|  | Simitçi Mercan|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Simitçi Mercan|Tiyatro Tarihi Ve SkeçlerSİMİTÇİ MERCAN Kişi Simitçi Mercan - Zeynel - Sevinç - Leylâ Haldun - Turgut - Yaşlı adam - Çocuklar Dr  Mercan - Hemşire - Hasta bakıcı 1  Perde (Olay bir sokakta geçmektedir  Beş çocuk sokakta koşmacaya benzer bir oyun oynamaktadırlar  Bu sırada başında bir simit tablası bulunan 10 yaşlarında bir zenci çocuk girer  Bu, Simitçi Mercan'dır  ) Simitçi Mercan— Simiiit! Taze gevrek simit  Simitçiiii    Zeynel— Hey! Şuraya bakın çocuklar  Kömürlük bekçisi geldi yine  Sevinç— Haydi yine kızdıralım şunu  Leylâ— Yazık arkadaşlar bırakın çocuğu    Ne istiyorsunuz ondan  Zeynel— Fena mı, eğleniriz biraz    Haldun— Oyun oynuyoruz ya    Bize ne ondan  Zeynel— Siz bana bırakın, bakın nasıl eğleneceğiz  Simitçi Mercan— Simit  Taze simitler var! Simitçii! Zeynel ve Sevinç— (ikisi birden) Gündüz Feneri    Gündüz Feneri    Yaksana lambanı be yüzünü görelim    Leylâ— Bırakın çocuğu canım  Zeynel— Şuna bak be    Kömürlük faresi gibi    Sevinç— Belki de yamyamdır  Kim bilir ne kadar adam yemiştir  Haldun— Bırakın zavallı çocuğu işine baksın  Zeynel— (Mercan'a) Söylesene kaç adam yedin? Sana soruyor  Simitçi Mercan— Bırakın arkadaşlar işime bakayım    Neden bana sataşıyorsunuz  Zeynel— Nerden biz senin arkadaşın oluyormuşuz bakalım Gece Feneri? Mercan— Bütün çocuklar arkadaştır  Hatta kardeştir  Sevinç— Bak hele şuna    Nerdeyse akraba çıkacak hepimizle    Turgut— Bana bak Sevinç arkadaş    Böyle yaparsanız bir daha sizinle oynamam  Leylâ— Ben de    Haldun— Ben de size katılıyorum  Bu yapılanları doğru bulmuyorum  Sevinç—- Aaa! Şunlara bak  Hep Gündüz Feneri'nden yana oldular  Siz de mi yamyamsınız yoksa? Turgut— Böyle konuşmayı sana yakıştıramadım Sevinç  Sevinç— Peki, neden onu koruyorsunuz öyleyse    Turgut— Çünkü o da bizim gibi bir insan da onun için    Zeynel— İnsan mı? Turgut— Ya ne sandın? Zeynel— Dur, ben size onun insan olup olmadığını göstereyim  (Zeynel, Simitçi Mercan'dan yana giderek) Dur bakalım Gece Feneri! Simitçi Mercan— Benden ne istiyorsunuz? Zeynel— (yakasına yapışarak) Dön de suratını görsün-j ler  Simitçi Mercan— Bırak beni    Yoluma gideyim  Zeynel— Çevir suratını diyorum sana! Leylâ— Bırak çocukcağızı Zeynel!    Zeynel— Çevir, çevir görsünler!    Simitçi Mercan— Bırak    (Zeynel, Simitçi Mercan'ı kolundan tutar  Simitçi Mercan ondan kurtulmaya çalışırken başından tablası yuvarlanır  Simitlerle birlikte bir kitapla defter ve kalem yere düşer  ) Turgut— (Koşar Zeynel'i kolundan çeker  ) Beğendin mi yaptığını? Zeynel— O da yüzünü çevirseydi ya    (Leylâ ve Haldun dökülen simitleri toplayarak tablaya yerleştirmeye çalışırlar  ) Turgut— Neden çevirsin? Bir zorunluluğu mu var? Mercan— (ağlayarak) Yüzüm karaysa bunda benim ne suçum