Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

BÂ Arabçaya göre harfinin okunuşu Ebced hesabında iki sayısını ifade eder Mektup ve eski evraklarda Receb ayına işarettir
BÂ-İ CERRE Arabçada kendinden sonraki kelimeyi "esre" okutan bâ (Bismillâhi´deki gibi)
BÂ-İ KASEM Arabçada yemin maksadı ile kelime başına getirilen bâ $ "Billâhi" gibi * Farsçada: Bâ $ diye yazılırsa; ile, beraber, birlikte, sâhip mânalarına gelir Arapçadaki Zû gibidir
BA´ Kulaç * Erişme * Yetme * Kuvvet, kudret, beceriklilik * şeref, kerem * Vergili, verimli olma
BAAD Helâk olmak
BA-ANKİ Şu sûretle ki, o şartla ki
BAAS (Bak: Ba´s)
BA-ASAM Günahlarla
BÂB Kapı * Kısım * Mevzu * Fasıl Bölüm Parça Kitab * Hususi madde * Sığınacak yer * İş * Şekil * Tövbe
BÂB-I ÂLEM Âlemin kapısı Herkesin girip çıktığı yer
BÂB-I ÂLÎ Yüksek kapı * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina * Mc: Osmanlı Hükümeti
BÂB-I ÂSAFÎ Tar: Sadrazam konağı
BÂB-I FETVA Eskiden şeyhülislamların oturduğu daire Fetvalar burada verilirdi
BÂB-I HÂNE f Hırsızların yeri * Fuhuşhane * Tembeller yurdu
BÂB-I HIFZ VE HAFÎZİYET Cenab-ı Hakk´ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi
BÂB-I HİKMET Cenab-ı Hakk´ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi
BÂB-I HÜKÜMET Hükümet dairesi, hükümet kapısı
BÂB-I HÜMAYUN Topkapı Sarayı´nın ilk kapısı
BÂB-I İHYA VE İMATE Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu
BÂB-UL MENDEB Kızıldeniz´de Hint Denizi yakınlarında bulunan bir boğazın adı
BÂB-I SAADET Saadet kapısı * Sultanın sarayı * İstanbul şehri
BÂB-I SERASKERÎ Serasker kapısı Eski Milli Müdafaa Vekâleti Milli Savunma Bakanlığı Şimdiki İstanbul Üniversitesi´nin kapısı
BÂB-I ŞERÎF Konya´da bulunan Mevlana türbesinin kapısı
BÂB f Lâyık, uygun, münasib, elverişli * Hayır, uğur
BAB(A) f Evlat sahibi erkek Ata, ecdat * Gemi halatlarının bağlandığı yer * İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk * Mânevi rehber, şeyh * Bektaşi şeyhi * Hayırhah ve muhterem * Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsiAile reisi babadır Babanın hayatta en büyük eseri, yetiştireceği hayırlı evlâttır Evlâdın yaptığı hayır ve sevap işleri, onu yetiştiren babanın amel defterine de geçer Her baba çocuğunu müslüman olarak yetiştirmekle görevlidir Evlâd da dine aykırı olmayan emirlerini saygı ile yerine getirmekle yükümlüdür İslâm ailesinde baba-evlat ilişkisi sadece bu dünya hayatıyla sınırlı değildir Ebedi âlemde de devam edeceği esasına göre olur
BABA-YI ÂLEM Hz Adem (AS)
BABA-YI ATİK Babaeski (Trakya´da bir şehir)
BABACAN Biraz kalender davranışlı, cana yakın
BABAYAN (Baba C) f Tarikat babaları, şeyhleri Bektaşi şeyhleri
BABAYİĞİT Yetişmiş delikanlı, tam bedenî kuvvetini almış genç Cesur, yiğit
BA-BERAT Berat ile
BABET f Bent, fırka * Münasip bir şey Taalluk, münasebet, alâka, ilişki
BABEYN İki kapı * Mc: Dünya ve âhiret
BAB HARCI Mahkemelerde kadıların, naiblerin, mal ve mukataa kalemlerinde bulunan memurların aldıkları bir nevi harç
BÂBİL Asurlular devrinde Irak´ta kurulan şehirlerden biri Bağdat´ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir
BÂBİL KULESİ Tevrat´ın rivayetine göre Hz Nuh´un (AS) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir (Buna "tebelbül-i akvam" denir) Müslümanlıkta, bu kuleyi Nemrud´un gökyüzüne yükselerek Allah´ın işlerine karışmak maksadıyla yaptırmış olduğu rivayet edilir Milâttan önce yaşamış olan eski Yunan tarihçisi Herodot, Bâbil´deki Baal Ma´bedinin gayet yüksek bir kule olduğunu seyahatinde görerek anlatmıştır ki; Bâbil ve Nemrut Kulesi denen şeyin bu olması ihtimali vardır (TL)
BABUR (Zahirüddin Muhammed) Hindistan´da büyük Müslüman Türk devletinin kurucusu ve Timur´un beşinci göbekten torunudur Fergana Emiri olan babası Ömer Şeyh´in ölümünden sonra tahta geçmiştir (1494)
BABUR-NAME f Bâbur Şah´ın Vekayi ismindeki meşhur hatıra kitabı
BABÜK Ahmak, sersem adam
BABZEN f Ağaçtan veya demirden yapılmış olan kebap şişi
BA´C Karına dürtmek, karın yarmak
BÂC f Vergi * Kudretli hükümdarın zayıf olan hükümdardan aldığı vergi * Eskiden halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi * Renk * Çeşit
BÂC-I KIRTIL Hayvanlardan alınan vergi
BÂC-BÂN f Geçiş vergisi tahsildarı Bac toplayan memur
BACENG f Baca * Ufak pencere Tepe penceresi
BÂC-GİR f Vergi toplayan kimse Vergi toplama memuru
BÂC-GÜZAR f Vergi veren, haraç veren * Geçiş parasına tâbi
BÂD f Yel Rüzgâr Soluk Nefes
BÂD-I BERÎN Sabah rüzgârı * Lâtif hava
BÂD-I CEM Hz Süleyman Peygamberin hükmettiği yel, rüzgar
BÂD-I CENUBÎ Güney rüzgârı
BÂD-I HAZÂN Sonbahar rüzgârı
BÂD-I HEVÂ Hevâ ve heves Eğlence Bedava Boş
BÂD-I PÜRGÛ Devamlı sesler çıkaran, ıslık çalan rüzgar
BÂD-I SABÂ Baharda esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli
BÂD-I SEMÛM Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel Sam yeli Zehirli rüzgâr
BÂD-I SUBH Sabah rüzgârı
BÂD-I ŞİMALÎ f Kuzey rüzgârı * Nefes, soluk * Ah sesi, ah çekme * Allah´ın inâyeti * Medih * Söz * Büyüklük taslama, kibirlilik * şarap
BÂD-I TECELLİ Tecelli rüzgârı * Kader
BÂDÎ Rüzgâra ait * Muvakkat Geçici
BÂD f "Olsun, ola, olaydı" mânasına gelir ve kelimelerin sonuna getirilir Meselâ: Aferin bâd $ : Aferin olsun Çok yaşa Afiyet bâd $ : Afiyet olsun
BA´D Zaman zarfıdır ve te´hir ifade eder * Helâk olmak mânâsına mastardır
BAD´ Kesmek Yarmak * Suya kanmak
BAD´A (C: Bida´) Et parçası
BA-DAD f Adaletli, âdil, sâdık, doğru
BADAM f Badem
BADAME f İpek kurdu * Zincir halkası * Et beni * Nazarlık * Süslü şey * Eski hırka
BADAŞ f Mükâfat
BAD-BAN f Yelken * Gemi sereni
BAD-BAZ f Yelpaze
BAD-BEDEST f Elinde avucunda birşey bulunmayan İflas etmiş
BAD-BER f Uçurtma * Daima kendini methettiği halde elinden bir iş gelmiyen kimse
BAD-BİZ f Yelpaze
BADD Az az akmak * Nazik deri
BAD-DAR f Mağrur, kibirli * Divane, deli * İri vücut, şişman * Hiç bir işle alâkası bulunmayan kişi
BA´DE Sonra
BÂDE f şarap, içki Kadeh (İçkinin her çeşiti haramdır, büyük günahtır İnsan sağlığına zararları ilmî bir gerçektir Aile, cemiyet hayatı ve ahlâk için de yıkıcıdır İçkiden ve içenlerden uzak durmak gerekir)
BÂDE-İ İKBAL İkbal şarabı Yüksek mevkide bulunmanın verdiği geçici neşe ve keyif
BA´DE BU´DİN Hayli zaman geçtikten sonra, neden sonra
BAD-EFRA(H) f Mücazât, ceza * Bir çeşit fırıldak
BA´DEHÂ, BA´DEHÛ Bundan sonra Ondan sonra
BA´DE HARAB-İL BASRA Basra harab olduktan sonra * Mc: İş işten geçtikten sonra
BA´DEHUM Onlardan sonra
BÂDEKEŞ İçki içen
BA´DEL EDA (Ba´de-l edâ) Yapıldıktan sonra
BA´DEL HARB (Ba´de-l harb) Muharebeden, harpten sonra
BA´DEL İFA (Ba´de-l ifâ) Yapıldıktan, ifâ edildikten sonra
BA´DEL MEVT (Ba´de-l mevt) Ölümden sonra
BA´DEL MİLAD (Ba´de-l milâd) Milâddan sonra Tarih başlangıcı kabul ettikleri seneden sonra
BA´DEL MUSÂLAHA (Ba´de-l musâlaha) Musâlahadan, barıştan sonra
BA´DEL MÜTÂLAA (Ba´de-l mütâlaa) Mütâlaa ettikten sonra, okuduktan sonra
BA´DEL YEVM (Ba´de-l yevm) Bugünden sonra
BA´DEMA (Minba´d, fimâba´d) Ondan sonra Bundan sonra Bundan böyle
BADEMCİK Tıb: Boğazın iki tarafında, badem biçimindeki bezler
BADEN Semiz, iri gövdeli kimse
BA´DETTEŞEKKÜL (Ba´de-t teşekkül) Teşekkül ettikten sonra, oluştuktan sonra
BA´DEZA (Ba´dezin) Bundan sonra
BA´DEZZEVAL (Ba´de-z zevâl) Zevalden sonra, sona erdikten sonra
BA´DEZZUHR (Ba´de-z zuhr) Öğleden sonra
BAD-GÂN f Bekçi, gözetici, gözeten * Hazinedar
BAD-GÂNE f Kafesli pencere
BAD-GERD f Kasırga
BAD-GÎR f Vantilatör * Baca * Semaver ve nargilenin başlığı
BAD-HERZE f Büyü, sihirbazlık * Letâfet, güzellik
BADİ´ Deniz içinde olan ada * Et * Deri
BADİ f Geçici * Havaya veya rüzgâra âit
BADİ Sebeb İllet Mûcib Vesile * Zâhir ve âşikâr olan * Halkeden Hâlık Yaratan
BADİA Derisini ve etini yarıp kanatmış olan, fakat kanı çıkmayıp akmayan baş yarası
BADİH (Bâdihe) Beklenmedik ziyaret * Erkek ziyaretçi * Birden bire gelen ilham * Ansızın, âniden
BADİLE (C: Bâdil) Koltukla meme arasında olan et
BADİN Şişman, bedeni büyük, iri vücutlu
BADİNC f Hindistan cevizi
BADİNCAN f Patlıcan
BADİR Hemen yapmak isteyen * Birdenbire vuku bulan * Dolunay * Büyümüş (çocuk) * Olgun (meyva)
BADİRE Birdenbire meydana gelen hâl Felâket Musibet * Kabahat * Birden, zahmetsizce söylenen söz * Kılıcın, namlunun veya her çeşit nebatın ucu * Zor geçit
BÂDİYE f Kır Ova * Sahrâ Çöl
BÂDİYET-ÜŞ-ŞAM Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip denize döküldükleri yerden, batıya doğru uzanan çöl
BADK Tükürmek
BAD-NÜMA f Rüzgârın esme istikametini gösteren âlet * Fırıldak
BAD-PA(Y) f Ayağı çabuk olan (at ve sâire)
BAD-PER f Kağıttan yapılmış olan uçurtma * Hodbin, kendini beğenen ve öven kimse * Kamçı topacı
BAD-PEYMA f Başıboş, boş gezen, âvâre, serseri
BAD-REFTAR f Rüzgâr gibi hızlı yürüyen Çabuk ve hızlı koşan, sür´atli
BAD-SENE f Kibirli, mağrur Büyüklük taslıyan * Kötü niyetli
BAD-SER f Mağrur, kibirli * Serkeş, isyânkar, âsi * Taassub ehli, mutaassıb
BAD-SEYR f Hızlı yürüyen, rüzgâr gibi koşan, ayağına çabuk
BAD-SÜVAR f Koşu atı, hızlı yürüyen at * Hızlı giden atlı
BAD-ZEHR f Panzehir
BAD-ZEN f Yelpâze
BÂF f Dokuyan, dokuyucu mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ:
ZER-BÂF Sırma dokuyan
BAĞ f Büyük bahçe Bostan * Üzüm asmaları bulunan yer * Üzüm asması
BAGAJ Fr Yolcu eşyası * Yolcu eşyası koymaya mahsus yer, yolcu eşyası vagonu
BAGAL (C: Bigâl) Katır
BAGAL f Koltuk
BAGAN f Bahçeler Bostanlar
BAGAR Bir yakıcı hastalıktır ki devede vâki olur; suyu içip kanmaz ve sonunda ondan helâk olur
BAGARE Şiddetle yağan yağmur
BAGAT (Bağ C) Bağlar, üzüm bağları
BAGAYA (Bagiyy C) Fahişeler
BAGBAGA Evmek, acele
BAG-BAN f Bahçıvan, bağcı Bahçe bekçisi
BAG-BANÎ f Bahçıvanlık, bağcılık Bağ bekçiliği
BAG-ÇE f Bahçe
BAGDA´ şiddetli nefret, hiç sevmemek
BAĞDADÎ Bağdad şehrine mensub Bağdad ahalisinden olan Bağdadlı * Dar, ensiz tahta pervazlarından yapılmış ve üstü sıvanmış bölme veya tavan
BAGEL f Ilık su Sıcak ve soğuk olmayan, harareti ikisinin arasındaki bir ısıda olan su
BAGGAL (Bagl dan) Katırcı
BAGİ İsteyen * Zâlim * İsyan etmiş Asi Yoldan sapmış * Fık: İmâm-ı Adile âsi olan
BAGİLİK Serkeşlik, âsilik
BAĞİSTAN f Bağlık ve bahçelik yer
BAGİYANE f Allah´a isyan edenlere ve âsilere yakışır surette * Zâlimlere yakışır şekilde
BAGİYY (C: Begâyâ) Haddini tecavüz eden * Zina edici, zâni
BAGİZ Adavet olunmuş, düşmanlık yapılmış
BAGİZ (Bugz dan) Herkese nefret eden, buğzeden Hiç kimseyi sevmeyen Tiksinen
BAGL Katır, ester
BAGLE Dişi katır
BAGSA´ Tüyü siyahlı beyazlı olan ve yer yer de benler bulunan koyun
BAGŞE (C: Buguş) Çisenti yağmurdan biraz fazlaca olan yağmur
BAGT Ansızlık Ansızdan gafil iken gelmek
BAGTETEN Ansızın Füc´eten Birdenbire Apansız
BAG-VAN f Bahçıvan, bağcı
BAGY Azgınlık Zulüm, İsyan * İstemek, talep etmek * Haddini tecâvüz etmek * Yaranın şişmesi * (Yağmur) şiddetle yağmak
BAGZA şiddetli nefret, hiç sevmeme
BAG-ZAR f Bağlık yer, bağ, bostan
BAH şehvet
BAH´ Helâk etme
BÂHA Ev ortası
BÂHÂ Suyun derin yeri * Açık meydanlık Alan * Bir evin çevresindeki kapalı avlu veya bahçe
BAHÂ f Kıymet Değer Bedel Pahâ
BAHÂ Güzellik Zariflik * Zinet * İzzet * Bir şeye alışıp ünsiyet etmek
BÂ-HABER Haberi olan, haberli * Zeki, akıllı * İhtiyatlı, tedbirli
BÂ-HABERAN (Bâ-haber C) Haberliler, haberi olanlar Akıllı, zeki, ihtiyatlı kimseler
BAHA-DAR f Pahalı değerli, kıymetli
BAHADIR f Kahraman Cesur Yiğit Dilâver
BAHADIRANE f Yiğitçesine, kahramana yakışır surette
BAHADIRÎ f Yiğitlik, bahadırlık, kahramanlık
BAHAİM (Bak: Bahayim)
BAHAK Göz patlama veya patlatma
BAHAL Malını kimseye vermeyip saklamak
BAHANDAT Gövdeli, besili kadın
BAHANE f Vesile Sebeb * Yalandan özür * Kusur Noksan * Garaz
BAHANE-CÛ f Bahane arayan, fırsat kollayan
BAHAR Güzellik * Güzel * Papatya * Ölçek * Put, sanem * Atılmış pamuk * Tarçın, karanfil ve karabiber gibi güzel kokulu ve ısıtıcı tohumlar ki, bazı yiyecek ve içeceklere de karıştırılır * Sığır gözü * İyi kokulu bir sarı çiçek
BAHAR f Kış ile yaz arasındaki mevsim İlk bahar Rebi´
BAHAR-I HAYAT Hayatın baharı olan gençlik çağı
BAHAR-I ÖMR Ömrün baharı, gençlik
BAHAR Ağız kokusu
BAHARAT Karanfil, tarçın, karabiber gibi sert kokulu şeyler
BAHARET Üstünlük, seçkinlik
BAHARET Galip olmak
BAHARÎ İlkbahara âit İlkbaharla ilgili
BAHARİSTAN f İlkbaharın hüküm sürdüğü zaman * Yeşil ve çiçekli yer * Molla Câmi´nin eseri
BAHARİYYE Edb: Birini övmek için yazılan ve bahar tasviriyle başlayan kaside * Tar : Yeniçeri ağasından itibaren padişah tarafından Yeniçeri kâtibiyle ocak ağalarına verilen baharlık
BAHAS Deve tırnağı * Ayak eti * Parmak diplerinin ayak tarafındaki etleri * Gözün üstünde veya altında beliren yumruca et
BAHATİR (Bühter C) Kısa boylu kadınlar, bodur kimseler
BAHAYİM (Behaim) (Behime C) Suriye´de bir sıradağ ismi * Canavarlar * Dört ayaklı hayvanlar
BAHBAH Şâdlık, şenlik
BAHBAH "İyi iyi" demek
BAHBAHA Boğazdan boğuk ses çıkartmak
BAHBAHA Devenin kükreyip ses çıkarması * Çıtırdama Mışıldama * Deve çağırmak
BAHDELE İşte çabukluk gösterme * Eğilme, kırılma (Kürek kemiği için)
BAHE f Kaplumbağa
BAHEK f İşkence, eziyet
BA-HEM f Birlikte Beraber (Arabçadaki "Maa" mânasına)
BAHH Ses kesilmek, boğaz kısılmak
BAHHA´ Sesi kesilmiş olan kadın (Müz: Ebahh)
BAHHAL (Buhl dan) Çok bahil, çok tamahkâr, pek cimri Çok alçak adam
BAHHAR (Bahr den) Gemici, denizci
BAHHAS (Bahs den) Çok bahseden, bahsetmeyi seven
BAHÎ şehvete dâir şehvetle ilgili
BAHİCE Ses, savt, sadâ
BAHİK Tek gözü kör olan adam
BAHİKA Görmiyen, kör (göz)
BAHÎL Hasis Cimri Tamahkâr Hayırlı işlere malını (varsa bile) harcamayan
BAHÎLÂN f Bahiller, cimriler, tamâhkârlar
BAHİL Avâre, başıboş, serseri * Yularsız deve Deyneği olmayan çoban
BAHİLE Arap kabilelerinden birinin ismi * Dul kadın
BÂHİR Yalancı Ahmak, serseri adam * Kırmızı kan
BAHİR (Bak: Bahr)
BÂHİR Aşikâr Açık Belirli Apaçık * Güzel * Meşhur, namdar * Galip
BAHÎRA Süryâni rahiblerindendir Zamanın ilim ve fenlerine vâkıf ve bilhassa hey´et ve nücumda ihtisas sahibiydi Bu sebepten rahiblerin câhilleri kendisinden hoşlanmazlardı Hazret-i İsâ´nın ulûhiyetini ve Hz Meryem´in ümmullah olduğunu inkâr ve ilân ettiğinden, bulunduğu manastırın reisi tarafından kovulmuş ve Şam yolu üzerinde Busra civârında bir manastır edinmiştiİbn-i Hişam´ın siretinde İbn-i İshak´tan rivâyet olunarak: "Bahîra, kilise âleminde büyükten büyüğe intikal edip gelen bir kitaba malik bulunuyordu Resül-i Ekremin bütün ahvâl ve evsafı bu kitabda yazılıydı" deniliyor ki, bu kitab "El-Enbâ" ünvânıyla bıraktığı rivâyet olunan bir kitab olacaktır Kitabın başlıca bahisleri, yakında Arabistanda bir Nebi-i Zişân çıkacağı, tevhid itikadına dâvet edeceği ve putlara ibâdetten nehyedeceği mevzuu etrafında toplanıyordu(Meşhur Bahîra-yı Rahib´in meşhur kıssasıdır ki: Nübüvvetten evvel, Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, amcası Ebu Tâlib ve bir kısım Kureyşî ile beraber, Şam tarafına ticarete gidiyorlar Bahira-yı Râhib´in Kilisesi civarına geldikleri vakit oturdular İnsanlar ile ihtilât etmiyen münzevi Bahira-yı Râhib birden çıka geldi Kafile içinde Muhammed-ül Emin´i (ASM) gördü Kafileye dedi: "Şu Seyyid-ül-Alemîndir ve Peygamber olacaktır" Kureyşîler dediler: "Neden biliyorsun " Mübarek Râhib dedi ki: Siz gelirken baktım ki, havada üstünüzde bir parça bulut vardı Siz otururken, şu Muhammed-ül-Emin (ASM) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı Hem görüyordum ki: Taş, ağaç ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm Bu ise, nebilere yapılır M)
BÂHİRE Dikenli ağaç * Çok koşan cins bir deve
BÂHİRE Vapur Gemi
BAHİRE Kulağı kesik deve
BÂ-HİRED f Akıllı, zeki
BÂHİS Anlatan Bahseden Araştıran Araştırıcı * Bir şeye dâir bilgileri içine alan Bir mes´eleye dair beyanatı ihtiva eden
BAHİT Baht ve ikbalden vasıftır Tâlii yaver olan adama denir (Kamus´tan)
BÂHİZ Güçsüz, âciz Meşakkatli
BÂHİZA Musibet Belâ
BAHKA´ Gözü çıkmış
BAHL Cimrilik
BAHR (C: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz * Âlim Çok bilen * Büyük göl veya nehir * Yarmak, yırtmak * Çok yürüyen at * İyi kimse * Deve hastalığı * Aruzda aslî bir vezinle ondan tevellüd eden vezinler mecmuası Bunlardan Arap nazmı haricinde kullanılan bahirler şunlardır:1- Hezec (Neş´eyle şarkı söyleme):a) Mefâîlün, mefâîlün, mefâîlün, mefâîlünb) Mefâîlün, mefâîlün, feûlünc) Mefâîlün, feûlün, mefâîlün, feûlünd) Mef´ûlü, mefâîlün, mef´ûlü, mefâîlüne) Mef´ûlü, mefâîlü, mefâîlü, feûlüng) Mef´ûlü, mefâîlü, feûlün2- Recez (Titrek):a) Müstef´ilün, müstef´ilün, müstef´ilün, müstef´ilün b) Müfte´ilün, müfte´ilün, müfte´ilün, müfte´ilünc) Müfte´ilün mefâilün, müfte´ilün, mefâilünd) Müfte´ilün, müfte´ilün, fâilüne) Müstef´ilâtün, müstef´ilâtünf) Mefâilün, mefâilün, mefâilün, mefâilün3- Remel (Koşan):a) Fâilâtün, fâilâtün, fâilâtün, fâilünb) Fâilâtün, fâilâtün, fâilünc) Fâilâtün (feilâtün) feilâtün, feilâtün, feilün (fa´lün)d) Fâilâtün (feilâtün), feilâtün, feilün (fa´lün)4- Münserih (Akıcı):a) Müfte´ilün, fâilün, müfte´ilün, fâilünb) Müstef´ilün, feûlün, müstef´ilün, feûlün5- Muzari´ (Benziyen):a) Mef´ûlü, fâilâtü, mefâîlü, fâilünb) Mef´ûlü, fâilâtün, mef´ûlü, fâilâtün6- Müctes (Kopmuş): a) Mefâilün, feilâtün, mefâilün, feilâtünb) Mefâilün, feilâtün, mefâilün, feilün (fa´lün)7- Seri´ (Çabuk):a) Müfte´ilün, müfte´ilün, fâilün8- Hafif:a) Fâilâtün (feilâtün), mefâilün, feilün (fa´lün)9- Mütekarib (Yakın):a) Feûlün, feûlün, feûlün, feûlünb) Feûlün, feûlün, feûlün, feûl10 - Kâmil:a) Mütefâilün, mütefâilün, mütefâilün, mütefâilün b) Mütefâilün, feûlün, mütefâilün, feûlün
BAHR-İ AHDAR Hint Okyanusu
BAHR-İ AHMER Kızıl deniz, Şap Denizi
BAHR-İ BÎKERÂN Hudutsuz, sınırsız deniz
BAHR-İ BÎPAYAN Çok büyük sonsuz deniz
BAHR-İ EBYAZ "Beyaz Deniz" İskandinavya Yarımadasının doğusunda Kanin Yarımadasına kadar olan deniz
BAHR-İ HAZER Hazer Denizi
BAHR-İ LÛT Filistinde seviyesi denizden aşağıda olan şaplı bir göl
BAHR-İ MUHİT-İ ATLASÎ (Bahr-ı Muhit-i Garbî) Atlas Okyanusu
BAHR-İ MUHİT-İ HAVAÎ Yıldızların, seyyarelerin içinde dolaştığı feza Büyük feza denizi
BAHR-İ MUHİT-İ HİNDÎ (Bahr-i Muhit-i Şarkî) Hindistan Yarımadasının doğusunda kalan deniz
BAHR-İ MUHİT-İ KEBİR (Bahr-i Muhit-i Mutedil) Büyük Okyanus Pasifik Okyanusu
BAHR-İ MUHİT-İ ŞİMALÎ İskandinavya Yarımadasının batısından İngiliz Adalarına kadar uzanan deniz
BAHR-İ MUTAVASSIT Akdeniz
BAHR-İ MÜNCEMİD-İ CENUBÎ Güney kutbunu çeviren deniz Güney Buz Denizi
BAHR-İ MÜNCEMİD-İ ŞİMALÎ Kuzey kutbunu çeviren deniz Kuzey Buz Denizi
BAHR-İ RECEZ (Bak: Bahr)
BAHR-İ RUM (Bahr-i Sefid) Akdeniz
BAHR-İ SİYAH Karadeniz
BAHR-İ SÜKÛN (Lût Denizi) Sularının kesif ve dalgasızlığından dolayı bu isim verilmiştir
BAHR-İ UMMAN Arabistan ve İran´ın güneyinde kalan deniz
BAHRE Arz, belde
BAHREN Denizden Deniz yolu ile
BAHREYN İki deniz (Basra Körfezi ile Hind Denizi veya Karadenizle Akdeniz Yahut da Akdenizle Hind Denizi) * Basra Körfezi´nde bulunan bir devlettir 1971 yılında İngilterenin körfezden çekilmesi üzerine istiklâliyetini ilân etmiştir Bahreyn, Manama ve Muharrak Adalarından müteşekkildir Halkı, Arap ve Acemlerdir (Yüzolçümü 662 km2, nüfusu 1972´de 216 078) * İki büyük esas ve temel şey
BAHRÎ Denize âit, denize mensup, denizle alâkalı
BAHRİYE Donanma ile ilgili işler Devletin donanma ve deniz askerleri
BAHRİYYUN Gemiciler ve kaptanlar gibi deniz işlerini bilen kimseler
BAHS Kazmak * Ayırmak * Saçmak * Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma Konuşulan şey * Teftiş * Söz münazarası, muaraza, mübahese * Bir mevzû hakkında tafsilât, açıklama * İddialaşma
BAHS Noksanlık Azlık Nâkıs Az * Akarsu ile sulanmayıp yağmur suyu ile mahsül alınabilen tarla* Zulüm İşkence * Uzaklık * Gümrük almak * Göz çıkarmak
BAHSAN f Bozuk, soluk * Salına salına yürüyen * Kıyafeti bozuk, pejmürde
BAHSERE Dağıtma * Gizli bir şeyi aşikâr yapma, meydana çıkarma * Kesilerek tane tane olma
BAHSET f Uykuda ağırlık basma * Uyurken olan horultu
BAHSÎ (Bahs den) Bahisle ilgili, bahse ait
BAHŞ f Bağış Verme İhsan
BAHŞ-I KALENDERÎ Cömertçe ihsan yapma, dağıtma
BAHŞAYENDE f Bağışlayıcı, afvedici
BAHŞAYİŞ f Bağışlayış İhsan İhsan etmek Afv Atiyye
BAHŞENDE f Bağışlayan, ihsan eden Afveden
BAHŞİŞ f Lütfedip verilen para Fazladan, iyilik olsun diye verilen İhsan Hediye, mükâfat
BAHŞÛDE f Bağışlanmış, verilmiş * Afvedilmiş
BAHT Öz Hâlis Saf Sade
BAHT f Kader Tâli Uğur Alın yazısı Kısmet İkbal * Saadet Lezzet
BAHT-I BÎDÂD Kötü şans, insafsız tâlih
BAHTAK f Evvelce savaşlarda başa giyilen demirden yapılmış başlık Miğfer
BAHT-AVER f Talihli, şanslı, bahtlı
BAHTE Semiz, besili koyun * Burulmuş üç yaşında koç
BAHTEK f Uykuda iken ağırlık basma * Fena tâlih, küçük şans
BAHTERÎ Salına salına yürüyen, yürüyüşü güzel olan adam * Mağrur, kibirli Kendini beğenmiş
BAHTİYAR f Bahtlı, talihli, mes´ud, mutlu, şanslı(Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın Âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin Selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin M)(Bahtiyar odur ki: Kevser-i Kur´anîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nev´indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir L)
BAHTİYARANE f Bahtiyarcasına, mutlucasına, mesut olana yakışacak şekilde
BAHTİYARÎ f Bahtiyarlık, saadetlilik, mutluluk * İran´da bulunan şöhretli bir kavim
BAHUR Çok sıcak Çok sıcaklık
BAHÛR Sıcakta yerden yükselen buhar * Tütsü Yakılarak güzel kokular elde edilen ot ve sâir şey
BAHÛRDÂN f İçinde tütsü yakılan kap
BAHUSUS Hususiyle En çok Hele
BAHUZÛR Huzur ile Huzuru ile
BAHV Hurmanın yaş olanı
BAHYE f Dikiş, teyel
BAHYE-ZEN f Terzi, dikiş diken, dikişçi
BAHZ Sıkıntılı olma, can sıkma * Yük ağır gelip hayvanı çökertme * Bir adamı çenesinden, sakalından tutup çekme
BAHZEC Yaban sığırının buzağısı
BAİD (Bu´d dan) Uzak Irak * Umulmadık
BAİD-ÜL İHTİMÂL İhtimalden uzak
BAİKA (C: Bevâik) Belâ, felâket, musibet
BAİM Heykel, put, sanem * Bön adam, câhil kimse
BAİN Dibi geniş olan bostan kuyusu Geniş dipli kuyu (Bak: Bâyin)
BAİR Erkek deve
BAİR Şaşkın, şaşırmış Perişan durumlu
BAİRE Sürülmemiş, ekilmemiş, sert toprak
BAİS Fakir * Şiddet ve zahmete uğramış kimse
BAİS (Ba´s dan) Gönderen Sebeb olan İcab ettiren * Yeniden yaratan Ölüleri tekrar dirilten * Peygamber gönderen (Allah CC)
BAİS-İ MESERRET Sevinmeye sebep olan, sevinç sebebi
BAİS-İ SÜR´AT Hızlı gitmesine, sür´atli olmasına sebeb olan
BAJ f Haraç Gümrük parası
BAJ-BÂN f Haraççı, gümrükçü
BA-JURNAL Zabıt varakası ile
BÂK f Korku, havf, çekinme, sakınma
BAK´ Geniş olmak, büyük olmak
BÂKA Tutam, demet, deste * Tere ve sebzevat destesi
BAK´Â Siyah beyaz alacalı koyun * Belde ismi * Ucuzluk ve biraz kıtlık olan yıl
BAKALORYA Fr Lise tahsilinden sonra imtihan neticesi kazanılan olgunluk Olgunluk imtihanı ve diploması
BAKAN (Bak: Nâzır)
BAKAR (C: Bukur-Bikar) Öküz Dana Sığır(Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvan dahi toprağı sürüp yarmak için kullanılması itibariyle bu isim verilmiştir ET)
BAKARA İnek Dişi sığır
BAKARA SÛRESİ Kur´an-ı Kerim´in 2 Sûresi olup Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur (Bu sûre, Mûsâ Aleyhisselâm´ın risâleti ile o milletin seciyelerine girmiş olan bakarperestlik mefküresini kesip öldürdüğünü, bir bakarın zebhi ile anlatır ve şu cüz´i hadise ile beşerin dünyevî menfaatlarına en çok vesile olan şeylere perestiş etmesi gibi, gaflet ve dalâletin köklerini kesecek bir külli düsturu, her vakit hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olarak ulvi bir icaz ile beyan eder Asrımızda hâlâ ineğe tapanların mevcudiyyeti ve bu sureye El-Bakara isminin verilmesi ne kadar mânidâr olduğunu akıl sahiplerine bildirir, ihtar eder)
BAKAR-PEREST f Öküzü mâbut yapan Öküz ve emsalini put yapıp ona ibâdet eden sapkınlar Ehl-i dalâlet
BAKAYA Artıklar, fazlalıklar * Ask: Son yoklamaları yapıldıktan sonra istenildiklerinde gelmeyen veya gelip de kıtalarına varmadan savuşanlar (Bakayadan sayılmak suçtur)
BAKBAK Çok söyleyici Çok konuşan
BAKBAKA Desti ve bardaktan çıkan ses
BAKIA Dert, belâ, musibet
BAKIL Sakalı belirmiş kişi
BAKIR Çobanları ile beraber olan sığır sürüsü * Geniş * Aslan* Göz damarı * Hz Hüseyn´in (RA) torunu İmâm-ı Bâkır´ın bir lâkabı
BÂKİ Ebedî, dâimî Sonu gelmez Ölmez * Sonsuz * Cenab-ı Hak * Artan Geri kalan * Bundan başka(Madem beka, Bâki-i Zülcelâl´e mahsustur ve mâdem Bâki´nin esması bâkiyedir ve mâdem Bâki´nin âyineleri Bâki´nin rengini, hükmünü alır ve bir nevi bekaya mazhar olur L)
BÂKÎ Ağlayan
BÂKİ´ Geniş, vâsi
BAKδ (C: Buk´ân) Medine şehrinde bir makbere yeri
BÂKİR Tâze El sürülmemiş Bozulmamış * Erken
BAKÎR Yensiz gömlek * Sığır sürüsü * Karnı yavrusundan dolayı yarılan deve
BÂKİRE Kız Kızlığı izale edilmemiş * El sürülmemiş
BÂKİYÂNE f Ağlayarak
BÂKİYÂNE f Bâki olana yakışır surette Ebediyyete yakışır şekilde Sonsuzca
BÂKİYÂT Bakiler Devam edenler Geri kalanlar
BÂKİYÂT-I SÂLİHÂT İnd-i İlahîde ecr-i sâliha Bâki olan sâlih ameller * Elhamdülillah, Sübhanallah ve Allahuekber gibi kudsî kelâmlar
BAKİYYE Artık Geri kalan Artan
BAKİYYE-İ ÂSÂR Eserlere âit geri kalan izler Eserlerin geri kalanı
BAKİYYET-ÜS-SÜYÛF Kılıçtan kurtulan kimseler * Mc: Arta kalan kişiler
BAKKA Sivrisinek * Tahtabiti
BAKKAL Sebzevât satıcı
BAKKAR Sığır çobanı, sığırtmaç
BAKL (C: Bükûl) Tere ve sebzevatın her birisi * Sakal bitmek ve diş çıkmak mânâsına mastardır
BAKLA´ Bakla * şahtere dedikleri ota " baklat-ül melik" derler * Semizotu denilen bitki
BAKR Açmak * Genişletmek
BAKTERİ Fr Basit, çekirdeksiz, bölünerek çoğalan tek hücreli canlılara verilen addır Çeşitli şekilleri vardır: Kürevî (coccus), çubuk şeklinde (basil), virgül şeklinde (vibriyon), burmalı (spiril)Bakteriler ya tek tek, ya da birkaçı bir arada bulunmalarına göre de ayrı adları vardır Havanın oksijeni ile yaşayabilenleri olduğu gibi havasız yaşayanları da vardır Faydalı enzimler çıkaranlar olduğu gibi, boya maddeleri, gaz ve toksin (zehir) çıkaranları da vardır
BAKTERİ TEDAVİSİ Bazı hastalıkların tedavisinde ölü veya canlı bakterilerin kullanılması ile yapılan tedavi
BAKTERİYOLOJİ yun Bakterilerin ve umumiyetle mikropların biçimlerini, hususiyetlerini inceleyen bilim
BAKÛRE Sığır sürüsü * Budala Fayda ile zararı birbirinden ayırt edemeyen
BAKÛRE Turfanda yemiş * Evvel yetişen
BAKVA Bâkilik, ebedilik, sonsuzluk
BAKY Bakmak, nazar * Muntazır olup yol gözlemek
BA´L (C: Buûl) Cahiliyet devrine mahsus bir put Güneş Tanrısı * Karıkocadan herbiri * Yılda bir kez yağmur yağan yüksek yer * Hayret * Zaaf, zayıflık
BÂL f Kanat * Kol, pazu * Kol, cenah* Üst, yukarı * Boybos, endam
BÂLÂ f Yüksek Yukarı Yüce Yüksek kat
BÂLÂ-YI BÜLEND Uzun boy
BÂLÂ-BÜLEND f Uzun boylu
BÂLÂDEST f Galip, eli üstün
BÂLÂDESTÎ f El üstünlüğü, galibiyet * Zulüm
BÂLÂHÂN f Birşeyi ifrat derecede yüksek gösteren
BÂLÂHÂNE f Çatı, evin en üst tarafı Tavan arası
BÂLÂHÂNÎ f Bir şeyi aşırı derecede yüksek gösterme, abartma, şişirme
BÂLÂHİMMET f Himmeti fazla olan kimse
BÂLÂKAMET f Yüksek boy * Yüksek şeref
BALAM Sığır
BALANİŞİN f Üstte, yukarıda oturan
BALAPERVAZ Yüksekten uçan * Kendini olduğundan yüksek makamda gösterip gururlanan
BALAPERVAZANE Yüksekten uçar gibi * Çok yüksek rütbelilere yakışır şekilde
BALAPÛŞ f Palto, pardesü, manto gibi üste giyilen eşya
BALAREV f Yüksekten giden
BALAST ing Demir yollarında traverslerin altına; şoselerde ise düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş parçaları
BALATER f Pek yüksek, daha yüksek
BA´LE Erkeğin karısı, zevce
BALGAM Solunum yolları tarafından salgılanan ve ağızdan dışarı atılan sümük, irin ve kan karışımı maddedir * Eskiden bedende bulunduğu sanılan dört unsurdan biri (Bak: Ahlât)
BALGAM-I CİSSÎ Beyaz ve yoğun balgam
BAL-GÜŞÂ f Kanat açan, uçan
BALIKHANE KAPISI Topkapı Sarayı´nın Marmara kıyısındadır Padişahlarca cezandırılan vezirler burada idam edilir, sürgün edileceklerse buradan gemilere bindirilirlerdi
BALİ Eski, köhne
BALİDE f Gelişmiş, uzamış, büyümüş
BÂLİĞ (Bâliğa) Yetişmiş Olgun yaşına gelmiş Aklı kemal bulmuş, erişmiş, varmış
BÂLİĞ f Boynuzdan yapılan kadeh
BÂLİGA Koyun ve keçi ayağı
BALİMEZ 16 ve 17 yy larda Osmanlılar tarafından kara ve deniz savaşlarında kullanılan uzun menzilli top (Bak: Balyemez)
BALİN f Yastık Koltuk İskemle yerine kullanılan yuvarlak yastık
BALİNA Denizde yaşıyan ve yaklaşık olarak 20 ilâ 35 metre kadar uzunlukta olan memeli hayvan
BALİN-PEREST Hizmetçi, hâdim, hademe * Tenbel, uykucu
BALİSTİK yun Merminin ateşlendikten sonra hedefe varıncaya kadar uğradığı te´sirleri tedkik edip inceleyen ilim dalı
BALİŞ f Yastık * Altın * Nakit
BALİYE Zayıf ve çürümüş olan şey
BALKAN Doğu Avrupada batıdan doğuya uzanan dağ sırası
BALKANLAR (Balkan Yarımadası) Yugoslavya´nın büyük kısmı ile Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan ve Trakya´yı içine alan yarımada
BALKAR Kafkasya Türkleri´nin Kıpçak kolundan olan bir boy
BALON Fr Hava veya hafif gazlarla doldurulan küre Bugünkü uçaklar balonculuğun geliştirilmesiyle elde edilmiştir Zeplin adı verilen güdümlü balonlar hava ulaşımında ve savaşta kullanılmıştır
BALOTAJ Fr Bir seçimde herhangi bir adayın, oyların ekseriyetini alamaması hali
BAL-ŞİKESTE f Kanadı kırık
BÂLÛ f Ana baba bir olan kardeş * Siğil, sivilce
BÂLÛAT Su dökecek çukur * Lağım kuyusu
BALÛDE f Boy atmış, büyümüş
BALVANE f Dağ kırlangıcı * Darı kuşu
BALYEMEZ Osmanlıların bir zamanlar kullandıkları uzun menzilli toplar
BALYOZ Fr Vaktiyle Avrupa devletlerinin büyükelçi ve büyük konsoloslarıyla, general ve amiral gibi kişilerine verilen bir ünvandır * (Yunancadan) Kazık çakmak, büyük taşları kırmak için kullanılan uzun saplı, iri ve ağır çekiç
BALZEN f Kanat vuran Uçan
BAM Dam * Çatı * Kubbe * Kemer * Sakf * Sabah vakti * Telli sazlarda en kalın tel
BAM-I BÜLEND Yüksek çatı * Gökyüzü, sema
BAM-I ÇEŞM Gözkapağı
BAMDAD(AN) f Sabah, sabahleyin, seher vakti Tan yeri
BAMDADÎ f Seher vakti, erken
BAME f Sakalı gür olan * Sık, uzun ve kaba olan sakal
BAM-GAH f Seher vakti * Seher vaktinde
BAN Dam, çatı * Sorgun ağacı Bey söğüdü * yun Sevgilinin boyu Farsçada kelime sonuna gelerek, Türkçedeki "ci, cu" ekleri yerini tutan mânâda kullanılır Meselâ: Bağban: Bağcı
BANBU (Malezya dilinden) Sıcak ve yağışlı bölgelerde yaşıyan bir bitki cinsi Buğday ailesinden olup ikiyüzden fazla çeşiti vardır
BANDIRA İtl Geminin hangi devlete ait olduğnu gösteren bayrak
BANDO Askeri mızıka takımı
BANEVA f Zengin, mal, mülk sahibi * Meşhur, şöhret bulmuş, ünlü, namdar
BANG f Ses, sadâ, haykırma, bir ağızdan alkış
BANG-İ NEMAZ f Ezan
BANİ Kurucu Yapan Yapıcı Yaptırıcı Binâ eden
BANKA İtl Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlerini gören ticari kuruluşFaiz dinimizde günahtır Bankalar dar gelirlilerin paralarını faiz karşılığı toplar, zenginlere daha yüksek faizle verir Bunlar dar gelirlilerin tasarruf ettikleri paralarla bir iş yeri açar, bir mal üretir ve bu malın fiatına, ödedikleri faizi de ekliyerek paranın asıl sahibine satarlar Böylece bankada faiz karşılığı para yatıran dar gelirliler, kendi paralarıyla üretilen bu malları satın almakla kendi aldıkları faizden daha fazlasını yani zenginin bankaya ödediği faizi ödemiş olurlar Hem bankacıyı, hem banka ile iş yapan ticaret erbabını kendi paralarıyla çalışmadan zengin etmiş, fiatlarını yükseltmesine ve dar gelirlilerin zulme uğramasına âlet olmuş olurlarİslâma uygun olan; iş ortaklığıdır İş adamı paralarını kullandığı insanları, paraları ölçüsünde işine ortak yapmalı, kârını da zararını da buna göre bölüşmelidir Böyle olursa hem fiatlar yükselmez, hem de bir kısım insanlar zenginleşirken, diğerleri fakirleşmez
BANKER Fr Çok zengin kimse Büyük sarraf
BANKET Bir otomobili uçtan uca kaplayan ve tek parçadan ibaret olan oturacak yer * Karayollarında asfaltın her iki yanındaki balastlı kısım
BANKINOT (Banknot) ing Kâğıt para
BANKİZ Kutub bölgelerinde deniz suyunun donmasıyla meydana gelen buzların tamamı Bunlar ençok Kuzey Buz Denizinde görülürler
BANLİYÖ Fr Bir şehrin yakın çevresinde bulunan mahalle ve yerleşme yerleri
BANT (Band) Fr Ensiz, uzun zarf
BÂNÛ f Kadın, hatun, hanım * Gelin * Gülsuyu gibi şeylerin şişeleri
BÂNÛ-Yİ MISIR Zeliha
BANÛC f Salıncak
BANYOL Bu kelime; zindan, hapishâne mânâlarında kullanılırdı Buraya katiller, hırsızlar ve beylik esirlerin satışa yaramıyanları konurdu

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi



B Harfi

BÂ-POSTA Posta ederek, posta ile
BÂR f Ek olup "saçan, yağdıran, döken, ışık veren" gibi mânâda kelimeler teşkil edilir Meselâ: Ateşbâr : Ateş saçan Ateş yağdıran
BÂR f Yük Zahmet Eziyet Sıkıntı * Def´a Kerre * Yemiş, meyve * Sebeb-i masraf ve ıztırab olan şey Kale duvarı * İzin
BÂR-I DİL Gönül yükü, elem, keder, gam, hüzün
BÂR-I GİRÂN Ağır yük
BÂR-I MİHNET Eziyet * Elem yükü
BÂR-I SAKİL Ağır yük
BARAJ Fr Bir akarsuyun akışına mâni olmak için yapılan set
BARAKA İtl Temelsiz küçük yapı
BARAKLİT (Bak: Faraklit)
BÂRÂN f Yağmur Rahmet
BÂRÂNÎ f Çivit mavisi renginde, Osmanlılar zamanında Selânik´te dokunan bir cins çuha Yeniçeri ve Acemi oğlanlarına aralık ve ocak (erbain) aylarında verilen yağmurluk bârâniden yapılırdı Yağmurluk, yağmurdan muhafaza eden şey * Yağmurla ilgili
BÂRÂN-RİZ f Yağmur saçan, yağmur döken
BARAS Tedavi edilmesi mümkün olmayan ve vücutta beyaz lekeler meydana getiren bir hastalık
BARBAKAN Fr Emniyetle ateş etmek için sur duvarlarında açılan dar mazgal deliği Kale kapılarının savunması için yapılan tahkimat
BARBAR Lât Eski Yunan, Roma ve daha sonra Hristiyanlara göre kendi kavimleri dışında kalan herkes * Vahşi, ilkel
BARBARLIK Medeniyetsizlik, vahşilik
BARBAROS Hayreddin Paşa: (Mi: 1466-1546) Tarihin en büyük Denizcisi Hayreddin Paşa, kardeşleri ile İslâm âlemini birleştirmek, tek bir bayrak altında muhteşem imparatorluğumuzun himayesinde toplamak için çalıştı Sonunda müstakil devleti ile, Osmanlı Devletine iltihak etti Kaptan-ı Derya olarak Akdenizi bir göl halinde devlete kazandırdı Preveze´de, Haçlı donanmasını perişan etti Dinin hayırlı evlâdı Hayreddin Paşa bir korsan değil, din yolunda muharebe eden mücâhid gazi idi Beşiktaş´taki evinde vefat etti ve oradaki türbesine defnedildi
BAR-BER f Hamal, yük taşıyan kimse
BAR-BERDAR f Sabırlı, tahammüllü * Yük kaldıran * Hamal
BARBUT ALTINI Tanzimattan önce Osmanlılarda kullanılan bir çeşit altın sikke Yüzlük Mecidiye altını kıymetinde ve ayarında, iki kırat ağırlığında idi
BAR-DAR f Yüklenmiş, yüklü * Gebe olan
BARE f At * Zülf * Kal´a, kale * Def´a, kerre
BAREKALLAH Allah mübarek etti Allah mübarek etsin Hayırlı ve bereketli olsun
BAREKTE Sen mübarek ve bereketli eyledin (meâlinde dua)
BAREM Fr Devlet memurlarının aylıklarını tasnif ve tanzim eden, miktarlarını gösteren sistem veya cetvel
BARENDE f Yağdıran, yağdırıcı
BA-RENG f Renkli
BARGÂH f İzinle girilecek yer Padişah divanhanesi * Huzur-u Rabb-il Âlemin Dua edilen yer
BARGAM Levreğe benzer bir cins balık
BARGİR Yük taşıyan * Beygir
BARHA f Def´alarca, zaman zaman, sık sık, devamlı olarak
BAR-HANE f Yük yeri, yüklük * Yolcu eşyası indirilecek ve saklanacak yer
BARI (Farsça: Bârû) Etrafı surlarla çevrilmiş yer
BARİ´ Bir kalıptan döker gibi, düzgün, tertipli ve güzel yaratan Aza ve cihâzatları birbirine mütenasip ve kâinattaki umumî nizama ve gayelere uygun ve münasebettar olarak halkeden Cenâb-ı Hak (CC)
BARİ f Hususu ile Hele Hiç olmazsa Bir def´a
BARİ´ Tam üstün Mükemmel
BARİA Yakınlarından üstün vasıflı Emsalinden üstün Tam ve mükemmel
BARİD Soğuk, bürudetli * Mc: Hoş olmayan
BARİDANE f Soğukça
BARİH (C: Bevârih) Samyeli adı verilen sıcak ve şiddetli bir çeşit rüzgâr
BARİHA Dünkü gece, evvelki günün gecesi * Dünkü gün, dün
BARİK Şimşek Işık Şimşekli bulut Yıldırım parıltısı
BARÎK f İnce Nârin Dakik
BÂRİKA (C: Berâik) Üzerine biraz yağ dökülmüş olan süt * (C: Bevârık) Parıltı Parıldayan
BÂRİKA-İ HAKİKAT Hakikatın parıltısı ve parlaklığı Hakikat nuru
BÂRİKA-ÂSÂ şimşek gibi
BARİKAT Fr Bir yolu kapamak üzere, ele geçirilen her türlü eşyadan faydalanılarak meydana getirilen engel
BARİK-BÎN f İnce gören, dikkatle inceleyen, bir şeyi iyice gözden geçiren
BARİK-NÜMA f Işıklı Parlak
BARİMETRE Fr Gürültünün şiddetini ölçmeğe yarıyan âlet
BARİMETRİ Fr Beden ölçümü yardımıyla hayvanların ağırlığını tayin etme
BÂRİŞ f Yağmur * Sağnak
BARİYA (C: Bevâri) Hasır
BARİYY (C: Bevâri) Kaba hasır
BARİZ Doğan Zâhir ve âşikar Meydanda olan Belli Açıkça
BAR-KEŞ f Hamal, yük taşıyan * Mütehammil, tahammül eden, sabırlı
BAR-MEND f Yemiş veren, yemişli ağaç
BAR-NAME f Eşya, yük pusulası
BAROGRAF yun Hava basıncını ölçen bir alet (Bu alet vasıtasıyla bir yerin yüksekliği de ölçülür)
BAROK Klâsik Rönesans devrinden sonra başlayan bir mimari ve süsleme tarzı
BAROMETRE Fr Hava basıncını gösterir âlet
BAROSKOP Fr Cisimler üzerine havanın yaptığı basıncı gösteren âlet
BAROTAKSİ Fr Bazı tek hücreli canlıların basınca göre hareketleri
BAROTERAPİ Fr Bazı hastalıkların basınçlı hava ile tedavisi
BARR (C: Berere) İyilik ve ihsan edici, muhsin
BAR-SENC f Yük tartan, dirhem
BÂRÛ f Kale duvarı, tabyanın gezinti yeri, hisar burnu, sur * Sığınak, siper
BARUT yun Güherçile ile kükürt ve kömürden mürekkeb, alev alıcı bir maddedir ki, toz halinde olup, umumiyetle ateşli silahlarda ve taş kırmak gibi işlerde kullanılır * Mc: Çabuk kızan, şiddet ve hiddete kapılan
BAR-VER f Yemiş veren, meyvedar, verimli, meyve verici * Mc: Faydalı, faydayı mucib, iyi netice veren Yararlı
BARYUM yun Kim: "Ba" sembolü ile gösterilen bir element
BAS´ Cem´ etmek, toplamak
BA´S Gönderme, gönderilme * Cenab-ı Hakk´ın peygamber göndermesi * Diriliş Yeniden diriltme İhyâ * Uykudan uyandırma
BA´S-UL EMVAT Ölmüşlerin dirilmesi
BA´S-İ ENBİYA f Peygamberlerin gönderilmesi
BA-SAFA Safalı Safa ile
BASAİR (Basiret C) Basiretler İbretli görüşler Deliller İbretler Hüccet ve bürhanlar Gözler * Kalb duyguları
BASAL Bot: Soğan ve benzeri gibi kökler
BASAL-İ HARİF Acı soğan
BASALA Tıb: Vücudun her hangi bir yerinde yaradılıştan olan kabartı
BA-SAMAN f Varlıklı, zengin * Düzenli, tertipli, düzgün
BASAR (C: Ebsâr) Görme duygusu * Kalble hissetme Kalb gözü * Gözün görmesi * İdrak Fikir * İlm-i Kelâm´da: Kendi şânına lâyık bir vecih ile Cenab-ı Hakk´ın "görme sıfatı"dır Kâinatta hiçbir şey O´nun görmesinden hâriçte kalamaz
BASARET (Bak: Besaret)
BASARIK Çulha tezgâhının ayaklığı * Piyano ayaklığı gibi çifte ayaklık
BASARÎ (Basar dan) Görüşle ilgili olan, görmeye ait
BA-SAVAB Doğruca, doğrulukla
BASBASA Dalkavukların nefret edilecek hâlleri, tabasbusları, yaltaklanması * Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması
BA´SERET Dikkatle teftiş etme * Keşif ve istihrac etme * Perâkende edip dağıtma * İnkılâb Karıştırma Bulandırma * Meydana çıkma * Kirli leke
BASIK Yükselmiş Uzamış Çıkmış
BASIK Eli açık Cömert Dolup taşan
BASIKA Beyaz ve sâfi bulut * Âfet, dâhiye * Makbul bir cins sarı hurma
BASIM (Uydurma bir kelimedir) Matbaacılık Tab´etme sanatı
BASIN Uydurma bir kelime olup "matbuat" yerine kullanılır Gazete, mecmua gibi belli zamanlarda çıkan matbuatın hepsi
BASINÇ (Bak: Tazyik)
BÂSIR Gören Dikkatli ve göz kuvveti ile gören
BÂSIT Açan Yayan Serici * Ferahlık veren * Dilediği kulunun rızkını genişlendiren Allah (C C) * Mücerred olup, mürekkep ve müellef olmayan * Tıb: Bir uzvu uzatıp açan adele
BÂSIT-ÜR-RIZK Allah
BASİ´ (C: Busu´) Ter
BASİA Çok kırmızı dudak
BASİK Gövde damarı (Dirsek içinde bulunan üç damarın aşağısında olandır)
BASİKA Su ile tamamen dolu olan kuyu
BASİL Kahraman, cesur, yiğit kimse * Fena, sert, kırıcı, kötü söz * Haram olan şey * Güzel olmayan, çirkin kimse
BASİL Fr İnce, uzun bir bakteri çeşidi
BASİLE Bir nevi soğan Bir soğan çeşidi
BASİM (Besm den) Güleryüzlü, şen kimse
BASİNE Ekincilerin sabanı * Sanat ehlinin âletleri * Kaba çuval
BASİR Basiret sâhibi ve anlayışlı olan Hakikatları anlayan En iyi ve en çok anlayışlı Kalb gözü ile gören * İt, köpek, kelp
BASİR Kararmış * Ekşi yüzlü ve katı yürekli kimse
BASİRANE f Görerek Bilerek Basiret sahibine yakışır halde
BASİRET Hakikatı kalbiyle hissedip anlama Kalbde eşyanın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye Ferâset İm´ân-ı dikkat * İbret alınacak hidâyet sebepleri Beyyine Hüccet * Bir evin iki tarafının arası * Yer üstündeki kan (Bak: Süveydâ-i kalb)
BASİRET-İ KALB Gönül uyanıklığı Kalb basireti
BASİRET-KÂR f Basiretli, ferâsetli, önceden gören
BASİRET-KÂRÎ Basiretlilik, önceden görmeklik
BASİT Kıymetsiz * Geniş * Yaygın olan * Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan * Neş´eli Güleryüzlü Düz, arızasız, engelsiz * Edb: Aruz vezinlerinden biri
BASİT KESİR Sûreti (payı), mahrecinden (paydasından) küçük kesir 2/5 gibi
BASİTA Uzak yer
BASİTE Yükseklik ölçen yayvan güneş saati * Döşeme minder * Düz yer
BASKI t Basıp sıkacak, tazyik edecek şey Sıkı tazyik * Basan, ağırlık veren şey * Kalıp, damga * Bir eserin yeni basılışlarının her seferi * Bir basmanın bir def´ada basılan miktarının tamamı Meselâ: Bu lügatın baskısı 25000 dir
BASKIN t Ağır, sakil * Basıp geçen, galip, üstün * Ansızın, birdenbire hücum
BASKÜL Fr Büyük ağırlıkları, küçük bir ağırlık yardımıyla tartmayı sağlamak üzere birkaç kaldıracın uygun bir tarzda birleştirilmesiyle meydana getirilmiş âlet
BASRA Yumuşak küfki taşı (Bu sebepten Basra şehri, "Basra" diye isimlendirilmiştir)
BASRİYYUN Milâdi 8 yy da Basra´da yaşamış lisaniyat âlimlerinden bir grup
BAST Genişlemek, açmak, yaymak * Bir şeye el uzatmak * Sevindirmek * Bir mecliste haya sebebiyle olan sıkılmanın gitmesiyle açılmak * Özür kabul etmek * Kaplamak * Tas: Allahın cemâl tecellisiyle kalbin sükûn ve huzur içinde ferahlaması (Mukabili: "Kabz"dır)( Teellümât-ı ruhaniye ise; sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbani bir kamçıdır Çünki emn ve ye´sin vartasına düşmemek hikmetiyle havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast haletleri, Celâl ve Cemâl tecellisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatça medar-ı terakki bir düstur-u meşhurdur KL)
BAST-I DÂVÂ Dâvâ açma
BAST-I MAKAL Söz açma
BAST-I MUKADDEMAT Asıl maksada girmeden önce bir şeyler söyleme
BAST-I ÖZÜR ETMEK Bir hata işleyerek başkalarına da nümune olmak, aynı hatayı işlemelerine zemin hazırlamak
BAST-I YED Elini bir şeye uzatmak * Mc: Tasallut ve istilâ manasındadır
BAST-I ZAMAN Az zamanda çok uzun bir zaman yaşamış olmak(Bu hakikata işareten Leyle-i Kadir gibi bir tek gece seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduğunu nass-ı Kur´ân gösteriyor Hem bu hakikata işaret eden ehl-i velâyet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan "bast-ı zaman" sırrı ile çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı mirac, bu hakikatın vücudunu isbat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor Mirâcın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs´atı ve ihâtası ve uzunluğu vardır Çünkü o mirac yolu ile, beka âlemine girdi, beka âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir Hem şu hakikata bina edilen beyn-el evliyâ kesretle vuku bulmuş olan bast-ı zaman hâdiseleridir Bâzı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş Bâzıları bir saatte bir sene vazifesini yapmış Bazıları bir dakikada bir hatme-i Kur´âniyeyi okumuş olduklarını rivâyet edip ihbar ediyorlar Böyle ehl-i hak ve sıdk, bilerek kizbe elbette tenezzül etmezler Hem o derece hadsiz ve kesretli bir tevatürle bast-ı zaman hakikatını aynen müşâhede ettikleri medar-ı şüphe olamaz Şu bast-ı zaman herkesçe musaddak bir nevi rüyada görünüyor Bazan bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, geçirdiği ahvali, konuştuğu sözleri, gördüğü lezzetleri veya çektiği elemleri görmek için yakaza âleminde bir gün, belki günler lâzımdır L)
BASTÂN f Tarih * Mazi, geçmiş zaman * Eski
BASTÂN-ŞİNÂS f Geçmiş zaman, tarih
BAST FÎ MAKAM-İL-KALB Nefis makamında ricâ mesabesindedir Lütuf ve rahmeti, kurb ve ünsü kabule işarettir
BA´S-Ü BA´D-EL MEVT Öldükten sonra tekrar dirilmek, diriltmek (Bak: Ahiret)
BÂSÛR (C: Bevâsir) Tıb: Mayasıl Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesi ve bazen iltihablanması sebebiyle, makadın içinde ve dışında meydana gelen memeler yüzünden makaddan kan ve cerahat gelmesi hastalığı
BAŞ t Reis, birinci, evvel Başlıca, en mühim
BAŞALTI t Gemilerin baş tarafında tayfa ve er koğuşları * Yağlı güreşlerde baş´ın altındaki derece
BAŞAM f Perde, örtü
BAŞAME f Kadınların örtündükleri yaşmak Tülbent, başörtüsü
BAŞBUĞ t Osmanlı devrinde başıbozuk veya akıncı kuvvetlerinin kumandanı * Lider
BAŞE f Atmaca kuşu
BÂŞE-İ FELEK Nesr-i Tâir ve Vâki adı verilen iki yıldız
BAŞED f Olur, ola
BAŞENG f Tohumluk olmak için saklanan sarı, iri hıyar, salatalık * Asma üzerindeki üzüm salkımı
BAŞGÛN f Uğursuz * Ters, başaşağı
BAŞIBOZUK t Bir harp çıktığında orduya süvari veya piyade olarak katılan gönüllü asker Başıbozuk tâbiri, gelişigüzel ve intizamsız idare tarzına da alem olmuştur Bir zamanlar bu tâbir, asker olmayan siviller için de kullanılmıştır
BAŞİK (C: Bevâşık) Atmaca denilen kuş
BAŞİR Müjdeci, müjde veren * Mutlu, mesut
BAŞKENT t Başşehir Bir devletin idare merkezi olan şehir Devlet merkezi Payitaht
BAŞKIRDİSTAN Rusya´da halkı Türk olan bir bölge
BAŞMAK Eskiden kullanılan bir çeşit ayakkabı
BAŞTİNA Osmanlı İmparatorluğu zamanında Balkanların bazı yerlerinde devlet arazisinden tapu ve miras suretiyle geçen tarla
BÂŞÛRE (C: Bevâşir) Yeni yetişmiş, turfanda olan nesne
BATAET Tenbellik, yavaşlık Ağırlık
BATALESE Ptolemeos soyundan gelen hükümdarlar
BATALET Avarelik İşsizlik * Boş şeyler söylemek * Bahadırlık Cesurluk Cesâret
BATANET Oburluk, çok yiyicilik * Şişmanlık
BATAR Çok kibirlenme, gururlanma * Haksızlık etme Başkasının hakkını çiğneme * Çok sevinme
BATARİKA (Batrik C) Patrikler
BATARYA İtl Elektrik elde etmek için hazırlanmış şişeler takımı * Ask: Bir subayın emrine verilen belli sayıdaki ağır silâhlarla bunların hizmetinde bulunan insan, hayvan ve malzemenin hepsine birden verilen isim
BATERE f Tef
BATH (C: Bitah) İçinde kum ve çakıl taşları olan geniş su akıntısı* Yüz üzeri düşme * Serilip yatan adamın boyu * Bırakma
BATHA Çakıllı, taşlı büyük dere * Dağ arasındaki dere * Mekke-i Mükerreme´nin eski bir ismi * Kamışlık ve sazlık yer
BATIL Hakikatsız, hurafe Hak ve doğru olmayan, yalan Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi (Bak: Fasid)(Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arıyanlar içinde, ihtiyar bir zat da bulunur Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip, hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadakası üzerine eğilen beyaz bir kıl, nasılsa gözüne ilişir O zat, derhâl : "Hilâli gördüm"der, "İşte bu gördüğüm aydır" diye hükmederİşte sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete mâlik olan insan, kasdı ve dikkati ile daima hak ve hakikatı ararken, bazan sathî ve dikkatsiz bir nazarla bâtıla bakar O bâtıl da; ihtiyarsız, talebsiz, davetsiz fikrine gelir Fikri de, çâr nâçâr alır saklar; yavaş yavaş kabul ve tasdikine mazhar olur Fakat onun o bâtılı kabul ve tasdiki, bütün hikmetlerin mercii olan nizam-ı âlemden gaflet etmesinden ve madde ile hareketinin ezeliyete zıd olduğuna körlük gösterdiğinden ileri gelmiştir ki, şu garip nakışları ve acib san´at eserlerini esbab-ı câmideye isnad etmek mecburiyetiyle o dalâletlere düşmüşlerdir İİ)
BÂTIN İç, dâhilî Gizli İçyüz Sır, esrar Künh ve zâtı itibarı ile gizli (Zıddı: Zâhir´dir) (Bak: Batn)
BÂTIN-I KALB Kalbin içi Kalbdeki hisler(Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mâna-yı harfiyle sev Mâna-yı ismiyle sevme "Ne kadar güzel yapılmış" de "Ne kadar güzeldir" deme Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme Çünki: Bâtın-ı kalb, âyine-i Samed´dir ve O´na mahsustur S)
BÂTIN-I UMÛR İşlerin, hâdiselerin ve eşyanın içyüzü ve mahiyeti Yani: Beş duygu ile bilinemiyen melekûtiyet ve kanuniyet cihetleri
BÂTINEN İçinden olarak Dâhilen, içyüzünde
BATINÎ İçe ait olan Dış görünüşe ve zâhire dâir olmayan Bâtına mensub ve müteallik Dâhili ve manevi meselelere âit * Tas: Bâtiniyyeden olan
BATINİYYE Kur´an-ı Kerim´deki âyetlerin ve hadis-i şeriflerin zâhir ve âşikâr mânalarından ayrılarak, usûlsüz ve yanlış te´viller ile âyet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapık bir tarikat ve buna bağlı olanlarEsasen âyet ve hadislerin ince, derin ve küllî mânalarını tefsir ve te´vil ile keşfedip bulmak vardır Fakat zâhir mânaları ve bunlardan çıkan kat´i hükümleri esas almak ve bunlara aykırı olmamak ve şeriattaki ve tefsir ilmindeki usûle uygun olmak gibi şartlara riâyet etmekle makbul olurOTD Sözlüğünde bu hususta şu malûmat verilmiştir: Bâtınîlere, muhtelif vesileler ile verilmiş olan isimler şunlardır : 1- Karamıta, 2- Saibiye, 3- İsmailiye, 4- Mübarekiye, 5- BâbekiyeBunlardan başka Bâtınîlere; hakikatın, yalnız Mâsum İmamın talimi ile öğrenilebileceği iddialarından dolayı Talimiye; dini mahremata riayet etmedikleri için İbahiye vs isimleri de verilmiştir Tohumu İbni Sebe tarafından atılmış olup Abbasilerden Mutasım zamanında yaşıyan Ehvaz´lı Meymun tarafından filizlendirilen Bâtıniye mezhebine en evvel, takiyyeyi terk ile alenen davet eden Muhammed Ali Berkaî´dir (Hicri : 255)
BATÎ Ağır hareketli Ağır Yavaştan
BATÎ-ÜL HAREKE Davranış ve hareketi ağır
BATÎ-ÜL HAZM Sindirimi güç, hazmi zor
BATİH Zengin Gani Mâldâr * Geniş yer
BATİHA (C: Batâyih) Kamışlı ve sazlı dere
BATİK Keskin
BATİN Uzak yer * Şişman
BATİR Hayvanları nallayan kimse
BATİR f Turna kuşu
BATİR(E) (C: Bevâtir) Keskin kılıç
BATİŞ (Batş dan) Sertlikle, şiddetle hareket eden Güçlü
BATİYE Büyük çanak
BATMAN Eski ağırlık ölçülerinden olup, iki okkadan sekiz okkaya kadar yeryer değişir Ekseriya altı okkadır Bu, hâlen kullanılan sekiz kilo kadardır
BATN İç, karın, insanın içi Mide * Soy, nesil * Birbirlerine hısımlığı pek yakın olmayan küçük kabile
BATNEN BA´DE BATNİN Nesilden nesile, soydan soya
BATŞ Şiddetle tutup kapma Kuvvet Şiddet * Hastalık geçtikten sonraki zayıflık
BATT Kaz * Kaz şeklinde yapılmış olan sürahi, su kabı
BATTAL Boş Hükümsüz * İşsiz * Metrûk Kullanılmaz olan * Bâtıl Mensuh ve mefsuh * Faydasız * Pek büyük Hantal
BATTALİYE (Battal dan) Eskiden, işi bitmiş olan resmi kağıtların konduğu torbaya denirdi
BAÛDA (Baûza) Sivrisinek Sinek
BA-VEHİM Vehim ile, şüphe ile
BA-VEKAR Ciddi, vakarlı, ağırbaşlı
BAVER f Sağlam Pek doğru * Tasdik, inanma Razı olma
BÂ-VÜCUD Kİ f Bununla beraber, böyle iken
BAY f Bey Mir Emir Zengin
BAYESTE f Lüzumlu, gerekli, zaruri
BAYEZİD-İ BİSTAMÎ (Hi: 188-261) Ehl-i Sünnet ve Cemâatın büyük âlimlerinden ve büyük evliyadandır İran´ın Bistam şehrinde doğmuştur Künyesi, Ebu Yezid Tayfur bin İsa El-Bistamî´dir Cafer-i Sâdık Radıyallahü Anhu´dan kırk sene sonra dünyaya gelmiş ve ondan üveysî olarak feyz almıştır Mücerret bir hayat geçirmiştir (KSırruhu)
BAYGAN f Muhafız, koruyucu, bekçi
BAYINDIR Mamur, şenlikli * Bir Oğuz oymağının ve Akkoyunlu hanedânının ismi
BAYIR Az inişli yer Fazla yokuş olmayan yer
BAYIZ (Beyzâ dan) Yumurtlayıcı, yumurtlayan
BAYİ´ Satıcı Mal satan
BAYİCE (C: Bevâyic) Belâ, mihnet, zahmet, âfet, dâhiye
BÂYİİYYE Eskiden pazar kurulan yerlere gönderilen mevad ve eşyadan gümrük ihtisab vergisinin haricinde alınan ikinci vergi
BÂYİKA (C: Bevâyık) Belâ ve şer olan şey, dâhiye
BAYİN (Beyn den) Aralayıcı Ayıran Ayırıcı
BAYİR Sürülmemiş, açılmamış, sert, ham toprak
BÂYİSTE f Zaruri, lâzım, gerekli
BAYKAL Asya Türk ülkelerinde bulunan yaban kısrağı
BAYKAR Çulha, bez ve kumaş dokuyan
BAYKARA Helâk olma, mahvolma * Böbürlene böbürlene sallanarak yürüme * Malı çok olma * Yırtıcı bir kuş
BAYRAK Devletin belirli alâmetlerini hâvi ve belirli renklerde kare veya dikdörtgen şeklinde yapılmış olan bez Sancak, alem
BAYRAKDAR f Alemdar, bayrak taşıyan asker * Bir kabile veya cemaatın başı, reisi
BAYRAM Bir dinde mübarek addolunan gün
BAYRAMİYYE Hacı Bayram-ı Veli tarafından 14 yüzyılın sonlarında Ankara´da kurulan bir tarikattır
BAYSUNGUR Şahin cinsinden olan yırtıcı bir kuş
BAYTAR Hayvan tedavicisi, veteriner
BAYTARA Hayvan hekimliği, baytarlık
BAY U GEDA Zengin ve fakir
BAYZAR Sövme, sövüp sayma * Rahmin başlangıcındaki et parçası
BÂZ f Doğan Yırtıcı kuş Av kuşu * Açık * Ayırma Temyiz etme * İniş
BÂZ-UL EŞHEB Akdoğan * Abdulkadir-i Geylâni Hazretlerinin bir nâmı
BAZ f Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru gibi manalara gelir Kelimenin sonuna veya baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek" dir Meselâ: Ateşbâz : Ateşle oynayan
BA´Z Bir şeyin bir kısmı Bir parça Bâzısı Biraz
BAZAK Üzüm sıkıntısı (Kaynatıp koyarlar ve köpüklenir)
BAZAR f Alış-veriş Ahz ü itâ * Alış-veriş yeri Pazar Üstü açık yer ki, hergün veya belirli günlerde herkes satacağını oraya çıkarıp pazarlıkla veya açık artırmayla satar * Fiat kararlaştırılıp alış-verişte uyuşmak için yapılan konuşma veya çekişme, pazarlık
BÂZ-BAN f Kuşçu Doğancı
BÂZ-DÂR f Kuşçu, avcı, doğancı
BÂZEK f Küçük doğan (kuş)
BAZENDE f Oynıyan, oynayıcı
BAZENDE-ZEBAN f Boş boğaz, geveze, çok konuşan
BÂZERGÂN f Tüccar, alış veriş eden esnaf * Bezirgan* Ağa makamındaki yahudilere verilen isim
BÂZERGANÎ f Tüccarlık, tâcirlik
BAZ-GEŞT f Geri dönme * Pişmanlık, pişman olma, nedamet * Gerileme Çöküş
BAZGÛN(E) f Uğursuz * Ters, başaşağı
BAZ-GÜŞA f İnsandaki ayırdetme kuvveti
BAZIA Tıb: Derisi kopmak üzere olan yara
BAZIK Zeki Anlayışlı * Üzümün sıkılmış suyu
BÂZİ f Oyun Eğlence
BÂZİ Beğenmeyen, ehemmiyet vermeyen * Küfürbaz
BÂZİÇE f Oyuncak, eğlence Mel´abe
BÂZİG Ortak, şerik
BAZİGÂH f Eğlence yeri, oyun yeri
BAZİGEDE f Oyun yeri, eğlence yeri
BAZİGER f Oynayan, rakseden, köçek
BAZİGÛŞ f Lâtifeci, şakacı, şen kimse
BAZİH Büyük Âli Yüce
BAZİHANE f Oyun yeri, eğlence yeri
BAZİL (C: Büzül-Bevâzil) Sekiz dokuz yaşında olan deve * Devenin, önce biten dişi * Şey * Kan akan baş yarığına "şecce-i bâzile" denir
BAZİL (Bezil den) Bol bol veren, dağıtan Cömert
BAZİLE Tıb: Göğüs veya karnın içinde husule gelen gaz veya su şişlerinin mahfazasını delmeye mahsus ve boru içinde mahfuz bir mil
BAZİR Ekici, eken* Dedikodu yapan, laf taşıyan Geveze
BAZİRGÂN Eskiden Musevi tüccarlar hakkında kullanılan bir tabirdi
BA´ZİYET Bazılarına âit oluş Herkese âit olmama Herkesle alâkalı olmama Bir şeyin bir kısmı ve bir miktarı
BAZMANDE f Kafasız, ahmak, kabiliyetsiz * Durmuş, geri kalmış
BAZOKA (Bazuka) Tanklara karşı kullanılan bir çeşit silâhtır Soba borusuna benzer, omuza konarak nişan alınıp ateşlenir
BAZPES f Tekrar, yeniden * Geri
BÂZU f Kolun omuz ile dirsek arasında kalan kısmı, pazu Adud * Mc: Güç, kuvvet ve istidat
BÂZUBEND f Pazvand Kola bağlanan duâlı kağıt
BÂZUDİRÂZ f Kolu uzun olan * Nüfuzlu, sözü geçer * Müdahaleci * Zâlim, zulmeden

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi



B Harfi

BE f Kelime başına getirilerek, Türkçedeki: "de, da, den, dan, ile, için" mânalarında kullanılır
BE-CÂ f Yerinde Yerine Uygun Münâsib
BE-ZİYARET (Berâ-yı ziyâret) Ziyaret için Ziyaret maksadı ile
BEBAN Tarz, yol, üslup, metod
BEBGA Papağan
BEBR f Kaplana benzer, ondan daha büyükçe ve pek yırtıcı bir canavar ki, Hindistanda ve Afrikada bulunur Saldırdığı zaman derisindeki tüyleri kabarıp korkunç bir manzara arzeder Arslanı bile korkutur bir hayvandır
BECA´ Geniş, bol
BECÂ f Yerinde, münasip, lâyık, uygun, şâyeste
BECÂ NÂ-BECÂ f Yerli yersiz
BECAYİŞ f Değişme Trampa Birini verip ötekini alma
BECAYİŞ-İ MEKÂNÎ f Yer değiştirme Mekân değişikliği
BECBAC Semiz, besili * Zayıf kimse
BECBECE Çocuk avutmak için yapılan tuhaf hareketler, gürültü
BECC Yarmak * Vurmak
BECE Çıban, arpacık, sivilce
BECEL Şaşma, tuhafına gitme * Yalan, iftira
BECER Göbeğin çıkıp şişmesi * Suyu içip kanmayan koyun
BECİDD f Ciddi, gerçek, hakikat * Cidden, gerçekten
BECİL Büyük, itibarlı, muhterem, hatırı sayılan kimse * Şişman
BECİR Birçok
BECRA´ Yüksek yer, yüksek tepe * Göbeği çıkmış kadın
BECREC Sığır buzağısı
BECREM (C: Becârim) Belâ ve zahmet, dâhiye
BEÇE (C: Beçegân) f İnsan veya hayvan yavrusu
BEÇE-İ HUNİN Kanlı yavru * Mc: Acı gözyaşları
BEÇE-İ TAVUS-U ULVÎ Gökteki tavusun yavrusu * Kamer, ay * Güneş, şems * Ateş, nar* Gündüz* Yâkut
BEÇE-DAR f Yavrusu olan, çocuğu olan * Gebe, hâmile
BEÇE-GÂN (Beçe C) f Çocuklar, yavrular
BEÇEK f Bir nevi kesici alet * Küçük silah
BED´ (C: Ebdâ-Büdü´) İslâm içinde kazılan kuyu * Evvel, ibtidâ, başlangıç * Hisse, nasip * Başlama, başlayış, ilk
BED f Fenâ Kötü Çirkin Yaramaz şer şeni´
BEDA´ Fikir, rey * Çöle çıkmak
BEDA (Bedâat) Hayret verici, yenilik ve iyiliklerde üstünlük Acib ve garib olma Yeni zuhur etme
BEDÂD Gözükme, zahir olmak * Sayış, sayma * Fırka * Savaşacak akran * Nasib, hisse, pay
BEDÂDÂN Eyerin iki yanı
BED-AGAZ f Başlangıcı fena, kötü Kötü bir şekilde başlanmış
BEDAH (C: Büduh) Geniş yer
BEDAHAT (Bedihî C) Delil ve isbata ihtiyacı olmayan şekilde âşikâr olan şeyler
BED-AHD f Ahdinde, sözünde durmayan, vefasız
BEDAHET Açıklık Zâhir delil Belli, açık, aşikâr * Birdenbire, hazırlıksız söz söyleme * Atın yürümesi * Her şeyin evveli, öncesi
BEDAHETEN Birdenbire, aniden, ansızın Düşünmeksizin Açık ve zâhir olarak
BED-AHLAK f Ahlâkı ve huyu kötü olan kimse
BED-ÂHÛ f Karakteri bozuk, huyu kötü
BEDAL Değişme, değiştirme, mübadele Trampa
BED-AMEL f Hareketi ve işi fenâ olan
BED-ÂMUZ f Kötülük, fenalık öğrenmiş * Fenalık, kötülük öğreten
BEDAN (Bed C) Kötüler, fenalar Yaramazlar * Çirkinler
BEDANET Yağlı, besili olma Semizlik
BEDARF Muayyen bir gayenin gerçekleşmesi için zaruri olan veyâ zaruri görülen muayyen kalitede bir mal veya miktarıdır
BED-ASL f Aslı kötü, soyu fena
BEDAVA f Parasız, meccanen, karşılıksız * Mc: Çok ucuz (Meselâ: Bunu bu fiata bedava almışsın, cümlesinde olduğu gibi)
BEDAVE(T) Çölde oturmak, Bedevilik (Bak: Bedeviyet)
BEDAYİ´ (Bedi´-Bedia C) Yeni ihdâs olunmuş, görülmedik şeyler Bedi´alar
BEDAYİ´ (Bidâa C) Sermayeler, anamallar
BEDBAHT f Bahtsız, talihsiz, bahtı kara
BEDBİN f Kötü görüşlü Ümidsiz Her şeyin fena cihetini görmek isteyen Bed ve fena görüp, beğenmez, istihsan etmez olan $ sırriyle $ kaidesinin sırriyle $ gayet kısacık bir meâli: "Sözleri dinleyip en güzeline tâbi olup fenasına bakmayanlar, hidâyet-i İlâhiyeye mazhar akıl sahibi onlardır" meâlinde Bizler için şimdi herşey´in iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki mânasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin Sekizinci Söz´de, bir bahçeye iki adam, biri çıkar biri giriyor Bahtiyarı bahçedeki çiçeklere, güzel şeylere bakar, safa ile istirahat eder Diğer bedbaht, temizlemek elinden gelmediği hâlde çirkin, pis şeylere hasr-ı nazar eder, midesini bulandırır İstirahata bedel sıkıntı çeker, çıkar gider Şimdi hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin safhaları hususan Yusufiye Medresesi bir bahçe hükmündedir Hem çirkin, hem güzel, hem kederli, hem ferahlı şeyler beraber bulunur Âkıl odur ki; ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şekva ve merak yerinde şükreder, sevinir ş)
BEDBİNÂNE f Kötümser şekilde Ümitsizce, bedbincesine
BEDBİNÎ f Bedbinlik, kötümserlik, ümitsizlik, fenâ görürlük
BED-BU f Fena kokulu, pis kokan
BED-BUK f Hâin, korkak
BED-CİNS f Cinsi bozuk
BED-CU f Kötülük arayan Kötülük düşünen
BED-ÇEŞM f Nazarı değen, haset kimse
BEDDA´ Gövdeli, şişman kadın
BEDDAL Bakkal
BEDDE Derman, takat, güç, kuvvet
BED-DİL f Korkak, yüreksiz
BED-DUA (Bedduâ) f Bir kimsenin kötülüğü için duâ Kötü duâ
BEDE´ Başlayış Başlama Bir şeyi başkasından evvel işlemek
BEDED İki uyluk arasının geniş olması
BED-EDA f Terbiyesiz, nezâketsiz ve kaba olan kimse
BEDEL (C: Bedelât) Elde ve ayakta olan zahmet ve ağrı * Karşılık Bir şeyin yerine verilen ve yerini tutan şey İvaz * Başkasının adına hacca giden * Gr: Söz esnâsında bir şeyi sıfatı veya vasfı ile beraber söylersek ve fakat kasdımız o şeyin vasfı veya sıfatı değil de zâtı olursa, zikredilen sıfat veya vasfa " bedel" denir" Kardeşin Ahmedi gördüm" derken, kasdedilen kardeşin değil Ahmet´in kendisidir İşte bu sözde "kardeşin" kelimesi "Ahmet"in" bedel´i olur
BEDEL-İ FERAG Huk: Arazi-i emiriye ve icareteynli vakıf gayr-i menkullerinin tasarruf haklarının devredilmesi karşılığı alınan bedeldir
BEDEL-İ İCAR Huk: Arazi hukukunda tasarruf hakkı mukabilinde verilen emsâline uygun peşin para
BEDEL-İ MÜSEMMA Huk: Akidde belirlenen bedel
BEDEL-İ NAKDÎ Eskiden fiili askerlik hizmeti yerine belli bir miktarda para verilmesi usülü idi
BEDEL-İ NÜZÛL Tar: Osmanlı İmparatorluğu devrinde askerlerin bir yere konaklamasında yapılacak olan masraflar için alınan vergi
BEDEL-İ ÖŞR Huk: Arazi-i emiriye üzerinde bina yaparak veya meyvesiz ağaç dikerek koru haline koyma sebebiyle öşre bedel alınan kira
BEDEL-İ RAKABE Huk: Kölenin sahibi tarafından azad edilmesi için, şahsı yerine geçen kıymeti veya nefsi karşılığında vermeyi kabullendiği ıtk veya kitabet akçesi
BEDELEN Mukabilinde, karşılığında, yerine
BEDELEYN İvazlı akidlerde iki tarafın yüklendikleri karşılık
BED´EN Başlangıçta İlk önce, ilkin
BEDEN (C: Ebdân) Gövde, vücut, ten* Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı * Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük * Kale bedeni
BED-ENDAM f Endâmı bozuk, biçimsiz, çarpık
BED-ENDİŞ f Kötü fikir sahibi, fena düşünen
BEDENE (C: Büdün) Kurbanlık deve
BEDENEN Vücutça Beden ile
BEDER f Hariç Dışarı Taşra
BEDERGAH f Kapıya çıkma * Tar: Çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere, acemi ocağına ve ocak dışına verilen acemilerin, Yeniçeri Ocağı´na kayıt edilmeleri
BEDESTAN f Değerli, kıymetli kumaşlar, silâhlar ve mücevherler vs alış-verişine mahsus üstü örtülü ve mahfuz çarşı
BED´ET Başlangıç
BEDEVÎ Çölde yaşayan Göçebe Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşamıyan * Seyyid Ahmed-i Bedevî nâmındaki büyük bir zâtın tarikatı ve onun mensubu olan (Bak: Ahmed-i Bedevî)
BEDEVİYANE f Bedevilere uygun şekilde, çölde yaşayanlar gibi
BEDEVİYET (Bedâvet) Göçer hayatı yaşayış Göçebelik Bedevilik
BED-FERCAM f Sonu kötü Sonu korkulu ve lânetlenmiş olan Akibeti fena
BED-FİAL f Yaptığı işleri kötü olan
BEDG Bulaşmak
BED-GÛ f Fitnekâr, dedikoducu
BEDH Vurmak, darp * Âcizlik * Aşikâre olmak, aleniyyet, açıklık
BEDH Ansızdan olmak
BED-HAH f Fenalık isteyen Herkesin kötülüğünü isteyen Kötülük isteyen
BED-HAL f Kötü ahlâklı Kötü huylu Hâli düşkün Fakir olan
BED-HİSAL Hasletleri kötü, fena huylu
BED-HU(Y) f Huysuz Bed huylu, kötü huylu * Kötü huy
BEDİ´ (Bedia) Eşi, benzeri olmayan Hayret verici güzellikte olan * Garib Acib * Benzeri olmayan şeyleri vücuda getiren Kimseye benzemeyen İcad edici olan * Hâlık ve Hallak-ı Cihan olan * Beğenilen * Yeni bulunmuş ve görülmedik tarzda olan * Edb: Sözün garib ve güzel olması hâli
BEDİ-İ PÜR-MAÂNÎ Çok mânâları bulunup bedi´ olan Çok mânaların bedi´ ve güzel oluşu
BEDİ-ÜL BEYAN İfadesi ve beyanı görülmedik güzellik ve gariplikte olan
BEDİ-ÜZ ZAMAN (Bak: Bediüzzaman)
BEDİA Nâdide ve güzel, yeni icad edilmiş şey Beğenilen ve takdir edilen çok yeni şey
BEDİA-İ HAYALİYE İdeal, ülkü, gaye, mefkûre
BEDİD Büyük sahra, geniş çöl
BEDİD Su az az akmak
BE-DİDAR f Görünür olmak, kendini göstermek Meşhur Namdar
BEDİH Şanı, şerefi yüce, yüksek ve büyük olan
BEDİHE Birdenbire ve düşünmeden söylenilen güzel söz Hazırcevaplık * Başlangıç
BEDİHE-GÛ f Güzel ve hoş söz söyleyen Tatlı söz söylemeye alışık olan kimse
BEDİHÎ Aşikâr, belli ve açık olma * Ansızın zuhur eden * Delil ve isbata muhtaç olmayacak derecede açıklık
BEDİHİYYAT (Bedihî C) Delil ve isbatına lüzum olmayan sarih ve açık şeyler(Mister Karlayl yine diyor: "En evvel kulak verilecek sözlerin en lâyıkı Muhammedin (ASM) sözüdür Çünkü: Hakiki söz onun sözleridir" Hem yine diyor ki: "Eğer hakikat-ı İslâmiyede şüphe etsen, bedihiyat ve zaruriyat-ı kat´iyyede iştibah edersin Çünki, en bedihî ve zarurî bir hakikat ise İslâmiyettir"İşte bu meşhur feylesof, İslâmiyet hakkında bu şehadetini eserinde müteferrik yerde yazmış H)
BEDİHİYYET Açıklık Kolayca anlaşılır ve görülür olmak
BEDİH-ÜL BUTLAN Bâtıl olduğu âşikar surette belli Bâtıl, haksız bir hüküm veya görüş olduğu herkesçe bilinen
BEDÎÎ Bedi´ ve güzel olan Ebedî ve güzel olan İlahî ve güzel eserlere müteallik bulunan
BEDÎÎ KIRAET Mantıki kıraet şartlarına riâyet ettikten başka rikkat mevkiinde sesini indirmek, şiddet makamında yükseltmek -acemi aktör tavrı takınmaksızın- mevzuu ses ve işaretle canlandırmaktır
BEDİL Bir şeyin mukabili, karşılığı * Tutuşulan bir bahiste yenilen veya aldananın vereceği şey * (C: Ebdâl) Sâlih kişi
BEDİÜZZAMAN Zamanın bedi´i olan Zamanında kendisi gibi görülmedik olan Kimseye benzemiyen ve zamanın garib ve acibi bulunan (Bak: Said Nursî)Bediüzzaman hakkında Said Nursî kelimesinde bir derece izahat verildiği için burada sadece kronolojik hayat safhalarına ait bir liste ile sonunda ibretamiz bir vakayı koymakla iktifa edildiBilinmeyen taraflariyle Bediüzzaman Said Nursî isimli eserin kronolojik fihristinden seçmeler:1894 - 1895- Müsbet ilimleri tetkik ve kısa zamanda her birisine vâkıf olması- "Bediüzzaman" lâkabının verilmesi- 80-90 cild kitabı üç ayda bir defa ezberden tekrarlaması1907- İstanbul´a üniversite açtırmak niyetiyle gelmesi - Şekerci Hanı´nın kapısına " Her suale cevap verilir" levhasını asıp âlimleri sual sormaya dâveti- Sultan Abdülhamid´e Şarkta üniversite açılması için müracaatı1909 - 31 Mart´ta Bediüzzaman´ın yatıştırıcılığı- İsyan etmiş olan sekiz taburu itaate getirmesi - Bediüzzaman´ın Divan-ı Harb´e verilişi- Divan-ı Harb´de beraet edişi ve serbest bırakılması1911 - 1914- şam´a gelişi ve Câmi-i Emeviye´de muhteşem bir hutbe irad etmesi- Sultan Reşad´la beraber Rumeli seyahatine çıkması - Van´a gitmesi ve Şark Üniversitesinin temelini attırması1915 - 1916- Milis Kumandanı Bediüzzaman, Pasinler cephesinde Ruslarla çarpışıyor- Bediüzzaman´ın Ruslara esir düşmesi1918-Bir bahar günü Bediüzzaman´ın Kosturma´dan firar edişi-17 Haziran 1918 : Bediüzzaman´ın Varşova, Viyana ve Sofya tarikıyla İstanbul´a avdeti- Enver Paşa´nın vazife teklifini kabul etmeyen Bediüzzaman´a Harbiye Nezareti ikramiye ve harb madalyası veriyor-13 Ağustos 1918 : Ordu-yu Hümayun´un tavsiyesiyle Dâr-ül Hikmet´e âzâ oluşu1920- İngiliz işgaline karşı "Hutuvât-ı Sitte" yi neşrederek mücadele etmesi1922- Bediüzzaman güz mevsiminde İstanbul´dan Ankara´ya geliyor-9 Kasım 1922: Bediüzzaman´a Meclis´te hoşâmedî yapılması1923 -19 Ocak 1923 : Bediüzzaman Meclis´te mebuslara hitaben bir beyanname neşrediyor-17 Nisan 1923 : Ankara´da umduğunu bulamayan Bediüzzaman´ın Van´a gitmek üzere yola çıkması1925 - 1927-Bediüzzaman´ın Van´dan nefyi - Isparta´da bir müddet kalan Bediüzzaman önce Eğridir oradan da Barla´ya getiriliyor- Risale-i Nur´lar te´lif edilmeye başlanıyor1934 -Yaz ortalarında Barla´dan alınan Bediüzzaman´ın Isparta´ya getirilişi- 27 Nisan 1935 : Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ve Jandarma Umum Kumandanı askerî bir kıt´a ile Isparta´ya geliyor ve Bediüzzaman tevkif olunuyor- Tevkif edilen Bediüzzaman ve talebeleri, muhakeme edilmek üzere Eskişehir´e götürülüyor1936 -27 Mart 1936 : Tahliye edilen Bediüzzaman, Kastamonu´da ikamete mecbur ediliyor1943-20 Eylül 1943 : Bediüzzaman´ın tevkif edilerek Çankırı yoluyla Ankara´ya getirilmesi 1944 - Denizli mahkemesinin başlaması- 15 Haziran 1944 : Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Bediüzzaman´ın beraetini ilân ediyor- Ağustos 1944 sonlarında Ankara´dan gelen emirle Bediüzzaman Emirdağ´da ikamete mecbur ediliyor1948-23 Ocak 1948 : Emirdağ´da kış ortasında Bediüzzaman ve talebelerinin tevkif edilişi ve Afyon mahkemesine sevki- 6 Aralık 1948 : Afyon Mahkemesinin mevhum ve mesnedsiz iddialarla Bediüzzaman ve talebelerine mahkûmiyet kararı verişi ve temyiz1952- Ocak 1952 de İstanbul´da mahkeme için gelen Bediüzzaman Sirkeci´de Akşehir Palas Oteline yerleşti- 5 Mart 1952 Salı: Bediüzzaman´ın Gençlik Rehberi dâvasından beraeti1958- Nur Risalelerinin ve bu arada Tarihçe-i Hayat´ın matbaalarda neşredilmesi- 23 Mart 1960 Çarşamba : Bediüzzaman Ramazan´ın 25 günü gece saat 0300 civarı Urfa´da bu fani âleme veda etti(Bediüzzaman´ın akıllara hayret veren bir seciyesi)(Ehl-i Sünnet Mecmuasının 15 Teşrin-i evvel 1948 tarihli nüshasında neşredilmiştir Ehl-i Sünnet Gazetesi sahibi avukat bir zâtın makalesidir)Ben, Birinci Cihan Harbinde Bitlis mevkiinde yaralı olarak esir olurken, Bediüzzaman da o gün esir düşmüştü O Sibirya´ya gönderilmiş, en büyük esirler kampında idi Ben Bakü´nün Nangün Adasında idim Günün birinde esirleri teftişe gelen ve kampı gezerken Bediüzzaman´ın önünden geçen Nikola Nikolaviç´e o hiç ehemmiyet vermiyor ve yerinden kımıldanmıyor Baş kumandanın nazar-ı dikkatini çekiyor Tekrar bir bahâne ile önünden geçiyor Yine kımıldanmıyor Üçüncü def´asında önünde duruyor, tercüman vasıtasıyla aralarında şöyle bir muhâvere geçiyor:- "Beni tanımadılar mı - "Evet tanıdım Nikola Nikolaviç, Çar´ın dayısıdır, Kafkas Cephesi başkumandanıdır"- "O halde ne için hakaret ettiler "- "Hayır, afvetsinler ben kendilerine hakaret etmiş değilim Ben mukaddesatımın emrettiğini yaptım"- "Mukaddesat ne emrediyormuş "- "Ben müslüman âlimiyim Kalbimde iman vardır Kendisinde iman olan bir şahıs, imanı olmayan şahıstan efdaldir Ben ona kıyam etseydim, mukaddesatıma hürmetsizlik yapmış olurdum Onun için ben kıyam etmedim"- "Şu halde, bana imansız demekle benim şahsımı, hem ordumu, hem de milletimi ve çarı tahkir etmiş oluyor Derhal divan-ı harb kurulunda isticvab edilsin"Bu emir üzerine divan-ı harb kuruluyor, karargâhtaki Türk, Alman ve Avusturya zabitleri, ayrı ayrı Bediüzzaman´a rica ederek başkumandana tarziye vermesi için ısrar ediyorlar Verdiği cevab bu oluyor:- "Ben âhiret diyarına göçmek ve huzur-u Resülullah´a varmak istiyorum Bana bir pasaport lâzımdır Ben imanıma muhalif hareket edemem"Buna karşı kimse sesini çıkarmıyor, neticeyi bekliyor İsticvab bitiyor Rus çarını ve Rus ordusunu tahkir maddesinden idam kararını veriyorlar Kararı infaz için gelen bir manga askerin başındaki subaya kemâl-i şetaretle: "Müsaade ediniz, onbeş dakika vazifemi ifa edeyim" diye abdest alıp iki rek´at namaz kılarken, Nikola Nikolaviç geliyor, kendisine hitaben:- " Beni affediniz! Sizin beni tahkir için bu hareketi yaptığınızı zannediyordum Hakkınızda kanuni muamele yaptım Fakat şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi imanınızdan alıyorsunuz Hükmünüz iptal edilmiş, dini salâhatinizden (sâlihliğinizden) dolayı şâyân-ı takdirsiniz; sizi rahatsız ettim; tekrar tekrar rica ediyorum beni afvediniz"Bütün müslümanlar için şâyân-ı misâl olan bu salâbet-i diniye ve yüksek seciyeyi, arkadaşlarından bir yüzbaşı, müşahedesine müsteniden anlatıyordu Bunu duydukça, ihtiyarsız olarak gözlerim yaşla doldu Abdurrahim) (ş)
BEDİY Çok âşikâr, göze çarpan * Çölde sahrada oturan
BED-KÂR f Kötü iş yapan Fena hareketli kimse Fiil ve ameli kabih olan
BEDLİGAM f Serkeş at, gem almaz at* İsyan eden, âsi, serkeş, söz dinlemiyen kimse * Bedevi, çöl adamı
BED-LİKA f Çirkin yüzlü, kötü yüzlü
BEDMAYE f Ahlâksız * Soysuz Sütü bozuk
BEDMEST f Kendinden geçmiş derecede sarhoş
BED-MİHR f İyilik etmiyen, insâniyetsiz
BEDNAM f Kötü tanınmış, adı kötüye çıkmış olan
BED-NİGAH f Kötü bakışlı
BEDNİHAD f Kötü huylu
BEDPESEND f Kötülüğü beğenen, kötülüğü öven, medheden * Güç beğenir, müşkülpesend
BEDPEYMAN f Verdiği sözde durmayan Sözünün eri olmayan Sözünü tutmayan
BEDR (Bedir) Dolunay Ayın en parlak olduğu hâli * Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere arasında bir yer ismi * Bir şeyin tamam olması * Sibâk ve sür´ât etmek * Bir işin ansızın zâhir olması* Tam ve münasib olan âzâ * Dolu şey * İyi hizmet eden köle
BEDR MUHAREBESİ Bedir, Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere arasında bir yer olup; Hz Peygamber Efendimizin hicretinin ikinci senesi orada Kureyşîlere karşı kazandıkları muzafferiyetle meşhurdur Bedir, bir ovanın kenarında olup Mescid-ül Gamame isminde bir câmi ve Bedir muharebesinde şehid olan sahabelerden 13 zâtın türbeleri mevcuttur Bedir harbi, Ramazanda Cuma günü vuku bulup Peygamber Efendimizin (ASM) maiyetinde 320 kişi vardı Bunların sekseni muhacirînden, gerisi ensardandı Kureyş kervanı ile Şam´dan dönen Ebû Süfyan´ın önüne çıkılmış iken, Ebû Süfyan haber alarak Mekke´den yardım istemiş, Ebû Cehil´in maiyetinde Mekke´den gelenlerle beraber Kureyşliler 1000 kişi kadar olmuşlardı
BED-RAH f Kötü yola sapan
BEDRAKA f Delil Kılavuz Mürşid * Allah yolu
BEDRAKA-İ EFKÂR Fikirlerin mürşid ve kılavuzu
BED-RAM f Lâtif, hoş, yakışıklı, süslü * Sert başlı at * Dâima, devamlı
BEDRE (C: Bider) Kuzu veya oğlak derisi * İçi altun dolu olan kese * Onbin dirhem
BED-REFTAR f Gidişi ve hareketi fenâ olan
BED-REG f Huysuz, aslı kötü olan hayvan veya insan
BEDREKA (Bak: Bedraka)
BED-RENG f Açıkla koyu arasında kirli bir renk
BEDRÎ Bedr´e ait ve onunla alâkalı * Erkek ismidir (Müennesi: Bedriye)
BEDRUC Bir ot cinsidir ve bazı yerlerde tere-i Horasani diye isimlendirilir
BED-SİGAL f Kötü düşünceli, herkes hakkında kötü söyliyen
BED-SİYRET f Ahlâksız Ahlâkı ve huyu kötü olan
BED-TER f Çok kötü, daha kötü, beter
BED-TIYNET f Yaradılışı, fıtratı, tabiatı fena ve kötü olan, soyu bozuk, bayağı adam
BEDUD Suyu az olan kuyu
BEDUH Eski yazıda mektub zarfları üzerine yazılması ve zarfa basılan mühüre kazdırılması mûtad ve aslı meçhul bir sözdür
BE-DUŞ f Omuza, omuzda
BED-ÜSLÛB f Üslûbu fena; tavrı, gidişi kötü
BEDV Zihinde bir şeyin peyda olması Bir şey zâhir olma * Başlama * Sahraya çıkma
BED-ZEBAN f Kötü söz söyliyen, hicveden Ağzı pis, ağzı bozuk * Kötü dil
BEDZEHRE f Korkak, yüreksiz, ödlek kimse
BEFM f Keder, tasa, iç sıkıntısı, üzüntü
BEFŞ f Azamet, büyüklük, heybet, debdebe
BEFTERE f Avcılar tarafından kullanılan ve hususi olarak alıştırılmış kuş
BEGAYA Askerin ön karakol takımı
BEGAYE Talep etmek, istemek
BEGAYET f Son derece Pek ziyâde
BEGEND f Yuva * Kümes, folluk
BEGNEK f Kuyruğu kesik hayvan
BEGONYA Fr Etli ve güzel renkli yaprakları olan bir süs bitkisi
BEGTER f Eskiden kullanılan zırhlı elbise
BE-GÜN f (Bak: Bikün tevbe)
BEHA Gökçek olmak, şirin ve lâtif olmak
BEHA (Bak: Bahâ)
BEHACET Güzellik Güzel yüzlü olma
BEHAK İnsanın derisinde pul pul beyazlık ve alaca bir renk peyda eden bir çeşik hastalık
BEHAMİN f Bahar mevsimi
BEHANET Nefesi iyi ve lâtif olan kadın
BEHAS Susama
BEHATT Sütlaç, süt lapası
BEHBEHAN Papağan, tûti kuşu
BEHBEHÎ Etli ve gövdeli, kişi Bahadır, yiğit, kahraman
BEHBUD f Sağlık, sıhhat, sağlamlık, iyilik
BEHC Her zaman neşeli olma Birisini şâd ve mesrur etme, sevindirme * Güzellik, hüsn
BEHCET Sevinç Güleryüzlülük Güzellik, şirinlik
BEHDEL Sırtlan yavrusu * Erkeğin memelerinin büyük olması
BE-HEM f Hep Beraber Toplu Bir yerde Hep bir yere (Bak: Bâhem)
BEHEM-BER-ÂMEDEN f Toplanmak, cem olmak, birikme * Mc: Kızmak, sinirlenmek, asabileşmek, müteessir olmak ("Behemâmeden" de denir)
BEHEMEHAL f İster istemez Mutlaka Her halde
BEHEMZEDE f Topluluğu dağıtmış, cemiyeti bozmuş
BEHER f Her, her bir, herbirisine
BEHER-HAL f Mutlaka, her hâlde
BEHET f Sütlaç Süt lapası * Pirinç unu ile pişirilen ve Me´muniye adı verilen helva
BEHETTA Pirinç çorbası * Sütlü pirinç yemeği
BEHİ Şirin, lâtif, gökçek (Bak: Behiye)
BEHİC Güleryüzlü Güzel Şen Şâduman olan
BEHİCE Şen, güzel Güler yüzlü kadın
BEHİM Düz siyah şey * Alacasız hayvan * Dik, pürüzsüz ses
BEHİM (Behime) Dört ayaklı hayvan
BEHİMÂT Hayvanlar
BEHİME (Bak: Behim)
BEHİMÎ Hayvanca, hayvana mahsus ve müteallik Hayvanlık
BEHİMİYYET Hayvanlık, canlı olmakla beraber akılsız oluş
BEHİN (Bak: Bihin)BEHİR(E) : Nefesi sıkışıp çok soluyan kimse Nefesdarlığı olan * Göğüsdarlığı hastalığı sebebiyle solumaktan yol yürüyemiyen kimse
BEHİŞT f Cennet Ahirette iyi kulların gideceği mükâfat yeri Adn Firdevs
BEHİŞT-İ GINÂ Cenab-ı Hak´tan başka hiç kimseye minnet etmeden hâsıl olan saadet, cennet Gına ve istiğnânın cenneti
BEHİŞT-HIRÂM f Cennete gitmiş
BEHİŞTÎ f Behiştle ilgili, cennetlik
BEHİŞT-NİŞİN f Cennette oturan
BEHİŞT-ZÂR f Cennet gibi yer
BEHİTE İftira etmek * Kabile ismi
BEHİYE Güzel
BEHKELE Nârin vücutlu kız, sevgili
BEHKEN(E) Nârin güzel ve gösterişli vücudu olan kimse
BEHKEŞE Emir ve işde çabukluk, bir işi acele yapma
BEHL Az şey; az su * Lânet, nefret, istememe
BEHLE (Behli) f Yırtıcı kuşlarla uğraşanların giydiği eldiven
BEHLEL Abes, boş boşuna Batıl, beyhude
BEHLÜL Çok gülen, çok gülücü * Hayır sahibi, çok iyi adam * Hârun-ür Reşid´in kardeşinin adı olup meczûbâne ve hikmetli hareketleriyle meşhur olmuştur
BEHM Çok siyah olan şey Rengi başka renkle karışık olmayan nesne
BEHMAN f Filân, filânca
BEHMAR f Çok, ziyade, fazla
BEHME (C: Bühüm, bihâm; Cem´ul Cem: Bihâmât) Kuzu Oğlak Buzağı * Keçi otu
BEHNAN (E) Güler yüzlü, iyi huylu ve devamlı olarak gülen kimse
BEHNANE f Beyaz pide * Maymun
BEHNE Yumuşak yer
BEHNEKE Etli, büyük, şişman kadın
BEHNES Çirkin, sakil ve kaba olan adam
BEHR Nasip * Galip olmak * Nefesi tutulmak * Ümidin boşa çıkması * Felâket, musibet * Uzaklık, mesafe
BEHRA f Ondan dolayı, ona binaen, onun için
BEHRAM f Eskiden bir İran padişahının adı * Bir pehlivan ismi * Merih yıldızı
BEHRAME f Yeşil elbise
BEHRAMEC Çiçeği kokulu bir nevi söğüt ağacı * Her renkte olan leylâk çiçeği
BEHRAMEN f Bir çeşit kırmızı yakut * Kadınların kullandıkları allık * İpekten dokunan güzel bir kumaş * Kırmızı gül, asfur çiçeği
BEHRE f Nasib, pay, hisse * Tez tez solumak * Vasat, orta
BEHREBER f şerik, ortak
BEHREBERÎ f Ortaklık, şeriklik
BEHREC Eksik veya ayarı bozulmuş para * Arzuya, isteğe bırakılmış şey, iş * Faydasız, işe yaramaz olan şey
BEHREDAR Hisseli Nimetlenmiş Faydalanmış
BEHREK f Yaralardan çıkan iltihap * Çok çalışmaktan dolayı el ve ayak derilerinin sertleşmesi, nasırlaşması
BEHREM Kırmızı gül * Kısa boylu kimse
BEHREME Saç ve sakalın kınayla boyanması * Çiçeğin göz alıcı ve câzib olan güzellik ve parlaklığı * Hindlilerin ibadeti
BEHREME f Burgu, matkab
BEHREMEND f Nasibi olan, hissedar * Bilen, anlayan
BEHREVER f Hisse ve nasibini almış, payını zimmetine geçirmiş
BEHREYAB f Nasibi olan, hissesi olan
BEHS Neşe ve güleryüzle karşılama * Kahraman, yiğit, mert adam * Cür´etkârlık
BEHSALE (C: Behâsile) Etli, kısa boylu, tıknaz kadın
BEHSUS Az miktar, az şey
BEHŞ Muki otunun yaşı * Kara yüz
BEHT Yalan söylemek * Ansızın bir şeyi almak * Tenbellik galebe etmek * Şaşkınlık Hayranlık
BEHTERE Yalan söyleme
BEHUR Tütsü (Dilimizde buhur şeklinde kullanılır)
BEHUT (C: Bühüt) İşitenleri şaşkına uğratan iftira, yalan
BE-HÜKM Hükmiyle, hükmünce
BEHV (Behve) Misafir odası * Yer altında hayvan ağılı (Bu iki mananın cem´i Ebhâ-Bühüvv şeklindedir) * Geniş meydan, yer * Göğüsün içi, boğazdan mideye kadar olan aralık * Rahim ile mahrecinin arası
BEHV f Çardak * Köşk * Sofa Salon * Cumba
BEHVET Sofa * Çardak * Odaların önüne yapılan oda
BEHZ Benû Selim kavminden bir cemaatin adı * İleri itme * Şiddetle göğse vurma
BEHZERE (C: Behâzere) Semiz davar
BEHZET Ağırlaştırmak, meşakkatli yapmak * Zebûn etmek
BEİS (Be´s) Zarar Kuvvet ve şiddet Zahmet Zor Fenâ Bed
BEJENDÎ f Geçim darlığı Maişet derdi
BEJMAN f Yırtık, dökük, pejmürde, dağınık * Hüzünlü, kederli, üzgün, yaslı
BEK´ Birbiri ardınca şiddetle vurmak * Karşılayıp istikbâl etmek
BEK´ (C: Bilkâ) Sütü az olan davar
BEKA Devamlılık Evvelki hâl üzere kalma Dâim ve sâbit olma * İlm-i Kelâm´da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk´ın bir sıfatıdır * Bâki olmak Ebedîlik( Beşer bu asırda harplerin ve fenlerin ve dehşetli hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidâdını hissetmiş Ve insan, acib cemiyetli istidâdiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış Belki ebede meb´ustur ki, ebede uzanan arzular, mahiyetinde var Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfi gelmediğini herkes bir derece hissetmeğe başlamış Hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimi olan kuvve-i hayâliyeye denilse : "Sana dünya saltanatı ile beraber bir milyon sene ömür olacak, fakat sonunda hiç dirilmeyecek bir sûrette bir idam senin başına gelecek" Elbette hakiki insaniyetini kaybetmiyen ve intibaha gelmiş o insanın hayâli, sevinç ve beşarete bedel, derinden derine teessüf ve eyvâhlarla saâdet-i ebediyenin bulunmamasına ağlayacak H)
BEKA-İ DÜNYEVÎ Dünya hayatında devamlılık Uzun ömür
BEKA-İ NEV´ Nev´in devamı Meselâ: İnsan nev´inin, yani insanların devam edip bitmemesi, çocukların doğması ile olduğu gibi
BEKALE Yağla karışmış keş * Karıştırmak
BEKAM f İsteğine, meramına kavuşan, nail olan Arzu ettiğine erişen Mesut, bahtiyar
BEKAMET Dilsizlik, dili olmamaklık
BEKÂR Hiç evlenmemiş, zevcesi olmayan adam * Taşralı olup, büyük bir şehirde bir işle meşgul olarak, ailesiz yaşayan adam (Bak: Tecerrüd, Mücahede)
BEKÂRET Kızlık Erkek görmemiş kızın hali
BE-KAVL f Sözüne göre, dediğine göre
BEKAYA Geride kalanlar, bakiyeler * Maliye işlerinde tahsil olunmayan gelir, meblağ
BEKBEKE Depretmek, tahrik
BE-KEF f Elde, avuçta olan
BEKİL Yakışıklı delikanlı, genç
BEKİLE Yağla karışmış keş
BEKİM Dilsiz adam
BEKK Bir şeyi kakmak
BEKKÂÎN (Bükâ dan) Ağlayanlar
BEKKE Mekke-i Mükerreme´nin eski ismi * Bir yerde toplanmak Bir yere cem´olmak * İzdihamlık, kalabalık
BEKL Karıştırmak, halt
BEKR Genç erkek deve (Müe: Bekre)
BEKRE Kuyu ve benzerlerinde kullanılan makara, çıkrık, çark * Mafsallarda bulunan makara şeklindeki kemik
BEKRÎ Erken Sabah * İçkiye çok düşkün Sarhoş
BEKTAŞ f Akrân Arkadaş
BEKTAŞÎ Hacı Bektaş-ı Veli tarikatına mensub olan kimse
BEKTAŞİYÂN f Bektâşiler Yeniçeriler
BEKÛRÎ İlk evlat, ilk doğan çocuk
BEKÛRİYYET İlk evlâtlık
BEKÜSİSTE f Kopuk, kopmuş Düşük, düşmüş Gevşek, çözük

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BEL Bilâkis, belki, katiyyetle, ihtimaldir, öyle, dahi kelimeleri mânasına tercüme edilir İ´rab edatıdır
BEL f Ökçe Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek kısmı
BEL t Geminin orta kısmı * Bedenin ortası Göğüs ile karnın arası * Yüksek dağın iki zirvesi arasındaki kavisli kısmı veya alçakça olan geçit ve boğazı
BEL´ Yutma Emme * Belirsiz etme Ortadan kaldırma
BEL´-İ LOKMA Lokmanın yutulması
BELÂ (c: Belâyâ) Afet Sıkıntı Tasa, kaygı Musibet Mücazat İmtihan Dâhiye * Yaramaz nesne (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve $ sırriyle yâni: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti" ne derece sebeb-i def´-i musibet olduklarını sen kıyas eyle M)
BELÂ-YI NÂGÂH Ansızın gelen musibet Habersiz gelen belâ
BELÂ-YI SİYÂH Kara belâ * Mc: Acı olan olaylar, kötü hâdiseler
BELA Evet (Nefiyden sonra isbat için söylenir) Meselâ: Kur´ân-ı Kerim´de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim " diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler (Bak: Bezm-i Elest) * Farsçada "Belî" diye söylenir
BELABİL (Belbâl - Belbele C) Vesveseler Kederler Tasalar * (Bülbül C) Bülbüller Andelibler
BELÂ-CÛ Belâ arayan Belâsını istiyen
BELAD(E) Kötü kimse Müzevir, günahkâr Fena ve kötü şey
BELADET Ahmaklık, sersemlik, kalınkafalılık Budalalık
BELÂ-DİDE f Belâ görmüş, belâya çatmış
BELADİR f Kadınların kullandıkları altun, gümüş, zümrüt, yakut, elmas gibi süs eşyası * Belâyı def etmek için verilen sadaka
BELÂ-ENDER-BELÂ f Belâ üstüne belâ Zahmet içinde zahmet
BELÂG Eriştirme, yetiştirme * Maksada uyan güzel ifâde Kâfi gelme, kifâyet
BELÂGAN MÂ-BELÂG Bol bol Çok kâfi derecede
BELÂGAT Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san´atı Muktezâ-yı hâle mutâbık söz söylemek * Belâgat, hem düzgün, hem yerinde söz söylemeyi öğreten ilmin de adı olur Ve maani, beyan, bedi´ diye üç kısma ayrılır Bu gün Edebiyat denilen bilgiye, ilm-i belâğat denilir (Edb L)(Arkadaş! Kelâmların hüsnünü artıran ve güzelliğini fazlaca parlatan belâgatın esaslarından biri de şudur ki: Bir havuzu doldurmak için etrafından süzülen sular gibi, beliğ kelâmlarda da zikredilen kelimelerin, kayıtların, hey´etlerin tamamen o kelâmın takib ettiği esas maksada nâzır olmakla onun takviyesine hizmet etmeleri, belâgat mezhebinde lâzımdır Belâgat, muktezâ-yı hâle mutabakattan ibarettir Kur´anın muhatabları, muhtelif asırlarda mütefavit tabakalardır Bu tabakalara mürâaten, muhavere ve mükâlemeyi o asırlara teşmil etmek üzere, çok yerlerde ta´mim için hazf yapıyor; çok yerlerde, nazm-ı kelâmı mutlak bırakıyor ki; ehl-i belâgat ve ulûm-u Arabiyece güzel görünen vecihler, ihtimâller çoğalsın ki, her asırda her tabaka, fehimlerine göre hissesini alsın İİ)
BELÂGAT-FÜRUŞ f Belâgat taslıyan
BELÂGAT-PERDÂZ f Düzgün konuşabilen, iyi söz söyliyebilen
BELÂGAT-PİRÂ Belâgata süs veren Süslü ve belâgatlı konuşan
BELAH Büyüklenmek, kibir
BELAHA Yetişmemiş hurma koruğu * Kurumak, yebs * Yormak
BELAHET Ahmaklık Düşüncesizlik Ne yaptığını iyi bilmemek
BEL´AK Yaşlı, zayıf * Bir hurma cinsi
BELAK Ayakları alacalı at
BELÂKEŞ f Belâ çeken Sıkıntı içinde olan
BELAKİK (Bülükka C) Sahralar, çöller Düzovalar
BELAL Islaklık Islatış Su gibi ıslatan
BEL´AM Terbiyesiz, açgözlü, obur * Hz Musa (AS) hakkında, yalan ve fena söyleyerek Beni-İsrail´i kandıran Bel´am bin Baura adında birinin adı
BEL´AME Yutmak
BELAREK f İyi su verilmiş kılıç, çelik * Ok temreni, ok mahfazası
BEL´AS Büyük karınlı dişi deve
BELAT Döşenmiş taş * Düzyer * Köy adı
BELAYA (Belâ C) Musibetler Afetler Beliyyeler Belâlar
BELA-ZEDE f Belaya uğramış, başına musibet gelmiş olan
BELBAL (Belbele) Vesvese Tasa Telâş Yürek yanması Iztırab * Tehyic ve tahrik eylemek
BELBED Akılsız ve ahmak kimse ki, ne ettiğini bilmez
BELBEL Tasa, kaygı Yürek yanması
BELBELE (C: Belâbil) Vesvese vermek, gamkin etmek, kuruntu vermek
BELBÛS f Bir nevi haşhaş * Yabani soğan Dağ soğanı, sarmısak
BELCA´ Kaşları arası açık olan kadın (Müz: Eblec)
BELDAH Kişinin kendini yere vurması
BELDARAN Geçit yerleri muhafızlarının adı Tanzimattan sonra bunlara zaptiye denmiştir İkinci Meşrutiyetten beri jandarma olarak adlandırılırlar
BELDE Memleket, şehir * Büyük köy * Yer, arz * Göğüs, sadır * İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması
BELDE-İ TAYYİBE Güzel ve hoş belde Medine-i Münevvere
BE-LEB f Dudakta
BELEC Zâhir ve rûşen olmak Gözükmek
BELED (Belde C) Beldeler Memleketler
BELED SÛRESİ (El-beled) Kur´an-ı Kerim´de 90 sure olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur
BELEDÎ (Beled den) şehir veya kasaba ahalisinden olan, şehirli * Şehir ve kasabaya ait * Belediye İdaresine mensub * Mahallî, yerli
BELEDİYE Bir şehir veya kasabanın temizliği, bayındırlığı ve nizamiyle ilgilenen daire
BELEH Sersemlik, bönlük, ahmaklık, budalalık
BELEL Yaşlık, rutubet, ıslaklık * Zafer, galibiyet* Mihnet, keder, üzüntü * Mücadele, kavga * Hastalıkdan iyileşen * Düşkünlük
BELEM Üzerinden yol geçen tepe
BELEMUN Çakır dikeni
BELENDAH Bodur, şişman kimse
BELENDÎ Enli
BELENSEM Katran
BELES İncire benzer bir yemiştir ve Yemen´de çok olur
BELEŞ (Arabça bilâşey´den galattır) Ücretsiz, bedava
BELET Kesilmek, inkıtâ
BELGE (Bak: Vesika)
BELGİN Belâ, zahmet, dâhiye
BELH Bazan, sivâ (gayri) manasını ifâde eder
BELHA´ Bir gözüne sürme çekip, diğer gözünü unutan ve gömleğini ters giyen akılsız kadın
BELHÂ Gönlü kibirli olan kadın
BELHAM Çiftçilikte kullanılan saban Çift sürmeğe yarayan âlet
BELHAM Nalbant Baytar
BELİ f Evet
BELİD (Belâdet den) Ahmak, sersem, bön, budala
BELİĞ Edb: Belâgatli kimse Meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmağa muktedir olan * Kâfi derecede olan Yeter olan
BELİGANE f Beliğcesine, düzgün ve fasih olarak
BELİL Islanmış olan şey * Serin ve yağmurlu rüzgâr
BELİNOGRAF Fr Telefon hatlarıyla fotoğraf, şekil ve yazıyı uzak mesafeye nakleden cihaz
BELİTA Kamış kap
BELİYYAT (Beliyye C) Felâketler * Gamlar Kederler
BELİYYE (C: Beliyyât) Belâ Müşkilât Musibet Âfet Tasa Keder
BELK Kapı açmak * Ak ile kara alaca olma * Büyük terazi
BELKA´ Tenha çöl Harap ve boş yer * Yazı * Yalan yere yemin etmek * Su, süt gibi boğaz ıslatan şeyler * Bir hurma cinsi
BELKA´ Alaca Alaca bacaklı olan at
BELKAA Şam vilâyetinde bir yerin adı * Kara ile ak alaca nesne * Parlak nesne
BELKIS Süleyman (AS) zamanında, Yemen´de Sebe şehrinde hükümet süren Himyerîlerden bir melikedir Süleyman (AS) bunu Filistin´e çağırdı, geldi ve iman etti (Bak: Taht-ı Belkıs)(Hz Süleyman (AS) Taht-ı Belkısı yanına celb etmek için, vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celb dedi: "Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim" olan hâdise-i harikaya delalet eden şu âyet $ ilââhir İşaret ediyor ki: Uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sûreten ihzar etmek mümkündür Hem vâki´dir ki; risaletiyle berâber saltanatla müşerref olan Hz Süleyman (AS) hem mâsumiyetine, hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktar-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvalini görmek ve dertlerini işitmek, bir mu´cize sûretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir Demek Cenab-ı Hakk´a itimad edip Süleyman´ın (AS) lisan-ı ismetiyle istediği gibi, o da lisan-ı istidadiyle Cenab-ı Hak´tan istese ve kavanin-i âdetine ve inayetine tevfik-i hareket etse; ona dünya bir şehir hükmüne geçebilir Demek taht-ı Belkıs Yemen´de iken Şam´da aynıyla veyahud sûretiyle hâzır olmuştur, görülmüştür Elbette taht etrafındaki adamların suretleriyle beraber sesleri de işitilmiştir İşte uzak mesafede, celb-i sûrete ve savta haşmetli bir sûrette işaret ediyor S)
BELKİ Umulur, ihtimal, olabilir * Hattâ * Kat´iyyetle Dahi Şüphesiz
BELL Yaş etmek Islatmak * Ulaştırmak * Hastanın sağlamlaşması
BELLET (C: Bilel) Cisimlerin yüzeyinde olan yaşlık, ıslaklık
BELMA f Faydasız, faydası olmayan İri ve kaba şey
BELSEK Elbise değdiğinde yapışıp ayrılmayan bir ot
BELT Kesmek
BELTA´ Her hususta hazakati ve feraseti olan
BELTAH Kişi nefsini yere vurmak
BELTEM Akılsız kimse * Peltek adam
BELÛ (Bel´ den) Çok yiyici, obur
BELUL Kurtulma Hastalıkdan, marazdan kurtulma Halâs olma
BELÛS f Tevazu, mahviyet Hileci Hile, yalan, dolan
BELÛT Bot: Meşe ağacı * Meşe ağacının meyvesi olan palamut
BELV (Belvâ) Dert, çile Musibet Zahmet * İmtihan, tecrübe
BELVAZ f Çıkıntı Duvardan dışarı doğru çıkan direğin ucu
BELVE Belâ
BELY Mahvolmak * Belirsiz olmak
BELYAD f Nakışsız, sade kostüm
BELZİ Muhkem, güçlü, sağlam deve
BEM Bazı sıfatlara katılarak mübalağa beyan eder
BEMBEYAZ Her tarafı beyaz, çok beyaz
BEN (Bak: Ene) t Psk: Şuurlu kişiliğimiz Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir Kendisini başkasından ayıramaz Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar Başkalarını hesaba katmaz Ahlâk ve din terbiyesiyle ben, her istediğini yapmaması gerektiğini öğrenir Vicdan ve namus duygusuna sahip olur Böylece "üst ben" mertebesine ulaşır İsteklerini dizginlemesini öğrenir "Alt ben"in had, sınır tanımayan arzularıyla din ve ahlâkın benliğimizdeki sesi durumunda olan "üst ben" arasında bir zıddiyet ve çatışma vardır Ben, bu ikisi arasında ahenkle denge kurmaya çalışır Bir suç ve günah işlediğinde benlikte suçluluk duygusu uyanır Bundan kurtulmak için en küçük bahane ve şüphelere yapışır Ve ahlâk ve dinî esasları inkâra yönelir Bu sebeple her günahta küfre giden bir yol açılır İslâm terbiyesi alan bir insanın benliği meşru sınırlarda Allahın emir ve rızası dairesinde kalır Günah sınırlarına varmaz Benin mahiyeti hakkında felsefî ve psikolojik muhtelif görüşler vardır Henüz benliğin mahiyeti açıklanamamıştır İslâm açısından bu mevzuda yazılan en esaslı yazı Risale-i Nurlardan Ene ve Zerre Risalesi´dir
BENADIK (Bunduk C) Yuvarlak kurşunlar * Fındıklar
BENADİR (Bender C) Ticaret yerleri Ticareti işlek limanlar
BE-NAM f Meşhur Namlı Mütemayiz Seçkin Mâlum bir isimle tesmiye edilen
BENAM Parmak ucu
BENAN Parmak uçları Parmaklar
BENANE (C: Benân-Benânât) Parmak başı
BENÂT (Bint C) Kızlar * Bebekler
BENÂT-I Bİ´SE Musibetler, belâlar, felâketler, âfetler
BENÂT-ÜL ARZ Pınarlar, ırmaklar
BENÂT-ÜR RÜŞDE Nikâhlı kadından doğan evlat
BENÂT-ÜS SADR Endişe * Hayal * Kederler
BENÂT-ÜD DEHR Âfetler * Zahmetler
BENAVER f İri, büyük çıban Kan çıbanı
BENBEL f Ekşi şey * Ekşi elma
BENC Türkçede "benek" adı verilen bir ot cinsidir ve tohumuna "bezr-ül benec" derler
BENCİL t (Bak: Hodbin, Hodgâm)
BENCİLEYİN t Benim gibi
BEND f Bağlanan Bağlanmış * Bağ Boğum Mafsal * Su bendi Baraj * Gam Gussa * Mekir * Hile * Mülâhaza Fıkra Madde * Aldatmak* Birisini emri altına almak, bendetmek * Edb: Baştan sona kadar aynı vezinli bir çok parçalardan meydana gelen ve kısım kısım gazel tarzında kafiyeleri değişen manzûmelerin her bir parçası (Bak: Terkib-i bend)
BEND-İ ÂHENİN Demir bağ Demirden mânia
BENDE f Bağlanmış olan Köle Esir Hizmetçi Hizmetkâr Kul
BENDE-İ FERMÂN Emir kulu, ferman kölesi
BENDE-İ HALKA-BEGÛŞ Kulağı halkalı olan köle, esir * Mc: İtaatli, muti´
BENDEGÂNE Hizmetçi gibi Bağlanmışçasına
BENDEGÎ Kölelik Hizmetçilik * Ubudiyyet, kulluk
BENDE-HİRÎDE Satın alınmış köle
BENDEKA Hiddetle bakma, sert bakış * Bir şeyi fındık kadar ufak yapma
BENDENE f Esvabın, giyilecek şeylerin bazı yerlerine dikilen düğme, kopça
BENDENÜVAZ f Kölesini iltifatlandıran, adamını taltif eden
BENDEPERVER f Köle besleyici, adam besleyici
BENDER (C: Benâdir) Ticaret yeri, işlek ticaret iskelesi, büyük iskele
BENDEREK f Küçük iskele * Boğaz ve liman ağızlarında yapılan küçük kale Mendirek
BENDERGÂH f İşlek iskele, liman, şehir
BENDERZ f Çuvaldız
BENDEYAN Hizmetçiler Kullar * Mensuplar
BENDE-ZADE f Köle çocuğu * Mc: Çocuğunu onun kölesi yerinde tutup mütevâzi muâmelede bulunan
BENDİDE f Esir, köle * Bağlı, bağlanmış
BENDİME f Elbise yakasına ve kollarına açılan küçük delik * Düğme, ilik
BENDİŞ f Altın ve gümüş üzerine işlenilen nakış
BEND-RÛG f Tarla ve bostan kenarlarına suyun akıntısını kesip havuz gibi birikmesi için yapılan setli çukur
BENE f İnce urgan, ip
BENEFSEC Menekşe
BENEFŞ(Î) f Menekşe rengi, mor renk
BENEFŞE f Menekşe denilen güzel kokulu, küçük çiçek * Mor
BENEFŞE-GÛN f Menekşe renkli, mor renkli Gökyüzü
BENEFŞE-ZÂR f Menekşe tarlası, menekşe bahçesi, menekşelik
BENEK f Atlas zemin üzerine sırma işlemeli bir çeşit kumaş
BENES Kötülükden, fenalıkdan ve iyi olmayan şeylerden çekinme ve kaçınma
BENEVRE f Temel, esas, asıl
BENG f Bir bitki ve tohumu ki, afyon gibi uyuşturan, keyf verici olarak da kullanılan bir madde Esrar * Atlas üzerine işlenmiş sırma işlemeli bir çeşit kumaş * Küçük çitlenbik
BENGAH f Keçeden yapılmış olan Türkmen evi* Âmirlere ve büyük rütbeli şahıslara ait çadır
BENGERE f Çocukları uyutmak için, çocuğu uyutan kişi tarafından söylenen ninni
BENGÎ f Beng tiryakisi, esrarkeş
BENÎ Oğullar, evlâtlar, çocuklar (Aslı: Benûn-Benîn)
BENÎ ÂDEM Âdem oğlu İnsan Âdem oğulları
BENÎ BEŞER İnsanlar
BENÎ İSRÂİL İsrâil oğulları Yahudiler Yahudi
BENÎ ÜMEYYE Emeviler
BENİKA (C: Benâyık) Elbisenin koltukaltı parçası
BENİMSEMEK t Sahip çıkmak, bir şey hakkında benimdir iddiasında bulunmak Kabullenmek
BENÎN (İbn C) Oğullar, erkek çocuklar * Akıllı, temkinli, tedbirli kimse
BENİYYE Kâbe-i Muazzama
BENK Her nesnenin aslı
BENNA Mimar, usta, kalfa Her türlü bina yapan Yapıcı
BENNA-GÛŞ f Kulağın aşağı sarkan yumuşak kısmı ki, küpe asılan yerdir
BENNE (C: Binân) Güzel, hoş koku
BENS Tehir etmek, geciktirmek
BENŞ Tenbellik İhmâl
BENÛ(H) f Yığın, küme, demet
BENÛ Oğullar
BENU-D DÜNYA Beni Âdem, insanlar
BENU-L ALLAT Baba bir kardeş
BENU-L A´YAN Baba ve ana bir kardeş
BENU-L GABRA Dervişler, uğrular
BENU-L ÜMM Ana bir kardeş
BENÛN (Benîn) (İbn C) Oğullar Zâdeler Veledler
BENU-S SEBİL Misafirler
BEN-VAN f Harman, tarla, ekin bekçisi
BENZOL Benzin ve toluen karışımı bir akaryakıt
BEPGA f Papağan
BER f Üzere, üzerine, yukarı mânasına (ve Arabçadaki "Alâ" yerine edat-ı isti´lâdır) * Göğüs, sine, bağır, sadır * Fayda * Hamil * Hıfz * Yan * Taraf * Nâkil Götürücü * Meyve * Yaprak Varak * Meme* Genç kadın* Evin kapısı
BER f (Burden) "Götürmek" mastarının emir köküdür Kelimenin sonuna getirilerek terkipler yapılır Emirber $ : Emir dinleyen, emir götüren Fermanber $ : Emir veren Emir dinleyen gibi
BE´R Kuyu kazmakBER´ : (Berâ, Bur´, Bürü´) Yaratmak Halketmek * Hastanın iyileşmesi Sağlamlık
BERA´ Her ayın ilk ve son günü
BERAA (Beria, Berua) İlim ve fazilet ve cemalde üstünlük (manasına fiil kökü)
BERÂAT Haşmet, metanet İlim ve şecaatta, güzel vasıflarda emsâlinden üstünlük Hüsn ve cemâlde tam olmak,emsâlinden üstün olmak
BERÂAT-ÜL İSTİHLÂL Bir eserin içindekilerini güzel bir başlangıçla baş tarafında anlatmak İyi bir alâmet Güzel bir başlangıç * Bir ibarede müradif ve mukni birkaç kelime bulunması, hüsn ve insicamdaki ibarenin vech-i mergub üzere te´lif ve terkibi * Maaş, rütbe, nişan için hükümetçe bildirilen yazı gibi vesika
BERABER f Birlikte bulunan * Müsavi, eşit * Bir hizada olan * Refakat, birlik
BERABERÎ f Eşitlik, müsavilik, beraberlik
BERABER MÎ-ZENEND HER ŞEY Herşey berâber söylüyor, çarpıyor, konuşuyor
BERACİM (Bürcume C) Boğumlar, mafsallar
BERÂET Temize çıkma Temizlik, münezzehiyet Bulaşık ve giriftâr olmama Âri olma * Huk: Bir davânın neticesinde suçsuz olduğu anlaşılma (Bak: Ber´)
BERÂET-İ ZİMMET Zimmetinde birşey olmayış, suçsuzluk
BERAGİS (Bürgus C) Pireler
BERAH şiddet Ezâ ve meşakkat
BERAH Açık işlenmiş yer * Zâil olmak * Ağaçsız arazi
BERAHİDE f Yola çıkarılmış, gönderilmiş
BERAHİHTE f Daha ziyade silâh hakkında kullanılan bir tâbirdir Çıkarılmış, çekilmiş mânâlarına gelir
BERAHİME Berehmenler Bâtıl ve sapkın Hind ve Mecûsi dinindekilerin reisleri
BERAHİN (Bürhan C) Deliller Şâhidler Bürhanlar
BERAHİN-İ ALENİYYE Meydanda ve açık olan deliller
BERAHİN-İ KATIA Şeksiz ve şüphesiz olan kat´i deliller, bürhanlar
BERAHİN-İ KAVİYYE Sağlam deliller, kuvvetli bürhanlar
BERAİL Horozun, güvercinin ve diğer kuşların boynunda çarpık bitmiş olan yelek
BERAK (C: Berkân) Göz kamaşmak * Bir yaşındaki kuzu
BER-AKİS f Aksine, zıddına, tersine
BERARENDE f Üste getiren, üzerine çıkaran
BERARİ (Berriyye C) Sahralar, çöller Geniş kumluklar
BERAS Leke hastalığı
BERASİN (Bürsün C) Yırtıcı hayvanların pençeleri
BERAŞ Ekseri yüzde olan küçük kara noktalar
BERAT Nişân Rütbe İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt
BERAT GECESİ Arabi Şâban ayının onbeşinci gecesi Şâban ayı mübarek şuhur-u selâseden (üç aylardan) olup, onbeşinci gecesi mahlûkatın rızıklarına, ömürlerine, amellerine dâir taraf-ı İlâhîden meleklere tâlimat verildiği hususunda rivâyât-ı sahiha vardır(Bu gelen gece olan "Leyle-i Berât" bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin programı nev´inden olması cihetiyle "Leyle-i Kadr"in kudsiyetindedir Herbir hasenenin Leyle-i Kadirde otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Beratta herbir amel-i salihin ve herbir harf-i Kur´anın sevabı, yirmibine çıkar Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar Ve bu kudsî leyâli-i meşhûrede, onbinler yirmibin veya otuzbinlere çıkar Bu geceler elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir Onun için elden geldiği kadar Kur´anla ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır Ş)
BERAT-I CİBAYET Vergi, icâre ve resim gibi vakfa veyahut da hazineye ait olan paraları toplamak salâhiyetini veren vesika
BERAT-I HÜMAYUN Padişahlara mahsus ferman
BERATİL (Birtîl C) Hediyeler, rüşvetler
BER-AVER f Yemiş ağacı
BERAVERDE f İltimas ile korunarak ileri çekilmiş adam * Seçilmiş, ayrılmış şey * Yükseğe kaldırılmış
BERÂY f İçin, dolayı, binâen (Arabçadaki "Li, li ecli" yerinde bir tâbirdir)
BERÂY-I İSTİKBÂL Karşılamak için
BERÂY-I MALÛMAT Mâlûmat için
BERÂY-I TENEZZÜH Tenezzüh için, gezinti için
BERÂY-I TİCÂRET Ticâret için Ticâret maksadı ile
BERAYA (Beriye C) Halk Bütün mahlûkat * Halkın kılıç kullanabilenleri ve vergi hârici tutulan müslüman kısmı
BERAZ Az olan şey, kalil
BERAZİK Bölük, cemaat
BERBAD f Harap Kötü Virâne Bozuk Perişan Telef ve helâk olmuş
BERBAR(E) f Evin dam kısmında bulunan oda * Çardak * Kemeriye * Tahtaboş Damın düz bir kısmı ki, en çok çamaşır sermeye yarar ve çinko ile döşelidir
BERBEKAN Arapların giydiği bir elbise cinsi
BER-BELEND f Çok yüksek yer veya rütbe
BER-BEND f Ufak çocuğu annesinin sırtına bağlamağa yarıyan göğüs kuşağı
BERBER f Tıraş eden, saç kesen * Afrika´nın kuzeyindeki bir kavim
BERBERE Kızgınlık ânında söylenip çağırmak bağırmak
BER-CA f Yerinde, münâsib
BERCED Kalın kilim * Halı
BERCESTE f Sağlam ve lâtif * Seçme * Edb: Zahmetsizce hatıra geliveren ve fakat çok kıymetli olan söz
BERCİS Müşteri denilen gezegen * Bol sütü olan deve
BERÇİDE f Devşirilmiş, toplanmış
BERÇİN f Toplayıcı
BERD Soğuk Soğukluk Soğutmak Noksan hararet * Ölmek * Soğuk su ile gusletmek * Uyumak * Sabit olmak * Zayıf olmak * Bir şeyi eğelemek * Sürme çekmek * Söğmek * Tutya, çinko (LR)
BERD-İ BEYZÂ (Bak: Nâr-ı beyzâ)
BERDAHT f Pürüzünü giderme Pürüzsüz yapma * Cilâlama, parlatma * Düzleme, düzeltme
BERDAR f Asılmış, yukarı kaldırılmış* Tutucu İtaat edici ve ettirici * Meyveli Meyve verici olan
BERDAŞTE f Yükseğe kaldırılmış, yukarı çıkarılmış
BERDE Tıb: Mide dolgunluğu
BERDEC Sürmek (Farisîden muarrebtir)
BERDEGİ f Esirlik, esaret, kölelik
BERDENG f Çöl ortasında yer alan küçük dağ ve tepe
BERDEVAM f Devam üzere Devamlı sürüp giden
BERDİ Hasır yapımında kullanılan bir ot cinsi
BERDİS Habis kişi, pis kimse
BERDİYY Suriye´de bulunan iki nehrin, bir köyün ve Hicaz´da da bir dağın adı
BER-DÛŞ f Omuzda, omuz üzerinde
BERD-ÜL ACÛZ Kocakarı soğuğu (Rûmi şubatın 26´sında başlar ve 7 gün şiddetle devâm eder)
BERE Fr Sipersiz ve yumuşak olan bir çeşit başlık
BERE f Kuzu Koyun yavrusu
BERE t Tıb: Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk
BERED Daha ziyade fırtınalı havalarda yağan dolu
BEREDE Dolu * Çok yemekten midenin dolması
BEREHMEN (Berhemen) f Puta tapan Ateşperestlerin bilginleri ile puta tapan kimselerin papazları
BEREHNE f Çıplak
BEREHNEGÎ f Çıplaklık
BEREHREHE Güzel, nâzik kadın
BEREKÂT (Bereket C) Bereketler Bolluklar
BEREKET Bolluk Çokluk Feyiz Cenab-ı Hakk´ın lütfu, ihsanı Uğurluluk Meymenet, saadet( Kanaat-ı kat´iye verecek derecede tecrübeler vardır ki: Nasıl çocukların aczlerine binâen rahmet tarafından rızıkları hârika bir sûrette memeler musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor Öyle de, mâsumiyet kesbeden imanlı ihtiyarların rızıkları da, bereket sûretinde gönderiliyor Hem bir hânenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir hâneyi belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş mâsum ihtiyarlar ve ihtiyareler bulunduğu, Hadis-i Şerifin bir parçası olan $ yani: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti" diye ferman etmekle, bu hakikatı isbat ediyor L)
BEREM (C: Ebrâm) Kumar oyununa dâhil olmayan
BEREM f Asma ve kabak çardağı * Üzüm çubuklarının altına konulan çatal şeklindeki ağaç Herek
BERENCEN f Kadın bileziği
BEREND f Nakışı olmayan ipek kumaş * Keskin olan hançer, kılıç, pala vb âletler * Kılıcın suyu
BERENDAHTE f Yükseğe çıkarılmış, üste çıkarılmış Yükseğe kaldırılmış
BER-ENDAZ f Bir yana atan Yukarı kaldırıp atan
BERERE (Bârr ve Berr C) Dindar ve temiz kimseler Takvâ ehli olan, her çeşit günahlardan sakınanlar Çok hayır sahibi kimseler
BERESTÛK Kırlangıç denilen deniz balığı
BERE´TE Sen yarattın (meâlinde fiil) (Bak: Ber´)
BEREVÂT (Berat C) Eskiden bir kimseye nişan, rütbe veya imtiyaz verildiğini bildiren fermanlar
BEREZE (Bak: Bürüz)
BERF f Kar
BERF-ÂB f Karlı soğuk su Kar suyu
BERF-ÂLUD f Kar içinde, kara batmış
BERF-DÂN Buzhane, buzluk, karlık
BERF-DÂR f Karlı
BERFEND f Asker, nefer, er * Güzel ve hoş söz * Derin yer
BERFİN f Kar ile ilgili, kardan
BERF-NAK f Kış yaz devamlı karlı olan yer
BERFÛK f Şeftali yemişi
BERFÛZ f Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi
BERG f Sed, bendBERG : f Yaprak * Azık * Azm, kasd * Hazırlık Mal, mülk * İntizam-ı hal * Serencam
BERG-İ DİRAHT Ağaç yaprağı
BERG-İ SEBZ Hediye * Yeşil yaprak
BERGAB f Su bendi Suyun biriktirildiği yer Baraj
BERGAL (C: Beragil) Sırtlan eniği
BERGAMAN f Ejder Büyük yılan
BERGAMOT Turunçgillerden bir ağaç ve bu ağacın meyvesi Meyvenin kabuğundan güzel kokulu bir esans da çıkarılır
BERGAŞ (C: Berâgiş) Sivrisinek * Tahta biti
BERGAŞTE f Yüz çevirmiş
BERGERDE f Hatırda tutulmuş, ezberlenmiş, hıfzedilmiş
BERGEŞİDE f Sıyrılmış, çekilmiş * Tartılmış
BERGEŞTE f Tersine dönmüş Yüz çevirmiş Mâkûs
BERGEŞTE-HÂL f İşi bozulmuş, geçimi güçleşmiş, düşkün
BERGRİFTEN f Ayırmak Kaldırmak Gidermek
BERG-RİZ f Yaprak döken Sonbahar, güz
BERGÜZAR f Hatırlatmak için armağan, hediye vermek
BERGÜZİDE f Seçkin Seçilmiş
BERH şiddet, eziyet, meşakkat, zorluk, zahmet
BERH f Balık, semek * Parça, kısım, hisse, nasib * Su birikintisi * Şimşek, berk * Yaş olan odunun, yanarken çıkardığı yaşlık
BERHABE Minder Döşek, yatak * Aynı döşek veya yatakda beraber yatılan kimse
BERHÂNE f Eskiyip harap olmuş konak
BERHAST(E) f Ayaklanmış, kalkmış
BERHAVA (Berhevâ) f Boş, faydasız * Havaya uçurulmuş Havaya gitmiş
BERHAY Yaramaz, haylaz
BERHAYAT f Yaşayan Hayat üzere olan
BERHE Müddet, an, zaman
BERHEM f Karışık, çapraşık * Toplu, birlikte, berâber
BERHEME Gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak
BERHEMEN (C: Berhemûn) Hakîm * Efsun okuyucu
BERHEM-ZEDE f Karmakarışık, altı üstüne getirilmiş
BERHEM-ZEN f Karmakarışık eden, altını üstüne getiren
BERHEM-ZENED f Birbirine çarpıyor Beraber çarpıyor Birlikte çalışıyor
BER-HEVA f Kaybolmuş, havaya gitmiş
BERHİHTE f Silâh çekilmiş, hamle edilmiş
BERHİZ f Atılan, kalkan, sıçrayan Zorbalık eden
BERHÛD f Saçmasapan söz, mânasız söz
BERHUDAR f Selâmette Mükâfata erişen Nasibli
BERHÛH f Sabun
BERHÛN f Çember, daire, ortası boş olan yuvarlak nesne * Hisar, varoş, duvar veya bostan kenarlarına ve tarla aralarına çalıçırpı ve diken ile yapılan çit * Küçük ev, oda, hücre
BERHÛR f Pay, nasib, hisse
BERHÛZ f Torba, dağarcık
BERÎ (Berâet den) Kurtulmuş Temiz Kayıt ve hüküm altında olmayan Zimmeti bulunmayan adam Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan Hastalıktan sâlim olan (Bak: Ber´)
BERİA Akılda güzellik, zekâda ve kıyasette emsalinden üstün olan (Bak: Beraa)
BERİBERİ (Seylanca) Asya´nın güneydoğusu ile Okyanusya, Senegal ve Brezilya´nın yerli halklarında görülen ve B vitamini eksikliğinde vücuda gelen bir hastalık
BERİCEN f İçerisinde ekmek pişirilen ocak veya fırın
BERİD Postacı Haberci Elçi * Sürücü * Dört fersah mesâfe
BERİD-İ FELEK Satürn (Zühal) gezegeni
BERİG f Set, bent
BERİK Yıldırayıcı, çok parlak nesne (Mübâlağası: Berrak) * Parıltı, ışık, ziya
BERİKE Yırtmak Paralamak * Un helvası
BERİLYUM yun Zümrüt gibi bazı taşların bileşiminde bulunan bir elementtir (Be) sembolü ile gösterilir
BERİM Siyah ve beyaz ipliklerden meydana getirilen ip * Cemaat * Etsiz yemek
BERİN f Pek yüksek, en yüce * Yarık, yırtık, delik
BERİSA´ Halk, insan topluluğu
BERİT (C: Berâyıt) Halk, beriyye
BERİYYE Halk Mahlûk İnsan * Sahra Çöl * Kır
BERJ f Kuvvetli kasırga Su girdabı
BERK t Katı Sert * Serin * Metin, sağlam
BERK Şimşek çakması Parlama* Yıldırım * Zinetlenme, süslenme * Tas: Tecelli-i İlâhiye ile kurbiyyete mazhariyyet * Ahmak olmak
BERK-İ BASAR Gözün şimşek çakması * Birdenbire tepesinde çakan şimşekten mâruz olduğu dehşet ve şiddet hâlinden mecaz olarak, ansızın başına gelen mühlik hâdisenin şiddetli âlâm ve ıztırabıyla dehşet ve hayret içinde duyulan keskin intibahı ifade eder (ET)
BERK-İ HÂTIF Kapıp götüren veya göz kamaştıran şimşek
BERK-İ SÜYUF Kılıçların şimşeği, kılıç korkusu
BERK (C: Bürük) Göğüs, sadr * Çok çöken deve
BERK f Yaprak
BERKA´ (C: Berkavât) Yüksek yer * Taşlı balçık
BERKA´ (Bak: Burku)
BERKAA Dört ayak üstüne durmak
BERKAN f Tüyü kıvırcık olan kuzu postu veya kürkü
BERKAN Parıldama * Volkan
BERKARAR Kararlı Yerleşmiş Devamlı
BERK-ASA f şimşek gibi parlak
BERKAŞ(A) Nakşetmek, nakışlamak
BERKATA Birbirine yakın olan adım
BERK-EFŞAN f şimşek saçan
BER-KEMAL f Mükemmel
BERKENAR f Hâşiye Kenara yazılan yazı Kenarda
BERK-ENDAZ f Parlayıcı, parıldayıcıBERKENDE : f Koparılmış, sökülmüş, kökünden çıkarılıp atılmış
BERKEŞİDE f Kınından çıkarılmış, sıyırılmış, çıkarılmış* Mc: İlerletilmiş, çekilip meydana getirilmiş BERKİYYE : Şimşek gibi Şimşeğe âit Elektrik Telgraf
BERKİ´ Yedinci kat gök
BERKU´ Yüz örtüsü Peçe
BERKUK Şeftali, kayısı, zerdali
BERM f Hıfzetme, hatırda tutma, ezberleme
BERMAH(E) f Burgu, matkab
BERMAL f Zirve, dağ tepesi Dağın üstü, en yüksek yeri
BER-MÛCİB f Gereğince, icabına göre
BERMURAD f Emeline kavuşan, arzusu yerine gelen, dileğine eren
BERMU´TAD f Her zamanki gibi Âdet olduğu üzere, alışıldığı gibi
BERNA f Delikanlı, yiğit, genç
BERNAME f Mektub başlığı * Zarfın üzerindeki adres * Fihrist
BERNİK Su aygırı
BERNİŞ f Romatizma ağrısı, mafsal sancısı * Karın ağrısı, sancısı
BERNİYE (C: Berâni) Büyük küp * Küçük horoz * Bir hurma cinsi
BERNÛN f İnce tül Çok ince ipek kumaş
BERPA f Ayakta, ayak üzerinde, dik
BERR (C: Ebrâr) Va´dinde sâdık Sözünde duran Muhsin Keremkâr * Nimetleri herkese, umuma ihsan eden * Gerçeklik, sıdk * Susuz, kuru yerler * Toprak Yeryüzü, yer
BERR-İ ATİK Eski karalar Asya, Avrupa ve Afrika
BERR-İ CEDİD Yeni karalar Amerika ve Avusturalya
BERRADE Suyu soğutmaya ait kap, buzdolabı, karlık * Bardak asacak yer
BERRAH Sahra, çöl * Zeval, sona ermek * Gitmek, zehab
BERRAK Nurlu, pek parlak * Bulanık olmayan, duru, açık, saf
BERRAN f Kesen, kesici, keskin
BERRANÎ (Berr den) Sahra ve kıra ait Yabani * Hâricî, zâhirî * Şer´î hükümlere uymayan
BERRAT Bıçkı * Törpü
BERREN Karadan, kara yoluyla
BERRÎ Toprağa ait, kara ile ilgili
BERRİYE Toprağa âit * Çöl Beyaban Sahra * Kara askeri Piyade
BERRÛD Tül ağacı
BERRÜSTE f Karpuz, kavun, kabak, çimen gibi dalbudak salıp da yükselmiyen nebat * Mc: Alçak, edepsiz, rezil kimse
BERS (C: Bürâs-Ebrâs) Çukur, yumuşak yer
BER-SABIK f Eskisi gibi
BERSAK Sevinmek, sürur ve ferah
BERSER-ZEDEN f Başa kakmak, azarlamak
BERŞ f Afyon şurubu, keten yaprağı ile yapılan bir nevi sarhoş edici mâcun * Arzu, gönül isteği
BERŞA´ Uzun boylu, iri gövdeli ahmak kimse
BERŞAK Ok atmak
BERŞAN f Ümmet Bir peygamberin tebliğ ettiği dine ve kitaba iman eden cemaat
BERŞEM f Kederin belli oluşu * Dikkatli nazar
BERTAL Rüşvet almak
BERTAM Dudağı kalın adam
BERTAME Gadaptan müntefih olmak, hiddetlenmek
BERTARAF f Bir tarafa atılan, bir yana atılmış, ortadan çıkmış, zâil olmuş
BERTARUM f Kubbe üzerinde Dam üstünde
BERTER f Daha yüksek, daha üstte, âlâ
BERTİH Aşırma
BERTİL (C: Beratil) Uzun taş * Uzun, sağlam demir
BERÛD Soğutucu * Göze çekilen sürme
BERÛMEND f Faydalı, verimli * Ter ü taze * Nasibli, hisseli
BERÛMENDÎ f Faydalı, menfaatli olma
BERÛZ Zâhir olmak, zuhur etmek, görünmek
BERÛZ f Kavga, savaş, muhârebe
BERVAR(E) f Sayfiye * Havadar köşk, mesken * Evin küçük, arka kapısı
BERVAZE f Gezinti için hazırlanan yemek
BER-VECH f Olduğu gibi, aynen
BER-VECH-İ ATİ f Gelecek tarz üzere Aşağıdaki gibi
BER-VECH-İ BÂLÂ Yukarıda olduğu gibi
BER-VECH-İ İŞTİRÂK Ortaklıkla, iştirak ederek
BER-VECH-İ MAKTU´ Muayyen bir bedel karşılığı olarak
BER-VECH-İ MÛTAD f Adet olduğu gibi
BER-VECH-İ YESİR Kolaylıkla, kolayca
BER-VECH-İ ZİR f Aşağıdaki gibi Gelecekte görüleceği üzere
BERZ f Ziraat, ekim
BERZAH İki âlemin arası Kabir Dünya ile âhiret arası * Perde * Sıkıntılı yer * İki yer arasındaki geçit * Mani´a, engel, (Bak: Sırat köprüsü) Ölen insanların ruhları kıyamete kadar berzah âleminde bulunurlar Berzah büyük ve mânevi bir âlemdir Dindar olup cennetlik olanlar, berzah âleminde sevdikleri kimselerle ve iyi insanlarla görüşürler ve çok zevkli yaşarlar Kıyamet kopunca Allah bütün ruhları haşir meydanında cesetleri ile diriltip toplayacaktır
BERZE f İpekli kumaş * Yakışıklı, nâzik * Ekin, zirâat * Dal, budak * Letâfet, zerâfet
BERZEDE f Toplanılmış, biriktirilmiş, bir araya getirilmiş
BERZE-GAV f Tarla sürecek öküz, çift öküzü
BERZEN f Sahra, çöl * Sokak, cadde Mahalle Köşebaşı
BERZ-GAR f Ekinci
BES f Kâfi Yeter Yetişir (Allah bes, gayri heves)
BE´S Azab, şiddet Korku * Zarar, ziyan * Zorluk, meşakkat, zahmet * Fenalık (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir)
BESA´ Yumuşak yer * Benî Selim vilayetinde bir yerin adı
BESÂ f Pek çok, hayli miktarda, nice nice
BE´SA Fakirlik, muhtaçlık ve benzerleri
BESA´ Ülfet, alışma, ünsiyet
BESA (Arnavutça) Arnavut yemini * Kan güden hasımlar arasında yeminle akdolunan anlaşma
BESAİT (Basit C) Basit şeyler Mürekkeb ve memzuç olmayanlar
BESALET Yiğitlik Bahadırlık Yürek sağlamlığı
BESAMET Güler yüzlülük Mütebessimiyet
BESARE f Sofa, salon Divanhâne
BESÂRE-NİŞİN f Sofada oturan, uşak, hâdim, hizmetçi
BESARET Göz açıklığı Dikkatle bakış
BESASA Göz, ayn
BESAT (Bisât) Düz * Döşenmiş * Geniş * Yayvan kab * Düz açık yer
BESATET Basitlik Düzgünlük Sadelik Düzlük * Dilde düzgünlük
BESATİN (Bostan C) Bostanlar
BESATİN-İ CİNAN Cennet bostanları Cennet bahçeleri
BESBAS f Saçmasapan, manâsız söz
BESBASE Bir ağaç adı
BESBELE Bakla
BESBES (C: Besâbis) Herze Mânasız, saçma sözler
BESBESE Haberi yaymak * İşini halka bildirmek
BESBESE Bir nesneyi yaş etmek, bir şeyi ıslatmak * Çok çabuk yürüme Hızlı yürüme
BESEK (Besdek) f Esneme * Harman yerinde toplanılarak demet yapılan arpa ve buğdaylar
BESEN şirin, lâtif, gökçek, hüsn
BESEND(E) f Kâfi, kifayet eder, tamam, yeter, yetişir
BESFAYİC Bir ot kökü ki, içinde fıstığa benzer bir yemişi olur
BE-SER f Baş üzerine
BE-SER Ü ÇEŞM f Başgöz üstüne
BE-SER Ü PÂ f Baştan ayağa
BESGÛY f Geveze Çok konuşan
BESÎ f Çokluk, fazlalık, ziyadelik * Birçok
BESİC f Hazırlık Sefer hazırlığı, yol hazırlığı * Yol ve sefer azığı, harçlığı
BESİL Çirkin yüzlü
BESİLE Kap içinde kalmış içki artığı
BESİM (Besm den) Güleryüzlü kimse
BESİN t Zihayat varlıkların yaşama, gelişme ve çalışmaları için gerekli olan çeşitli gıda maddeleri
BESİR Ziyade, çok, birçok
BESİSE Bir çeşit yemek * Yağ ve undan yapılan bir çeşit bulamaç * Ayrılık, nifak, iftira, ihtilaf
BESİT(A) (C: Besâit) Döşenmiş nesne, yer yüzü * Yalnız tek * Geniş yer
BESK Yırtmak * Yarmak ve ayırmak
BESK Tükürmek * Uzamak * Büyümek
BESKELE f Kapı sürgüsü, kapı mandalı
BESL Helâk etmek * Men´etmek* Çirkin yüzlü olmak * Helâl ve haram
BESM Tebessüm etmek
BESMAN f Bir muahededen, bir anlaşmadan sonra rehin olarak bırakılan şey Kapora
BESMELE $ in kısaltılmış ismi Müslüman her işine Bismillah ile başlar Yani her işi Allah adına ve Allah için yapar Atomlardan yıldızlara kadar her varlık da Allah adına ve Allah için hareket eder İnsan da Bismillah diyemiyeceği, yani Allah´ın emri ve izni olmayan bir işi ve hareketi yapmamak, onun emri dairesinde kalmakla gerçekten insan olur Aksi halde hayvanlardan aşağı dereceye iner
BESMELE-HÂN f Besmele çeken
BESNE Yumuşak yer
BESNİYYE Alçak ve yumuşak yerde biten buğday * Şam diyarında belli bir yerde yetişen buğdaya da derler
BESR Çok, kesir
BESR Yüz ekşitmek * Talep etmek, istemek * Acele etmek Hamlık atmak
BESR (Besere) (C: Besûr) Vücutta çıkan bir çeşit ufak sivilce
BESERE-İ HABİSE Çıktığı yeri kangren eden ve adına da kara kabarcık denen öldürücü bir hastalık
BESRİK (Bisrik) Hafif ve hızlı yürüyüşlü bir cins hecin devesi
BESS İçindekini açığa vurmak * Neşretmek, yaymak * Ayırmak * Dert, keder * Merak
BESS Parça parça olmak, dağılıp serpilmek
BESSAM Güler yüzlü olan adam Çok gülen kimse
BESSASE Mekke-i Mükerreme
BEST Döşemek* Yaymak, neşr
BEST f Düğüm
BESTA Uzunluk, bolluk, genişlik Yaygın olmak
BESTAK Hizmetçi, hâdim
BESTE f Bağlanmış, bitiştirilmiş, bağlı * Kapalı Tutucu Donmuş * Bir nevi ipek kumaş * Gr: "Besten" fiilinin ism-i mef´ulüdür Kelimelerin başına veya sonuna getirilerek mürekkeb kelimeler (Birleşik kelimeler) yapılır * Müzikte: Şarkının makam ve âhengi
BESTE-DEHÂN f Dili bağlı Ağzı kapalı, susan, sükût eden
BESTE-DEM f Nefesi tutulmuş
BESTE-GÎ f Bağlılık Kapalılık
BESTE-KÂR Besteliyen Besteci
BESTE-LEB f Dudağı kapalı
BESTE-RAHİM f Çocuk doğuramayan, kısır kadın
BESÛR (Besr C) Siğiller, sivilceler, küçük çıbanlar
BESÛS Okşadıkça süt veren deve
BESV Yüz ekşitmek
BEŞAAT Kabahat, suç * Yiyecek ve içeceklerdeki acılık
BEŞAHE Çirkinlik
BEŞALE Harislik, hırslı olma
BEŞAM Hicaz´da yetişen bir cins ağaçtır ki, hoş kokuludur ve dallarından misvak yapılır
BEŞANİKA Boşnaklar
BEŞARAT (Beşaret C) Beşaretler (Bak: Beşaret)
BEŞARE (C: Beşâir) Hüsn, güzellik, cemâl
BEŞARET (Doğrusu Bişârettir) Müjde Sevindirici haber Hayırlı haber * Müjdeye verilen ihsan * Yeni çıkan acib şey
BEŞARET-ÂVER Beşaret veren, müjdeci
BE-ŞART-I ANKİ f Bu şartla ki Şu şartla ki
BEŞAŞ (Beşeş, beşüş) Açık yüzlü Güler yüzlü
BEŞÂŞET Güler yüzlülük * Tazelik
BEŞE f Atmaca kuşu
BEŞEL Hırslı kişi Haris kimse
BEŞEL f İki kimsenin birbiriyle tutuşması İki şeyin birbirine sarılması * Beşelîden masdarından emir ki; asıl, sarıl, mânâlarına gelir
BEŞEM f Kederli, hüzünlü, yaslı * Hazmı güç olan şey
BEŞEN f Uzun boy * Beden, cisim * Taraf, uç, kenar
BEŞENC f Yüz güzelliği, parlaklığı
BEŞER (Beşere) İnsan derisinin dış yüzleri * İnsan Âdem(Hem istikrâ-i tâmme ile ve fenlerin tahkikatıyla sabit olmuş ki; mahlûkat içinde en mükerrem, en ehemmiyetli beşerdir Çünki beşer, hilkat-ı kâinattaki zâhiri esbab ve neticelerinin mabeynindeki basamakları ve teselsül eden illetlerin ve sebeplerin münâsebetlerini aklıyla keşfedip san´at-ı İlâhiyeyi ve muntazam hikmetli icadât-ı Rabbaniyenin taklidini san´atcığıyla yapmak ve ef´âl-i İlâhiyeyi anlamak için ve san´at-ı İlahiyeyi bilmek ve cüz´î ilmiyle ve san´atlarıyla anlamak için bir mizan bir mikyas, kendi cüz-i ihtiyariyle işlediği maddelerle Hâlık-ı Zülcelâl´in küllî, muhit ef´al ve sıfatlarını bilerek kâinatın en eşref ve ekrem mahlûku olduğunu isbat ediyorHem İslâmiyetin kâinata ve beşere ait hakikatlarının şehadetiyle, mükerrem beşer içinde, en eşref ve en âlâsı ehl-i hak ve hakikat olan ehl-i İslâmiyet, hem istikrâ-i tâmme ile, tarihlerin şehadetiyle, en mükerrem beşer içindeki en müşerref olan ehl-i hakkın içinde dahi bin mu´cizâtı ve çok yüksek ahlâkının ve İslâmiyet ve Kur´an hakikatlarının şehadetiyle en efdal, en yüksek olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´dır H)
BEŞERÎ İnsana ve insanın fıtrî hallerine mensub ve müteallik İnsanla ilgili
BEŞERİYYET İnsanın tab´ ve hilkati ve fıtrî halleri İnsanlık
BEŞG f Dolu; kar; çiy, şebnem * Naz, cilve, işve
BEŞGEN (Bak: Muhammes)
BEŞİ´ Tadı fena olan çirkin şey; acı, ekşi
BEŞİR Müjdeli haber veren Müjde getiren * Güler yüzlü Hub Cemil * Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) bir vasfı(İşte o Zât bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi; bir rahmet-i binihayenin kâşifi ve ilâncısı; ve Saltanat-ı Rububiyetin mehasininin dellalı, seyircisi; ve künûz-u Esma-i İlâhiyenin keşşafı, göstericisi olduğundan S)
BEŞİŞE Açık yüzlü olmak
BEŞK Yalan söylemek * İşleri yaramaz olmak * Deve, sür´atle gitmek * Elbise dikmek
BEŞM Çok yemekten dolayı midenin dolması
BEŞM f Kırağı; çiy Şebnem * Taberistan ile Rey arasında havası çok soğuk olan bir mevki * Dinsiz, mezhebsiz
BEŞME f Her çubuğu ayrı ayrı beş renkte olan yollu kumaş * İşlenmemiş ham deri * Göz ilâcı
BEŞR Eski fetva metinlerinde erkeği temsil eden isimlerden biri (Bak: Zeyd)
BEŞŞ Açık yüzlü olmak
BEŞŞAK Yalancı, kezzab
BEŞTEK (Beştük) f Zarf Vazo Kap Kâse Çiniden yapılmış saksı
BEŞÛŞ (Bak: Beşaş)
BEŞÛŞÂNE f Güler yüzlüce Hoş olarak
BEŞYÛN f Semiz, besili, yağlı
BET´ Boynu uzun olmak * Aşikâre ve zâhir olmak Açık ve görünür olmak
BET Çehre rengi, beniz
BET f (Bak: Bed)
BETA´ İkamet Bir yerde oturma
BE-TAHSİS Hele, hususiyle
BETAİN Astarlar* Yatak yüzleri
BETAL(E) Bahâdır, yiğit, kahraman
BETALET (Bak: Batalet)
BETAN (C: Bitnân) Çukur yer
BETANE Büyük karınlı olmak
BETAR Çok fazla sevinmek * Hayret * Dehşet * Tekebbürlenmek, gururlanmak
BETARE Eksiklik, noksanlık
BETAT Azık Bir yolculukta gereken öteberi * Ev eşyası * Kesin, kat´i
BETATRON yun Fiz: Elektronları hızlandıran elektromanyetik bir âlet
BE-TEKRAR f Tekrar ile
BETER (Bed-ter´in muhaffefi) Daha kötü, daha fena
BETİ´ Eğlenici, eğlenen
BETİHA (C: Bitâh-Betâyih) Ufak taşlı büyük dere * Kamışlık ve sazlık yer
BETİK Kat´etmek, kesmek * Yapışıp bir şeyi çekmek
BETİL Hz İsa´nın (AS) anası olan Hz Meryem´in lâkabı * Salkımları sarkmış ağaç * Nehirlerdeki akıntılar * Ağacın gövdesinden veya ana ağaçdan ayrılıp başka kök salan fidan
BETİLE (C: Betâil) Hurma fidanı
BETİN Yalnız midesini düşünen kimse
BETİN Büyük karınlı Şişman * Irak, baid, uzak
BETK Kesmek, kat´etmek * Yapışıp bir şeyi çekmek
BETKİŞ f Atılacak okların içine konulup omuza asılan mahfaza Ok mahfazası, okluk
BETL Kesmek, kat´etmek
BETLE Kesilmiş, maktû
BETONARME Fr İskeleti demir çubuklardan yapılmış olan beton
BETR Kat´, kesme * Hatalı, eksik bırakma
BETRA (Müz: Ebter) Çocuğu olmayan Kısır * Kuyruğu kesik dişi hayvan
BETRE Dişi eşek
BETT (C: Betût) Kesmek, kat´ * Kilim
BETTÂR Çok kesen, fazla keskin
SEYF-İ BETTÂR Çok keskin kılıç
BETTAT Kilim satıcı * Kesici
BETTE Kat´i * Kesilmiş, ayrılmış, maktu´ * Tiftikten şal
BETTER f (Bed-ter) Daha kötü Çok fena
BETÛK f Yuvarlak tabla, bakkal tablası ve sepeti
BETÛK Çok keskin
BETÛL (Betâl) Erkekten kaçınan nâmuslu kadın * Hz Fatımatüzzehra ve Hz Meryem´in sıfatı
BETV Durmak, ikamet
BETYAB f Mihnet, keder, dert, gam, kaygı, elem
BETYAR(E) f şeytan, ifrit * Düşman, adüvv * Görülmesi istenilmeyen şeyBE´V : Fahirlenmek, büyüklenmek, kibirlenmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BEV Deve yavrusunun derisi (Bunu samanla doldurup anasına gösterirler tâ ki sağılmaktan kaçmasın diye) BEV : Geri çekmek * Lâyık olmak * İkrar etmek
BEV´ Kulaç, kulaçlama * Sataşma, musallat olma * Kuytu yer
BEVA´ Benzer, beraber, eş, denk * Hazır etmek * Doğrulanmak * Nüzul etmek, inmek
BEVABET Kapıcılık, kapı bekçiliği
BEVABÎ Kapıcılık, kapı bekçiliği
BEVADİ (Bâdiye C) Bâdiyeler, sahralar, çöller
BEVADİR (Bâdire C) Bâdireler, olagelen hâdiseler
BEVAH Aşikâr, meydanda, belli Herkesin gözleri önünde
BEVAHE (Bûhe C) Dişi baykuşlar * Çakır doğan kuşları * Ahmak, ebleh adamlar
BEVAHEN Belli olarak, âşikar
BEVAHİD Musibetler, felâketler, âfetler, belâlar
BEVAİK (Bâika C) Belâlar, musibetler, felâketler, âfetler
BEVAKİ (Bâki, Bâkiye C) Bâkiler, kalanlar, daim olanlar
BEVANİ Kaburga kemikleri * Deve ayakları
BEVAR Mahvolma, çürüme, yok olma * Kadının kocaya varmayıp evde kalması
BEVARİ (Bâriyye C) Hasırlar, ince kumaştan örülmüş hasırlar
BEVARİD (Bârid C) Soğutulmuş yemekler * Omuzlarda boyun arasında, gerdanın yanında veya kulaklar arasında ve ensede olan etler * Sakat şeyler
BEVARİH (Bârih C) Şiddetli sıcaklar ve şiddetli rüzgârlar ki, adına Samyeli denir
BEVARİK (Bârika C) Şimşek ve yıldırım parıltıları * Parıltılar, gözleri kamaştırıcı olan şeyler
BEVÂRİK-İ SÜYUF Kılıçların parıltıları
BEVAS f Sıkıntı, keder, mihnet, elem, dert, kaygı, gam * Yokluk
BEVASİR (Bâsur C) Mayasıllar, basurlar
BEVAŞE Çiftçilerin harman savurmakda kullandıkları çatal şeklindeki tahta kürek, yaba
BEVATIL (Bâtıl C) Batıllar, hurafeler Hak olmayanlar, sahteler
BEVATIN (Bâtın C) Gizli ve kapalı şeyler Aşikâr olmayan şeyler (Zıddı: Zevahir´dir)
BEVATİR (Bâtire C) Keskin, çok kesen kılıçlar
BEVB Menetmek
BEVBAT Sahra, çöl, geniş kumluk araziler
BEVC Berk, şimşek * Yorulma * Bağırma, haykırma
BEVÇ Azamet, büyüklük, heybet Gösteriş, ihtişam * Zinet, süs, debdebe
BEVD Kuyu
BEVE´ Geri çekmek * İkrar etmek * Lâyık olmak
BEVG Üstünlük, galibiyet, galib gelme
BEVGA Yumuşak toprak
BEVH Musibete, belâya uğrama; felâket gelmesi Kederlenme * Gizli şeyin, sırrın açığa çıkması
BEVH Kızgınlık ve hiddetin geçmesi * Ateşin sönmesi
BEVH Lânet etme, beddua etme, söğme * Haberli olma * Düşünme
BEVİŞ f Tahmin, farzetme
BEVJ f Şiddetli kasırga, su çevrintisi, girdap
BEVK Fenalık, düşmanlık, keder ve belâ meydana getirme * Musibet, felâket * İzinsiz ve habersiz olarak bir yere aniden çıkagelme * Çalıp çırpma * Yalan söz * Boşboğaz (adam) * Şiddetli yağmur
BEVK Sıçrayıp binme * Toplanma Bir araya gelme * Karışma, karmakarışık olma * Su kaynağını karıştırarak açma
BEVKA´ Kargaşalık, karışıklık
BEVL Sidik, idrar
BEVLE Çok işeyen adam * Kız çocuğu
BEVLİYE Tıb: İdrar yolları ve böbrek hastalıkları Bu hastalıkların teşhis ve tedavisiyle uğraşan tıp dalı (Üroloji)
BEVN f Nasib, pay, hisse
BEVN İki şey arasındaki mesafe Uzaklık * Fazilet, meziyet
BEVN-İ BAİD Çok açıklık, uzak mesafe
BEVNE Küçük kız çocuğu
BEVR Helâk olma Yok olma * Sınama, deneme * Alış-veriş sıkıntısı * Sürülmemiş yer
BEVS Acele, ileri geçme, ileri gitme * Bıktırıncaya kadar israr etme * Bir kimseden kaçıp gizlenme * Bir şeyin rengi
BEVS Bahsetmek
BEVS Öpmek (Farisîden muarrebdir)
BEVŞ Her biri bir yerden gelmiş olan bir bölük cemaat
BEVŞ f Çalım, gösteriş, debdebe, ihtişam
BEVT Zengin iken fakir düşme Düşkünlük
BEVVA Hindistan cevizi
BEVVAB Kapıcı * Menedici
BEVVAB-I Mİ´DE Mide kapısı
BEVVABAN (Bevvâb C) Kapıcılar
BEVVABÎN (Bevvâb C) Kapıcılar
BEVVAL Çok bevl eden, aşırı derecede işeyen
BEVVÂL-İ ÇEH-İ ZEMZEM Zemzem kuyusuna işeyen * Mc: Yalnız şöhret kazanmak ve adı anılmak için uygunsuz iş yapan
BEVVAN (C: Büven-Ebvine) Çadır direği
BEVVEE Hazırladı, yerleştirdi, sâhib kıldı (meâlinde fiil)
BEVZ Devamlı oturuş Daimi oturma * Çillerin kaybolmasından sonra yüzün güzelleşmesi
BEVZ(EK) f Rutubetten dolayı yiyecek ve giyeceklerde meydana gelen yeşil renkte küf * Ağacın, kök kısmına yakın olan yerleri * Eşek arısı
BEY´ Satmak * Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek
BEY´-İ BÂT Kat´i satış
BEY´ U ŞİRÂ Alım-satım Alış-veriş
BEYA f Dolu, dolmuş * Kapı, girilecek yer
BEYABAN f Çöl Sahra * İmar olunmamış arazi * Kır
BEYAD Mahvolma, yok olma, hiç olma
BEYADIKA (Beyâzıka) (Beydak ve Beyzak C) Küçük yapılı, bodur boylu ve çabuk yürüşlü adamlar, paytaklar * Satranç oyununda paytaklar, piyadeler
BEYADİR Harmanlar
BEYAH (C: Büyâh) Küçük balık
BEYAN İzah Açıklama Anlatma Açık söyleme * Öğretme * Fesahat ve belâgat * Edb: Belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi bahislerini öğreten kısmı (Bak: Belâgat) * Söz olsun, iş olsun; vukû´ bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alâkası ve münâsebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır
BEYAN-I EFKÂR Fikirleri beyan etme, fikirleri söyleme
BEYAN-I HÂL Halini anlatma, durumunu bildirme
BEYAN-I İFHAMİYE Bildirmek ve anlatabilmek için yapılan açıklama
BEYAN-I TEFSİR Huk: Mücmel ve mübhem bir sözden maksadın ne olduğunu açıklayan beyan
BEYAN-I ZARURET Huk: Zaruri beyandır Susmak suretiyle ifade edilen mâna, beyan-ı zaruret kabilindendir
BEYANAT (Beyan C) Nutuklar, izahlar, açıklamalar, beyanlar
BEYANNAME f Durumu yazı ile bildiren açıklama
BEYARE f Kısa boylu ve bodur olarak yerde yetişen nebat, meyve ve sebze Kavun, karpuz, kabakgibi
BEYARİŞ f Çare Tedbir Deva, derman İlâç, tiryak
BEYAT Geceleyin çalışma, geceyi işle geçirme
BEY´AT (Bak: Biat)
BEYAVAR f Meşguliyet, meşgul olma, uğraşma, iş
BEYAZ Aklık, beyazlık * Aydınlık * Yumurta akı * Müsveddenin temize çekilmesi(Aynada saçıma baktıkça, beyaz kıllar bana diyorlar: "Dikkat et!" İşte o beyaz kılların ihtariyle vaziyet tavazzuh etti Baktım ki; çok güvendiğim ve ezvakına meftun olduğum gençlik elveda diyor ve muhabbetiyle pek çok alâkadar olduğum hayat-ı dünyeviye sönmeğe başlıyor ve pekçok alâkadar ve âdeta âşık olduğum dünya, bana "Uğurlar olsun" deyip, misafirhâneden gideceğimi ihtar ediyor L)
BEYAZÎ Aklık, beyazlık * Uzunluğuna açılan yazma kitap * Sığır dili
BEYD Helâk olmak * Gayr, diğer
BEYDA Tehlikeli mevki * Sahra, çöl * Medine ile Mekke arasında bulunan düz bir yer
BEYDAH f Sert başlı, haşarı at
BEYDAHA İri ve şişmanca kadın
BEYDAK Piyade dedikleri nesne (Satranç âletlerindendir)
BEYDANE (C: Beydânât) Yabani dişi eşek
BEYDE Gr: "Enne" lâfzı gibi, "şu kadar var ki, lâkin" mânâsında istisna edatlarındandır
BEYDER f Ekin harmanı * Doğru lügat
BEYDERÎ Harmancı
BEYDÛDET Mahviyet, hiçlik, yok olma
BEY-GÂH f Pazar yeri, pazar
BEYGAR(E) f Tekdir, azarlama, çıkışma Sövme
BEYHAKÎ (Hi: 384-458) Büyük hadis ve fıkıh âlimlerinden olup asıl adı Ebubekir Ahmed bin Hüseyn´dir İmam-ı Şâfii mezhebinde sözü sened yerine geçen büyük bir hadis âlimidir Kendisi gibi daha birçok faziletli âlimler yetiştiren Beyhak bölgesinin Hüsrevcurd köyündendir "Kitab-ün Nusus-uş-Şafiî" ile "Kitab-üs-Sünen Vel´âsar" ve "Essünen-ül-Kebir" ve bir de "Delâil-ün-Nübüvve"gibi eserleri vardır (KS)
BEYHAN Sır saklamıyan, aklında ve kalbinde olanları söyleyen kimse Boşboğaz
BEYHOŞ f (Bihûş) Şaşkın Akılsız Deli Serseri
BEYHÛC Höyük (Tarlada ve bostanda dikerler)
BEYHÛDE f Boşuna Boş yere Faydasız
BEYHUŞT f Kökünden çıkarılmış, dibinden koparılmış olan şey
BEYİN t Kafatasının en büyük kısmını kaplayan, kalınca ve dayanıklı üç zarla örtülmüş olan bir sinir merkezidir Yumuşak ve beyazımsı bir kitle olan beyin, duygu ve bilgi merkezidir Ak ve boz maddeden yapılmıştır ve iki yarım küre olarak yaratılmıştır Yarım kürelerden birinde bir arıza sebebiyle bu merkezin vazifesini yapamaması hâlinde diğer yarım küre o vazifeyi yapmağa devam etmek ve ârızayı telâfi etmek özelliğinde yaratılmıştır Meselâ: Bir yarım küredeki görme merkezi bozulsa insan kör olmaz Diğer yarım küredeki merkez, bu vazifeyi devam ettirir
BEYİNCİK Art kafa çukurunda beyin kökünün üst arka kısmında bulunan merkezi sinir sisteminin bir organıdır Mühim bir görevi, hareketlerimizin âhenk içinde olmasını sağlamaktır
BEYİT (Bak: Beyt)
BEYKARA Kişinin başını sallayarak sür´atle gitmesi
BEYKEM f Oda, salon, sofa * Kasr, köşk
BEYKUR Sığır
BEYLEK f Ferman, emir Hüccet, vesika
BEYLEM Rende * Kazma* Açılmamış pamuk kozası
BEYLERBEYİ Tar: Sancak beylerinin başı Osmanlı eyalet umumi valisi
BEYN Arası, arasında, aralık İki şeyin arası İkisinin ortası Firkat Ayrılık * Burnu ve ayakları uzun karga
BEYN-EL AHALİ Halk arasında, ahali arasında
BEYN-EL AKRÂN Akranlar arasında
BEYN-EL GUZÂT Gaziler arasında
BEYN-EL MİLEL Milletler arası (International)
BEYN-EL ULEMÂ Âlimler arasında
BEYN-NAS İnsanlar arasında, halk beyninde
BEYN-ES SEMÂ VE-L ARZ Yer ile gök arasında Arz ile sema arasında
BEYN-EZ ZEVCEYN Karı-koca arasında
BEYNAMAZ (Bak: Bînamaz)
BEYNE BEYNE İkisinin ortası İkisinin arasında Mücerred Ne iyi, ne kötü
BEYNEHÜMA İkisi arasında
BEYNELMİLEL (Beyn-el milel) Milletler arası Milletler arasında International
BEYNİYE Tecvidde: Harfler okunurken sesin mükemmelen akıp akmama arasında olması, kalın ile yumuşak arası okunması Bu durumda okunan harfler şunlardır: (Râ, mim, ayn, nun, lâm)
BEYNÛNET Fâsıla, iki şey arasındaki mesafe, aralık * Fark, ihtilaf, muhalefet Zıddiyet, anlaşmazlık, terslik * Ayrılmak, firkat
BEYR Helâk olmak * Bâtıl olmak
BEYREM (C: Beyârim) Marangoz rendesi * Uzun ve sert taş* Bir yeri kazmakta kullanılan kazma âleti
BEYSAN Şam hududunda bir yerin adı
BEYT Ev, oda,hane * Geceyi bir işle geçirmek * Edb: İki satırlık manzume
BEYT-ÜL ANKEBÛT Örümcek yuvası * Mc: Derme çatma yapılmış ev * Dayanıksız ve kuvvetsiz şey(İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi; beyt-ül ankebût gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur Takliddir, onu telâşa düşürttürür Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükümetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar MN)
BEYT-İ ATİK Kâbe-i Muazzama (Çok eskiden beri Cenab-ı Hak tarafından her türlü tehlikelerden korunduğu ve kurtarıldığı ve hiçbir kimsenin ona mâlik olmayıp aslının hür olduğundan kinaye olarak bu isim verilmiştir)
BEYT-ÜL ARUS Gelin odası
BEYT-ÜL KASİD Edb: Kasidenin seçilmiş en güzel beyti
BEYT-ÜL MAKDİS Mukaddes ev Beyt-ül Mukaddes de denir Çok eskiden Peygamberlerin inşâ ettikleri kudsî mâbet Bir ismi de Mescid-ül Aksâdır * İnsanın, Cenab-ı Hak´tan başka kimse ile tatmin olmayan kalbine de aynı isim verilir
BEYT-İ MA´MÛR İ´mar edilmiş ev * Kâbe´nin bir ismi
BEYT-İ MURASSA´ Edb: Mısrâların ikisi de kafiyeli olan beyit
BEYT-ÜZ ZİFÂF Gelin odası * Edb: Aynı vezinde iki mısra´dan ibâret söz
BEYTAR Yarılmak
BEYTAR Nalbant * Baytar, veteriner Hayvan hastalıkları hekimi
BEYTARA Yarılmak * Hayvan hekimliği, baytarlık
BEYTAŞÎ (Bak: Bektaşî)
BEYTULLAH Kâbe, câmi, mescid gibi ibadet edilen yer
BEYTÛTET (Beyt den) Gece kalma, geceleme * Ayırmak, teferruk * Gece baskın yapmak
BEYT-ÜL GAZEL Edb: Gazelin en güzel olan beyti
BEYT-ÜL HARAM (Beyt-ül Haram) Kâbe-i Muazzama´nın etrafının bir ismi Kâfirlerin yaklaşmaları men´ edildiği, onlara haram olduğu için bu isimle alınır (Bak: Kâbe)
BEYTÜLMAL (Beyt-ül mâl) İlk defa Hz Muhammed (ASM) tarafından kurulan ve gelir kaynaklarıyla sarfiyat yerleri şer´î olarak tayin edilmiş İslâm devletinin mâliye hazinesiGelir kaynakları: 1- Zekât ve sadakalar 2- Ganimetler 3- Fey=Zekât ve ganimet dışında kalan ve beyt-ül male ait olan mallarBeyt-ül malden yapılan harcamalar şu kimseleri ihtiva eder:1- Fakirler ve miskinler 2- Zekât memurları 3- Borçlular 4- Yolda kalmış olanlar ve garipler 5- Azat etmek üzere köle satın alanlar 6- Allah yolunda cihad edenler 7- İslâma ısındırmak ve yakınlaştırmak için gönlü hoş tutulması gerekenler
BEYÛ f Gelin
BEYÛG f Gelin
BEYÛGANÎ f Düğün
BEYÛN f Afyon
BEYÛN Dip tarafı geniş olan kuyu, bostan kuyusu
BEYÛS f Arzu, istek, taleb * Ümit * Tamah * Alçak gönüllülük Mütevazilik
BEY´ U ŞİRA Alım-satım Alış-veriş (Bak: Bey´)
BEYUZ Yumurtlayan tavuk
BEYYA´ (Bey´ den) Dellal * Alıp satan kimseler * Perâkende olarak satış yapan küçük tüccar
BEYYAB Saka, sucu
BEYYAHE Balık ağı
BEYYİN(E) Aşikâr Açıklanmış Gün gibi vâzih delil * Müteaddit noktaları beyan eden ve açıklayan* Şâhid İsbat vasıtası Kavi bürhan
BEYYİNE-İ ÂDİLE Huk: Adaletli kimselerin şehadetleri
BEYYİNE SÛRESİ Kur´an-ı Kerim´in 98 suresi olup "Kayyime, Münfekkin, Beriyye, Lemyekün" Sûresi gibi isimlerle de söylenir
BEYYİNAT (Beyyine C) Beyyineler Bürhanlar
BEYYİNEN Vâzıhan, aşikâr olarak, alenen, açık olarak
BEYZ (C: Büyuz) Yumurta * Kuşun yumurtlaması * Hayvanların bilhassa atın ayaklarında çıkan yumurta iriliğindeki şişler
BEYZA (Müe) Parlak Beyaz Sefid * Afet, dâhiye, belâ, musibet
BEYZA Yumurta * Demir başlık * İnsanın hayası Husye
BEYZAT-ÜL BELED Devekuşu yumurtası * Mc: Aciz, zelil kimse
BEYZAT-ÜD DÎK Horoz yumurtası * Mc: Bulunmaz şey
BEYZAT-ÜL HARR Şiddetli sıcaklık
BEYZAT-ÜL HIDR Kapalı, örtülü güzel kadın
BEYZA´ (C: Biyâz) Kasaba, köy * Güzel yüzlü kadın (Müz: Ebyaz)
BEYZADE Osmanlı Sultanlarının oğulları * Bey oğlu Babası reis veya âmir olan * Soylu, asil, necib
BEYZAH İri yapılı, etine dolgun, şişmanca adam
BEYZAN Beyazlar, aklar
BEYZAR(E) Geveze, çok konuşan
BEYZARE Büyük ve uzun sopa
BEYZAT-ÜL İSLAM İslâm milleti * İslâm´ın yayıldığı saha, İslâm ülkesi * İslâm´ın hakiki merkezi
BEYZAVÎ Vefatı (Hi: 685) Büyük âlim ve müfessirlerdendir Yazdığı Tefsiri "Beyzavî" ismiyle meşhurdur Tebriz´de medfundur (KS)
BEYZAVÎ (Beyzî) Yumurta gibi Yumurtaya benzer şekil
BEZA Konuşmada açık saçıklık * Hayasızlık, utanmazlık
BEZAAT Sermaye
BEZADÎ Mavimsi bir cins değerli taş Küçük yakut
BEZAGA Ortaklık, şirket
BEZAGA f Kertenkele, keler
BEZAH Büyüklenmek Kibir, gurur
BEZANE f Esici Esen rüzgâr
BEZAZET Perişanlık, pejmürdelik Kıyafetin düzgün ve intizamlı olmayışı
BEZAZET Bezcilik Manifaturacılık
BEZBAZ f Hindistan cevizinin kabuğu
BEZBEZE şiddetle sarsma, depretme * Sür´atli yürüme Kaçma
BEZBEZE Galibiyet, zafer, galebe, üstünlük * Sıkılma, daralma * Kısmet, nasib, pay Hisse
BEZE Bez
BEZE Miskin, zavallı
BEZE f Kabahat, suç, hata Günah
BEZEC (C: Bezecât) Boyun çekmek * Laf vurmak * Kuzu, hamel
BEZEK Zinet, süs, debdebe, gösteriş
BEZEKÂR f Suçlu, günahkâr
BEZEKÂRÎ f Suçluluk, günahkârlık
BEZER Gevezelik, boşboğazlık, çok konuşmaklık
BEZESTEN f Değerli eşyanın satıldığı kapalıçarşı
BEZEVEN Sıçramak
BEZG Yarmak, şakk * Neşter vurmak
BEZHA´ Göğsü dışarı çıkıp arkası içeri giren kadın
BEZİ´ Uslu, akıllı, zarif çocuk * Zarif
BEZİE Çirkin, kabih Otsuz yer
BEZİM Boncuk dizilen iplik
BEZİM Kuvvetli, güçlü kişi * Hiddet ve kızgınlığını belli etmeyip soğukkanlı olarak hareket eden kişi
BEZİR Geveze, fazla konuşan
BEZİR Ekilecek tohum, tane * Keten tohumundan çıkarılan bir yağ Bu yağ, yağlıboya yapmakta kullanılır
BEZİRGAN (Bâzâr-gân) f Tacir, tüccar, alışveriş eden esnaf Efendi ve ağa yerine Yahudiler için söylenen ünvandır
BEZİYY Hayâsız, utanmaz kimse
BEZK Tükürmek
BEZL Bol Bol bol verme Esirgemeden vermek
BEZL-İ CAN Canını esirgemeden vermek
BEZL-İ CEHD Gücü yettiği kadar çalışma
BEZL-İ NÜKUD Parayı bol verme, para dökme
BEZLA´ Kavi, sağlam, muhkem * İyi fikir
BEZLE f Lâtife, hoşa giden kibar ve nâzik söz Şaka tarzında söylenen söz * Ahenk ile okunan şiir
BEZLE-BÂZ f Şakacı, lâtifeci
BEZM Yayın kirişini çekip, sonra salıverme * Bir şeyi diş ucuyla ısırma
BEZM f Sohbet meclisi Muhabbet yeri Yiyip içme, îş u nûş Meclis
BEZM-İ AŞK Aşk meclisi
BEZM-İ CİHÂN Dünya meclisi Dünya
BEZM-İ ELEST Cenab-ı Hak ruhları yarattığında "Ben Rabbiniz değil miyim meâlinde: $ diye sorduğunda, ruhlar, $ "Evet Rabbimizsin" diye cevap vermeleri ânına "Elest meclisi" veya "Bezm-i elest" tabir edilir
BEZM-İ GAM Gam meclisi
BEZM-İ HÂSS Hususi meclis
BEZM-İ SAFÂ Safâ meclisi, eğlence meclisi
BEZME Gündüzleyin yenilen bir öğün yemek
BEZME f Muhabbet ve sohbet meclisinin bir köşesi
BEZMGÂH f Eğlence yeri
BEZR Tohum Keten tohumu Mercimek, bakla, arpa gibi taneli tohum
BEZR f Ziraat, ekim
BEZRE Koltuk kılının az olması Yüzük halkası
BEZREKA (Bak: Bedraka)
BEZR-GER f Çiftçi, ekinci Tohum serpen
BEZR-KÂR f Ekinci, çiftçi Tohum saçan
BEZV Beraberlik * Denk, eşit, misil
BEZV Et çok olmak * Ağaçlar sık bitmek
BEZYÛN Altın işlemesi atlas ki, adına sündüs denilir * İnce kumaş
BEZZ Galip olmak
BEZZ Keten veya pamuktan mamul dokuma
BEZZAZ Bez satan Manifaturacı* Muhaddislerden bir zatın nâmı
BEZZAZİSTAN f Esnaf çarşısı Bedestan
BEZZE Hor ve hakir olmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BID´ (Bıd´a) Geceden bir kısım * Üçten ona ve onikiden yirmiye varana kadar olan sayılar * Cima, nikah
BIDAA(T) Bilgi * Sermaye
BIDADA Derinin nazik ve yumuşak olması
BIDIŞGAN Sarmaşık otu
BIGA´ Zina etmek
BIGYE Azgınlık * Sıçramak
BIGZA şiddetli nefret Hiç sevmeyiş
BIHRİT Mücerred ve hâlis nesne
BIKA (Buka C) Topraklar, memleketler, ülkeler
BILGIN Musibet, belâ, felâket, âfet
BINGILDAK Yeni doğmuş olan çocuğun kafasının üst tarafı Bu kısım yumuşaktır
BIRANDA Alm Savaş gemilerinde, askerlerin yattığı asılı yatak
BIRTIL (C: Berâtıl) Rüşvet * Meşru olmayarak, kanunen bir iş gördürmek için vazifeli olan kimseye rüşvet olarak verilen şey ki, para vesair menfaatlardır
BITA Ağır davranma, gevşek davranma, gecikme
BITAKA (C: Batâik) Varaka, pusla kâğıdı
BITANE Gizlenilen hâl Gizli şey Herkesin görüp bilmesi istenilmeyen ve aşikâr olmayan şey * Mahrem, sırdaş * Astar * Bir şehrin ortası, merkezi
BITN Zengin * Bodur * Obur * Şaşkın * Yalnız kendi nefsini düşünen
BITNA Malın, paranın ve servetin ziyadeliğinden doğan sürur, sevinç * Mide dolgunluğu
BITR Bir şeyin boş yere zâyi olması * İnkâr etmek
BITRİK (C: Betârika) Reis * Emir * Çavuş
BITTA Yağ koydukları bardak
BITTİH Karpuz Kavun
BIZR Beyhûde, boşu boşuna
Bİ- Başına eklendiği kelimeyi "e" haline getirir İle, için mânâlarını vererek Farsçadaki "be" edatıyla aynı vazifeyi görür Harf-i cerdir Yâni; kendinden sonraki kelimeyi esre ("İ" diye) okutur Yemin için de kullanılır
BÎ f Kelimenin başına getirilerek o kelime menfi yapılırMisâlleri için, "BİA" kelimesinden sonraki kelimelere bakınız
Bİ f İstek bildirmek için emir sigasının başına getirilr Meselâ:
BİCU ( Custen : Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır Ara, bul mânasında emirdir
BİA (C: Biyâ) Kilise
BÎ-AB f Susuz, kuru * Donuk * Rezil, utanmaz, hayasız
BÎ-ADD Sayısız
BÎ-ADİL Eşsiz Eşi olmayan
BÎ-AMAN Amansız
BÎ-AR Arsız, hayasız, utanmaz
BİAS Deprenmek, ıztırab
BİAT Bağlılığını, itimadını bildirmek Birisinin hakemliğini veya hükümdarlığını kabul etmek El tutarak bağlılığını alenen izhar etmek Bağlılığını tazelemek * Rey vermek
BİAT-I RIDVAN Kur´an-ı Kerim´in 48 Sûresi olan Fetih Sûresinde zikri geçen, Hz Peygamber´e (ASM) bağlılıklarını bildiren sahabelerin biatlarıdır 1400 veya daha fazla olduğu bildirilir Bu cemaata Ashab-ı Rıdvan da denir (RA)
BÎ-BAHA Bahasız, Çok değerli
BÎ-BEHRE Nasibsiz Mahrum
BÎ-BEKA Bekasız, devamsız
BİBERON Fr Emzik
BİBİ Hala, babanın kızkardeşi
BÎ-BİDAAT f Sermayesiz
BİBLİYOGRAF yun Kitaplar üzerinde geniş bilgisi olan kişi
BİBLİYOGRAFYA yun Kitaplar hakkında bilgi Belirli mevzular üzerindeki neşriyatın tamamı
BİBLO Fr Salonlarda, masaların ve rafların üzerine süs için konan vazo gibi küçük eşya
BÎ-BÜNYAD f Esassız, temelsiz
BÎ-CA f Yersiz
BİCAD Hz Abdullah´ın lâkabı * Çizgili olarak yol yol dokunmuş aba, kilim, halı
BİCAD f Yakuttan daha az değerli kırmızı bir taş * Kırmızı dudak
BİCADE Alaca boncuk
BİCAL Büyük gövdeli şey Azîm Cesîm
BÎ-CAN f Ruhsuz, cansız
BÎ-CİĞER f Korkak, ciğersiz, yüreksiz
BİCİŞK f Bilgin, hakîm * Serçe kuşu
BİCRİT Temiz, hâlis şey
BİCÛ (Custen: Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır Ara, bul meâlinde emirdir
BÎ-ÇARE f Çaresiz Zavallı Şaşkın
BÎ-ÇAREGÂN f Zavallılar Biçareler
BÎ-ÇAREGÎ f Zavallılık, biçarelik
BÎ-ÇAREVÂR f Zavallı gibi, biçare gibi
BİÇİŞK f Doktor, hekim
BİÇİZ f Pek küçük ve değersiz şey
BİÇREK f Kandırılıp aldatılarak kendisiyle daima alay edilen kimse
BÎ-ÇÛN f Emsalsiz, eşsiz, ortaksız, benzersiz * Sebep sorulmaz (Allah CC)
BİD Yok olma
BİD f Söğüt ağacı
BİD´ Birden dokuza kadar veya üçten ona; yahut da onikiden yirmiye kadar olan sayılar Birkaç * Gecenin bir kısmı
BİD´ İlim, şecaat ve şerafette kâmil ve yegâne * Yeni
BİDA´ (Bid´at C) Bid´atlar Sonradan meydana çıkan şeyler (Bak: Bid´at)
BİDAA (Bidâat) Sermaye, ana para * Tahsil olunmuş ilim
BÎ-DAD Zâlimlik Zulüm İşkence AdaletsizlikNe mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hakikatÇalış, kalbi kaldır muktedirsen âdemiyyetten
BÎ-DADGER f Gaddar, zâlim, hain
BÎ-DADGERÎ f Gaddarlık, hainlik, zâlimlik
BÎ-DADÎ Adaletsizlik Zâlimlik
BİDAH f Sert başlı, huysuz at, aygır
BİDAL Bir şeyi başka diğer bir şeyle değiştirme, tırampa etme
BİDANET Semizlik, besililik, yoğunluk
BÎDAR f Uykusuz, uyumayan Uyanık
BÎDAR-BAHT f Mutlu
BÎDAR-DİL f Uyanık, aydın
BİDARE f Tutkun, âşık, düşkün
BÎ-DARÎ Uyanıklık Dikkatlilik
BİD´AT (Bid´a) Sonradan çıkarılan âdetler * Fık: Dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetler Meselâ: Giyim ve kıyafetlerde, cemiyet (toplum) hayatındaki ilişkilerde, terbiye ve ahlâk kurallarında, ibadet hayatında yani dinin hükmettiği her sahada, dine uygun olmayan şekiller, tarzlar, kurallar, âdet ve alışkanlıklardır ki, insanı sapıklığa götürür Din âlimleri tarafından din namına beğenilen ve dinle ilgili yeni icad ve hükümlere bid´a-yı hasene; beğenilmeyip tasvib görmeyenlere de bid´a-yı seyyie denilmektedir (Bak: Sünnet, Fitne)(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: $ Yâni $ sırrı ile: Kavaid-i Şeriat-ı Garra ve desatir-i Sünnet-i Seniyye, tamam ve kemalini bulduktan sonra yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut hâşâ ve kellâ, nâkıs görmek hissini veren bid´aları icad etmek, dalâlettir, ateştirSünnet-i Seniyyenin merâtibi var Bir kısmı vâcibdir, terkedilmez O kısım, Şeriat-ı Garrâ´da tafsilâtiyle beyan edilmiş, onlar muhkemattır Hiçbir cihette tebeddül etmez Bir kısmı da nevâfil nev´indendir Nevâfil kısmı da, iki kısımdır Bir kısmı, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır Onlar dahi Şeriat kitablarında beyan edilmiş Onların tağyiri bid´attır Diğer kısmı, "Âdâb" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş Onlara muhalefete, bid´a denilmez Fakat, âdâb-ı Nebeviyeye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakiki edebden istifade etmemektir Bu kısım ise (örf ve âdat) muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevâtürle mâlum olan harekâtına ittiba etmektir Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabir edilir Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir O âdâbdan mühim bir feyz alır En küçük bir âdâbın mürâatı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tahattur ettiriyor; kalbe bir nur veriyor Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden sünnetlerdir Şeâir, adeta hukuk-u umumiye nev´inden cemiyete ait bir ubudiyettir Birisinin yapmasiyle o cemiyet umûmen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes´ul olur Bu nevi şeâire riya giremez ve ilân edilir Nâfile nev´inden de olsa, şahsi farzlardan daha ehemmiyetlidir L)(Sünnet-i Seniyyenin herbir nev´ine tamamen bilfiil ittiba etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur Ona bilfiil olmasa da, binniyyet, bilkasd tarafdarane ve iltizamkârane talib olmak, herkesin elinden gelir Farz ve vâcib kısımlara zaten ittibaa mecburiyet var Ve ubûdiyyetteki müstehab olan Sünnet-i Seniyyenin terkinde günah olmasa dahi, büyük sevabın zâyiatı var Tağyirinde ise, büyük hata vardır Adat ve muamelâttaki Sünnet-i seniyye ise, ittiba ettikçe, o âdât, ibadet olur Etmese itab yok Fakat, HABİBULLAH´ın âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır Ahkâm-ı ubudiyette yeni icadlar, bid´attır Bid´atlar ise, $ sırrına münafi olduğu için merduddur Fakat, tarikatta evrad ve ezkâr ve meşrebler nev´inden olsa ve asılları Kitab ve Sünnet´ten ahzedilmek şartiyle ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esâsat-ı Sünnet-i Seniyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartiyle, bid´a değillerdir Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid´aya dahil edip, fakat "bid´a-i hasene" namını vermiş İmam-ı Rabbâni Müceddid-i Elf-i Sâni (RA) diyor ki: "Ben seyr-i sülûk-u ruhanide görüyordum ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervi olan kelimat, nurludur Sünnet-i Seniyye şuaı ile parlıyor Ondan mervi olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve hâlleri gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu Bundan anladım ki: Sünnet-i Seniyyenin şuaı, bir iksirdir Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir, hariçte nur aramağa ihtiyaç yoktur" L)
BİD´AT-ÜZ ZAMAN Zamanın bid´ası Yeni çıkan harikulâde şey Zamanın acib ve garibi
BİDÂYET Başlangıç İlk önce Evvel ve ibtida İlk olarak
BİDÂYETEN İlk olarak
BİDAYET MAHKEMESİ Bu tâbir eskiden Asliye Mahkemeleri için kullanılırdı
BİDDE Derman, tâkat, güç, kuvvet
BÎDEVLET f Mutsuz, zavallı
BİDH Geniş ova
BÎ-DİL f Ürkek, korkak * Âşık * Kalbsiz, gönülsüz * Nüktesiz
BÎ-DİMAĞ f Kafasız, akılsız
BÎ-DİN f Dinsiz * Merhametsiz, acımasız
BÎ-DİRENG f Durmıyan, oyalanmayan, eğlenmeyen, çabuk
BÎ-DİRİĞ f Esirgemeyen, elinden geleni yapan * Esirgenmeyen
BİDİSTAN f Söğütlük
BİD´İYYAT (Bid´a C) Bid´alar (Bak: Bid´a)
BİDRE Ağaç kurdu
BİDRÛD f Sağlık, salimlik, selâmet
BÎ-DUHT f Kızı olmıyan * Zühre Yıldızı
BİE Yurt, konak
BÎ-EDEB Edebsiz Terbiyesiz
BÎ-EMANÎ Emin olmamak Emniyetsizlik
BÎ-ENBAZ şeriki ve benzeri ve eşi olmayan, eşsiz Allah (CC)
Bİ-ESRİHİ Hep birlikte, hep bir arada
BİET Bir menzile konma * Hal, durum, nitelik, keyfiyet
BÎ-FASAL (Kürtçe) Fırsat vermeyen, kocaman mahlûk
BÎ-FETRET (Bilâ-fetret) Dâimâ, kesiksiz olarak
BÎ-GAH f Vakitsiz, zamansız
BİGAL f Kargı, mızrak
BİGAL (Bagl C) Katırlar, esterler
BÎ-GÂNE Kayıtsız Alâkasız * Aldırışsız Yabancı Dünya ile alâkayı kesmiş olan
BÎ-GÂNEGÎ f Yabancılık
BÎ-GAREZ f Garezsiz * Taraf tutmıyan, tarafsız
BÎ-GAYAT (Bi-gaye C) f Sonu olmayanlar, sonsuzlar
BÎ-GAYE(T) Gayetsiz, sonsuz * Gayesiz
BÎ-GERAN f Sınırsız
BÎ-GIŞŞ f Hilesiz, safi, karışıksız * Samimi
BÎ-GÜMAN f şeksiz, şüphesiz
BİH O, onu, ona, ondan, onunla mânâlarına gelir
BİH f Menba, kaynak * Temel, asıl, kök
BİH f Yeğ, iyi * Ayva
BÎ-HABER f Habersiz, bilgisiz
BİHAH(E) Ses kısıklığı
BİHAK Erkek kurt
BİHAK Gözsüz etmek, kör etmek
Bİ-HAKKINÌ Tamamıyla, hakkıyla
BİHAM Dolu, memlû
BİHAN (Bih C) f İyiler, iyi adamlar
BÎ-HANÜMAN f Çoluk çocuksuz, yersiz yurtsuz
BİHAR (Bahr C) Denizler Deryalar * Mc: İlmi çok olan âlimler
BÎ-HAR f Dikensiz
BÎ-HAREKET f Kımıldamıyan, hareketsiz
BİHASEB-İL ÂDE Âdet kabilinden, âdet kabul ederek
BÎ-HASIL f Ebedî, sonsuz, nihayetsiz, bâki * Verimsiz, faydasız
BÎHASTE f Şaşkın Yorgun Aciz
BİHBUD f Sağlam, sıhhi vücud, iyi, sağ
BÎ-HEMAL f Benzersiz, eşsiz
BÎ-HEMTA f Eşsiz Dengi olmayan Benzersiz
BÎ-HENGAM f Vakitsiz, zamansız
BÎ-HESAB f Sayısız, hesapsız
BİH-GÜZİN f Sarraf * Bir şeyin en güzelini seçen
BİHİ f Ayva
BÎ-HİCAB Hicabsız, perdesiz, âşikâr olarak
BİHİM O, onları, onlara, onlardan, onlarla mânâlarına gelir ve zamirdir
BİHİMA O ikisi, o ikisine, o ikisinden, o ikisiyle mânâlarına gelir ve zamirdir
BİHİN(E) f En iyi, pek iyi, seçkin * Hallaç
BİH-KEN f Kökünden çıkaran, kök söken
BİHNANE f Beyaz ve has ekmek
BÎ-HOD f Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan * Bayılmış
BİHR Ağız kokusu
BİHRAM f Savm, oruç
BİHRED Akıllı kimse
BİHTE f Kalburdan geçirilmiş, elenmiş
BİHTER(EK) f En iyi, daha iyi
BİHTEREK f Farslılarca, 120 senede bir def´a 13 ay kabul edilen yılın ismi
BİHTERÎ f Üstünlük, en iyi ve üstün olma
BİHTERÎN f Pek iyi, en iyi
BÎ-HUDE f Boşuna, beyhude, boşu boşuna
BÎ-HUŞ Akılsız Sersem, bunak
BÎ-HUZUR f Rahatsız, huzursuz, tedirgin
BÎ-İDAD Sayısız * Eşsiz, benzersiz * Denksiz
BÎ-İHTİYAR İhtiyarsız Elinde olmadan
BÎ-İNSAF f Acımasız, insafsız
BÎ-İNTİHA f Sonsuz, nihâyetsiz
BÎ-İRTİYAB f Şüphesiz
BÎ-İŞTİBAH Şüphesiz Şeksiz
Bİ-İZNİLLAH Allah´ın izni ile
BİJE f Safi, halis, katıksız, sade, sırf * Hususiyle
BİJENG f Kapı anahtarı, miftah
BİKA Mercimek
BİKA´ (Buk´a C) Ülkeler, memleketler Topraklar, yerler
BÎ-KÂR f Kârsız, işsiz kimse Bekâr kişi (Bekârlık, bikârların kârıdır İşârât)
BÎ-KARAR Kararsız
BÎ-KAYD Kayıtsız, şartsız *Alâkasız, aldırmaz
BÎ-KERAN (Bî-girân) f Sınırsız, sonsuz * Kenarsız * Hesabsız
BÎ-KES Kimsesiz
BÎ-KIYAS f Kıyassız, ölçüsüz
BİKLE Fıtrat, yaradılış, tabiat * Kılık, kıyafet Şekil, biçim
BİKR (Bikir) Bozulmamış Temiz * Bekâr El sürülmemiş * Her şeyin evveli * Eşi benzeri görülmemiş, misli sebkat etmemiş her amel ve vaziyet
BİKR-İ FİKİR f İlk olarak söylenen fikir
BİKR-İ MAZMUN İlk def´a söylenmiş mazmun (Bak: Mazmun)
BÎ-KUSUR f Eksiksiz, kusursuz, tam, mükemmel
Bİ-KÜNEM Yapayım
Bİ-KÜN TEVBE Tevbe et
BİLÂ Olmayarak, sahib olmıyan "sız,siz" mânâları yerine kullanılan edattır Kelimenin başına getirilerek menfi mânâ hasıl olur
BİLÂ-ADDİN f Sayısız Adetsiz
BİLÂ-BEDEL Bedelsiz Ücretsiz, meccanen
BİLABİL Elem, keder, tasa, dert, gam * Telâş
BİLÂD (Belde C) Beldeler Diyarlar Memleketler Şehirler
BİLÂD-I ÂMİRE İmar edilmiş, yapılmış beldeler * Devlet idaresindeki yerler
BİLÂD-I CESİME Büyük ülkeler
BİLÂD-I SELÂSE Eskiden İstanbul, Edirne ve Bursa´nın üçüne birden verilen isim
BİLADE f Müzevvir, fâsid, fesatçı, ispiyon eden
BİLÂ-FAİZ Fâizsiz
BİLÂ-FASILA Fâsılasız, aralıksız, durmadan
Bİ-L-AHİRE Sonra, sonradan, sonunda
BİLÂ-İSTİSNA İstisnâsız, ayırt etmeksizin
BİLÂ-KAYD U ŞART Kayıtsız şartsız
BİLAKİS Aksine Tersine Zıddına
BİLAL Siyah ve beyaz, yâni kara ile ak olmak (Bak: Belal)
BİLAL-İ HABEŞÎ Resûl-i Ekrem´in (ASM) müezzini idi Sesi çok güzeldi Ezan okurken çokları ağlardı Kölelikten Hz Ebu Bekir-i Sıddîk (RA) satın alıp azâd etmişti Her gazada hazır bulunmuştu (Hi: 20) de dâr-ı bekaya göçtü (RA)
BİLANÇO ing Ticarî bir müessesenin muayyen bir devre sonunda alacak verecek durumunu göstermek üzere meydana getirdiği cetvel * Mc: Herhangi bir işte belirli bir müddet sonundaki iyi ve kötü neticelerin karşılıklı durumu
BİL´ASALE Bizzat Kendisi Eli ile Başkasını vâsıta etmeden Asâleti ile
BİLÂ-SEBEB Sebepsiz
BİLÂ-TEEMMÜL Düşünmeden Düşünmeksizin Dikkatli olmadan
BİLÂ-TEVAKKUF Durmadan, tereddüt etmeden
BİLÂ-UDUL Dönmeden, sapmadan Udul etmeden
BİLÂ-ÜCRET Parasız, ücretsiz
BİLÂ-VASITA Vasıtasız Araya biri girmeden, doğrudan doğruya
BİL´AYAN Açık olarak Meydanda olarak
BİLAZ Kaçkın kimse * Yemeği doyana kadar yiyen * Kısa boylu adam
BİLBEDAHE Açıktan Aşikâr olarak Meydanda olarak Besbelli(Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelal´i bütün güzel masnuatiyle kendini zişuur olanlara tanıttırması ve kıymetli nimetler ile kendini onlara sevdirmesi bizzarure onun mukabilinde, zişuur olanlara marziyatı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasiyle bildirmesini istemesine mukabil; en âlâ ve ekmel bir surette, Kur´an vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren yine bilbedahe O Zât´tır M)
BİLCÜMLE Bütün, hepsi Umumiyetle
BİLDEM Göğüs önü * Boğaz * Akılsız kimse
BİLEK f Çatal temrenli bir nevi ok
BİLFARZ Olduğunu kabul ederek Farzolarak
BİLFİİL Sırf kendisi Kendi çalışması ile Başkası karışmadan
BİL-GUDUVV-İ VE-L-ÂSÂL Sabah ve akşam
BİLHADS Hads ile Son derece bir sür´at-i intikal ile (Bak: Hads)
BİLHADSİSSÂDIK Doğru bir hads ile (Bak: Hads)
BİL-HASSA Hususi olarak, mahsus, özellikle
BİL-HAYR Uğurlu olarak, hayırla
BİL-ITLAK Mutlak olarak Hiçbir şeye bağlı olmaksızın (Bak: Itlak)
BİL-İCMA İcma ile (Bak: İcma´)
BİL-İLTİZAM Bile bile Bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmakla
BİL-İMTİSAL Uyarak, imtisal ederek
BİLİNÇ t Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali Şuurun dereceleri vardır Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır Maddede şuur yoktur Ve şuurun maddi izahı şuursuzca bir izah olup batıldır (Bak: Şuur)
BİLİNÇALTI t Psk: Şuur altı Geçmişte yaşadığımız ve etkisi altında kaldığımız hâdiselerden şimdi hatırlayamadıklarımız, şu anda da varlığımızda meydana gelen hadiselerden bilgisine sahip olmadıklarımızın hepsi İnsan şuurlu hareket ettiği gibi şuuraltı etkilerle de hareket eder İnsan şuuraltının etkisiyle hareket ettiği zaman bu hareketini şuuruyla izah ederken bahane sebepler bulur Ama bu sebepler hareketin mahiyetini izahtan uzak kalır
BİLİNEMEZCİLİK (Bak: Lâedriye)
BİLİRKİŞİ (Bak: Ehl-i vukuf)
Bİ-LİSAN-İL-ARZ Arzın diliyle Yeryüzünün lisân-ı hâliyle
BİLİSTİHKAK Lâyıkıyla, liyakatı olarak Hakkıyla Haklı olarak
BİL-İSTİKLAL Başlıbaşına, istiklâl üzere
BİL-İŞTİRAK Birleşerek, ortaklaşa
BİLİTTİFAK İttifak ile Beraberce, birlikte, elbirliğiyle
BİLKASD Kasd ile, düşünerek Bilerek
BİLKUVVE Fiil mertebesine varmadan Tasavvurda, tasavvurî olarak Düşünce halinde Kabiliyet ve istidat ile
BİLKÜLLİYE Tamamı ile Büsbütün Bütün ile Tamamen
BİLL Mübah olan şey
BİLLAHİ Allah´a, Allah´tan * (Yemin) maksadı ile söylenir
BİLLE Yaşlık, ıslaklık Çiy dedikleri rutubet ki sabah vakitlerinde olur
BİLLİT Akıllı, hâzık ve mâhir kimse
BİLLİZ Kısa boylu adam * Şişman kadın
BİLLUR Şeffaf, parlak taş, elmas gibi kıymetli Cam gibi parlayan
BİLMUKABELE Karşılıklı Karşılık olarak Mukabil olarak
BİL-MÜNAVEBE Değişerek, nöbetleşe
BİLMÜŞAHEDE Görmek suretiyle, görerek(Hem Sâni-i Âlem´in nihayet cemalde olan kemal-i san´atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden; yine bilmüşâhede O Zat´tır M)
BİLSAM f Zâtülcenb, akciğer zarı iltihabı
BİL-UMUM Bütün, tamamı, hep
BİLV Belâ * Zahmet * Tecrübe, imtihan
BİLVASITA Vâsıta ile Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile * Edb: Terci´ ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit(Bak: Musarra´)
BİLYAKÎN Bir şeyi şeksiz ve şüphesiz olarak itikad-ı kavi ve sahih ile bilmek, derk etmek (Bak: Yakin)
BİLYE (C: Belâya) Belâ, * Zahmet * Tecrübe, imtihan
BİM f Korku, havf * Tehlike
BİM-İ CÂN Can korkusu, ölüm korkusu
BİM Ü ÜMİD Korku ve ümid
BİMANEND Eşsiz, nazirsiz
BİMAR (C: Bimârân) f Mariz, hasta, alil
BİMARE f Hasta, alil * Muharebeler veya akınlar esnasında ele geçirilen kadın esirlerin ayrıldıkları sınıflardan birinin adı
BİMARHANE Tımarhane Akıl hastahanesi
BİMARİSTAN f Tımarhane * Hastahane
BÎ-MEAL f Hükümsüz, mânasız, saçmasapan söz
BÎ-MECAL f Mecalsiz, halsiz, dermansız, zayıf
BÎ-MEKÂN f Mekânsız, yersiz, yurtsuz * Serseri
BÎ-MER f Sayısız, hesapsız
BÎ-MİHR f Sevgisiz, şefkatsiz
BİM-NAK f Korkmuş
BÎ-MÜDAM Devamsız
BÎ-MÜDANÎ Eşsiz Denksiz
BÎN f Kelime sonuna ilâve ile "gören, görücü" mânalarına gelir Meselâ:
DÜRBÎN Uzaktan gören, dürbün
BİNA f Gören, görücü * Göz
BİNA´ (C: Ebniye) Yapı, ev Yapma, kurma * Gr: Müteaddi, lâzım, meçhul, mütavaat gibi fiillerin esasını mevzu yapan kitab
BİNABERİN f Bunun üzerine, bu sebebe binâen, bundan dolayı
BİNA-DİL f Basiretli Kalbi hakikatı kavrayan
BİNA EMİNİ İnşaatı kontrol eden
BİNÂEN den dolayı, bu sebepten Mebni ve müstenid olarak Dayanarak
BİNÂENALÂHAZA Bundan dolayı Buna binaen
BİNÂENALEYH Bunun üzerine, ondan dolayı
BİNAGUŞ f Kulak tozu * Kulak memesi
BÎ-NAM f İsimsiz, nâmsız
BÎ-NAMAZ f Namaz kılmayan, namazı terkeden, namazsız Beynamaz (Bak: Târik-üs salât) Namaz, İslâmın temel şartlarından biridir Peygamberimiz (ASM), namaz dinin direğidir demiştir Namazını terkeden dininin direğini yıkmış olur Beş vakit namaz için bir saat yetmektedir İnsan bir günün 24 saatinden bir saatini Allah´ın huzuruna çıkmak demek olan namaza ayırmazsa büyük ziyana uğramış olur Namaz kılan insan kötülükten korunur Yaptığı işler de güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçebilir
BÎ-NASİB f Nasibsiz, tâlihsiz
BİNAVEND f Mâni, engel
BİNA-YI MECHUL Fiilde fâilin, öznenin meçhul olması hâli Meselâ: "Yazmak" fiilinin binâ-yı meçhulü olan "yazıldı" kelimesinde olduğu gibi Fiilde fâilin belli olması hâlinde de "binâ-yı malûm" denir "Nuri yazdı" gibi
BÎ-NAZ f Naz etmeden Nazsız
BÎ-NAZİR f Benzeri olmayan Nasirsiz
BİNBAŞI Ask: Bin kişiye yakın olan bir tabur askere kumanda eden subay; yarbayın bir alt, yüzbaşının bir üst derecesidir
BİNC Her nesnenin aslı ve kökü
BİNCİŞK f Şerçe kuşu
BİNEFSİHİ Bizzat, kendisi, kendisi ile
BİNEK f Gözbebeği, hadeka
BÎ-NEMEK f Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz
BİNENDE f Görücü, gören * Tedbirli, ilerisini düşünen, akıllı
BÎ-NENG f Rezil, namussuz
BÎ-NEVA f Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz
BİNEVEND f Mâni, engel
BİNÎ f Burun (İnsan ve deniz için kullanılır) * Dağ tepesi * Zirve, uç nokta * Yayın ele alınan kısmının ucu * Görürlük, görmeklik
BÎ-NİHAYE f Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez
BİNİŞ f Basiret, görüş, görme kabiliyeti * Mülâkat
BÎ-NİYAZÎ f Zenginlik
Bİ-N-NEFS Kendi kendisi
BİNNETİCE Neticede, netice olarak
BİNNİHAYE Sonuna kadar Sonsuz
Bİ-N-NİSBE Nisbetle, bir dereceye kadar
BİNNİYET Kastederek Niyetle
BİNSAR (Binsır) Serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak Yüzük parmağı
BİNT Kız Kızı "Fâtıma bint-i Resûl-i Ekrem (ASM): Resûl-i Ekrem´in (ASM) kızı Fâtıma (RA)"
BİNT-ÜL-FİKİR Düşünce mahsulü
BİNT-ÜL KEREM şarap, hamr
BİNT-İ LEBUN Üç yaşına girmiş dişi deve
BİNT-İ MEHAD İki yaşına girmiş olan dişi deve
BİNT-ÜL MENİYYE Ölüm, vefat, mevt
BÎ-NUKAT f Ebced hesabında noktasız harfler (Bak: Mühmel)
BÎ-PAYAN f Sonsuz Payansız
BÎ-PERVA f Korkusuz Pervasız
Bİ´R Kuyu
Bİ´R-İ MUATTAL Suyu kesilmiş kuyu Susuz kuyu
Bİ´R-İ ZEMZEM f Zemzem kuyusu
BİRA (Felemenkçe) İçinde alkol bulunan ve bu sebeple haram olan bir cins içki
BİRABBİ Rabbimle, Rabbime
BİRAD f İhtiyar, pir Dermansız, güçsüz kimse
BİRADER (Berâder) f Kardeş
BİRADER-İ MANEVÎ Din veya âhiret kardeşi
BİRADER-İ RIDAÎ Süt kardeşi
BİRADERANE f Dostça, kardeşçe
BİRADERÎ f Kardeşle ilgili Kardeşlik
BİRADERZADE f Kardeş oğlu (Yeğen: Kızkardeşin oğludur)
BÎ-RÂHE f Çıkmaz sokak Sapa yer, yolu bulunmayan yer
BİRAK Cennet merkeplerinden bir bineğin adı
BİRAN(E) f Viran, harab, yıkık, dökük, eski
BİRASTE f Budanmış ağaç Fazla dalları kesilmiş ağaç
BÎ-RAYB (Bî-reyb) şüphesiz şeksiz
BİRAZ Karşı karşıya kavga etme Savaşa atılma
BİRBAS Derin kuyu
BİRCİS Sütlü Deve Müşteri yıldızı
BÎ-RENG fRenksiz Taslak halinde resim
BİRE´SİHİ Kendi başına, bizzat
BÎ-REYB f şüphesiz, şeksiz
BİR GÛNA Hiçbir suretle Bir suretle Bir türlü
BİRİG f Üzüm salkımı
BİRİNC f Bir hububat cinsi olan pirinç * Pilav * Pirinç madeni
BİR´İS Sütlü deve
BİRİŞTE f Kızartılmış
BİRKAŞ (C: Berâkış) Serçeye benzer bir küçük kuşun adı
BİRKÎL Tüfek * Zemberek adı verilen bir savaş aleti
BİRLEME (Bak: Tevhid)
BİRNAS Derin kuyu
BİRNİS f At kestanesi
BİRR Temizlik * Günahtan çekinmek * Takvâ * İn´âm ve ihsan etme * Amel-i sâlih, iyi amel * Koyunu sevketmek * Gönül, kalb * Tilki yavrusu * Fâre
BİRS Pamuk
BİRSA´ Uzun boylu, semiz
BİRSAM (Hallüsinasyon) Akıl hastalarının, gerçekten var olmayan bir şeyi varmış gibi yanlış idrak etmeleri halidir Meselâ karınlarında veya başlarının içinde yılan bulunduğunu söylemeleri yahut bir canavarın ağzını açıp kendilerine baktığını söylemeleri birsam hâlini gösterir
BİRŞAM Hiddetli nazar, kızgın bakış
BİRUN f Dışarı, hârici, dış * Fazla
BİRUNANE Haddini aşarak Haddini tecavüz ederek
BÎ-RUYÎ f Yüzsüzlük, edebsizlik, hayâsızlık
BİRUZ f Değersiz, zümrüte benzer yeşil renkte bir taş
BİRYAN f Kebabın bir nev´i Piran Pürân
BİRZEVN (C: Berâzin) Semer vurdukları at (Farisîde "esb-i palanî" derler)
BİRZİN Ağaç maşrapa
BÎ-SÂMAN f Sermayesiz, parasız
BİSAT (C: Büsüt) Döşek * Döşeme, kilim, minder
BİSAT-I ARZ Yeşillik, çimen
Bİ´SE Ne fena, ne kötü, ne çirkin mânâlarına gelir Ve birleşik kelimeler yapılır
BÎ-SEBEB f Sebepsiz, boşuna, yok yere
BİSELAMET-İL-EMR İşin kolaylıkla ve zahmetsiz yapılması
BİSER(E) f Atmaca cinsinden, zaganos denilen bir nevi avcı kuşu
BÎ-SER f Başsız
BÎ-SER Ü PÂ Sefil ve perişan
Bİ´SET Gönderilme İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem´in (ASM) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti(Nasârâ ulemâ-yı benâmından İbn-ül Alâ, bi´setten ve Peygamber´i görmeden evvel haber vermiş Sonra gelmiş Hz Peygamber´i (ASM) görmüş, demiş: $ Yani: "Ben senin sıfatını İncil´de gördüm İman ettim İbn-i Meryem, İncil´de senin geleceğini müjde etmiş" M)
Bİ´SET-İ NEBEVİYE Allah tarafından Peygamberin gönderilmesi
BİSİNOZ yun Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı
BİSMARK (Bak: Prens Bismark)
BİSMİHİ Onun adı ile, onun namına * Allah´ın adıyla
BİSMİL f Boğazlanmış, kesilmiş
BİSMİL-GÂH f Hayvan kesilen yer, salhâne
BİSMİLLAH Allah namına, Allah için, Allah´ın adı ve izni ile(Esbab-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri, o esbab hesabına almamak gerektir Eğer o sebep ihtiyar sahibi değilse -meselâ hayvan ve ağaç gibi- doğrudan doğruya Cenab-ı Hak hesabına verir Mâdem o, lisan-ı hâl ile Bismillâh der, sana verir Sen de Allah hesabına olarak Bismillâh de, al Eğer o sebep ihtiyar sâhibi ise; o Bismillâh demeli, sonra ondan al, yoksa alma Çünkü $ âyetinin mânâ-yı sarihinden başka bir mânâ-yı işârisi şudur ki: "Mün´im-i Hakiki´yi hatıra getirmiyen ve onun nâmıyla verilmiyen nimeti yemeyiniz" demektir O hâlde hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli Eğer o bismillâh demiyor, fakat sen de almağa muhtaç isen sen bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i ilâhiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al Yâni: Nimetten in´âma bak, in´âmdan Mün´im-i Hakiki´yi düşün Bu düşünmek bir şükürdür Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et Çünki o nimet onun eliyle size gönderildi L)(Kur´an-ı Kerim nimetleri, âyetleri, delilleri tâdad ederken $ âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki: Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in´âmı görmüyorlar İn´âmı görmediklerinden Mün´im-i Hakiki´den gaflet ederler Mün´imden gafletleri saikasıyla, o ni´metleri, esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah´tan o nimetlerin geldiğini tekzib ediyorlar Binaenaleyh, herbir nimetin bidâyetinde, mü´min olan kimse Besmele´yi okusun Ve o nimetin Allah´tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah´ın ismiyle, Allah´ın hesabına aldığını bilerek, Allah´a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun MN)
BİSMİL-ŞÜDE f Boğazlanmış, kesilmiş
BİSR Vücudu sivilceli olan kişi
BİSRE Sivilce, siğil
BİSSÜYÛF Kılıçlarla ve kuvvet ile
BİST (C: Ebsât-Büsât) Yavrusu yanında olan dişi deve * Salıverilmiş, bırakılmış olan şey
BİST f Yirmi (20)
BİSTAH f Küstah, hayâsız, edepsiz, arsız, utanmaz adam
BİSTAM f Kıymetli bir cins taş olan mercan
BİSTAR f Çarpık, eğri Gevşek
BİSTER f Yatak, döşek
BİSTUH f Beceriksiz, âciz zayıf, cılız kimse
BİSTÜM Yirminci
BÎ-SUD f Faydasız, boş, neticesiz
BÎ-SÜKÛN f Sükûn bulmaz, durmaz, hareketli
BİSYAR f Ziyade, çok , fazla
BİSYARÎ f Çokluk
BİŞ f Artık, ziyade Bıldırcın otu denilen zehirli bir ot
BİŞAR f Esir, kul, köle Harpte teslim alınan kimse * Altın, gümüş kakmalı işlemeler * Takatsiz, dermansız, halsiz
BİŞARET (Bak: Beşâret)
BİŞ-BAHA f Pahalı, fiatı yüksek, değerli, kıymetli
BİŞE f Orman, meşelik
Bİ-ŞEK f Şüphesiz, şeksiz
Bİ-ŞERM f Utanmaz
BİŞÎ f Fazlalık
BİŞİNG f Balyoz Kazma Küskü Burgu
BİŞİR Talâkat, güzel yüzlülük
BİŞKEL f Elem, keder, gam, tasa, kasavet * Orak şeklinde ağaç anahtar * Kıvırcık saç
BİŞKUFE f Kusma, istifra * Çiçek
BİŞKUH f İktidarlı Kuvvet sahibi Muhterem ve saygıdeğer kimse
BİŞKUL f Becerikli, çevik * İhtiyatlı, tedbirli * Akıllı * Kuvvet sahibi
BİŞPUL f Pejmurde, perişan, dağınık
BİŞR Sevinç eseri
BİŞTAM f Sığıntı, parazit, asalak
BİŞ-TER f Daha çok, daha fazla
Bİ-ŞUMAR f Sayısız, pek çok
BÎT Kut Gıda
BİTA´ Bal şerbeti
BÎ-TAB Yorgun, takatsiz, güçsüz
BÎ-TABÎ f Halsizlik, tâkatsizlik, bîtablık
BÎ-TAİL f Menfaatsiz, faydasız İşe yaramaz, boşuna
BİTAİN Astar (Bak: Betâin)
BİTAKA Küçük parça (Üzerinde kumaşın fiatını yazıp kumaş içine koyarlar)
BİTAN Deve kolanı Karnı tok kimse
BİTANE (C: Betâyin) Çarşaf * Kaftan astarı * Dostluk * Hâlis olmak * Kuvvetli olmak
BÎ-TARAF Tarafsız Hiç bir tarafı tutmayan(Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallitleriyle münâzara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye mâruzdurlar Çünki, nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlup olur ki, bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada nefs-i emmareye emniyet edilemez Çünki, insaflı bir münazır, hayalî bir münazara sahasında, arasıra hasmının libasını giyer, ona bir dâva vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur Bu vaziyetin tekrariyle dimağında bir tenkit lekesinin husule geleceğinden, zarar verir Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur! Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru ve istiğfardır Bu suretle o lekeyi izale edebilir MN)
BİT(E) Bir gece yiyecek yemek
BİTE(T) Geceleme, gece kalma
BİTEVÎ (Biteviye) t Sürekli, durmadan * Bütün yekpare
BİTKE Kesinti * Kesilen bir nesnenin ufak parçaları, cüz´leri
BİTLAB f Hurma çiçeğinin tomurcuğu
Bİ-T-TAFSİL Tafsilâtiyle, etrafiyle, uzun uzadıya
BİTTAHRİK Hareket ettirerek, oynatarak * Kışkırtarak, teşvik ederek
BİT-TARİK-İL ULA Birinci usul veya yol ile Elbetteki Evleviyetle
BİTTASAVVUR Tasavvur ile, niyet ederek, düşünerek (Bak: Tasavvur)
Bİ-T-TAV´ İstek ile, isteyerek
BİTTEDRİC Yavaş yavaş
Bİ-TEŞVİK Kışkırtarak, teşvik ederek
BİTÜM Yerin altında bulunup sıvı ve sarımtırak veyahut katı ve kara bir durum ve renkte olan maddedir ki, asfalt yol yapılırken kullanılır
BİTYAR(E) f Elem, keder, tasa, sıkıntı
BİÛZA Sivrisinek
BİV f Güve
BİVAN Çadır direği
BİVAR f "Onbin" sayısı
BÎ-VARE f Âciz, fakir, miskin, zavallı, kimsesiz, garib
BÎ-VAYE f Mahrum, nasipsiz
BİVAZ f Yarasa kuşu Muvâfakat, kabul
BİVE f Dul kadın, kocasız kadın
BÎ-VEFA f Vefasız, dönek
BİVEGÎ f Dulluk Kocasız kadının hâli
BÎ-VUKUF Vukufsuz, bîhaber, malûmatsız, habersiz
BİYA´ (Bia C) Kiliseler
BİYAET (C: Biyâât) Satılık mal
BİYAH (C: Büyâh) Ufak balık
BİYAN Gece Gece ile gelen belâ
BİYOCOĞRAFYA yun Nebat ve hayvanların yer yüzünde dağılışını ve sebebelerini tetkik eden ilim kolu Hayatî Coğrafya Biyojeografi
BİYOELEKTRİK Canlı varlıkların vücutlarında yaratılmış olan elektrik (Bu elektriğin varlığı, hususi âletlerle anlaşılır)
BİYOFİZİK Canlıların bünyelerindeki hâdiselerin fizikî cephesini inceleyen ilim kolu
BİYOĞRAFİ Şahısların hayatlarını mevzu edinen yazı çeşitlerine verilen isim
BİYOKİMYA Canlıların kimya ile ilgili yapılarını, tepkilerini, belirtilerini inceleyen bilim dalıdır 19 Asırda başlatılan bu çalışmalarla proteinler, vitaminler, hormonlar anlaşılır duruma gelindi
BİYOLOG Biyoloji ilmiyle uğraşan âlim
BİYOLOJİ yun Canlı varlıkları inceliyen ilim Hayvanları inceleyen bölümüne zooloji; bitkileri inceleyen bölümüne botanik denir Biyoloji, incelediği konulara göre çeşitli isimler alır Canlının dış yapısını inceleyen: Morfoloji; dokuları inceleyen; histoloji canlıların büyüyüp gelişmelerini: embriyoloji; hayatî faaliyetleri inceleyen: fizyoloji; iç salgı bezlerin faaliyetlerini inceleyen: endrokrinoloji; hastalık hallerini inceleyen: patoloji; canlıların sınıflandırılmasını yapan: sistematik; bitki veya hayvan neslinin ıslahı ile uğraşan: zootekni; mikroskobik canlıları inceleyen: mikrobiyoloji´dir İç yapısını inceleyen: anatomi; hücreleri inceleyen; sitolojidir
BİYONİK Canlıların, yaşadıkları muhit içinde değişen şartlara uygun nasıl hareket ettiklerini inceleyerek canlıları model almak suretiyle benzer hareketleri yapabilecek makinelerin yapılması işiyle uğraşan ilim ve fen
BİYOTERAPİ Tıb: Bazı hastalıkların tedavisinde canlı varlıklardan faydalanma usûlü
BİYT Kuvvet
BİYZ (Bîd) Parlak ve beyaz
BİZA´ Birisine kaba muamelede bulunma * Faydasız, boş yaramaz söz
BÎ-ZAR f Bıkmış, usanmış, fütur getirmiş* Bezginlik
BİZARE f Desise, hile, tuzak
BİZÂTİHİ Kendi kendine, aslında, kendiliğinden, esasında, kendisi, yalnızca zâtından, aslından
BİZAZ (Bak: Bezazet)
BÎ-ZER f Altınsız* Cimri, hasis, pinti
BÎ-ZEVAL f Zevâlsiz, sona ermez, bitmez, tükenmez
BİZİŞK f Tabib, hekim, doktor
BİZİŞKÎ f Doktorluk, hekimlik, cerrahlık
BİZLAH Geveze, boşboğaz, çenesi düşük
BİZLE Gündelik elbise
BİZLE f Lâtife, şaka
BİZR Heder olmak
BİZR (C: Büzûr) Sebzevât * Kuru ot tohumu
BİZZ Açmak, feth
Bİ-Z-ZARURE Zarûri olarak, ister istemez
Bİ-Z-ZAT Kendisi, aslında Kendi zatı ile Binefsihi
BLOK Fr Birbirine bitişik yapılar * Büyük ve ağır yığın * Resim kağıtları saklanan karton kap

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi




B Harfi

BLÖF ing Karşısındakini yanıltmak veya yıldırmak için aslı olmayan şeyleri gerçekmiş gibi göstermek
BOBİN Fr Tel veya iplik sarılmaya mahsus silindir şeklinde makara
BODUR Enine göre boyu kısa ve tıknaz olan
BOLŞEVİKLİK (Bolşevizm) Rusya´da kanlı komünizm ihtilalini yapan ve bütün hür dünya milletlerinin de aynı ihtilal metotlarıyla komünizmin hâkimiyeti altına gireceğini savunan Marksist Leninist siyasî görüş Bu görüşün temsilcileri önce Rus halkını aldattılar, onlara en çok özledikleri şeyleri va´dederek onları aldatıp kendilerine bağladılar ve cinayetlerine ortak ettiler Sonra da va´dettiklerinin tam tersini uygulıyarak halkı köleleştirdiler Daha sonra gerçeklerden habersiz başka milletlerin gençlerini ve işçilerini aldatarak memleketlerini komünizmin esaretine soktular Bugün memleketimizde ve başka ülkelerde anarşizmin kaynağı bolşevizm (Komünizm)dir Allah´ı, peygamberi, âhireti inkâr eden,vatan millet tanımayan, inançsız ve acımasız, insanları âlet olarak kullanarak milletleri içten yıkmak ve sonra hâkim olarak onları sömürmek isteyen bolşevizme ve komünizme karşı en büyük silâh Allah´a iman ve İslâmiyet´tir Bolşevizm ve komünizm gibi üvey kardeşleri olan kapitalizm ve faşizm de insanlığa kan ve acıdan başka birşey vermemişlerdir Gafletten uyanan insanlar, İslâmiyet´in yegâne kurtarıcı olduğunu anlamaya başlamışlardır İstikbal İslâmındır ve İslâm´ın olacaktır (Bak: Komünizm)
BOMBARDIMAN Fr Bomba, top gibi ağır silahlarla yapılan hücum
BONKÖR Fr Hulus-i kalb Kalb temizliği İyilik
BONO İtl Ticaret senedi Muayyen bir va´denin sonunda belirli bir paranın belli bir kimseye ödeneceğini bildiren senet
BORA yun Birdenbire çıkan fırtına Pek şiddetli rüzgâr
BORÇ Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler Ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki, o da işlerini ona göre ayarlasın İslâm´da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır
BORNUZ Başlıklı ve kollu hamam havlusu
BORSA (Ticarette) Vasıfları belli ölçülere uyan yani standartlaştırılabilen malların örnekleri üzerinden alım satımının yapıldığı devlet kontrolü altında teşkilâtlanmış pazar yeri
BOSTAN (Bustan) f Ağacı, çiçeği, yeşilliği çok olan yer, kokulu yer Sebze bahçesi * Kavun, karpuz
BOSTAN-I HUDÂ f Huda´nın, Allah´ın bostanı meâlinde olup, İlâhî güzellikleri ve tecelli-i İlâhînin aksettiği yer mânâsında kullanılır "Vahidiyet mertebesi" diye de söylenmiştir
BOŞANMAK t Eşi ile olan nikâh bağını bozmak Eşinden ayrılmak(Medeni kanun, boşama yetkisini mahkemeye bırakmıştır İslâm dini evlenmeyi Allah´ın emirleri dahilinde karşılıklı rızaya bağlı hür bir sözleşme olarak gördüğünden kadınla erkek boşanma yetkisinin kimde olacağını da kararlaştırabilirler İsterlerse mahkemeyi, isterlerse velilerini, isterlerse eşlerden birini yetkili kılabilirler Görülüyor ki, İslâm dini insanlara medeni kanundan daha çok hak ve hürriyet tanımıştır İslâmiyet evleneceklerde denkliği, (küfüv) (din ve ahlâkta denklik) şart koşar Evlendikten sonra bazı bakımlardan anlaşamamazlıklar çıkarsa karşılıklı birbirine katlanmalarını ve sabırlı olmalarını tavsiye eder Boşanma son çaredir Eğer istek erkek tarafından geliyorsa mehir denilen tazminatı kadına ödemek zorundadır Görülüyor ki, İslâmiyet, kadın haklarının korunmasını istemektedir) (Bak: Aile)
BOŞBOĞAZ t Yerli yersiz mutlaka bir şey söylemeden içi rahat etmiyen Saklanması gereken şeyleri söyleyiveren, sır saklamayan(Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: "Ben de varım" derler O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor "Bizi câmid zannetme ey insân-ı boşboğaz!" S)
BOTANİK Bitkileri inceleyen biyoloji ilmi (Bak: Biyoloji)
BOYKOT (Boykotaj) Fr Bir şahıs veya devlete karşı alış-verişi, münasebetleri kesmek Bir ülkeyi, bir topluluğu veya bir şahsı zarara sokmak maksadıyla onunla her türlü ilgiyi kesme * Bir işten geçici olarak çekilme; işe, çalışmaya hep birlikte katılmama
BOYLAM t Yer yüzünde bir yerin başlangıç dairesine olan uzaklığının açı cinsinden değeri (Bak: Tul)
BOZKIR Yağışlı mevsimler de yeşeren ot cinsinden bitkilerin ve bazı bodur ağaçların yetişebildiği yarı kurak yer
BOZOK Bugünkü Yozgat vilâyetimizin Osmanlılar devrindeki adı
BÖN Budala, ahmak, saf
BRONŞ yun Tıb: Nefes borusunun akciğerlere giden iki kolundan her birinin adı
BU´ Bir şeyi kucaklayıp çekmek
BU(Y) f Koku, râyiha
BUAK Şiddetli sel * Şiddetli ses, sadâ Haykırış * Birden bire, ansızın gelen yağmur
BU´BAB Cemaat, topluluk
BUBÜRD(EK) f Andelib, bülbül
BU´D (C: Eb´ad) Uzaklık Baid olma * Aralık * Geo: Bir cismin uzunluk, genişlik ve derinliği
BU´D-İ MESAFE Gidilen yolun uzaklığı
BUD f Varlık
BUD U NEBUD f Var-yok * Oldu-olmadı
BUDALA Zekâca geri, salak
BU´DAN (Baid C) Uzaklar, ırak yerler
BUDEÎ f (Hindistan´da) Buda Dininden olan
BUDENE f Bıldırcın kuşu
BUDHA Sâha Avlu, meydan
BUDU´ Can sıkılması * İdrak etme, anlama
BUG f Elde omuzda, kucakta taşınmak üzere hazırlanmış eşya çıkını
BUGAS Leşle beslenen kuşlar, leş yiyen kuşlar
BUGAT (Bâgî C) Haksızlık edenler, âsiler, serkeş kimseler
BUGRA f Turna kuşu veya turna kuşu sürüsünün önünde uçan turna horozu
BUĞZ Sevmeme Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme Kin, husûmet
BUH Zeker* Nefis
BUH(E) Erkek baykuş * Çakır doğan
BUHALA´ (Bahil C) Tamahkârlar, cimriler
BUHAR Suyun buğu haline gelmiş şekli * Seyyal, lâtif cisim
BUHARÎ (Hi: 194-256) Buhâralı 600 bin hadisten seçilen 7275 hadis ile en mu´teber ve en sahih Sahih-i Buharî ismi ile anılan hadis kitabının müellifi (Bak: Kütüb-ü Sitte)(Buharî ve Müslim ki, Kur´andan sonra en sahih kitab olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş M)
BUHAYRA-İ RAHİB (Bak: Bahira)
BUHAYRE Göl Küçük deniz
BUHBUHA Saha Alan, orta yer
BUHHA Boğaz kısılmak
BUHL Bahillik, eli dar olma, cimrilik, tamahkârlık, pintilik
BUHLE f Semizotu
BUHNUK Kadınların başlarına örtüp iki uçlarını çenesi altına bağladıkları bez (Türkçe "destâr" derler)
BUHRAN Sıkıntı Darlık Nöbet Kriz Hastalığın ağır zamanı * Bir işin tehlikeli ve karışık hâl alması
BUHT Arabî ile Acemîden doğmuş develer
BUHT f Veled, oğul, mahdum
BUHTEC Pişmiş
BUHTER Her şeyin esası, aslı * Kısa boylu
BUHTİYYE Melez dişi develer
BUHTU(R) f Ra´d, gök gürültüsü
BUHU Mütevazi bir şekilde hakkını isteme
BUHUH Ses kısıklığı
BUHUL Tamahkârlık, cimrilik
BUHUR Tütsü (Bak: Bahur)
BUHUR-DÂN f Tütsülük
BUHUR (Bahr C) Denizler
BUJENE f Tomurcuk * Henüz açılmamış çiçek
BUK Düdük Boru
BUK´A Yer parçası, ülke * Boş ve ıssız yer * Sağlam ve büyük bina * Benek leke
BUKALEMUN f Bulunduğu yerin rengine giren, fare büyüklüğünde, böcek yiyen bir hayvan * Mc: Sık sık fikir ve kanaat veya meslek değiştiren
BUKET Fr Çiçek demeti
BUKKARÎ Musibet, belâ, âfet, felâket
BUKTA Perişan, pejmurde, dağınık, dökük saçık * Cemaat, güruh, topluluk, kalabalık
BU´KUKE İzdiham, kalabalık
BUKYA Sonsuzluk, bâkilik, ebedilik
BULVAR Fr Geniş ve ağaçlı cadde
BUM f Yer, toprak, zemin, memleket, yurt* Huy, haslet, tabiat * Sürülmemiş tarla, arazi
BUM(E) f Zool: Baykuş
BUMBAR f Koyun ve benzeri gibi hayvanların kalın bağırsağı * İçine kıyma, pirinç vs doldurulmuş bağırsakla yapılan bir cins yemek
BUMEHEN (Bumehin) f Deprem, zelzele, yer sarsıntısı * Koyun bağırsağı
BUN f Nihâyet, dip * Kolay, suhûletli * Rahim * Temizlenmiş olan koyun bağırsağı
BUNDUK Yuvarlak küçük taşlar * Yuvarlak küçük kurşun * Fındık
BUR Hayırsız kişi * Ekine elverişli olmayan tarla
BUR f Fıstıkî renk * Sülün * Doru at
BUR´ (Bak: Ber´)
BURA (Bak: Bevr)
BURAHA şiddet Ezâ ve meşakkat
BURAK Binek Cennet´e mahsus bir binek vâsıtası(Kelimenin kökü; (Berk) dir Burak´ın Hadis-i Şerife göre ta´rifi: "Merkepten büyük, katırdan küçük hacimde bir dâbbe ki; ayağını gözünün müntehasına basar" Bu ise bir berk ve elektrik sür´atini anlatır (ET sh: 3150)
BURC Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi * Tek hisar kule, kale çıkıntısı * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı
BURCAS Hedef Yüksek bir yerde bulunan nişangâh
BU´RE Çukur * Çölde çukur tarzında yapılan ocak
BURHAN (Bak: Bürhan)
BURİYA f Hasır
BURJUVA Fr Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk Eskiden Avrupa´da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan
BURJUVAZİ Fr Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf Avrupa´da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad etti İktidara gelince menfaatlerinin bu çalışan sınıflarınkiyle çatıştığını görerek vaadini yerine getirmedi Buna karşılık olarak işçiler arasında sosyalizm fikriyle teşkilâtlanma başladı Bu yeni hareket de yalan sözlerle köylülerin desteğini de sağlıyarak Rusya´da 1917´de kanlı bir ihtilalle iktidarı ele geçirdi Burjuvaziyi ortadan kaldırdı, o da vaatlerini yerine getirmedi Burjuvazi, mülkiyeti, kişinin hakkı saydı ve kişi tahakkümünü getirdi Sosyalizm, mülkiyeti cemiyetin ortak hakkı saydı ve cemiyet adına bir azınlığın elinde bulunan devlet tahakkümünü getirdi Siyasi, hukuki bütün kuvvetleri elinde bulunduğu için devlet tahakkümü çok daha şiddetli, insafsız, zalim ve kanlı olmuştur İslâm dini mülk sahibi olarak Allah´ı kabul ettiği için kişi tahakkümünü de, devlet tahakkümünü de reddeder Bu sebeple insanlık için tek kurtuluş yolu İslâm´dır
BURKAT Sanem, heykel, put
BURKU´ (Berku´) Kadınların yüz örtüsü, peçe * Kâbe örtüsü * Yedinci kat gök
BURS Fr Devlet veya bazı müessese yahut şahıslarca tahsil veya ilmî tetkik için gerekli masraflara kullanmak üzere verilen para
BURUC (Burc C) Burçlar, hisarlar, kuleler (Bak: Büruc)
BURUT Bıyık
BURZAG Şişmanca, etine dolgun delikanlı * Delikanlılık çağındaki neşe
BUS f "Öpen" mânasına gelerek birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Damen-bus $ : Etek öpen
BUSA Bir gemi cinsi
BUSAK Ağız suyu
BUSAT (Bisat C) Bisatlar, döşekler, kilimler, minderler, keçe yaygıları
BUSAYRÎ (Şeref-üd-din) (Mi: 1213-1295) Busayr´da doğdu Meşhur Arap şair ve hattatıdır "Kaside-i Bürde" sahibidir Esas ismi "El-Kevakib-üd-Dürriyye fi Medh-i Hayrilberiyye" olan kasidesine; tutulmuş olduğu hastalıktan, rü´yasında Resûlullah´ın hırkasını (bürde) üzerine örtüp şifa bulması sebebiyle "Kaside-i Bürde" ismini vermiştir
BUSE f Öpme
BUSE-CÂ f Öpecek yer
BUSE-ÇİN f Öpücük alan, öpücük toplayan
BUSE-GÂH f Öpülecek yer
BUSENDE f Öpen, öpücü
BUSEYLA´ Pazu dedikleri ot
BUSE-ZEN f Öpen, öpücü
BUSİDE f Öpülmüş
BUSİDEN f Öpmek
BÛSİŞ f Şapırtılı öpüş
BUSTAN f Çiçek ve gül kokularının çok olduğu yer, bahçe
BUSTAN-BÂN f Bahçıvan
BUSULA Pusula
BU´SUSA Küçük canavar
BU´SUT Derenin ortası
BUTAKAT (C: Bevatık) Pota dedikleri kap ki içinde maden eritirler
BUTHA İyi huy, güzel haslet Müsbet alışkanlık
BUTHAN Medine-i Münevvere´de bir derenin adı
BUTİN Menazil-i Kamer´den üç yıldız
BUTLAN Haksızlık Bâtıl olma Boş ve abes olmak Hak olmamak
BUTLAN-I HİS Ameliyat için bir uzvun hissinin iptâli, duyarsız hâle getirilmesi
BUTM Çitlenbik ağacı (Yemişine "habbet-ül hadar" derler)
BUTU´ Geç kalma, gecikme
BUTUL Çürüklük, boşluk, beyhudelik
BUTULE Çok kahraman ve bahadır olmak
BUTUN (Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Nesiller, soylar
BUTV Eğlenmek, geç gelmek
BUUC Karında olan yaralar
BUULE Kadın eş, zevce
BUULET Zevciyet Karıkocalık * İmtinâ ve red ve muhalefet etmek
BUUS Sefalet Yokluk içinde olma
BUY f Koku * Ümit, umma * Sevgi, muhabbet * Tamah* Huy Tabiat * Kısmet, pay, nasib
BUY-İ EZHAR Çiçeklerin kokusu
BÛYA Güzel kokulu
BÛYAHYA Azrail (AS)
BÛYÇE f Sarmaşık (nebat)
BÛY-DAR f Kokulu
BUYE Özleme, hasret
BUYİDEN f Koklamak, koku almak
BUY-PEREST f Av köpeği
BUYRULTU t Sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi gibi devlet erkânının yazılı emirleri
BUZAK Tükrük (Ağızda "buzak", ağızdan çıksa "rıyk" denir)
BUZİNE Maymun
BUZRA Üst dudağın ortasından dışarı taşan et parçası
BÜAK Yağmuru şiddetle yağan bulut
BÜ´BÜ´ Her nesnenin aslı * İzzet, kerem * Zeyrek akıllı, zarif kişi * Hâkim, seyyid * Gözbebeği * Mc: Çok kıymetli ve değerli olan şey
BÜC f Keçi
BÜCAL f Ateş koru * Kömür
BÜCBÛHA Bir yerin orta kısmı Orta yer
BÜCC Kuş yavrusu
BÜCDET İlim, bilgi
BÜCEYR Ashab Etba´
BÜCR Şaşılacak, taaccüb edilecek şey * Şer, kötü, iyi olmayan
BÜCRİYY(E) Musibet, belâ, felâket, âfet
BÜCUD Bir yerde mukim olma, oturma İkamet
BÜCÛL f Tıb: Topuk kemiği Aşık kemiği
BÜÇ f Avurt Ağzın iç tarafı
BÜD f Sâhip * Maşa
BÜDAD Nasip, hisse, pay * Nihayet, son
BÜDAE Her şeyin öncesi, evveli
BÜDBÜDEK f İbibik kuşu, çavuş kuşu, hüdhüd
BÜDD Uzaklaşma Birbirinden uzak düşme * Perâkende etmek, dağıtmak Put, sanem * Firak * Tâkat, kudret
BÜDDE Nasib, hisse, pay * Nihayet, son
BÜDN Yoğun gövdeli ve şişman olmak
BÜDUH Yürümek, meşy * Esmâullahdan bir isim (Vedud mânâsına)
BÜDUR İleri geçme, hızla geçme
BÜDÜN (Bedene C) Kurbanlık develer
BÜDÜV Görünür hâle gelme Aşikâr olma Zâhir hâle gelme
BÜFE Fr İçinde sofra takımı konulan dolap * Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa * İstasyon lokantası * Sigara, kibrit, gazete, sandviç vs satılan yer
BÜGA´ İstemek, talep etmek
BÜGAS (C: Bügasât-Ebgıse) Ufak, küçük kuşlar
BÜGASE Ufak kuş
BÜGEYG Koyun * Besili erkek geyik * Semiz keçi * Bir yerin adı
BÜGUR Düşmek, sukut
BÜGYE İstenen ve kasdedilen şey
BÜH Baykuşa benzer bir kuştur, ondan küçüktür Dişisine büvâhâ derler; ahmak, akılsız kimseyi ona benzetirler * Puhu
BÜHAR Deniz balıklarından bir beyaz balık
BÜHARİSE Altın ve gümüşten üç kıntar veya üçyüz rıtıl
BÜHAT Bühtan edici, iftiracı
BÜHBUHA Bir yerin ortası, orta yer
BÜHHÜT Haramzâde, piç
BÜHLUL Güzel yüzlü
BÜHMÂ Dikenli ağaç
BÜHME (C: Bühüm) Cemaat, topluluk* Leşker * Bahâdır, kahraman
BÜHR Galip olmak * Yürümekten nefesini tez tez verip solumak
BÜHRE Geniş yer, büyük mekân * Kesik kesik soluyuş * Dere içindeki sazlık ve çayırlık
BÜHSUL İri gövdeli kimse
BÜHT İftira, isnad edilen yalan * Bir seyyarenin bir günlük hareketi
BÜHTAN İftira Birisine yalandan bir şey isnad etme Birisini suçlu gösterme * Dalgınlık * Medhûş ve mütehayyir olma
BÜHTÜR(E) Bodur, kısa boylu
BÜHUR Büyük emir
BÜHUR Işıklı, nurlu, aydınlık
BÜHÜT (Behût C) İşitenleri hayrete düşürecek kadar olan iftira ve yalanlar
BÜHÜVV (Behv C) Misafirlere mahsus odalar * Hayvanlar için yerin altına yapılmış ahırlar
BÜJHAN f Gıpta etme, imrenme
BÜJMEJE f Kaya keleri, kertenkele
BÜJUL f Aşık kemiği; topuk kemiği
BÜKÂ Ağlama
BÜKÂ-Yİ SÜRÛR Sevinçten dolayı akan gözyaşı
BÜKÂ-ÂLÛD f Ağlatıcı, gözyaşı döktürücü
BÜKÂ-ENGİZ f Ağlatıcı Gözyaşı döktürücü
BÜKÂT Ağlayanlar
BÜKMÂ (Ebkem C) Dilsizler Ebkemler
BÜKRE Erken Sabah vakti
BÜKSE Kiremit parçası * Saksı
BÜKY Ağlayıcılar, ağlıyanlar
BÜL´A Değirmen taşının tane dökülecek yeri
BÜLÂG f Pınar, çeşme
BÜLÂLET Islaklık, nemlilik, yaşlık
BÜLBÜL (C: Belâbil) Andelib Güzel öten bir nevi kuş
BÜLBÜL-İ NÂLÂN Ağlıyan bülbül
BÜLBÜL-İ ZÂR İnleyen bülbül
BÜLBÜLAN (Bülbül C) Bülbüller Andelibler
BÜLBÜLE (C: Belâbil) Emzikli bardak
BÜLBÜLVEŞ Bülbül gibi
BÜLCET Genişlik, vüsat* İki kaş arasında olan açıklık
BÜLDAN (Belde ve Beled C) Beldeler, şehirler, iller, memleketler
BÜLEGA (Belig C) Beliğ olanlar, Belâgat sâhipleri Belâgat ilmi mütehassısları Edebiyatçılar
BÜLEHNİYE Maişet genişliği * Gani olmak, zenginleşmek
BÜLEND f Yüksek, büyük
BÜLEND-ÂVÂZ f Haykırma, yüksek ses
BÜLEND-HİMMET f İyi çalışır
BÜLENDÎ f Yükseklik, yücelik
BÜLEND-PÂYE f Rütbesi yüksek, pâyesi bülend olan
BÜLGA Maaşa yetecek nesne
BÜL-GAME f Herşeye hevesli olan
BÜLGAT Geçinmeye kâfi gelecek kadar olan şey
BÜLHEVES f Heves ve isteği çok, maymun iştahlı
BÜLKA Kısa boylu * Bir kuşun adı
BÜLKUT (C: Belâki) Bir hurma cinsi * Ot ve su olmayan harap ve boş yer * Yalan yere yemin etmek
BÜLLET (C: Bilâl) Hurmanın ıslanıp yaş olması
BÜLS İçine incir koyulan kilimden dokunmuş büyük çuval
BÜLSÜN Mercimek mesabesinde hububattan bir habbe (Bâzı yerde mercimek de derler)
BÜLTEN Fr Halka bilgi veren, özet olarak yazılmış resmi yazı * Bir müessesenin, kurumun faaliyetlerini tanıtan ve belli zaman aralıklarıyla yayınlanan mevkute
BÜLUC Zâhir olmak, gözükmek Parlamak, ruşen olmak
BÜLUD Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak * Köhne olmak, eskimek * Meclise geç gelmek
BÜLUĞ Erginlik Olgunluk Çocukluk devresini tamamlayıp ergenliğe geçiş Ergenliğe ulaşan genç, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzlarla mükellef (yükümlü) olur * Yaklaşıp çatma
BÜLUH Beceriksiz, âciz * İşe yaramama, yorgun ve bitkin olma
BÜL´UM Gırtlak, hançere
BÜM (C: Ebvam) Baykuş
BÜN Meziyyet, üstünlük
BÜN Temel, esas, kök, netice, son
BÜN-İ HİSÂR Hisarın dibi
BÜNDAD f Temel Binanın esası * Destek, payanda Duvar, set
BÜNDAR f Zengin, asil ve kibirli kişi
BÜNDUKA (C: Bünduk, Benâdik) Fındık tanesi * Kemankere taşı Küçük yuvarlak taş
BÜNİYYE (C: Büniyyat) Her nesnenin aslı ve yaratılması, fıtrat * Sazan balığı * Meçhul yol
BÜNLAD f Destek, payanda, duvar, set * Temel Esas, bina
BÜNN Yemen kahvesi
BÜNUD (Bend C) Büyük bayraklar, sancaklar
BÜNÜVVET Evlâtlık, oğulluk
BÜNYAD f Temel, esas Yapı, binâ
BÜNYAMİN Yakup Aleyhisselâm´ın en küçük oğlu
BÜNYAN Yapı Bina Duvar Esas Yapı yapmak
BÜNYAN-I KAVÎ Sağlam bina
BÜNYAN-I MERSUS Kaynaşmış sağlam bina Birbirine kurşunla kenetlenmiş sağlam yapı
BÜNYE Bir şeyin vücut yapısı Vücut, beden Fıtrat * Şekil, tarz, sûret
BÜNYE-HÎZ f Vücudu canlandıran, bünyeyi kaldıran
BÜR´ (Büru´) Hastanın iyileşmeğe başlaması * Kurtulmak * Fazilette ve bilgide üstünlük (Bak: Ber´)
BÜRA´ Ağaç yongası Törpüden çıkan talaş
BÜRA Kamıştan yapılan hasır
BÜRABE Kalem yongası, törpüden çıkan talaş
BÜRAD Soğuk
BÜRADE Eğeden çıkan talaş ki, "bürâde-i zeheb, bürâde-i fizza ve bürâde-i hadid" denir
BÜRAKA Bütün gün yüzünü süsleyen kadın * Yemek sırasında bir kimseye kızıp, yemeği kimseye vermeyip yalnız yiyen kadın
BÜRAM Kene dedikleri böcek
BÜRAYE Yontulan ağaçtan çıkan yonga
BÜRBUR Bulgur (Buğdaydan yapılır)
BÜRC (C: Bürûc-Ebrac) Hisar * Yıldız
BÜRCAS Havada ağaç başında olan nişan
BÜRCEME (C: Berâcem) Parmak boğumu
BÜRCÜD Arap elbiselerinden bir nevi kalın elbise
BÜRD f Bilmece, bulmaca
BÜRDA Tıb: Sıtma hastalığı
BÜRDBAR f Ağırbaşlı Sabırlı, mütehammil, uysal, tahammüllü kimse
BÜRDBARÎ f Ağırbaşlılık, sabırlılık
BÜRDE Hırka Üstten giyilen libas, elbise
BÜRDEK f Küçük bilmece
BÜRDÎ Hurmanın iyisi
BÜRE (C: Bürât-Bürâ-Bürin) Deve burnuna takılan halkalar * Bilezik gibi olan halkaların her birisi
BÜREHA Şiddetli azab Sıkıntı
BÜREHNE f Açık, yalın çıplak
BÜREHNE-GÎ f Çıplaklık
BÜREHNE-SER f Başı açık
BÜRESA´ Nâs mânâsına kullanılan bir isim
BÜREYDE BİN EL-HUSAYB EL-ESLEMÎ Horasan diyarında en son hicri 62 veya 63 yılında vefat eden sahabedir (RA) Müslümanların ilk sancaktarıdır 177 Hadis-i Şerif nakletmiştir 14 tanesi Buharî ve Müslim´de mezkûrdur
BÜRGUR Buzağı
BÜRGUS (C: Beragis) Pire
BÜRHAN Delil, hüccet, isbat vasıtası * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet(Bir bürhan ile elde edilen netice-i tevhidi buzı insanlar isti´zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar Veya bozuk hayalleri tahammül edemez Bu hule karşı o kat´i, sahih bürhanı reddetmek üzere: "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu bürhan (onu) intac edemez" diye bahaneler ile kabul etmez O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyûmu imandır Bürhan, ancak onu görmek için bir menfezdir Veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür Maahâza bürhan bir değildir, bin değildir Zerrat-ı âlem adedince bürhanlar vardır MN)
BÜRHAN-I AKLİYYE Akla dayanan bürhan
BÜRHAN-I ENFÜSÎ İnsanın içinde ve hayatında görünen bürhan Nefse ve şahsa ve içe ait bürhan
BÜRHAN-I İNNÎ Hâdiselerden kanunlarına, neticelerden sebeblerine ve eserden müessire olan delil Dumanın ateşe delil olması gibi
BÜRHAN-I KATI´ Kat´î, en sağlam ve şeksiz delil * Farsça bir lügat kitabının ismi(İşte şu Zât (ASM), şu mevcûdat Hâlikının vahdaniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir bürhan-ı nâtık, bir delil-i sâdık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir bürhan-ı kâtıı, bir delil-i sâtııdır S)
BÜRHAN-I LİMMÎ Kanunlardan hâdiselerine, sebeblerden neticelerine ve müessirden esere olan istidlâl Yani eseri meydana getirenden esere olan delil Kablî delil Ateşin dumana delil olması gibi(Kelime-i şehâdetin iki kelâmı birbirine şahiddir Birincisi ikincisine bürhan-ı limmîdir, ikincisi birincisine bürhan-ı innîdir M) (Bak: Limmî)
BÜRHAN-I MANTIKÎ Kesin kaziyelerden teşkil ettirilen kıyasa, bürhana denir
BÜRHAN-I NÂTIK Konuşan bürhan Mecaz olarak Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) kastedilir ki; bütün hakikatları isbat ve izhar etmiştir
BÜRHAN-I NÜBÜVVET Peygamberliğin hak olduğunu isbat eden bürhan ve delil (Bürhan-ı risalet de aynı mânâdadır)
BÜRHAN-I RİSALET (Bak: Bürhan-ı nübüvvet)
BÜRHAN-I SÂTI´ Aşikâr, şeksiz ve şüphesiz, parlak delil (Bak: Sâtı´)
BÜRHAN-ÜT TEMÂNÜ´ İstiklâliyet, ulûhiyetin zâtî bir hassası ve zaruri bir lâzımı olduğuna dair ve şirkin butlanını isbat eden delil ki; eşyanın yaradılışı müteaddit ellere ve esbaba verilse, âlemdeki nizam bozulup karışıklıklar çıkacağını gösterir, isbat eder
BÜRHE Zaman, an, müddet
BÜRHİN Zahmet, güçlük, zorluk
BÜRHUN f Duvar Kemer * Çember, daire * Hâne, ev ve kale kapısı * Mâni, engel, çit Avlu
BÜRİD Oniki mil
BÜRİDE f Kesilmiş,
BÜRİDE-SER f Başı kesik
BÜRİN f Dilim (Daha çok meyveler için kullanılır)
BÜRKA (C: Birak) Taşlık yer
BÜRKA´ Kadınların örtündükleri yaşmak, peçe
BÜRKAN Yanardağ, volkan, lavlar saçan dağ
BÜRKE Martı * Kurbağa * Havuz * Küçük göl
BÜRME (C: Birem-Birâm) Çömlek yapımında kullanılan yumuşak taş * Çömlek * Baş örtüsü
BÜRNA(H) f Yiğit, delikanlı, genç
BÜRNAK f Delikanlı, yiğit, genç
BÜRNÜS (C: Berânis) Bir uzun takke (İbtidâ-i İslâm´da ruhbanlar giyerlerdi)
BÜROKRASİ Fr Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf Memurlar sınıfı Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır Oysa İslâmiyet´te devlet makamları tahakküm değil, hizmet makamıdır Devlet görevlileri müslüman halkın hizmetindedir, kendileri saygı beklemez, saygılı davranır Kimseye tahakküm edemez Çünkü Allah´ın emirlerine uymak zorundadır Hazreti Ömer (RA), devlet başkanı olunca "Allah´ın emirlerinin dışına çıkarsam, beni kılıçlarınızla doğrultun" demekle bunun örneğini vermiştir Zulüm ve tahakkümü kaldırarak adaleti getirmiştir Gerçek adalet ve hürriyet ancak İslâm´da vardır
BÜROKRAT Fr Memur sınıfından olan * Devlet işlerinde muamelelerde şekle aşırı ehemmiyet veren
BÜRR Buğday
BÜRRAN f Keskin, kesici
BÜRS Ardıç ağacının meyvesi
BÜRSAN f Ejderha, büyük yılan
BÜRSUTE Tehlikeli yer
BÜRSÜN (C: Berâsin) İnsan eli * Vahşi hayvanların pençesi * Develere vurulan bir nevi damga
BÜRT Nebat şekeri Zelil, aşağılık kimse * Balta
BÜRTULE (C: Bürtul) Kalpak dedikleri keçe takke * Rüşvet
BÜRU´ Fazilet, ilim ve iyilikte benzerlerine olan üstünlük * (Hasta) iyiliğe yüz tutma
BÜRUC (Burc C) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır * Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi suretlere burc denilmiştir Bilindiği gibi yıldız kümelerini felekiyatçılar muayyen bâzı suretlere benzeterek her mevsim ve ayda göründükleri şekillere göre isimlendirmişlerdirBunların altısı şimal (kuzey) altısı cenub (güney) cihetinde olarak oniki burç kabul edilmiştir Bu burçların bulundukları sahaya da mıntıkat-ül burûc ismi verilmiştir Burçların isimleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sünbüle, Mizan, Akrep, Kavs, Cedi, Delv ve Hut´tur
BÜRUC SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 85 suresi olup Mekke-i Mükerreme´de nazil olmuştur
BÜRÛD Berd, soğuk * İşten soğuma, bıkma
BÜRUDET Soğukluk Soğuk olmak Hararetsizlik * Mc: Münasebetteki soğukluk Münaferet Muhasama
BÜRUDET-İ MUAMELE Yapılan muamelenin soğukluğu
BÜRUFE f Mendil * Sarık * Kuşak, bel kuşağı Forma
BÜRUK Bir şeyin şakıması, parlaması * (Berk C) Berkler, şimşekler
BÜRUK Un helvası, undan yapılan bir nevi helva * Büyük oğlu varken evlenen kadın * Deve çökmek (mânâsına mastardır)
BÜR´UM Açılmamış gonca çiçek
BÜR´ÛME (C: Bür´um - Berâim) Açılmamış tomurcuk gonca çiçek* Gül gılafı
BÜRUZ Zâhir olma, belirme, meydana çıkma Çıkmak
BÜRZEA (C: Berâzi) Yuna dedikleri keçe ki, eyer altına koyarlar, teğelti de derler
BÜRZU´ Dolu, dolmuş, mümteli
BÜ´S Güçlük, zorluk * Fakirlik
BÜSAK Tükürmek
BÜSED Kırmızı boncuk * Mercan
BÜSLE Efsuncuya verilen ücret
BÜSLET Nam, şöhret, ün, şan
BÜSRE Herşeyin ucu ve başı * Herşeyin tâzesi * Genç kız veya oğlan * Hurma koruğu * Biraz büyümüş olan ekşi ot
BÜSSED Mercan taşı
BÜSTAH f Edebsiz, küstah, utanmaz
BÜSTE f Fındık
BÜSTÛKA (C: Besâtik) Küçük küp Küpçük
BÜSUK Bir kimsenin, akranına üstün olması * Ağacın uzaması * Uzunluk
BÜSUL Beddua, lânet
BÜSUT Cömertlik, civanmertlik El açıklığı
BÜSÛTA Genişlik * Tekellüfsüzlük
BÜŞ f At yelesi * Kahkül * Noksan, eksik
BÜŞİY Fakir ve evlâdı çok olan kimse
BÜŞRA Müjde Sevinçli, hayırlı haber * İncil´in bir ismi
BÜT f Put, heykel Sanem
BÜTÇE Fr Devletin veya diğer kuruluşların yıllık gelir ve giderlerini (sarfiyat ve varidatlarını) gösteren ve bunlarla ilgili harcamaları tayin eden hesap işleri
BÜTEKA (C: Bevâtık) Pota dedikleri âlettir ve kuyumcular içinde altın ve gümüş eritirler
BÜTEYRA Sonunda evlâdı kalmayan * Vitir namazını bir rekat kılmak * Şems, güneş * Sabah
BÜTLAL f şaşa kalan, hayret eden, hayran olan
BÜTPEREST f Putu mâbut ittihaz eden Heykellere ibâdet eden (Bak: Putperest)
BÜTŞİKEN f Put kıran
BÜTU´ Uzaklaşma * Kesilme
BÜTUL Bâtıl olmak
BÜTUN (Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Soylar, nesiller
BÜÜRE Çukur kazmak * Çukur
BÜVAN (C: Ebvine) Çadır direği, direk
BÜYU´ (Bey´ C) Satışlar Satın almalar
BÜYUD Yok olma, hiç olma, in´idam
BÜYUN Geniş ve derin kuyu * Mıntıkalar, bölgeler, yerler
BÜYÛT (Beyt C) Beytler, evler
BÜYÛTÂT (Büyût C) Asilzâde aileleri * Asil kimseler, soylu kişiler * Ev kümeleri
BÜYÛZ (Beyz C) Yumurtalar
BÜYÜ Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah´a sığınmamızı emreder Müslüman büyücülük yapmaz
BÜYÜKLENMEK t Kendini büyük görmek, büyüklük taslamak (Kötü huylardan biridir, günahtır)
BÜZ f Keçi
BÜZ Harap yer* Fâsid nesne * Helâk
BÜZA´ Kibar, zarif
BÜZAA Kibarlık, incelik, zerafet
BÜZAK Salye, tükrük
BÜZARE Üst dudakta fazlalık olarak sarkık deri olması
BÜZ-BAN f Keçi çobanı
BÜZBÛN Altıda bir, südüs
BÜZGALE f Keçi yavrusu, oğlak
BÜZİÇE f Oğlak Küçük, yavru keçi
BÜZM Kesin karar ve tahammül * Sertlik, kuvvet * Doğru rey
BÜZR Herkesin sözünü dinleyen Dinleyici
BÜZÛ´ Doğmak, tulû´ etmek
BÜZUL Yarılmak, inşikak
BÜZUR (Bezr C) Tohumlar, çekirdekler
BÜZUZET Perişanlık, kıyafetsizlik, pejmürdelik, bezazet
BÜZÛZET-İ HÂL Kıyafet pejmürdeliği, hâl perişanlığı
BÜZÜRG (C: Büzürgân) f Cesim, kebir, azîm, büyük, ulu * Reis, baş, başkan, şef * Türk musikisinde bir mürekkep makamın adı
BÜZÜRGÂN (Büzürg C) Büyükler, azimler, cesimler, ulular
BÜZÜRGÂNE f Büyük, ulu bir kimseye yakışacak sûrette
BÜZÜRGÎ f Azîm olmak Büyüklük Ululuk
BÜZÜRGMENİŞ f Yüksek fikirli, fikirleri değerli olan
BÜZÜRG-SAL f İhtiyar, yaşlı
BÜZÜRG-VAR f Büyük, saygıdeğer, ulu (kimse)
BÜZZAKA Kabuksuz sümüklü böcek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi



güzel paylaşım eline sağlık
Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat B Harfi



Tşk sen yorumlara devam )
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.