10-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Saati Kim Buldu
Saatin İcadı Saati Kim Buldu
Seine kıyısında Adliye Sarayının kare kulesindeki saati bütün Parisliler tanırlar Birçok kereler (son olarak 1849da) onarılan bu saat, Fransada imal edilen saatlerin ilk örneğidir 10 yüzyıla kadar zamanı bilmenin en pratik yolu, su saatiydi Suyun sürekli akıtılması esasına dayanan bu araç, zamanla süs kaygısıyla yerleştirilen birtakım mekanizmalarla karmaşık bir hal almıştı Bunun en tipik örneğinin, 807 yılında Harun Resifin Charlemagnea (Şarlman) armağan ettiği saat olduğu kesindir Sürekli akan suyun belirli düzeylere gelmesi sonucunda her saat başı bir kapakçık açılmakta ve oradan dökülen bilyeler bir zilin üstüne düşmekteydi On iki tane olan bu kapacıkların açılıp kapanmalarını birtakım zemberek ve yaylarla hareket edebilen otomatlar sağlamaktaydı Su saatinde, millerin ve otomotların suyu sürüklediğini gören biri, bunları sudan başka bir şeyi -sözgelişi antik kum saatlerindeki gibi kumu ya da sicime bağlı bir çakıl parçasını- itemez mi diye kendi kendine sordu Bu fikir, ancak 13 yüzyılda, Arşimetten beri iyice unutulmuş dişli çarkların ve tokmaklı zillerin kullanılmaya başlanmasından sonra uygulanmaya konulabildi İtici ağırlıkların düşmesini düzenlemek ve ölçülü hale sokmak için karşılaşma çarkı kullanılıyordu O dönemde henüz sarkaç yoktu; bunu daha sonra, 17 yüzyılda Huygens bulmuştur Bu makinelerden, daha doğrusu bu en ilkel saatlerden bize kadar gelenlerin en eskileri şunlardır: 1324ten önce imal edilen Beauvaisdeki saat ve 1348den kalma Douvredaki saat Birincisinin ne kadranı vardı ne akrebi ne de yelkovanı; yalnız her saat başı çalardı Kadranlı saatler, 14 yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktı 1370de Heinrich von Vic adlı Almanın imal ettiği Paris Adliye Sarayındaki saat, daha ilkel başka bir saatin yerine konmuştu Yalnızca akrebi olan bu saatin, hem durmadan onarılması, hem de kurulması için birinin sürekli yanında beklemesi gerekiyordu Bu tür saatlerin günde yarım saat geri kalmaları kutlanmaya değer bir başarı sayılıyordu Saatin kaç olduğu, ortaçağda kimsenin aldırış etmediği bir şeydi Komşu manastırın saatleri günü yeterince bölümlüyordu Manastırdakilere gelince, tören saatleri, gündüzleri ya güneş kadranı, ya su ya da kum saatiyle ve geceleri de yıldızlara göre ayarlanıyordu Artık mekanik saatçilik, yani itici ağırlıkların kullanılması gelişiyor ve eski yöntemlerin yerini alıyordu Saatler değişik perdeli çan sistemleri temsil eden süslemeleriyle anıtsal sanat eserleri halini aldı 1352-1354te inşa edilen Strasbourg katedralinin saatinde bir kadran, dişli çark sistemi ve saatte bir gelip Hazreti Meryem heykelinin önünde secde eden ayin alayı heykelcikleri vardı Frankfurt ve Lundun dev saatleri da aynı çağın eserleridir Olağanüstü bir ustalık isteyen bu zanaatın merkezi, Nurenbergdi ve ilk özel saatler 13 yüzyılın sonlarında burada imal edildi O zamanın saatleri ancak önemli kişilerin sahip olabilecekleri pahalı şeylerdi Ne var ki, çok geçmeden itici ağırlıkların yerini zembereğin almasıyla saatler hantallıktan kurtulup taşınabilir hale geldiler; böylece daha geniş halk yığınları saat kullanma imkânına kavuştu Şimdi mekanik saatin icadının uygarlık üzerinde yaptığı paha biçilmez etkilerden söz edelim: Gelişmekte olan sanayinin yaklaşık saate tahammülü yoktu Dakik çalışmak verimliliği her bakımdan artırıyordu Ayrıca, kutsal hareketlerin dakikliği ancak o zaman daha iyi kavranabilirdi, Bu anlayış insanları, tabiat olaylarının belirli ve şaşmaz nedenlere bağlı oldukları düşüncesine götürdü Determinist (gerekirci) akım, yani tabiat yasalarını matematik güçlerin yönettiği kanısı, başka bir deyişle bilimin temeli, bu gözleme dayanır
|
|
|