var  Tanrı öyle istemiş, öyle olmuş  Haldun— özür dileriz kardeşim  Çok üzüldük  Bak simitlerin hepsi yerli yerinde  Mercan— Ama artık onlar bir işe yaramaz ki! Turgut— Neden? Mercan— Onlar yere düştü, kirlendi  Belki de mikrop kapmışlardır  Turgut— Ama onların düştüğünü bizden başka bilen yok ki  Toplarken üzerindeki tozlan da silkeledik  Hiç belli değil döküldükleri    Mercan— Olsun, yine de bir işe yaramaz benim için onlar  Turgut— Anlayamadım doğrusu, neden yaramasın? : Mercan— Ben bu simitleri çocuklara satıyorum  Hepsi iyi kalpli çocuklar  Başkasından simit almadan benden alıyorlar  Çok da seviyorlar beni  Biliyorum, yerdeki mikroplar bu simitlere bulaştı şimdi  Ya o çocuklara bir hastalık geçerse!    Leylâ— öyleyse biz alacağız simitlerini, say bakalım Haldun kaç simit var? Haldun— (Hepsini sayar  ) Tam 15 simit var burada  Leylâ— 100 biner liradan 1 milyon 500 bin lira eder  Leylâ— (Cebinden bozuk para çıkarır sayar  ) Bende bir milyon lira var  Haldun— Bende de 250 bin lira kadar olacak  (Parayı çıkarır  ) Al Leylâ  Leylâ— Teşekkür ederim Haldun  Daha 250 bin lira lâzım  Turgut— (Cebinden parasını çıkarır  ) Onu da ben veriyorum  Şimdi tamam oldu mu? Leylâ— Tamam Turgut  (Mercan'a) Al paranı  Simitlerini biz satın aldık  Mercan— Olmaz, onları size de satamam  Mikroplandı hepsi    Ben okula gitmiyorum ama biliyorum, toprağın içinde yığınla mikroplar vardır  Leylâ— Bu kaza bizim yüzümüzden oldu  Bunu ödemeye mecburuz  Mercan— Siz bir şey yapmadınız ki    Turgut— (Leylâ'ya) Ver bana paralan Leylâ  (Leylâ paralan Turgut'a verir  ) Zeynel— Amma da şımartıyorsunuz şu Gündüz Feneri'ni  Ne olmuş sanki döküldüyse  Gitsin başka yerde satsın  Hem satar da  Bakmayın onun böyle yaptığına  Mercan— Ben sizden bir şey istemedim ki  Bir kaza oldu  Bunda ben de suçluyum  Seni dinleyip suratımı çevir-seydim, belki de bu olmazdı  İnatçılık ettim  Hep benim yüzümden oldu  Ne yapayım kendim öderim parasını  Zeynel— Yani simitleri satmayacaksın öyle mi? Mercan— Mikroplandı dedim ya  Para kazanacağım diye insanların sağlığıyla oynayamam ki  Sonra nerede kalır benim insanlığım  Zeynel— Peki, ne olacak şimdi bu simitler? Mercan— Götürüp hayvanat bahçesindeki kuşlara vereceğim  Zeynel— inanalım mı şimdi bu sözlerine  Mercan— ister inanın ister inanmayın  Ben böyle yapacağım  Turgut— Bırak Zeynel  Sen bunu anlayamazsın  Çünkü sen daha insanlara karşı nasıl davranılacağını öğrenememişsin  Ben senin yerinde olsam, özür dilerdim ondan  Zeynel— Kimden özür dileyecekmişim? Gündüz Fene-ri'nden mi? Turgut— Hâlâ inadında devam ediyorsun, insanların renkleri ne olursa olsun  İster siyah, ister kızıl derili, ister beyaz ya da sarı    Hangi renkten olursa olsun insan her zaman insandır  Yeter ki yüreklerinde senin gündüz feneri diyerek rengiyle alay ettiğin şu simitçi çocuk kadar bir aklık, bir temizlik bulunsun  (Mercan'a) Bu paraları kabul etmezsen çok üzüleceğiz  Simitleri biz satın alıyoruz  Korkma yemeyeceğiz onları  Senin dediğin gibi yapacağız  Mercan— Nasıl? Turgut— Götürüp hayvanat bahçesindeki kuşlara vereceğiz  insan her zaman sadece yemek için simit almaz ya   Mercan— İyi ama    Leylâ— (sözünü keserek) Haydi kırma bizi, kabul et  Mercan— Sizler iyi yürekli çocuklarsınız  Kabul ediyorum  Fakat bir şartım var  Leylâ— Söyle  Mercan— O zaman bana böyle davrandığı için arkadaşınıza darıltmayacaksınız  Sevinç— Zeynel'e mi? Mercan— Adını bilmiyorum  Bana şey, kömürlük faresi diyen arkadaşınıza  Sevinç— Ben de senden özür dilerim  Bir daha demeyeceğim  Leylâ— Buna çok sevindim Sevinç  Sevinç— Yaptığımızın hem haksızlık, hem de çocukluk olduğunu anladım  Mercan— Siz hepiniz iyi çocuklarsınız  Söz veriyorsunuz değil mi? Zeynel'e gücenmeyeceksiniz, bir gün gelecek o da bu huyundan vazgeçecek  Bütün insanlar iyidir  Hepinizin görevi insanlara karşı saygılı davranmaktır  Leylâ— Ona gücenmeyeceğiz  Söz veriyoruz sana  Fakat o da senden özür dilemeli  Mercan— Bırakın onu kendisi düşünsün  Yeryüzünde insan hakları diye bir şey olduğunu    Her insanın bir yaşama özgürlüğüne sahip olduğunu kendisi arayıp bulsun  Bir gün gelecek bütün insanlar yanıldıklarını anlayıp kardeşçe el ele yaşayacaklar    Savaşlar silinecek yeryüzünden  Nasıl ki bir zamanlar kölelik vardı  Şimdi kalktı yeryüzünden  Savaşlar da kalkacak bir gün  Sevinç— Okula gitmediğine göre bunları nereden öğrendin? Mercan— Bunlar yüreğimden benim  Duygularımı hep iyilikle donatırım  Sonra kendi kendime okuma yazma öğrendim  Kitapları okuyabiliyorum  Leylâ— Sahi   Tablanda bir de kitap vardı  O kitabın adı ne    Mercan— İnsan Hakları    Bu kitabı yanımdan hiç ayırmam  Hemen hemen her satırını ezberlerim  İnsanların doğal hakları nelerdir, bunları yazar  10 Aralık 1945'de yayınlanmış ve Birleşmiş Milletlere bağlı bütün uluslar tarafından kabul edilmiştir  Leylâ— Peki, neden okula gitmiyorsun? Mercan— Bir annem var hasta  Hastanede yatıyor  Ona bakmak için çalışmak zorundayım  Kendi kendime çalışarak okumamı yazmamı da ilerletiyorum  Sevinç— Adın ne senin? Mercan— Biliyorsunuz ya! Sevinç— Nereden bilelim  Söylemedin ki    Mercan— Gündüz Feneri değil mi? Leylâ— Sevinç özür dilemişti senden  Mercan— Ben de özür dilerim kendisinden  Bir maksadım yoktu  Sadece şaka için söyledim  Adım Mercan Akyürek  Sevinç— Gerçekten güzel bir isim  Mercan Akyürek   Leylâ— Senin gibi iyi yürekli bir insana bundan daha güzel soyadı bulunamazdı  Turgut— Akyürek kardeşimiz, bize çok şeyler öğrettin  Sağ ol  Şimdi ricamızı kabul et  Simitlerin parasını al  Hep birlikte hayvanat bahçesine gidelim  Kuşlara bir ziyafet çekelim  Ne dersin? Mercan— Bundan sonra arkadaş olacağız değil