Körfez Savaşı - Kitap Özeti |
11-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Körfez Savaşı - Kitap ÖzetiKörfez Savaşı kitap özeti İran-Irak savaşı 8 Ağustos 1988 tarihinde sona erdi Hiç kimse, bu tarihin aynı zamanda Körfez Krizinin başlangıcını işaret ettiğini hissetmedi Yalnızca ve yalnızca ateşkesi ilk öneren Tahran olduğu için, Irak, 8 yıl içinde 1 milyona yakın ölüme yol açan bir çatışmanın galibi olarak görülüyordu Geçekte, Bağdat bu savaştan hem çok güçlü hem de çok kan kaybetmiş olarak çıktı 1980de 10 tümene karşılık 55 tümen, sağlam bir biçimde kadrolaşmış ve savaşmaya hazır 1 milyon insan, 500 uçak ve 5500 tank (Birleşik Devletler ve Federal Almanyanın toplam sahip olduklarından fazla) Mali yıkım da bir o kadar ölçüsüz oldu Savaşın başlangıcında Irakın 30 milyarlık dolarlık rezervi vardı 8 yıl sonra, ülkenin borçları 100 milyar dolara ulaşıyordu Saddam Hüseyin 8 yıl boyunca “Arap kardeşlerini Pers tehdidine karşı koruyan gerçek bir kalkan” olduğunu ve bunların “en zenginlerinden Suudi Arabistandan, Arap Emirliklerinden ve Kuveytten, bütün borçlarının ödenmesinde yardım etmeleri gerektiğini sürekli yineliyordu Ateşkesin hemen ertesi günü, 9 Ağustos 1988de Kuveyt, OPEC bünyesinde imzalanmış olan anlaşmaları çiğneyerek, petrol üretimini özellikle de ezelden beri Irakın talepleri bulunan ve tartışmalara konu olan bir sınır bölgesinde yer alan Ramallah kuyularını daha çok işleterek arttırma kararı aldı Irak ve Kuveyt, Birinci Dünya Savaşına kadar Osmanlı İmparatorluğunun parçasıydı Gerçekte Kuveyt, Irakın Basra vilayetine bağlıydı 1913te Avrupada savaş uğultuları yükselirken İngilizler ve Türkler bir antlaşma imzalayarak Kuveyti özerk bir bölge haline getirdiler Savaşın ortasında Osmanlılar Almanların yanında dövüşürken, Londra, Emirliği ve sınırlarını Türk İmparatorluğundan tümüyle bağımsız bir ülke olarak kabul etti Britanyalılara stratejik bir müttefik ve dayanak sağlayan bu ayrım çizgisi, Körfeze çıkışının yasaklanmasıyla ve kendi gözünde hiçbir zaman bağımsız bir varlığı olmamış olan bir bölgenin elinden alınmasıyla kayba uğrayan Irak tarafından hiçbir zaman kabul edilmedi Zengin Arap ülkelerinin antlaşmalara uymayarak çok fazla petrol çıkarmaları Irakı zor durumda bırakıyordu Varil fiyatındaki her 1 dolarlık düşüş, Iraka yılda 1 milyar dolar kaybettiriyordu Saddam Hüseyin bu durumu ülkesine karşı gerçek bir savaş olarak algılıyordu Kuveytin dünyanın her tarafında elinde tuttuğu aktiflerin dökümü 100 milyar doları aşıyordu Sınırların çizilmesi kaydıyla Irakın borçlarını 3 yıla yayarak ödemesini Kuveyt kabul ediyordu Amerikanın nabız yoklamalarına Saddam “Iraka füzeler ve uçaklarla gelebilirsiniz, ama bizi, her türlü tedbirden vazgeçecek noktaya getirmemeye dikkat edin bizim gururumuzu kırmaya ve Iraklıları, yüksek bir yaşam düzeyi elde etme şansından uzak bırakmaya çalıştığınızı hissedersek, o noktada tedbirli olmaktan vazgeçerek ölümü seçeriz Ateşleyeceğimiz her füzeye karşılık yüz füze atsanız bile tedbirli olmayı düşünmeyeceğiz Çünkü, öz saygısız bir yaşamın hiç değeri yoktur Biz birinin dostluğunu istediğimizde, onur, özgürlük ve seçme hakkı da isteriz” diyerek kararlılığını bildiriyordu Saddamın endişesi Irak ordusunun potansiyelinin azalması halinde İranın yeniden saldıracağı ve o defasında başarılı olacağı hatta aynı tehdidin İsrail tarafından gelebileceği yönündeydi 26 Temmuzda Saddam otuz binden fazla Iraklıyı Kuveyt sınırına yığdı 27sinde CIA, Beyaz Saraya uydudan çekilmiş ve gitgide artan yığın halinde insan malzeme yoğunluğunu gösteren fotoğraflar iletti Washington Kuveyti, Mısırı ve Suudi Arabistanı uyardı Ancak Arap yöneticileri Amerikalı yetkililere verdikleri yanıtlarda, bir işgal varsayımını kenara iterek, Körfezde yer alan iki Kuveyt adasının ve tartışmalı bir petrol alanının ele geçirilmesine yönelik bir “ Irak Şantajı”ndan söz ettiler Dış İşleri Bakanlığı ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi bu çözümlemeyi paylaştılar Fakat hiç kimsenin ihtimal vermediği olay gerçekleşti ve Saddam Kuveyte girmeye başladı Yine bütün tahminlerin tersine olsa bile bölgesel nitelikte olacağı değerlendirilen işgal girişimi tüm Kuveyti kapsamıştı Saddam Hüseyin birkaç saat içinde güçler oranını değiştirmişti Kendini Kuveyt petrol alanlarının sahibi yaparak, bundan böyle bütün dünyada üretilen petrolün beşte birini kontrol eder hale gelmişti Üstelik, Emirliğin yatırımları ona devasa bir savaş ganimeti ve Batı ekonomileri üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlıyordu Sabahın dört buçuğunda Irak kriziyle ilgili ilk karar olan 660 sayılı karar onaylanıyordu Kararda Bağdat, Kuveytten hemen ve koşulsuz çekilmeye ve statükoyu yeniden kurmaya çağrılıyordu Yalnızca Yemen oy vermeyi reddederken, SSCB, Çin hatta Küba, Birleşik Devletler, Fransa ve Büyük Britanyaya katıldılar Alınan kararlardan en fazla sıkıntıya düşen NATO üyesi ülkelerden birisi olan Türkiye, Irak petrol ihracatının yarısını oluşturan 16 milyon varilin transit geçtiği ülkeydi ,Bu transit geçiş Türkiye Ekonomisine her yıl 300 milyon dolar getiriyor ve Bağdat, aynı zamanda Türkiyenin enerji gereksiniminin üçte ikisini karşılıyordu Suudi Arabistan Bağdat petrol ihracatının diğer yarısının transit geçtiği ikinci petrol sınırıydı Suudi Arabistanın da işgal edilebileceği artık tüm ülkelerin yetkili makamları arasında açıktan açığa konuşulmaya başlanmıştı Bu durum iki alternatif ortaya çıkarmıştı; bir yanda ya en yüksek çıkarları koruyacak (Araplar için) bir Arap gücü oluşturmak ya da Arapların, üzerinde ne hakkı ne de denetimi olacak bir yabancı müdahale Uzun süren müzakereler sonunda müttefik kuvvetlerin Suudi Arabistan topraklarında konuşlandırılması Suudiler tarafından kabul edildi Diğer taraftan Türkiye hava üssü talebini zararlarının karşılanması kaydıyla kabul etti İkili oynadığından şüphe edilen SSCBnin de onayı ve desteği alındı 29 Kasım 1990da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kuveytin boşaltılması için Saddam Hüseyine 15 Ocak 1991e kadar süre veren ve bundan sonra Iraka karşı kuvvet kullanımına izin veren bir kararı kabul etti Bu, savaşın 1991in Ocak sonu ya da Şubat başından önce başlatılamayacağı anlamına geliyordu Elbette, savaşın daha önce başlaması için Saddam Hüseyinin bir askeri provokasyona girişmesi yeterliydi İşte tam o sırada belenmedik bir gelişme oldu Kararın oylanmasının hemen ertesi günü George Bush, Irakla görüşmelerin başlatılmasını, Tarık Azizin Washingtona gelmesini ve Bakerin Bağdata gitmesini önerdi Saddam Hüseyinin bu açıklamaya tepki göstermesi ve olumlu yanıt vermesi için 24 saat gerekti Savaş tehlikesi hala bertaraf edilmemişti; nitekim ABD başkanı bu girişiminde iki koza sahipti; BMdeki oylama, askeri bir davranış gösterme konusunda onu serbest bırakıyor ve aynı zamanda olası görüşmelere aciz kaldığı için girmediğini kanıtlamasına olanak veriyordu Artık Bush hem silahları şakırdatabilir, hem de zeytin dalı uzatabilirdi |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|