Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanDoğu Anadolu Bölgesinde bir il merkezi olan Van, kuzey ve kuzeybatısında Ağrı, doğusunda İran, güneyinde Hakkari ve Şırnak, güneybatısında Siirt, batısında Van Gölü ve Bitlis ile çevrilidir Türkiyenin en doğu kesiminde yer alan Vanın yüksek dağlık alanlardan oluşan engebeli bir arazi yapısı vardır Bu engebeler 1600 mden aşağı değildir İl sınırları içerisinde dorukları 3000 myi aşkın dağlar bulunmaktadır Kuzey kesiminde en yüksek noktası il sınırları dışında olan Aladağ ve Tendürek Dağlarıdır Tendürek Dağları aynı zamanda İran ile sınırı oluşturan Sınır Dağları olarak isimlendirilir Aladağın 3211 m yüksekliği ile Kerdahol Tepesi bu kesimin en yüksek tepesidir Doğu kesiminde İran sınırı boyunca kuzey-güney doğrultusunda uzanan Berhebine (Er) Dağı ile Haravil (Yiğit) Dağı (3468 m) bulunmaktadır Güney kesimini ise Güneydoğu Torosların uzantısı olan Kavuşşahap Dağları engebelendirir Bu dağlar Van Gölünün güneyini bütünü ile kaplamaktadır Bunların dışında Gökdağ (3604 m), Arnas (Kepçe) Dağı (3537 m), Kavuşşahap Dağı (3634 m), Müküs Dağı (3414 m) ve Artos (Çadır) Dağı (3537 m) bulunmaktadır Vanın orta kesiminde ise Pirraşit Dağı (3109 m), Mengene Dağı (3412 m), Koçkıran Dağı ve İspiriz Dağı (3668 m) yer almaktadır Bu dağlar Van Doğusu Dağları ismi ile tanınmaktadır Dağların yüksek düzlüklerinde ise yaylalar bulunmaktadır Vandaki başlıca düzlükler; Çaldıran, Bargiri (Muradiye), Erciş, Van, Hoşap, Havasor ovaları ile Karakallı Düzü, Erçek Düzü, Noşar Düzü ve Tarhani Düzüdür İl topraklarından kaynaklanan Urmiye, Erçek ve Van kapalı havzaları Basra Körfezine ulaşmaktadır Kotur Çayı ise İrandaki Urmiye Gölüne dökülür İlin doğusundan kaynaklanan ve doğu-batı doğrultusunda akan Memedik Çayı aracılığı ile Erçek Gölüne ulaşan akarsular bulunmaktadır Ayrıca Zilan Deresi, Deliçay, Bendimahi Çayı, Karasu olarak isimlendirilen Marmit Çayı ve Hoşap Suyu Van Gölüne dökülen akarsulardır Dicle Nehrinin başlıca kollarından Büyük Zap Suyu ile Botan Çayı (Ulu Çay) il topraklarından kaynaklanan diğer akarsulardır Van ilinde Türkiyenin en büyük gölü olan Van Gölünün doğu kesimi bulunmaktadır Bunun dışında Erçek Gölü, Akgöl, Sultan (Süphan) Gölü, Tuz Gölü (Kazlı), Değirmi Göl ve Hasantimur Gölü il toprakları içerisindedir Vanın doğusundaki Keşiş (Turna) Gölü ise Urartular zamanından sulama amaçlı olarak kullanılmış yapay bir göldür Van Gölü Nemrut Dağının patlaması sonucunda kraterde biriken suların oluşturduğu volkanik bir göldür Gölün yüzölçümü 3713 km2 olup, denizden yüksekliği 1646 m, derinliği de 457 myi aşmaktadır Çok sayıda koyları bulunan gölün doğusunda Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları bulunmaktadır Sit alanı olarak ilan edilen bu adalar turistik özelliğe sahiptir Van Gölünün suyu sodalı ve tuzludur Aynı zamanda da dünyada en çok soda içeren göldür Yüzölçümü 19069 km2 olan ilin 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 877524tür Van Gölünün doğu sınırı boyunca uzanan alan ile ilin kuzey ve güney kesimleri fay hattı üzerindedir Bu yüzden de 10 Eylül 1941de Erciş Depremi, 24 Kasım 1976da Çaldıran Depremi yörede büyük yıkıma ve can kaybına neden olmuştur Yüksek ve engebeli bir arazide ve denizden uzak olan Vanda Karasal iklim hüküm sürmektedir Mevsimler ve günler arasında sıcaklık farkı büyüktür Kışlar uzun kar yağışlıdır Yazlar ise kısa ve sıcak geçer Van Gölü kıyısındaki iklim doğu ve kuzey kesimlerine göre daha yumuşaktır Van, orman açısından Türkiyenin en yoksul illerinden birisidir Bitki örtüsü step görünümündedir Eski yıllarda ormanlarla kaplı olan ilin güney kesiminde meşe topluluklarına rastlanır Ancak, yüzyıllardır tahrip edilen ormanlardan çok az ağaç günümüze gelebilmiştir Çalılıklar halindeki bodur meşelerin yanı sıra bodur ardıç, ceviz, doğu çınarı, melengiç, kavak ve kızılcık ağaçları görülmektedir İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, turizm ve balıkçılığa dayalıdır İklimi sert olduğundan tarım pek fazla gelişmemiştir Bununla birlikte yetiştirilen tarımsal ürünler arasında; kuru yem bitkisi, buğday, şeker pancarı, patates bulunmaktadır Az miktarda da arpa, kavun, karpuz, domates, baklagiller, elma, ceviz ve sebze yetiştirilir Vanın ekonomisinde hayvancılık ön planda gelmektedir Sığır, koyun, kıl keçisi, at, eşek, manda yetiştirilir Koyun ve sığır türlerinin ıslahı için Ercişte Altındere Tarım İşletmesi kurulmuştur Hayvancılık daha çok yaylacılık yöntemleri ile yapılmaktadır Hayvansal ürünlerin başında Vana özgü otlu peynir gelmektedir Arıcılık, tavukçulu, Van Gölü başta olmak üzere göllerde ve diğer akarsularda balıkçılık yapılmaktadır Ayrıca Van kilimlerinin Türk halı ve kilim sanatı yönünden önemi büyüktür Kalkınmada öncelikli iller kapsamına 1968de alınmasına rağmen sanayide büyük bir gelişme görülmemiştir İmalat sanayii daha çok hayvansal ürünlerin işlenmesine dayalıdır Bununla birlikte, Van Et Kombinası, Van Süt ve Mamulleri İşletmesi, Yem Sanayiinin Van Yem Fabrikası, Van Deri ve Kundura Fabrikası , Erciş Şeker Fabrikası, Van Çimento Fabrikası ildeki belli başlı kamuya ait sanayii kurumlarıdır Bunun dışında mandıralar, un, tuğla ve yün ipliği fabrikaları da bulunmaktadır Van doğal ve tarihi değerler yönünden zengin olup, ekonomisinde turizmin büyük katkı payı vardır Van Gölü kıyılarındaki plajlar, Akdamar Adası, Van Kalesi, Bendimahi Çağlayanı ve Erek Vadisi turizm açısından önem taşımaktadır Ayrıca Van'a özgü olup, dünyaca tanınan Van Kedileri koruma altına alınmıştır İl topraklarında mermer yatakları bulunmaktadır Başkalede traverten, Çaldıran ve Gevaşta tuğla-kiremit hammaddesi, Ercişte linyit, sünger taşı yatakları vardır Ayrıca ilin çeşitli yerlerinde de maden suyu kaynakları bulunmaktadır Vanın eskiçağlara kadar inen çok eski bir tarihi bulunmaktadır Özellikle Tilkitepede yapılan kazılarda ele geçen buluntular Kalkolitik Çağdan (MÖ5500-3500) itibaren yörede sürekli bir yerleşim olduğunu göstermiştir Ancak, bu buluntular Van bölgesi ile Mezopotamya kültürleri arasında yakın bir ilişki olduğunu da ortaya koymuştur MÖ3000de Hurriler burada yaşamıştır Doğu Anadoluda yaşayan Hurriler burayı merkez konumuna getirmişlerdir Hurrilerin Hititler tarafından yıkılmasından sonra Urartular yöreye hakim olmuş ve Van 300 yıl Urartuların başkenti olmuştur Bu arada İSardur Van Kalesini kurmuş ve buraya Urartu dilinde Biane adı verilmiş, bu isim zamanla Vana dönüşmüştür Urartuların ileri bir kültür düzeyine eriştikleri; Vanda Tuşba, Çavuştepe ve Topraktepede günümüze ulaşan sulama, bağcılık ve mimari alandaki eserleri ile anlaşılmaktadır MÖVIyüzyılın başlarında Medler Urartu Devletini yıkmışlar, bunun ardından da Persler yöreye hakim olmuştur Büyük İskenderin Persleri yenmesinden sonra Makedonyalılar, ardından Seleukoslar burada hüküm sürmüştür MÖIIIyüzyılda Van yöresi kısa bir süre Ptolemaiosların eline geçmiş bunu MÖ129da Partlar, MÖIyüzyılda Ermeni krallarından Dikranın egemenliği izlemiştir Van Partlar ile Romalılar arasında zaman zaman el değiştirmiş, MSIIIyüzyılda Romalılar Sasanilerle yöre için savaşmışlardır Romanın ikiye ayrılmasından sonra Bizans yönetiminde kalan Van VIIyüzyılın ortalarında Arapların eline geçmiştir IXyüzyılda Saciler, Xyüzyılda Arap ve Ermeni çekişmelerine sahne olmuştur Bu çekişmelerin ardından 1021de Bizanslılar yeniden yöreye hakim olmuş ve Bizansın Vaspurakan Themasının sınırları içerisinde kalmıştır Bu arada Orta Asyadan Türkmen boyları yöreye akınlar yapmıştır Selçuklular 1054te Ercişi, 1064te de Van çevresini ele geçirmişlerdir Malazgirt Savaşından (1071) sonra Selçuklular yöreye hakim olmuş, 1100de Sökmenler Vanı yönetimleri altına almışlardır Bunun ardından Van yöresi 1205te Gürcülerin saldırısına uğramış ve kısa bir süre de Eyyubiler buraya egemen olmuşlardır Moğolların yağmalamasından sonra yöre yeniden Anadolu Selçuklularının, İlhanlıların ve Timurun denetiminde kalmış, Hakkari beylerinden Karakoyunlu İzzeddin Şir Van ve çevresini yönetimi altına almıştır Safevilerin bölgede etkin olmasından sonra Yavuz Sultan Selimin Çaldıran Savaşında Safevileri yenmesiyle Van ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmıştır Bununla beraber Van, zaman zaman Osmanlılar ile Safeviler arasında el değiştirmiştir Amasya Antlaşması hükümlerine göre Osmanlı toprakları içerisinde kalan Van zaman zaman İranlıların saldırılarına uğramıştır Osmanlılar ile İranlılar arasında 17 Mayıs 1639da yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması hükümlerine göre de Osmanlıların İranlılar ile sınırı belirlenmiş ve Van Osmanlı topraklarında kalmıştır Osmanlı döneminde Van, Eyalet statüsü kazanmış olup; 1568-1574 tarihleri arasında 12, 1578-1588de 27 sancağa sahipti Van yöresi Osmanlı döneminde bazı ayaklanmalara sahne olmuş, 1895te Ermenilerin başlattığı ayaklanmalar bastırılmıştır Bununla beraber IDünya Savaşı başlarında Ermenilerin Taşnaktzutyun Örgütü Vanı işgal etmiştir 1915te Ruslar tarafından işgal edilen yöre, Rus İhtilali nedeni ile Ruslar Anadoludan çekilirken Vanı da boşaltmışlardır Bu kez Ermeniler yeniden Vanı işgal etmiş, Osmanlının 4kolordusu 7 Nisan 1918de Vana girerek bu işgale son vermiştir IDünya Savaşı sırasında bu işgallerden ötürü Van büyük ölçüde etkilenmiş, yanmış, yıkılmış ve nüfusu azalmıştır Bundan sonra “Bağlar Mevkiinde” kent yeniden kurulmuştur Cumhuriyet döneminde kırsal bir görünümde olan Van 1923 yılında il konumuna getirilmiştir 1970lerde Türkiye ile İran arasındaki demiryolunun açılması, ardından Ortadoğu ülkeleri ile ticaretin yoğunlaşması Vanın gelişmesine neden olmuştur Vanda günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Tuşba, Çavuştepe, Toprakkaledeki höyükler, Yeşilalıç Köyü Kaya Mezarı, Meherkapı Kaya Mezarı, Elmalı (Zivistan) Kaya Mezarı, Urartu Dönemine ait Hoşap Kalesi, Çavuştepe Kalesi (MÖ764-734), Ayanıs Kalesi (MÖ645-643), Toprakkale (MÖ685-645), Aşağı-Yukarı Anzaf Kaleleri (MÖ830-810), Norgüh Kalesi, Körzüt Kalesi (MÖVIIIyüzyıl), Urartu Su Yolları ve Kanalları (MÖIX-VIyüzyıl), Hoşap Köprüsü (1671), Çatak Holkan Köprüsü, Çatak Zevil Köprüsü, Akdamar Kilisesi, Adır Kilisesi (1305), Çarpanak Kilisesi (MÖIXyüzyıl), Yedi Kilise (VIIIyüzyıl), Albayrak St Bartholomeus Kilisesi (XVII-XIXyüzyıl), Van Ulu Camisi, Hüsrev Paşa Camisi (1567), Gevaş İzdişar Camisi, Gevaş Halime Hatun Kümbeti (1358), Selçuklu Mezar Taşları bulunmaktadır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Gölü ve Akdamar Adası: Van iline adını veren Van Gölü Türkiye'nin ve dünyanın en büyük soda gölüdür Dört tarafı yüksek dağlarla çevrilidir İçinde Akdamar, Adır, Çarpanak, ve Kuş adaları olmak üzere 4 ada bulunmaktadır Tarih boyu Yüksek Deniz, Nairi Denizi ve Yukarı Deniz dendiği gibi Deryaçe (Küçük Deniz) adını da alır Gölün suyu çok tuzlu ve sodalıdır Sabunsuz köpük verir ve temizlik maddeleri kullanılmadan içinde herşey yıkanabilir ve temizlenebilir Her mevsim, her saatte farklı bir renk alan, gündoğumu ve günbatımının muhteşem olduğu göl, bölge turizmine önemli bir katkı sağlamaktadır Sahil boyunca yapılaşma ile bozulmamış koylar, yeşil bitki örtüsüyle sarılmış kıyılar görülmeye değerdir Van Gölündeki adalardan en büyüğü olan Ahtamar Adası, üzerindeki kilisesi ile ünlüdür 900'lü yılların başında Kral Gagik tarafından yaptırılmış olan kilise taş işçiliğinin en seçkin örneklerindendir Akdamar adasına Gevaş iskelesinden dolmuş motorları çalışmaktadır Van Kalesi: Van Kalesi, Van il merkezi sınırları içerisinde olup, şehir merkezine 5 km mesafede bulunmaktadır Urartu kalelerinin görkemlilerindendir MÖ 9 yüzyılda Lutupri'nin oğlu I Sarduri tarafından yaptırılmıştır Büyük bölümü ayakta kalan kalenin kuzeybatı ucunda bulunan ve Sardur burcu denilen taş bloklarla örülen yapının üzerinde I Sarduri'ye ait olan, Asur çivi yazısı ile yazılmış, bilinen en eski Urartu yazıtı vardır Kalenin diğer önemli bir yapısı, I Agrişti'ye ait olan kaya mezarı ve hemen bunun dışındaki kaya üzerinde bulunan Urartu'ların günümüze ulaşan en uzun yazıtı, "Horhor Yazıtları" vardır Ayrıca kalenin kuzey yamacında II Sarduri'nin açık hava tapınağı (Analı-Kız), Kale içinde Menau ve Sarduri' ye ait mezar odaları, mağaralar, su sarnıçları ve çeşitli odalar vardır Kalenin güneyinde ise eski şehrin kalıntıları bulunur Ulu Cami, Hüsrev Paşa Cami, Kay Çelebi Cami, Hamamlar (Çifte Hamam) Kümbetler (İkiz Kümbet) ve çoğu tahrip olmuş eski evler, gezenleri tarihin yaprakları arasında seyahate çıkarlar Hoşap Kalesi: Van il merkezine 60 km uzaklıkta, Gürpınar ilçesinde, Van-Hakkari karayolu üzerindeki Hoşap (Güzelsu)'da yer almaktadır Dik bir kaya kütlesi üzerine kurulan kale, iç kale ile bunun kuzeyindeki dış kaleden oluşur Gözetleme kulesi, surları, burçları, beden duvarları, mescit, fırın, zindan seyir köşkü, harem, selamlık ve orijinal demir kapı kanatları kalenin önemli yapılarıdır Ayrıca kalenin güney tarafında Van Bölgesinin en eski Osmanlı Köprüsü bulunur Ağartı Kalesi: Van Gölü' nün doğu kıyısında kurulan kale iyi korunarak günümüze kadar gelen sur duvarları andezit taş bloklarla örülmüştür Kef Kalesi: Urartu'ların önemli merkezlerinden biridir Kalede çok odalı bir saray, hayvan ve bitki rölyefleri vardır Çavuştepe Kalesi: Van il merkezine 25 km uzaklıkta, Gürpınar ilçesine bağlı Çavuştepe köyünde yer almaktadır Bol Dağı silsilesinin batı ucuna kurulmuş olan kale; aşağı ve yukarı kalelerden oluşmaktadır Kale, II Sarduri tarafından MÖ 764-734 tarihleri arasında yaptırılmıştır Kalelerde Haldi tapınağı, açık hava tapınağı, surlar, depo, ahır, saray binaları, su sarnıçları, çivi yazısı bulunmaktadır Ayanıs Kalesi: Van'a 35 km mesafedeki Ayanıs köyündedir Argişti'nin oğlu Rusa tarafından MÖ 645-643 tarihleri arasında yaptırılmıştır Urartu tarihinin son safhalarının aydınlatılması açısından çok önemlidir Van Gölü sahiline yakın bir alanda kuruludur Toprakkale: Van il merkezinin doğusunda Zimzim Dağları silsilesine bağlı kayalık bir tepe üzerinde yer almaktadır Kale Urartu kralı II Rusa tarafından MÖ 685-645 tarihleri arasında yaptırılmıştır Sarnıç, açık hava tapınağı, kayaya yontulmuş merdivenler bulunmaktadır Aşağı-Yukarı Anzaf Kaleleri: Van'ın 10 km kuzeydoğusunda Van-Özalp karayolu yakınında yer almaktadır Aşağı ve Yukarı Kalelerden oluşmaktadır Her iki kalede surlar, kuleler, atölye, depo, saray yapısı, kitabe bulunmaktadır Akdamar Kilisesi: Gevaş ilçesi sınırları dahilinde Van Gölü içersinde bulunan en büyük adaya ismini veren kilisedir Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise sahile 3 km uzaklıktadır Günün her saatinde Akdamar Adası'na, sahilde bulunan motorlarla ulaşım sağlanmaktadır Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I Gagik tarafından Keşiş Manuel'e yaptırılmıştır Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengindir Bunun yanında, İncil ve Tevrat'tan alınmış çeşitli sahneler bulunmaktadır Yunus Peygamberin denize atılması, Hz Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva'nın Cennetten kovulması, Hz Davut ile Kral Goliat'ın mücadelesi Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç İbrani genci, Aslan ininde Daniel sahneleri bulunmaktadır Zengin hayvan, asma sarmaşıkları ve çeşitli figürler görmek mümkündür |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Sözlü Tarih Van Kalesine ilişkin söylence:Urartıların eline geçen Van kalesi öyle muazzam yapılmıştır ki görenler kalenin insan eliyle yapıldığına inanılmazKale dev yapılı insanlar tarafından 80 metre yüksekliğe her biri en az 30 ton gelen düzgün taşlarla sıva ve harç kullanılmadan yapılmış inanışa göre duvar yapımında çalışanlar öyle güçlülerdi ki elleriyle bastırarak taşları hamur haline getirip birbirine yapıştırmışlardırMeher de bu dev yapılı insanlardan biridirAtıyla birlikte Meher Kapı denilen yerde Urartu kaya yazıtının ardında günümüzde de yaşadığına ve kıyamet günü gelince yeniden ortaya çıkılacağına dair efsaneler vardır Meher Kapı değişik inançlara göre kutsal sayılırHristiyanlar bu kapının Paskalya'nın yedinci günü ya da St Jean Bayaramı'nda açıldığına inanılırİslam inanaçlarına göre ise burası bir hazine kapısıdır ve her cuma gecesi açılır,fakat giren mutlaka bir kötülükle karşılaşırBir başka inanışa göre HzAli bu kapı görünümlü yerin ardında yaşamaktadırKapı önündeki su birikintisi atının sidiğidir Şeyh Abdurrahman Söylencesi:İran Şahı Abbas ,Van Kalesi'ni almak için kentin kuzeyindeki ki "Şahbağı"(Beyüzümü Köyü)denilen yerde konaklarKAle çok yüksek ve sağlam olduğu için bir türlü alamazAradan yedi yıl geçerOraları tanıyan biri Şaha:"Kalede Abdurrahman Gazi diye ermiş biri vardırO orada oldukça burayı almamız imkansızdır"derBunun üzerine Şah Abbas,ermişi denemek için bir kuzu bir de köpek kızarttırıp armağan olarak gönderirElçiler armaağnı sunduklarında ,ermiş şöyle bir bakar,köpeği göstererek:"Bunu Şahınıza götürün" der Elçiler geri götürürlerse şahın kendilerini öldüreceğini söylerBunun üzerine Şeyh elini köpeğe doğru uzatarak"hoşt" diye seslenirKöpek canlanıp koşmaya başlarElçiler dönüp durumu Şaha anlatırlarŞahta kuşatmayı kaldırıp ülkesine döner Çomar Bölükbaşı söylencesi:Çomar Bölükbaşı sınır boylarında yıllarca bulunmuş yiğitlikleriyle kahramanlıklarıyla tanınmış bir kahramandırYıllar sonra Van'a gelip Van Beylerbeyi Mehmet Emin Paşa 'nın kale komutanı olurMehmet Emin Paşa bir ara celali olmuş iddiasıyla tutuklanmış,sonra suçsuz bulunarak bırakılmıştırAma kale komutanı asi ilan edilmiştirÇomar Bölükbaşı bir avuç askeriyle Van kalesinde kıstırılırEmir gereği sağ olarak ele geçirilecektirDurumun kötüye gittiğini gören Çomar Bölükbaşı arkadaşlarıyla birlikte kaleden sarkıttığı bir ip merdivenle kaçar ardlarına düşen 600 kişilik ordu Van Gölü'nün güney kıyısında ki Kuskunkıran deresi'nde bunları sıkıştırırKanlı bir savaş olur Çomar Bölükbaşı Orduyu dağıtacakken yardım gelirÇomar Bölükbaşı 'nın kurtulma ümidi kalmamıştırBir yanı yüksek kayalar bir yanı uçurumdurAtından inip onu öper yelesini okşar herkes teslim olcağını düşünürken o atını uçuruma sürerÖldüğü sanılırken bir de bakarlar ki Çomar Bölükbaşı yüzerek gölden karşıya geçmektedirKimileri yakalanmasını kimileri ise Tanrı'nın yardım ettiği bu kahramanın bağışlanmasını ister ama yakalanmasını isteyenler ağır basarOrdu dolaşıp önünü keserÇomar Bölükbaşı güçlükle bataklıktan kıyıya çıkarYeniden orduyla savaşa tutuşurSonunda alnından vurulur başını kesip Van Paşa'sına götürürlerPaşa:"Yazık etmişsiniz böyle bir yiğit vurulur mu,başı kesilir mi? götüün bedeniyle birlikte şehit olduğu yere gömün"diye adamlarını azarlar |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Cami ve Mescitleri Ulu Cami (Merkez) Eski Vanda Tebriz Kapı ile İskele Kapı arasında bulunan Van Ulu Camisinin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan XI-XII Yüzyıl eseri olduğu ileri sürülmüştür Bazı araştırmacılar da XIII-XIV yüzyılda yapıldığını belirtmişlerdir İlk kez Bachmannın yayınladığı plan ve resimlere göre yapının 9 m çapında mihrap önünde kubbesi olan beş payeli bir yapıdır İçerisi zengin çini dekorları ile süslü olan bu yapıda İstanbul Üniversitesinden Prof Dr Oktay Aslanapa 1970–1971 yılında kazı çalışmaları yapmıştır Bu çalışmalarla karanlıkta kalan noktalar aydınlanmıştır Buna göre XIV yüzyılın başlarına tarihlendirilmesinin daha yerinde olacağı anlaşılmıştır Ayrıca 1571 tarihli Van Vilayeti Evkaf Tahrir Defterinde de bu yapıdan Cami-i Kebir olarak söz edilmiştir Bazı kaynaklarda yapının Ahlatşahlardan ISökmen (1100–1112), veya II Sökmen (1128–1185) zamanında yapıldığı ileri sürülmüştür Prof Dr Oktay Aslanapanın yaptığı kazılar sonucunda yapının kesme taş, tuğla ve moloz taştan dikdörtgen planlı olduğu anlaşılmıştır Duvarların alt kısımlarında kesme taş, üst kısımları ile örtü sistemlerinde, kemerlerde tuğla kullanılmıştır Cami mihrap önü kubbeli, çok payeli, dikdörtgen planlı camiler grubundandır İbadet mekânına kuzey yönüne eklenen Osmanlı dönemine ait bir bölümden girilmektedir Orijinal giriş kapısı geniş kitabe kuşakları ve kademeli kemerlerin çevrelediği görkemli bir görünümdedir İç mekânın iki sıra halinde on sütun, mihrap önünde beş kalın payenin taşıdığı kubbeli bir bölüm olduğu anlaşılmıştır Bu kubbeli bölümün dışında kalan bölümler çapraz tonozlarla örtülmüştür İbadet mekânı içerisindeki payeler birbirlerinden farklı durumdadır İç mekânda çok sayıda bezeme elemanlarına, ştuk parçalarına, mukarnaslara, tuğla süslere, bitkisel bezemelere toprak dolgularda rastlanmıştır Mukarnaslı mihrap cephesinde, mihrabın üzerinde örgülü kufi kitabe kuşağına, plastik bitkisel motiflere rastlanmıştır Burada yer yer de çini bezemeler ile karşılaşılmıştır Bunların bir bölümü Van Müzesinde bulunmaktadır Caminin kuzeybatı köşesinde tuğladan silindirik kalın gövdeli minarenin şerefesinden sonraki bölüm yıkılmıştır Minare kaidesi üç kademe halinde olup, yukarıya doğru daralmaktadır Kızıl Cami (Merkez) Eski Vanın doğusunda, Tebriz Kapı Mahallesinde, Ulu Cami yakınında bulunmaktadır Topçuoğlu, Sinaneddin ve Yesir (Esir) Camileri isimleri ile de tanınan bu yapının kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla da özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Buna rağmen minaresine dayanılarak yapının Selçuklu dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır Günümüze cami yıkılmış, yalnızca tuğla minare ile buna sonradan eklenen dikdörtgen planlı küçük bir yapı kalıntısı gelebilmiştir Yıkılan caminin yerine yapılan ikinci cami 110-140 m kalınlığında kesme taş duvarlarla örülmüştür Bu yapıdan da yalnızca son cemaat yerinin kalıntıları günümüze gelebilmiştir Bu kalıntılara dayanılarak ibadet mekânının ortada kubbe, iki yanda da iki beşik tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır Kıble duvarında ise mihrap nişi ile iki yanındaki birer pencere bulunmaktadır Bezemeleri döküldüğünden bu konuda bir bilgi edinilememiştir Caminin orijinal minaresi taş kare bir kaide üzerine tuğladan silindirik olarak yapılmıştır Günümüze 1450 m lik bir bölümü gelebilen minarenin şerefe ve petek kısımları yıkılmıştır Yuvarlak gövdenin üzeri tuğladan eşkenar dörtgen ve geometrik motiflerle bezenmiştir Ayrıca üst kısımlarda kesme tuğlalardan sekiz kollu geçmeler, sekiz ve beş köşeli yıldızlardan oluşan bezemeler yapılmıştır Bunların kenarları da firuze ve lacivert renkte çinilerle tamamlanmıştır Süleyman Han Camisi (Merkez) Van İç Kalesinde bulunan bu caminin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bunu belirten kitabesi bulunmadığından ve kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır Evliya Çelebi bu caminin Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında onarıldığını belirtmiştir Kale Mescidi olarak tanınan bu yapı kare planlı küçük bir yapı olup, yalnızca mihrap duvarının bir bölümü ayakta kalabilmiştir Değişik zamanlarda onarım geçiren bu yapının üzeri toprak damla örtülmüştür Minaresi kare kaide üzerinde taştan silindirik gövdeli olup, şerefe korkulukları petek ve külahı yıkılmıştır Hüsrev Paşa Camisi (Merkez) Eski Vanın Orta Kapı Mahallesinde bulunan Hüsrev Paşa yapı topluluğu, cami, medrese, türbe, hamam, aşevi ve misafirhaneden meydana gelmekte idi Bu yapılardan cami dışındakiler yıkılmış ve günümüze gelememiştir Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre h 975 (1567) yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır Bu caminin Mimar Sinanın eserleri arasında ismi geçmektedir Günümüzde cami ve çevresinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyelerinden ProfDrAbdusselam Uluçam tarafından kazı çalışmaları yapılmaktadır Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Caminin tromp ve kubbelerinde tuğla kullanılmıştır Girişinde beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunuyorsa da son cemaat yeri yıkılmıştır Son cemaat yerinden ibadet mekânına açılan görkemli bir portal bulunmaktadır Bu kapı üzerinde Farsça mermer zemine altın yaldızla kitabe yazılmıştır Caminin ibadet mekânı kare planlı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe ağırlığı sekiz sivri kemerin ana duvarlara bağlanması ile taşınmaktadır Buradaki duvarlar kesme taş kemerler ve kubbe geçişleri de tuğla örgülüdür İbadet mekânı duvarlardaki ve kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlatılmıştır Zeminden 2 m yüksekliğe kadar duvarlar İznik çinileri ile kaplı idi Bunun üzerindeki duvarlar kalem işleri ile bezelidir Ancak bu bezeme günümüze ulaşamamıştır İbadet mekânının duvarları sarı, kırmızı ve siyah renkli taşlarla kuşaklar halinde şeritlere ayrılmıştır Rusların Vanı işgali sırasında bu çiniler yerlerinden sökülerek Leningrad Müzesine götürülmüştür Bunun yanı sıra ahşap minberi ile girişteki mahfiller de günümüze gelememiştir Mihrap duvarında yer alan mihrap kalker taşından yapılmış olup, çevresi altı kollu yıldız ve geometrik motiflerle çerçeve içerisine alınmıştır Mihrap üstü mukarnaslı idi Ancak mihrap 1992 yılında define avcıları tarafından tahrip edilmiştir Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan minare iki renkli taşlardan yapılmıştır Kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olup, mukarnaslı şerefesi ve korkuluk levhaları ile birlikte petek kısmı yıkılmıştır Kaya Çelebi Camisi (Merkez) Eski Vanın Orta Kapı Mahallesinde bulunan Kaya Çelebi Camisi, vakfiyesinden öğrenildiğine göre Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 tarihinde yapımına başlanmış, Koçi Beyin öldürülmesi üzerine de Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından 1662de tamamlanmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında restore edilmiştir Cami iki renkli kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kuzeyinde beş bölüm halinde son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı ve yanındaki pencereler bitkisel ve geometrik motiflerle bezelidir İbadet mekânı değişik formlarda pencerelerle aydınlatılmıştır Giriş ekseninde bulunan mihrap kalker taşından yapılmış ve mukarnaslı bir bordürle çevrelenmiştir Mukarnaslı olarak sonuçlanan mihrap geometrik ve bitkisel bezemelidir Caminin kuzeybatı köşesindeki minaresi kare kaide üzerinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir Bu yapı Eski Vanda ibadete açık olan tek camidir Horhor Camisi (Merkez) Eski Vanın Horhor semtinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII yapıldığı sanılmaktadır Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Ancak caminin güney ve doğu duvarları günümüze gelmiş diğer bölümleri yıkılmıştır Giriş eksenindeki mihrap taştan, dışarıya taşkın olup, içerisi istiridye ve bitkisel motiflerle bezelidir Mukarnaslı mihrabın üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi bezemeleri bulunmaktadır Abbasağa Camisi (Merkez) Eski Van'ın kuzeybatısında, Horhor Camisi ile Ulu Cami arasında bulunan Abbasağa Camisinin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII-XIX yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Duvarların üst kısımları kerpiçle örülmüştür Üst örtüsü yıkılmış, ancak düz toprak damlı olduğu sanılmaktadır Giriş eksenindeki mihrap nişi yarım daire şeklindedir Cami içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamıştır Hamurkesen Camisi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi Hamurkesen Köyünde, kalenin doğusunda bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Seyyid Muhammed tarafından 1710 yılında yaptırılmıştır Kesme taştan kare planlı olarak yapılan caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönündeki taç kapısı kesme taştan olup, geometrik bezeme ve silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Cami içerisinde herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamıştır Mihrap nişi yarım yuvarlak bir niş şeklindedir Kale Camisi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyünde Dış Kalenin batı yamacında bulunan kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kitabesi günümüze gelememiştir Bu cami kale ile bağlantılı olup, günümüze yalnızca batı duvarının bir bölümü ile bir penceresi gelebilmiştir Caminin güneybatı köşesindeki burç minare olarak kullanılmıştır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Türbe ve Kümbetleri Malazgirt Savaşından (1071) sonra yörede Türk egemenliği başlamış ve bunun sonucu olarak da Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait yapıların yanı sıra kümbet ve türbeler de onlara eklenmiştir XIV-XIX yüzyıllar arasına tarihlenen bu mezar anıtları Eski Vanda, Gevaşta, Hoşapta (Güzelsu), Muradiyede, Başkalede ve Ercişte bulunmaktadır Hüsrev Paşa Kümbeti (Merkez) Eski Vanda Hüsrev Paşa Camisinin güneyinde bulunan bu türbe Hüsrev Paşaya aittir Hüsrev Paşanın 1583 yılında bu yörede valilik yaptığı dikkate alınacak olunursa türbenin de XVI yüzyılın sonlarına ait olduğu açıkça anlatılmaktadır Türbe düzgün kesme taştan kare kaide üzerine altıgen planlı olup, üzeri piramidal taş bir külah ile örtülmüştür Vandaki Osmanlı dönemi türbelerinden olan bu yapıda Selçuklu mimari yapısı ile Osmanlı bezemesi bir araya kaynaştırılmış ve kendine özgü bir yapı ortaya konmuştur Ancak kuzeydoğudaki giriş kapısı önündeki iki sütunlu kubbeli bölüm günümüze gelememiştir Yapıda Osmanlı dönemi geometrik ve bitkisel motifleri dış cephede kullanılmıştır İkiz Kümbetler (Merkez) Eski Vanın sur duvarları dışında, Kaya Çelebi Camisinin güneybatısında, Ortakapı Mezarlığının bir ucunda bulunan, birbirinin benzeri olan bu iki kümbetin kime ait olduğu bilinmemektedir Bunu belirten bir kitabe veya kayda da rastlanmamıştır Bununla beraber, kesin olmamakla birlikte Van Beylerbeyi Teymur Paşa ile kardeşi Ahmet Paşaya ait oldukları söylenmektedir Yapı üslubundan XVIII yüzyılda yapıldıkları anlaşılmaktadır İkiz kümbetler kesme taştan sekizgen planlı olarak baldaken tarzında, etrafı açık olarak yapılmışlardır Birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı sekiz sütun konik birer taş külahı taşımaktadır İkiz kümbetler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir Hacı Abdurrahman Baba Kümbeti (Merkez) Van il merkezinde Van kalesinin kuzeydoğu köşesinde Hacı Abdurrahman Baba Camisinin kuzeydoğu köşesinde bulunan bu kümbetin XIX yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır Kitabesi günümüze gelememiştir Kümbet düzgün kesme taştan tek katlı, sekizgen gövdeli olup, üzeri piramidal bir külah ile örtülmüştür Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon sırasında orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır Galip Paşa Kümbeti (Merkez) Van il merkezinde Van Kalesinin kuzeydoğusunda Hacı Abdurrahman Baba Kümbetinin yakınında bulunan bu kümbetin XIX yüzyılın ilk yarısında Van Valisi Galip Baba adına yaptırıldığı sanılmaktadır Kümbet düzgün kesme taştan sekizgen gövdeli olup, üzeri piramidal bir külah ile örtülmüştür Mimari yönden fazla bir özellik taşımamaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir Örenkale (Pizan) Kümbetleri (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Örenkale Köyünün dışındaki bir yamaçta yan yana iki kümbet bulunmaktadır Bu kümbetlerin kitabeleri günümüze gelemediği gibi, kaynaklarda da bunlarla ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır Bu bakımdan kime ait olduklarından bilinmemektedir Kesme taştan yapılmış olan bu kümbetlerin mimari yapılarına dayanılarak XVII Yüzyılın ikinci yarısında veya XVIII yüzyılın başlarında yapıldıkları sanılmaktadır Kare planlı ve küçük ölçüde olan kümbetlerin üzeri içten kubbe, dıştan piramidal bir külah ile örtülüdür Kümbetler mimari özelliklerini tümü ile yitirmişlerdir Anonim (İsimsiz) Kümbet (Erciş) Van ili Erciş ilçesinde, Erciş-Patnos karayolunun 5 km sinde, Zortul Köyü yakınında düz bir arazi içerisinde bulunan bu kümbetin kime ait olduğu bilinmemektedir Yapı üslubundan Karakoyunlular döneminde, XV yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kümbet tek renkli düzgün kesme taştan onikigen gövdeli olarak yapılmıştır İki katlı olan yapının üzeri onikigen taş bir külahla örtülmüştür Kümbetin altında kare planlı mumyalık kısmı bulunmakta, buradan köşe pahları ile onikigen gövdeye geçilmektedir Kümbetin çevresi dikdörtgen çerçeveler içerisinde yuvarlak sağır nişlere bölünmüş ve bunların üzerine Selçuklu üslubunda oldukça zengin bitkisel ve geometrik motifler yapılmıştır Kümbete kuzey yönündeki dikdörtgen bir niş içerisinde, yine dikdörtgen bir kapıdan girilmektedir Bu girişteki geometrik motifler dikkati çekmektedir Bitkisel ve geometrik motiflerin arasında çift başlı kartal ve grifon figürleri bulunmaktadır Kümbetin külaha yakın kısmında bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır Kümbet Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1990lı yıllarda restore edilmiştir Kadem Paşa Hatun Kümbeti (Erciş) Van ili Erciş ilçesinde, Erciş-Van karayolunun çıkışında bulunan bu kümbet kitabesinden öğrenildiğine göre Karakoyunlulardan Cihan Şah zamanında, Emir Rüstem Bey tarafından h863 (1458) yılında, annesi Kadem Paşa Hatun ve Emir Yar Ali, Şah Mustafa, Şah Sevik, Şah Ali için yaptırılmıştır Kümbet tek renkli düzgün kesme taştan kare kaide üzerine onikigen gövdeli olarak yaptırılmıştır Kümbetin altında merdivenle inilen mumyalık kısmı bulunmaktadır Kuzey yönündeki sivri kemerli bir kapı ile kümbetin içerisine girilmektedir Gövdede dikdörtgen pencereler ve bunların arasında da üçgen şeklinde nişler bulunmaktadır Üzeri konik taş bir külah ile örtülmüştür Kümbetin dış cephesi çeşitli bitkisel, geometrik motifler ve rozetlerle bezenmiş olup, XV yüzyıl taş işçiliğini yansıtmaktadır Günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Celme (Halime) Hatun Kümbeti (Gevaş) Van ili Gevaş ilçesine 2 km uzaklıkta, Van Gölü kenarında mezarlık içerisinde bulunan bu kümbeti ilk kez XIX yüzyılın başlarında gezginlerin dikkatini çekmiş, WBachmann yapıyı incelemiştir Bunun ardından ProfDr Oktay Aslanapa ve MOluş Arık kümbeti yayınlamıştır Kümbetin güney yönündeki pencere altındaki silmede Ahlatlı Pehlivan Havetoğlu Esed tarafından yaptırıldığı yazılıdır Bu ustanın Ahlat Meydan Mezarlığı ile Taht-ı Süleyman Mezarlığındaki mezarlarda da ismine rastlanmaktadır Bu mezarlıklardaki mezar taşları üzerinde 1317–1327 tarihleri bulunmaktadır Kümbet kübik bir kaide üzerine onikigen planlı olarak yapılmış, üzeri de konik bir çatı ile örtülmüştür Kaideden gövdeye pahlarla geçilmiştir Türbenin dışı ve her köşedeki pencereleri üçgen profilli, ince uzun dikdörtgen nişler halindedir Bu nişler Bursa kemerli olarak son bulmaktadır Bunlardan doğu, batı ve güney cephelerdeki nişlerin içerisine birer pencere açılmıştır Giriş kapısı oldukça gösterişli olup silmeli, mukarnaslı bir niş içerisinde bulunmaktadır Türbenin giriş kapısı üzerinde Arapça bir kitabe bulunmaktadır Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir: “Melik İzeddin, vefat eden Celme Hatun adına bu türbenin yapılmasını h736 (1335) yılının Muharrem ayında emretti” Bu kitabede ismi geçen Melik İzeddin ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır Ancak ProfDrOktay Aslanapa bu tarihlerde Celayirlilerin yöreye hakim olduklarını belirtmiş ve bu kişinin Karakoyunlu beylerinden biri olabileceğini ileri sürmüştür Bu kümbetin kitabesindeki ismin okunmasında bazı noktalar dikkate alındığında Halime ismi ile Celme isminin karıştığı da açıkça görülmektedir Bununla beraber halk arasında bu kümbet Halime Hatun Kümbeti olarak da tanınmıştır Kümbetin cephelerine yazı taklidi geçmeler ve bitkisel motiflerden ibaret bezemelerle görkemli bir görünüm verilmiştir Ayrıca kümbetin saçak altına bitkisel motifli iki şerit arasına Kurandan alınma ayetler yazılmıştır Kümbetin altında mumyalık kısmı bulunmakta olup, bu kısmın üzeri manastır tonozu ile örtülmüştür Ancak mumyalığın içerisinde bulunan mezarlardan hiçbir iz günümüze gelememiştir Hasan Bey Kümbeti (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesinde, Van-Hakkâri karayolunun Hoşap girişinin kuzeyinde mezarlık içerisinde bulunan bu kümbetin güneybatı köşesinde Hasan Bey Medresesi bulunmaktadır Türbenin ve medresenin Osmanlı yönetimine bağlı olarak yörede hüküm sürmüş olan Mahmudi Beylerinden Hasan Bey için oğlu Şir (Aslan) Bey tarafından 1585 yılında yaptırılmıştır Medresenin güneybatısında, mescit duvarına bitişik olan türbe dışarıya doğru 270 m çıkıntı yapmaktadır Güney ve batı duvarları medrese ile birleşen türbe kesme taştan 832x832 m ölçüsünde kare planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür Türbeye medrese avlusunun doğusunda kuzey köşeye yakın, dikdörtgen bir kapıdan girilmektedir Bu giriş 125 m derinliğinde bir eyvan şeklindedir Oldukça kalın duvarlı türbede kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır İçerideki kemerler iki renkli kesme taştan yapılmıştır Türbenin güney ve batı cephesinin ortasına dikdörtgen söveli pencereler sivri kemerli nişler içerisine alınmıştır Bu nişlerin içerisi geometrik bezemelerle doldurulmuştur Günümüze kısmen iyi bir durumda gelebilmiştir Süleyman Bey Kümbeti (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi Van-Hakkâri karayolunun Hoşap çıkışında Gevirhan Mezarlığının güneydoğusunda yer almaktadır Bu kümbetin kime ait olduğunu belirten bir kitabeye veya belgeye rastlanmamıştır Yöredeki yapıları araştıran YMimar ProfDr Orhan Tuncer, bu kümbetin Süleyman Bey adına XVII Yüzyılın üçüncü çeyreğinde yapılmış olabileceğini ileri sürmüştür Bunun yanı sıra Sultan IV Muratın İran seferi sırasında yörede Mahmudi Beyliğininin başında Zeynel Bey bulunuyordu Ali Beyin ismine ise kaynaklarda rastlanmamaktadır Bu da kümbetin Ali Beye değil Süleyman Beye ait olduğu iddiasını kuvvetlendirmektedir Süleyman Beyin 1643 yılında buradaki kaleyi yaptırdığı göz önüne alınacak olursa, bu kümbetin de Ona ait olması kuvvetle muhtemeldir Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyelerinden DrOsman Aytekin de kümbetin Süleyman Beye ait olduğunu belirtmiştir Kümbet arazi konumundan ötürü kuzeyden yükseltilmiş bir kaide üzerine oturtulmuştur Kesme taştan yapılan kümbet 625x625 m ölçüsünde kare planlı bir kaide üzerindedir Bu kaideden köşe pahları ile dıştan sekizgen, içeriden daire şeklinde gövdeye geçilmektedir Tek katlı olarak yapılan türbenin kuzey cephesinde giriş kapısı, doğu, batı ve güney cephelerinde de birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır Giriş kapısı içten mukarnaslı, dıştan da U şeklinde geometrik süslemeli bir bordürle çepeçevre kuşatılmıştır Ayrıca bu bordür üzerinde düğüm motifleri, sekizgen yıldızlar ve gülbezekler de görülmektedir Bu frizin üzerinde sivri kemerli bir alınlık bulunmaktadır Alınlığın üzerinde, mukarnaslı bir çerçeve içerisinde kitabelik yeri varsa da kitabe yeri boş bırakılmıştır Kümbet uzun süre kendi haline bırakılmış olup, restorasyon çalışmaları devam etmektedir Kübik Köyü Kümbetleri (Muradiye) Van ili Muradiye ilçesi Kübik Köyünün 3 km uzağındaki mezarlık içerisinde bulunan bu kümbetlerin kitabeleri bulunmadığından ve kaynaklarda da onlarla ilgili bilgiye rastlanmadıklarından kime ait oldukları bilinmemektedir Yapı üsluplarından XVII Yüzyılın ikinci yarısında yapıldıkları sanılmaktadır Bu kümbetler birbirlerine çok yakın olup, kuzeydeki kümbet sekizgen, güneydeki ise dokuzgen cephelidir Ancak kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin her ikisi de orijinalliklerinden uzaklaşmıştır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Köprüleri Hoşap (Evliya Bey) Köprüsü (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesinde, Van-Hakkari karayolunda, Hoşap Suyu üzerinde bulunan bu köprünün üzerindeki kitabelerden öğrenildiğine göre h1082 (1671) yılında Hoşap Beylerinden Evliya Bey tarafından yaptırılmıştır Köprünün mansap tarafındaki kemer gözleri arasında Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yedişer satır halinde, sülüs yazılı iki kitabe bulunmaktadır Kitabelerin mealen anlamları şöyledir: “Halid nesiinden Zeynel oğlu Evliya Dosdoğru bir yol yaptı Evliyaya emir vardı ezelden Allah'dan başka ilah olmadığına şahadet ederim Yollar tertip üzere yapıtsın diye İnşa tarihin! bir eksik dedi Hazihu cisrun benaha Evliya 1082” “Zeynel evlatlarından Emir Evliya Bu köprüyü böyle benzersiz yaptı Ve yine HzMuhammedin Allah'ın resulü olduğuna şahadet ederim Köprüyü Zeynel oğlu Evliya yaptırdı Melek semada onun tarihi için Onun için dedi: Cae Hayrun Kebir 1082” Kuzey-güney yönünde uzanan bu köprü kesme taştan yapılmış olup, üç gözden meydana gelmiştir Bu gözlerden ortadaki diğerlerine göre daha büyük tutulmuştur Köprü 3200 m uzunluğunda, 510 m genişliğinde olup, en büyük kemer açıklığı 750 m dir Köprüde açık ve koyu olmak üzere iki ayrı türde taş kullanılmıştır Köprünün memba tarafı daha sade bir görünüşte olmasına rağmen diğer tarafta üçgen prizma şeklinde selyaranlar vardır Bu selyaranlar üzerinde daha sonra kapatılmış olan küçük pencereler bulunmaktadır Bu pencereler köprü içerisindeki odacıkların varlığını göstermektedir Köprü günümüze iyi bir durumda gelmiş olup, halen kullanılmaktadır Bend-i Mahi Köprüsü (Erciş) Van ili Erciş ilçesinde, Eski Erciş-Muradiye kavşağında, Bend-i Mahi Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak köprünün yapımında kullanılan devşirme taşlar arasında 1241 tarihli yazılı bir taş bulunmuştur Buna dayanılarak ve köprünün mimari yapısı da göz önüne alınınca XIII Yüzyılda, Selçuklular tarafından yapıldığı sanılmaktadır Anadoluda günümüze gelen en eski Selçuklu köprülerinden biri olan bu yapı çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir Yapımında kesme ve moloz taşların yanı sıra devşirme parçalara da yer verilmiştir Köprünün uzunluğu 62 m dir Sivri kemerli iki gözden meydana gelmiştir Köprü kemerlerinde ve iki kemer arasında iki renkli düzgün kesme taş kaplamalar kullanılmıştır Bunlar orijinal olarak günümüze kadar gelebilmiştir Bunun dışındaki moloz taş bölümler daha geç dönemlerde buraya eklenmiştir Günümüzde köprünün yakınında yeni asfalt yolu yapılmasından sonra kendi haline terk edilmiştir Hurkan Köprüsü (Çatak) Van ili Çatak ilçesi yakınlarında, Narlı-Çatak yol ayrımında, Çatak Suyu üzerinde bulunan bu köprünün ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Yapı üslubundan XVII-XVIII yüzyıllarda, Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır Köprü 1988 yılında onarılmış ve iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir Kesme ve moloz taştan yapılmış olan köprü, kuzeydoğu-güneybatı yönünde hafif sivri kemerli, tek gözlü olarak uzanmaktadır Taş örgünün yanı sıra tuğlaya da geniş yer verilmiştir Onarım sonrası günümüze gelebilen tuğla bölümler orijinaldir Köprünün korkulukları Ahlat taşından yapılmış olup, kemer gözü ile korkuluk arasındaki duvarlar moloz taşlardan yapılmıştır Köprünün kuzeydoğu tarafında küçük bir odacık bulunmaktadır Sığınma odacığı olarak nitelenen bu bölüm günümüze iyi durumda gelebilmiştir Köprü halen kullanılmaktadır Zeril Köprüsü (Çatak) Van ili Çatak ilçe merkezine 10 km uzaklıkta bulunan bu köprü Zeril Suyu üzerindedir Derin bir vadi içerisindeki köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Büyük olasılıkla da Hurkan Köprüsü ile birlikte XVII-XVIII yüzyıllarda, Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır Köprü kesme taştan tek gözlüdür Vadi içerisinde olduğundan da dik kemerin iki yanına doğru alçalmaktadır Yapımında kısmen Ahlat taşı ile kaplanmış, 1988 yılında onarılmış ve yalnızca Ahlat taşı ile kaplanan beden duvarları ile korkulukları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Kilise ve Manastırları Akdamar (Kutsal Haç) Kilisesi (Gevaş) Van ili Gevaş ilçesinde, Akdamar Adasında bulunan bu kilise kıyıdan 4 km uzaktadır Din adamı yetiştirmek amacıyla ıssız yerlerde kurulan manastırlardan biri olan bu yapıyı Vaspurakan Kralı IGagik 915–921 yıllarında yaptırmıştır Mimarı Manuel isimli bir Ermenidir Vaspuragan Krallığı 1021 yılında ortadan kalktıktan sonra bu kilise 113te manastıra çevrilmiş, 1895 yılına kadar da yöredeki Ermeni Patrikliğinin merkezi olmuştur Manastır 1462 yılında yenilenmiş, 1703 depreminde zarar görmüş, 1712–1720 tarihleri arasında yeniden onarılmıştır Manastırın kuzeydoğusuna şapel 1296 yılında, batısındaki jamatun ise 1763 yılında eklenmiştir Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Kırmızı renkte kesme tüf taşından yapılmış olan küçük ölçüdeki kilise dört yonca yaprağı planında olup, açık Yunan haçı şeklindedir Naosun ortasında yüksek kasnaklı bir piramidal bir kubbe bulunmaktadır Haçın kolları çapraz ve aynalı tonoz örtülüdür Kilisenin doğu yönündeki apsis beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve prothesis hücreleri bulunmaktadır Kilisenin kavsaralı girişleri batı ve kuzey yönündedir Batı cephesindeki dışa çıkıntılı olan girişin üzeri çan kulesi olarak düzenlenmiştir Bu çan kulesi XVIII yüzyılda yenilenmiştir Kilisenin dışı İncil ve Tevrattan alınma dini konuları yansıtan taş kabartmalarla bezenmiştir Bu kabartmalarda günlük yaşamdan, saray yaşamından bölümler olduğu gibi av sahnelerine de yer verilmiştir İnsan ve hayvan figürlerinin tasvir edildiği bu sahnelerde Orta Asya Türk sanatının, IX-X yüzyılın Abbasi etkileri de hissedilmektedir Kilisenin içerisi bütünüyle dini konulu fresklerle bezenmiştir Günümüzde oldukça harap durumda olan bu bezemelerde İncil ve Tevrattan alınma sahnelere ağırlık verilmiştir Bunların arasında kucağında Hz İsayı tutan Hz Meryem, Âdem ile Havvanın Cennetten kovulması, Hıristiyan Azizleri, kiliseye hizmeti geçen kişiler, Hz Davut ile K Goliat'ın mücadelesi, Samson ile Filistinli ikilisi, üç İbrani genci, Aslan inindeki Daniel ile ilgili sahneler görülmektedir Ayrıca kilisenin batı cephesinde Kral Gagiki kilisenin maketini sunma sahnesi, İncil yazarları tasvir edilmiştir Kilisenin doğu cephesinde de asma yaprakları içerisinde Abbasi Halifesi Muktedir bağdaş kurarak oturmuş, bir elinde kadeh diğer elinde de üzüm salkımı tutar vaziyette tasvir edilmiştir Bunların dışında asma yaprakları arasında zengin hayvan ve insan figürleri de görülmektedir StGeorges Kilisesi (Merkez) Van ili Merkez ilçeye bağlı Yaylıyaka Köyü yakınlarında, kıyıdan 2 km uzaklıktaki Adır Adasının güneyinde bulunan bu manastır ve kilise XI Yüzyılda yapılmıştır Manastır şapel, papaz okulu, keşiş hücreleri, misafirhane ve kendisine özel bir limandan meydana geliyordu Bu yapılardan yalnızca 1766da kiliseye eklenen jamatun günümüze gelebilmiştir Kesme taştan yapılan bu yapı Akdamar Kilisesine göre daha sade bir görünümde olup, taş kaplamalar arasında dolgu duvar tekniğine yer verilmiştir Günümüze gelebilen jamatunun üzeri dokuz küçük kubbe ile örtülmüştür Kare planlı olan bu yapıda taş süslemeye yer verilmemiştir İç mekândaki freskolar ise tamamen dökülmüştür İç mekândaki taşlar arasında daha önceki dönemlere ait mezar taşları da görülmektedir Çarpanak (Ktuc Manastır) Kilisesi (Merkez) Van ili Merkez ilçesi Dibekdüzü Köyünde, Çarpanak Adası kara ile bağlantılı iken göl sularının yükselmesi ile bağımsız bir ada konumuna gelmiştir Bu adada bulunan Ktuc, Dörtlü Koruyucu adına yapılan bu manastır IX Yüzyıla tarihlendirilmektedir Manastır XV yüzyıla kadar dini hizmet vermiştir Manastırdaki kilisenin kitabesinden öğrenildiğine göre; usta Etienne Falak ve keşiş mimar Gregoire tarafından 1462 yılında yeni baştan yapılmıştır Bu kitabelerde kilisenin StJean anısına yapıldığı da yazılıdır Kilise 1712–1720 yıllarında mimar Koçbar tarafından yenilenmiştir XIX yüzyılda Rus işgali ve Ermeni olayları nedeniyle kilise Osmanlı karşıtı hareketin merkezi olmuştur Bundan sonra 1918 yılına kadar kullanılmıştır Günümüze kilise ile ona bitişik olan şapel sağlam bir durumda gelebilmiştir Onun dışındaki manastıra ait yapılar yıkılmıştır Kilise kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen bir alanda açık Yunan haçı plan düzenindedir Naosun ortası iki ayak ve doğudan apsis duvarlarına bağlantı sağlayan kemerlerin taşıdığı iki kubbe ile örtülmüştür Naostaki kubbe dıştan yüksek kasnaklı, konik bir külah ile örtülüdür Diğer kubbe girişte yer alıp içten kaburga ve tonozlu bir yapıya sahiptir Kilisenin apsisi oldukça derin ve beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır Kilisenin batısındaki jamatun dokuz bölümlü olup, üzeri dokuz ayrı tonozla örtülmüştür Giriş kapısının üzeri çan kulesi olarak düşünülmüştür Bu bölüm iki renkli düzgün kesme taşlardan örülmüş ve cepheye hareketli bir görünüm kazandırmıştır İç mekândaki fresklerin büyük bir kısmı dökülmüştür Doğu cephesi ile kubbe kasnağında çok sayıda Ermenice yazılı kitabeler bulunmaktadır St Bartholomeus Kilisesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesine bağlı Albayrak Köyünde bulunan bu kilise Büyük Zap Vadisine bakan bir tepe üzerinde yer almaktadır Kitabesi günümüze gelememekle beraber yapı üslubundan XIII-XIV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kilise 1647–1655, 1760 ve 1877 yıllarında onarılmış olup, günümüze gelen yapı XIX yüzyıl özelliklerini taşımaktadır Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Düzgün kesme taştan yapılan kilisenin anıtsal girişi batı yönündedir Sivri kemerli alınlıklı portal dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış ve köşe sütunları ile de sınırlandırılmıştır Portal girintisinin alınlığında iki süvarinin birbirleri ile mücadelesi kabartma olarak yapılmıştır Bunun üzerindeki alınlıkta da Tanrı ve Melek tasvirleri bulunmaktadır Buradaki Tanrı altı meleğin taşıdığı bir taht üzerinde oturur konumdadır Tanrının omuzlarında güvercinler, ayakları altında da arslan figürleri bulunmaktadır Buradan içerisine girilen jamaton karşılıklı dört kemerin taşıdığı çapraz tonozlarla örtülmüştür Günümüze bu üst örtüden yalnızca kemerler gelmiş onun dışındaki tonozlar yıkılmıştır Jamatondan bir kapı ile girilen naos merkezi kubbeli ve haç planlıdır Buradaki yüksek kasnak üzerine oturtulmuş merkezi kubbe ile haçın kollarını örten tonozlar yıkılmıştır Bu kilise ile ilgili eski resimlerden yüksek kasnaklı kubbenin konik külahlı olduğu anlaşılmaktadır Kilise girişinde, özellikle batı cephesinde figürlü plastik kabarmalara rastlanmaktadır Soradir Kilisesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi, Yanal Köyünde bulunan bu kilise StEjmiacin adına yapılmıştır XVII-IX Yüzyıllara tarihlendirilen kilisenin kitabesi günümüze gelememiştir Kilise hafif kırmızımtırak düzgün kesme taştan dört yonca yaprağı plan düzenindedir Kilisenin doğu ve batı kolları oldukça uzun tutulmuş, orta mekân karşılıklı ikişer kemerin birbirleri ile kesişmesinden meydana gelmiş kaburgalı yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzerine oturduğu kasnak köşeleri pahlanmış kare biçimindedir Doğu yönündeki apsis dışarıya doğru çıkıntılıdır Varagavank (Yedi Kilise) Manastırı (Merkez) Van ili merkezine 10 km uzaklıktaki Yukarı Bakraçlı Köyünde, Erek (Varag) Dağı eteklerinde bulunan, yörenin en zengin manastırı yedi ayrı kiliseden (Azize Sophia Kilisesi, Aziz Yahya Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Aziz Kevork Jamatunu, Kutsal Seal Şapeli, Kutsal Haç Kilisesi, Aziz Sion Kilisesi) meydana gelmiştir Bu yapılar değişik zamanlarda manastıra eklenmiştir Manastırı Vaspurakan Kralı Senekerim-Hovhannes (1003–1022) yaptırmıştır Bazı kaynaklara göre de bu manastırdan önce burada daha başka dini yapılar bulunuyordu Ermeni kaynaklarından öğrenildiğine göre; III Yüzyılın sonlarında Azize Gayene ve Hripsime Hz İsanın çarmıha gerildiği haçın bir parçasını buraya getirmişlerdir Söylentiye göre haçın bu parçası bir keşiş tarafından Varag Dağında bulunmuş ve Varagavank Manastırına götürülmüştür VII Yüzyıldan sonra da bu haç parçası kaybolmuştur Karal Serekerimin bu manastırı genişleterek yenilemesi de bu haça bağlanmaktadır Bir başka söylentiye göre de Senekerim bu haç parçasını Sivasın dışındaki Surp Nişan Ermeni Manastırına götürmüştür Senekerimin ölümünden sonra haçın parçası Varagavank Manastırına geri getirilmiş ve Eski Vandaki Surp Nişan Kilisesinde korunmuştur Vanın 1915 yılında Rus ve Ermeni işgali sırasında haç parçası kaybolmuştur Varagavank Manastırının en eski kilisesi StSophia Kilisesidir Güneyde bulunan bu kiliseyi Senekerimin eşi Khoşuş 981 yılında yaptırmıştır Kubbeli, yonca planlı olan bu kilise 1648 depreminde çökmüştür Günümüze yalnızca apsisi gelebilmiştir İkinci kilise StSophia Kilisesinin kuzey duvarına Aziz Yuhanna Kilisesi eklenmiştir Bu kilise üç apsitli, üzeri kubbeli bir yapı idi 1915 yılına kadar ayakta olan kilise yıkılmış ve günümüze gelememiştir Bu iki kilise de manastırın birinci grup kiliseleri olarak isimlendirilmiştir Manastırın ikinci grubunda ana kiliseyi Kutsal Meryem adına 1003–1021 yıllarında yapılan kilise oluşturmaktadır Bu kilisenin Senekerim tarafından yaptırıldığı sanılmakta olup, 1648 depreminde zarar görmüş ve daha sonraki yıllarda da onarılmıştır Ermeni mimarisinde Azize Hripsime Tipi olarak isimlendirilen bu kilise kaba moloz taştan yapılmıştır Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir araziye yapılan kilise, dört yonca yaprağı plan tipindedir Yonca planlı mekânın ortasına konik bir kubbe yerleştirilmişse de bu bölüm günümüze gelememiştir İç mekân dört yöne açılan yarım daire şeklindeki nişler ve onların köşesine yerleştirilen odalardan meydana gelmiştir Batı cephesinin ortasında girişi olan bölüm daha sonra yapılan büyük bir hol (jamatun) ile kapatılmıştır Jamatunun kapısı üzerindeki bir kitabeden bu bölümün Mimar Tiratur tarafından 1648 yılında yapıldığı öğrenilmektedir Büyük olasılıkla eski bir yapının üzerine yapılan bu bölüm 1400x1400 m ölçüsünde kesme taştan kare planlı olarak yapılmış ve içerisi dokuz sahna ayrılmıştır Bunlardan orta sahnın üzeri yüksek bir kubbe ile örtülmüştür Buradan kiliseye geçiş kapısı Ermeni ve Selçuklu motiflerinin karışımından oluşmuş bezemelerle kaplı idi Kilisenin naosu üzerini kubbe örtmekte olup, tuğladan olan bu kubbenin içeriden silindirik, dışarıdan da onikigen olduğu sanılmaktadır Kilise çeşitli silme ve bordürlerle kademeli olarak çevrelenmiştir Ayrıca zengin bir taş işçiliği de burada görülmektedir Dış cephedeki bezemeler arasında mukarnaslar, Rumiler, haç motifleri ve silmeler dikkati çekmektedir Mermer giriş tuğla örgüler ve nişlerde iki renkli taşlara yer verilmiş ve içerisi fresklerle kaplanmıştır Ancak bunların büyük bir kısmı dökülmüş günümüze ulaşamamıştır Jamatunun içerisinde Azize Hripsime, Azize Gayane, baş melek Mikael ve Cebrail başta olmak üzere diğer dini kişilerin freskleri bulunuyordu Jamatonun bölümleri sivri kemerlerle birbirlerinden ayrılmış olup, her biri ayrı ayrı kubbelerle örtülmüştür Manastırın ikinci grubu yapılarından olan StSeal Şapeli Kutsal Meryem Ana Kilisesinin kuzeybatısında ve ona bitişik olarak yapılmıştır Meryem Ana Kilisesinden bir koridorla bu kiliseye geçilmektedir Jamatunun kuzey duvarına doğu-batı doğrultusunda Kutsal Haç Kilisesi 1817 yılında eklenmiştir Bu yapı tek neflidir ve bir süre manastırın kütüphanesi olarak kullanılmıştır Bazı kaynaklarda bu yapıdan Aziz Sion Kilisesi olarak söz edilmiştir Kutsal Meryem Ana Kilisesinin jamatonunun güney duvarına StSion Kilisesi 1849 yılında eklenmiştir İki sıra tuğla, bir sıra taş örgü duvarlı bu kilise dikdörtgen planlı ve tek neflidir Üzeri doğu-batı doğrultusunda beşik bir tonozla örtülmüştür Apsis yarım yuvarlak olup, duvar içerisindedir Kilisenin batısına eklenen çan kulesi üç gözlü bir revak üzerine oturmuştur Ancak kule yıkılmış, yalnızca iki sütunu günümüze gelebilmiştir Van ve ilçelerinde bunlardan başka günümüze ulaşabilen kilise ve manastırların başlıcaları; Eski Van'da Çifte Kilise; Erciş'te Salmanağa Kilisesi; Çatak Elmalı Kilisesi ile Ziv, Hişet, Hiris ve Aşağı Hiris kiliseleri; Gürpınar St Merinos Kilisesi, Muradiye'de St Etienne Kilisesi; Gevaş Kırmızı Kilise, St Thomas Manastırı ve Deveboynu Manastırı; Bahçesaray Aparank Manastırı, StJacgues Kilisesidir |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Kaleleri Van Kalesi (Merkez) Van il merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Van Kalesi Urartu Kralı I Sarduri tarafından MÖ 840–825 yılları arasında yaptırılmıştır Kalede Urartular döneminden kalan Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Mabedi, IArgişti, Menua ve IISardurinin kaya mezarları, Bin Merdivenler, Ana Kayaya oyulmuş sur duvarlarının temelleri ve bunların üzerinde yükselen sur duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Urartu döneminden sonra Osmanlı dönemine kadar uzanan zaman süreci içerisinde Pers yazıtları dışında herhangi bir döneme tarihlendirilen bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır Osmanlı dönemine ait sur duvarları, kale giriş kapısı, Yukarı Kale, Süleyman Han Camisi ile minaresi ve çeşitli yapılar da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Urartuların merkezi olan Vanda kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan bu kale günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Düz bir alanda yükselen kaya kütlesi üzerindeki bu kale uzun süre kendi haline bırakılmış, 1915 yılında siyasi nedenlerle tahrip edilmiştir XX yüzyılın sonlarına doğru İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden ProfDrTaner Tarhan ve ProfDrVeli Sevin bu kalede kazı çalışmalarına başlamış, Urartu-Osmanlı dönemi kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup, düzgün bir planı bulunmamaktadır Kalenin genişliği bazı yerlerde 20–120 m arasında değişmektedir Uzunluğu 1800 myi bulmaktadır Ovadan yüksekliği de yaklaşık 100 mdir Kale iç içe dört ayrı surdan meydana gelmiştir Bunlardan ISardurinin kesme taştan yaptırdığı burç 51 m uzunluğunda, 26 m genişliğindedir Burcun güney yüzünde yapımı ile ilgili bir kitabe bulunmaktadır Ayrıca IArgistisin mezarı olduğu sanılan bölümde de uzun bir yazıt bulunmaktadır Kaynaklarda Horhor Kroniği olarak tanımlanan bu anıtsal kaya kitabesinde IArgistisin döneminde yapılan işler anlatılmıştır Kalenin güneybatısında ise değişik yüksekliklerde iki platform bulunmaktadır Buradaki dikdörtgen bir girişten sonra yine dikdörtgen planlı 410x700 m ölçüsünde ikinci bir odaya geçilmektedir Üzeri düz bir tavanla örtülmüş olan bu bölümün üç duvarı içerisine derin nişler içerisinde 78 oyuk açılmıştır Bu görünümü ile bu mezar anıtı kuzeybatı İrandaki karnıyarık mezar anıtının bir benzeridir Bu bölümün içerisindeki oyuklarda ölü külleri bulunmaktadır Hoşap Kalesi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi merkezine 39 km uzaklıkta bulunan Hoşap Kalesi Hoşap Suyu kenarında, oldukça sarp ve dik kayalıklar üzerine yapılmıştır Kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu döneminde, MÖ IX-XVI yüzyıllar arasında yapılmıştır Bugünkü konumuna Osmanlı döneminde Mahmudi Beylerinin yaptırdığı biçimde gelmiştir İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre de Mahmudi Süleyman Bey tarafından h 1052 (1643) tarafında yaptırılmıştır Hoşap Kalesi iç ve dış kale ile seyir kulesinden meydana gelmiştir Kesme taş ve moloz taştan yapılan kalenin dış kale surları arazi yapısına uygun biçimde yapılmış olup, burçlarla desteklenmiştir Kuzey, doğu ve batı yönlerinde burçlarla takviye edilen kalenin içerisine kuzey yönündeki burca açılmış bir kapıdan girilmektedir Buradan kayalara oyulmuş geniş basamaklı merdivenlerle içeriye geçilmektedir Kalenin batı cephesindeki burcu üzerinde kitabe ve arslan figürleri bulunmaktadır Evliya Çelebi bununla ilgili olarak; “…Amma bu Hoşap kalesinin kapısının her kanadı 300 kantar nahçıvan demirindendir Hiç ağaç kısmı yoktur” demektedir Günümüzde bu kapı kanadı orijinal olarak korunmuştur İç kalenin en yüksek ve yöreye hâkim yerine seyir köşkü yapılmıştır Burada biri güvercinlik olmak üzere iki kule, içerisinde hamam ve seyir odaları bulunmaktadır Bu bölümün batısına da harem ve selamlık gibi bölümler Osmanlı döneminde eklenmiştir Ayrıca iç kısımda mescit, fırın, zindan ve sarnıç gibi yapılar da bulunmaktadır Bu nedenle de bu yapıların bütününe de Mahmudi Sarayı ismi yakıştırılmıştır Kale XIX yüzyılın ortalarında terk edilmiş olmasına rağmen içerisindeki yapılar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Toprakkale (Merkez) Van il merkezinin kuzeydoğusunda Zimzim Dağlarının tepesinde bulunan bu kale Urartu Kralı II Ve III Rusa tarafından MÖ 685–645 tarihleri arasında yaptırılmıştır Bunu belirten kitabeler kale üzerinde bulunmaktadır Kalede 1879da başlayan kazılar belirli aralıklarla günümüze kadar sürmüştür Bu çalışmalar sonucunda kaledeki Haldi Tapınağı, sarnıçlar, şarap deposu, kalenin batısında da MÖ IX Yüzyıla tarihlendirilen İşpuini ve oğlu Menuanın ortak krallık döneminde yapılmış Meherkapı Kutsal alanı ortaya çıkarılmıştır Kale iri kalker bloklarından surlarla çevrilmiştir Kuzey-güney doğrultusunda 400 m uzunluğunda, 60–70 m genişliğindeki kale ovadan 200 m yükseklikte olup, tüm çevreye hâkimdir Kalenin iki girişi bulunmaktadır Bunlardan güneydeki kulelerle desteklenmiş ve köşeye yerleştirilmiştir Bu girişten sonra doğrudan doğruya mabet ve saraya geçilmektedir Kuzey yönündeki giriş kapısı diğer mekânlara ve depolara açılmaktadır Kalenin en üst kesimine mabet ve saray yerleştirilmiştir Buradaki küçük buluntular yabancıların yaptıkları kazılar sırasında yurt dışına kaçırılmıştır Kale içerisindeki sarnıç ve mabet kısmen kayalara oyulmuştur Kalenin kuzeydoğusundaki Haldi Mabedinin ise kerpiç duvar kalıntıları kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır Bu kalede yapılan kazılar fildişi ve pişmiş topraktan olmak üzere çok sayıda küçük buluntuyu da ortaya çıkarmıştır Çavuştepe Kalesi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Çavuştepe Köyünde bulunan Çavuştepe Kalesi Vana 25, Gürpınara da 10 km uzaklıkta, Van-Hakkari karayolu üzerindedir Urartu Kralı IISardurinin MÖ 764-735 yılları arasında yaptırmış olduğu bu kalede 1961-1986 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden ProfDrAfif Erzen kazılar yapmıştır Bu kazılar sırasında Aşağı ve Yukarı kale, ana giriş kapısı ve diğer yapılar ortaya çıkarılmıştır Kale Aşağı ve Yukarı olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Kurucusundan ötürü “Sarduhinili” olarak isimlendirilen bu kale iri blok taş ve moloz taştan meydana gelmiştir Yukarı Kale, Aşağı Kaleden 30 m yükseklikte olup, içerisinde Haldi Mabedi ile Urartu Tanrısı İrmuşiniye ait Açık Hava Mabedi bulunmaktadır Aşağı Kalede ise yapı kalıntılarına ait temeller, depolar ve mahzenler bulunmaktadır Ayrıca kalenin sarayı da yine Aşağı Kalededir Kaleyi çeviren sur duvarları 800 m uzunluğundaki bir alanı kaplamaktadır Sur duvarları kalker blokları halinde doğrudan doğruya ana kayaya oturtulmuştur Ayanıs Kalesi (Merkez) Van il merkezine 35 km uzaklıktaki Ayanıs Köyünün kuzeybatısında bir tepe üzerinde bulunan bu kale, kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu Kralı Argiştinin oğlu Rusa tarafından MÖ645-643 yılları arasında yaptırılmıştır Kale üzerinde Erzurum Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeoloji Bölümünden ProfDrAltan Çilingiroğlu 1989 yılından beri kazı çalışmalarını yürütmektedir Kazı çalışmaları sonunda kalenin mimari yapısı, planı ve küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır Andezit ve kalker taşından yapılmış olan kale iki sur duvarı ile çevrelenmiştir Güneyinde giriş kapısı bulunmaktadır Kale doğu-batı doğrultusunda 150 m genişliğinde ve 400 m uzunluğunda olup, Van Gölünden de 250 m yüksekliktedir Kalenin üst kısmında payeli salon ve mabet kısmına yer verilmiştir Ayrıca güneybatı kesiminde de birbirleri ile bağlantılı mekânlar ortaya çıkarılmıştır Bu mekânların içerisinde çok sayıda küplerin bulunduğu depolar vardır Anzaf Kaleleri (Merkez) Aşağı Anzaf Kalesi Van il merkezinin 10 km kuzeydoğusunda Van-Özalp karayolu yakınında bulunan Aşağı Anzaf Kalesi Urartu Kralı İşpuini (MÖ 830–810) zamanında yapılmış ve kazılarda ortaya çıkan çok sayıdaki tablet de bunu doğrulamıştır Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesindeki en sağlam ve en iyi durumdaki Urartu kalesidir Kale fazla yüksek olmayan bir tepe üzerinde yapılmıştır Yaklaşık 12400x7000 büyüklüğünde dikdörtgen planlıdır Kalenin girişi güneybatıda olup, bugün 6–7 m genişliğindeki bu giriş belirgin bir şekilde görülmektedir Kale duvarları yer yer 1,5–200 m yüksekliğindedir Gerçek sur duvarlarının ise 5–6 m arasında değiştiği sanılmaktadır Oldukça kaba şekilde işlenen taş duvarların üzerinde daha da yüksek kerpiç duvarlar olduğu sanılmaktadır Kale taşları üzerinde yer yer “Sarduri oğlu İşpuini bu sarayı inşa ettirdi” yazısına rastlanmıştır Bazı araştırmacılar bu kalenin ön karakol niteliğinde olduğunu ileri sürmüş, bazıları da planını Kuzeybatı İrandaki Bastamda (Rusai Uru Tur) bulunan kale planı ile benzerliğini ortaya koymuştur 1980li yılların sonuna doğru Van-Özalp karayolu yapımı sırasında kale duvarlarının ne yazık ki büyük bir bölümü yıkılmıştır Kalker blokları da çevredeki evlerin temellerinde kullanılmıştır Yukarı Anzaf Kalesi Aşağı Anzaf Kalesinin 600 m güneyinde ve daha yüksek bir tepe üzerinde bulunan Yukarı Anzaf Kalesi, Aşağı Kaleden 30 kat daha büyük ölçüdedir Deniz seviyesinden 1995 m yüksek olan bu kalenin doğu ve güneybatısı yüksek dağlarla yarım ay şeklinde çevrelenmiştir Bu özelliğinden ötürü de doğu ve batıdan rüzgârlara karşı korunmuştur Kalede bilimsel kazılar başlamadan önce kaçak kazılarda çok sayıda çivi yazılı büyük taş bloklar, sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır Bunların üzerindeki yazılara göre Yukarı Anzaf Kalesi İşpuininin oğlu Menua zamanında MÖ 810–786 yıllarında yapılmıştır Ancak üzeri yazılı bu taş bloklar yurt dışına kaçırılmış olup, biri Rusyada Tiflis Müzesinde, diğeri de Berlinde Pergamon Müzesinde bulunmaktadır Bununla beraber çivi yazılı bazı taş bloklar ile sütun kaideleri de Van Müzesinde sergilenmektedir Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde çok sayıda çivi yazılı kitabe bulunmuş ve diğer Urartu yapılarında ele geçen çivi yazılı kitabeler hiçbir zaman nu sayıya erişememiştir Yukarı Anzaf Kalesini çevreleyen sur duvarları üzerinde kerpiç duvarlar da bulunmaktadır Ancak bu duvarlar yıkılmış ve kale bir höyük görünümünü almıştır Sur duvarları kyklopik ve sandık duvar tekniğinde yapılmıştır Duvar araları yer yer toprak dolgu ile kapatılmıştır Burada kullanılan kalker taşları kalenin 250–300 m güneyindeki kayalıklardan elde edilmiştir Kale içerisinde büyük bir özenle yapılmış 9,50 m uzunluğunda bir koridor ve bunun bitiminde de bir mabet bulunmaktadır Bu koridor ve çevresinde saraya ait kalıntılar, bronz çiviler, bronz parçaları ile karşılaşılmıştır Kömürleşmiş ahşap direk ve kapı parçaları da kalede ahşap malzemenin kullanıldığını göstermektedir Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde İstanbul Üniversitesi Avrasya Arkeoloji Enstitüsü Müdürü ProfDr Oktay Belli tarafından kazı yapılmıştır Ayrıca dilbilimci ProfDr Ali MDinçol ve Dr Belkıs Dinçol da kitabelerin okunmasında yardımcı olmuştur Kazı çalışmalarının ardından restorasyon çalışmalarına geçilmiş, 1991 yılında başlayan çalışmalar sonucunda mabedin avlusu ve duvarlarının restorasyonu yapılmıştır Restorasyon sırasında duvarlarda eski Urartu taşlarından yararlanılmıştır Böylece özgün Urartu mimarisine sadık kalınmıştır Örenkale Kalesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyünün kuzeyindeki tepede iç ve dış olmak üzere Urartu dönemine ait bir kale bulunmaktadır Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, yapı üslubu MÖ IX yüzyıla işaret etmektedir Kalenin batı yamacı oldukça dik olup, batı köşesine de sonraki dönemde bir cami yapılmıştır Taş temeller üzerine kerpiç duvarlı kale, yarım daire planlı bir burçla güçlendirilmiştir Selçuklu döneminde kaleye eklenen mescidin yanına bir de türbe yapılmıştır Bu kalelerden başka Van yöresinde irili ufaklı birçok kale bulunmaktadır Bunun da nedeni Vanın bulunduğu yerin Mezopotamya ve İran ile bağlantılı ticare ve askeri yol üzerinde bulunmasıdır Bu kalelerin çoğu savunma ve gözetleme amacı ile yapılmıştır Urartu döneminde yapımına başlanan kaleler daha sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlular tarafından da kullanılmış, Osmanlılar döneminde de yararlanılmıştır Zamanla terk edilen ve kendi haline bırakılan kaleler üzerinde araştırmalar XX yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır Günümüze gelebilen kaleler arasında; Van Gölünün doğusundaki Ağartı Kalesi, Kef Kalesi, Zernek (Hamurkesen) Kalesi, Çatak Kalesi, Hişet Kalesi, Ablak (Başkale) Kalesi, Müküs Kalesi, Erciş Kalesi, Yoncatepe Kalesi, Deliçay Kalesi bulunmaktadır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Müzesi Van il merkezi, Şerefiye Mahallesinde bulunan Van Müzesinde Van yöresinde 1932 yılından beri yapılan araştırmalar sonucunda toplanan eserler sergilenmektedir Bu eserlerin başında Urartu, Akkoyunlu ve Karakoyunlu eserleri gelmektedir Vanda 1930lu yıllarda görev yapan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Noyan yöredeki kültür varlıklarını il merkezinde toplamaya başlamıştır Bunların bir araya getirildiği depo Van Müzesinin temelini oluşturmuştur Bu depodaki eserlerin sayıca artmasından sonra Milli Eğitim Bakanlığı 1945 yılında Van Müze Memurluğunu kurmuştur Bundan sonra da bugünkü İhsan Kıygının planına göre yeni bir müze binası yapılmış ve Van Müzesi Müze Müdürlüğü olarak 1972 yılında ziyarete açılmıştır Van Müzesi arkeoloji ve etnografya bölümlerinden meydana gelmiştir Arkeoloji bölümü müzenin zemin katında yer almaktadır Buradaki arkeolojik eserler salonu ve iç avluda Prehistorik dönemden başlayarak Urartu dönemi sonuna kadar olan eserler kronolojik bir sıra ile teşhir edilmiştir Bu eserlerin arasında Tilkitepe ve Kızdamı ören yerlerinden çıkarılan obsidyen ve kemik aletler, pişmiş toprak eserler bulunmaktadır Bunların yanı sıra Urartu dönemine ait eserler ayrı bir bölümde sergilenmiştir Karagündüz Nekropol kazısına ait mezar buluntuları, Çavuştepe, Topraktepe, Van Kalesi, Anzaf Kalesi ve Ayanis Kalesi kazılarında ortaya çıkan çeşitli pişmiş toprak kap kacaklar, bronz miğferler, kılıçlar, kemerler, mozaik parçaları bu bölümün başlıca eserlerini oluşturmaktadır Müzenin iç avlusu taş eserler salonu olarak isimlendirilmiş ve burada Neolitik döneme tarihlendirilen Trişin Yaylası kaya resimleri, Urartu dönemine ait tabletler, kitabeler, Gevaş Selçuklu mezarlığından getirilen taş sandukalar teşhir edilmiştir Müzenin etnografya bölümü yörenin yaşantısı ile ilgili etnografik eserlere ayrılmıştır Bunların başında bölgeye özgü düz yaygılar, kilimler, Vana özgü gümüş kemerler, bilezikler, tepelikler, gerdanlıklar, küpeler, tütün tabakaları, tespih ve ağızlıklar sergilenmiştir Ayrıca değişik tarihlere ait yazma Kuranlar, çeşitli hat örnekleri bunları tamamlamaktadır Bu bölümde ayrı bir köşede düzenlenmiş olan Şark Köşesi de Van yaşantısına ışık tutmaktadır Vanın kurtuluşunun yıldönümü nedeniyle 2 Nisan 1990da “Ermeni Katliamı Seksiyonu” müzenin etnoğrafik eserler salonunun girişinde düzenlenmiştir Bu bölümde Rusların 1915 yılında Ermeni çeteleri desteği ile Vanı işgal etmeleri ve burada yaptıkları katliamı gözler önüne sermektedir Müzenin bu bölümünde Vanın Erciş ilçesi Çavuşoğlu Samanlığında yapılan katliamda şehit edilen Türklerin iskeletleri ile Zeve Köyünde gerçekleştirilen ve yaklaşık 2500 Türkün şehit edilişini anlatan belge, kitap ve fotoğraflar ayrı bir vitrin içerisinde sergilenmiştir Müzenin bahçesi büyük boyutlu taş eserlere ayrılmıştır Burada Urartu dönemine ait zafer stelleri, Tanrı Teişeba kabartması, Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerine ait koç ve koyun mezar taşları, Selçuklu dönemi mezar taşları, mimari parçalar, lahitler, sütunlar ve sütun başlıkları sergilenmektedir Günümüzde Van Müzesi Urartu devletine başkentlik yaptığından ötürü zengin Urartu eserlerinin bir araya getirildiği bir müzedir Bu nedenle de dünyanın en büyük Urartu müzesi konumundadır Şerefiye Mahallesi, Hacıosman Sokak No:9 Tel : (0432) 216 11 39 Faks : (0432) 214 25 10 |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Medreseleri Vanda 1899 yılında düzenlenen Van Salnamesinden il merkezinde on, Bahçesarayda beş, Gevaşta üç, Tımarda üç, Gürpınarda iki, Erçekte iki, Güzelsuda iki ve Başkalede de bir olmak üzere toplam yirmi sekiz medresenin var olduğu öğrenilmektedir XVII Yüzyılda Evliya Çelebi de Ulu Cami, Horhor, Tebriz Kapı, Abbasoğlu ve Kaya Çelebi medreselerinden söz etmiştir Ancak bunlardan günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir Yalnızca Hüsrev Paşa Medresesinin duvar kalıntıları günümüze ulaşabilmiştir Hüsrev Paşa Medresesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesinin Örenkale (Pizan) Köyünde bulunan Hüsrev Paşa Medresesi kitabesinden öğrenildiğine göre Hüsrev Paşa tarafından 1653 yılında yaptırılmıştır Daha sonra Süleyman Paşa tarafından genişletilmiş iki katlı bir Osmanlı medresesi konumuna getirilmiştir Kuzey-güney yönünde eğimli bir arazi üzerinde kurulan medrese, kesme taş ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Medrese 2550x1800 m ölçüsünde iki katlı olup, avlusunun iki yanına sıralanmış 14 hücreden meydana gelmiştir Beşik tonozlu bu hücrelerin önünde iki kat halinde revaklar bulunmaktadır Bu revaklar günümüzde yıkılmıştır Medresenin zemin katının sol köşesine de bir dershane mescit eklenmiştir Mir Hasan Veli Medresesi (Bahçesaray) Van ili Bahçesaray ilçesinin girişinde, mezarlık içerisinde bulunan bu medreseyi Mir Hasan Veli yaptırmıştır Yapım kitabesi gelemeyen medresenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XVI yüzyıl içerisinde yapıldığı anlaşılmaktadır Yalnızca 1737 ve 1858 yıllarında onarıldığını belirten iki kitabesi bulunmaktadır Günümüze oldukça harap durumda gelen medresenin moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır Kareye yakın dikdörtgen planlı olan medresenin içerisine güney cephesindeki bir kapıdan girilmektedir Bu kapının iki yanına da büyükçe birer oda yerleştirilmiştir Kuzey yönüne dikdörtgen planlı, üzerleri beşik tonozlu beş oda sıralanmıştır Bunlardan ortadaki hücrelerin üçü iyi durumda günümüze gelebilmiş, diğerleri yıkılmıştır Bazı izlere dayanılarak bu medresenin iki katlı olduğu da düşünülmektedir Evliya Bey Medresesi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesinde Gevirhan Mezarlığı yakında bulunan bu medrese Evliya Bey tarafından XVII Yüzyılın son çeyreğinde yaptırılmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından medresenin bulunduğu alanı temizletilmiş ve yapının planı ortaya çıkarılmıştır Medrese moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Dikdörtgen bir avlunun iki yanında beşik tonozlu hücreler sıralanmış, güney cephesinin ortasına da dikdörtgen avludan dışarıya taşan sekizgen planlı bir dershane mescit yapılmıştır Bunun doğusuna da iki küçük kare mekân eklenmiştir Medresenin batısındaki üç oda beşik tonoz örtülü olup, dikdörtgen planlıdır Doğu yönündeki üç odanın üst örtüsü yıkıldığından herhangi bir bilgi edinilememiştir Medrese içerisinde bezeme elemanına rastlanmamıştır Bu bakımdan sade bir yapı olduğu sanılmaktadır İzzettin Şir Medresesi (Gevaş) Van ili Gevaş ilçesi, Hişet Mahallesinde bulunan bu medresenin kitabesi okunamayacak derecede harap olduğundan yapım tarihi konusunda kesin bilgi bulunmamaktadır Bununla beraber yanındaki İzeddin Şir Camisi ile medresenin yapı üslubuna dayanılarak XIV-XV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Büyük olasılıkla da buradaki caminin kuzeyine XVIII yüzyılda eski yapıların yerine bu medrese eklenmiştir Medrese cami avlusunu U şeklinde kuşatmakta olup, doğu-batı yönündedir Buraya üzerleri beşik tonozlu, kare planlı sekiz hücre yerleştirilmiştir Günümüzde harap bir durumdadır Hasan Bey Medrese (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Van-Hakkâri karayolunun Hoşap girişinde, mezarlık içerisinde bulunan bu medreseyi kitabesinden öğrenildiğine göre Mahmudi İvaz Beyin oğlu Hasan Bey h971 (1563) yılında yaptırmıştır Giriş kapısı üzerindeki 025x085 m ölçüsünde, sülüs yazılı Arapça kitabesinin mealen anlamı şöyledir: “Ey bu yapıya bakanlar Biliniz ki (bu medrese) hicri 971 (1563) yılında İvaz oğlu Hasan Bey tarafından Allah'a yönelmek için yaptırılmıştır” Kesme ve moloz taştan yapılan bu medrese dikdörtgen planlı olup, avlunun doğu ve batısına hücreler yerleştirilmiştir Güneyinde mescit, güneybatısında da türbe bulunmaktadır Medrese avlusu 845x875x1630x1685 m ölçülerinde dikdörtgene yakın plan göstermektedir Medreseye kuzey yönündeki 110 m kalınlığındaki kesme taş duvarların ortasındaki kapıdan girilmektedir Buradaki duvarlar ve kapının üst kısmı tamamen yıkılmıştır Bu avlunun doğusuna beş, batısına da dört hücre yerleştirilmiştir Medrese hücreleri birbirlerine eşit, 340x350 m ölçüsündedir Hücreler beşik tonozla örtülmüş, bunların da üzeri toprak damla kapatılmıştır Yalnızca hücrelerin batı duvarına açılmış mazgal pencerelerle aydınlatılmış, içlerine de birer niş ve ocak yerleştirilmiştir Medresenin doğu kanadındaki beş hücre bulunmaktadır Bunlardan birinci hücre 530x360 m ölçülerinde olup üzeri beşik tonoz ve toprak dolgu ile örtülüdür Bu hücrelere avludan ve kuzeyden iki kapı ile girilmektedir Diğer hücreler 360x280 m ölçülerindedir Üzerleri beşik tonoz ve toprak dolgu ile örtülmüştür Bunların içerisinde ocak ve nişler bulunmakta, doğu duvarlarına açılmış mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır Medresenin güney ekseninde mescit bulunmaktadır Mescit 700x560 m ölçüsünde kuzey-güney doğrultusunda olup, üzeri beşik tonoz örtülüdür Dışarıya doğru hafif çıkıntı yapan mescit mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır Güneybatı köşesine mihrap yerleştirilmiştir İçerisindeki izlerden sıva ile kaplı olduğu, bezemesinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Urartu Su Kanalları Doğu Anadolu Bölgesinin il sulama kanalları, gölet ve barajları MÖ 1000 yılında Urartular tarafından yapılmıştır Günümüze kadar gelebilen Urartu su kanallarından Menua (Semiramis-Şamram) Su Kanalı ile Ferhat Sulama Kanalı Anadoluda su mühendisliğinin en iyi örneklerini yansıtmaktadır Menua (Semiramis-Şamram) Su Kanalı (Gürpınar) Menua (Semiramis-Şamram) Su Kanalı Anadoludaki Urartulardan günümüze gelebilen en görkemli kanal olup, 51 km uzunluğundadır Vanın Gürpınar Ovasından Urartu Krallığının başkentinin bulunduğu Van Ovasına (Tuşba) tatlı su getiren Menua Kanalı aynı zamanda tarım alanlarını da sulamaktadır Van Bölgesinin en yüksek engebesini meydana getiren Baş et Dağının batı yönündeki kalker kayalıklarından kaynaklanan su aynı zamanda da yörenin en büyük su kaynağıdır Bu kaynağın güneybatısındaki kalker kayalığın şekillendirilmesi ile oluşturulan kitabeler yurdumuzdan kaçırılmıştır Kral Menuanın bu kitabesi günümüzde Almanyada Pergamun Müzesinde sergilenmektedir Bu kanalın çevresinde Kral Menua tarafından kızı Tariria için yaptırılmış teraslar halinde asma bahçeleri bulunuyordu Menua Kanalı doğudan batıya doğru akarak Hoşap Çayı üzerinden geçirilmiştir Ancak Hoşap Çayı üzerindeki Urartuların su aşırtma kemerleri yıkılmıştır Bu aşırtma kemerlerinin yalnızca iri taşlardan yapılmış temel kalıntıları görülmektedir Kanal suyunun belirli bir seviyede akıtılabilmesi için arazinin bazı yerlerinde çukurlar ve derin vadilere yüksek duvarlar örülmüş ve arazi aynı düzeye getirilmiştir Bunlardan Gülo Boğazı ile Kadem Bastı mevkileri destek duvarlarının en yüksek olduğu yerlerdir Kaynağın çıktığı yerin deniz seviyesinden yüksekliği 1760 m Menua Kanalının Van Ovasında son bulduğu yerin deniz seviyesinden yüksekliği ise 1700 m dir Bu kanal 10/10000–3/10000 arasındaki bir eğimle Van Ovasına su taşımıştır Taşıdığı suyun kapasitesinin 75000000 m3ten fazla olduğu sanılmaktadır Kanalın yapımındaki destek duvarları Edremit ve Harabedar mevkilerindeki kalker taş ocaklarından elde edilmiştir Duvarlar bindirme tekniğinde yapılmış, yalnızca taşların dış yüzeyleri kabaca düzeltilmiştir |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Hanları Bey Hanı (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Hoşapta, Van-Hakkâri karayolunun güneyinde bulunan bu hanın kitabesi günümüze gelememiştir Ayrıca vakfiyesi de olmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hoşapta bir han bulunduğundan söz etmiş, ancak fazla bilgi vermemiştir Bu nedenle yapım tarihi ve banisi konusunda tereddütler bulunmaktadır Han büyük olasılıkla XVI-XVII Yüzyılda Mahmudi Beylerinden birisi tarafından yaptırılmış olmalıdır Han kesme taştan 2110x2240 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır Hanın kuzey cephesine dükkânlar yerleştirilmiştir Hanın içerisine kuzey cephesindeki sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir İçerisi payelerle dört sahna ayrılmıştır Bu payeler ve duvarların arası beşik tonozlarla örtülmüş, üzeri düz bir toprak damla örtülmüştür İç mekânın aydınlatılması için doğu ve batı tarafına birer, güneye dört, kuzeye de üç mazgal pencere açılmıştır Han günümüzde harap bir durumda olup, özel bir şahsın mülkiyetindedir Hamurkesen Köyü Hanı (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Hamurkesen (Zerinak, Zernak) Köyünde bulunan bu hanın ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Kitabesi de günümüze gelememiştir Günümüzde tamamen yıkılmış olup, yalnızca temel duvarları ayaktadır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Hamamları Çifte Hamam (Merkez) Eski Vanın doğusunda, Tebriz Kapı Mahallesinde bulunan bu hamamın yapım tarihini beliten kitabesi günümüze gelememiştir Yapı üslubundan Osmanlı döneminde, XVI yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Osmanlı hamam mimarisinde Çifte Hamam plan düzeninde olan hamam kadınlar ve erkekler bölümlerinden meydana gelmiştir Güneydeki daha büyük olan bölüm erkeklere, daha küçük olan kuzeydeki bölüm de kadınlara ayrılmıştır Her iki bölüm de soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan oluşmuştur Günümüze oldukça harap durumda gelen hamam kesme, tuğla ve moloz taştan yapılmıştır Yapının üst örtüsü ve duvarların bir kısmı tahrip olmuştur Buna rağmen pandantif izlerinden bu bölümlerin kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır Hamamın her iki bölümünün sıcaklığı dört eyvanlı, merkezi kubbelidir Hoşap İç Kale Hamamı (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi Hoşapta İç Kalede bulunan bu hamam 1643 yılında Osmanlılar tarafından yaptırılmıştır Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Bu bölümlerden soğukluk ve ılıklık tuğla ve moloz taştan beşik tonozla örtülmüştür Kubbeli kısmın üzeri tromplu, kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Ancak günümüzde bu kubbe yıkılmıştır Hamurkesen Köyü Hamamı (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Hamurkesen Köyünde, kale yakınında bulunan caminin yanında hamam kalıntısına rastlanmıştır Bu hamamın da cami ile birlikte İbrahim Beyin oğlu Beşaret Bey tarafından XIII yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır Ancak hamam yıkılmış planını çıkarmak mümkün olamamıştır Kalıntılarına dayanılarak hamamın taş temeller üzerine moloz taştan yapıldığı sanılmaktadır |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Sivil Mimari Örnekleri Van yöresi Urartulardan günümüze kadar yüzyıllar boyunca sürekli yerleşime sahne olmuştur Bu yerleşim Van Gölünün doğusundan kıyı boyunca ve bugünkü kale çevresinde yoğunlaşmıştır Ancak bu uzun zaman süreci içerisinden yalnızca Urartu kerpiç ev kalıntıları dışında XIX yüzyıl yapılarından bazı örnekler günümüze gelebilmiştir Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerine ait evlerden hiçbir örnekle ile karşılaşılmamıştır XIX-XX yüzyılda yöreyi gezen bazı gezginlerin çizdikleri resim ve gravürler ile fotoğraflar bu konuda bazı bilgiler vermektedir Bunlara dayanılarak yerleşim alanlarında tek katlı, iki ve üç katlı evler olduğu anlaşılmaktadır Bunlara dayanılarak sivil mimarinin dar sokaklarda bitişik nizamda toprak damlı yapılar oldukları görülmektedir Bunlarda belirli bir plan düzeninin de olmadığı açıkça görülmektedir Sokakların kenarlarında su akışını sağlamak amacıyla eğimli su kanalları yapılmıştır Çoğunun yapımında da taş temeller üzerine kerpiç malzemeden yararlanılmıştır Çamur duvarlara da çok sık rastlanmıştır Bununla beraber evlerin iç yapımları hakkında yeterli bir bilgi bulunmamaktadır I Dünya Savaşından sonra yörenin Rus ve Ermeni işgaline uğraması, çıkan çatışmalar evlerin yanmasına yıkılmasına neden olmuş, deprem gibi felaketlerde onları tamamlamıştır Ayrıca Rus ve Ermeni birlikleri şehirden çekilirken evlerin büyük bir bölümünü yakmışlardır Kale çevresinde yoğunlaşan evler surların bitiminden sonra ovaya doğru yayılmış, bu bölgeye daha çok zenginlere ait geniş bahçeler içerisinde evler yapılmıştır Müslüman halk ile Ermeniler arasında çıkan çatışmalardan sonra Müslüman halk bugünkü Selimbey, Bahçıvan, Şerefiye ve Halilağa mahallelerine yerleşmişlerdir Bu evlerin bazıları geniş bir bahçe içerisinde saltaşı döşeli avlunun sonunda yapılmışlardır Yer katında kiler, depo ve mutfak bölümleri bulunmaktadır Mutfağın yanında da bir köşesinde ocağın bulunduğu, oldukça yüksek tavanlı tandır evi bulunmaktadır Bazı küçük ölçüdeki evlerde ise tandır evi ayrı bir bölüm halindedir Bunarın yanına da çoğu kez “çal” denilen yıkanma yerleri eklenmiştir Avludan merdivenle çıkılan üst katta ise sofa çevresinde yatak yaşamın geçtiği odalar bulunmaktadır Bu odaların içerisinde gömme dolaplar, nişler vardır Odaların zemini tahta kaplıdır Bezeme unsurlarına rastlanmamıştır Dışa açılan pencereler ise dikdörtgen çerçeveli ve kafeslidir Tarihi geçmişi göz önüne alınarak Van evleri dört ayrı gurupta toplanmaktadır Bunlar tek katlı evler, iki katlı düz cepheli evler, iki katlı cumbalı evler ve iki katlı kompleks planlı evlerdir Tek katlı evler çoğunlukla yoksul halkın yaşadığı evlerdir Bu evlerde kapıdan doğrudan doğruya bir sofaya girilmektedir Odalar bu sofanın çevresinde sıralanmıştır Sofanın sonuna da mutfak yerleştirilmiştir Bu tür evlerde ise tandır evi daha çok bahçede ve evin dışındadır İki katlı düz cepheli evler daha çok orta halli ailelerin barındığı evlerdir Birinci kata yine ortada sofa ve iki yanında mutfak, kiler gibi bölümler bulunmaktadır Merdivenle çıkılan ikinci katta da ortada bir sofa ile iki yanında odalar bulunmaktadır Üst örtü diğer evlerde olduğu gibi toprak damlıdır İki katlı cumbalı evler daha çok maddi durumu iyi olan ailelere aittir Bu evlerin cepheleri düz olup üst kattaki sofa konsollarla dışarıya cumba şeklinde uzatılmıştır Bu çıkmalarda çoğunlukla ahşap kalaslardan yararlanılmıştır Bu evlerin tavan ve duvarlarında ahşap süslemelere, yağlı boya resim ve desenlere rastlanmıştır İki katlı kompleksli ev plan tiplerindeki örneklerden Vanda dört adet bulunmaktadır Bunlar çevrede sözü geçen ailelere ait olup diğer plan tiplerinden çok daha geniş yapılardır Evlerin alt katında sofa ve bu sofanın iki yanında iki geniş odaya yer verilmiştir Sofanın ucunda mutfak ve kiler gibi birimler ile tandır evi bulunmaktadır Üst katta sofa çevresinde odalar ve dışa çıkıntılı cumbalar vardır Van evlerinden günümüze gelen örneklerin başında aynı plan düzeninde, Mustafa Dilaver Evi, Tufan Kaptaner Evi, Hilmi Gürkan Evi, Mustafa Tüzün Evi, Mustafa Sipahioğlu Evi, Abdulselam Arilas Evi, İsmail Ödemiş Evi, Cemil Efendi Evi, Ambarcı Mehmet Evi Gazi Abbas Melül Evi gelmektedir Günümüzde Van Kalesi çevrisindeki mahalleler, günümüze pek az örnekleri gelmesine rağmen sit alanı ilan edilmiştir |
Şehr-İ Van |
11-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehr-İ VanVan Kaya Resimleri Dünyanın çeşitli yerlerinde tarih öncesi çağlara ait kaya resimlerine rastlanmıştır Bunlar Kuzey Afrika, İtalya, Kafkaslar, Amerikada Takoma civarında bulunmuştur Anadoluda ve Mezopotamya da bu tür kaya resimleri ile karşılaşılmıştır Van ve yöresinde tarih öncesi devirlere ait kaya ve mağara resimleri de bulunmuştur Tilkitepe ve Dil Kaya höyüklerinde bu dönemlere ait zengin buluntularla karşılaşılmıştır Yeşilsalkım Köyü Mağara Resimleri (Gürpınar) Vanın 76 km güneydoğusunda, Gürpınar ilçesi Yeşilsalkım (Put Köyü) Köyünün batısında 8-9 km uzunluğundaki kanyon içerisindeki çok sayıda mağaraların içerisinde kaya resimleri ile karşılaşılmıştır Buradaki kaya resimlerinde dans eden tanrıça figürleri bulunmaktadır Bu resimlerden ötürü de buradaki mağaraya “Kızların Mağarası” ismi verilmiştirBüyük olasılıkla kült yeri olarak tanınan bu mağaradaki resimlerin MÖ 4000-3000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır Resimler kan ve sönmemiş kirecin karıştırılması ile meydana getirilen, kiremit renginde bir eriyik ile yapılmıştır Bu mağaranın güneybatısındaki ikinci bir mağarada da resimlerle karşılaşılmıştır Mağaranın ağzından 160 m içeride, yerden 60 cm yüksekliğindeki bu resimlerde dağ keçisi ile bir insan figürü tasvir edilmiştir Pagan Kayaüstü Resimleri (Özalp) Van Özalp ilçesi Pagan Köyünde MÖ 5000 yıllarına tarihlenen mağara resimleri ile karşılaşılmıştır Bu mağara M Uyanık tarafından 1974 yılında keşfedilmiştir Bunlar beyaz boyadan çiçek ve bitki resimleridir Bunların üzerinde de kuşa benzer bir figür bulunmaktadır Mağaranın kuzeybatı duvarında bir hayvanın sırtına yüklenmiş yük ile dört insan figürü görülmektedir Bu resmin de ortasında bir kuş figürü bulunmaktadır Trişin Yaylası Resimleri (Çatak) Van-Hakkâri sınırında Trişin Yaylasında, Çelo Dağında mağaralarda kaya resimleri bulunmaktadır Bu resimler 1974 yılında C 12 testleri MÖ 8000–11000 yılları arasında yapıldığını ortaya koymuştur Bu resimler Kâhn-ı Melikân ve Taht-ı Melik kesimlerinde bulunmaktadır Bölge mağara resimleri yönünden oldukça zengindir Burada soyları tükenmiş hayvanların, bizonlar, insan figürleri, cin figürleri görülmektedir Ayrıca ot yiyen hayvanlar geyikler, at üzerinde insanlar kayalar üzerine resmedilmiştir Narlı Huşş Tepe Resimleri ( Çatak) Van, Çatak ilçesi Narlıda Huşş Tepede Trişin Vadisine bakan kanyon içerisinde bulunan kaya resimleri 1977 yılında bulunmuştur Bu resimlerde kaya üzerinde insan figürü görülmektedir Bu resimde MÖ 5000–8000 arasına tarihlendirilmiştir |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|