Kirsehir'in Tarihçesi |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kirsehir'in TarihçesiKirsehirin Tarihçesi Kırşehir ve çevresinde yapılan araştırmalar ilin tarihinin, Eski Tunç Çağı'na (MÖ 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir Daha sonra Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlılar yörede hüküm sürmüştür Yüzyıllarca Anadolu'nun ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamış olan Ahilik, 13yy'da Kırşehir'de kurulmuştur Bir esnaf örgütü olan Ahiliğin temeli doğruluk, karşılıklı yardımlaşma ve saygıya dayanmaktadır Kırşehir ili medeniyetin beşiği olan Anadolunun ortasında yer alır Çok önemli bir coğrafi konuma sahip olması sebebi ile başlangıçtan günümüze kadar, önemli kültürlerin yaşandığı bir yer olmuştur Yapılan araştırmalar ve arkeolojik kazılar Kırşehirde insan yerleşimlerinin MÖ 3binde başladığını göstermektedir Bu döneme ait çanak çömlek parçaları Kırşehir höyüklerinden elde edilmektedir 1930lu yıllarda Türk ve İtalyan arkeologlar tarafından Kırşehir merkez ilçesine bağlı hashöyükte yapılan arkeolojik kazılar MÖ 3 bine ait çanak çömlek kalıntılarını ortaya çıkarmıştır MÖ 2 binde Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Hitit Döneminin başladığını görürüz Kızılırmak kıyısında Hirfanlı baraj işletmesine getirilen 2 öküz başı Protomu eski Hitit Dönemine ait Sunak, Sevdiğin köyü ile kaleköy arasında yer alan Hitit yol yazıtı olarak bilinen hiyeroglif yazılı malkayası ve yine Kaman Kalehöyükte yapılan kazılarda bulunan mühürler seramik mutfak eşyaları, resmi yapılara ait duvar tekniği ile yapılmış binalar vb Hitit döneminin en önemli izleridir Eski Hitit ve geç Hitit dönemlerinden sonra yine eski ve geç frig döneminin yoğun yaşandığını mevcut arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalardan öğreniyoruz MÖ 550de Anadolu tümüyle Pers hakimiyetine girmiştir Kırşehir bu dönemle birlikte Kapadokya bölgesi olarak ünlenen orta anadolu tarihi içerisinde değerlendirilir Perslerin Anadoluyu sadece askeri işgal ile yetinmeleri nedeniyle Kırşehirde bu döneme ait önemli yerleşim kalıntı ve buluntularına rastlanmamasına rağmen Kaman Kalehöyük kazısından pers dönemi mühürleri bulunmuştur Pers egemenliği MÖ 334 yılında Büyük İskenderin orduları ile Anadoluya gelip Persleri yenmesi ile bitmektedir MÖ 333 yılında kurulan Kapadokya krallığı döneminde otorite yetersizliği yüzünden Kırşehir ve yöresi yoğun baskı görmüştür MS 18de Roma İmparatoru Tiberius Kadadokyayı resmen Romaya katmış ve eyalet durumuna getirmiştir Roma dönemi hem putperesliğin güçlü olduğu, hemde hıristiyanlığın hızla yayıldığı bir dönemdir Kırşehirde bu döneme ait hıristiyanların ibadet ve sığınmaya yönelik inşaa ettiği 15 kadar irili ufaklı yer altı şehri tespit edilmiştir Yapılan tarih araştırmalarında Kırşehirin Roma döneminde bir ara önemli bir siyasi merkez olduğu hatta kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır Kırşehir Roma dönemi sonlarında aldığı Makissos adını MS 5 yy ilk çeyreğine kadar devam ettirdi İmparator 1 Justinianus döneminde (527-565) yeniden kurularak Justinianapolis adını almıştır Ancak bu adın ne kadar süre ile kullanıldığı bilinmemektedir Bizans dönemine ait Kırşehir merkezine bağlı Taburoğlu köyü yakınındaki üç ayak