|  | Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir BakışEski Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış Ölü diller hakkında bize bilgi veren kaynaklar, tamamen yazılı belgelerden ibarettir  Bu belgeler iki ayrı yazı sistemi göstermektedir: Çivi yazısı ve Hiyeroglif  Çivi yazısı, bilgimizin temelini teşkil eden kil tabletlerin yazıldığı dillerin kullanmış olduğu sistemdir  Hiyeroglif yazısı ise, genellikle taş eserlerdeki, mühürlerdeki ve nadiren de keramik kaplardaki yazıtlarda görülen dilin sistemidir  Anadolu’ ya yazı MÖ 2  binin başlarında Asurlu tüccarlar aracılığı ile gelmiştir  Ve yazılı kaynaklar da ilk bu tarihlerde ortaya çıktığı için daha önceki bin yıllarda Anadolu’da hangi etnik grupların yaşadığı ve hangi dillerin konuşulduğu hakkında doğrudan bir bilgiye sahip değiliz  MÖ 2  bine ait olan Boğazköy kaynaklarına göre MÖ 3  bin yıllarında Orta Anadolu’da Hattice konuşan bir halkın varlığını kabul etmek gerekmektedir  Hattice’nin kaçıncı bin yıla kadar geriye gittiği hakkında bir bilgi bulunmamaktadır   Yazılı kaynaklara göre, Eski Anadolu dillerini iki ayrı bölümde toplamak mümkündür  Birinci bölümde, MÖ 2  binde Anadolu’da yaşamış olan dillerden Hititçe, Luwice (çiviyazılı Luwice metinler ile hiyeroglif ve yazılı dil anıtları, Hiyeroglif Luwicesi), Palaca ve Hurrice yer alır  İkinci bölümde ise MÖ 1  bin yıllarında Anadolu’da yaşamış belli başlı dillerden olan Urartuca, Frigçe, Lidce, Karca, Likçe ve Sidece yer almaktadır  MÖ 2  binden 1  bine yazılı kaynaklar halinde intikal eden ve 1  binde de yaşamını sürdüren tek dil Hiyeroglif Luwicesi (eskiden Hiyeroglif Hititçesi) denilen dildir  Luwice Eski Anadolu’da yaşayan diller arasında ömrü en uzun olan dildir   Anadolu’da şimdiye kadar yapılan kazılar, MÖ 2  bine ait yazılı belge veren iki büyük merkezi meydana çıkarmıştır  Birinci merkez eski Asur tüccarlarına ait, 10  000 Asurca yazılmış belge veren Kültepe, ikincisi ise bu sayının bir misli kadar Hititçe, Palaca, Luwice, Hurca ve Hattice tabletin ele geçtiği Boğazköy’dür  Bunların yanında, Alişar Alaca, Tarsus ve Sultantepe’de de azsayıda tablet bulunmuştur   Kültepe (Kaneş) Karumu’nun II  İskan katından elde edilen tabletler eski Asur tüccarlarının ticaret arşivlerine aittir  Bulunan iş mektupları ve belgeleri sayesinde buluntu tabakalarının tarihlenmesi, Asurlu’ların ticari faliyeti ve Anadolu halkı ile nasıl geçindikleri hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır  Burada edebi metinler gayet azdır  Bu metinlerin yazılmış olduğu sistem, tüccarlarla birlikte ortadan kalkmış ve sonradan eski Babil duktus’unu (yazı biçimi) kendilerine mal eden Hititliler tarafından kullanılmamıştır   Mö 2  bine ait yazılı belge veren ikinci büyük merkez olan Boğazköy ‘de ilk tablet buluntu yeri Büyükkale’nin batı yamacında satıh buluntusu olarak elde edilmişlerdi  Belgelerin konuları bakımından gruplandırmaları da, bize, bulunan arşivlerin yalnız siyasi veya dini mahiyette mi olduğunu, yoksa her türlü mevzuda belge ihtiva eden bir çeşit kitaplık mı olduğuna dair kesin bir belge verememektedir  Boğazköyde İkinci tablet buluntu yeri, Aşağı Şehir’de Büyük Mabed’in doğu magazinidir  Buranın Kültepe’de olduğu gibi, tabletlerin tahta raflarda muhafaza edildiği bir arşiv olduğu anlaşılmaktadır  Her iki buluntu yerinin metin içeriği bakımından farkı yoktur   Üçüncü buluntu yeride, Büyükkalenin batı eteğinde Mabed alanı dışında kalan bir kesimdir  Burada çıkan belgeler ise, “sözlük”ler yani Sümerce ideogramları, bunların Akadça okunuşları ve Hititçe karşılıklarını veren kelime listeleri; bayramlar ve ölüm rituelleri ile ilgili metinlerdir   Boğazköy’deki diğer buluntu yeri, Büyükkale’nin güney kısmında 1931’den 1933 yılına kadar yapılan kazılarda meydana çıkan “A” binasıdır  Tabletlerin, Boğazköy’de Kültepe’de olduğu gibi kaplarda saklandığına dair herhangi bir emare bulunamamıştır  Buna karşılık, tabletler üzerindeki kesif yangın izleri, bunların yanan tahta ile direkt temasta bulunmuş olduğunu, dolayısıyla tahta raflar üzerine sıralanarak muhafaza edilmiş olduklarını belli etmektedir  Metinlerden çiviyazısı belgelerin kil tabletlere yazılmış olmasına rağmen, önemli vesikaların günümüze kadar gelemeyen madeni levhalar üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır  Gene metinlerden çıkardığımıza göre, elimizdeki kil tabletlerden rituelleri ihtiva edenlerin önce tahta müsveddelerinin yazıldığı anlaşılmaktadır  Bunlar sonradan yazılı kalıntılar için daha emin bir şekil olan kil tabletlere geçirilmiştir  Anadolu’nun iklimi dolayısıyla bunlardan hiçbirisi elimize geçmemiş, yalnız “tahta tablet” ve “tahta tablet katibi” terimleri günümüze kadar gelebilmiştir   Hiyeroglif sistemin daha kursiv bir şekline Kargamış’ta bulunmuş bir pithos parçası üzerinde ve Asur’da meydana çıkarılmış kurşun şeridlerde rastlanmıştır  Bu husus bize hiyeroglif yazı sisteminin günlük hayatta da basitleştirilerek kullanıldığını göstermekte ve Mısır Hiyeroglif anıtları yanında, gündelik yazışmaların sistemi olan hieratik ve demotik yazıları hatırlatmaktadır  Yalnız aralarındaki fark , yazıldıkları dillerin birbirlerine benzemeyen tabiatı ve Anadolu’daki sistemin, Mısır’dakine nazaran resim-yazı’dan daha da uzaklaşarak stilize hale gelmiş olmasıdır  Anadolu’da görülen Hiyeroglif yazısının dili, ilk defa Hititçe olarak vasıflandırılmıştır  Fakat daha sonra bu dilin luwice’ye daha çok benzediği görülmüş ve “Hiyeroglif Luwicesi” terimleri üzerinde durulmaya başlanmıştır  Mısır Hiyeroglifleri’nde ve Babil çiviyazısında olduğu gibi, bu yazıda şu üç elemandan oluşur: İdeogramlar, fonetik işaretler ve pre- ve postdeteminatif’ler  Anadolu dil grubuna dahil edilen diller, Likçe ve Lidce hariç çiviyazısını kullanmışlardır   Hint-Avrupa dillerinin Anadolu grubu Hititçe, Palaca, Luwice, Hiyeroglif luwicesi, Lidce ve Likçe’den meydana gelmektedir  MÖ 1400 ile 1190 yılları arasındaki İmparatorluk dönemine ait ilk örnekleri de bulunan Hiyeroglif Luwicesi, MÖ 1200 ile 700 yılları arasına tarihlenen ve esas olarak Güney Anadolu ve Kuzey Suriye’den sağlanan dağınık yazıtlar ve mühürler üzerinde bulunmuştur  Likçe ve lidce ise, MÖ 600 ile 200 yılları arasında yer alan alfabetik yazı niteliğindeki metinlerden bilinmektedirler  Güney Anadolu’da ko’uşulmuş olan Karca’yı da Sidece gibi az sayıda örnekleri belgelenmiş olan Pamphilya ve Psidia dilleri ile birlikte bu listeye eklemek yerinde olur  Doğuda Van Gölü civarında MÖ III  ve II  bin yılın Hurca’sının yerini, MÖ I  binyılda kendisine akraba olan Urartu dili aldı  Bu dillerin her ikisi de, kesinlikle Hint-Avrupalı değildir Hatti dili Hitit çiviyazılı metinlerde Hattili olarak görülmektedir  Hatti dili, Kızılırmak kavisinde ve daha kuzey bölgelerde konuşulan substratum dillerinden bir tanesidir  Hint-Avrupalı Hititlerin gelişinden önce burda yaşayan dil, Hatti dili idi  Hitit metinlerinde, Hititli katipler tarafından yazılmış Hatti dili ile ilgili bölümler bulunmaktadır ve bunlar daha çok dinle ilgili konuları içermektedir, yani ritüeller, büyüler, ilahiler, münacatlar ve mitoslardan meydana gelmektedir  Yeni Hitit devleti (MÖ 1400-1190) süresince Hatti dilinin ölü bir dil olduğu belirgin bir şekilde kendini göstermektedir  Hatti dili bir Hint-Avrupa dili değildir  Yapısında ve işleyişinde, prefix’lere geniş çapta yer veren bu dilin de akrabaları bulunamamış ve bu da Sümerce, Kassit dili, Elamca, Hurca ve Urartuca gibi izole bir dil olarak kalmıştır  Hititçe’de ve Palaca’da Hatti etkisi görülür ancak Luwice’de görülmez  Buna sebep, Kızılırmak kavsi içinde konuşulmuş olduğu sanılan Hatti dilinin güneyde kalan Luwi bölgesi ile olan coğrafi uzaklığı olsa gerektir   Hitit dili Boğazköy-Hattuşa devlet arşivinde korunmuş olan yaklaşık 25  000 tablet ve tablet parçacıklarından bilinmektedir  Hitit dili çiviyazılı metinlerde Nesili / Nasili veya Nesumnili “Neşa kentinin dili” olarak kendini göstermektedir  Hitit dili ile ilgili ilk dilbilimsel veriler, MÖ 1900 ve 1720 yılları arasında Anadolu’da özellikle, Kayseri yakınlarındaki Kültepe Karumu’nda yaşayan Asurlu tüccarların, Asurca’nın eski lehçesinde yazılmış ticari belgelerinde rastlanan bazı terimlerinde ve özel isimlerde bulunmaktadır   Hitit çiviyazılı tabletler, Hititlerin başkenti Boğazköy-Hattuşa’dan başka yerlerde nadiren ele geçmektedir  Başka bölgelerden, yani Tarsus, Alalah, Ugarit ve Amarna’dan dağınık örnekler bulunmuştur  Metinlerin çoğunluğu, kehanetler, ilahiler, dualar, söylenceler, ritüeller ve bayramlar gibi dini konularla ilgili olmasına rağmen, bu arşivler, tarihi, politik, yönetimle ilgili edebi ve yasal özellikteki konularla da ilgilidir  Çiviyazısının, MÖ 1650’den hemen sonra, Eski Hitit Devleti’nin ilk yılları süresince Suriyeli katiplerin, Suriye ve yakın çevresinden Hitit başkentine gelmeleri sonucu Anadolu’ya geçtiği de söylenebilir  Yabancı devletlerle yapılan anlaşma ve yazışmalar için Akadça, bu dönemin yazışma ve diplomasi dili olarak kullanılmıştır  Hititçe çiviyazısı asyro-babilonik veya Akad çiviyazısının bir türevidir  Ve onlar gibi bünyesinde üç cins işaret bulunmaktadır  Bunlar, hiyeroglif yazısında değindiğimiz fonetik işaretler, ideogramlar ve determinatif’lerdir   Hitit çiviyazılı belgelerde Palaumnili olarak görülen Palaca, kuzeybatı Anadolu’daki Pala (belki de Grek dönemindeki Blane) bölgesinin dili idi  Eski Hitit Devleti süresince Pala, Luwiya ve Hattuşa, Hitit topraklarının Anadolu’da kalan üç büyük eyaletini oluşturuyordu  Palaca bir Hint-Avrupa dilidir  Pala dili ile ilgili kelimeler, yetersiz olmalarına rağmen, özellikle isim çekim eklerinde, demonstratif ve relatif formlarda, enklitik zamirlerde ve fiil sonlarında görülen benzerlikler, Palaca’nın Hititçe ve Luwice’ye yakın akraba olduğunu doğrulamaktadır   Anadolu’nun Güney kıyılarında konuşulmuş olan Luwi dili, üç büyük dönemden –yani Hitit İmparatorluk (MÖ 1400-1190), Geç Hititler (MÖ 1190-700) ve Likçe yazıtlar (MÖ 400-200) – gelen belgelerden bilinmektedirler  Luwi dilinin bu değişik zaman birimlerine ek olarak, yazı sisteminde ve diyalektlerinde de bir farklılaşmaya rastlanmaktadır  Bu fark, kendini yazıda, Mezopotamya kökenli çiviyazısı, Anadolu hiyeroglifleri ve Grekçe’den türemiş olan alfabede göstermektedir  MÖ 15  Ve 14  yüzyıllarda iki ayrı diyalektin, yani alfabetik Likçe’nin habercisi sayılan bir Batı Luwi diyalektinin ve bir de Geç Hitit Şehir Devletleri döneminde kullanılacak olan Hiyeroglif Luwicesi’nin atası olarak kabul edilen Doğu Luwi dialektinin olduğunu gösteren delillere rastlanmıştır  | 
|   | 
|  | 
|  | Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış |  | 
|  10-21-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir BakışAnadolu hiyeroglif yazı sisteminin uzun bir geçmişi vardır  Hiyeroglifler, bazılarına göre, logografik işaretler içeren ve MÖ 18  -17  yüzyıllara tarihlenen damga mühürlerle başlamıştır  En geç döneme ait metinler ise, MÖ 8  yüzyıla tarihlenmektedir  Bazı araştırmacılarda, bu kadar erken bir başlangıç yerine, MÖ 15  yüzyılı kabul etmek eğilimindedirler  Yazıtların coğrafi yayılış sahası, en batıda Spylus ve Krabel’den, kuzeyde Boğazköy ve Alacahöyük’e, doğuda Malatya, Samsat ve Tell Ahmar’a (Til Barsip), güneyde Rastan ve Hama’ya kadar uzanan genişliktedir  MÖ 14  Ve 15  Yüzyıllar arasında kalan “Karanlık Çağ”da yazı, basit başlangıcından çıkıp logogramlar, hece değerleri ve yardımcı işaretlerle birlikte tam olarak gelişmiş bir yazı sistemine doğru tapınakta, orduda, diğer yasal organlarda, kaya yazıtları, mühürler ve tahta tabletler üzerinde kullanılmaktaydı  İmparatorluk dönemine ait Halep yazıtları, Luwi dilinin tartışmalı bir sorun olduğunu yansıtırlarsa da, Geç Hitit yazıtlarının Luwi dilinde yazılmış olduğu belli olmaktadır   Hurri dili Hitit metinlerinde Hurlili olarak geçmektedir  MÖ III  bin yılın son yüzyıllarında Hurriler, coğrafi olarak Kuzey Mezopotamya ovasına ait olan Mardin bölgesinde bulunuyorlardı  Bu semitik ve Hint-Avrupalı olmayan etnik grubun, Doğu Anadolu Dağlarını aşarak Anadolu’ya gelmiş oldukları genellikle kabul edilen bir görüştür  MÖ II  bin yılın başlarında Hurriler, Güney Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’ya dalgalar halinde yayıldılar  Daha sonra, MÖ 1500-1400 yılları arasında kalan “Karanlık Çağ” da, Kilikya, Toros ve Anti-Toros (MÖ II  bin metinlerindeki Kizzuwatna) bölgelerine süzülmüş oldukları kabul edilmektedir  Hurca metinler, Urki (MÖ 2300, Mardin bölgesi), Mari (MÖ 18  yüzyıl, Orta Fırat bölgesi), Amarna (MÖ 1400, Mısır), Boğazköy (Hitit İmparatorluk dönemi) ve Ugarit (MÖ 14  yüzyıl, Kuzey Suriye kıyısı) gibi değişik kentlerde bulunmuştur  Mensup olduğu dil ailesi tespit edilmiş değildir   Urartu dili, Hurca’nın geç bir dönemde kullanılan bir diyalekti değildir  Onunla ortak bir atadan gelmesine rağmen, ondan tamamen ayrı bir dildir  MÖ 9  ve 6  yüzyıla kadar geçen zamanda Urartu dili, Van Gölü civarına üstlenmiş, fakat aynı zamanda Modern Rusya’da Transkafkasya’ya, Kuzey İran’a ve zamanında Suriye’nin kuzey bölgelerine kadar da uzanmış olan Urartu Devletinin resmi dili olarak Güneydoğu Anadolu’da kullanılmıştır  Urartu metinleri, Yeni Asur yazısının bir variyantında yazılmışlardır ve daha çok anıtsal yazıtlardan (imar ve sulama faaliyetleri ile ilgili anallar ve adaklardan), tapınakta adanmış olan miğfer, kalkan ve bazı tunç eşyaların üzerindeki küçük yazıtlardan ve birkaç çiviyazılı ekonomik nitelikteki tabletlerden meydana gelmektedir  Urartu dili ve Asurca’da yazılmış olan çift dilli Kelişin, Topzava ve Kevenli yazıtları, dilin anlaşılmasını sağlayacak çok önemli veriler oluşturmaktadırlar  Çiviyazılı Urartu Metinlerine ek olarak, henüz çözümlenmemiş ve hakkında ciddi bir teşebbüsü yansıtacak çalışmalar yapılmamış olan bir yerel hiyeroglif yazısı da vardır  Bu dilinde mesup olduğu dil ailesi tespit edilmemiştir   I  bin yıldaki alfabetik diller ise Frigçe, Lidce, Karca, Likçe ve Sidece’dir  Frig yazıtları ve graffitleri iki kısma ayrılabilir: 1) MÖ 730 ile 450 yılları arasına tarihlenen tipik Frig Alfabesinde yazılmış Eski Frig metinleri, 2) MS I  ve II  yüzyıllara tarihlenen Grek alfabesinde yazılmış epigramlar niteliğindekiYeni Frig yazıtları   Eski Frig metinleri, bir orta ve birde Doğu olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır  Orta grup metinleri, Midas kenti ve civarında bulunmuştur  Doğu grubu metinleri ise Frigler’in doğuya doğru yayılmış oldukları enuzak alanlarda, örneğin Hattuşa’da, Alacahöyük ve civarında, Tyana’da ele geçen yazıtlarla birlikte Gordion’da bulunmuştur  Frig dilinin Hint-Avrupa özellikleri konusunda kesin bir görüş birliği bulunmaktadır  Frig dili, Hint-Avrupa dil grupları arasında daha çok Grekçe ile alakalı olarak kabul edilmiştir  Bunun yanı sıra, bazı bilim adamları, Frig dilinin Anadolu ve Balto-Slav dilleri ile ilişkileri olabileceği ihtimali üzerinde durmuşlardır   Amerikalı Rodney S  Young, Gordion’da bulunmuş olan yeni verilr ışığında yapmış olduğu çalışmada, Eski Frig alfabesinin Kilikya ve Kuzey Suriye kıyılarında kullanımış olan bir proto-tipe bağımlı olabileceğini öne sürmüştür  Buna karşılık, Frig alfabesinin Grek alfabesinden türemiş olduğunu öne süren eski görüşlerin elimine edilmesine gerek yoktur  Tarihi olarak Frig alfabesinin bir proto-tipten türemiş olması hiçbir problem doğurmamaktadır, çünkü MÖ 8  yüzyılın ikinci süresince bu topraklarında Grek yerleşim yerlerinin varlığı, arkeolojik bulgularla olduğu kadar , Geç Grek tarihi kaynakları ve Asur analları tarafından da fazlası ile tastik edilmiştir  Bununyanı sıra, Fransız dilbilimci Michel Lejeune tarafından ortaya konan Frig alfabesi ile ilgili bazı deliller, bu alfabenin Grek alfabesinden türemiş olduğunu öne süren araştırmacılar için gene delil teşkil etmektedir   Gömüt, adak ve çok sayıda graffitiden meydana gelen Lidce metin ve yazıtlar, yaklaşık 70 civarındadır  İki küçük çift dilli, Grekçe-Lidce ve Aramca-Lidce olarak yazılmış olan metinler, araştırmalar için büyük yararlar sağlamışlardır  Lidce metinlerin yaklaşık on kadarı MÖ 7  Ve 6  yüzyıllara kadar tarihlenebilmekte, fakat pek çoğu MÖ 4  Yüzyıldan gelmektedir  Lidya alfabesi bir Doğu Grek alfabesinden türemiştir  Grek alfabesindeki fazla sesler, örneğin “ks, ps ve ds” gibi, özel Lidce sesler için kullanılmıştır  Ayrıca ek işaretlerin bazılarıda, ya Anadolu alfabesinden alınmış ya da serbest bir şekilde yaratılmıştır  Çalışmaların sonucunda Lidce’nin Hint-Avrupa özelliklerine sahip olduğu ve Hititçe ile akraba olduğu ortaya çıkmıştır  Lidce’de Anadolu dillerindeki genel durum olarak, ayrıca bir dişil cinse rastlanmamıştır   Karca yazıtlar yaklaşık yüz kadardır  Bunların büyük bir kısmı, Mısırda bulunmuş graffitilerden oluşmaktadır  Bunlar, MÖ 664-525 yılları arasında yer alan Saiti dönemi Mısır Firavunlarının hizmetinde bulunan Karyalı tüccarlar tarafından orada bırakılmışlardır  Kısa ve küçüktürler  Ayrıca Karya topraklarında da yazıt bulunmuştur  Bunlar diğerlerine oranla çok daha uzun oldukları için önem taşımaktadırlar  Atina’da da Grekçe-Karca küçük bir çift-dilli yazıt bulunmuştur  Karya dilinin Hint-Avrupa dilleri arasında Anadolu dilleri grubunda sınıflandırılabileceği görüşü uygun, fakat henüz kanıtlanmamıştır   Şimdiye kadar bulunmuş Likçe yazıtlar ise 150 kadardır  Yerel bir Likçe alfabede yazılmışlardır  Lidce’de olduğu gibi bir Doğu Grek proto-tipinden değil, Batı Grek proto-tipinden kaynaklanmıştır  Likya sikke yazıtları, MÖ 500 ve yaklaşık olarak 360 yılları arasında bir döneme tarihlenirse de, Likya anıtsal yazı geleneğinin daha uzun dönemlerden itibaren MÖ 3  yüzyıla kadar sürmüş olabileceği düşünülmektedir  Yapılan çalışmalarla Likçe’nin bir Hint-Avrupa dili olduğu ortaya çıkmıştır   Side dili hakkındaki bilgiler MÖ 5  ve 3  yüzyıllara tarihlenen Side sikkeleri üzerindeki yazılardan ve MÖ 2  ve 3  yüzyıllara tarihlenen ikisi çift dilli beş yazıttan gelmektedir  Side dili özel ve yerel bir niteliğe sahiptir  Grekçe bir niteliğe sahiptir  Grekçe bir proto-tipten ziyade, semitik bir yazı sisteminden türetilmiştir  Grek etkisi, çift dilli yazıtlarda da ortaya çıktığı gibi, hemen hemen hiç yoktur  Side dili hakkında ilk güvenilir çalışma Helmut Th  Bossert tarafından 1950’de gerçekleştirilmiştir  Side dilinde bulunan bir grup işaretin değeri henüz karalaştırılmamıştır  Bunun yanı sra, araştırmalar,metinlerin verimli bir analizi ile dilin sınıflamasını yapabilecek bir aşamaya ulaşamamıştır   KAYNAKÇA  Milattan Önceki Dönemlerde Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış, Alkım Konferansları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 1989   Dinçol, M  Ali, Eski Anadolu Dillerine Giriş, İTÜ Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1970   Alp, Sedat, Hitit Çağında Anadolu, Tübitak yayınları, 2001  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |