|
|
Konu Araçları |
bilgi, hakkında, rasyonalizmin, temsilcileri |
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında Bilgi |
10-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında BilgiRasyonalizmin temsilcileri hakkında bilgi Aristoteles Hocası Platon'un birbirinden ayırdığı , biri duyularla diğeri akılla ( düşünceyle ) kavranan iki evreni bir araya getirmek ister O'na göre idealar nesnelerden bağımsız değildir , İdealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır Bilginin amacı tekil yani bireysel olanı bilmektir Ancak tekilin bilgisine genelin ( tümel ) in bilgisinden hareketle ulaşılır Gerçek bilgi ise , tümel yargılara dayanan önermelerdir Aristoteles'e göre gerçekte var olanlar tek tek şeylerdir Şu anda görmediğimiz idealar değildir Tümel önermeler içinde tekiller ( tek tek nesne ve olaylar ) olduğundan , yapılacak iş tekilleri tümellerden üretmektir Örneğin:Bütün insanlar ölümlüdür Aristo'da insandır O halde Aristo'da ölümlüdür Sokrates'e göre bilgi edinme yetisi ( meleke ) akıldır Akıl;edilgin ( pasif ) akıl ve etkin ( aktif ) akıl olmak üzere ikiye ayrılır Etkin akıl duyularımızı saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar Aktif akıl ise pasif aklın sağladığı bu duyuları işleyerek , biçimlendirerek akli hakikatleri sağlar Aristoteles bir rasyonalist olmasına rağmen O'nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır O'na göre bilgilerimiz duyu organlarınca elde edilir ( pasif akıl ) ve işlenerek ( aktif akıl ) tümel kavramlar oluşturulur Akıl bilgi üretme gücüne sahiptir Örneğin:Bir armut tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır Buğday tanesi unu , ekmeği güç halinde taşımaktadır İşte bu güç tecrübeyle temas haline gelince fiile dönüşür ve buğday ekmek haline gelir BAŞKA BİR KAYNAKTAN; RASYONALİZM ( AKILCILIK ) Bilgide ana etken olarak akıl yürütme ve düşünce üzerinde duran görüşe akılcılık diyoruz Filozofların bilginin kaynağının ne olduğu konusunda ortaya koydukları farklı görüşlerden biridir akılcılık Soruyu şöyle sorarsak: Acaba zihin , deney ortaya çıkmadan önce , herhangi bir biçimde bazı yetilerle donatılmış mıdır? Bilginin kaynağının akıl olduğunu veya gerçek bilginin ancak akılla elde edilebileceğini öne süren akılcıların bu soruya olumlu yanıt verecekleri açıktır Akılcı Gerekçeler En eski zamanlardan bu yana duyularımızın bizi aldatıyor olmasını bilmemiz , bu konuda bizi daha güvenilir bir bilgi kaynağı arayışına götürür ki bu akıldır Duyularımız bize ancak bireysel varlıklar ve olayların bilgisini verirler Üstelik bu bireysel varlıklar da sürekli bir değişme halindedirler Gerçek bilgi ise her zaman ve her yerde geçerli olanın bilgisidir Duyularımız bize hiçbir zaman “bütün taşlar düşer” türünden bir bilgi vermez Matematiğin önermeleri bize kesin ve değişmez bilgiyi verirler Matematik , tamamen akla dayalı bir bilimdir Akılcılar hiç kuşkusuz , duyularımızın bazı bilgiler verdiğinin farkındadırlar Akılcıların çoğu ayrıca , deneyin bilginin hareket noktası olduğunu da kabul eder Onlara göre duyusal algılar , zihne harekete geçmesi için ilk kıvılcımı çakmaktan ileriye gitmezler Bilgi , duyumdan ilk uyarımını alır Akılcılığın çeşitli derece ve türleri olmakla beraber hemen hemen bütün akılcılarda ortak olan görüşleri özetleyebiliriz · Duyularımıza bir bilgi kaynağı olarak güvenemeyiz · Duyularımız bize genel- geçer olanın bilgisini vermez · Zihin , doğuştan getirdiği bilgilere sahiptir · Bilgi , sağlam ve sarsılmaz bir temele dayanmalıdır Bu yüzden de matematikteki gibi kesin , sağlam ve inandırıcı olmalıdır · Böyle bir bilgi ancak ve ancak matematiğin de yöntemi olan sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir SOKRATES M Ö 469-399 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı düşünür Platon"un hocası olan Sokrates , yazılı hiçbir şey bırakmamış , tüm zamanını özellikle gençlerle felsefe tartışarak geçirmiştir Görüşleri , tartışmaları yeni iktidarın temsilcileri tarafından beğenilmeyen Sokrates , "yeni tanrılar icad ettiği , görüş ve tartışmalarıyla , gençleri baştan çikardigi" gerekçesiyle ölüme mahkum edilmiştir Sokrates"in felsefedeki ve felsefe tarihindeki önemi , onun bilinçli ve ahlaki kişiliğin bulunduğu yer olarak ruh kavramını bulmuş olmasından kaynaklanır; felsefenin merkezine insanı geçiren , insanın kendisiyle , evrenle ve toplumla olan ilişkisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştıran , insan yaşamının kişisel , toplumsal ve ahlaki boyutunu ön plana çikaran Sokrates , insanlara özsel bileşenlerinin ruh olduğunu , onların ruhlarına özen göstermeleri gerektiğini anlatmaya çalismis , bu düşüncesini ifade etmek , onu eylemleriyle somutlaştırmak için de , yaz kış çiplak ayakla ve ince bir entariyle dolaşmıştır Fiziği itibariyle çirkin biri olan Sokrates , insanların yüzlerini ve fiziki yapılarını değiştiremeyeceklerini , fakat ruhlarını ve karakterlerini değiştirip geliştirebileceklerini belirtmiştir Buna göre , Sokrates , felsefesinde herşeyden önce , insanın doğası , ihtiyaçları , amaçları ve değerleri üzerinde durmuş , neyin onu tamamlayacağını araştırmıştır |
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında Bilgi |
10-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında BilgiO , aynı çerçeve içinde , dilin doğasıyla ilgilenmiş ve düşünme , anlam , mantık ve tanım konusunu ele almıştır Yaşadığı dönemde yoğun bir kavram kargaşasının hüküm sürdüğünü , bunun ahlak alanını da kapsadığını düşünen Sokrates , bilgeliğin , adaletin , cesaretin , v b anlamının ne olduğu bilinmedikçe , bilgece , adil ya da cesurca eylemekten söz edilemeyeceğini iddia etmiştir Çünkü aynı sözcükleri ya da kavramları kullanan insanlar , bu sözcük ya da kavramlarla farklı şeyleri kastediyorlarsa eğer , Sokrates"e göre , bu , insanların anlaştıklarını sanarak anlaşmadan konuştukları wwwfrmsinsinet/ anlamına gelir ve sonuç , kargaşadan başka hiçbir şey olmaz Kargaşa , Sokrates"e göre , hem entelektüel ve hem de ahlaki yönden olur Ona göre , entelektüel olarak sözcük ve kavramları , sizin kullandığınız anlamdan farklı bir anlamda kullanan biriyle tartışarak , bir kavga dışında , hiçbir yere varamazsanız ve ahlaki olarak da , söz konusu sözcükler ahlaki fikirlere karşilık geldiği zaman , sonuç bir anarşiden başka bir şey olmaz Sokrates işte bu kargaşayı sona erdirmek , insanlara ahlaki gelişmelerinde yol göstermek için , bir tartışma ve ögretim yöntemiyle , bir tanım yöntemi geliştirmiş ve tartışmalarıyla , evrensel değerlerin özünü ve gerçek anlamını ortaya koymaya çalismistir Platon Yunan filozofudur Sokrates"in öğrencilerindendir Sokrates ölüm cezasına çarpılınca ( M Ö 399 ) Atina"dan ayrılan Platon ( M Ö 429-347 ) , Mısır ve Güney İtalya"ya yolculuklar yaptıktan sonra Dionysos I"in kayınbiraderi Dion tarafından Syrakusai"e çağrıldı Bir süre sonra Atina"da kendi felsefe okulunu ( Akademia ) kurup Dionysos I"in ölümünden ( M Ö 367 ) sonra yeniden Syrakusai"e giderek , Dionysos II"yi bir "düşünür-kral" olarak yetiştirmeye çalıştı M Ö 361"de üçüncü kez Syrakusai"e gidip genç kralla antlaşmazlığa düştüğü için kısa bir süre cezaevine kapatıldıktan sonra Atina"ya döndü Ölürken akademisini yeğenine bıraktı Platon"un yapıtları 35 söyleşiden ( diyaloglar ) oluşur Platon , matematik prensiplere hayrandı O , diğer konuların da matematik prensiplere dayandırılmasını istiyor , matematiğin bir kesinlik ölçüsü olduğuna inanıyordu Matematik , felsefe için bir giriş idi O bakımdan Platon , Akademia"nın kapısına "Geometri bilmeyen buradan içeri girmesin" diye yazdırmıştır Platon felsefesi , akılcılık ve spiritüalizmin temalarından esinlenerek bu iki felsefe akımının bir tür bileşimini oluşturmuştur Gerçeği araştırmak için Sokrates"in wwwfrmsinsinet/ soru yanıt yöntemini felsefenin bütün alanlarına yayan Platon"a göre , anlaşılabilir bir dünyada idealar , gerçek varlığı oluşturur; sezgilenen her şey , bu ideaların birer eksik ve değişken yansımasıdır Platon , gerçekliği iki bölüme ayırmıştır Birinci bölüm , duyular dünyasıdır Bu dünya hakkındaki yaklaşık ve mükemmel olmayan bilgilerimizi , beş duyumuzu kullanarak edinebiliriz Duyular dünyasındaki her şey için "her şeyin değiştiği" ve hiç bir şeyin sonsuza dek var olmadığı gerçeği geçerlidir Duyular dünyasında hiç bir şey var değildir; burada bir şeyler ortaya çıkar ve sonra ortadan kaybolur İkinci bölüm idealar dünyasıdır Aklımızı kullanarak bu dünya hakkında kesin bilgilere ulaşabiliriz İdealar dünyası , duyularla algılanamaz Buna karşılık idealar ( ya da biçimler ) mutlak ve değişmezdir Platon , insanların ikiye ayrılmış yaratıklar olduğunu düşünür "Değişen" bir vücudumuz vardır Vücudumuz , duyular dünyasına bağımlıdır ve bu dünyadaki diğer şeylerin kaderini paylaşır Tüm duyularımız vücudumuza bağlıdır ve dolayısıyla güvenilmezdir Ancak bizim bir de ölümsüz bir ruhumuz vardır ki bu ruh , aklın yuvasıdır Ruh , maddesel olmadığı için idealar dünyasına girebilir Platon daha da ileriye giderek , ruhun bir vücuda yerleşmeden önce de var olduğunu ve ruhun önce idealar dünyasında var olduğunu söylüyordu Platon"a göre anlaşılabilir dünyayı topluca kavramayı sağlayan yüce bilgi , diyalektiktir İdealar , birbirinden ayrı gerçeklikler değil , aynı ile başkanın , bir ile çokun , son ile sonsuzun karışmasından oluşan karışımlardır Dolayısıyla , idea ve anlaşılabilir gerçek de birer karışımdır Platon"a göre insan vücudu üçe ayrılır: baş , göğüs ve karın Bu bölümlerin her biri ruhsal bir erdeme karşılık gelir Baş akla , göğüs isteme , karın da haz ya da arzuya karşılık gelir Bu üç ruhsal yeti , bir ideale ya da bir değere bağlanabilir Akıl , bilgeliğe ulaşmaya çalışır; istek cesaret gösterir; arzu da insanın ölçülü olması için denetlenir İnsanın bu üç bölümü bir bütün içerisinde hareket etmeye başladığı zaman uyumlu ya da "bütünlüklü" bir insan ortaya çıkar Platon , "Devlet" adlı diyaloğunda "ideal devlet"i anlatır Burada anlatılan örnek bir devlet ya da "ütopik" bir devlettir Platon , bu devletin filozoflar tarafından yönetilmesi gerektiğini söyler Platon , tıpkı bir insan vücudu gibi yaratılmış bir devlet düşünür Bu devlet aynı şekilde üçe bölünmüştür Vücudun "başı" , "göğsü" ve "karnı" olduğu gibi devletin de yöneticileri , bekçileri ( veya askerleri ) ve ticaretle uğraşanları ( bunlara zanaatkârlar ve köylülerde dahildir ) vardır Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan nasıl dengeli ve ılımlı ise , "adil" bir devlet de herkesin bütün içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkar Platon"un felsefesinde genel olarak geçerli olduğu gibi , onun devlet felsefesi de rasyonalizmden etkilenir İyi bir devlet yaratmanın yolu , bu devletin mantıkla yönetilmesinden geçer Başın vücudu yönetmesi gibi toplumu yönetenler de filozoflar olmalıdır Platon , kadınların da erkekler gibi yönetici olabileceklerini söylüyordu Bunun da nedeni , yöneticilerin siteyi yönetmesinin tam da akılla mümkün olmasıydı Kadınlar da erkekler gibi aynı mantığa sahipti Kadınları yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren bir insana benzediğini söyler Platon , aile ve özel mülkiyeti de reddediyor , bunların devleti yönetenler ve koruyanlar tarafından idare edilmesini savunuyordu Görüşleriyle Plotinus"u ve Hıristiyan din bilimcileri etkilemiş olan Platon"un başlıca söyleşileri arasında Devlet , Şölen , Phaidon , Gorgias , Protagoras sayılabilir Aristoteles ( M Ö 384 - 322 ) Yunan filozofu Aristoteles , yalnızca büyük Yunan filozoflarının en sonuncusu değil , Avrupa"nın da büyük biyologlarından ilki idi Platon"un akademisinde 20 yıl öğrencilik yapan Aristoteles , bir süre sonra Atina"dan göçüp Büyük İskender"in eğiticiliğine getirildi M Ö 355"de Atina"ya dönerek ünlü okulu "Lykeion"u ( Lise ) kuran Aristoteles , Büyük İskender ölünce yeniden Atina"dan göçmek zorunda kaldı ( M Ö 323 ) ve ertesi yıl Eğriboz adasında öldü Platon"un tüm duyular dünyasına ve etrafımızda gördüğümüz şeylere sırt çevirmiş olmasına rağmen , Aristoteles bunun tam tersine gerçekçi bir şekilde balıkları , kurbağaları , anemon çiçeklerini ve gelincikleri inceledi Aristoteles , "Gerçekten var olan nedir?" sorusuna , "Şu görmüş olduğumuz tek tek nesnelerdir; şu insan , şu masa , şu ağaç gibi fertlerdir Yoksa , Platon"un dediği gibi göremediğimiz idealar değildir" cevabını verir Ayrıca , Platon bir şair ve destan yazarı iken , Aristoteles"in yazıları ansiklopedi maddeleri gibi kuru ve detaylıdır Buna karşılık yazılarının temelini o güne kadar hiç yapılmamış doğa araştırmaları oluşturur Aristoteles Platon"la "tavuk" fikrinin tavuktan önce var olduğu konusunda da aynı fikirde değildi Aristoteles"in tavuk biçimi ile kastettiği şey , tavuğun özgün özellikleri olarak her tavukta var olan şeylerdi Bu yüzden tavuğun kendisi ile tavuk biçimi , ruhla beden gibi birbirinden ayrılamayacak şeylerdi Aristoteles"in Platon"un idea öğretisi hakkındaki bu eleştirileri düşünce yönteminde de çok önemli bir değişim anlamına gelir Çünkü Platon için gerçeklik aklımızla düşündüğümüz bir şey iken , Aristoteles için gerçeklik duyularımızla algıladığımız bir şeydi Aristoteles"e göre doğada çeşit çeşit neden vardı Bunların içinde en önemlisi onun "ereksel neden" dediği nedendir Aristoteles , doğadaki cansız süreçlerde de "ereksel neden" arıyordu Örneğin , yağmurun yağdığını çünkü bitkilerle hayvanların büyümek için yağmura gereksinimi olduğunu söylerdi "Ereksel neden" ile kastettiği buydu Görüldüğü gibi Aristoteles bir anda yağmur damlalarına bir görev ya da bir "amaç" veriyordu Aristoteles doğayı ciddi bir şekilde düzenlemek istiyordu Doğadaki her şeyin değişik guruplar ve alt-guruplarda bir araya geldiğini göstermeye çalışıyordu Ayrıca Aristoteles insanların kavramlarına bir düzen getirmek isteyen titiz ve düzenli biriydi Bu yanıyla mantığı bir bilim olarak kuran kişi de o oldu Hangi çıkarımların ya da kanıtların mantıksal olarak geçerli olduğuna ilişkin kesin kurallar öne sürdü Aristoteles"e göre dünya küre biçimindedir ve her şeyi içine alır; evrenin merkezinde Yer vardır ve Yer hareketsizdir Aristoteles Dünyadaki devinimleri yıldız ve gezegenlerin yönettiğini düşünüyordu Ancak gökyüzü cisimlerini de hareket ettiren bir şey olmalıydı Bu güce Aristoteles "ilk devindirici" ya da "Tanrı" diyordu "İlk devindirici"nin kendisi hareket etmez ve o gökyüzündeki cisimlerin ve dolayısıyla doğadaki her şeyin hareketlerinin "ilk nedeni"dir Aristoteles üç tür mutluluk olduğunu söyler: İlk tür mutluluk , arzu ve isteklerin olduğu bir hayattır |
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında Bilgi |
10-20-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında Bilgiİkincisi , özgür ve sorumlu bir vatandaş olarak var olunan bir hayattır Üçüncü tür mutluluk ise araştırmacı ve filozof olunan hayattır Aristoteles , insanın mutluluğu için bu üç koşulun da bir arada var olması gerektiğini ısrarla belirtir ve tek yönlülüğü reddeder İnsanlarla ilişkilerimizde de "altın orta"yı tutmaktan söz eder Aristoteles: Ne korkak ne çılgınca atılgan , sadece cesur olacağız Ne cimri ne savurgan , sadece bonkör olacağız der Aristoteles"e göre insan bir "politik varlık"tır ve insanı çevreleyen toplum olmadan gerçek anlamda insan olunmaz Aristoteles"e göre devlet , ahlaki ve manevi gayelerle bir araya gelmiş olan insan toplulukları demektir insanlar ne hayvanlar gibi yalnızdır , ne de Tanrı gibi tek başınadır İnsanların birbirlerine ihtiyacı vardır "İnsan toplumsal bir canlı"dır ve toplum , ailelerden oluşur Devletin şeklini devletin kanunu belirler Devlet şekilleri kendiliklerinden ne iyidirler ne kötüdürler Ancak iyi ya da kötü yönetimler vardır Aristoteles üç iyi devlet türünden söz eder Bunların ilki , devletin başında tek bir kişinin bulunduğu monarşidir Bu devlet biçiminin iyi olabilmesi için baştaki kişinin kendi çıkarları uğruna devleti kötüye kullanmaması gerekir Bir diğer iyi devlet biçimi aristokrasidir Aristokraside devleti yöneten bir gurup lider vardır Üçüncü iyi devlet biçimi de Aristoteles"in politeia demekle kastettiği demokrasidir Ancak bu yönetim biçiminde de var olan tehlike , bir demokrasinin kolayca bir ayaktakımı egemenliğine dönüşebilmesidir Aristoteles"e göre kadında bir şey eksiktir Hatta kadın "eksik bir erkek"tir Üreme olayında erkek etkin ve verici iken , kadın edilgen ve alıcıdır Çünkü çocuk erkeğin özelliklerini alır , diyordu Aristoteles Aristoteles"in Avrupa uygarlığına bir başka katkısıda pek çok bilimin bugün dahi kullandığı bilimsel dilin kurucusu , bir çok bilimi kurup düzenleyen bir filozof oluşudur Çağının aşağı yukarı bütün bilim dallarında yapıtlar vermiş olan Aristoteles"in ortaya koyduğu kesin gözlem ve sınıflama kuralları , İbni Sina ve İbni Rüşd"ün yapıtlarının çevirileri aracılığıyla Ortaçağda bütün Batı kültürüne damgasını vurmuş , Aquinolu Tommaso"nun Hıristiyanlık ile Aristoteles mantığını bağdaştırmak çabalarıysa , dogmacı özelliklerinden ötürü , gelişmeyi kösteklemiştir BAŞKA BİR KAYNAKTAN ALINMA BİLGİLER Rasyonalizm -------------------------------------------------------------------------------- "Doğru ve genel geçer bilgi elde edilebilir Böyle bir bilginin kaynağı akıldır , düşünmedir " tezini savunun görüşe , akılcılık ( rasyonalizm ) adı verilir Bu görüşe göre , akıl yoluyla belirlenmiş zorunlu , kesin , genel geçer bilgi örneği matematik ve mantıktır SOKRATES ( M Ö 469-399 ) İlk rasyonalist düşünürdür Sahip olduğu görüşlere ilişkin hiçbir yazılı eser bırakmamıştır Onun görüşleri öğrencisi olan Platon"un kitaplarından öğrenilmiştir Sokrates"e göre bilgilerimiz doğuştandır Bunu kanıtlamak için hiç matematik bilgisi olmayan bir köleye , yönelttiği sorularla bir geometri öğretemez , ancak onda doğuştan bulunan bilgi ve düşüncelerini uyandırabilir Onun bu yöntemine diyalektik ( soru-cevap ) sanatı denir Bu yöntem üç aşamadan oluşur: Soru sorma , ironi ( alay etme ) , mayotik ( doğurtma ) Sokrates bu yöntemle kavrama ulaşmayı amaçlar Kavram ile yargılara sağlam bir temel bulacağına inanmıştır Sokrates"in üzerinde durduğu başlıca konu ahlâk olmuştur Erdemli olmanın ( ahlâklılık ) mutlu olmaya vardıracağını , bu nedenle erdemin bilgi olduğunu dile getirmiştir PLATON ( Eflatun M Ö 427-347 ) Sokrates"in öğrencisidir Rasyonalist anlayışı daha sistematik bir yapıya dönüştürmüştür Platon"a göre iki evren vardır: Biri duyumlanabilen varlık evreni , diğeri akıl ve düşünme yoluyla kavranabilen idealar evrenidir Asıl gerçeklik idealar evrenidir Duyular yoluyla kavranabilen evren , idealar evreninin bir görüntüsü , kopyasıdır İnsan , gerçek bilgiye , idealar evrenini kavrayarak , yani düşünerek varabilir Duyumlanan evrenin bilgisi yanıltıcıdır ve görelidir Bu düşünceleriyle Platon , rasyonalizmi idealizmle özdeşleştirmiştir ARİSTOTELES ( M Ö 384-322 ) Platon"un idealizmini eleştirerek rasyonalizmi realist bir anlayışa dönüştürmüştür Aristoteles , aynı zamanda mantığın kurucusudur Ona göre mantık , doğruya vardıran bir araçtır O , mantıklı düşünmeyi tümdengelim olarak değerlendirir Gerçek bilgi , tümel gerçekliklerden tümdengelim yoluyla elde edilebilirler Aklın genel gerçekliklerden yola çıkarak buradan tikel ve özel bilgiler elde etmesi , aklın temel fonksiyonudur ve türevidir Aristotelese göre iki tür bilgi vardır: Biri deneye , yani yaşarken duyum ve algılarla kazanılan bilgiler , diğeri ise bilimsel bilgidir Bilimsel bilgi; kavram , yargı ve akıl yürütmeye bağlıdır Bilimsel bilgi , tek tek var olanlardan kalan bilgi olmayıp , genel ve tümel olanı kavramaya yönelik rasyonel bilgidir Aristoteles için akıl da etkin ve edilgen akıl olarak iki yönlü özellik gösterir Etkin akıl , ideaları kavrar , bilir ve bütün insanlar da ortaktır Edilgen akıl ise duyu verilerini işler , tümel kavramları oluşturur Bu akıl bulunduğu bireyin özelliğini taşır |
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında Bilgi |
10-20-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Rasyonalizmin Temsilcileri Hakkında BilgiRasyonalizm Hakkında Bilgi Akılcılık veya rasyonalizm olarak da adlandırılan, bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne süren felsefi görüş Akılcılık, bilginin kaynağının akıl olduğunu; doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile elde edilebileceği tezini savunan felsefi yaklaşıma verilen isimdirBuna göre, kesin ve evrensel bilgilere ancak akıl aracılığıyla ve tümdengelimli bir yöntemsel yaklaşımla ulaşılabilirDünya hakkındaki mühim olan bilginin sadece deney ötesi yöntemlerle elde edilebileceğini savunur Akılcılık her bireyin eşit ve değişmez akli ve mantıki ilkelere sahip olduğunun kabulü ile, çeşitli a priori ve apaçık hakikatlerin var olduğunu kabul eder Son zamanlarda, çeşitli dilbilimcilerin bazı dilbilim kavramları hakkındaki yazıları haricinde, a priori bilginin varlığı sıklıkla reddedilmiş, kabul edilse dahi etki alanı ve konumu daraltılmıştır Bu görüşe göre, kesin bilgi örneği matematiktir Hakikate ve eşyanın bilgisine sadece akıl ile erişilebileceğini savunur Bu sebeple akılcılık,deneyciliğin karşıtıdır Akla karşı yaklaşım pek çok bağlamda dindeki vahiyle yahut etikteki duygu ve hisle karşılaştırılan bir yaklaşımdır Bununla birlikte felsefede akıl genellikle içgörüyle (içe doğmayla değil) karşılaştırılır Batı’da akılcı gelenek Elealılar, Pitagorasçılar ve Platon ile (aklın kendine yeterliliği teorisi Yeni-platonculuğun ve idealizmin başat temasıdır) başlar (Runes, 263) Aydınlanma’dan beri akılcılık felsefenin hizmetine matematiğin yöntemlerini sunmaya çalışır Descartes, Leibniz ve Spinoza buna örnek gösterilebilir (Bourke, 263) Akılcılık Avrupa’da genellikle kıta felsefesi olarak bilinir, çünkü İngiltere’de deneycilik daha baskındır Nitekim Leibniz ve Spinoza gibi filozofların düşünceleri, İngiliz deneyci filozoflarınkilerle sık sık karşılaştırılmıştır Fakat bu akılcılık ve deneycilik akımları ile filozofların akılcı ve deneyci fikirleri detaylıca incelendiğinde pek doğru bir eylem veya bakış açısı değildir Geniş bir bakış açısından bir filozof hem akılcı hem de deneyci olabilir (Lacey, 286–287) Aşırı noktasında, deneycilik deneyim dışı her türlü bilgiyi reddeder ve her türlü bilginin deneyim ile edinildiğini savunur Akılcılık ise, aşırı noktada bilginin deneyim ve algı olmaksızın saf akıl ile tamamen ve en iyi şekilde edinilebileceğini savunur Yani deneycilik ile akılcılık arasında en temel tartışma (insan) bilgi(si)nin kaynağıdır Bununla birlikte, bu tüm rasyonalistlerin doğa bilimlerinin deneyimsel bilgi ve algıların yardımı olmadan tam anlamıyla bilinebileceğini öne sürdükleri anlamına gelmez Aslında çoğu rasyonalist filozof deneyime de en azından belirli oranda önem vermiştir ve belirtilen derecede aşırı bir noktada bulunan herhangi bir rasyonalist okul ortaya çıkmamıştır (Hatfield) Felsefî bir okul olarak akılcılık ve içerdiği temel ilkeler 18 yüzyılda büyük bir eleştiriye maruz kalmıştır Bununla birlikte bu dönemde de, sayıları az da olsa, akılcılığı savunan filozoflar olmuştur Örneğin Alman Christian August Crusius ve yine Alman Moses Mendelssohn 18 yüzyıl’da akılcılığa en büyük eleştiri deneyci çevrelerden gelmiştir Bununla birlikte, örneğin Alman filozof Kant da geleneksel akılcı düşünce okulunu tenkit etmiştirKant eleştirel bir değerlendirmeyle yeni bir rasyonalizm fikrini temellendirmeye yönelirRasyonalizm geleneği başlangıcından itibaren ele alındığında karşımıza pek çok farklı türlerde rasyonalizm yorumları ya da yaklaşım biçimiyle karşılaşılır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|