kilisesi, Kaman Temirlideki kilise, Mucur Aksaklı ve Aflak köyündeki kaya kiliseleri, Derefakılı kilisesi, Mucur manastır ve keşif sarayı bulunmaktadır Kırşehir civarında bizans dönemine ait kandiller, takılar, sırlı mavi sarı renkli seramik eşyalara rastlanmaktadır Selçuklu dönemi Kırşehir tarihi, Kırşehir için olduğu kadar bütün Anadolu Türk tarihi içinde oldukça önemli ve araştırılmaya değerdir Kırşehirin kentleşmesi 13 yy başlarında Selçuklu döneminde başlamıştır Erzincanda Selçuklularla yaptığı savaşta yenilgiye uğrayan mengücük hanedanının emirlerinden Melik Muzafferüddin Muhammede savaş sırasında gösterdiği sağ duyu nedeniyle 1228 yılında Kırşehir tımar olarak verilmiştir Melik Muzafferüddin Muhammed Kırşehirdeki ikameti sırasında 1230lu yıllarda Melik Gazi Medresesini inşaa etmiştir 1240 yılında Kösedağı yenilgisi ile bütün anadoluyu işgal eden moğollar Kırşehiri yaylak ve kışlak haline getirmişlerdir Kırşehirde Moğolların uzun süren askeri vardığı bu kenti önemli bir siyasi ve askeri merkez haline getirmiştir 1260lı yıllarda Kırşehir emiri olan Nureddin Cibril Bin Cacabey Moğollarla kurduğu iyi ilişkiler sonucu Kırşehirde Türk döneminde iki esaslı imar faaliyetini gerçekleştirmiştir İlk astronomi medreselerinden biri olan Cacabey medresesine Kızılırmak yanındaki Cacabey hanına ve bunun yanında pek çok irili ufaklı yapıyı inşaa ettirmiştir 13yyda Anadolu Türk birliğini ve özellikle esnaf ve sanatkarlarını teşkilatlandıran Ahi Evran, Denizli,Konya ve Kayseriden sonra Kırşehire gelerek çalışmalarını burada sürdürmüş ve Kırşehiri Ahiliğin merkezi durumuna getirmiştir Ahi Evrandan sonra Kırşehir Ahiliğin merkezi olmaya devam etmiştir Kırşehirdeki zafiyede alınan kararlar Azerbeycandan Bosna Herseke kadar geniş bir bölge üzerinde etkili olmuştur 1293 yılında Meyvananın oğlu Sultan Velet tarafından Anadoluda belli merkezlere Mevleviliği yaymak amacı ile elçiler gönderilmiştir Kırşehire gönderilen elçi Şeyh Süleyman Türkmanidir Kırşehirde bir tekke kuran Süleyman Türkmani Mevleviliği burada yaymıştır Cacabeyin Mevlana ile yakınlığı, Mevlananın Cacabeye olan teveccühü mektuplarından anlaşılmaktadır Ayrıca Mevlananın oğlu Alaaddinin Konyada Şemsi Tebrizinin öldürülmesi olayına adının karışması sonucu Kırşehire ricat ettiği bilinmektedir Bütün bunlardan Kırşehirin Anadolunun önemli mevlevilik merkezlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır Kırşehir 13yydan 15yy ortalarına kadar Anadolunun en önemli siyasi sosyal ve kültür merkezlerinden biri olma özelliğini devam ettirmiştir 14yy başlarında Anadoluyu aydınlatanların başında gelen ünlü tasavvufçu Aşık Paşa 12 bin beyitlik Türkçe “ Garibname” sini yazmıştır Türkçeyi 1299 yılında resmi dil haline getirmek isteyen Karamanoğlu Mehmet beyden sonra Aşıkpaşa Türk kültürüne sahip çıkmış, Türkçeyi yazı diline en iyi ve geniş biçimde sokmuştur Kırşehirde yaşamış olan Ferideddin Attarın “ Mantık-Ut Tayr” adlı eserini Türkçeye çevirmiş olan büyük mutasavvuf Ahmet GÜLŞEHRİnin Yunus EMREden sonra gelen en büyük şair olduğu belirtilmektedir Bütün bunların yanında Yunus EMREnin Kırşehirde yaşadığı, öldüğü, mezarının da Kırşehire bağlı Ulupınar Kasabasında ziyaret tepede bulunduğu bilinmektedir |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|