mi? Sevinç— Neden olmasın  Hatta boş zamanlarında gel, hep beraber oynayalım  Mercan— Kabul öyleyse  (Turgut'tan paralan alır, hepsinin elini sıkar  Zeynel'e elini uzatır  ) Zeynel— (Mercan'm uzanan elini sıkar  ) Beni de arkadaşlığına kabul edecek misin? Mercan— Sen istiyorsan neden olmasın  (İki çocuk ağlayarak birbirlerine sarılırlar  Bu sırada sahneye yaşlı bir adam girer  ) Yaşlı Adam— Aferin çocuklar  Sonucun böyle bittiğini görmek beni mutlu etti  Haldun— Siz kimsiniz amca? Yaşlı Adam— Emekli bir öğretmenim  Çocuklar— öğretmen mi? Yaşlı Adam— Evet çocuklar! Bir öğretmen  Ama emekli bir öğretmen  Bir zamanlar benim de sizin gibi yüzlerce öğrencim vardı  Hepsi cıvıl cıvıl, kuşlar gibi dönerlerdi etrafımda  Yaşlandım  Hizmet sürem doldu  Emekliye ayrıldım  Şimdi çocuklardan uzak, yapayalnız yaşıyorum  Leylâ— Çocuklarınız yok mu? Yaşlı Adam— Vardı  Fakat şimdi onlar büyük birer adam  Hepsi ayrı ayrı şehirde yaşıyorlar  Ben bir zamanlar çalıştığım bu şehri terk edemedim  Her sabah okulların önünde durur, çocukları seyrederim  Geçerken sizi gördüm  Uzaktan konuşmalarınızı işittim  Sonunda hepiniz örnek bir davranışta bulundunuz  İyi çocuklar olduğunuz belli  Hele Mercan çok ilgimi çekti  (Mercan'a) Okumak ister misin? Mercan— İsterim ama    Yaşlı Adam—Anneni düşünüyorsun değil mi? Mercan— Evet  Yaşlı Adam— Onu düşünme  Seni ben okutacağım  Toplumun senin gibi Akyüreklere çok ihtiyacı var  Annene de gereken yardımı sağlarız  Şimdi istersen gel, bu konuyu annenle de gidip konuşalım  Mercan— Ama kuşlar? Yaşlı Adam— (gülerek) Ha, evet öyle ya  Kuşları unuttuk  Haydi öyleyse çocuklar, hep birlikte kuşlara gidelim önce  Sonra da Akyürek'in annesini görürüz  Bundan sonra bizimle kalırsın  Hastaneden annen çıktıktan sonra onu da yanımıza alırız  Mercan— Fakat nasıl olur? Yaşlı Adam— Nasıl olacağını anlatmanın gereği var mı? Hepimiz insan değil miyiz? Birbirimizin ihtiyaçlarına koşmaz, dertlerine eğilmezsek insanlığımız nerde kalır  Haydi çocuklar gidiyoruz  (Hep birlikte çıkarlar ve perde kapanır  ) 2  Perde Sahne— (Bir hastahane koğuşu    Karyolada başı sarılı bir hasta yatmaktadır  Baş ucunda bir hemşire nabzını tutmaktadır  Bu sırada zenci bir doktor içeri girer  Bu bizim Simitçi Mercan Akyürek'ten başkası değildir  ) Dr  Mercan— Kendine gelmedi mi daha? Hemşire— Biraz önce kan verdik  Şimdi nabzı biraz daha normale döndü  Dr  Mercan— Kendisine gayet iyi bakılmasını istiyorum  Hemşire— Bir yakınınız mı yoksa  Dr  Mercan— Evet  Nabzına bir de ben bakayım  Hemşire— Bir mühendismiş galiba  Şantiyede kontrol yaparken, başına bir demir parçası düşmüş  Dr  Mercan— Evet    Nabzına bir de ben bakayım  Hemşire— Buyurun doktor bey  (Mercan hastanın nabzını tutar  ) Dr  Mercan— Nabız gayet muntazam atıyor  Kan kaybını önledik  Yarası da pek tehlikeli sayılmaz  Fakat benim asıl korktuğum gözleri  Hemşire— Gözleri mi? Dr  Mercan— Neyse bırakalım şimdi bunları  Birazdan kendisine gelir  Şimdilik benim adımı verme kendisine  Üzülebilir  Hemşire— Anlayamadım  Dr  Mercan— Sonra anlarsın  Şimdi sen dediğimi unutma  Hasta gözlerini açıncaya kadar benim ismimi duymamalı  Bir şok tesiri yapabilir  Hemşire— Peki doktor bey  Nasıl isterseniz  (Dr  Mercan çıkar ve perde kapanır  ) 3  Perde (Perde açıldığında aynı koğuşta yatan yaralı, yatağında oturmaktadır  Yanında yine aynı hemşire vardır  ) Hemşire— Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz Zeynel Bey? Zeynel— Çok iyiyim  Yalnız şu gözlerimdeki sargıyı merak ediyorum  Hemşire— Sargıları bugün öğleden sonra alınacak  Birazdan sizi ameliyat odasına alacağız  Zeynel— Görebilecek miyim dersiniz? Hemşire— Görebileceğinizi umuyoruz  Fakat aksi de olabilir  Kendinizi her iki hâle de hazırlamanız gerek  Zeynel— Fakat göremezsem ben mahvolurum  Hemşire— Doktor görebileceğinizden umutlu  Elinden gelen her çabayı gösterdi  Zeynel— Çok iyi bir doktorunuz var  Benimle bir dost gibi ilgilendi  Hemşire— O bütün hastalarıyla ilgilenir   Zeynel— Onu görebilmeyi çok isterdim   Hemşire— Göreceksiniz (Bu sırada hasta bakıcı girer  ) Hasta bakıcı— Hastayı hazırlayacaksınız  Birazdan gelip alacaklar  Zeynel— Ben hazırım  Bir an evvel bitsin artık bu iş  Hemşire— Sakın heyecanlanmayın  Zeynel— Şu anda hiçbir şey düşünemeyecek kadar duygusuzum  Her şeyden evvel doktoruma karşı büyük bir güvenim var  Hemşire— (hasta bakıcıya) Biz hazırız  Gelip alabilirler  (Hasta bakıcı çıkar, biraz sonra tekerlekli bir sedyeyle girerler  Zeynel'i sedyeye yatırıp çıkarlar  Sahne bir an boş kalır  Biraz sonra önde hasta bakıcı olduğu hâlde Sevinç, Leylâ, Haldun ve Turgut girerler  ) Hasta bakıcı— Zeynel Beyin gözlerindeki sargıyı alacaklar  Siz isterseniz burada bekleyin  Bir saate kalmaz kendisini getirirler  Sevinç— Zeynel Bey bizim okul arkadaşımızdır  Kazayı daha bugün öğrendik  Ziyaret günü değil diye bizi almıyorlardı  Ama doktorla telefonda görüştük  Çocukluk arkadaşları olduğumuzu söyleyince bizi kabul etti  Hasta bakıcı— Sanırım doktor bey de onun çocukluk arkadaşı olurmuş  Haldun— Ya öyle mi? Hasta bakıcı— öyle sanıyorum  Çünkü ona bakarken bir kardeşine, bir yakınına bakar gibi bakıyor  Turgut— Tanışmadılar mı? Hasta bakıcı— Hayır  Leylâ— Neden acaba? Hasta bakıcı— Bilmiyorum  Doktor onun gözlerinin açılmasına kadar kendisini tanımasını istemedi  Sevinç— Çok garip  Leylâ— Kendisini göremez miyiz? Hasta bakıcı— Kimi? Zeynel Beyi mi? Leylâ— Hayır    Doktor beyi  Hasta bakıcı— Sizi hastanın odasına almamızı ve burada beklemenizi söyledi bize  Kendisi ameliyat odasına girmek için hazırlanıyor  Haldun— Galiba çok heyecanlı bir karşılaşma olacak  Bu doktor her kimse bizi de tanıyor olmalı  Hepimize bir sürpriz yapacak herhalde  Hasta bakıcı— Bilmem orasını  Siz burada dinleniverin  Ben ameliyathaneye gidiyorum  Çok beklemezsiniz sanırım  Biraz sonra hepimiz burada olacağız  (Sahneden çıkar  ) Sevinç— İyi ki ameliyat haberini bugün öğrendik  Haldun— Gazeteler olmasaydı yine öğrenemeyecektik  Leylâ— Sahi çocuklar gazetede ameliyatı yapan doktorun adı yazmıyor muydu? Turgut— Gazetede Doktor Akyürek'in başarısı bugün belli olacak diyordu  Haldun—Akyürek mi? Turgut— Evet  Haldun— Bu isim bana hiç yabancı gelmiyor  Sevinç— Bana da öyle  Haldun— Bir şey hatırlayabildin mi? Sevinç— (düşünerek) Hayır  Hay Allah! Ama isim hiç yabancı değil bana  Leylâ— Bana kalırsa beklemekten başka çare yok, ne kadar düşünsek bulamayacağız  Sevinç— Zeynel görebilecek mi dersiniz? Turgut— Bana öyle geliyor ki görecek  Gazeteler, Dr  Akyürek'in bu tür ameliyatlarda büyük başarı sağladığını yazıyorlar  Haldun— Bir ayak sesi var  Belki de getiriyorlar onu  (8u sırada kapı açılır, sırtında beyaz gömleğiyle Dr  Mercan girer  ) Dr  Mercan-— Geçmiş olsun çocuklar  Hastamız görebilecek  Sevinç— Siz    Siz    Akyürek    Evet hatırladım sizi!    Dr  Mercan— Gündüz fenerini unutmadınız demek  Diğerleri— Mercan Akyürek    Kardeşimiz bizim  (Koşar, sarılıp kucaklaşırlar  ) Dr  Mercan— Zeynel'i karşımda kanlar içinde görünce tanıyamadım önce  Sonra adını öğrenince yıllar öncesinin anıları gözlerimin önünde canlandı  Benim hayatımı değiştiren o günkü hem tatsız, hem de sonu çok mutlu tartışmaları hatırladım  Ameliyatta onun göz sinirlerinin zedelendiğini gördüm  Gereken tedaviyi yaptım  Fakat beni tanıması belki pişmanlık hislerini yeniden tazeleyip ona heyecan verecekti  Bu ise ameliyatın başarıyla sonuçlanmasını ters yönde etkileyebilirdi  Kendimi ondan saklamak gereğini duydum  Biraz sonra buraya gelecek  Gözlerinin bir süre aydınlığa alışabilmesi için hafif bir sargı bıraktık  Onu da burada alacağız  Leylâ— Görecek mi? Dr  Mercan— Gördü bile  Sargıların önemli bir kısmını çıkardıktan sonra artık şunu da kaldırın, iyice etrafımı göreyim, dedi  O zaman anladık ki gerçekten görüyor  Kendisine bir süre gözlerinin aydınlığa alışması gerektiğini söyledim  Mutlu mutlu gülümsedi ve teşekkür etti  Doktor bey, sizi görmeyi öylesine istiyorum ki, dedi  Ben sizlerin onu beklediğinizi söyledim  Sevindi  (Bu sırada yine tekerlekli sandalyeyle Zeynel'i getirip yerine yatırırlar  ) Zeynel— Haydi doktor, ben hazırım  Al şu sargıyı artık! Dr  Mercan— Gözlerini iyice yum  Şimdi sargıyı alıyorum  Gözlerini birdenbire açmayacaksın  Yavaş yavaş    Alıştıra alıştıra    Zeynel— Peki, doktor  İşte yumdum gözlerimi, başlayabilirsiniz artık  (Doktor, Zeynel'in gözlerindeki sargıyı yavaş yavaş açar  ) Dr  Mercan— İşte oldu  Şimdi yavaş yavaş gözlerini aç bakalım  Zeynel— (Yavaş yavaş gözlerini açar  Bakışları Mercan'ın yüzünde takılıp kalır  Elleriyle gözlerini ovuşturur  ) Hayal mi görüyorum  Hayır    Hayır    Hayal değil gördüklerim değil mi? Dr  Mercan— Heyecanlanacak ne var Zeynel kardeşim? Zeynel— Siz    Siz    Mercan Akyürek! Dr  Mercan— (gülümseyerek) Evet yanılmadın, benim işte    (Diğerlerini gösterir  ) Hepimiz buradayız işte  Sevinç, Haldun, Turgut, Leylâ ve ben  Senin iyileşmeni dört gözle bekledik  Şimdi çok iyisin  Yakında hastaneden sağlığına tam kavuşmuş olarak çıkacaksın  Zeynel— Size ne kadar teşekkür edeceğimi bilemiyorum  Geceleri bir hasta bakıcı gibi başımdan ayrılmadınız  Hatta öyle günler oldu ki ılık ılık döktüğünüz göz yaşlarınızı yüzümde hissettim  Bunlar bir annenin dökebileceği yaşlar kadar sevgi doluydu  Sizi hiçbir zaman unutmayacağım  Sevinç— Emekli öğretmenle gittikten sonra sizi bir daha göremedik  Dr  Mercan— Onu hiçbir zaman unutmayacağım  İyi insan, büyük adamdı o  Bana insan sevgisinin en iyi örneklerini verdi  İnsan haklarına saygı göstermenin, insan hayatının büyük bir değer taşıdığının canlı örneklerini buldum onda  Beni okutmak için ilâç paralarını harcayıp kendi hayatını tehlikeyi attığını ancak ölümünden sonra öğrendim  Bana vasiyet olarak bıraktığı mektuptaki şu özlü cümleleri hiçbir zaman unutamayacağım  (Cebindeki cüzdandan bir mektup çıkarıp okur  ) Oğlum Mercan, Bir yıl sonra hayata atılacaksın    Fakat ben artık o zamana kadar dayanamayacağımı biliyorum    Bu mektubumu aldığın zaman ben artık hayatta olmayacağım  Kansere yakalandım  Ameliyat için 300 milyon gerekli  Bankada ancak 150 milyon lira var  Bunu kendime harcarsam, senin öğrenimin yarım kalacak  Hastalıktan kurtulsam bile ne kadar yaşayabilirim  Seninse önünde daha uzun yıllar yar  Yaşamını insanların mutluluğu yolunda değerlendireceğine inandığım tek insan sensin  Sakın bana üzülme  Şunu her zaman aklında tut  İnsanlar dünyaya mutlu ve hür yaşamak için gelmişlerdir  Yaşamak insanlar için bir işkence olmamalı  Sen doktor olarak bu gereği düşünerek, insanların acılarını dindirmek için elinden geleni yapmaya çalış  Unutma, her insan bulunmaz bir hazinedir  İnsan hayatı karşısında duyacağın sevgi ve saygı olmalı  Kimseye karşı kinci olma  Sevgi senin yolunu aydınlatan büyük bir kılavuz olsun  Gözlerinden öperim, yavrum  (Derin bir iç çeker  ) İşte bana son yazdıkları  Şuna inandım ki emekli öğretmen babacığım gibi gönlünde insan sevgisi taşıyan insanların sayıları arttıkça dünyamız büyük bir barışa kavuşacaktır  Şimdi burada hastalarımın acılarını paylaşırken duyduğum büyük mutlulukta, onun bana verdiği eğitimin büyük bir payı vardır  O bir gündüz fenerini, umut feneri hâline getirebildi  Ne mutlu ona    (Perde yavaş yavaş kapanırken Zeynel'in ağladığı görülür  ) | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |