHMUZ Gr: Hemzeli kelime Harfin kökünde hemze varsa o kelimeye denir
MEHMUZ-UL AYN Kelime kökündeki ikinci harf "hemze" olursa, o kelimeye denir Birinci harfi "hemze" olursa ona: Mehmuz-ul fâ; üçüncü harf hemzeli olur ise ona da: Mehmuz-ül lâm denir
MEHN (MİHN) Hizmet * Mübtezellik, değersizlik
MEHPARE f Ay parçası * Çok güzel kimse
MEHPEYKER Nurlu, ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak ve güzel olan
MEHR Aşk, şefkat, muhabbet * Güneş * Huk: Mihr Evlenme muamelesinde erkek tarafından kadına verilen nikâh bedeli
MEHR-İ MUACCEL Nikâhta erkek tarafından kız tarafına verilen ağırlık, para
MEHR-İ MÜECCEL Boşanma veya ölüm halinde, kız tarafına verilmesi nikâhta kararlaştırılmış olan para
MEHR-İ MÜSEMMA İki tarafın rızası ile nikâh bedeli olarak kararlaştırılan para
MEHRAK (C: Mehârik) Sahife, sayfa
MEHREB Sığınılacak yer * Ürküp kaçma
MEHREC (Bak: Mahrec)
MEHRECAN Eylül ayının onaltıncı günü
MEH-RU (C: Mehruyân) f Ay yüzlü, güzel
MEHRU´ Sar´alı kimse Sar´a hastalığı olan kişi
MEH-RUYAN f Ay yüzlüler Ay gibi parlak olanlar * Mc: Manevî güzellik Ahlâk sahibi ve dindar olanlar
MEH-ŞİD f Ay, kamer * Ay ışığı, mehtâb
MEHTAB f Mâhtâb Ay ışığı
MEHTER (Mih-ter) f Daha büyük * Reis * Seyis Osmanlı askeri mızıkası ve buna mensub müzikçiler * Vaktiyle Bâb-ı âli çavuşu * Rütbe, nişan veya vazife alanların evlerine müjde götürenler * Tanzimattan önce Pâdişah çadırını kurmağa vazifeli asker * At uşağı
MEHTERÂN (Mehter C) Mehterler
MEHTERHANE f Tar: Zurna, nakkare, nefir, zil, davul ve kösden kurulu askeri mızıka takımı
MEHTUK (Hetk den) Bozulmuş, yırtılmış, hetkolunmuş
MEHUB Heybetli Azametli Korkunç * Arslan
MEHUL Yumuşak yay
ME´HUL Ma´mur, imar edilmiş
MEHUL Benli, benekli
ME´HUZ Ahzolunmuş Çıkarılmış Alınmış * Ödünç olarak başka bir yerden alınmış
ME´HUZÂT Alınmış olanlar Alınan paralar ve bu paraların defterde yazılı kısmı
MEHV İnce kılıç * Sulu süt
MEHVA (C: Mehâvâ) Sahrâ, çöl, * Uçurum, yar * İki dağ arası * İki şeyin arası
MEHVARE f Ay gibi * Aylık maaş Aylık ücret
MEHVAT Çöl, sahra * İki şeyin arası
MEHVEŞ f Ay gibi * Mc: Güzel
MEHYUM Şaşmış, hayrette kalmış, şaşırmış * Sevgi ve aşkdan serseme dönmüş
MEHZUL Düşkün Zayıf Arık
MEHZUM Hezimete uğramış Mağlub olmuş olan
MEIK Gayretli kişi * Hiddeti galip kimse
MEİN Ağlanacak ve inlenecek yer
MEJENG f Keder, hüzün, tasa, gam * Hoşa gitmeyen, beğenilmeyen, nefret edilen, iğrenilen
ME´K (MÜ´K) (Amâk-Emâk) Göz pınarı
MEKA (C: Emkâ) Tilki, tavşan ve bunlara benzer hayvanlar * Canavarların inleri ve yatakları
MEKABİR (Bak: Makabir)
MEKAD(E) Yakın olmak, yakınlık
MEKADİR (Bak: Makadir)
MEKAHİL (Mikhal, mikhel ve mükhüle C) Göze sürme çekecek âletler, miller
MEKAİD (Mekide C) Hileler, aldatmalar, düzenler, dalavereler
MEKAL (Bak: Makal)
MEKAMİN (Mekmen C) Gizlenilecek yerler, pusular
MEKÂN (Kevn den) Yer Durulan yer Ev, hane, mesken Mahal
MEKÂN-I BAÎD Uzak mekân, uzay yer (Mekân-ı baîd, yâni: İmanın faide vereceği teklif zamanı, teklif dünyası geçtikten, azab gelip çattıktan sonra iman, iman-ı yeis faydasızdır ET)
MEKÂNE (C: Emkine-Emâkin) Kudret, kuvvet, güç
MEKÂNEN Mahal ve yer bakımından
MEKÂNET Ağır başlılık * Kuvvet Güç
MEKANİK Lât Cisimlerin hareketleriyle alâkalı hâdiseleri inceleyen ilim Mihanikiyetten bahseden kitap * Makina Makina aksamının hey´et-i mecmuası * Kafa yormaksızın el veya makina ile yapılan
MEKÂNİS (Miknese C) Süpürgeler
MEKANİZMA Lât Bir şeyin makina kısmı * Mc: Oluş ve işleyiş Meydana çıkış
MEKÂRE Eskiden kira ile tutulan yük hayvanı * Tar: Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılan hayvanlara verilen ad (Mekâre denilen at, katır, deve gibi hayvanlar, harp zamanlarında halktan satın alınırdı Bazen geçici bir zaman için, savaş bölgesindeki halktan hayvan toplanır ve belirli miktar ücret ödenirdi)
MEKÂRİB (Mikreb C) Çift sürülen sabanlar
MEKÂRİH (Mekrehe C) İnsana tiksinti veren şeyler * Sıkıntılar, dertler
MEKÂRİM (Kerem C) Keremler İyilikler * Güzel ahlâk sahibi olmak * Ahlâk-ı hamide, Cenâb-ı Hakk´ın sevdiği, beğendiği güzel ahlâk
MEKÂRİM-İ AHLÂK Hz Muhammed´in (ASM) ahlâkına ve onun sünnet-i seniyesine ittiba ve imtisâl edenlerin ahlâkı
MEKÂRİMKÂR f Cömert, eliaçık Kerem sâhibi
MEKARÎS (Mıkrâs C) Makaslar, kesecek aletler
MEKÂSİB (Mekseb ve Meksib C) Kazançlar Kazanç yer ve araçları Kesbedilen ve kazanılan yerler
MEKÂTİB (Mekteb C) Mektebler, okullar
MEKÂTİB-İ ÂLİYE Yüksek mektebler Yüksek okullar Üniversite ayarındaki mektebler
MEKÂTİB-İ HUSUSİYE Hususi mektebler Özel okullar
MEKÂTİB-İ İBTİDÂİYYE İlk mektebler, ilk okullar
MEKÂTİB-İ İ´DÂDİYYE Yüksek mekteblere talebeyi hazırlayan, rüştiyeden sonra gidilen mektebler Liseler
MEKÂTİB-İ LEYLİYYE Yatılı mektebler
MEKÂTİB-İ RÜŞDİYYE Orta mekteb derecesinde ve altı sınıflık olan Osmanlı Devleti devrindeki mektebler
MEKÂTÎB (Mektub C) Mektublar
MEKÂYİD (Mekide C) Hileler, düzenler, aldatmalar
MEKÂYİL (Mikyâl C) Ölçekler, tahıl ölçekleri, kileler
MEKAYÎS Mikyaslar Ölçüler * Mukayeseler
MEKÂZA Şiddetli mümârese Alışkanlık
MEKBİR İhtiyarlama, yaşlanma
MEKBUD Ciğerinde hastalık olan
MEKBUT Mahzun kişi Hüzünlü, üzüntülü kimse
MEKD Azlık * İkamet, oturmak
MEKDUR Kederlenmiş, kederli
ME´KEL (Ekl den) Yemek yenecek yer Geçim yeri * Yemek
ME´KELE (C: Meâkil) Yenilecek, eklolunacak şey
MEKENE Kertenkele yumurtası
MEKER (C: Mükur) Bir ağaç cinsi
MEKERR Cenk edecek yer, savaş meydanı
MEKFERE Örtecek, sertredecek yer
MEKFUF Kulplarından sıkıca bağlanıp heybe gibi asılmış * Kilitlenmiş * Heybe * Dürülmüş, toplanmış * Men olunmuş Yasak edilmiş
MEKFUF-ÜL AYN Gözü keffolmuş Kör, âmâ
MEKFUL (Kefâlet den) Kefil olmuş veya kefil olunmuş
MEKFUL-ÜN ANH Kendisine kefillik edilen kimse
MEKFUL-ÜN BİH Kefâlet olunan kimse veya şey
MEKHUL(E) (Kuhl dan) Sürme çekilmiş, sürmeli
MEKÎD Tuzağa düşen veya düşecek olan
MEKÎDE (C: Mekâid) Hile, aldatma, düzen, dalavere
MEKÎDET Düzen, hile, fesat
MEKÎL Ölçmek * Kilo ile ölçülen şey
MEKÎLÂT (Mekîl C) Buğday, arpa gibi kile ile ölçülen şeyler
MEKÎN Yüksek rütbe sâhibi Vakarlı Temkinli Nüfuz ve iktidar sahibi * Yerleşmiş Oturmuş Sâkin, Muhkem
MEKÎNET Onur, vakar, ciddiyet, ağırbaşlılık
MEKİR (Mekr) Hile Aldatma Oyun Düzen (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır)
MEKÎS Vakarlı Onur sahibi Ciddi ve ağırbaşlı kimse
MEKK Emmek * Helâk etmek * Noksan etmek, eksiltmek
MEKKÂR Hilekâr Düzenbaz Çok aldatıcı Mekir yapan
MEKKÂRÎ Mekkârlık, hile, düzen Hilekârlık
MEKKE Hicaz´da Kâbe´nin bulunduğu en mukaddes şehrin ismidir Aynı zamanda Hazret-i Peygamber´in (ASM) doğduğu şehirdir
MEKKE-İ MÜKERREME İlk ismi Mekke olan bu şehire, Hz Peygamber´in (ASM) gelmesi ve Mukaddes Kâbe´nin putlardan temizlenmesi ile Mükerrem Mekke mânâsında bu isim verilmiştir
MEKKÎ Mekke´den olan Mekke´ye dâir ve mensub * Mekke´de nâzil olan âyet veya sure
MEKKUK (C: Mekâkik) Birbuçuk sa´ alır kile
MEKLA´ Otlu yer
MEKLUM Yaralı, mecruh Yaralanmış
MEKMEN (C: Mekâmin) Gizlenilip pusu kurulan yer Pusu yeri
MEKMENE Pusu, gizlenilecek yer * Define, hazine
MEKMUN Gizli Saklı
MEKN Kudret, kuvvet, güç
MEKNAN Bir ot cinsi
MEKNE (C: Miken-Mekenât) Kuş yuvası
MEKNİYYAT (Mekniyye C) Kinayeli cümleler
MEKNUN Örtülü, gizli Saklı * Dizilmiş Dizili Manzum
MEKNUS Süpürülmüş
MEKNUZ Gömülü define, örtülü, gizli Hıfzedilmiş, mahfuz
MEKR (Bak: Mekir)
MEKRE (C: Mekârih) Şiddet * Bıkkınlık * Kerahet, iğrençlik
MEKREME İzzet, ikram yeri Seha, cud, şeref Cömertlik
MEKREME-İ UZMÂ Büyük ikrâm, izzet yeri
MEKREMET-GÜSTER Merhamet dağıtan, merhamet yayan
MEKRUB Kederlenmiş Musibete uğramış Tasalı, gamlı insan
MEKRUBİYET Kederli, hüzünlü ve tasalı olma
MEKRUH İğrenç, nahoş görülen şey * Fık: Şeriatın haram etmediği, fakat zaruret olmadan yapılmasına izin vermediği, zanna dayanan delil ile işlenmesi caiz olmayan iş * Mihnet Şiddet
MEKRUHA Keder, mihnet şiddet
MEKRUHAT (Mekruh C) Mekruh olan şeyler
MEKRUHİYET İğrençlik, mekruhluk
MEKRUME (Bak: Mekreme)
MEKS Durma, eğlenme, bekleme
MEKS (C: Mükus) Bir şeyin pahası noksan olma * Öşür Vergi Vergi almak
MEKSEB (C: Mekâsib) (Kisb den) Kazanç, gelir * Kazanç yeri Kazanç vasıtası
MEKSEFE (Bak: Miksefe)
MEKSUB(E) Kesbolunmuş Kazanılmış * Sonradan tahsil olunmuş, elde edilmiş * Yüksekten dökülen * Çağlayan
MEKSUF Kesafetli, sık ve çok olmuş Koyu
MEKSUF Küsufa uğramış, ziyâsı, aydınlığı tutulmuş Kararmış
MEKSUR Çoğaltılan, çoğaltılmış
MEKSUR (Kesr den) Kırılmış, kesrolunmuş * Gr: "İ" şeklinde kesreli okunan harf
MEKŞUF Keşfolunmuş, meydana çıkarılmış Açık Belli
MEKŞUF-ÜL AVRE Görünmemesi icab eden yeri açık olan kimse
MEKŞUF-ÜR RE´S Başı açık
MEKTEB (C: Mekâtib) Yazı yazacak yer * Okul
MEKTEB-İ ÂLÎ Yüksek mekteb, yüksek okul
MEKTEB-İ HARBİYE Harp okulu
MEKTEB-İ HUSUSÎ Özel okul, hususi mekteb
MEKTEB-İ İBTİDAÎ İlk mekteb, ilk okul
MEKTEB-İ İ´DADÎ Osmanlılar devrindeki rüştiyeden, yani eski orta mektebden sonra gelen ve talebeyi yüksek mektebe hazırlayan tahsil devresi Lise
MEKTEB-İ LEYLÎ Yatılı mekteb, yatılı okul
MEKTEB-İ SULTANÎ İstanbul´da Galatasaray Lisesi
MEKTUB Yazılı, yazılmış kâğıt
MEKTUB-U SAMEDANÎ Hiç bir şeye muhtaç olmayan Allah´ın eserleri Yeryüzü İnsanlar, ağaçlar, çiçekler, çekirdekler, dağlar, denizler gibi çok hakikatlı mâna ifâde eden Allah´ın mektupları
MEKTUB-U SÂMÎ Başbakanlık (sadaret) makamından yazılan resmi mektublar
MEKTUBAT Mektublar Yazılı kâğıtlar * Bazı meşhur ve mühim kitapların ismi * Bir yerden başka bir yerdeki şahsa gönderilen yazılı kâğıtlar * Risale-i Nur Külliyatından bir mecmuanın ismi
MEKTUF İki eli arkasına bağlanmış olan
MEKTUM Gizli Saklı Gizli kalmış * Hükümetten gizli tutulan
MEKTUMAT (Mektume C) Hükümetten kaçırılarak gizlenmiş ve yazdırılmamış nüfus, mal veya gelir
ME´KUL Ekl olunmuş, yenmiş şey, yiyecek
ME´KULÂT (Me´kul C) Yenilecek gıdâ maddeleri
ME´KUM Tilki ve tavşan ini ve yatağı
MEK´UM Ağzı bağlı deve
MEKUR Hileci, yalancı, dolandırıcı
MEKYES Akıllılık ve ferâsetle bilinen kimse
MEKYUL Kile ile ölçülmüş
MEKZEBE Yalan söz, doğru olmayan kelâm Palavra
MEKZUBE Palavra, yalan söz
MEKZUM Kederli, hüzünlü, tasalı, üzüntülü, gamlı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MEL´ Seri seyr
MELA (C: Emlâ) Ova, sahra * Vakit * Sıcak külMELA´Â : Meşveret * Cemaat Güruh * Bir kavmin ileri gelen mes´uliyetli şahısları * Huy, ahlâk (Bak: Mele´) * Doldurmak
MELA Gece ve gündüz
MELA´ Otu olmayan yer
MELAB Bir cins güzel koku
MEL´AB (La´b dan) Eğlence yeri Oyun yeri
MEL´ABE (La´b dan) Oyun Eğlence vasıtası Oyuncak
MEL´ABE-İ SIBYÂN Çocuk oyuncağı
MEL´ABEGÂH f Oyun oynanan yer Mel´abe yeri
MELABİS Elbiseler Giyecek şeyler
MELACE Husumeti uzatmak, düşmanlığı çoğaltmak
MELACİ´ (Melce C) İlticâ edilecek ve sığınılacak yerler
MELAGIM Ağız çevresi
MELAH f Çekirge
MELAH Atın ayağında olan verem
MELAHA (MÜLUHA) Tuzluluk * Güzellik
MELAHA (MÜLUHA) Tatsızlık, tuzsuzluk
MELAHAT Yüz güzelliği Cemal * Tuzluluk Tuzlu su
MELAHİ Oyunlar, eğlenceler Cümbüşler
MELAHİDE Mülhidler Dinsizler İmânsızlar
MELAHİF (Milhaf ve Milhafe C) Sarınacak veya bürünecek şeyler Yorganlar
MELAHİM Muharebe ve cenk yerleri (Bak: Melhame)
MELAİB (Mel´ab-Mel´abe C) Oyuncaklar Oyun oynanacak yerler
MELAİK (Mil´aka C) Tahta kaşıklar
MELAİK(E) (Melek C) Melekler Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, makamları sabit, kendileri ma´sum mahluklar
MELAİKE-İ KİRAM Büyük meleklerin büyükleri: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil (AS)( Melâike, bir ümmet-i azimedir ki; sıfat-ı iradeden gelen ve şeriat-ı fıtriyye denilen evamir-i tekviniyesinin hamelesi ve mümessili ve mütemessilleridirler S)( Hem meselâ küre-i arz, küre-i arzın nevileri adedince başlar ve o nevilerin ferdleri sayısınca diller ve o fertlerin a´za ve yaprak ve meyveleri mikdarınca tesbihatlar yaptığı için elbette o haşmetli ve şuursuz ubudiyyet-i fıtriyeyi bilerek, şuurdârâne temsil edip Dergâh-ı İlâhiyeye takdim etmek için kırk bin başlı ve her başı kırk bin dil ile ve her bir dil ile kırk bin tesbihat yapan bir melek-i müekkeli bulunacak ki, ayn-i hakikat olarak Muhbir-i Sâdık haber vermiş ve hilkat-ı kâinatın en ehemmiyetli neticesi olan insanlarla münasebât-ı Rabbâniyeyi tebliğ ve izhâr eden Cebrâil (AS) ve zihayat âleminde en haşmetli ve en dehşetli olan diriltmek ve hayat vermek ve ölümle terhis etmekteki Halika mahsus olan icraat-ı İlâhiyeyi, yalnız temsil edip ubudiyetkârâne nezâret eden İsrafil (AS) ve Azrâil (AS) ve hayat dâiresinde rahmetin en cemiyetli, en geniş, en zevkli olan rızıktaki ihsânât-ı Rahmâniyeye nezâretle berâber şuursuz şükürleri şuur ile temsil eden Mikâil (AS) gibi meleklerin pek acib mâhiyette olarak bulunmaları ve vücudları ve ruhların bekaları, saltanat ve haşmet-i Rububiyyetin muktezasıdır Onların ve her birinin mahsus tâifelerinin vücudları, kâinatta güneş gibi görünen saltanat ve haşmetin vücudu derecesinde kat´idir ve şüphesizdir Melâikeye âid başka maddeler bunlara kıyas edilsin Ş)
MELAİN (Mel´ane C) Lânet edilecek iş ve hareketler
MELAİN (Mel´un C) Herkesin nefretini kazanmış olanlar La´netlenmiş olanlar
MELAK Lütuf, muhabbet, sevgi
MELAK Mala
MELAL Can sıkıntısı Usanç Gamlılık Zaaf ve fütur
MELAL-AVER f Usanç verici, usandıran, sıkan
MELAM Kınanmış * Rezillik Hakirlik Kıymetsizlik
MELAMET Kınanmışlık İtab ve serzenişlik Rezillik ve rüsvaylık
MELAMETZEDE (C: Melametzedegân) f Melamete uğramış, ayıplanmış, azarlanmış, kınanmış
MELAMET-ZEDEGÂN (Melametzede C) f Ayıplanmış, kınanmış kimseler, azarlanmış olanlar
MELAMÎ Kınanmış ve ayıplanmışlardan olan * Hükema-i Kelbiyyun (Bak: Kelbiyyun) * Melami adındaki tarikata mensub olan
MELAMİ´ (Lem´a C) Parıltılar Aydınlıklar
MELAMİH (Lemha C) Lemhalar Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları Güzellik ve çirkinlik eserleri
MELAMİYYUN (Melamî C) Melamî tarikatından olanlar
MEL´AN Dolu olan, taşkın
MEL´ANE(T) (La´n dan) Lânete sebeb olan Lânete müstehak iş * Yol ayrımı ve insan menzili
MEL´ANETKÂRANE f Lânete müstehak surette
MEL´ANET-PİŞ f Mel´unluktan başka işi olmayan İşi gücü mel´unluktan ibaret olan
MELAS Saracak ve dürecek yer
MELAS Kaypakça olmak
MELASET Yumuşaklık (Zıddı: Huşunet)
MELASSA Hırsız ve haydut yatağı
MELAVET Vakit, zaman
MELAZ Sığınılacak yer Melce´
MELAZE f Küçük dil
MELAZE Badem ağaçları olan yer
MELAZİB (Milzâb C) Çok tamahkâr ve cimri olanlar
MELAZZ Yalancı, kezzab (Melzuz C) Leziz nesneler, lezzetli şeyler
MELBES Giyecek şey Elbise
MELBES Ü ME´KEL Giyecek ve yiyecek
MELBUS Giyilen Giyilmiş olan * Giyinmiş Elbise giymiş
MELBUSÂT Giyilecek şeyler Elbiseler
MELC(E) Emmek
MELCE´ Sığınılacak yer Halas olacak, kurtulacak yer
MELD Yumuşak olmak
MELDA Çok genç ve körpe vücud veya dal İnce ve nâzik bedenli kız
MELDUG (Ledg den) Zehirli bir hayvan tarafından ısırılarak sokulmuş
MELE´ (C: Emlâ) Bir cemâatin ileri gelenleri * Hırs, tama´ * Zan * Güzellik * Fls: Kâinatta hiçlik şeklinde boşluk olmadığını, her yerin dolu olduğunu ifade eden bir tabirdir * Dolu mekân * Kalabalık, güruh, cemaat, topluluk Halk
MELE-İ A´LÂ Kerrubiyyun ve melâike cemaati En yüksek hey´et Melekler âlemi Felekler ve unsurlar
ME´LE (C: Miâl) Hazırlanmak * Şişman kadın, semiz avret * Bahçe
MELED Tazelik, körpelik, nâziklik, gençlik
MELEK Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk * Güzel huylu ve güzel olan kimse (Bak: Melâike)
MELEK-ÜL BİHAR Denizlere nezaret eden melek
MELEK-ÜL CİBÂL Dağlara nezâret eden melek
MELEK-ÜL EMTÂR Yağmurla vazifeli olan melek
MELEK-ÜL MEVT İnsanların ruhlarını kabzeden Azrâil (AS)
MELEK-İ MÜEKKEL Muayyen bir işle tavzif edilmiş melek (Bak: Melâike)
MELEK-İ SİYÂNET Allah´ın emri ile insanları koruyan, muhafaza eden melek
MELEKA Düz kayacak nesne
MELEKÂT (Meleke C) Melekeler Tecrübe neticesi elde edilen alışılmış bilgiler İsti´datlar
MELEKÂT-I AKLİYYE Tecrübe neticesi aklen bilinen kolaylık, tecrübeden doğan bilgililik
MELEKE Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret * Mümârese
MELEKÎ (Melekiye) Meleğe mensub, melekle alâkalı * Paklık, temizlik, ismet * Hükümdara, melike âit Melikle alâkalı
MELEKUT Tam bir hâkimiyyetle, Saltanat-ı İlâhiyyenin müessiriyyet ve idâresinin esrarı Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münâsib ruhu, canı, hakikatı Bir şeyin iç yüzü, iç ciheti * Hükümdarlık Saltanat * Ruhlar âlemi (Bak: Arş)(İnsan mülk ciheti ile kalbe zarf olur, melekut cihetiyle de mazruf olur MN)
MELEKUTİYÂN Melekut âleminden olanlar
MELEK-ZAD Melekten olmuş gibi, çok güzel
MELEL Bıkma, usanma, bezme
MELEM Yaramaz tenbel kimse
MEL´EM (MİL´EM) Ölçüsünde cimrilik yapan
MEL´EME Cem´etmek, toplamak * Terbiye etmek, düzeltmek, ıslâh etmek * Yara yırtığını bağlamak
MELEVAN Gece ve gündüz
MELEZ (Meles) İki ırkın karışması neticesi hâsıl olan yeni bir nesil Ayrı iki cinsten doğmuş olan * Aydınlıkla karanlık arası, alaca karanlık
MELFUF Sarılı Bir mektup veya bir şey içine konulmuş olan
MELFUFAT (Melfuf C) Zarf içinde veya tezkereye ilişik yazılar
MELFUFEN Sarılı olarak Melfuf olarak Leffen, ekli olan şey
MELFUHA (C: Melâfih) Ana karnındaki erkek çocuk
MELFUZ (Lâfız dan) Telâffuz olunmuş, okunmuş olan Söylenmiş * Ağızdan çıkan söz, hece, kelime veya harf
MELFUZÂT (Melfuz C) Konuşulan şeyler
MELH Yemeğe tuz koymak * Çocuk emzirmek
MELH Kibirlenmek, gururlanmak * şiddetli seyir
MELHAME Kanlı harb * Büyük muharebe sahası
MELHAME-İ KÜBRÂ Büyük ve kanlı savaş, harp
MELHEC (C: Melâhic) Darlık
MELHED Kabrin çukur açılacak yeri
MELHEM Hurma ağacı çok olan yer
MELHEZ (C: Melâhız) Darlık çekecek yer
MELHUB (Lehb den) Alevli, alevlenmiş
MELHUD (Lahd dan) Mezara sokulmuş, kabre konulmuş Lâhid içine konulmuş
MELHUF Hasrette kalan * Kederli, tasalı * İmdad bekleyen
MELHUFÂN (Melhuf C) Kederliler, tasalılar, kaygılılar, üzüntülüler * Hasrette kalanlar
MELHUFÎN Hasrette kalıp yardım isteyenler
MELHUK Karışmış, kavuşmuş İltihak etmiş
MELHUZ Mülâhaza ve tefekkür olunmuş olan veya olunabilen Düşünülebilen Akla gelebilen Olabilir
MELHUZÂT (Melhuz ve Melhuze C) Olabilir şeyler Hatıra gelen şeyler İhtimâller
MELİ´ Otu olmayan yer
MELÎH Tatsız tuzsuz yemek
MELÎH (C: Milâh-Emlâh) Güzel, şirin Sâhib-i melâhat * Tuzlu
MELİK Mülk ve melekut sâhibi Padişah Mutasarrıf * Bir kavmin başı Mâlik (İsimdir)
MELÎK Hâkim-i Mutlak Hükümdar Sultan Memleket sahibi Padişah Kadir (Daimî sıfattır)
MELÎKÂNE f Hükümdar ve melike mensub Onunla alâkalı
MELÎKE Kadın hükümdar Hükümdar karısı Kraliçe
MELÎL (MELİLE) Kül içinde pişirilen ekmek * Hararet, sıcaklık * Üzgün, kederli Melul
MELÎS şişman ve tenbel olan kişi
MELÎS Bir şeyi şiddetle tutmak
MELÎT Cenin
MELİYY Uzun zaman * Zengin Varlıklı Maldâr Gani Eşraf
MELK Dalkavukluk * Yumuşaklık yapmak * Mahvetmek * Yıkamak * Emmek * Vurmak
MELK Kudret, kuvvet Şiddet * Mübalağa
MELKEAN Kötü, yaramaz kimse
MELKEME El ile vurulan yerin yarası
MELKUHA (C: Melakih) Anasının karnında olan çocuk
MELKUT Yerden kaldırılıp alınan şey * Sokağa, virâneliğe, câmi veya kilise kapısına bırakılmış çocuk
MELL Küsmek, darılmak * Yorgunluk * Kakma, dürtmek * Mahzun olmak, kederli olmak * Hamuru külün içinde pişirmek
MELLA Zengin kimse
MELLAH (C: Mellâhân-Mellâhin-Mellâhun) Gemici Kaptan Denizci
MELLAH Dalkavukluk eden, yaltaklanan Tez tez yürüyen, hızlı yürüyen
MELLAHA Tuz çıkan yer
MELLAHAN (Mellâh C) Kaptanlar, denizciler, gemiciler
MELLAHÎN (Mellâh C) Denizciler, gemiciler, kaptanlar
MELLAHE Tuzla
MELLASE Yeri düzeltmede kullanılan âlet, sürgü
MELLE Çukur
MELMUS (C: Melâmis) (Lems den) El ile dokunulmuş
MELMUSAT (Melmus C) El ile dokunmalar El ile temas etmeler
MELS Enemek Hayvanı iğdiş etmek, erkekliğini gidermek
MELS Yalan vâde, yalan söz * Güzellik, hüsün
MELSA´ Pürüzsüz ve düz yer * şarap
MELSUK Yapıştırılmış Bitiştirilmiş
MELSUN (C: Melâsin) Yalancı, kezzâb
MELTAFA Güzellik, lâtiflik yeri olan şey veya vasıf
MELTEM Yaz mevsiminde karadan denize doğru esen rüzgâr
MELTUT Karışmış, mahlut
MEL´UB Salyalı ağız
ME´LUF Alışılmış Ünsiyyet edilmiş * Alışık Huy edinmiş
ME´LUFİYET Alışıklık, ünsiyet
ME´LUK Deli Divâne
MELUL Usanmış Bıkmış Bezmiş * Mahzun
MELULÂNE Acıklı ve mahzun bir hâlde
ME´LUM Kederli Eleme, derde tutulmuş
MELUM Azarlanmış, tahkir edilmiş, levmolunmuş
MEL´UN Lânetlenmiş Lânete lâyık * Kovulmuş, tard olunmuş
MELVAN Gece ve gündüz
MELYENE Yumuşaklık
MELZE At seğirtirken koltuklarını uzatmak * Süngü ile veya gayrı nesne ile ta´n eylemek
MELZUM Mevcud bir şeyle birbirinden ayrılmayan Mevcud bir şeyle beraber bulunması lâzım gelen Lüzumlu olmuş olan Lüzumlu kılınmış
MELZUMİYET Lüzumlu kılma Melzumluk
MEMALİK (Memleket C) Memleketler
MEMALİK-İ HÂRRE Sıcak memleketler İklimi çok sıcak olan mıntıkalar
MEMALİK-İ OSMANİYE Osmanlı memleketi Osmanlılara aid memleketler
MEMALÎK (Memluk C) Köleler kullar
MEMAT Ölüm Ahirete göç etmek (Bak: Mevt)
MEMDUD (Medd den) Uzatılmış, yayılmış olan Çekilmiş
MEMDUDE Balçıklı ve kesekli yer
MEMDUDÎ Tel çeken
MEMDUH(A) Beğenilmiş Medholunmuş Övülmüş * Fık: Peygamberimizin (ASM) sevmiş olduğu hareket, iş
MEMDUHAT (Memduh ve Memduha C) Medhedilecek ve övülecek şeyler Övülmeğe değer şeyler
MEMDUHİYYET Makbul oluş Makbullük Beğenilmiş oluş
MEMEDD (Masdar-ı mimî ve mekân ismi) Bir şeyin uzandığı, serildiği yer
ME´MEN Sağlam Güvenilir Emin yer
MEMERR Geçilecek yer Cadde, sokak Geçit yeri
MEMERR-İ NÂS Herkesin geçtiği yol Geçit
MEMERR-ÜL MAHLUKAT Mahlukatın geçtiği yer Dünya
MEMHUR Mühürlenmiş Damgalanmış
MEMHURE Nikâh bedeli verilmiş olan kadın
MEMHURE Sürülüp nadas olmuş yer
MEMHUS Parlatılmış, cilâlanmış * Etli, şişman, dolgun insan veya hayvan
MEMHUVV (Mahv dan) Mahvolmuş, perişan olmuş
MEMHUZ Yağı alınmış yoğurt
MEMÎL Meyletme, bir yana eğilme, temâyül etme
MEMKÛR (C: Memâkir) Av kanıyla kirlenmiş * Kızıla boyanmış
MEMKÛRE Uysal, yakışıklı
MEMKURE Sirkeli ve sarmısaklı balık
MEMKUT Düşmanlık edilen, hased edilen
MEMLAHA (Milh den) Tuz çıkarılan yer Tuzla
MEMLEKET (C: Memâlik) Bir devletin toprağı, ülke, yurt * Şehir İl, kasaba * Bir insanın doğup büyüdüğü yer
MEMLU Doldurulmuş Dolu
MEMLUH Tuzlanmış Tuzlu
MEMLUHAT (Memluh C) Tuzlanmış şeyler Tuzlu şeyler
MEMLUK Köle Kul Esir Bende Hizmetkâr * Birinin malı olan
MEMLUKÂNE f Köleye yakışır hâlde Kölece * Eskiden çok defa bir büyüğe sunulan yazılarda, kendinden bahsederken kullanılırdı
MEMLUKİYYET Esirlik Hizmetkârlık Kulluk Kölelik
MEMLUL (Memlule) Usanmış, usanılmış, bıkılmış, bezilmiş
MEMNU´ Yasak Menedilmiş Mâni olunmuş
MEMNUAT (Memnu ve Memnua C) Yasak şeyler
MEMNUİYYET Yasaklık Haram veya yasak oluş
MEMNUN (Minnet den) Hoşnud Razı Minnet altında bulunan İyiliğe nâil kılınmış Çok muteber olan şey Çok beğenilen Ölçülü ve hesaplı olan * Kesilmiş
MEMNUNEN Sevinerek, memnun olarak
MEMNUNİYYET Mesrur oluş Şâdlık Mesruriyet
MEMRU´ Otlu yer
MEMSUD Vücudu kuvvetli ve sağlam yapılı olan
MEMSUDE Devrik yüzlü, münkabız kimse
MEMSUH Suratı, daha çirkin şekle sokulmuş Biçimsiz ve çirkin surete girmiş olan
MEMSUH El ile sıvanmış, mesh olunmuş Temas edilmiş
MEMSUN Mesâne hastalığına tutulmuş kimse
MEMSUS Massolunmuş, emilmiş * Baldır, incik
MEMSUS Dokunulmuş
MEMŞA (Meşy den) Ayak yolu Üzerine basıp yürüdükleri yer
MEMŞUK Yazılmış olan, meşkolunmuş * Uzun boylu zayıf at
MEMTUL Çekiçle döğülerek işlenmiş
MEMTUR Üzerine yağmur yağmış Yağmur yağarak ıslanmış
MEM´UD Midesinde hastalık olan
ME´MUL Umulan Ümid edilen Beklenilen
ME´MUM İmama uyan kimse İlerdekine uyan
ME´MUME Beyine ulaşan yara
ME´MUN Emin Mahfuz Korkusuz Emniyyet verilmiş Sağlam Tehlikeden azâde olan * Abbasi halifelerinden Hârun Reşid´in kendisinden ve kardeşi Eminden sonra hükümdar olan oğlunun adı
ME´MUN-ÜL ÂKİBE Akibetinden emin Sonu emin, korkusuz
ME´MUR Emir ile hareket eden Emir altında olan Vazifeli Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan Bir emir alan Bir işe tâyin olunmuş adam
ME´MUR-ÜN BİH Emrolunan şey
ME´MUREN Me´mur olarak, memurlukla Bir iş ile vazifelendirerek
ME´MURÎN (Me´mur C) Devlet hizmetinde bulunan kimseler Me´murlar
ME´MURİYET Me´murluk Vazife, görev, hizmet
ME´MURİYET-İ ASLİYE Asıl me´murluk
MEMUT Meyyit Ölmüş
MEMZUC Bitişik Karışık Karışmış Birlik olmuş Birbirine mezc olmuş * Şakalaşmak * Oynamak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MEN f Ben (Farsçada birinci şahıs zamiri) (Bak: Mâ)
MEN (İsm-i Mevsuldür) Şahsa delâlet eder "O kimse ki, yahut, kimi, kim, kim ki" gibi mânâlara gelir İstifham için olur, yerine göre tesniye (Menân) şeklinde ve cemi (Menun) gibi okunabilir Akıl sahibleri hakkında kullanılır Mevsule, şartiye, nekre-i tâmme, nekre-i mevsule olur
MEN´ Yasak etmek Durdurmak Bırakmamak Bir şeyi diriğ etmek, esirgemek
MEN-İ MUHAKEME Muhakemeyi durdurmak, muhakemeye lüzum görmeyip menetmek
ME´N (C: Müün-Me´nât) Böğür * Yer kazmakta kullanılan ucu demirli ağaç
MENA İki rıtıl (İkiyüz altmış dirhem)
MEN´A Ölüm haberi Vefat haberi
MENAAT Sarplık, çetinlik, kavilik, güçlük
MENAAT-I MEVKİİYE Arazi sarplığı
MENAB Birinin yerini tutmak, nâib olmak Birisine vekil olmak Vekillik yeri
MEN´AB Cömert * Hızlı yürüyen
MENABİ´ (Menba´ C) Kaynaklar Pınarlar Nebeân eden yerler * Her şeyin zâhir olduğu yerler * Servetlerin çıktığı yerler
MENABİ-İ AŞERE On menba
MENABİ-İ SERVET Zenginlik kaynakları
MENABİK Batman
MENABİR (Minber C) Minberler Camilerde hatiblerin hutbe okumalarına mahsus kürsüler
MENABİT (Menbet ve Menbit C) Çayırlar, otlaklar
MENACİL (Mincel C) Ekin orakları
MENACİM (Mencem C) Terâzi kolları
MENADİF (Mindef C) Hallaç yayları
MENADİL (Mendil C) Mendiller Küçük havlular, peçeteler
MEN´AF (C: Menâif) Dağın sivri tepesi
MENAFİ´ (Menfaat C) Menfaatler Faydalar
MENAFİ-İ UMUMİYE Umumi menfaatler, umumi faydalar
MENAFİH (Minfâh C) Körükler
MENAFİZ (Menfez C) Delikler Menfezler * Nüfuz edecek yerler
MENAH f Geniş, bol, ferâh * Dar
MENAHE (C: Menâih) (Nevha dan) Ölü için ağlanacak yer Mâtemhâne
MENAHİ (Nehi C) Menedilmiş şeyler Şer´an yasak edilmiş olan şeyler
MENAHİC (Minhac-Menhec C) Açık ve geniş yollar Bilinen büyük yollar
MENAHİC-İ HÜKEMÂ Hakîmlerin, ilm-i kelâm âlimlerinin meslekleri ve gittikleri mânevi yollar
MENAHİL (Menhel C) Durak yerleri Durulacak sulak yerler * Hayvan sulanan yerler
MENAHİR (Menhar C) Hayvan kesilecek yerler Hayvan boğazlıyacak yerler Mezbahaneler
MENAHİR (Menhir C) Burun delikleri
MENAHİS (Minhas C) Uğursuz şeyler
MENAHİT (Minhat C) (Tahta veya taş) yontma âletleri
MENAHİZ (Minhaz C) Burun delikleri
MENAÎ (Men´â C) Ölüm haberleri Vefat haberleri Kötü haberler
MENAİF Dağların sivri tepeleri
MENAİH (Menâhe C) Ölü için ağlanacak yerler Mâtemhâneler
MENAİR (Menâvir) Minâreler * Nur yerleri * Alâmet
MENAKIB (Menkıbe C) Menkıbeler Hayat hikâyeleri
MENAKİB (Menkeb C) Yollar * Omuzlar
MENAKÎR (Minkar C) Minkarlar, gagalar Yırtıcı kuşların gagaları Taşçı kalemleri
MENAKİR (Münker C) Günah ve kötü şeyler
MENAL Yetiştirme, nâil olma, kavuşma * Ele geçirilen şey Nâil ve sahib olunan şey
MENAM Uyku Uyku zamanı * Rüya Düş * Uyunacak yer, yatak odası
MENAME Yatak, döşek
MENAMEN Uyuyarak Uykuda olarak
MENAR Nur yeri Fener kulesi * Câmi minâresi * Yol işaretleri
MENARE (C: Menâr-Menâvir) Alâmet, işaret * Kandil * Minare
MENAS Sığınacak yer Melce´ Penah * Deprenmek * Fevt
MENASI´ (Minsa´ C) Medine-i Münevvere´nin dışında meşhur bir yer
MENASIB (Mansıb C) Devletin başlıca hizmetleri Makamlar, rütbeler, pâyeler
MENASIB-I SEYFİYE Askerlik hizmetleri
MENASİK (Mensek C) İbâdet edecek yerler İbâdet ederken lüzum eden usul, yol ve tarz
MENASİK-ÜL HAC Hacı olmak için Mekke-i Mükerreme´ye gidenlerin Kâbe´yi ziyaret etme, Arafat´ta vakfeye durma, kurban kesme, ihram giyme, muayyen bir yerden bir yere kadar yürüme gibi yapılan ibadet rükünleri (Bak: Sa´y)
MENASİM (Mensim C) Yollar, tarikler, meslekler * Alâmetler, izler, eserler, nişânlar
MENASİR (Minser C) Yırtıcı kuşların gagaları * Taşçı kalemleri
MENASSA Çeyiz odası * Yüksek yer, çardak
MENAŞİR (Minşâr C) Testereler * (Menşur C) Tar: Padişâhın verdiği vezirlik veya müşirlik fermanları * Mat: Prizmalar
MENAT İslâmiyyetten evvel cahiliyyet devrinde Kâbedeki bir putun adı
MEN´AT Ölüm haberi
MENAT Dönecek yer, merci´ * İlişip asacak yer
MENATIK Mıntıkalar, bölgeler
MENATIK-I BAÎDE Uzak mıntıkalar Uzak bölgeler
MENATIK-I DUŞİZE-İ TAHAYYÜL Tahayyülün bâkir mıntıkaları
MENAVİR (Minare C) Minareler
MENAYA (Meniyye C) Ölümler * Maksatlar Gâyeler
MENAZIM (Manzam C) Sıralar, diziler
MENAZIR Manzaralar Seyredilecek, görülecek güzel yerler Güzel görünüşler
MENAZİ´ (Menze´ C) Niza ve kavga edilecek yerler
MENAZİL (Menzil C) Menziller İnecek yollar Duralar Konak yerleri
MENBA´ Kaynak Nimetin veya herhangi bir şeyin çıktığı yer Suyun çıktığı yer Pınar
MENBAT Suyun çıktığı yer Menba´
MENBEL Tembel, uyuşuk
MENBER (C: Menâbir) Yüksek olacak yer
MENBİC Mevzi ismi (Oraya nisbetle "menbicâni" derler)
MENBİT Otlu yer, otlak, çayır
MENBUŞ Açılmış, soyulmuş
MENBUZ Piç Veled-i zinâ * Hemen doğmasını müteakib bir yere atılmış çocuk
MENCA (Bak: Mence´)
MENCAT Kurtulma, necât bulma Halâs olma
MENCE (Mencâ) Kurtulacak yer Necat bulacak yer * Necat bulma Kurtulma
MENCED (C: Menâcid) İnci ve altından olan gerdanlık
MENCEM (C: Menâcim) Terazi kolu * Maden
MENCENİK (Bak: Mancınık)
MENCENUN (C: Menâcin) Sığırın döndürdüğü dolap * Sığırların çektiği kağnı
MENCINIK (C: Mencınıkât) Mancınık
MENCUB Dibâgat olunmuş deri * Geniş kadeh
MENCUD Kederli, tasalı, gamlı
MENCUK f Bayrak direkleri ve minâre başına takılan küçük ay * Sancak, bayrak * Şemsiye
MEND f Kelimelerin sonuna getirilerek "sahip" mânasına edattır
ACZ-MEND Acizlik, mahviyet sâhibi
DERT-MEND Dertli
MEN DAKKA DUKKA "Kapı çalanın kapısı çalınır" Yâni, kim birisine bir kötülük yahut iyilik yaparsa ona o şey yapılır Meselâ: "Su-i zan eden su-i zanna mâruz olur"
MENDEB Tehlike Ölüm * Gürültü ve şamata ile ağlama
MENDEME Pişman olma Nedâmet etmek * Pişman olacak yer
MENDİL (Mindîl) (C: Menâdîl) Mendil * Küçük havlu, peçete
MENDUB Yapılması beğenilen iş Şeriatın yasak etmediği veya emretmediği iş olmakla beraber yapılmasında sevab ve mendubiyet olan amel Müstehab * İyilikleri anlatılarak arkasından gözyaşı döküp ağlanan ölü
MENDUD Meyvesi aşağıdan yukarıya yığılı, istifli
MENDUF Didilmiş, atılmış
MENDUHA Genişlik * Kifâyet, kâfi gelmek * Mahlas
MEN´E Dibâgat için ısladıkları deri
ME´NE Böğür, hâsıra
MENEA (Mâni C) Engeller, mâniler, özürler * Engel olanlar, mâni olanlar, geri bırakanlar * Kuvvet ve cemâat
MENEND (Mânende-Mânend) f Nazir Benzer şebih Müşabih
MANEND-İ BÎMİSAL Misilsiz, benzersiz olan
MEN ENE Ben kimim
MENFA Nefyolunan yer Birinin sürüldüğü yer Nefiy yeri
MENFAAT Fayda Kâr Gelir İhtiyaç karşılığı olan şey
MENFAATBAHŞ f Faydalı, yararlı Menfaat ve fayda veren
MENFAATDÂR f Menfaat ve fayda gören
MENFAATPEREST f Yaptığı işin sadece faydasını düşünen Sadece nefsine ait kârları, faydaları düşünerek çalışan Allah rızasını esas gaye yapmayan kimse
MENFED Tükenmek, yok olup gitmek
MENFER Geri kaçılacak yer Nefret edilecek, sevilmeyecek yer
MENFES (Nefes den) Nefes deliği Nefes alacak yer
MENFEZ Nüfuz edecek delik, pencere Delik Ağız Yarık Girilecek yer
MENFÎ Müsbetin zıddı Müsbet olmayan * Nefyedilmiş, sürgün edilmiş Sürgün * Bir şeyin olmayacak cihetini düşünen * Hakikatın aksini iddia eden * Gr: Başında nefiy edatı bulunan kelime veya cümle * Nâkıs Negatif, olumsuz
MENFİYYEN Sürgün olarak
MENFUH Üfürülmüş * Büyük karınlı Nefholunmuş
MENFUR Kendisinden nefret edilen, sevilmeyen İğrenç * Mebguz
MENFUS Yeni doğmuş çocuk
MENFUŞ (Pamuk veya yün gibi) atılmış ve didilmiş Dağılmış, didik didik edilmiş
MENGENE Tazyik veya sıkıştırma için kullanılan demir veya tahta âlet
MENGUŞ f Küpe
MENH Verme, ihsan etme
MENH Burun deliği
MENHAR (C: Menâhir) Hayvan kesilecek yer Hayvan boğazlanan yer Mezbaha
MENHAT Mâni, nehyedici, engel
MENHEB Yağma etmek Yağma edecek yer
MENHEC (C: Menâhic) Geniş, açık yol
MENHEC-İ SEDÂD Doğruluk yolu Sırât-ı müstakim
MENHEL (C: Menâhil) Hayvan sulanan yer * Menzil, durak Konaklanacak yer
MENHERE (C: Menâhir) Mahalle arasındaki süprüntülük
MENHÎ Şer´an yapılması yasak olan, haram olan şey
MENHİR (C: Menâhir) Burun deliği
MENHİYYAT Şer´an haram edilenler Yasak edilmiş, İlâhi emirle men´edilmiş olanlar Nehyedilenler Yasak olanlar
MENHUB Korkak adam * Muhtar, müntehab, seçkin
MENHUB(E) (Nehb den) Talan edilmiş, yağma edilmiş
MENHUM Nasıl yerse yesin karnı doymaz kimse * Bir şeye çok hırs gösteren kişi
MENHUS Uğursuz Kötü Meş´um
MENHUS Kuyruğunun yanları uyuz olan deve
MENHUS Zayıf, etsiz
MENHUŞ Yılan, akrep cinsinden bir hayvan tarafından sokulmuş
MENHUT Yontulmuş Tıraş edilmiş Yontulmuş ağaç
MEN HÜVE O kimdir
MENÎ f Benlik Benlik iddiası Hodbinlik
MENİ Erkek veya dişinin bel suyu Döl suyu Nutfe Sperma
MENİ´ Sarp Çetin Zor El erişmez Zabtı zor
MENİE Ölüm, mevt
MENİHA Hediye, armağan, bahşiş
MENİN Toz * Zayıf kişi * Zayıf ip
MENİŞ f Tabiat, huy, mizac
MENİYYE Ölüm, mevt * Takdir olunmuş olan
MENKA´ Su toplanan çukur
MENKAB (MENKABE) (C: Menâkıb) Dağ arasında olan yol * Dar yol * Güzel hareket ve fiil * Delik açılacak yer
MENKABE Meşhur kimselerin ahvâline dair hayat hikâyesi Kıssa Hikâye Menkıbe
MENKAL Nakledecek mekân
MENKASE Eksiklik, noksanlık
MENKEL Ayak bileziği Süs olarak kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik
MENKİB (C: Menâkib) Omuzbaşı Omuz ile kol kemiğinin birleştiği yer
MENKU´ (Menkua) Haşlanmış Suda kaynatılmış
MENKUB (U, uzun okunur) Delinmiş Oyulmuş
MENKUB (Nekbet den) Dert ve meşakkatlere mâruz kalmış olan * Rütbe ve haysiyyetten düşmüş olan
MENKUHA Nikâhlı karı Nikâhlanmış olan kadın
MENKUL Nakledilen Akli olmayıp mukaddes kitapla bildirilen * Bir yerden başka yere taşınmış olan Taşınabilen * Anlatılan
MENKULAT Nesilden nesile veya ağızdan ağıza yayılıp duyulan Nakle dayanan bilgiler Nakledilenler (Bak: Mürtecel)
MENKUR Delinmiş Oyulmuş
MENKUR İnkâr olunmuş
MENKUS (Nüks den) Tersine çevrilmiş Baş aşağı edilmiş
MENKUS (Naks dan) Noksanlaştırılmış Eksik olan
MENKUŞ (Nakş dan) Nakşolunmuş İşlenmiş Nakış yapılmış Boya ile süslenmiş
MENKUŞE Nakşolunmuş, işlenmiş * Kemik çıkmış olan baş yarığı
MENKUT (Nokta dan) Noktalanmış Noktalı
MENKUZ Nakzedilmiş Bozulmuş Hükümsüz bırakılmış
MEN LEHÜL HAKK Fık: Hak sahibi olan kimse
MEN LEM YEZUK LEM YEDRİ Tatmayan bilemez Kim ki tatmamış; o, tadını bilemez
MENMUL (Neml den) Üzerine karınca üşüşmüş olan şey
MENN Nimet vermek İyilik etmek * Minnet * Rıza * Esiri fidye almadan, ücretsiz salıvermek * Kesmek * Zayıf etmek * Ettiği iyiliği başa kakmak * İki batman ağırlık * Kudret helvası
MENN´ (Men´ den) Alıkoyan, mâni olan, yaptırmayan * Önleyici, men´edici
MENNÂ-UL HAYR Hayır ve iyiliğe mâni olan Hayrı önleyen
MENNAC Çok bahşiş veren İhsan eden
MENNAN İhsanı bol Çok çok ihsan eden En çok nimet veren (Allah)
MENNANE Malı, mülkü, serveti için kendisiyle evlenilen kadın
MENSAF (C: Menâsıf) Her şeyin yarısı
MENSEA (C: Menâsi´) Otu tez biten yer
MENSEC (Nesc den) Bez, çulha vs dokunan yer Örücü işyeri Trikotaj atelyesi
MENSEK (C: Menâsik) İbâdet yeri İbâdetgâh * İbâdet yapma usulü * Kurban kesecek yer
MENSIB (C: Menâsıb) Demir sayacak * Asıl * Mertebe, derece
MENSÎ (Mensiyye) (Nisyan dan) Unutulmuş, hatırdan çıkmış
MENSİC (MENSEC) (C: Menâsic) Bez dokuyacak yer * Boyun ile kürek arası
MENSİK (MENSEK) (C: Menâsik) İbadet edecek yer * Kurban kesilecek yer * Kesilmiş kurban
MENSİM (C: Menâsim) Alâmet, işaret, nişân, iz, eser * Yol, tarik * Deve tırnağı
MENSİYAT (Mensi C) Hatırdan çıkıp unutulmuş şeyler
MENSİYET Unutulma, hatırdan çıkma
MENSİYY Unutma yeri * Hiç bahsedilmeyen terkedilmiş nesne
MENSUB (Bak: Mansub)
MENSUB Bir şeye veya kimseye nisbeti olan, alâkası bulunan Bir şeyle ilgili olan
MENSUBÂT (Mensub C) Bir yere mensub olanlar Bir yerin adamları
MENSUBÎN (Mensub C) Mensublar Mensub ve alâkadar olanlar Bir daire veya yerin adamları
MENSUBİYYET Mensubluluk, ilgili, bağlı oluş Alâkalı bulunuş
MENSUC (Nesc den) Dokunmuş, dokunulmuş, dokunulan Örülmüş İşlenmiş
MENSUCÂT Bez veya kumaş gibi dokumak suretiyle yapılan tezgâh veya fabrika mahsulü mallar
MENSUCÂT-I HARİRİYYE İpek dokumalar
MENSUH (Nesh den) Hükmü kaldırılmış Nesholunmuş Hükümsüz bırakılmış
MENSUK (Nesk den) Düzgün olarak dizilmiş olan
MENSUR (Nasr dan) Yardım görmüş * Muzaffer Zafer bulmuş * Cenab-ı Hak tarafından her işinde nusrete mazhar olduğundan Hz Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ın bir ismi de Mensur´dur
MENSUR (Nesr den) Dağılmış Saçılmış * Gece vaktinde güzel kokan bir çiçek * Edb: Manzum olmayan nesir halindeki yazı Bunun mânaca çok güzel ve şiir gibi ahenkli yazılmış olanına "mensur şiir" denir
MENSUS (Bak: Mansus)
MENŞAR Yayıp dağıtacak yer * Öldükten sonra dirilecek yer
MENŞAT (C: Menâşıt) Neşat, sürur, neşe
MENŞE´ (Neş´et den) Esas Kök Bir şeyin çıktığı, neş´et ettiği yer Beslenip yetişilen yer
MENŞED İsteme, talebetme
MENŞELE Küçük parmağın yüzük takılan yeri
MENŞER Neşredilip dağıtılan yer
MENŞUD Matlup, istenen şey
MENŞUR (Neşr den) Neşrolunmuş Dağıtılmış Yayılmış Herkese ilân edilmiş * İşleri dağınık Perişan * Sultanın emri, mühürsüz mektubu, fermanı * Bayrak * Mat: Alt ve üst tabanları birbirine müsavi ve müvâzi (eşit ve paralel), kenarları da müsâvi ve müvâzi olup yüzleri birbirine benzeyen şekil Prizma
MENŞUR-U MUKADDES Mukaddes ferman (Kelime-i şehadet kastedilmektedir)
MENTEC Doğuracak vakit
MENUAT Men´etmeler Yasaklar
ME´NUB (Bak: İhcâc)
MENUC Sütü diğer develerden sonra çekilen deve
ME´NUF Burunda hastalığı olup koku alamayan
MENUN (Menn den) Kesmek * Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır
ME´NUS Alışılmış Alışık Ünsiyet edilmiş * Beğenilmiş Mergub
ME´NUSE Ateş
ME´NUSİYET Alışılmış olma Alışılma Ünsiyet edilmiş olma
MEN´UŞ Hayır ile yâdedilen ölü * Yukarı kaldırılmış * Fakir olduktan sonra sevindirilmiş * Tabuta konulmuş
MENUT Asılı, muallâk * Bağlı Mütevakkıf Merbut Vâbeste * Bir milletten olmayıp sonradan o millete dahil olmuş olan
MEN´UT Medhedilmiş İyiliği, güzelliği söylenilmiş olan
ME´NUT Hased olunmuş kişi, mahsud
MENVÎ Kasdedilen * Niyet Maksad Meram
MENVÎ-İ ZAMİR İçindeki niyet ve maksat
MENY Meniyi dışarı getirmek * Takdir etmek * Okumak * Hükmetmek
MENZAM (C: Menâzım) Çeşitli şeyleri bir yere dizmek
MENZEHE Gezinti yeri
MENZİL İnilen yer Konulacak yer * Yer Dünya Ev * Mesafe
MENZİL-İ KAMER Koz: Ayın dünya etrafındaki mahreki Bu mahrekte aynı noktaya tekrar gelmek için geçen zaman
MENZİL-İ KÜLLÎ Mahrekin en son noktasına kadar olan mesâfe
MENZİLET Derece, pâye, rütbe, mertebe Yükseklik derecesi * Konak yeri, inecek yer Hane, ev
MENZİLGÂH f Konak Yer Ev Bir müddet durulan yer
MENZİLHANE f Konak yeri Hayvan değiştirilen yer
MENZİLNİŞİN f Yerinde oturan
MENZU´ (Nez den) Nez olunmuş, koparılmış
MENZUF Susuzluktan dolayı dili kurumuş kimse * Kan kaybından dolayı dermansız ve güçsüz kalmış olan insan
MENZUL (Nüzul den) Nüzüllü, inmeli
MENZUR (Nezr den) Adanmış, nezrolunmuş, va´dedilmiş Adak olarak belirtilmiş
MENZUT Haris kimse
MER f Elli (Sayısı) Hamsin (50)
MER´ (C: Müru´) Er, erkek * Güzel manzara
ME´R Katı, şiddetli, şedid * Fesad
MER´ Ot çok olmak
MER´A Hayvanların otladığı yer Kır Mera Çayırlık Otlak
MER´A Aynalar
ME-RA f Beni Benim Bana
MERA Boş yer * Otsuz yer
MERA (C: Merâyâ) Sütü çok olan dişi deve
MERAA Ucuzluk
MER´ABE Ansızın olarak birdenbire korkutmak * Tenha ve korkunç yer
MERABİ´ (Mürabba C) Mürabbalar, kareler * (Merba C) İlkbaharda oturulan evler
MERABİH (Ribh den) Ticâretten elde edilen kazançlar
MERACİ´ (Merci C) Rücu edilecek ve dönülecek yerler * Mürâcaat edilerek başvurulacak kimse veya yerler
MERAD Boğaz * Talep mevzii, isteme yeri
MERADET Kuvvetlilik, kavilik Salâbet
MERAE Hazmetmek * Güzel manzara
MERAFIK (Mirfak C) Dirsekler * Ev kilerleri * Mutfaklar
MERAG Davar ağnanmak ve toprağa yuvarlanmak
MERAH Yer Mekân * Sevinç * Rahat edilecek yer * Meşhur bir nahiv kitabının ismi
MERAH (C: Merahân) Aşırı derecede sevinme
MERAHİL (Merhale C) Menziller, merhaleler, konaklar, duraklar
MERAHİL-İ BAÎDE Uzak konaklar Uzak menziller
MERAHİLPEYMA f Seyyah, yolcu Seyahat eden kimse
MERAHİM (Merhamet C) Acımalar, merhametler
MERAHİM (Merhem C) Merhemler
MERAÎ (Mir´at C) Aynalar, mir´atlar
MERAÎ (Mer´a C) Otlaklar, çayırlıklar
MERAK Bir şeyi öğrenmek istemek Çok şiddetli arzu Heves Düşkünlük * Dalgınlık Kara sevdâ * Kuruntu, telâş İç sıkıntısı İç darlığı( Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir L)
MERAKÂVER f Merak verici Düşündürücü Meraklandırcı
MERAK Etsuyu * Çorba
MERAKIM (Mirkam C) Kalemler Yazma işinde kullanılan âletler
MERAKÎ Vesvese ve kuruntu içinde bulunan kimse * (Mirkat C) Merdivenler, basamaklar
MERAKİB (Merâkibe) (Araba, at, kayık, vapur gibi) binecek vasıtalar Merkebler
MERAKİB-İ BAHRİYE Vapur, gemi, tekne, kayık vs gibi deniz nakil vâsıtaları
MERAKİB-İ BERRİYE Araba, otomobil, kamyon, at vs gibi kara nakil vasıtaları
MERAKİD (Merkad C) Merkadlar, kabirler, mezarlar
MERAKİZ Merkezler Karargâhlar Karar yerleri
MERAL (Aslı, marâl´dır) Ceylan, karaca, dişi geyik
MERAM Maksad Niyet Arzu İstek İçten tasarlanan
MERAMBAHŞ f Bir kimseye isteyip arzuladığı şeyi veren
MERAMİ (Mermi C) Mermi atma yeri Mermiler * Nişan okları
MERAMİR Çok etli, şişman kişi
MERANET Yumuşaklık * Bir mâdenin çekiç vasıtası ile dövüldüğünde yayılması vasfı
MERARE (C: Merâir) Öd kesesi
MERARET Acılık Tatsızlık
MERARET-İ ESARET Esirliğin acılığı
MERASET şiddet
MERASÎ (Mersiye C) Mersiyeler, ağıtlar
MERASÎ (Mersâ C) Limanlar Gemilerin sığınıp barındıkları yerler
MERASİD (Mersad C) Gözetleme yerleri, rasat yerleri
MERASİM (Mersem C) Resmi merasimler Âdet hükmündeki gösterişler Resmi muameleler * Şiveler Âdetler
MERAŞİD (Merşed C) Gaye ve maksada ulaştıran doğru yollar
MERATİ´ (Merta C) Çayırlıklar, mer´alar, otlaklar
MERATİB Mertebeler Basamaklar Kademeler Dereceler
MERATİB-İ HAYAT Hayat mertebeleri(Birinci sual: Hz Hızır (AS) hayatta mıdır Hayatta ise niçin bazı mühim ulema hayatını kabul etmiyorlar Elcevap : Hayattadır, fakat merâtib-i hayat beş´tir O, ikinci mertebededir Bu sebepten bazı ulemâ, hayatında şüphe etmişlerBirinci Tabaka-i Hayat: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyeddirİkinci Tabaka-i Hayat : Hz Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir Yâni bir vakitte pekçok yerlerde bulunabilirler Bizim gibi beşeriyet levâzımatiyle daimi mukayyed değillerdir Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir Tevatür derecesinde ehl-i şuhud ve keşif olan evliyânın, Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve isbat eder Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, "Makam-ı Hızır" tâbir edilir O makama gelen bir veli, Hızırdan ders alır ve Hızır ile görüşür Fakat bâzan o makam sahibi yanlış olarak, ayn-ı Hızır telâkki olunurÜçüncü Tabaka-i Hayat : Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbederler Adeta beden-i misali letâfetinde ve cesed-i necmi nuraniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar Ahirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek meâlindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfriye ve inkâr-ı Uluhiyete karşı İsevilik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki isevilik şahs-ı mânevisi, Vahy-i Semâvi kılınciyle o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevisini öldürür; öyle de: Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevilik şahs-ı mânevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevisini temsil eden deccalı öldürür yâni inkâr-ı Uluhiyet fikrini öldürecekDördüncü Tabaka-i Hayat : Şüheda hayatıdır Nass-ı Kur´anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır Evet, şüheda, hayat-ı dünyevilerini tarik-ı hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak kemâl-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Alem-i Berzahta onlara ihsan eder Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar Berzahta aldıkları lezzet ve saâdet, şühedanın lezzetine yetişmez Nasıl ki iki adam bir rü´yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler Birisi rü´yada olduğunu bilir Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür Diğeri rü´yada olduğunu bilmiyor, hakiki lezzet ile hakiki saâdete mazhar olurİşte Alem-i Berzahtaki emvât ve şühedanın hayat-ı berzahiyyeden istifadeleri, öyle farklıdır Hadsiz vâkıatla ve rivâyatla şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sâbit ve kat´idir Hattâ Seyyidüşşüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahü Anh, mükerrer vâkıatla kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevi işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vâkıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve isbat edilmiş Hatta ben kendim Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra, üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rü´ya-yı sâdıkada, taht-el-Arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm O, beni ölmüş biliyormuş Benim için çok ağladığını söyledi Kendisini hayatta biliyor; fakat, Rus´un istilâsından çekindiği için, yer altında kendine güzel bir menzil yapmış İşte bu cüz´i rü´ya, bâzı şerait ve emârâtla, geçen hakikata, bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştirBeşinci Tabaka-i Hayat : Ehl-i kuburun hayat-ı ruhânileridir Evet mevt; tebdil-i mekândır, ıtlâk-ı ruhtur, vazifeden terhistir İdam ve adem ve fena değildir Hadsiz vâkıatla ervâh-ı evliyanın temessülleri ve ehl-i keşfe tezahürleri ve sâir ehl-i kuburun yakazaten ve menâmen bizlerle münasebetleri ve vâkıa mutabık olarak bizlere ihbaratları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvir ve isbat eder Zâten beka-i ruha dair "Yirmidokuzuncu Söz" bu tabaka-i hayatı delâil-i kat´iyye ile isbat etmiştir M)
MERATİB-İ İLİM Bilmek mertebeleri (Bak: Dimağ)
MERAVİH (Mirvaha C) Etrâfı açık ve rüzgârlı yerler Çöller, sahralar Ovalar
MERAVİH (Mirvaha C) Yelpâzeler
MERAYA Aynalar Mir´âtlar * Tıb: Hayvanın memeye süt gelen damarları
MERAZİBE (Merzuban C) Serhat beylerbeyi
MERBA´ (C: Merâbi´) (Rebi´ den) Yazlık Yazın oturulan mesken
MERBA´-NİŞİN f Yazlıkta oturan
MERBAA (MURABBAA) Dört bucaklı * Dört katlı
MERBAT Davar bağlayacak yer Ahır, ağıl * Manastır * Tekke
MERBU´ Köle, kul, memlük
MERBU´ Orta boylu olan
MERBUB Köle, kul
MERBUT Bağlı Rabtedilmiş Mensub Ekli Ulaşmış, bitişmiş, bitişik
MERBUTAN Merbut olarak Bağlanmış ve ekli olarak
MERBUTÂT (Merbut C) Rabt olunup bağlanmış şeyler Ekli ve bağlı şeyler
MERBUTİYYET Bağlılık Mensub oluş Mensubiyyet Eklilik
MERC (Merec) Katıştırmak * Kararsızlık * Iztırab * Bozulmak * Boşa gitmek * Serbest bırakmak, salıvermek * Hayvanların salındığı otlak
MERCAN Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde Bu madde boncuk gibi süs eşyası olarak kullanılır Mercanlar ancak 40 metre kadar derinlikte yaşayabilirler
MERCANE Mercan tanesi (Bak: Mercan)
MERCEFAN Leğen ve ibrik
MERCİ´ Merkez Kaynak Baş vurulacak yer Müracaat edilecek yer Dönülecek yer Sığınılacak yer * Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse
MERCİ´-İ KÜLL Bütün işler için müracaat edilen makam
MERCİ´-İ RESMÎ Bir idare veya memurun bağlı bulunduğu üst makam
MERCİ´-İ RÜ´YET Bir işin görülmesi için başvurulan yer
MERCU Ümid edilen Ümid edilmiş Rica olunan
MERCU´ Geri döndürülmüş olan
MERCUH (Rüchân dan) Başkası ona tercih edilmiş olan * Fık: Mahkemede hasmından evvel müddeasını isbata salâhiyyetli olmayan şahıs Evvelâ hak iddiaya salâhiyetli olan râcih, ikinci derecede iddiaya sahib olan ise mercuh olur
MERCUM(E) (Recm den) Recmolunmuş Taşlanmış, taşa tutulmuş
MERD f Adam Kişi İnsan Erkek Sözünün eri
MERD-İ GARİB Yabancı yerlere, gurbete düşmüş kişi
MERD Misvak ağacının yemişi * Emmek * Silmek Mesh etmek
MERDA Yaralılar Hastalar
MERDA´ (C: Merâd) Ot bitmeyen kumlu yer
MERDAN (Merd C) Merdler İnsanlar, erkekler, yiğitler
MERDANE f Erkekçesine Merdcesine Er´e yakışır surette * Matbaada baskı, baskı makinelerinde ve ofset makinelerinde ise plâteye değerek mürekkeb vermek; ve toprağı bastırmak gibi çeşitli işlerde kullanılan silindir * Yufka açmağa yarıyan oklava * Erkek ayakkabısı
MERDANEGÎ f Cesurluk, yiğitlik, merdlik, erkeklik
MERDBAZ f Merd olmayan Nâmerd Sözünde durmayan Orospu
MERDBEÇE f Yiğit oğlu yiğit Merd oğlu merd
MERDEGA (C: Merâdıg) Boğaz ile göğüs arası
MERDEKUŞ Merzencüş otu
MERDÎ f Erlik, erkeklik * Merdlik, cesurluk, yiğitlik * İnsanlık, hamiyet
MERDİVEN (Bak: Nerdbân)
MERDİYE (Bak: Marziye)
MERDUD Reddolunmuş Kabul edilmemiş Geri döndürülmüş Kovulmuş (Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduddur)
MERDUD-ÜŞ ŞEHÂDET Şahitlikleri kabul edilmiyenler * Fâsık, yani devamlı günah işleyenler, yalan söyleyenler, müslümanları aldatan kimseler merdud-üş şehâdettir
MERDUDİYET Merdudluk Kovulmuşluk, geri çevrilmişlik
MERDÜM f İnsan Adam
MERDÜM-İ ÇEŞM Gözbebeği
MERDÜMAN (Merdüm C) f İnsanlar, kişiler, adamlar
MERDÜM-AZAR f İnsanları inciten Halka eziyet veren
MERDÜME f Gözbebeği
MERDÜMEK f Küçük adam Bebek
MERDÜMGİRİZ İnsanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen
MERDÜMHAR f Yamyam * İnsan eti yiyen vahşi hayvan
MERDÜMÎ f Adamlık, insanlık
MERDÜMKÜŞ f Katil Adam öldüren İnsan katleden
MERDÜMZAD f İnsan oğlu Beni Adem
MER´E (Mer´et) Kadın Zen
MEREB İnsan toplanan yerME´REBE $ (Me´ribe) : (C: Meârib) İhtiyaç * Ümitli bulunma Ümitvar olmak
MEREC Kararsız ve mütehayyir olma * Mecburi olma
MERED Kötülükte inad * Sakal belirmemek, sakal çıkmamak
MEREDE (Mârid C) İnadçılar, muannidler, direnenler
MEREHAN Sevinç, ferah, sürur * Zayıf olma * Fâsid olmak * Kurumak
MEREK Köy evlerinin yanında ot, saman ve yaprak gibi şeylerin ve umumiyetle hayvan yiyeceklerinin muhafazasına mahsus kârgir veya kerpiçten yapılmış bina Samanlık
MEREMMET Onarma, tamir * Üstünkörü tamir edip onarma
MERERE (C: Merirât) Sert bükülmüş kıvrık ip * Arsa
MERESE (C: Mires-Emrâs) İp
MERFAK Yumuşak yer
MERFU´ Yükseltilmiş Yüksekte Terfi ettirilmiş Ref´ olunmuş * Hükümsüz bırakılmış * Gr: Zamme ile harekelenmiş harf Yani: Harfin harekesi, ötre (mazmum) "u, ü, o, ö şeklinde" okunan harf
MERFUÂT Bir yerde kullanılmak için kaldırılan eski eşya * Gr: Mazmum olan, zamme ile harekelenmiş kelimeler
MERFUD İhsan edilmiş, armağan olarak verilmiş, bağışlanmış şey
MERG f Ölüm, mevt
MERG f Çayır * Sebze
MERG Tükrük * Salya
MERGAM (C: Merâgım) Girecek ve kaçacak yer
MERGAME Kahretmek * Galip olmak
MERGÂ MERG f Umumi vebâ hastalığı
MERGÂ MERGÎ Hastalıktan dolayı umumi ölüm
MERGUB(E) Rağbet edilmiş Beğenilmiş Çok kıymet verilen Çokları tarafından istenen
MERGUL (Mergule) Kıvrılmış veya bükülmüş saç Kıvırcık saç * Ahenkli ses * Kuş sesi
MERGZAR f Çayırlık, çimenli ve sulak yer Mer´a
MERH Un yoğurmak * Deriye ve gövdeye yağ sürmek * Yağ ile oğmak * Bir yeşil ağaç
MERH Fesâd
MERHA Gözüne sürme çekmeyi âdet edinmeyen kadın
MERHA (C: Merâhi) Değirmen yeri
MERHABA Şâdlık, neşeli oluş * Genişlik, vüs´at * Müslümanlar arasında bir nevi selâmlaşma kelimesi olup, "rahat olunuz, serbest olun, hoş geldiniz" mânasında söylenir * Nazımda medholunan kimseye hitâb olarak kullanılır
MERHALE (Rihlet den) Menzil Konak * İki konak arası mesafe * Bir günlük yol * Derece, kademe
MERHALENİŞİN f Seyyah, yolcu, turist
MERHAMET (Rahm den) Acımak, şefkat göstermek Korumak, iyilik etmek Biçârelere yardımda bulunmak Esirgemek
MERHAMETBAHŞ f Merhamet eden Merhametli
MERHAMETEN Acıyarak, merhamet ederek
MERHAMETGÜSTER f Merhametli, merhamet edip acıyan
MERHAMETPENAH f Merhametli
MERHAMETPERVER f Merhametli, esirgeyici, acıyan
MERHAMETPERVERÎ f Merhametlilik, esirgeyicilik
MERHAMET PERVERANE f Acıma ve şefkat ile, esirgeyip acımak suretiyle
MERHAMETŞİAR f Çok merhametli
MERHAMETŞİARÎ f Merhametlilik, merhametli oluş
MERHAZ (C: Merâhiz) Don yıkayacak yer * Abdest alacak yer
MERHEB (C: Merahib) Kaçacak yer
MERHEM Melhem Deriye, yaraya sürülen ilâç * Mc: Acıyı teskin eden şey * Kederi, derdi gideren
MERHEMSÂ(Y) f Merhem süren Çare ve deva bulan
MERHEMSÂZ f Çare bulan Merhemci, ilâç yapan
MERHEMSÂZÎ f Çare buluculuk
MERHESA (C: Merâhis) Mertebe, derece
MERHUB Korkulan ve kendisinden kaçılan şey * Aslan
MERHUM (Rahm den) Kendine rahmet edilmiş * Rahmete kavuşmuş Dünyanın sıkıcı ahvâlinden kurtulup rahmet-i İlâhiyeye kavuşmuş olan Dünya imtihanından kurtulup, vazifesini bitirmiş, paydosa kavuşmuş olan (Vefat etmiş müslüman hakkında söylenir)
MERHUME Vefât etmiş, rahmete kavuşmuş kadın
MERHUN (Rehin den) Rehin edilmiş olan Ödünç alınan bir şeyi teminata bağlamak için, onun yerine verilen herhangi bir şey * Belirli müddetle bir şeye bağlı olan * Edb: Mânası diğer beyit ile tamamlanan beyit
MERHUZ Yıkanmış, gusül etmiş
MER´Î (Mer´iyye) Riayet edilen, hükmü geçen Makbul sayılan, hürmet edilen
MER´İYY-ÜL HÂTIR İtibarlı Sözü geçer
MER´Î Görmeğe âid Görünür olan Gözle görülen Manzara
MERİ´ (C: Emrâ-Emru) Otu çok olan yer * Ucuzluk olan yer
MERİC Çalkantılı, dalgalı
MERÎC Muzdarip, sıkıntılı * Çeşitli nesne, muhtelif Karışık, muhtelit
MERÎD Katı, yoğun Güçlü, kuvvetli kimse * Süt içinde ıslatılıp yumuşatılan hurma * Baş kaldıran Sadece fesadlık çıkaran İnatçı Şerli Haddini aşmakta, azgınlıkta ve günahkârlıkta çok ileri gitmiş olan
MERİDYEN (Bak: Hatt-ı nısf-un nehar)
MERİH Koz: Güneş etrafında seyreden seyyarelerden dünyadan sonra güneşe en yakın olanı (Aslı: Merrih veya Mirrih okunur) * Mars
MERİH Beyaz servi
MERİK Usfur otu
MERİN Hal, durum * Ahlâk
MERİR (C: Merâyir) Uzun ve sağlam ip
MERİRA (MARURE) Buğday arasında olan acı bir tohum
MERİRE Azimet (Ruhsat´ın zıddıdır)
MERİŞ Üzerinde kuş tüyü olan nesne
MER´İYYAT (Mer´î C) Gözle görülen şeyler
MER´İYYET Mer´î oluş Makbul olma Muteber olma Hükmü geçer olma
MERK f (Bak: Merg)
MERK Kokmuş deri * Derinin yününü yolmak * Kazımak * Nüfuz etmek, içine işlemek
MERKAAN Ahmak kimse
MERKAB Gözetleme yeri
MERKAD Uyku yeri Yatacak yer * Mezar, kabir
MERKAŞ Bir şeyin üstünde siyah ve beyaz noktalar olması
MERKAT (Bak: Mirkat)
MERKEB (Rekb den) Binilen vâsıta Binilen şey * Eşek
MERKEL (C: Merâkil) Yol * Hayvan üstüne binen kimsenin iki tarafından ayağı dibindeki yer
MERKEZ (Rekz den) Bir şeyin ortası Vasat Yol Durum, vaziyet Hal, suret * Şubeleri bulunan bir teşkilâtın idâre olunduğu ve emir veren yeri, makamı Bir şeyin en işlek yeri Teşkilât olan yerin en yüksek makamı * Geo: Dairenin orta noktası Çaplarının kesim noktası
MERKEZ-İ ÂLEM Güneş, şems
MERKEZ-İ ARZ Arzın merkezi Dünyanın merkezi, iç tarafı
MERKEZ-İ DEVR Hareket eden bir cismin, etrafında devrettiği nokta
MERKEZ-İ SIKLET Ağırlık merkezi
MERKEZ-İ TEŞRİ´ Kanun yapma merkezi
MERKEZÎ (Merkeziye) Merkeze mensub Merkezde bulunan Merkezle alâkalı
MERKEZİYYET İşlek yerde, merkezde bulunmuş olmak * Bütün işlerin bir yerden idare edilir olması, merkezleştirilmesi
MERKU´ Eski, yırtılmış elbise
MERKUB (Rükub dan) Üzerine binilmiş, bindirilmiş * Üzerine binilen hayvan veya nakil vasıtası
MERKUM (Rakam dan) Yazılmış Adı geçmiş Rakamla söylenmiş Sayılmış * Basit ve âdi insan (Bak: Mezbur)
MERKUM Cem´olmuş, toplanmış, birikmiş
MERKUN Büyük havuz
MERKUZ (Rekz den) Dikilmiş Saplanmış Batırılmış Sâbit kılınmış
MERKUZİYET Dikilme, saplanma
MERKUZ Tahrik olunmuş, harekete getirilmiş * Ayakla tepilmiş
MERMA(T) Etli, şişman kadın
MERMAHUR Bir cins güzel koku
MERMAK Yaramaz nesne
MERMARE (MERMURE) Yumuşak vücutlu kadın
MERMAZ (C: Merâmız) Harâretinden, üzerindeki yanacak gibi olan kumluk yer
MERMERÎS Zahmet, meşakkat
MERMİ (Remiy den) Atılmış * Ateşli silâhlar içine konan kurşun, gülle Fişek
MERMİYAT (Mermi C) Atılmış şeyler * Ateşli silâhlarda atılan tâneler, mermiler
MERMUK Mahfuz, hıfzolunmuş
MERMUZ (Remz den) Açıktan belirtilmeyip, işaret ve remz ile anlatılan İmâ edilmiş olan
MERMUZAT (Mermuz C) İşaret ve remz ile anlatılan şeyler
MERMUZE (C: Mermuzât) İşaretle anlatılmış Remzolunmuş Açıktan değil de işaretle anlatılmış şeyler (Bak: Mermuz)
MERN (C: Emrân) Kürek
MERNEA Ucuzluk
MERNUSA Mübârek
MERR Geçmek Mürur etmek * İp * Bel dedikleri âlet * Demir külünk
MERRAT Kerrât Kerreler Birçok def´alar
MERRE Bir hareketin bir defa olduğunu bildiren fiil Def´a Kerre
MERRE-İ VÂHİDE Bir defa Bir kere
MERRETEN BA´DE UHRÂ Diğerinden sonra, tekrar
MERS Ekmeği suyla ıslatmak
MERSA (C: Merâsi) Liman Gemilerin demir atıp barındığı yer
MERSA-YI KOSTANTİNİYYE İstanbul limanı
MERSAD Rasad yeri Gözetleme yeri (Bak: Mirsâd)
MERSED Arslan, esed
MERSEN Burun
MERSİN (MERSİNÎ) Mersin ağacı
MERSİYE Birisinin ölümü hakkında yazılan, teessürü anlatan manzume
MERSİYEHÂN f Ağıt okuyan Mersiye söyliyen
MERSİYEKÂR f Ağıtçı Ağıt ve mersiye okuyan
MERSUD Rasad olunmuş, ölçülüp biçilmiş, hesab edilmiş
MERSUD Birbiri üstüne yığılmış kumaş
MERSUM (Resm den) Yazılmış, çizilmiş Alâmetli, işaretli * An´ane, gelenek, örf ü âdât * Adı ve bahsi geçmiş Bahsedilmiş
MERSUS Sağlam yapı Birbirine kenetlenmiş, kurşun veya lehim ile birbirine bağlanmış sağlam yapı
MERŞ (MARŞ) (C: Müruş) Tırnak ucuyla deriyi yırtmak * Yağmur suyunun durmayıp üzerinden çabuk geçtiği yer * İncitici söz
MERŞA´ Her hayvanın yavuzu ve yırtıcısı * Otu çok olan yer
MERŞE Yuvarlak cisim

MERŞUŞ Saçılmış, dağılmış
MERŞED Hakiki maksada ulaştıran doğru yol
MERT f Çevik, zinde, hareketli
MERTA´ Otlak, çayır, mer´a, çimen
MERTA Sür´atle yelmek Seğirtmek
MERTEBA´ Dağ üstünde olan yüksek yer
MERTEBE Derece Basamak Rütbe Pâye
MERTEBE-İ ÂLİYE Yüksek derece, âli mertebe
MERTEBE-İ BÂLÂ Üst derece
MERTEBE-İ KUSVÂ En son derece
MERTUB (Ratb dan) Rütubetli, ıslak, nemli, yaş
MERTUM Kırılmış, parça parça olmuş, ufalanmış
MERTUM Zor bir işi yapmağa memur edilmiş olan
MERTUS Bir fesleğen çeşidi
MER´UB (Ru´b dan) Ürkmüş, korkmuş
MER´UBEN Ürkerek, korkarak, korku ile
MERUE Hazmetmek
ME´RUŞ Yer Arz Yeryüzü
ME´RUZA Ağaç kurdunun yediği ağaç
MERV Bir cins güzel koku
MERVAHA (C: Merâvih) Ova, çöl Her tarafından rüzgâr esen yer
MERVE Mekke-i Mükerreme´de bir tepenin adı olup hacılar, Merve ile Safâ arasında yedi def´a gidip gelirler Bu, haccın rükünlerindendir Bu gidip gelmeye "sa´y" denir
MERVEB (C: Merâvib) Yoğurt koydukları kap, yoğurt kabı
MERVEHA (C: Merâvih) Ova, sahrâ
MERVÎ Rivâyet edilen Anlatılan Nakledilen
MERVİYAT (Mervi C) Rivayet olunmuş şeyler Kulaktan kulağa söylenerek gelmiş olan sözler
MERY Sağılır davarın memesini meshedip sağmak
MERYEM İsâ Aleyhisselâmın annesinin adı (Süryânicede hâdim mânasınadır) (Bak: Zekeriyya)
MERYEM SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 19 Suresidir
MERZ f Toprak, yer * Sınır, hudut
MERZ Parmak ucuyla çimdiklemek ve tırmalamak
MERZA (Mariz C) Hastalıklar, illetler Hastalar
MERZA´ Meme
MERZAGA Bataklık, çamur
MERZAT Rıza, hoşnutluk Râzı olma, kabul etme
MERZBAN f Sınır muhafızı, hudut muhafızı Sınır beyi, vâli
MERZBUM f Hududu belli olan memleket
MERZE Hamur parçası
MERZEGAN f Cehennem * Mangal * Kabristan, mezarlık
MERZENCUŞ Bir ot cinsi
MERZGUN f Tenâsül organı
MERZÎ (Bak: Marzi)
MERZİH Şiddetli ses
MERZUBAN (C: Merazibe) Mecusiler reisi
MERZUF Ateş ile kızmış taş üzerinde pişirdikleri et
MERZUK Rızıklanmış, ihtiyaçları verilmiş * Bahtiyar Saadetli, mutlu
MERZUKİYYET Rızıklanış Bütün mahlukatın rızkını bulması hali
MERZUL Rezil ve kepaze edilmiş
MERZUZ Dövülmüş * Parçalanmış
MERZÜBUM f İklim
MERZVAN f Hudut muhafızı, sınır beyi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

ME´S İnsanların arasını bozmak, araya fesad sokmak
MESA Akşam Akşam vakti Akşam olmak * Gamlı olmak * Öğleden güneş batıncaya kadarki vakit
MESA´ Kuyumcu eşyası
MES´A (C Mesâi) "Sa´y: Çalışma" manasına mimli masdar
MES´A Çirkin yürümek
MESAB Rücu edecek, geri dönecek yer Kuyu ağzında su çeken kimsenin durduğu yer * Havuz ortası * Suyun biriktiği yer
MESABE Derece Menzile Rütbe * Sevab yeri * Merci, melce´
MESABİH (Misbah C) Lâmbalar Fenerler Siraclar
MESACİD Mescidler Namazgâhlar Küçük namaz yerleri
MES´AD Merdiven İp merdiven
MES´ADET Bahtiyarlık Saadete sebeb olacak haslet İyilik
MESAET Fena ve kötü bir iş yapma Fenalık etme
MESAFAT (Mesâfe C) Mesafeler Uzaklıklar
MESÂFÂT-I BAİDE Uzak mesafeler
MESAFE Uzaklık Uzunluk * Ara * Bir nevi uzaklık ölçme usulü
MESAFF (Saff dan) (C: Mesâff) Sıra sıra dizilme yeri
MESAFİR (Mesfer C) Bir şeyin görülen tarafları
MESAG Açlık * Geçmesi kolay olan * İtibar, değer * İzin Müsaade Ruhsat, cevaz
MESAG-İ KANUNÎ Kanunen izin ve ruhsat verilmiş
MESAG-İ ŞER´Î Şeriatın verdiği izin
MESAH (MÜSUHA) Yemeğin tatsız ve tuzsuz olması
MESAHA Genişlik * Genişlik ölçme
MESAHİF Sahifeler Kitap sahifeleri * Kur´anlar Mushaflar
MESAİ Çalışma Çalışmalar * İş zamanı
MESAİ-İ CEMİLE Güzel çalışmalar
MESAİB Musibetler * Güçlükler
MESAİB-İ DÜNYEVİYE Dünya musibetleri ve güçlükleri
MESAİB Felâketler Uğursuzluklar Suubetler Güçlükler
MESAİD (Mas´ad C) Yukarı çıkacak yerler
MESAİD (Mas´ad C) (Sayd dan) Av yerleri
MESAİD (Mesâdet C) Saâdet ve mutluluğa sebep olan hâl ve ahlâklar
MESAİL Mes´eleler
MESAİL-İ AMÎKA Derin mevzular Derin mes´eleler
MESAİL-İ DİNİYE Dinî mes´eleler
MESAİL-İ HİLAFİYE İhtilaf mevzuu olan mes´eleler
MESAİL-İ HUKUKİYE Hukuk meseleleri
MESAİL-İ İMANİYE İmanî mes´eleler
MESAİL-İ ŞETTA Dağınık mes´eleler, maddeler
MESAİR (Mis´ar C) Ateşi karıştırmağa yarıyan demirler
MESAJ Fr Sözle veya yazı ile gönderilen haber * Bir devlet adamının veya makam sahibi şahsiyetin, diğer bir şahsiyete veya cemaate gönderdiği yazılı haber
MESAK Bir şey ileri sürmek * Sevk edilecek yer
MESAK-I KELÂM Kelâmın sevk edildiği yer, maksad
MESAKIB (Miskab C) Delme âletleri, matkablar
MESAKIL (Mıskal C) Cilâlayan veya parlatan âletler
MESAKIT (Maskat ve Maskıt C) Bir şeyin düştüğü yerler * İnsanın doğduğu yerler
MESAKÎL (Miskal C) Miskaller, 1,43 dirhemlik ağırlık ölçüleri
MESAKİN Meskenler Oturacak yerler
MESAKÎN (Miskin C) Ziyadesiyle fakir olanlar Miskinler Uyuşuklar Zavallı, fakir kimseler * Oturanlar
MES´AL Boğazda öksürecek yer
MESA´LEBE Tilkisi çok olan yer
MESALİB Eksiklikler Ayıplar Kusurlar
MESALİH (Maslahat C) Maslahatlar İşler
MESALİH-İ MÜRSELE (Bak: Maslahat-ı mürsele)
MESALİK (Meslek C) Meslekler Tutulan yollar Süluk edilen yollar
MESALL Kabından çıkmış nesne
MESAM (Mesâmet) Duracak yer
MESAMAT (Bak: Mesammât)
MESAMİ´ (Misma´ C) Kulaklar * İşitme âletleri
MESAMİR (Mismar C) Mıhlar, çiviler
MESAMM (Mesemm C) İnsan veya hayvan cildi üzerindeki teneffüse yarayan küçük delikler, gözenekler
MESAMM-ÜL CİLD Tıb: Cilt üzerindeki küçük delikler
MESAMMÂT (Mesâmm C) Mesammlar Delikler, gözenekler
MESANE Sidik torbası Sidik kavuğu
MESANÎ (Mesnâ C) Bir şeyin tekrarı İki Çift Mükerrer
MESANİD (Mesned C) Mesnedler Dereceler Rütbe ve mevkiler
MESANİD-İ ÂLİYE Yüksek rütbeler, âli mevkiler
ME´SAR (C: Meâsır) Hapsetmek * Hapsedecek yer
MESARİB (Mesrebe C) Otlaklar, çayırlar, mer´alar * Karından göğüse kadar olan yerde biten kıllar
MESARİH (Mesrah C) Çayırlar, otlaklar, mer´alar
MESARR (Meserret C) Sevinçler, meserretler Sürurlar Zevkler
MESAS Esas, asıl, kök
MESATIR (Mistar C) Cetveller, mistarlar Çizgi çizme için kullanılan âletler
MESAVİ (Mesvâ C) Meskenler Haneler Evler
MESAVİ (Su´ C) Kötü haller Fenalıklar Seyyieler (Mehâsinin zıddı)
MESAVİ-İ MEDENİYYET Medeniyyetin fenalıkları, kötülükleri (İsraf ve sefahet gibi)
MESAVİK Misvaklar
MESBAA Yırtıcı ve vahşi hayvanların çok olduğu yer
MESBAH Doğacak yer ve zaman Tulu´ edecek yer Tulu´ edecek vakit
MESBE´ Şarabı satın almak * Dağ içinde olan yol
MESBERE Kadının veled getirdiği yer * Devenin yavruladığı yer
MESBUK Geçmiş * Sebkedilmiş Arkada bırakılmış Başkasından geri kalmış * İlmihalde: Evvelce imamla namaza durmamış olup, sonradan imama uyan
MESBUK-UL EMSÂL Benzerleri ve emsali önceleri de görülmüş ve geçmiş
MESBUK-ÜL HİDME Hizmet ve emeği geçmiş
MESBUK-ÜZ ZİKR Adı ve zikri geçmiş, bahsedilmiş
MESBUK (Sebk den) Kalıba dökülmüş
MESBUT Meyyit, ölü * Deli, aklı gitmiş
MESCEN Cezaevi, zindan, hapishâne
MESCİD Secde edilen yer Namazgâh Cami yerine kullanılan namaz yeri
MESCİD-İ AKSÂ Kudüs´te çok eskiden gelen peygamberlerin (AS) yaptırdıkları mâbed
MESCİD-İ HARAM Mekke-i Mükerreme´de ve içinde Kâbe´nin bulunduğu en büyük, mukaddes ibadet yeri (Bak: Kâbe)
MESCUD Secde edilmiş Kendisine secde edilmiş olan Allah (CC)
MESCUM Saçılmış, dökülmüş
MESCUN Hapsedilmiş
MESCUR Sulu süt * Dizilmiş salkım olmuş inci * Yanmış * Kızdırılmış * Doldurulmuş Taşkın su * Alevli ateş, kızgın fırın * Deniz * Boş * Muhtelit * Mc: Firavun´un battığı deniz
MESD İp bükmek
MESDUD Seddedilmiş Kapatılmış Hududlanmış
MESDUL Salıverilmiş, serbest bırakılmış
MESED Hurma lifi * Liften yapılan ip * Deve kılından ve yününden yapılan urgan * Yemen diyarında biten bir ağacın adı * Bağ
ME´SEDE Arslanlı yer
MESEKE (C: Misek) Fil kemiğinden veya deniz boğası kemiğinden yapılan bilezik
MESEL Bir umumi kaideye delâlet eden meşhur söz Ata sözü İbretli ve küçük hikâye * Dokunaklı ve mânalı söz * Benzer Misil * Delil Hüccet
MESEL-UL A´LÂ En kıymetli, en güzel misal En güzel ta´rif ve söz
MESEL Suyun aktığı yer
MESELA Misal olarak, söz gelişi, şunun gibi, örnek tarzında
MES´ELE Düşünülecek iş ve husus Halledilmesi lâzım iş Ehemmiyetli iş * Savaş, muharebe, ceng, harp
MES´ELE-İ HİLÂFİYE Hakkında ihtilaf bulunan mes´ele (Bak: Hilâf)
MESELE Gölgelik
MESELEN Misâl ve örnek olarak Söz gelişi Meselâ
ME´SEM (Me´seme) Günah Kabahat, suç
MESEMM (C: Mesâmm) Tıb: Cild üzerindeki küçük delik Gözenek
MESEMME (C: Mesâmm-Mesâmmât) Ciltteki ufak delik Gözenek
MESEN Kişinin bevlini tutmaya âciz olması Bir kimsenin, idrarını tutamaması
MESER f Soğuk, berd * Buz
ME´SERE (Meâsir) Eskiden kalma güzel eser * Cömertlik * Güzel hareket ve fiil
MESERRAT (Meserret C) Meserretler, sevinçler, sürurlar
MESERRET Sevinç şenlik Sürur
MESERRETÂVER f Sevinç ve meserret getiren Sürurlandıran Sevindiren Sevindirici
MESERRETEFZÂ f Meserret Sevinç ve süruru arttıran
MESERRETENGİZ f Sevindiren Meserret meydana getiren
MESFİYY Üç kez karısı ölmüş adam (Üç kez kocası ölmüş kadına "mesfiye" derler)
MESFU´ Nazar değmiş
MESFUH Dökülüp akıtılmış olan * Dağ eteği
MESFUK (Sefk den) Sefkedilmiş Dökülüp akıtılmış olan
MESFUR Yazılmış, adı geçmiş (Bu tabir, eskiden daha ziyade hakaret görmesi icabeden aşağılık kimseler hakkında kullanılırdı)
MESGABE Açlık Meşakkat ve yorgunluk içinde açlık
MESGUR Dişi düşmüş kimse
MESH El sürme * Silme * Abdest alırken başı ıslâk temiz el ile sığamak * Taramak
MESH Bir şeyin suretini çirkin ve kötü hale çevirmek * Hayvanı kovarak koşturup onu sıkıştırmakla yormak, bitâb hale getirmek
MESHA´ İnişi ve yokuşu olmayan düz yer Düzlük * Ufak taşlı, otsuz düz yer * Yürüdüğünde iki uyluğu birbirine sürüşen zayıf kadın * Uylukları ince ve zayıf olan kadın
MESHARA (C: Mesâhir) Maskara
MESHEK Yel gidecek yer
MESHELE Yumuşak yer * Alçak yer
MESHUF Susamış Suya kanamamış
MESHUK (Sahk dan) Döğülerek toz haline getirilmiş
MESHUN Isıtılmış
MESHUR Büyülenmiş, kendine sihir yapılmış * Büyülü gibi tutkun
MESHUT Beğenilmeyen iş
MESİH Bir şey üzerined eli yürütmek, bir şeyden ondaki eseri gidermek demektir * İsa Aleyhisselâm´ın bir ismidir Elini sürdüğü, meshettiği hastaların iyileşmesinden kinâye olarak "İsa Mesih" denmiştir(Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâm´a Mesih nâmı verildiği gibi her iki deccala dahi Mesih nâmı verilmiş ve bütün rivâyetlerde Min-fitneti mesihid-deccal, min-fitneti-mesihid-deccal denilmiş Bunun hikmeti ve te´vili nedir Elcevab: Allahu a´lem bunun hikmeti şudur ki: Nasıl ki emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, Şeriat-ı Museviye´de bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarap gibi bazı müştehiyatı helâl etmiş Aynen öyle de; büyük deccal şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve "Ye´cüc ve Me´cüc"e zemin hazır eder Ve İslâm deccalı olan Süfyan dahi, Şeriat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm´ın ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddi ve mânevi râbıtalarını bozarak serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesât-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebri bir serbestiyet ve ayn-i istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz Ş)
MESİH-ÜD DECCAL Deccal´a da bu isim verilmesinin bir sırrı şudur ki: Bir gözü silik, yani kör ve ayıplı olmasındandır Sadece bu dünyayı görüp, âhireti görecek gözünün kör olmasındandır * Mesih, uğursuzluğundan nâşi Deccal´ın lâkabıdır Nakşı silinmiş para, çok gezen adam, çok cima´ eden kimse, yalancı, kezzab ve bir tarafında gözü silik olan adama denir (LR)Hak Dini Kur´an Dili, Cilt: 5, sh: 4172´de şu tafsilât vardır: (Yalancı bir Mesih demektir Vârid olan hadis-i şeriflerde; Deccal; bir yalancı ve halkı aldatmakta meharetli bir sahtekârdır ki, kâfirliği sahtekârlığı yüzünden belli olduğu hâlde bir takım harikalar göstererek uluhiyyet da´vâ eder Deccalın bu suretle yalancı bir Mesih olması, onun hıristiyanlık taklidi altında zuhur edeceğini anlatır) (Bak: Deccal)
MESİH Yağ sürülmüş
MESİH Mesh olunmuş Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş * Şuurunu kaybedecek hale gelen Sarhoş ve şuursuz * Acibe Garibe * Güzelliği olmayan * Tuzsuz ve tatsız yemek
MESİHA (C: Mesâyih) Gümüş parçası * İyi ve yeni yay
MESİHÎ (Mesihiyye) Hristiyan Hristiyanlığa âit Hz İsâ Aleyhisselâma âit ve ona müteallik
MESİHİYYUN Hristiyanlar
MESİK Pinti, hasis, cimri
MESİL Benzer Misil Gibi Şibih Nazir
MESİL Su yatağı Suyun akacak olduğu yer, boru
MESİR Seyretmek * Yol yol alacalı elbise
MESİRE Seyredilecek, gezilecek yer Tenezzüh ve gezme yeri * Seyir
MESİREGÂH f Seyir yeri Seyrangâh
MESİS Cimâ etmek * Yapışmak
MESİT Küçük sel
MESK (C: Müsuk) Deri
MESKAB Yakın olacak yer
MESKAT Doğum yeri * Düşecek yer
MESKAT-I RE´S Bir kimsenin doğduğu yer
MESKAT (C: Mesâk-Mesâki) Su maslağı
MESKEN Ev Sâkin olunacak yer Hâne
MESKENE Tevazu etmek, alçakgönüllülük göstermek
MESKENET Miskinlik Tembellik Uyuşukluk Bitkinlik Beceriksizlik Fakirlik Yoksulluk
MESKENET-FİKEN f Miskinliği gideren
MESKENİYET Mesken oluş Sâkin olup durulacak yer olmak
MESKIT Düşecek yer
MESKUB Delikli Delinmiş
MESKUB Kalıba dökülmüş Akıtılmış
MESKUK (Meskuke) Sikkeli Damgası vurulmuş * Para hâline konulmuş
MESKUKAT (Meskuk C) Sikke hâline getirilmiş mâdeni paralar Akçeler
MESKUM Hasta ve yoksul kimse
MESKUN İçinde oturanları olan yer İnsan bulunan şenlenmiş yer
MESKUR Sarhoş olan
MESKUT Söylenmemiş Sükut edilmiş Hakkında bir şey söylenmemiş
MESL (C: Mislân) Yer yarığı
MESLAH Mezbaha Davar kesilen yer
MESLAH (C: Mesâlih) Tulu decek yer, doğacak yer * Bir şey gözetecek yüksek yer
MESLAHA Sınır kalesi Derbent
MESLEB Zorla birşey alınan yer Zorla alma yeri
MESLEBE (C: Mesâlib) Eksik, kusur, noksanlık, ayıp
MESLEC Karlık
MESLEK Yol Usul Gidiş * San´at Geçim için tutulan yol * Sistem * Mezheb Mâneviyatta tutulan yol(Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var Fakat "yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur $ sırrınca insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez M)
MESLEK-İ MÜTEASSİFE Sapık meslek
MESLEKÎ (Meslekiyye) Meslekle alâkalı Mesleğe ait
MESLES (C: Mesâlis) Üçer üçer olmak * Üç kıllı tanbur
MESLU´ Vücudunda ur bulunan kimse
MESLUB Selbedilmiş Soyulmuş Alınmış Giderilmiş
MESLUB-ÜL AKL Aklı alınmış Deli
MESLUB-ÜŞ ŞUUR Anlayışsız, idraksiz, şuursuz
MESLUC Yutulmuş, bel´olunmuş
MESLUFE Düzelmiş yer * Kabuksuz arpa ve buğday
MESLUH Derisi yüzülmüş Teslih edilmiş
MESLUK Kaynamış
MESLUL Çekilmiş Kınından çıkmış kılınç * Din uğruna kendini fedâ eden kahraman * Tıb: Verem
MESLUS Deli, divane
MESLUS Üç kat olan nesne * Üçte biri alınmış
MESLUT Mağlub Yenilmiş * Zayıf, cılız, arık
MESLUT Kemiği üzerinden eti sıyrılmış * Tıraş edilmiş Yontulmuş
MESMEL Sığınacak yer
MESMESE Karıştırmak
MESMESE (MİSMÂS) Karışık ve mültebis olmak
MESMU´ Dinlenilen İşitilen * Duyulmuş İşitilmiş
MESMUA Duyulmuş Kulakla dinlenmiş olan
MESMUÂT İşitilenler Duyulanlar
MESMUD Fukarânın çok istemesinden vere vere hiç birşeyi kalmayan kimse
MESMUM Zehirlenmiş Ağu katılmış Zehirli
MESMUMEN Zehirli olarak Zehirlenmiş olarak
MESMUR Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam
MESMUS Zehirli
MESNA İkişer ikişer * Derenin büklüm ve boğaz yeri * Çalgının ikinci teli
MESNA Bevlini tutmaya kadir olmayan kadın (Müz: Emsen)
MESNED Dayanacak yer, nokta * Mertebe Makam * Destek
MESNED-İ MEŞİHAT Şeyhül-islâmlık mertebe ve mevkii
MESNEDNİŞİN f Bir mesned veya makamda bulunan
MESNEVÎ İkilik manzume Her beyti ayrı kafiyeli olan manzume
MESNEVÎ-İ NURİYE Aslı Arapça olup, sonradan tercemesi de yapılmış olan Risale-i Nur Külliyatı´ndan bir eserdir
MESNEVÎ-İ ŞERİF Mevlâna Celaleddin-i Rumî´nin meşhur farsça olan eserinin ismi (Bak: Mevlâna Celaleddin-i Rumî)
MESNEVİYYAT (Mesnevî C) Mesnevi tarzında yazılmış olan eserler
MESNUN Sünnet olan Sünnet olmuş olan * Âdet edilen şey * Bilenmiş bıçak * Üzerinden ömürler geçmiş olan * Şekillendirilmiş * Kalıba dökülmüş * Kokusu değişmiş
MESRA Gece vakti yola çıkma
MESRA(T) Çok olmak Çok olacak yer
MESRAH (C: Mesârih) Çayırlık, otlak, mer´a
MESRAT Adet çokluğu
MESREBE (C: Mesârib) Deve ve koyun sürülerinin çayırlık, mer´a, otlakları * Vücudda karından göğüse kadar olan kıllı yer
MESRECE Gece kandili konulan şişe
MESRUBE Uzun saç * Saç kesecek âlet
MESRUD f Sihir, efsun, büyü
MESRUD (Serd den) Söylenmiş, bilidirilmiş, mezkur Serdolunmuş
MESRUDAT (Mesrud C) Söylenenler Bildirilmiş olan şeyler
MESRUDE Ulaştırmak * Zırh halkalarının birbirine girmesi
MESRUE Çekirgenin yumurtasını döktüğü yer
MESRUK Çalınmış, sirkat edilmiş olan
MESRUR Sevinçli Sürurlu Meserretli Merâmına ermiş
MESRURİYET Sevinçlik Sürur içinde oluş Dileğine ermiş olanın hâli
MESS Yapışmak, değmek, dokunmak * Meydana gelmek
MESS-İ HÂCET Lüzum görülme, iktiza etme, gerekme
MESSAH Ölçü âletleriyle arazi ölçen Mühendis * (Mesh den) Uğuşturan, mesheden Masaj yapan Dellâk
MEST Adamın elini deve karnında yavrunun yattığı yere sokması * Bağırsak içinde iken sıvayıp çıkarmak
MEST Ayakkabı * Sarhoş Aklı başında olmayan Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır
MEST-İ ELEST Elest meclisinde hitab-ı İlahî ile mest olan
MEST-İ HARAB Çok sarhoş olmuş kimse
MEST-İ MÜDAM Her zaman, devamlı sarhoş
MEST-İ SERŞAR Haddinden fazla sarhoş, çok sarhoş
MEST-İ TEMAŞA Seyretme sarhoşu Bakıp seyretmekten sarhoş gibi olan
MESTAN (Mest C) f Sarhoşlar
MESTANE Sarhoşcasına Sarhoş bir kimseye yakışır surette
MESTÎ f Sarhoşluk
MESTÎ-ÂVER f Bayıltıcı, sarhoş edici
MESTÎ-BAHŞ f Sarhoşluk veren, sarhoş edici Bayıltıcı
MESTUR Örtülmüş Setredilmiş Gizlenmiş (Bak: Tesettür)
MESTUR Satırlanmış Çizilmiş Yazılmış
MESTURE Örtülü kadın İslâmiyetin emrettiği şekilde örtülmesi farz olan yerlerini örtmüş olan kadın (Bak: Tesettür) * Gizli tutulan resmi işlerde harcanmak için hükümetin emrine verilen para (Buna tahsisat-ı mesture de denir)
MESUBAT (Mesube C) İyiliğe karşı Allah (CC) tarafından verilen mükâfatlar
MESUBE (C: Mesubât) İyiliğe karşı Cenab-ı Hakk´ın vereceği mükâfat
MESUBE (MUSİBE) (C: Mesâyib) Belâ, zahmet * Mekruh emir
MES´UD Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar Mutlu
MES´UDANE f İman ehline, bahtiyar olana yakışır halde Saadetlice Cenab-ı Hakk´ın emrine, rızasına uygun şekilde Sevinçli ve ferahlıkla
MES´UDİYET Mes´udluk, kutluluk, bahtiyarlık
MESUK (Sevk den) Sevkolunan İleri sürülen, yollanan Gönderilen
MESUK-U LEHU-L-KELÂM Kelâmın söyleniş gayesi, garazı ve maksadı
MESUK-UN LEH Bir mânaya sevk olan, mânaya göre söylenen söz Asıl mevzu (siyaka doğru) ve maksad için söylenen söz
MES´UL Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan Mes´uliyetli Bir işin idâresi kendisine âit olan * Ceza verilmiş olan
MESULAT Azab, ukubet Cezâ çekme
MESULE (C: Mesulât) Azap vermek, eziyet etmek * Hayvanı oka nişan edip atmak yahut diri iken bir tarafını kesmek
MES´ULİYET Mes´ul olma hâli Yaptığı iş ve hareketten hesap vermeğe mecbur oluş
ME´SUM Günahlı, suçlu, maznun
ME´SUR Esir edilmiş * Hürriyeti alınmış olan
ME´SUR(E) Ecdaddan rivayet edilen * Meşhur * İtibarlı Beğenilmiş olan * Rivayet yolu ile öğretilmiş meşhur ve mühim haberler * Bir kılınç ismi
MESUS Yavan su * Panzehir taşı
MESÜNN (Mesünniyyet) Yaşlı olmak (Bak: Müsinn)
MESV Mürr dedikleri acı yemen zamkı
MESVA (Mesâvi den) Mesken, hane, ev, me´va Yurt
MESVERE (C: Mesâvir) Minder
MEŞ´ Kesbetmek, kazanmak * Toplamak, cem´etmek Davar sağmak
MEŞA Havuç
MEŞA´ Duyulan, intişar eden, açıklanan, yayılan Etrafa yayılmış olan * Bölünmeyip ortaklaşa kalmış olan Müşterek olan
MEŞA´ Evlad çokluğu
MEŞ´AB Yol, tarik
MEŞACİR (Meşcer ve Meşcere ve Meşcire C) Koruluklar, ağaçlık yerler
MEŞAD Mukavemet ve galebe yeri
MEŞAET Taleb etme, isteme, dileme, arzulama
MEŞAGİL Meşguliyetler İşler Meşgaleler
MEŞAGİL-İ DÜNYEVİYE Dünyâ meşgaleleri
MEŞAGİL-İ KESÎRE Aşırı meşguliyetler
MEŞAGİL-İ UHREVİYE Ahirete ait çalışmalar Din için yapılan çalışmalar
MEŞAHAT (Bak: Müşahha)
MEŞAHİD Meşhedler Şehidlikler * İnsanların toplanacağı yerler
MEŞAHİR Meşherler Teşhir olunan yerler
MEŞAHÎR Meşhurlar Çok kimselerce tanınanlar
MEŞAHİR-İ ÜDEBÂ Meşhur edibler
MEŞAÎ Meşşaiyyundan olan kimse (Bak: Meşşaiyyun)
MEŞAİL (Meş´al ve Meş´ale C) Meşaleler
MEŞAİM (Meşime C) Dölyatakları, ana rahimleri
MEŞAÎM (Meş´um C) Uğursuz olan şeyler Meş´um şeyler
MEŞAİN (Şeyn C) Kabahatler, ayıp ve lekeler
MEŞAİR (Meş´ar C) Beş duygu, his Hasseler * Akıl ve vahiy * Hacı olmadan evvel durulması lâzım gelen mühim makamlar
MEŞAİYYUN (Bak: Meşşâiyyun)
MEŞAKİ (Mişkât C) İçerisine lâmba, kandil gibi şeyler koymak üzere duvarda yapılan küçük hücreler, oyuklar
MEŞÂKK Eziyetler Sıkıntılar Meşakkatler Mihnetler
MEŞÂKK-I HAYAT Hayatın meşakkat, zahmet ve sıkıntıları
MEŞÂKKA Muhalefet ve adâvet etmek Karşı gelip düşmanlık yapmak
MEŞAKKAT Zahmet Sıkıntı Güçlük Zorluk (Bak: Himmet)
MEŞ´ALE Aydınlatıcı âlet Lâmba, kandil Ucunda ateş yanan değnek
MEŞ´ALE-İ DİL Gönül meş´alesi
MEŞ´ALKEŞ f Meş´aleci
MEŞAMM (şemm den) Koku alacak yer Burun Geniz
MEŞ´AR (C: Meşâır) Bilecek yerHasse Duygu * Hacıların ziyaret ettikleri yerler
MEŞ´AR-ÜL HARAM Hac zamanında ziyaret edilecek muayyen yer Cebel-i Kuzah, Müzdelife´de bir yerin ismi
MEŞARE Bostan Tarla * Çiftçiler arasında meşhur olan tahta yer
MEŞARIK Güneşin doğduğu taraflar Şark tarafları
MEŞARİ´ Caddeler Doğru ve açık yollar * Su akan oluklar
MEŞARİB Meşrebler Mizaclar Tabiatlar Huylar * Fehimler Anlayışlar Ahlâklar * Su içecek şeyler Maşrabalar * Köşkler
MEŞARİT (Mişrat C) Keskin bıçaklar Ameliyatta kullanılan keskin hekim bıçakları
MEŞAŞ Beyaz servi
MEŞATÎ (Meştâ C) Kışlıklar Kış mevsiminde barınılacak yerler
MEŞAVÎZ (Mişvâz C) Sarıklar
MEŞAYİH Şeyhler Pirler İhtiyarlar
MEŞBU´ Tok Doymuş Kanmış
MEŞBUB (C: Meşâbib) İki ayağı beyaz olan at * Güzel nesne
MEŞC Karıştırmak Haltetmek
MEŞCER (Meşcere) Ağaçlık yer, koru, şeceristan
MEŞCUC Yüzü gözü yaralanmış olan
MEŞCUN Yarılmış
MEŞDEN (C: Meşâdin) Buzağısı büyük olup anasından müstağni olan dişi geyik
MEŞDUD (Meşdude) Kuvvetlice bağlanmış olan Sıkıca bağlı Sıkı
MEŞDUH Şaşkın, şaşırmış Ürküp korkmuş
MEŞE Bir cins ağaç Odunu sert, sağlam ve parlak olur
MEŞEGÂH f Meşelik Meşe ağaçlarının bulunduğu yer
MEŞ´EME Sol taraf Sol * Kötü Uğursuz
MEŞERE Dış kısım
MEŞERRE Eyerin içine konulan yastık
MEŞFER (C: Meşâfir) Sarkık hayvan dudağı
MEŞFU´ Müşterek sınırlı gayrimenkul
MEŞGALE İş Meşguliyyet Boş durmayış
MEŞGEL f Yol kesen, haydut, şaki, eşkiyâ
MEŞGUF(E) (Şagaf dan) Âşık, tutkun Sevgi ve aşk yüzünden deli olmuş
MEŞGUL (Şugl den) Bir işle uğraşan * Dalgın * Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmuş
MEŞGULİYET Meşgul olma, bir iş yapma * Uğraşılan ve meşgul olunan şey
MEŞHED Bir kimsenin şehid düştüğü yer Şehidlerin mezarlığı olan yer * İnsanların cemaat olarak hazır olacakları yer * Şehâdet yeri Hz Hüseyinin (RA) Kerbelâdaki şehid düştüğü yer * İranda bir şehir adı
MEŞHER Teşhir yeri Gösterme yeri Sergi
MEŞHER-İ A´ZAM Büyük teşhir yeri Ahiret meydanı Haşir meydanı
MEŞHERGÂH f San´at-ı İlâhiyyenin gösterildiği yer, yeryüzü * Teşhir yeri Sergi
MEŞHUD Görünen Şehadet edilen * Resul-u Ekrem´in (ASM) dünyaya teşrifinden ve risaletinden önce meleklerce ve enbiya hazerâtının dilinde nübüvvet ve risaletlerine şehâdet edilmiş olduğundan kendilerine verilen bir isim * Suç üstü yakalanan * Göz ile görülmüş * Cuma günü * Kıyâmet günü
MEŞHUDÂT Görünenler Seyredilenler Hislerimizle ve gözlerimizle görüp bildiğimiz ve bazı evliyanın keşfen gördükleri("Fütuhât-ı Mekkiye" sâhibi Muhyiddin-i Arab (KS) ve "İnsan-ı Kâmil" denilen meşhur bir kitabın sâhibi Seyyid Abdülkerim (KS) gibi evliyâ-i meşhure, küre-i arzın tabakat-ı seb´asından ve Kaf Dağı arkasındaki Arz-ı Beyzâdan ve Fütuhatta Meşmeşiye dedikleri acâibden bahsediyorlar "Gördük" diyorlar Acaba bunların dedikleri doğru mudur Doğru ise; halbuki, bu yerlerin yerde yerleri yoktur Hem coğrafya ve fen onların bu dediklerini kabul edemiyor Eğer doğru olmazsa, bunlar nasıl veli olabilirler Böyle hilâf-ı vâki ve hilâf-ı hak söyleyen nasıl ehl-i hakikat olabilir Elcevap: Onlar ehl-i hak ve hakikattırlar; hem ehl-i velâyet ve şuhuddurlar Gördüklerini doğru görmüşler, fakat ihâtasız olan hâlet-i şuhudda ve rü´ya gibi rü´yetlerini tâbirde verdikleri hükümlerinde hakları olmadığı için, kısmen yanlıştır Rüyadaki adam kendi rü´yasını tâbir edemediği gibi, o kısım ehl-i keşf ve şuhud dahi rü´yetlerini o halde iken kendileri tâbir edemezler Onları tâbir edecek, "Asfiyâ" denilen verâset-i nübüvvet muhakkikleridir Elbette o kısım ehl-i şuhud dahi, Asfiya makamına çıktıkları zaman, Kitab ve Sünnet´in irşadiyle yanlışlarını anlarlar, tashih ederler; hem etmişlerŞu hakikatı izah edecek şu hikâye-i temsiliyeyi dinle Şöyle ki:Bir zaman ehl-i kalb iki çoban varmış Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar Kaval tâbir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı Birisi "uykum geldi" deyip yatar Uykuda bir zaman kalır Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi bir şey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar gider, bir geven altındaki deliğe girip kaybolur Bir zaman sonra yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır Der ki: "Ey arkadaş! Acib bir rü´ya gördüm" O da der: "Allah hayır etsin, nedir " Der ki: "Sütten bir deniz gördüm Üstünde acib bir köprü uzanmış O köprünün üstü kapalı, pencereli idi Ben o köprüden geçtim Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altun dolu bir hazine gördüm Acaba tâbiri nedir "Uyanık arkadaşı dedi: "Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır O köprü de, şu kavalımızdır O başı sivri meşelik de şu gevendir O mağara da, şu küçük deliktir İşte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim" Kazmayı getirir O gevenin altını kazdılar İkisini de dünyada mes´ud edecek altunları buldularİşte, yatan adamın gördüğü doğrudur, doğru görmüş, fakat rü´yâda iken ihâtasız olduğu için tâbirde hakkı olmadığından, âlem-i maddi ile âlem-i mâneviyi birbirinden farketmediğinden, hükmü kısmen yanlıştır ki, "Ben hakiki maddi bir deniz gördüm" der Fakat uyanık adam, âlem-i misâl ile âlem-i maddiyi farkettiği için tâbirde hakkı vardır ki, dedi: "Gördüğün doğrudur, fakat hakiki deniz değil; belki şu süt kâsemiz senin hayâline deniz gibi olmuş; kaval da köprü gibi olmuş ve hâkezâ" Demek oluyor ki: Alem-i maddi ile âlem-i ruhâniyi birbirinden farketmek lâzım gelir Birbirine mezcedilse, hükümleri yanlış görünür Meselâ: Senin dar bir odan var; fakat dört duvarını kapayacak dört büyük âyine konulmuş Sen içine girdiğin vakit, o dar odayı bir meydan kadar geniş görürsün Eğer desen: "Odamı geniş bir meydan kadar görüyorum" doğru dersin Eğer "Odam bir meydan kadar geniştir" diye hükmetsen, yanlış edersin Çünki, âlem-i misâli, âlem-i hakikiye karıştırırsınİşte Küre-i Arz´ın tabakat-ı seb´asına dâir, bâzı ehl-i keşfin, Kitab ve Sünnet´in mizaniyle tartmadan beyan ettiği tasvirat, yalnız coğrafya nokta-i nazarındaki maddi vaziyetten ibâret değildir Meselâ, demişler: "Bir tabaka-i Arz, cin ve ifritlerindir Binler sene genişliği var" Halbuki bir-iki senede devredilen küremizde, o acib tabakalar yerleşemez Fakat âlem-i mâna ve âlem-i misâlde ve âlem-i berzah ve ervâhda küremizi bir çamın çekirdeği hükmünde farzetsek, ondan temessül ve teşekkül eden misâli şeceresi, o çekirdeğe nisbeten koca bir çam ağacı kadar olduğundan, bir kısım ehl-i şuhud, seyr-i ruhânilerinde, Arz´ın tabakalarından bâzılarını âlem-i misalde pek çok geniş görüyorlar; binler sene bir mesafe tuttuklarını görüyorlar Gördükleri doğrudur; fakat âlem-i misâl sureten âlem-i maddiye benzediği için, iki âlemi memzuç görüyorlar; öyle tâbir ediyorlar Alem-i sahveye döndükleri vakit, mizansız olduğu için, meşhudatlarını aynen yazdıklarından hilâf-ı hakikat telâkki ediliyor Nasıl küçük bir âyinede büyük bir saray ile büyük bir bahçenin vücud-u misaliyeleri onda yerleşir Öyle de: Alem-i maddinin bir senelik mesafesinde, binler sene vüs´atında vücud-u misâli ve hakaik-ı mâneviye yerleşirHATİME : Şu mes´eleden anlaşılıyor ki: Derece-i şuhud, derece-i imân-ı bilgaybdan çok aşağıdır Yâni: Yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihâtasız keşfiyatı, verâset-i nübüvvet ehli olan Asfiya ve Muhakkikinin şuhuda değil, Kur´ana ve vahye, gaybi fakat sâfi, ihâtalı doğru hakaik-ı imâniyelerine dâir ahkâmlarına yetişmez Demek bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşâhedatın mizânı: Kitab ve Sünnettir Ve mehenkleri, Kitab ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve Asfiya-i Muhakkikînin kavanin-i hadsiyeleridir M)
MEŞHUDİYYET Gözle görüş şâhid oluş şâhidlik
MEŞHUM Cesaretli Sözü geçer kimse Zeyrek Zeki Akıllı * Korkmuş Korkutulmuş * Çok güzel hareketli at
MEŞHUN Doldurulmuş Dolu Dopdolu
MEŞHUN-U MESÂRR Sevinçler ve zevklerle dolu
MEŞHUR Tanınmış, herkesin bildiği Çoklarının bildiği
MEŞHURAT (Meşhur C) Şöhret kazanmış ve meşhur olmuş kimseler Şöhretliler
MEŞHUR HADİS VEYA HADİS-İ MEŞHUR Asr-ı evvelde, Ahâdi hadis kabilinden iken ikinci asırda iştihar edip, kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan bir cemaat tarafından rivâyet olunan hadis İlm-i yakin derecesinde karib bir surette kalbe itmi´nan verir
MEŞÎ Yürüyüş Gidiş Doğru yola gitmek
MEŞÎB İhtiyarlık Yaşlılık Saç ağarması
MEŞÎD Harçla yapılmış sağlam bina Sıvanmış bina
MEŞİET Meşiyyet Dilemek İrade Arzu Matlub Murad İstek
MEŞİET-İ HÂSSA-İ İLÂHİYYE Allah´a ait, O´na mahsus meşiet, dilek, arzu ve işler
MEŞİH Göğsü çukur, kanbur
MEŞİHAT Mürşidlik, şeyhlik * Eskiden İstanbul´da din işlerini tedvir eden Osmanlı Devletinin Diyanet İşleri Dairesi
MEŞİHAT-I İSLÂMİYYE İslâmî işlerin ilmî mes´eleleri ile uğraşan devlet dairesi(Zaman gösterdi ki, hilâfeti temsil eden şu Meşihat-ı İslâmiyye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir Umum İslâma şâmil bir müessese-i celiledir Bu sönük vaziyetle, değil koca âlem-i İslâmın, belki yalnız İstanbul´un irşadına da kâfi gelmiyor Öyle ise, bu mevki öyle bir vaziyete getirilmelidir ki, âlem-i İslâm ona itimad edebilsin Hem menba´, hem ma´kes vaziyetini alsın Âlem-i İslâma karşı vazife-i diniyesini hakkiyle ifa edebilsinEski zamanda değiliz Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve tadil ederdi Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır Hâkim, ruh-u cemaatden çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevidir ki, şûralar o ruhu temsil ederşöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şura-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı mânevi olmak gerektir Tâ ki, sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan, sırat-ı müstakime sevkedebilsin Yoksa ferd dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevisine karşı sivri sinek kadar kalır Şu mühim mevki, böyle sönük kalmakla, İslâmın ukde-i hayatiyesini tehlikeye maruz bırakıyorHatta diyebiliriz, şimdiki za´f-ı diyânet ve şeair-i İslâmiyetteki lâkaydlık ve içtihadâtdaki fevza, Meşihatın za´fından ve sönük olmasından meydan almıştır Çünkü, haricde bir adam re´yini, ferdiyete istinad eden meşihate karşı muhafaza edebilir Fakat böyle bir şûraya istinad eden bir şeyhülislâmın sözü, en büyük bir dâhiyi de, ya içtihadından vazgeçirir, ya o içtihadı ona münhasır bırakırHer müstaid çendan içtihad edebilir Lâkin içtihadı o vakit düstur-ul-amel olur ki, bir nevi icma´ veya cumhurun tasdikine iktiran eder Böyle bir Şeyh-ül-islâm mânen bu sırra mazhar olur Şeriat-ı garrada dâima icma´ ve rey-i cumhur, medar-ı fetva olduğu gibi, şimdi de fevza-i âra´ için, böyle bir faysala lüzum-u kat´i vardır RN)
MEŞİK İnce uzun nesne * Giyilmiş kaftan
MEŞİM Benli kimse
MEŞİME (C: Meşâim) Dölyatağı, ana rahmi
MEŞİYYET (Bak: Meşiet)
MEŞK Yazı örneği Öğretici yazı * Bir şeyi uzatmak * Uzun uzun yazmak * Bilmeyene bir şeyi öğretmek * Sür´at, hız
MEŞK f Kırba Tulumdan yapılmış su kabı
MEŞKA Fark edip ayıracak yer
MEŞKÂ şikâyet etmek
MEŞKÛ Şikâyet etmek
MEŞKUK Yarılmış Yarık
MEŞKUK şekli, şüpheli Kendinden şüphe edilen
MEŞKUKİYET Şüphelilik Şüpheli oluş
MEŞKUL Ön ayaklarıyla arka ayağının birisi bileklerine varana kadar beyaz olan at
MEŞKUR Şükre lâyık olan Teşekküre ve kendine şükredilmeğe lâyık olan Kendine şükür arzolunan Az şükredene çok ihsan eden
MEŞKÜVV Kendinden şikâyet olunan
MEŞLAH Meşlehe Maşlah Altı üstü bir olan ve kol yerine yarıkları bulunan bir çeşit elbise
MEŞMEŞİYE Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer (Bak: Meşhudât)
MEŞMUL (Şümul den) Kaplanmış, şümullenmiş, etrafı çevrilmiş * Bir şeyin içinde bulunan
MEŞMULE şarap
MEŞMUM Koklanmış * Itır ve misk gibi güzel kokulu olan şey
MEŞN Kamçı ile vurmak * Deri yüzmek
MEŞNU´ Çirkin kimse * Buğzolunmuş
MEŞNUF Uzun başlı at
MEŞRA´ Yol Rah Tarik * Su oluğu
MEŞREB Huy Yaradılış Adet Ahlâk * Gidiş * İçmek İçilecek yer * Fehmetmek * Mânevi haz ve feyz alınan yer ve yol
MEŞREBE (C: Meşârib) Maşrapa
MEŞREF İyi kılıçlar işlenir bir köyün adıdır
MEŞREKA Güneşte oturacak yer
MEŞRIK Güneş doğacak cihet Gündoğusu Doğu Şark ciheti * Şems-âbâd, güneşi bol yer Kış vakti ısınmak için güneşe karşı oturacak yer * Tövbe kapısının adı
MEŞRIK-I NUR Nurun kaynağı Nurun geldiği cihet
MEŞRIK-I TULU´ Işığın, nurun geldiği şark ciheti
MEŞRU´ Doğru Hak Şeriatın kabul ettiği Haram ve yanlış olmayan
MEŞRUA Şeriatın kabul ettiği hâl Yapılması serbest olup, haram olmayan Allah´ın (CC) kanununda müsaade edilen Şeriatça yapılması günah olmayan
MEŞRUAT (Meşru C) Hak ve meşru olan şeyler Haram ve yasak olmayan şeyler * Şeriatla alâkalı şeyler
MEŞRUB (Şürb den) İçilecek şey * İçilmiş, şürbedilmiş
MEŞRUBAT İçilen şeyler Herhangi bir içilecek şey Şarap ("Hamr" denen içkiye de şarap denir)
MEŞRUBE İçine yiyecek veya elbise koyup sakladıkları yer
MEŞRUH Şerh olunmuş Anlatılmış Açıklanmış İzah olunmuş
MEŞRUHÂT Açıklama ve izahlar
MEŞRUİYYET Meşruluk Meşru´ olma Kanuna, şeriata uygun bulunma Yasak olmayış
MEŞRUM Yarılmış
MEŞRUT Şartlı Şart ile bağlı
MEŞRUTA Bir kimseye veya bir zümreye bırakılmış, bazı şartlara bağlı oluş * Sahibi tarafından veresesine satılmamak şartiyle bırakılmış ev vesaire
MEŞRUTÎ Bir şahıs veya millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi
MEŞRUTİYYET Bir hükümdarın başkanlığı altında millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi
MEŞŞ Elini bez ile silmek * Bir şeyi aldıktan sonra yine almak * Davarın sütünü sağıp bazısını koymak
MEŞŞAİYYUN Meşşâiler Derslerini gezerek veren, peygamberlere uymayarak yalnız akıl ve fikir ile hakikatı bulmaya çalışan ehl-i dalâlet Dinsizlik yolunu açanlar, sadece akla itimad eden ve vahye tâbi olmayan imânsızlar (Bak: İşrakiyyun)
MEŞŞAT(A) Tarak yapan, tarakçı * Süsleyen, tarayan
MEŞT Baş tarama * Tarak
MEŞTA (C: Meşâti) (Şitâ dan) Kış mevsiminde barınılacak yer Kışlık otlak, kışla
MEŞTAT (C: Meşâti) Kışlak
MEŞTUM Şetm olunmuş Sövülüp sayılmış
MEŞUB Karışmış
MEŞUK Âşık, tutkun
MEŞUM Vücudu benekli adam
MEŞ´UM Kötü Uğursuz Bedbaht
MEŞ´UMÂNE f Kötü bir şekilde Bedbahtcasına
MEŞ´UN Dağınık saç
MEŞ´UR Bir şeyi iyice idrak eylemek * Şuurlu Kendini bilen * Tanımak
MEŞ´URAT (Meş´ur C) şuur hâlinde geçmiş şeyler
MEŞUŞ Mendil
MEŞÜVV Müshil
MEŞVERET Danışma Konuşup anlaşma Fikir edinmek için konuşup görüşme Görüşme meclisi (Bak: istişâre)
MEŞY Yürüme
MEŞY-İ ASKERÎ Asker yürüyüşü Askerî yürüyüş
MEŞYEN Yayan olarak, yürüyerek
MEŞYUHA Yavşan otunun yetiştiği yer
MEŞYUM Bedeninde beni olan, benli adam

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MET´ Uzun ve yüce olmak
MET´ Vurmak * Çekmek
Ne vakit Ne zaman mânasında olup, mutlak ve mübhem vakit edatıdır Bazan "Min" harfi-i cerri yerinde ve suâl için de kullanılır
META´ Fayda Menfaat * Kıymetli eşya Tüccar malı
-UL GURUR Gurur metaı İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı
METAB Tevbe etmek * Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek
MET´ABE (C: Metâib) Meşakkat, zahmet Yorgunluk
METABİ´ (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri
METABİH (Matbah C) Mutfaklar
METAF Tavaf edecek yer
METAFİZİK (Bak: Mâba´det tabia)
METAİB Yorgunluklar Meşakkatler Eziyet verecek şeyler
METAİB-İ SEFER Muhârebe veya yol yorgunlukları
METAİB Seçilmiş ve güzel şeyler
METAL Lât: Mâden * Matbaacılıkta harfleri teşkil için eritilen kurşun, karışık madde
METALİ´ Matla´lar Tulu´ edecek yerler veya zamanlar Güneş veya benzerinin doğduğu yerler * Ast: Herhangi bir yıldızın i´tidal-i rebii (Arz´ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart´ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis * Edb: Kaside veya gazelin ilk beyitleri
METALİB İstekler Arzular Taleb edilen şeyler
METALİB-İ İSTİKBAL İstikbale aid istekler Gelecek için olan arzu ve talebler
METANET Sağlamlık Kavilik Sözünden ve kararından dönmemeklik İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması (Mukabili zaaf´dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir)
METANET-İ KALBİYE Kalb sağlamlığı
METARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Mızraklar Tokmaklar Çekiçler Değnekler, sopalar
METAVİ´ (Mıtvâ C) İtâat edenler Mutiler
METBENE Samanlık
METBU´ Kendine uyulan Tâbi olunan Halkın, kendine tâbi olduğu zat * Hükümdar
METBU-U MÜFAHHAM Hükümdar Padişah
METBUİYYET Kendine uyulmaklık Başkasının kendisine tâbi olması Birisine tâbi oluş
ME´TEM (C: Meâtim) Kadınlar cemiyeti
METERS f Harpte, korunmak gayesiyle yapılan toprak tümsek, siper * Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç
METH Yerinden koparmak ve çıkarmak * Cima Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması * Vurmak ve uzaklaştırmak
METH Kuyudan su çekmek ve sulamak
METHAF Müze
ME´TÎ Gelecek yer
METİN Sağlam Metanet sahibi Kendine güvenilir olan (Bak: Metânet)
METİNÂNE f Metanetle, sağlamlıkla
METİT Çulha tarağı
METK İğne ucu Zeker ucu
METL Tahrik etmek, kımıldatmak, harekete getirmek
METN Sağlam ve sert yer * Yüksek yer * Her nesnenin yüzü, üstü, arka ve ortası * "Vurmak ve seyr" mânâsına mastar * Bir yazının tamamı Yazının aslı veya sureti
METOD Fr Bir neticeye ulaşmak için takib edilen fikir yolu Usul Kaide Yol Sistem
METR Kesmek * Çekmek * Atmak (Bazan fercten kinâye olur)
METREBE Fakirlik, miskinlik
METRUD (Bak: Matrud)
METRUK Terk olunmuş Bırakılmış * Boşanmış olmak * Ölen bir kimsenin bıraktığı eşya
METRUKAT (Metruk C) Bırakılan şeyler, metruklar, miraslar
METRUKE (Terk den) (Erkekten) boşanmış * Kocası tarafından bırakılmış kadın
METRUKİYYET (Terk den) Terk edilme, boşanmış olma * Bırakılmışlık, kullanılmazlık * Bir işten çekilip uğraşmama
METS Necisle atmak
METT Çekmek * Ulaşmak * Kuyudan su çıkarmak
METTA Hz Yunus´un (AS) annesinin adı
METTE f Burgu
METTİHA (METYİHA) Hafif sopa * Yaş çubuk
MET´UB (Ta´b dan) Bitkin, yorgun
METUH Devamlı suyu çekilen işlek kuyu * Suyu ağzına yakın olan kuyu
METVÎ (Bak: Matvî)
METY Çekmek
MEUNET Birisinin ölmeyecek kadar yiyip içeceği * Külfet * Masraf Bir şeyin toplamak, devşirmek, nakil ve boşaltmak ve saymak gibi levazımının teslim yerine kadar olan masraflarına denir
ME´V Çekmek
ME´VA Mekân Varılacak yer Mesken * Sığınacak yer
MEV´A Her nesnenin evveli
MEVACİB (C: Mevacibât) Maaşlar, aylıklar * Tar: Yeniçerilerin üç ayda bir defa verilen ulûfeleri
MEVACİB-İ LEŞKER Asker aylıkları
MEVACİBAT (Mevâcib C) Mevâcibler Maaşlar, aylıklar
MEVACİD Vecd hâlleri Kalbî zevk veren istiğrak halleri (Bak: Vecd)
MEVADD (Madde C) Fezâda, boşlukta yer kaplayan varlıklar Maddeler Cisimler * Kısımlar * Kanunlar Kaideler İşler Hususlar * Söz ve beyana sebeb olan mevcudat Her şeyin aslı, mayası
MEVADD-I HAYATİYYE Hayata lüzumu bulunan maddeler
MEVADD-I İBTİDÂİYE İlkel maddeler, ham maddeler
MEVADD-I MUZIRRA Zararlı maddeler Zarar veren şeyler
MEVADD-I MÜNCEZİBE Cezbolunan, çekilen maddeler
MEVADD-I NÂFİA Faydalı maddeler
MEVADD-I ZÜLÂLİYE Azotlu maddeler
MEVAHIF Zayıf deve
MEVAHİB Hibe olunan şeyler Karşılıksız verilenler (Bak: Mevhube)
MEVAHİB Mevhibeler İhsanlar, bahşişler
MEVAHİB-İ KUDRET Cenab-ı Hakkın verdiği nimetler
MEVAHİR Yararak akıp gidenler (Denizdeki gemi gibi)
MEVAIZ (Mev´ıza C) Öğütler, nasihatlar
MEVAİD (Mev´ud ve Miad C) Söz verilmiş vakitler Vaad edilen muayyen, belli zamanlar
MEVAİD-İ KÂZİBE Yerine getirilmeyen va´dlar Yapılmayan va´dlar
MEVAİD (Mâide C) Sofralar, mâideler
MEVAKA Hamâkat, ahmaklık
MEVAKIF Durulacak yerler Vakıflar Durak yerleri
MEVAKIT (Mevkıt C) Evvelden belirtilmiş olan vakitler
MEVAKİ´ Mevkiler Duracak yerler
MEVAKİ-İ BAÎDE Uzak mevkiler
MEVAKİ-İ HARBİYE Muhârebe mevkileri Savaş yerleri
MEVAKİ-İ MÜHİMME Önemli mevkiler Ehemmiyetli yerler
MEVAKİB (Mevkib C) Cemaatler, kalabalıklar, güruhlar, topluluklar
MEVAKİN (Mevkin C) Kuş yuvaları
MEVAKİT (Mikat C) Hacıların ihrâma girdikleri yerler * Bir iş için tâyin edilen vakitler
MEVALÎ Efendiler * Azad edilmiş köleler * Azad edenler * Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler * Dost ve komşular * Yardımcılar
MEVALİD (Mevlid C) Doğulan yerler Mevlidler Doğma vakitleri Milâdlar
MEVALİD Mevcudlar Doğmuşlar Vücud bulmuşlar Mevludlar
MEVALİD-İ SELÂSE Nebat, hayvan ve maden
MEVALİD-İ TÜRABİYE Topraktaki mevâlid Mâdenler, nebatlar
MEVAMİT Resul-i Ekrem´in (ASM) İncil´deki bir ismi
MEVANİ´ Mâni´ler Engeller Mâni olanlar Mâniâlar
MEVARİD Gelecek yerler Varacak yerler Caddeler, yollar Bir yere vasıl olacak yollar
MEVARÎS Miraslar Verasetle nâil olunan mülk ve mallar
MEVASİK Mevsuk şeyler Misaklar Ahd ü peymanlar Yeminler Sözleşmeler
MEVASİM Mevsimler * Pazar yerleri
MEVASİM-İ ERBAA Dört mevsim Rebi´ (İlkbahar), Sayf (Yaz), Harif (Sonbahar), Şitâ (Kış)
MEVAŞİ Davar, koyun, keçi, inek ve öküz gibi hayvanlar
MEVAT (Mevt den) Cansız şeyler Sürülmemiş topraklar * Sahibsiz yerler
MEVATIN (Mevtın C) Yurtlar Şenlendirilmiş ve bayındır yerler
MEVATİ (Mevti C) Ayak basılan yerler
MEVATÎ Mevâta yani cansız şeye ait, bununla alâkalı * İşlenmemiş toprağa ait
MEVAZI´ (Mevzi C) Mevziler, yerler
MEVAZİN (Mizan C) Mizânlar ölçüler Terâziler
MEVBED Mecusiler reisinin ulusu
MEVBİK (C: Mevbikat) Korkulu yer
MEVBİKAT (Mevbik C) Korkulu yerler
MEVBİL Kaba büyük sopa * Bir kucak odun
MEVC Dalga Denizin dalgası * Titreşim * Mc: Devir, devre
MEVCÂ-MEVC Çok dalgalı Dalga dalga
MEVCE Bir dalga * Ses, elektrik ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri
MEVCET-ÜŞ ŞEBÂB Gençlik çağı
MEVCEDAR f Dalgalı
MEVCENÜMUD f Dalga gibi
MEVC-HÎZ f Dalga kaldıran
MEVCUB Kendisine bir şey vâcib kılınmış
MEVCUD Var olan Bulunan Hazır olan Topluluğun hepsi * Kâinat Mükevvenat
MEVCUD-U HARİCÎ Maddî vücudu bulunan eşya
MEVCUD-U MANEVÎ Mânevi varlık
MEVCUDAT Var olan her şey Kâinat Yaratılmış şeyler
MEVCUDAT-I BAHARİYE Bahar mevsimindeki renk renk, çeşit çeşit varlıklar
MEVCUDEN Kendisi berâber olarak Mevcud olarak
MEVCUDÎN (Mevcud C) Mevcudlar, var olan ve bulunan şeyler Mevcudât
MEVCUDİYET Mevcudluk, varlık, mevcud ve var olma
MEVC-ZEN f Dalgalanan, dalgalı deniz Dalga vuran
MEVDU (Mevdua) Emanet bırakılmış, tevdi olunmuş
MEVDUAT (Mevdu C) Emanet bırakılmış şeyler * Bankaya konan para ki, faizle olduğundan haramdır (Bak: Riba)
MEVDUD(E) Sevilmiş, kendisine muhabbet edilmiş Sevgi gösterilmiş
MEVDUNE (Mevzune) Altın, inci veya elmasla işlemeli şey Murassa
MEVECAT (Mevce C) Dalgalar
MEVEDDET Dostluk Sevgi Muhabbet Muhabbet etmek Sevmek
MEVETAN Canı olmayan nesneler * İhya olunmayan, ekilip biçilmeyen arazi
MEVFUR (Vefir den) Tam olan şey Çoğaltılmış Çok Kesir Bisyâr Evfer * Edb: Aruz kalıblarından biri
MEVH Avucuyla su içmek
MEVH Kuyunun suyu çok olmak
MEVHİBE İhsan Sevgi Hediye
MEVHİBE-İ İLÂHİYE Cenab-ı Hakk´ın ihsan ve hediyesi
MEVHİL (Vahl den) Çamurlu yer
MEVHİN Gece yarısına yakın vakit
MEVHUB (C: Mevâhib) (Vehb den) İhsan edilmiş, verilmiş, hibe olunmuş, bağışlanmış * Fık: Karşılıksız olarak birine verilmiş
MEVHUBAT (Mevhub C) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler
MEVHUBE Verilmiş İhsan edilmiş Karşılıksız olarak birisine verilmiş mal
MEVHUM Aslı olmayıp evham mahsulü olan Vehim
MEVHUMÂT Mevhumlar Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana gelen şeyler
MEVHUME Vehim, kuruntu ve hayâl nev´inden bir şey
MEVHUN Zayıf ve arık adam Zayıflamış kimse
MEV´İD Va´din yerine getirildiği yer * Vaad etmek Vaad Söz vermek
MEV´İD-İ MÜLÂKAT Buluşma yeri
MEV´İL Sığınacak yer * Sel suyunun karar kıldığı yer
MEV´İZA Mev´ize Öğüt Nasihat * Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek
MEV´İZA-İ DİNİYE Dinî nasihat
MEV´İZAKÂR f Nasihat veren, öğüt eden Nâsih
MEVK Bir şeyin ucuz olması
MEVK Örümcek, ankebut
MEVKIF Durak Durulacak yer Ayakta duracak yer İstasyon
MEVKİ´ Yer * Sınıflandırılmış yerlerden her biri * Vapur, tren gibi yerlerde sınıflandırılmış, değeri yüksek olan yer * Bir şeyin bulunduğu veya vukua geldiği yer
MEVKİB Kafile Alay Atlı veya yaya giden kafile Cemaat
MEVKİB-İ İKBAL Talihli kafile
MEVKİD Ateş ocağı
MEVKİN (C: Mevâkin) Kuş yuvası
MEVKİT (C: Mevâkit) Tâyin ve tesbit edilip kararlaştırılan yer veya zaman
MEVKUD (İkad dan) Yakılmış Yandırılmış olan
MEVKUF Durdurulan Vakfedilen Dâimi bir halde bırakılan * Tevkif edilen Tutulup hapsedilen * Ait, bağlı
MEVKUFAT (Mevkufe C) Bir zaman için tutulup alıkonulmuş mal veya para * Vakfedilmiş mal, emlâk * Gelirden artıp hazineye mâl edilen para
MEVKUFEN Mevkuf olarak
MEVKUFÎN (Mevkuf C) Tevkif edilmiş kimseler Tutuklular Mevkuflar
MEVKUFİYYET Maznunun hüküm giyinceye kadar hapsedilmesi Hapsedilme hâli * Bağlı olma
MEVKÛL (Vekâlet den) Bir vekile emanet edilen
MEVKÛLÜN İLEYH Kendisine bir iş bırakılan adam Vekil
MEVKUM Hüznü şiddetli olan
MEVKUT Vakitli Vakti belli olan Mahdud ve muayyen olmuş vakit
MEVKUTE Zamanı muayyen, belirli olarak çıkan matbuât Gazete, mecmua gibi şeyler
MEVKUZE Ağaçla vurulmuş
MEVLA Sahib Rabb * Efendi Köleyi âzad eden * Şanlı Şerefli Mâlik * Mün´im-i Mutlak olan Cenab-ı Hak (CC) * Terbiye eden, mürebbi * Yardımcı, muavenet eden * Dost ve komşu * Azâd olan
MEVLÂ-YI KERİM İkram sahibi olan Cenab-ı Hak (CC)
MEVLANA "Efendimiz, mevlâmız" mânâsında olan bu kelime, hürmeten büyük kimselere söylenmiştir Hazret mânâsında da kullanılır
MEVLANA CAMİ (Bak: Câmi)
MEVLANA HALİD (Hi: 1192-1242) Yüzyıl evvelinin müceddidi olduğu milyonlarca irşad ettiği kimselerin şehadetiyle sabit olmuştur Şam´da vefat etmiştir Hz Osman bin Affan (RA) soyundandır İlim ve takvada ve her çeşit makbul vasıflarda, devrindeki en ileri âlimlerin ve velilerin fevkinde idi Bütün ömrünü zühd ve verâ ile geçirdi Çok âlim ve veli yetiştirdi Nahivde, kelâmda, fıkıhda, tasavvufda kıymetli eserler verdi O zamanda Hindistanda bulunan Kutub Abdullah Dehleviden ders almıştı
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ Hi: 672 de Belh´de doğdu Konya´ya geldi ve yerleşti Mühim eseri Farsça ve manzum yazdığı Mesnevi´sidir İkişer mısralı kafiyeli şekilde olduğundan bu isim verilmiştir Mevlevi Tarikatının piri ve serefrâzıdır
MEVLEVÎ Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin tarikatından olan müslüman
MEVLEVİYYET Mevlevilik Mevlevi tarikından olmak * Mollalık * Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş * Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı "Mevâli" de denir
MEVLİD Doğma Dünyaya gelme * Doğulan yer veya zaman * Peygamberimiz Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´ın doğumunu anlatan manzum eser, dini manzume (Bak: Süleyman Çelebi)
MEVLİD-HÂN Mevlid okuyan
MEVLİM İncitip acıtan Elem veren
MEVLUD Çocuk Yeni doğmuş çocuk * Birisinin doğması * Mevâlid-i selâseden herbiri
MEVLUDAT (Mevlud C) Belirli bir zaman içinde doğanlar
MEVLUDÜN LEH Çocuk kendisinin olduğu tebeyyün eden, bilinen baba
MEVMAT (C: Mevâmi) Sahrâ Çöl * Yazı
MEVN Bir kimsenin zahmetini çekmek * Nafakalarını vermek
MEVR Başka te´sirle bir şeyin dalga gibi gidip gelmesi Çalkanmak * Suyun yeryüzüne yayılması * Hayvanlardan yün almak * Yol, tarik * Toz, gubar * Rücu etmek, döndürmek
MEVRİD Varılan yer Vasıl yeri * Cadde Yol Tarik
MEVRİD-İ NASS Nass ile gelen mes´ele Nass olan yer Kat´i delil olan husus
MEVRUD (C: Mevrudât) Gelmiş Vürud etmiş Gelen
MEVRUDÂT (Mevrude C) Gelen şeyler
MEVRUDE (C: Mevrudât) Ulaşmış, gelmiş
MEVRUS(E) Vereseye âit olan Miras edilmiş Miras edilen eşya
MEVRUSAT Mirastan gelenler
MEVS Yolmak Traş etmek
MEVS Ekmeği suyla ıslatmak
MEVS Yıkamak
MEVSIK İtimad etmek Emniyet etmek İnanmak * Yemin Sözleşme
MEVSİL (Vusul den) Kavşak Kavuşacak yer * Ek yeri
MEVSİM (C: Mevâsim) Pazar yeri * Arap pazargâhları * Yılın dört kısmından biri * Zaman Vakit Alâmet
MEVSİM-İ HARİF Sonbahar, güz devresi
MEVSİM-İ SAYF Yaz mevsimi, yaz devresi
MEVSİM-İ ŞİTÂ Kış mevsimi
MEVSİM BE MEVSİM Zaman zaman Mevsimden mevsime, zamanı geldikçe
MEVSUF Vasıflanan Bir sıfatla tavsif edilen * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan
MEVSUK Kendisine inanılır olan Şâyân-ı itimad olan * Sağlam * Vesikalı Delile dayanan hakikat
MEVSUK-UL KELİM Sözlerine inanılır Söylediği şeylere itimad edip güvenilir
MEVSUKAN Sağlam, delile dayanır, itimad edilir şekilde
MEVSUKİYET Sağlamlık, gerçeklik İnanılır hâl
MEVSUL Erişen Vasıl olan * Birleşmiş Kendine başka şey vasıl olmuş olan Bitirmiş Vasledilmiş
MEVSULE Bitiştirilmiş
MEVSUM (Vesm den) İşaretlenmiş, damgalanmış, nişanlanmış * Ad verilmiş, isimlendirilmiş
MEVSUME Tamamen baştan aşağı süslü zırh * Bahar yağmuru ile ıslanmış toprak
MEVSUT Ortada Vasat olan
MEVT Ölüm Âhirete göç Dünyadan gitmek * Mevt, mü´minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur(Sual: Furkan-ı Hakîm´de $ gibi âyetlerde: "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir ni´mettir" diye ifham ediliyor Halbuki zâhiren mevt, inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdim-ül-lezzattır Nasıl mahluk ve ni´met olabilir Elcevab: "Birinci Suâl"in cevabının âhirinde denildiği gibi, mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkıyeye bir dâvettir, bir mebde´dir, bir hayat-ı bâkıyenin mukaddimesidir Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir Çünki, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san´at olduğunu gösteriyor Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessüh ile, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcat-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyle tezahür ediyor Demek çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahluk ve muntazamdırHem zihayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe´ olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk" denilirİşte en edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvisi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkıye sünbülü verecektir M)(Sizlere müjde! Mevt: İdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firâk-ı ebedî değil, adem değil, tesâdüf değil, fâilsiz bir in´idam değil; belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır Saadet-i ebediyye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır M)
MEVT-İ AHMER Kızıl ölüm Kanlı ölüm Öldürülmek * Tas: Nefse karşı koymak
MEVT-İ EBYAZ Ani ölüm * Açlık
MEVT-İ ESVED Boğazı sıkılmak veya suya atılmak suretiyle husule gelen ölüm
MEVT-İ HÂİL Korkunç ölüm
MEVTA Ölüler Ölmüşler Cenâzeler
MEVTA´ Ayağın bastığı yer
MEVTAÎ Ölü gibi, ölüye benzer
MEVT-ALUD f Ölüm gibi Ölümlü Korkunç Ölü gibi
MEVTAN (Mevetan) Cansız * Baygın
MEVTIN (C: Mevatın) Yerleşip oturulan, yurt edinilen yer
MEVTÎ Ölümle ilgili, mevte ait
MEV´UD Söz verilmiş Vaadedilmiş Vâdeli Vadesi muayyen ve mukadder olan * Evvelden takdir olunmuş
MEV´UDE Küçükken diri diri gömülüp öldürülen kızcağız
ME´VUM Koca başlı ve gövdeli kimse
MEV´ÜF Afete uğramış nesne
MEVVAC Çok dalgalanan Çok dalgalı Fırtınalı * Radyo
MEVVAR Seri, çabuk, hızlı, sür´atli
MEVZ Muz ağacı
MEVZİ´ Bir şey konulacak yer
MEVZU´ Bahis Üzerinde durulan mes´ele * Aşağılanmış olan * Konulmuş Vaz olunmuş * Uydurma Doğru ve hakikat olmayan * Geçer olan, muteber, işlemekte olan, câri
MEVZU-U BAHS Kendisinden bahsedilen Bahis konusu
MEVZUA Kabul edilmiş esas İlk önce ele alınan fikir Müsellem ve âşikâr olan kaziyye, hüküm
MEVZUAT Bahsedilen hususlar Bir şeyin esasını teşkil eden hususat Tatbikat halinde olan hükümler ve kaideler
MEVZUAT-I BEŞER İnsanların koyup kabul ettikleri hükümler ve kanunlar
MEVZUN Vezinli Ölçülü Tartılı Düzgün * Yakışıklı * Her bir vasfı ölçülü ve i´tidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan
MEVZUNAT (Mevzun ve Mevzune C) Vezinli ve tartılı şeyler
MEVZUNEN Vezinli olarak Ölçülü olarak
MEVZUNİYET Düzgün, hesaplı ve düzenli * Mevzun olma hâli
MEY f şarap, içki (Bak: şarab)
MEY´ Eriyip akma
MEY´A (Mey´at) Yiğitlik başlangıcı * Atı koşuya alıştırmak * Erimiş sıvı madde * Yere dökülen bir sıvının akıp gitmesi * Bir şeyin ilk zamanı Tâzelik vakti
MEYADİN (Meydan C) Meydanlar Geniş yerler Arsalar
MEYADİN-İ HARB Savaş meydanları Muhârebe alanları
MEYAMİN (Meymenet C) Bereketler, mutluluklar, uğurlar
MEYAMİN (Meymun C) Bereketliler, uğurlular * Maymunlar
MEYAN (Bak: Miyân)
MEYASİR (Meysere C) Ordunun sol kanatları Sol cenahlar * Zenginlikler, servetler
MEYASİR (Meysur C) Kolaylaştırılmış şeyler
MEYASİR Acem merkepleri (Atlas ve ipek ile süslenen eşeklerdir)
MEY-AŞAM f İçki içen Şarap içen
MEYAZİB Oluklar Su yolları
MEYD Deprenmek Sallanmak * Ziyaret etmek * Hareket etmek * Kırağı çalmak * Meyletmek * Neşv ü nemâ bulmak * Başı dönüp midesi bulanmak
MEYDAN Arsa * Geniş yer * Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer
MEYDAN-I HARB Savaş meydanı, muhârebe alanı, harp meydanı
MEYDAN-I HAŞİR Haşir meydanı Haşrin yeri(Sual: Meydan-ı Haşir nerededir Elcevab: $ Hâlik-ı Hakîm´in herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hatta tek küçük bir şey´e, çok büyük hikmetleri takmasiyle tasrih derecesinde işaret ediyor ki: Küre-i Arz; serseriyane, bâd-ı heva azim bir dâireyi çizmiyor belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor Ve bir meşher-i azimin etrafında gezip, mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir Demek, yirmibeş bin seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şâm-ı Şerif kıt´ası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak, bir meydan-ı haşir bastedilecektir Küre-i Arzın bütün mânevi mahsulâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek; o mânevi mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir Evet Küre-i Arz; bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış Demek Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir Evet, nasılki nurani bir nokta, sür´at-i hareketiyle nurani bir hat olur veya bir daire olur Öyle de: Küre-i Arz; sür´atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtiyle beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır $ M)
MEYDAN-I İMTİHAN-I İNS Ü CÂN İnsan ve cinlerin imtihan meydanı, yani dünya
MEYDAN-I MAHŞER Mahşer meydanı
MEYDAN DAYAĞI Eskiden askeri mekteblerle kışlalarda tatbik edilen cezalardan biridir Meydanda tatbik edildiği için bu adı almıştır Arkadaşını yaralamak, hoca ve zâbitine hakarette bulunmak gibi büyük kabahatlerden dolayı verilen bu dayak cezası, saf saf dizilen bütün talebelerin; asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı Cezaya çarpılacak talebe yahut asker, meydana getirilerek cezayı icab ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, okulun inzibât subayı, asker ise bölüğün subaylarından biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururduBu gibi cezalar, herkes ibret alıp bu suçlar işlenmemesi için herkesin gözü önünde icra edilirdi
MEYEH Su, mâ
MEYELAN Bir tarafa eğilmiş olma Ziyâde meyil gösterme İltizam(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim" Doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım" Biiznillâh olur Doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım" Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar, iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M)
MEYEZD f Düğün veya işret meclisi
MEY-FÜRUŞ f Şarap satan, meyhâneci, şarapçı
MEY-GUN f Şarap renginde olan, kırmızıya yakın olan
MEY-GÜSAR f İçki arkadaşı Birlikte içki içen
MEYH şefâat etmek * Vermek * Avuçta su tutmak * Sallanarak yürümek
MEYH Kuyunun suyunun çok olması
MEY-HANE f İçki satılan ve içilen yer
MEY-HAR (Mey-hâre) f İçki içen, içkici, ayyaş
MEYHEM "Hâlin nedir, nasılsın " mânasına kullanılır
MEY-HOŞ f Ekşimtrak, mayhoş
MEY-KEŞ f İçki içen, şarap içen
MEYL Ortadan bir tarafa eğik olmak * İstek Yönelme Arzu * Sevme, tutulma, âşık olma * Gönül akışı
MEYL-İ TAHADDÎ Meydan okuma meyli Üstünlüğünü göstermek fikri
MEYL-ÜT TAHRİB Bozma ve yıkma isteği, meyli
MEYL-ÜT TEFEVVUK Üstünlük elde etmek meyil ve arzusu (Bak: Himmet)
MEYL-ÜT TEVESSÜ´ Genişleme isteği Genişleme meyli
MEYL-ÜT TEZEYYÜD Tekellüfle sözü uzatma, artırma arzusu
MEYLA´ Otsuz sahra, çöl * Acele, hızlı, seri
MEYLA Çok budaklı ağaç
MEYLAB Za´ferân
MEYLAK Seri ve aceleci kimse
MEYLEN Eğilerek, meylederek O taraftan olarak
MEYLETMEK Bir tarafa doğru eğilmek Bir tarafa yönelmek * Sevgisini vermek, eğilmek Gönül vermek
MEYLİYAT Bir tarafa meyleden istekler
MEYMENE Sağ kol, sağ taraf * Meymenet, yümn-ü bereket Bereket Kuvvetlilik Uğurluluk Kutluluk
MEYMUM Denize atılmış olan
MEYMUN Bereketli, uğurlu Kuvvetli Kutlu
MEYN (C: Müyun) Yalan Yalan söyleme
MEY-PEREST (C: Meyperestân) f Devamlı şarap içen
MEYS Ceviz ağacı * Sallana sallana yürümek
MEYSA (C: Miyes) Yumuşak yer
MEYSAN Sallana sallana yürümek
MEYSEME (Vesm den) Damga, damgalanmış
MEYSERE (C: Meyâsir) Ordunun sol cenâhı Sol cenâh * Zenginlik, servet
MEYSİR Meyser Kolaylık yeri Kolaylık * Kumar Arablar arasında ok ile oynanan kumar * Kumar için kesilen hayvan
MEYSUR Kolay Kolay olmuş Asan Kolay kılınmış şey
MEYSURAT (Meysur ve Meysure C) Kolaylatılmış şeyler Asan edilmiş şeyler
MEYŞ Halt etmek, karıştırmak * Koyun sütünü keçi sütüne karıştırmak * Yünü kıla karıştırmak * Sözün birazını söyleyip, bir kısmını söylememe
MEYT (Meyyit) Ölü Cansız Ölmüş Hareketsiz
MEYT (MİYÂT) Irak olmak, ırak etmek Uzak olmak, uzaklaştırmak Karışmak
MEYTE Hayvan leşi
MEYTEHÂR Hayvan leşi yiyen
ME´YUS Ümidsiz Kederli Ye´se düşmüş Ümidi kesik
ME´YUSÂNE Ümidsizlikle (Bak: Ye´s)
MEYVE (C: Meyvecât) f Meyva, yemiş
MEYVE-İ DİL "Gönül meyvesi": Evlât, çocuk
MEYVE-İ HUŞK Kuru yemiş
MEYVEBAR f Yemiş veren, meyveli
MEYVECAT (Meyve C) f Yemişler, meyveler
MEYVEDAR f Yemişli, meyveli, meyve veren
MEYVEFÜRUŞ f Meyve satan, yemiş satan Manav
MEYVEHA (Meyve C) f Meyveler, yemişler
MEYYAL Çok meyleden, eğilen Çok istekli, düşkün
MEYYAL-İ İNHİDÂM Yıkılmak üzere bulunan Neredeyse göçecek durumda olan
MEYYAL-İ İ´TİLÂ Yükselmeğe çok meyilli ve istekli
MEYYAN Yalancı
MEYYİT (Mevt den) Ölü Cansız Ölmüş
MEYYİT-İ MÜTEHARRİK Hareket halindeki ölü * Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir
MEYYİT-İ SÂMİTE f Susan ölü Sessiz ölü * Hareketsiz
MEYYİTÂNE f Ölü gibicesine Ölmüşçesine
MEYYİTE Hayvan leşi * Kadın cenazesi
MEYZ Ayırmak, birşeyi denklerinden üstün tutmak * Bir yerden bir yere geçmek
MEYZER (C: Meyâzir) Peştemal
MEZ´ Evmek, acele, sür´at * Kesmek
MEZ´ Haberin bazısını söyleyip bazısını gizlemek
MEZA "Geçti" mânâsına mâzi fiilidir
MEZABBE Keleri çok olan yer
MEZABIT (Mazbata C) Mazbatalar, tutanaklar
MEZABÎ Yer yarmak, kazmak
MEZABİH Mezbahalar Hayvan kesilen yerler
MEZABİL (Mezbele C) Mezbelelikler, süprüntülükler, çöplükler
MEZABİR (Mizber C) Kalemler, kamışlar
MEZAD Artırma ile yapılan satış * Tuluk, dağarcık
MEZADE (C: Mezaid) Tuluk, dağarcık
MEZAHİB Mezhebler İslâm itikadı ve amel hususunda esas ittihaz olunan yollar (Bak: Müctehid)
MEZAHİB-İ ERBAA Dört mezheb (Bak: Mezheb)
MEZAHİM Zahmetler Sıkıntılar Belâlar
MEZAHİM-İ HÂZIRA Bu zamandaki belâlar, zorluklar, anarşik hadiseler İçtimâi zorluklar
MEZAHİR Şereflenmeler Mazharlar Eşyanın göründüğü yerler Eşyanın görünen tarafları Zâhir ve meşhud olanlar (Bak: Müzâhir)
MEZAHİR Çiçekli yerler
MEZAK Tatmak * Zevk tadacak yer Damak * Zevk Tat duyma
ME´ZAK (Me´zel) : Dar yer
MEZAK Sür´atli yürüyen deve
MEZALİK (Mezlaka C) Kaygan yerler Ayak kayacak yerler
MEZALİM Zulümler Haksızlıklar Eziyet ve işkenceler
MEZA MA MEZA Geçen geçti Giden gitti
MEZAMİR (Mızmar C) Koşu meydanları
MEZAMİR Zebur kitabının sureleri * Düdükler
MEZAMM Zemmetmek Ayıplamak
MEZAN Zannolunan yerler veya şeyler Zan ve şübhe verecek şeyler
MEZAN-ÜL ÎCAZ İcaz zannedilen yerler
MEZAR Ziyaret yeri Ziyaretgâh * Mezar Kabir Ölünün gömüldüğü yer Makber
MEZAR-I ZÂR f Ağlayan mezar
MEZARAT (Mezar C) Kabirler Mezarlar
MEZARE Kalb katılığı * Büyüklük, azamet
MEZARET Kalbin şiddeti
MEZARİ´ (Mezraa C) Tarlalar, bostanlar Zirâat olunacak yerler
MEZARİ-İ MÜNBİTE Münbit ve verimli tarlalar
MEZARİ´ (Mezru C) Sürülüp tohum atılmış ve zirâat olunmuş yerler, tarlalar
MEZARİB (Mızrâb C) Mızraplar Kanun, ud gibi çalgı âletleri
MEZARİK (Mızrâk C) Mızraklar, kargılar
MEZARİSTAN f Mezarlık
MEZARRE Isırmak
MEZAYA Meziyyetler İyilikler Hasletler
MEZAYA-YI GALİYE Çok kıymetli, yüksek meziyetler
MEZAYIK Dar ve sıkıntılı yerler
MEZBAHA Hayvanları kesecek yer
MEZBELE Çöplük Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri
MEZBELE (C: Mezâbil) Otun sıcaktan solacak olduğu yer
MEZBUB Sinekli
MEZBUBE Sineği çok olan yer
MEZBUH Kesilen Zebhedilen Boğazlanmış * Kurban edilmiş
MEZBUHÂNE f Boğazlanır gibi Boynundan kesilircesine * Çırpınarak, son ümid ve son kuvvetle
MEZBUL Solmuş çiçek * Zayıf, arık ve zebun olmuş olan
MEZBUR(E) Adı geçen İsmi yukarıda geçen (Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu
MEZC Katma Karıştırma
MEZC-İ İTTİHAD İttihadın verdiği imtizac Kuvvetli birlik ve beraberlik
MEZCEN Karıştırmakla Katma suretiyle
MEZCETMEK Katmak Karıştırmak
MEZCÎ Katıp karıştırmakla alâkalı Mezce dair
MEZCUC Süngülenmiş Süngü ile dürtülmüş
MEZD Misvak ağacının yemişi
MEZE Tad Çeşni Zevk * Eğlence, alay, lâtife
MEZEBBE Sinekli yer * Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı
MEZELLET Alçaklık Zelillik
ME´ZEM (C: Meâzim) Dağ içinde olan dar yol Cenk yeri, dövüş meydanı
MEZEMMET Ayıplama Kınama Yerme * Kınanacak, yerilecek iş
MEZEN Usul, kaide Yol Âdet Örf
ME´ZENE (C: Meâzin) (Ezan dan) Ezan okunacak yer
ME´ZER (C: Meâzir) Sığınacak yer, melce
MEZFUFE Gönderilmiş
MEZG Yemeği ağızda çiğnemek
MEZH (Müzâh-Müzâha-Mizâh) : Lâtife, şaka * Mezc, katma, karıştırma
MEZHAR (C: Mezâhır-Mezâhir) Karın içi * Damar
MEZHEB Yol Gidilen yol Tutulan çığır * Dinin esaslarında ve esas temel mes´elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes´eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri Füruatta Hanefi ve Şâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş´ari gibi Bu "Mezheb" kelimesi asıl ve esas mânasına da kullanılır Beyn-el ulemâ ve mukakkiklerce ince tedkik neticesinde Kur´ân-ı Kerim´in esaslarından, Peygamber´in (ASM) emir ve sünnetlerinden ayrılmamış "Dört Mezheb" Hak olarak seçilmiştir: 1- Hanefî Mezhebi, 2- Şâfiî Mezhebi, 3- Hanbelî Mezhebi 4- Mâlikî Mezhebi (Bak: İmam)(Eğer desen: Hak bir olur; nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir Elcevab: Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır; şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su, ilâçtır, tıbben vacibdir Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mübahtır İşte hak burada taaddüd etti Beşi de haktır Sen diyebilir misin ki: "Su, yalnız ilâçtır; yalnız vacibdir, başka hükmü yoktur"İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiyye; mezheplere, hikmet-i İlâhiyyenin sevkiyle ittiba edenlere göre değişir, hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur Meselâ, hikmet-i İlâhiyyenin tensibiyle İmam-ı Şâfiî´ye ittiba eden, ekseriyet itibariyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemaatı birtek vücud hükmüne getiren hayat-ı içtimaiye de nâkıs olduğundan, herbiri bizzat dergâh-ı Kadıy-ül-Hâcat´ta kendi derdini söylemek ve hususi matlubunu istemek için, imam arkasında, Fâtiha´yı birer birer okuyorlar Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir İmam-ı A´zama ittiba edenler, ekseriyet-i mutlaka itibariyle, İslâmî hükümetlerin ekserisi, o mezhebi iltizam etmesiyle, medeniyete, şehirliliğe daha yakın ve hayat-ı içtimaiyeye müstaid olduğundan; bir cemaat, bir şahıs hükmüne girip, birtek adam umum namına söyler; umum, kalben onu tasdik ve rabt-ı kalb edip, onun sözü, umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî mezhebine göre imam arkasında Fâtiha okunmaz Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettirHem meselâ, mâdem, şeriat, tabiatın tecavüzatına sed çekmekle onu tâdil edip nefs-i emmareyi terbiye eder Elbette ekser etbâı, köylü ve nim-bedevi ve amelelikle meşgul olan Şâfiî Mezhebine göre: "Kadına temas ile abdest bozulur; az bir necaset zarar verir" Ekseriyet itibariyle hayat-ı içtimaiyeye giren, nim-medeni şeklini alan insanlar, ittiba ettikleri mezheb-i Hanefîye göre: "Mess-i nisvan abdesti bozmaz, bir dirhem kadar necasete fetva var"İşte, bir amele ile bir efendiyi nazara alacağız Amele, tarz-ı maişet itibariyle; ecnebi kadınlarla ihtilâta, temasa ve bir ocak yanında oturmaya ve mülevves şeylerin içine karışmaya mübtelâ olduğundan; san´at ve maişet itibariyle, tabiat ve nefs-i emmaresi meydanı boş bulup tecavüz edebilir Onun için, şeriat onların hakkında, o tecavüzata sed çekmek için, "Abdest bozulur, temas etme; namazını ibtâl eder, bulaşma" mânevi kulağında bir sada-yı semâvi çınlattırır Amma o efendi, namuslu olmak şartiyle, âdât-ı içtimaiyesi itibariyle, ahlâk-ı umumiye namına, ecnebi kadınlara temasa mübtelâ değil, mülevves şeylerle nezafet-i medeniye namına kendini o kadar bulaştırmaz Onun için şeriat, mezheb-i Hanefî namiyle ona şiddet ve azimet göstermemiş; ruhsat tarafını gösterip, hafifleştirmiştir "Elin dokunmuş ise, abdestin bozulmaz; hicab edip, kalabalık içinde su ile istinca etmemenin zararı yoktur Bir dirhem kadar fetva vardır" der, onu vesveseden kurtarır İşte, denizden iki katre sana misal S)
MEZHER Çiçeklik Bir çiçeği içine alan şeylerin hepsi
MEZHERE Çiçek yeri Çiçek bahçesi
MEZHÜVV Kibirli, gururlu
MEZİ İlm-i Halde: Kadınla oynamak veya şehvetle yanına gelmek gibi hâllerde erkeğin tenasül cihazında zuhur eden yapışkan renksiz akıcı cisim (Bu hâl abdesti bozar, gusül icab ettirmez)
MEZÎD Çoğalma Ziyade etme
MEZÎK Su ile karışık süt
MEZİL Daralıp gönlündeki sırrı ifşâ eden, sıkıntıdan içindeki sırrı açıklayan * Ayağı uyuşmuş * Malını ve sırrını herkese gösterip açıklayan * Küçük cüsseli, zayıf, hafif kimse
MEZİLLET Yanlışlığa sebeb olacak şey * Ayak kayacak yer
MEZİR Zarif kimse * Katı kalbli ve cesur * İşlerinde nüfuzlu olan
MEZİR Fâsid olmak, fesatçılık yapmak
MEZİYYAT (Meziyyet C) Meziyyetler Üstünlük vasıfları
MEZİYYET İyilik İyi ve salih hareket ve faaliyet(Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu´ ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebep olmuştur Fukaranın aczi, avâmın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken; esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur M)
MEZİYYET-İ İFÂDE İfâde meziyeti
MEZK Yarma, yırtma Kesme
MEZK (Mezâk-Mezka) : Tatmak, tadına bakmak * Tadacak yer
MEZKUM Zükâm hastalığına tutulmuş Nezle olmuş, nezleli
MEZKÛR Zikri geçen Zikredilmiş Evvelce bahsi geçmiş olan (Bak: Mezbur-Merkum)
MEZL Muztarib olmak, acı ve ıztırab çekmek
MEZLAKA Ayak kayacak yer Kaypak yer * Mc: Yanlışlığa düşmeye sebeb olan hal
MEZMERE Çok şiddetli hareket ettirmek
MEZMUM Zemmolunmuş Makbul olmıyarak ayıplanmış Kötü
MEZMUN (Bak: Mazmun)
MEZMUR Terennümle okunan kaside, ilâhi ve münâcat * Hz Dâvuda (AS) inen "Zebur"un Surelerinden herbiri
MEZNEB (C: Mezânib) Kepçe * Suyun akacak olduğu yer
MEZR (Mezra) Zarif adam * Bir kimseye düşmanlık etmek * Parmakla çimdiklemek * Su kırbasını tamamen doldurmak * Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek
MEZR Fâsit olma Bozuk olma * Pis * Ayrılık
MEZRAA Tarla Ekilip mahsul alınan mülk, yer
MEZREVAN Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı
MEZRU´ Ekilmiş Tohum ekilmiş yer
MEZRU´ (C: Mezruât) (Zirâ dan) Arşınlanmış, ölçülmüş Arşınla ölçülmüş
MEZRUAT Ekili olan şeyler Ekili yerler
MEZRUAT (Mezru C) Arşınlanmış şeyler Ölçülmüş nesneler
MEZ´UB Koyununa kurt gelen
MEZ´UK Mesrur, neşeli, sürurlu * Tuzlu
ME´ZUN İzinli, izin almış Salâhiyetli * Diplomalı İcâzetli
ME´ZUNEN İzinli olarak
ME´ZUNÎN (Me´zun C) Mezunlar İzin almış kimseler Salâhiyetliler İcâzet sahibleri Diplomalılar
ME´ZUNİYET Me´zun olma İzinli ve salâhiyetli olma Diplomalı olma
ME´ZUNİYET-İ KAT´İYE Kat´i mezuniyet, kesin izin
ME´ZUNİYET-İ RESMİYE Resmi izin ve selâhiyet
MEZ´UR (Mez´ure) Korkmuş, çekinmiş
MEZZ(E) Emmek, mass
MEZZA´ (C: Mezâyi) Koğucu * Yalan * Sırrını gizlemeyen kişi
MEZZAH Lâtifeci, şakacı
MEZZER Halep vilâyetinden getirilen siyah taş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MI´CAZ Mak´adı büyük olan
MIGREFE (C: Megârif) Kepçe
MIGŞA Bahadır, kahraman
MIGTAS Burun, göz çanağı
MIHBASA (C: Mehâbıs) Helva küreği
MIHBAT Davar için ağaçtan yaprak dökmekte kullanılan sopa
MIHBAZ (C: Mehâbız) Hallaç tokmağı
MIHCEN (C: Mehâcin) Çomak * Başı eğri ağaç
MIHDAME Hizmeti çok olan kişi
MIHFAK Enli yassı kılıç
MIHKAN (Mıhkana) Şırınga Tenkıye âleti
MIHLAC Yufka oklavası * Yün ve pamuk atacak âlet, hallaç tokmağı
MIHSAL Kilit * Zenbil
MIHTAB Balta gibi odun kesmekte kullanılan âlet
MIHTAT Cetvel tahtası
MIHZAK Makat
MIKASS (C: Makâs) Kesecek âlet, mikrâz
MIKATTA Üzerinde kamış kalemlerin uçları kesilen sedef, kemik, ağaç, fil dişi veya mâdenden yapılan âlet
MIKBES (MIKBÂS) (C: Mekâbis) Ateş parçası
MIKDEHA (C: Mekâdih) Kepçe * Çakmak
MIKLA´ Sapan
MIKLA´ (Mıklât) (C: Mekâli) Çelik çeldikleri ağaç * Kebap tavası
MIKLAD (C: Mekâlid) Anahtar, miftah Kilit dili * Hazine
MIKLAT Evlâdı yaşamayan kadın * Bir kez doğuran ve daha hâmile olmayan deve
MIKLEB Eski kitap ciltlerinin sol kenarındaki kapak Ekseriya okunan yer belli olsun için araya konurdu* Saban demiri
MIKLEM (MIKLEME) (C: Mekâlim) Kalem koyacak kap, kalemlik
MIKMA´ (C: Mekami´) Fil başına vurdukları demir çomak
MIKMAA (C: Mekami´) Gürz ve topuz gibi parçalayıcı ve yarıcı silâh
MIKNA´ (Mıknaa) (C: Mekani´) Başörtüsü
MIKNATIS yun Demir ve benzeri mâdenleri kendine çekici hususiyeti bulunan câzibe * Başka te´sir altında kalmadan kuzey ve güney kutuplarına doğru yönünü değiştiren demir çubuk (İki kutbu bulunan bu mıknatıslı çubuğun şimale bakan kısmına şimal (kuzey) ucu, cenuba çekilen ucuna da cenub (güney) ucu diyoruz * Mağnetik oluş
MIKNATISİYYET Mıknatıs kuvveti ve hassası
MIKNEB (C: Mekanib) Otuz kırk kadar olan at sürüsü * Avcılar torbası
MIKNEVA Hizmet eden, hizmetçi
MIKRA´ Balta gibi bir âlet olup, onunla taş parçalanır
MIKRA´ Hekimlerin, hastanın vücudunu dinledikleri âlet
MIKRAME Nakışlı eşarp Mendil Havlu Peştemal
MIKRAZ (C: Mekariz) Makas Kesecek âlet
MIKTAL (C: Mekâtıl) Bıçkı
MIKTARE Kuş ayağına yapılan köstek * Kelepçe
MIKVEM (C: Mekâvim) Saban ağacının tutulacak yeri
MIKVES Yay kabı
MIKZAF Kayık küreği
MIKZEF Tanbur
MI´LA Çulhaların çukur içinde ayak ile basıp oynadıkları nesne
MI´LAK (MA´LUK) (C: Meâlik) Üzengi kayışı * Üzüm hevneği * Et ve üzüm asılan çengel
MINKARÎ Gaga biçiminde Gagaya benzer olan * Gaga ile alâkalı
MINTAKA (Mıntıka) Muayyen bir yer Havali Taraf Kısım Kuşak Kenar Yeryüzünde bir kısım Bölge
MINTAKA-İ MEMNUA Yasak bölge
MINTIKAT-ÜL BÜRUC Burçlar mıntıkası Coğ: Oniki burcun bulunduğu tutulma dairesi (Bak: Büruc)
MINTIKA-İ HARRE Sıcak mıntıka Ekvator iklimi olan yerler Hatt-ı istiva mıntıkası
MINTÎK Çok düzgün konuşan
MINZAR Röntgen * Bakma âleti
MIS´AD Merdiven Yükseğe çıkmakta kullanılan âlet Asansör
MI´SAM (C: Meâsım) Kolun bilezik takacak yeri
MI´SAR (C: Meâsır) Yeni hayız görmüş ve büluğuna yetişmiş olan kız
MISBAH Kandil Çıra Meş´ale Lâmba (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem´e (ASM) bu isim verilmiştir)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir (ET)
MISBAH-ÜL MESHUR Sabahlayan, sabahlamış
MISDAGA Yüz yastığı
MISDAK (Sıdk dan) Bir şeyin doğru olduğunu isbata yarayan şey Tasdik âleti * Alâmet Tavır Tarz Düstur * Değer ölçüsü
MISDAKIYYÂT Mısdak ilmi
MISFAT Süzgeç Tasfiye âleti
MISKAB Delme âleti
MISKAL Cilâlayan, parlatan âlet * İnce Zarif
MISKAT Su kovası
MISGAR Sarı yüzlü
MISKA´ (C: Mesâki) Fasih dilli, güzel sesli kişi
MISR (C: Emsâr) İki şey arasındaki perde, hâil * Memleket Şehir * Afrika´nın şimalinde bir memleket ismi * Bir hububat adı
MISRA´ Kapı kanadı * Edb: Bir manzum yazının her bir satırı Tam bir vezin ölçüsüne göre tanzim edilmiş söz
MISRÂ-İ ÂZÂDE Edb: Başlıbaşına mânası bulunan mısra
MISRÂ-İ BERCESTE Edb: En güzel ve en kuvvetli olan mısra
MISRAM (C: Mesârim) Orak
MISRAN Basra ile Kufe şehirleri
MISRÎ (Mısriyye) Mısırlı * Mısır ülkesiyle alâkalı
MISTABA (C: Mesâtıb) Peyke, sedir
MISTABANİŞİN f Sedirde oturan
MISTAR Yazının güzelliğine, düzgünlüğüne yarayan âlet Yazı yazarken satırları doğru gösterebilmek için lâzım olan çizgileri yapmağa yarayan âlet * Sıvacıların bir âleti
MISTAR-I HİKMET Hikmetin mıstarı
MISVA Uylukları zayıf ve etsiz olan kadın
MISVAT Çok haykıran, çok bağıran * Ses kuvveti
MISVELE (C: Mesâvil) Harman süpürgesi
MISYAF Yaz günlerinde çok yağmur yağan yer * Sakalı ağarmayınca evlenmeyen erkek
MISYED(E) Av avlamağa mahsus âlet Tuzak, kapan
MIŞAT (Mışt C) Taraklar
MIŞMIŞ Zerdali, erik veya kayısı
MIŞRAK Güneşi bol olan yer
MI´TA (C: Mıât-Mıâtâ) Bahşişi ve hediyesi çok olan kişi
MIT´AM Çok yemek yediren
MIT´AM Çok yeyici, fazla yiyen
MIT´AN (C: Metâin) At sürücüsü
MI´TAR (C: Meâtır) Devamlı güzel kokular sürünen
MITFEHA Kevgir
MITHAN Değirmen
MITHAR Uzağa giden ok
MITHERE Su kabı Matara
MI´TÎR Güzel kokular sürünen
MITLA (C: Metâli) Dikenli otlar biten yumuşak yer
MITLAK Sık sık kadın boşayan erkek
MITMER Yapı ipi
MITRAB Neşeli adam Neşesi bol kimse
MITRAK(A) (C: Metârık) Sopa, değnek * Tokmak * Mızrak * Çekiç
MITRED (C: Metârıd) Avın ardından atılan kısa süngü
MITREDE Yünden veya haz denilen kumaştan yapılan elbise
MITRÎ Cendereci
MITV (C: Mitâ) Hurma salkımı
MITVA´ Çok muti´, çok itaatli
MI´VEL (C: Meâvi) Sivri külünk ve balta
MIZFAR Zafer kazanan Galib olan Asma çubuğuna sarmaşık gibi sarılan filiz
MIZMAR (C: Mezâmir) Koşu meydanı Yarışma sahası
MIZRAB (MIZRÂB) (C: Medârib) Saz zahmesi (Onunla saz çalarlar)
MIZRAK Ucu sivri uzun saplı harp âleti Kargı
MIZREB Büyük çadır, oba
MIZYA´ Malını çok harcayan kimse Malını fazlaca zâyi eden adam
MIZZ Yemeğin lezzetinden ağzını şapırdatmak
MİA Günlük adı verilen zamk
Mİ´ (C: Em´â) Bağırsak
MİÂ-İ A´VER Körbağırsak
MİÂ-İ GALİZ Kalınbağırsak
MİÂ-İ İSNÂ-AŞER Oniki parmak bağırsağı
MİÂ-İ RAKİK İncebağırsak
MİAD Vaad edilen gelecek zaman veya yer * Müsaade edilen zaman * Kıyâmet Mahşer * Vaad Müddet
MİÂÎ (Miâiyye) Bağırsakla alâkalı
MİAT (Mie C) Yüzler Yüz sayıları
Mİ´BER Suyu geçmeğe yarıyan kayık, sal gibi vâsıtalar * Köprü Su geçme geçidi
Mİ´BER (Mi´bere) İğne kutusu, iğne kabı
MİBLA´ (Bel´ den) Obur
MİBNAH Heybe
MİBRED Eğe * Eğe cinsinden bir yazı âleti
MİBREE Kalemtraş Kalem açmağa yarıyan âlet
MİBTAN Çok yemekten karnı şişen etli ve yağlı kişi
MİBVEL (Mibvele) Sidik kabı Küçük abdest edilecek delikli taş veya oluk
MİBZA´ Kan almakta kullanılan âlet Neşter
MİBZAG Nişter, kan alacak âlet
MİBZEL (C: Mebâzil) Süzgeç
MİBZELE (C: Mebazil) Her gün giyilen kaftan, günlük elbise
MİBZER Tohum ekmekte kullanılan bir âlet
MİCDAF (C: Mecâdif) Sandal, kayık küreği
MİCDAH (C: Mecâdih) Kavut karıştırdıkları ağaç * Menazil-i Kamerden bir yıldız
MİCDAR Bostan korkuluğu Korkuluk
MİCDEL (C: Mecâdil) Köşk, kasır, kâşâne
MİCENE (C: Mevâcin-Meyâcin) Kassar tokmağı
MİCENN Kalkan, siper
Mİ´CER Bir cins kadın başörtüsü Eşarp
MİCERR Gem çenberi * Matkap kayışı
MİCERRE (C: Mecirr) Yer düzeltilen sürgü * Demir kürek ("Bel" denir)
MİCESSE Ağaç budamada kullanılan keskin demir
MİCEŞŞ El değirmeni
MİCHAR Yüksek sesle konuşan
MİCLAT Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir
MİCMER İçinde tütsü yakılan bakır yahut bronzdan küçük şamdan şeklindeki aletin adıdır "Buhurdan" da denilir
MİCR Çenber
MİCREFE (C: Micref-Mecarif) Ateş küreği
MİCSED Cesede yapışık olan elbise
MİCVAD Güzel şiirler söyliyen şâir
MİCVEB Bir şey kesmeye yarıyan demir
MİCVEL Gömlek * Küçük esvap * Kalkan
MİCZAF (C: Mecâzif) Gemi küreği
MİCZAM Pek keskin kılıç
MİCZEM Çok keskin kılıç
MİDA´ Bir şeyin son bulduğu yerin sonu * Yolun sıklaştığı yeri
MİDA´ (MİDEA) (C: Mevadi´) Eski kaftan, eski elbise
MİD´A(T) Şehrin burcu
MİDAD Yazı mürekkebi Mürekkeb
MİDADİYE Mürekkep konan şey Mürekkep hokkası
MİDAE Kırba Deriden su kabı İbrik Matara * Çeşme lülesi * Abdest alınan yer
MİDAKA (MİDAKKA) Kendisiyle bir şey dövülüp ezilen şey Havan
MİDANEM f Biliyorum
MİDARE Çuvaldız gibi bir demir (Kadınlar onunla saç düzeltirler)
MİD´AS Çok işlek olduğundan yumuşamış olan yol
MİDAS Pabuç
MİDDE Cerahat, irin
Mİ´DE (C: Miad) İnsan ve hayvanlarda, yenen şeyleri hazmetmek vazifesi olan bir iç uzvu
MİDE-NÜVAZ Mide okşayan (maydanoz)
MİDEVÎ Mide ile alâkalı mideye ait * Mideye yarar
MİDFA´ (C: Medâfi´) Ask: Top
MİDHANE Buhurdan
MİDHAT Medhetme, övme
MİDHATGER f Övücü, medhedici
MİDİLLİ At cinsinin küçük çaptaki nev´ine verilen addır Bu türlü atlar Midilli adasında yetiştirildiği için bu adı almıştır
MİDKAS İpek
MİDLES (C: Medâlis) Def´edecek yer
MİDMAK Binanın iskeleti
MİDMEK (C: Medâmik) Ziynet verecek âlet * Haberi şâyi eden, duyuran nesne
MİDRA Boynuzdan veya demirden çuvaldız gibi bir nesne (Kadınlar onunla saçlarını düzeltip islâh ederler ve tarakla da tararlar)
MİDRAR Yağmur yağdıran bulut * Çok su döken
MİDRAS Okuma yeri * İçinde Tevrat dersi verilen ev
MİDRE Bahadır, kahraman
MİDREBE Demir yerine ucuna boynuz takılan süngü
MİDVEK Bir şey ezmekte kullanılan taş
MİDYAN (C: Medâyin) Daima borç eden kimse
MİE Yüz Yüz sayısı
MİETEYN İki yüz (200)
MİFAD Kebap demiri
MİFER Hizmetkâr, hizmetçi
MİFEZZA Tokmak
MİFRAK (C: Mefârik) Başın ortası (saçın bölük olduğu yerdir)
MİFRAS (MİFRÂS) (C: Mefâris) Gümüş kesecek âlet * Demir
MİFSAD Kan almakta kullanılan âlet Neşter
MİFSAL Dil, lisan
MİFTAH Açan âlet Anahtar Kilidleri açan anahtar
MİFTELE Yün eğirmekte kullanılan çatal değnek
MİFZAL Fazilet ve şeref sahibi
MİFZAL Gündelik iş elbisesi
MİG f Duman, sis, duhân * Kara bulut
MİGDAD Çok gadaplı, çok kızgın
MİGFER Ateşli silâhların icadından evvel, muharebede kılıç, mızrak ve ok gibi harp âletlerinden korunmak için başa giyilen bir nevi başlık idi Miğfer, zırh ile beraber bir bütün teşkil ederdi Osmanlı miğferleri çeşitli şekillerde olmakla beraber genel olarak iki kısma ayrılırdı Bir kısmı ince bakırdan, diğer kısmı ise çelikten yapılırdı Miğfer; tepesi sivri fes biçiminde idi Asıl tepeye gelecek yer temrenle süslenir, temrenin ucu kâh sivri olur, bazan da lâfza-i Celâl ve bazı kere de hilâl ile son bulurdu
MİGFERÎ Miğfer şeklinde olan, miğfer biçiminde olan * Miğferle ilgili
MİGLAK (C: Megalik) Kilit, mandal
MİGNAK f Dumanlı, sisli Bulutlu
MİGSEL Tas, ibrik Yıkanmada kullanılan kab
MİGVEL (C: Megavil) İnce kılıç Hançer
MİGZEL (C: Megazil) İplik eğirmekte kullanılan âlet
MÎH f Çivi, mıh Kazık
MİH (C: Mihâ) f Ulu, büyük Azim, kebir
MİHA Yaş değnek
MİHAD Yer Arz * Beşik * Döşeme Döşek
MİHADDE Baş ve yüz altına koydukları yastık * Kazma * Balta
MİHAFFE Mahfe Katır veya develerin sırtına konulan ve iki kişinin oturabileceği büyüklükte olan sepet
MİHAH (Muhh C) Beyinler * İlikler
MİHAİL Resul-i Ekremin (ASM) geleceğini haber veren ve bir ismi de Mişâil olan eski zaman Peygamberlerinden bir Zâttır Kitabının 4 bab´ında: "Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup, orda hakka ibadet etmek üzere, mübarek dağı ihtiyar ederler Ve her iklimden oraya birçok halk toplanıp Rabb-ı Vâhide ibadet ederler O´na şirk etmezler" diye bahsetmiştir(İşte şu âyet, zâhir bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Cebel-i Arafat ve orada her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve ümmet-i Merhume nâmıyla şöhret-şiar olan ümmet-i Muhammediyeyi (ASM) tarif ediyor M)
MİHAK (Mahâk-Muhâk) Her arabi ayın son üç gecesi
MİHAL Kuvvet Azab Ukubet
MİHAMME Küçük bakır ibrik
MİHAMME Yer süpürgesi
MİHAN (Mihnet C) Mihnetler, sıkıntılar
MİHAN (Mih C) Ulular, büyükler
MİHANİKÎ KIRAET Kelimeleri, terkibleri doğru telâffuz etmekle beraber ezber dersi dinletiyormuş gibi çabuk çabuk okumaktır Böyle okuyuş dinleyene bir şey anlatmaz Ancak okuyanın mevzuu kavramış olduğunu anlatır Öyle kıraet bir makinanın duygusuz işlemesine benzetilir
MİHANİKİYYET yun (Mihanik den) Makine sanayiini ihate eden fen ve ilimler Makine gibi cansız şeyler * Cansız ve duygusuz fakat ahenkli hareket ve hareket kabiliyeti
MİHAR (Mühür C) At yavruları Taylar
MİHAŞŞ(E) Ot biçtikleri âlet Orak ve tırpan * Ot koydukları kap
MİHATT Deriden kıl ve yün yolacak demir
MİHAZ Çizme mahmuzu
MİHBAZ (C: Mehâbiz) Hallaç tokmağı
MİHBEB Tâne tâne kesecek âlet
MİHBERE (C: Mehâbir) Mürekkep koydukları kap
MİHCEM(E) (C: Mehâcim) Hacamat şişesi * Çekip emmeğe mahsus âlet
MİHDA İçine hediye konulan kap
MİHEK f Küçük çivi * Karanfil
MİHEN (Bak: Mihan)
MİHENK (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş Ölçü İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti * Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta
MİHFAR Toprak kazan âlet Kazma
MİHFEN Değirmen sepeti
MİHFER(E) (C: Mahâfir) Kazma Bel
MÎHÎ f Çivi şeklinde Çiviye âit
MİHÎN (Mihine) Daha büyük, daha ulu
MÎHKADEM f Ayağı kırık
MİHLA(T) İçine yulaf koyup davara vermekte kullanılan torba
MİHLAF Vaadinde çok hilâf eden, sözünde durmayan kimse
MİHLAK Ustura
MİHLEB (C: Mehâlib) Yırtıcı kuşların tırnağı, pençesi * Orak, bıçak
MİHLEB İçine süt sağılan kap
MİHMAN f Misafir
MİHMANDAR f Misafire hizmet ve yardım eden Misafiri ağırlayan
MİHMANDAR-I KERİM Dünya misafirhanesinde kullarına yardım ve in´am eden Rabbimiz, Allah (CC) * Müslümanlara dünya misafirhanesinde rehberlik eden, Hazret-i Peygamber (ASM)
MİHMANDARÎ f Mihmandarlık Misafir ağırlayıcılık
MİHMANHANE f Misafirhane Misafir edilecek yer Otel * Mc: Dünya
MİHMANÎ f Mihmanlık, misafirlik
MİHMANNEVAZ f Misafire iyi muamele ederek ikram eden Misafir ağırlayan
MİHMANPERVER f Misafir ağırlayan, misafire ikram eden, misafir seven
MİHMANPERVERÎ f Misafirperverlik, misafir ağırlayıcılık
MİHMANSERAY f Misafirhane Otel * Mc: Dünya
MİHMEL (C: Mehâmil) Kılıç bağı * Büyük mahfe
MİHMER (C: Mehâmir) Semer atı
MİHMEZ (MİHMÂZ) Çizme mahmuzu
MİHNEKA (C: Mehânık) Maktul * Gerdanlık * Boğacak âlet
MİHNET Zahmet Eziyet Dert Belâ * Mc: Tecrübe, sınamak
MİHNET-ÂBÂD f Keder, mihnet ve gam dolu olan yer * Mc: Dünya
MİHNETDİDE f Musibete uğramış Keder ve mihnet görmüş
MİHNETGÂH f Keder, gam ve mihnet çekilen yer * Mc: Dünya
MİHNETKEDE f Gam ve keder çekilen yer Nihnet yeri * Mc: Dünya
MİHNETKEŞ f Keder, eziyet ve mihnet çeken
MİHNETZEDE f Afet ve belâya uğramış Keder, mihnet ve musibete giriftar olmuş
MİHR (Bak: Mehr)
MİHRAB Camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde durduğu yer * Şiddetli harbeden cengâver Bahadır * Evin şerefli yüksek yeri, çardak * Meclisin sadrı ve ekrem mevzii * Mc: Harb âleti * Orman * Melikin hususi makamı * Mc: Şeytan ve hevâ ile muharebe edecek yer * Ümit bağlanan yer
MİHRAB-I CEMŞİD Güneş, Şems
MİHRACE (Hind´ce: Mahraca) Hindistan´da Hindu dininden olan hükümdarların büyüklerine verilen ünvandır Hindu kral
MİHRAF Hekimin yarayı muâyene ettiği âlet
MİHRAK Çok hareket eden * Hareket âleti Karıştıracak nesne
MİHRAK Fiz: Küre içi biçiminde (içbükey) bir aynaya müvâzi (paralel) gelen ışıkların, aksettikten sonra toplandıkları nokta Yakıcı nokta * Hareket merkezi
MİHRAKÎ Mihrak noktasına âit
MİHRAK (C: Mehârik) Ağaç kılıç * Yırtıp parçalayacak âlet
MİHRAS (C: Mehâris) Dibek taşı
MİHRAT Tennur odunu karıştırdıkları âlet * Çiftçi sabanı
MİHRAT (C: Mehârit) Her yıl derisi kavlayıp soyulmak âdeti olan yılan
MİHRBAN f Merhamet ve şefkat sahibi Muhabbetli, sevimli, yumuşak huylu ve güleryüzlü
MİHRBANÎ f Dostluk, muhabbet, sevgi
MİHRE f Acemi ördekleri avlamak için su kenarlarına bağlanan ördek
MİHREF (C: Meharif) İçine yemiş koydukları kap
MİHREZ İğne, ibre
MİHRGAN f Sonbahar Güz mevsimi * Eski İranlıların iki büyük bayramlarından birinin adı
MİHRNAZ f Naz güneşi Çok nazlı
MİHSAD Ekin orağı
MİHSAF (C: Mehâsıf) Biz dedikleri ince uzun demir
MİHSAL Ok yapılan demir
MİHSAL Keskin kılıç
MİHSARRE Bir kimsenin elinde tuttuğu sopa veya değnek
MİHSERE Süpürge
MİHŞAH (C: Mehâşi) Kaba kilim
MİHTAB Balta Odun kesmekte kullanılan âlet
MİHTAT Cetvel tahtası
MİHTER (C: Mihterân) Daha büyük Daha ulu
MİHTERÂN (Mihter C) f Daha büyükler
MİHTERÎ f Büyüklük, ululuk, azimlik
MİHVAL Çok hilekâr Hileci Dolandırıcı
MİHVEKA Süpürge
MİHVER Dünyanın kuzey ve güneş kutbu arasından geçtiği farz olunan hat, dönen bir şeyin ortasından geçen mil Düzgün geometrik şekilleri iki eşit kısma ayıran doğru çizgi Çark ve tekerlek gibi dönen şeylerin ortasından geçen mil Merkez * Mat: Üzerinde bir müsbet ciheti var farzedilen sonsuz hat * Kağnı arabasının dingili
MİHVER-İ ÂLEM Arzın merkezinden geçerek semâ küresini her iki tarafta kesen mevhum hat
MİHVER-İ HAREKÂT Askeri harekâtın yapıldığı yer
MİHVER-İ ARZ Arzın kuzey ve güney kutupları arasında uzanıp, merkezden geçtiği farz olunan hat
MİHVER-İ NEBAT Kök, gövde ve yaprakların tamamı
MİHYAC Şiddetli * Çok, ziyâde, fazla
MİHYAF Tez susayan davar
MİHYAL Bir yıl ekilip, bir yıl ekilmeyen arazi
MİHYAT İğne
MİHZA (MİHZAB) Ateş karıştırmakta kullanılan ağaç
MİHZAB Boyacıların elbise boyadıkları küp
MİHZAC Çamaşır tokacı
MİHZAK Çok gülen kadın
MİHZAR Mânâsız ve saçma sapan sözler konuşan

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.