İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarAdana Ulu Cami ve Külliyesi (Ramazanoğlu Cami-Merkez): Ramazanoğlu Beyliği döneminin ünlü beylerinden Halil Bey tarafından 1507 yılında yaptırılmıştır Külliye; cami, medrese, türbe (Halil Bey Türbesi), vakıf sarayı olarak adlandırılan harem dairesi ve Tuz Hanı da denilen selamlıktan oluşmakta olup, karemsi plan üzerine kurulmuştur Klasik Osmanlı camilerinden farklı olarak kitle etkisi çok fazla dikey olmayan Ulu Cami, Memluk ve Selçuklu üsluplarını yansıtmaktadır Cami, mimarisi ile olduğu kadar, taş işçiliği, renkli taş ve İznik çini süslemeleri ile de ünlüdür Kare ve altıgen plakalar halinde, sıraltı tekniği ile yapılmış olan ve izleyenlerde hayranlık uyandıran çini süslemelerde, dönemin özgün renklerine uygun olarak, beyaz zemin üzerine turkuvaz, lacivert ve kırmızı hakimdir Yağ Cami (Eski Cami-Merkez): Saint Jacques Kilisesi'ne ekler yapılarak 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından camiye çevrilmiştir Halil Beyin oğlu Piri Mehmet Paşa, 1525'de minaresini, 1558'de de medresesini yaptırmıştır Selçuklu Ulu Cami mimarisi tarzındadır Hasanağa Cami (Merkez): 1558 yılında Piri Mehmet Paşa zamanında Hasanağa (Hasan Kethüda) tarafından yaptırılmıştır Klasik devir (1501-1703) cami tipinin Adana'daki tek örneğidir Planının Mimar Sinan tarafından yapıldığı söylenmektedir Hoşkadem Cami (Kozan): 1448 de Memluk emiri Abdullah Hoşkadem tarafından yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır Oldukça görkemli bir yapıya sahip cami, dikdörtgen planlıdır Kurtkulağı Cami (Kurtkulağı Köyü-Ceyhan): 1601 yılında Haydar Ağa adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır 1659 da Mimar Mehmet Ağa tarafından onarılmış ve ön tarafta duvarlarla çevrili avlunun bir kısmı eyvana dönüştürülmüştür Boyutlandırma uyumu, özellikle eski minarenin ana yapı ve kubbelere oranı ile, Türk Mimarisi içinde ayrı bir yer işgal edebilecek yapılardan birisidir Adıyaman Nemrut (Kahta): Adıyaman'ın 103 km doğusundadır Tümülüs ana kaya üzerine kırma taşların yığılmasıyla oluşturulmuştur Tümülüsün doğu, batı ve kuzeyinde ana kaya düzleştirilerek teraslar düzenlenmiş, doğu ve batı teraslarda tanrı heykel ve kabartmaları yapılmıştır Arsemia (Kahta):Adıyaman'a 63 km uzaklıkta olup, Kahta çayının doğusundadır Güneyindeki tören yolunda Mitras'ın kabartma steli, ayin platformu üzerinde Antiochos-Heracles tokalaşma steli ve bunun önünde döneminin Anadolu'da bilinen en büyük kitabesi vardır Ağrı İshak Paşa Sarayı Cami (Doğubeyazıt): 1789' da vezir olan Hasan Paşa’nın oğlu İshak Paşa’nın Doğubeyazıt'da bir tepe üzerinde, yaptırdığı saray, 360'ı bulan oda ve salonları ile Osmanlı Saray teşkilatına uymaktadır 760 m2'lik bir alanı kaplayan sarayın yapımının 99 yıl sürdüğü söylenmektedir "U" şeklinde, iç içe iki avlu çevresinde toplanmış binalarının mimarisinde (cami-harem daireleri-aşevi-hamam, selamlık-merasim ve eğlence salonu-türbe vb) mükemmel taş işçiliği, oymacılığında ve duvar süslemelerinde ise Fars, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin ortak etkisi görülür İshak Paşa Cami, sarayın ikinci avlusunda, harem ile selamlık daireleri arasında yer alır Beden duvarları sarayın iki katı yüksekliğindedir Cami, kubbesi ve minaresi ile bütün saraya hakimdir Sivri kemerli, mukarnaslı büyük portalleri Osmanlılardan çok Selçuklu mimarisini hatırlatır Taş üzerine iri plastik natüralist bitki süslemeleri Türk sanatına yabancı, Kafkaslardan gelen etkileri gösterir Tamamen Türk üslubu ile yapılmış kare planlı minaresi başlı başına bir abide görünümündedir Caminin kıble tarafında dış duvarlarının hemen kenarına inşa edilmiş olan sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimarisi geleneğine uygun olarak iki katlıdır Dıştan tamamen (kubbe dahil) kesme taştan yapılmış cami ve türbelerin pencere kenarları ve bazı yüzeyleri ağaç ve çiçek tasvir eden Rokoko tarzı işlemelerle süslenmiştir Ağrı Dağı: Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (5165 m) eskiden beri bilginlerin, dağcıların, serüvencilerin ilgisini çekmiş ve birçok hikaye, türkü ve efsaneye konu olmuştur İncil ve Tevrat'a göre; Nuh Peygamber zamanında yeryüzünü kötülükler kaplamıştır İnsanlara bir ders vermek amacı ile Tanrı, Nuh'a bir gemi yapmasını emretmiştir Gemiye, Nuh Peygamber, eşi, oğulları, oğullarının eşleri ile yeryüzünde bulunan bütün canlı türlerinden birer çift alarak binecektir Nuh Peygamber, Tanrının emri doğrultusunda gemiyi yapar ve canlılarla beraber gemiye girer Çıkan tufan sonucunda gemidekilerin dışında kalan tüm canlılar yok olur Suların çekilmesi ile gemi, Ağrı Dağı'na oturur ve içindeki canlılar gemiden ayrılarak yeryüzüne dağılır Bu yönüyle dini açıdan çok özel olan dağ, düz bir arazide aniden yeryüzünden göğe doğru yükselen heybetli görünümü, yazın bile karlı dorukları, bitki örtüsü ve barındırdığı hayvan türleri ile etkileyicidir |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarAksaray Ulu Cami (Karamanoğlu Cami-Merkez): Yığma bir tepe üzerinde bulunan caminin kitabesinde, 1408-1409 yıllarında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından Mimar Mehmet Firuz Bey’e yaptırıldığı yazılıdır Tipik bir Karamanoğlu eseri olan caminin en önemli özelliği; abanozdan yapılmış, Selçuklu devri ahşap işçiliğinin şaheser bir örneği olan minberidir Eğri Minare (Kızıl Minare-Merkez): Selçuklu dönemine ait olup, 1221-1236 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Minare olarak anılmaktadır Taptuk Emre Köyü ve Türbesi (Taptuk Emre Köyü): Aksaray ilinin kuzeyinde 20 kilometre mesafede bulunan köy, küçük Ekecik Dağı'nın eteğinde kurulmuş olup Taptuk Emre'ye ait olduğu söylenmektedir Dağ eteğinin en üst kısmında ise son yıllarda yeniden çevre düzenlemesi yapılan cami ve türbe bulunmaktadır Taptuk Emre'ye ait olduğu söylenen mezar bozulmadan üst kısmına taş sanduka yapılmıştır Yunus Emre Türbesi (Reşadiye Köyü-Ortaköy): Aksaray ilinin Ortaköy ilçe merkezine 20 km mesafede Reşadiye köyündedir Türbenin bulunduğu tepe, halk tarafından ziyaret tepesi olarak bilinmektedir Kaya Cami (Güzelyurt): Güzelyurt ilçe merkezindedir XIV yüzyıldan kalmış olduğu sanılmaktadır Selime Sultan Türbesi (Selime Köyü): Selime köyünde bulunan türbe, gerek mimari, gerekse dekoratif yönden erken devir özelliklerini göstermektedir Türbede taş ve tuğla işçiliği iç içedir Mimari stili ve malzemeleri yönünden XIII yüzyılın başlarına tarihlenmektedir Kilise Cami (Aziz Gregorius Kilisesi) (Güzelyurt): Güzelyurt ilçe merkezindeki Hıristiyanlık dönemi eserlerinden olup, Ortodoks alemi için büyük önem taşımaktadır MS 385 yılında kapalı haç planında inşa edilmiştir Daha sonra çeşitli ilave ve tamiratlarla değişikliğe uğrayan kilisenin, çan kulesi minare haline getirilerek camiye çevrilmiştir Aziz Anargiros Kilisesi (Güzelyurt): Güzelyurt ilçe merkezindedir Kapalı haç planında olan kilise, kubbeleri ve kolonlorı dahil olmak üzere tümü kayaya oyularak yapılmıştır Kilise, son olarak 1884 yılında tamir görmüştür Kubbesindeki 1887 tarihinden, fresklerinin onarımından üç yıl sonra yapıldığı anlaşılır Günümüzde Vatikan'dan buraya gelip hacı olanlar vardır Aziz Anargiros'un yortu günü olan 1 Kasım günleri kilisede hastalar büyük bir tören düzenleyerek sabahlara kadar dua etmektedir Sivişli Kilise (Güzelyurt):Kasaba içinde kayadan oyma bir kilisedir Kubbede, ortada Hz İsa ile Hz Meryem'in, kenarlarda havarilerin portreleri yer almaktadır Selime Katedrali(Selime): Kayalara oyulmuş yüksek bir yerde olan katedral içinde iki sıra halinde sütunlar mevcuttur Bu sütunlar katedrali üç sahana ayırmıştır Kale Manastırı Kilisesi (Selime): Kapadokya'daki dini kuruluşların en büyüklerindendir Manastır VIII ile XIV yüzyıl veya X yüzyıl, kilisedeki figürlü freskolar ise X yüzyıl sonu ile XI yüzyıl başları arasına tarihlenmektedir İsa'nın göğe çıkışı, müjde, Meryem gibi tasvirleri vardır Yüksek Kilise (Merkez): Kızlar manastırı olarak bilinen kilise, dik kayalar üstüne taş oymadır İl merkezine yaklaşık 3 km mesafededir Kızıl Kilise (Sivrihisar): Kırmızı kesme taştan yapıldığı için Kızıl Kilise adını almıştır Kilise V-VI yüzyıla tarihlenmektedir Antik Nora Viranşehir (Helvandere Kasabası): Aksaray'ın 30 km güneyinde Hasan Dağı'nın eteğinde kurulan kasaba, Roma ve Bizans döneminin önemli yerleşimlerindendir Kasabada bugün bir çok kilise kalıntısı bulunmaktadır Ayakta kalan yapılar Bizans devrine aittir Bu kiliseler kısmen tahrip olmuşsa da çeşitli freskler halen göze çarpmaktadır Ağaçaltı Kilisesi (Daniel, Pantanossa-Ihlara): Ihlara Vadisi içerisinde, vadiye giriş merdivenlerinin güney kısmındadır Freskolarda, vahiy, ziyaret ve doğum, Mısır'a kaçış, Hz İsa'nın vaftizi ve Hz Meryem'in ölümü işlenmiştir Kubbede ise, göğe çekiliş sahnesi yer alır Pürenli Seki Kilisesi (Ihlara): Kayaya oyulmuş dört bölümden oluşmaktadır Narteks zemininde mezarlar mevcuttur Freskolar X yüzyıl başı ile XII yüzyıl arasına tarihlenmektedir Peygamberlerin kehaneti, Meryem ve piskoposlar, müjde, ziyaret, çobanların tapınması gibi, İsa'nın çocukluğu ve İncil'den çeşitli sahneleri konu alan tasvirleri önemlidir Kokar Kilise (Ihlara): IX yüzyılın sonuna veya XI yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen freskolarındaki konular oldukça zengindir Son yemek, çarmıha gerilme, Mesih'in defnedilişi, göğe çekilme, havarilerin görevleri gibi zaman zaman konu bütünlüğü gösteren tasvirleri ilginçtir Kilisenin iki mezar odasındaki süslemeler, kırmızı boya ile yapılmış ilk örneklerdir Eğritaş Kilisesi (Ihlara): Çok büyük bir tapınak ve vadinin en eski yapılarından olduğu anlaşılan kilisenin Meryem'e ithaf edildiği, doğu duvarındaki bir kitabede belirtilmiştir İki melek arasında oturan İsa, iki melek ve altı piskopos arasındaki Meryem, Hz Yusuf'un rüyası, Mısır'a kaçış, vaftiz, Kudüs'e giriş gibi tasvirlerin yer aldığı fresklerin oldukça yıpranmış olmalarına karşın, boyalarının çok renkli ve canlı oluşu dikkat çekmektedir Sümbüllü Kilise (Ihlara): Manastır mekanları iki kat halinde kaya kütlesine oyulmuştur Mikail ile Cebrail arasında Meryem, İsa ve fırında üç İbrani genci ile azizlerin tasvirleri vardır Yılanlı Kilise (Ihlara): Kuzeyindeki ve güneyindeki dar haç kolları, tavanı kabartma bir haçla bezeli merkez mekanı çevreler Çarmıhta İsa, Kudüs'e giriş, Mısırlı Meryem'in gömülmesi, ziyaret gibi tasvirler vardır Saint Georges Kilisesi (Kırkdamaltı Kilisesi-Belisırma): Bölgedeki en yüksek kilise olup, 1283-1295 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır Kilisenin kitabesi kilisenin tüm çevresini dolanmaktadır Kilisedeki fresklerde incilin hikaye ettiği tüm konular ile Selçuklu Sultanı II Mesud'un resmi tasvir edilmiştir Bahattin Samanlığı Kilisesi (Belisırma): Tek koridorlu bir kilisedir Kuzey ve batı yan duvarlara oyulmuş birer hücre ile güney duvara oyulmuş üç hücre kubbesi de beşik çatı şeklindedir Direkli Kilise (Belisırma): Kilisenin içindeki kapıdan keşişlerin türbelerine ve kilisedeki görevlilerin ikametgahlarına gidilmektedir Kilise üstündeki sütunlarda ikişer sıra halinde resimler vardır Azizlerin ve Havarilerin iki taraflarında kitabeler görülür Bir manastır kilisesi olup XI ve XIII yüzyıl lara tarihlenmektedir Ala Kilise (Belisırma): Köyün kuzeyinde ve vadinin doğu yamacında kayaya oyulmuş bir kilisedir Hıristiyanlığın serbest bir hale gelmesinden sonra yapılmıştır Cephesinin üst kısmında Havarilerin ve azizlerin resimleri yer almaktadır Doğum, Anastasis, Kudüs'e Giriş, Mısır, Meryem'in Takdis Edilmesi gibi tasvirler yer almaktadır Karagedik Kilisesi (Belisırma): Dik kayaya yaslanmış otlarla örtülü bir tepe üzerinde kurulmuştur XI yüzyıl Bizans üslubunda yapılmış büyük bir kilise olup, Çanlı Kiliseyi andırmaktadır Amasya Gökmedrese Cami (Merkez): Selçuklu valilerinden Torumtay'ın (1267) Amasya'da yaptırdığı kabul edilen Gökmedrese Cami, belirli şekilde derinliğine uzanan, kubbe ve tonozlarla örtülü, üç nefli bir yapıdır Kesme taş mimarisi, olgun nispetleri ve sade süslemeleriyle ağırbaşlı ciddi bir üsluptadır Caminin çok uzun olan giriş bölümü medrese olarak kullanılmıştır Burmalı Minare Cami (Merkez): Selçuklu Sultanı II Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Vezir Ferruh ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından 1237-1247 yıllarında yaptırılmıştır Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu kümbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin belirgin özelliklerindendir Sultan II Bayezit Külliyesi (Merkez): Sultan II Bayezıt adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır XV yüzyılın son çeyreğinde yapılan, yan mekanlı (L planlı) cami mimarisinin gelişmiş son örneğidir Caminin iki minaresi vardır Batıda medrese, doğuda imaret ve konukevi vardır Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarAnkara Hacı Bayram Cami ve Türbesi (Merkez): 1425-1427 yıllarında yaptırılan cami, üç defa tamir görmüştür Dikdörtgen planlı ve duvarları tamamen kerpiçtendir Caminin yanında bulunan Hacı Bayram türbesi ise, 1429'dan sonra, kare planlı ve yarıya kadar blok taşlardan yapılmıştır Türbenin sanatsal açıdan büyük bir değer taşıyan ve nakışlı olan ahşap kapısı Etnografya Müzesinde sergilenmektedir Karacabey Cami (İmaret Cami-Merkez): 1484 tarihli vakfiyesine göre Osmanlı beylerinden Karacabey tarafından yaptırılmıştır Ters "T" planında olan caminin bugün son cemaat yeri ve yan mekanları orijinal durumunu korumaktadır Beş kenarlı çıkıntı teşkil eden minare kaidesi ile minare gerek mimari yapısı, gerekse üzerindeki çinileri ile caminin en ilgi çeken bölümüdür Ahşap minber ağaç oymacılığı bakımından Ankara camileri içinde en güzel örneklerden biridir Arslanhane Cami (Ahi Şerafeddin Cami-Merkez): Selçukluların son döneminde Ankara'da kurulmuş Ahiler dönemine ait ve ahşap direkli olan cami, 1290 yılında inşa edilmiştir Ahşap direkli camiler Türkiye'de 12 adettir Caminin beş sahanı vardır Bu sahanlar kuzeyden güneye çam ağacından yapılan ahşap direklerle bölünmüştür Bütün direklerin üst kısmında mermer başlıklar bulunmaktadır Augustus Tapınağı (Merkez): MÖ II yyda inşa edilen tapınak, Hacı Bayram Cami ile bitişiktir Galatlar tarafından Roma imparatoru Augustus'un şerefine yapılmıştır Mabedin anıtsal kapısı ve kapının yan kirişlerindeki süslemeler dikkat çekicidir Duvarında Augustus'un politik vasiyetnamesi bulunmaktadır Bu vasiyetname tarihi açıdan çok önemlidir Samanpazarı Sinangogu (Merkez): Ankara'da yaşayan Musevi Cemaatinin ibadetlerini yaptıkları sinagogdur Sinangog yalnızca düğün, cenaza törenleri ve özel günlerde açık tutulmaktadır Antalya Yivli Minare (Alaaddin Cami-Merkez): Antalya şehir merkezindedir Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın 1230 yılında kiliseden camiye dönüştürdüğü Alaaddin Caminin minaresidir Yivli Minare, ilk bakışta göze çarpan bir anıt gibi yükselmekte ve kentin bir simgesi olarak kabul edilmektedir Gövdesi tuğladan dilimli ve 8 adet yarım silindirik biçiminde yapıldığından Yivli Minare adını almıştır Oldukça kalın gövde, bu yivler sayesinde estetik bir yapıya kavuşmuştur Tabanın her yönünde firuze ve lacivert renkli Allah ve Muhammed kelimeleri yazılmıştır Kesik Minare Cami (Korkut Cami-Cami-i Kebir-Merkez): Selçuklu Devri eseri olan bu cami, MS V yyda Bizanslılar tarafından Meryem Ana adına Panagelia Kilisesi olarak inşa edilmiş ve II Bayezıt zamanında Şehzade Korkut tarafından camiye dönüştürülmüştür Bunun için Korkut Cami veya Cami-i Kebir adı ile de anılır 1851 yılında bir yangında zarar gören caminin yıkılması sonucunda Kesik Minare adını almıştır Kale Cami (Sultan Süleyman Cami-Alanya): Alanya'da tersanenin batısındadır Selçuklu Sultanı I Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır 1530-1566 yıllarında Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırıldığı için Sultan Süleyman Cami adıyla da anılmaktadır Aziz Nicolaus Kilisesi (Kale (Demre): Kale (Demre), Hıristiyan dünyasında Noel Baba diye bilinen Aziz Nicolaus'un piskoposluk ettiği yer olarak tanınmaktadır Kilise, ölümünden sonra Aziz Nicolaus'un anısına 6 yyda inşa edilmiştir Yüzyılımızın ikinci yarısında, İtalyan denizcilerince kırılarak Bari kentine kaçırılan Aziz Nicolaus Lahdinden kalan bir kaç parça Antalya Müzesinde sergilenmektedir Her yıl 6 ve 8 Aralık tarihleri arasında Kale (Demre) ve Kaş'ta düzenlenmekte olan Uluslararası Noel Baba Festivali, son yıllarda Antalya'da yabancıların da katıldığı bir sempozyum şekline dönüşmüştür Aya Yorgi Kilisesi (Alanya): Alanya Kalesi içinde yer alan kilisenin, MS VI yyda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır Artvin Hamamlı Kilise (Merkez): Artvin il merkezine bağlı Hamamlı köyündedir İl merkezine 32 km uzaklıkta olan kilise, Bağdatlı I Sembat tarafından 923-958 de yaptırılmıştır İşlemeli ve kapısındaki özelliğini günümüze kadar koruyabilmiş "güneş saati" ile etkileyici bir mimariye sahiptir Barhal Kilisesi (Altıparmak Kilisesi-Yusufeli): Yusufeli ilçesinin 12 km kuzeybatısındaki Altıparmak köyündedir Cami olarak kullanılmakta ve tarihi özelliğini halen korumaktadırYapı, 10 yüzyılda “Vaftizci Yahya” adına Bagratlı Krallığı’nca inşa ettirilmiştir Kilise üç nefli ve bazilikal planlı olup, 17 yüzyıl sonlarında camiye çevrilmiş ve halen cami olarak kullanılmaktadır Düzgün taş işçiliğine sahip olan yapı oldukça sağlam durumdadır Anıtsallığı görülmeye değerdir İşhan Kilisesi (Yusufeli): Yusufeli ilçesinin 11 km doğusunda, Dağyolu (İşhan) köyündedir 1008 yılında yapılan kilise, 1549 yılında Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiştir Kesme taştan yapılmış olan kilise kapısının üzerindeki yazıtı geometrik kabartmalar çevrelemektedir Pencere kenarlarındaki süslemeler arasında yer alan ejderha ile aslanın boğuşmasını tasvir eden kabartma ilginçtir Konik bir yapıya sahip olan kilise, orijinal halini korumaktadır Cevizli Kilise (Şavşat): Şavşat İlçesinin 6 km kuzeydoğusunda, Cevizli köyündedir Bagratlı beylerinden Aşut Kukh tarafından 899-914 yıllarında yaptırılmıştır Aşut Kukh'un mezarı bu kilisenin yanındadır Bir Gürcü yapısı olan Cevizli Kilisesinin, dış yüzü sütun ve kabartmalarla süslenmiştir Kuzeyindeki pencerelerin üzerinde İsa Peygamberin kabartması vardır Kilisedeki koç başı kabartmaları ve çatısındaki koç başı heykelleri Bagratlıların, koçun kutsal sayıldığı Oğuzlara sempati duyduklarını göstermektedir Köprülü Kilise (Şavşat): Şavşat ilçesinin 7 km kuzeybatısında yer alan Köprülü köyündedir Bölgedeki kiliselerin merkezi sayıldığı tahmin edilmektedir Kıpçaklı beylerinden Zor Tana tarafından yaptırılan kilisenin bugün yalnızca kalıntıları vardır |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarBitlis Ulu Cami (Merkez): 1150 yılında Ebu'l Muzaffer Muhammed tarafından yaptırılan cami, Anadolu Türk mimarisinin en eski örneklerindendir İlk kez bu camide görülen simetri dengeli bir plan içinde mihrap önü kubbesi ve sağlam taş mimarisi, önemli bir gelişmenin başlangıcını vurgulamaktadır Bu plan, daha sonraki Artuklu camilerinde gelişimini sürdürmüştür Ahlat Kümbetleri Ulu Kümbet: Ahlat kümbetlerinin en büyüğü olan Ulu Kümbet Meydanlık Mezarlığının güneyinde, Van Gölü'ne yakın bir yerdedir XIII yyda yapıldığı tahmin edilmektedir Kümbetin kaidesindeki mazgal delikleri üstlerine, rozet ve "Çarkı Felek" motifleri işlenmiştir Hüseyin Timur Kümbeti: İki Kubbe Mahallesi'ne adını veren iki kümbetten batıda olanıdır Girişi üstündeki yazıtta "Emir Hüseyin Timur ibn Bugatay Akanın 1279'da öldüğü", doğu penceresi üstündeki yazıtta ise, "Hüsameddin Hüseyin Aka Kızı Esentekin Hatunun 1280" de öldüğü bildirilmektedir Bugatay Aka Kümbeti: 1281 de ölen Bugatay Aka ile, Şirin Hatun için yaptırılan kümbet, Hüseyin Timur Kümbetinin doğusundadır Dıştan konik bir külahın örttüğü kümbet, içten kubbeyle kapatılmıştır Hasan Padişah Kümbeti: Taht-ı Süleyman Mahallesinde bulunan kümbet Ulu Kümbetten sonra Ahlat'ın en önemli ve büyük mezar anıtıdır Ahlat taşından yapılmış olup büyük bir onarım geçirmiştir Kümbet içten kubbe, dıştan konik çatıyla örtülüdür Erzen Hatun Kümbeti: Taç kapısının üstündeki yazıta göre 1396-1397'de Emir Ali Kızı Erzen Hatun için yaptırılan Kümbet, Ahlat Kümbetlerinin en süslüsüdür Geometrik ve bitkisel süslemelerin yanı sıra altıgenler dizisinden oluşan bordürleri ilginçtir Emir Bayındır Kümbeti: İki Kubbe Mahallesinin batısında, Meydanlık Mezarlığının ucunda olan Kümbet, sanat tarihi açısından Ahlat kümbetlerinin en ilginçlerindendir Kümbeti üsten çepeçevre çeviren yazıtta, 1481'de ölen Melik Bayındır Beyin yaşamı anlatılmakta, nitelikleri belirtilmektedir Kesiş Kümbeti:İki Kubbe Mahallesinde olan Kümbet, Ahlat'ın en sade eseridir Keşiş ya da Tek Kümbet olarak anılır Yapısının genel niteliklerine göre XIV yyın ürünü sayılmaktadır Bursa Ulu Cami (Merkez): 1396-1400 yıllarında Yıldırım Bayezıt tarafından, tamamıyla kesme taştan, çok kalın ve yüksek duvarlarla 12 ağır dört köşeli paye üzerine, pandantiflerle, yirmi kubbeli olarak yaptırılmıştır Çok kubbeli camilerin en klasik ve abidevi bir örneğidir Zengin ve ferah mekanı ile bütün Türk camileri arasında en büyük ölçüye de (318 m2) sahiptir Rumi ve palmetlerle ince işlenmiş küçük geçme panolar, geometrik örnekli korkuluk şebekeleri, ön cephesindeki kitabe ve şebekeli tacı ile minber Selçuklu üslubundan Osmanlı üslubuna geçişin şaheseridir Şadırvanın yapımı ile ilgili rivayete göre; Ulu Caminin yapımı için bazı yerlerin kamulaştırılması gerekir Şadırvanın bulunduğu yer ise bir Musevi kadına aittir Arazisini vermek istemeyen Musevi kadın bir gece rüyasında tüm insanların aynı yöne koştuklarını görür Merakla nereye gittiklerini sorar "Cennete!" cevabını alır O da koşmak ister ama arazisini vermediği için ona engel olurlar Bu rüyadan çok etkilenen Musevi kadın ertesi gün arazisini, şadırvan yapılması koşulu ile verir Caminin inşası sırasında nakit zorluğu çekilip yarım bırakılınca Hıristiyan ve Musevi cemaatler maddi katkıda bulunmuş, bunun üzerine Müslümanlar da şükranlarını belirtmek için David'in Yıldızı ve Haç işaretlerinin oyulduğu taşları caminin pencereleri üzerinde kullanmışlardır Emir Sultan Camisi ve Türbesi (Merkez): Ünlü bir bilgin olan Emir Sultan, 1391 yılında Bursa'ya gelmiş ve Yıldırım Bayezıt'ın kızı Hundi Fatma Hatun ile evlenmiştir Emir Sultan Cami ve türbesi, karısı tarafından II Murat devrinde yapılmıştır Bursa'nın doğusunda Emir Sultan Mezarlığı yanında bir tepededir Kuzey yönünde yanlarında iki oda bulunan sekiz köşeli bir türbe vardır Şadırvanlı avlusu ile tek kubbeli cami tipinin güzel bir örneği olan Emir Sultan Caminin bugünkü şekli, 1804 yılında Sultan III Selim zamanında yapılmıştır Muradiye Külliyesi (Merkez): Muradiye semtinde büyük bir parkın içinde yer almaktadır Sultan II Murat tarafından 1424-1426 yılları arasında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret, hamam ve 12 türbeden oluşmaktadır Cami Osmanlı mimarisinde, ilk zamanlarda çok kullanılmış olan yan mekanlı (zaviyeli) camiler türündedir Mihrap ve minberi 18 yydan kalma olup Barok üsluptadır Giriş kapısı ahşap işçiliğin en güzel örneklerindendir Muradiye Külliyesinde II Murat ve ailesi adına yaptırılmış 12 türbe bulunmaktadır Orhan Cami ve Külliyesi (Merkez): 1339-1340 yıllarında Orhan Bey tarafından yaptırılan külliye, cami, medrese, imaret, mektep, hamam ve han (Emir Hanı) yapılarından oluşmaktadır Ulu Caminin doğusunda olup Osmanlı külliyelerinin ilk örneklerindendir Orhan Cami, Bursa'daki erken Osmanlı dönemi yapılarının en önemlilerindendir Yanlardaki ikiz kemerler yapının önemli özelliklerindendir Üç sıra tuğla, bir sıra taş düzeni ile yapılmış olup, dış yüzdeki tuğla işçiliği son derece ilginçtir Hüdavendigar Cami ve Külliyesi (Merkez): 1366-1385 de Sultan I Murat (Hüdavendigar) tarafından yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret, türbe ve hamamdan oluşmakta olup, Çekirge semtindedir Osmanlı Mimarisinde bir benzeri daha olmayan iki katlı yapının alt katı cami, üst katı ise medresedir Gösterişli dış minaresi ile bir saray görünümünde olan yapının mimarı belli değildir Yanlardan ve önden, ortası sütunlu çift sivri kemerlerle açılan üst kat revakları ile iki katlı cephe, Venedik saraylarını andıran gösterişli bir manzara kazanmaktadır Ortası açık olan kubbenin altında şadırvan, hafif şırıltılarla ahenkli bir atmosfer yaratır Hüdavendigar Caminin karşısında 1389'da I Kosova Savaşı'nda şehit düşen Sultan I Murat (Hüdavendigar)ın türbesi bulunmaktadır Yıldırım Bayezıt tarafından yaptırılan türbenin kitabesi 1722 tarihlidir Yıldırım Bayezıt Külliyesi (Merkez): 1390-1399 tarihleri arasında yapılan ve şehrin doğusunda, Yıldırım semtinde bulunan külliye; cami, medrese, darüşşifa, türbe, han, hamam, imaret, kasır, mutfak, hizmet odaları ve ahır yapılarından oluşmaktadır Külliyenin ortasında bulunan cami, yan kanatlı camilerin en anıtsal örneklerinden olup, 1399 tarihli bir vakfiyesi bulunmaktadır Osmanlı mimarisi bu cami ile kendine has yapı üslubunu bulmaya başlamıştır Caminin kuzeydoğusunda kitabesi bulunan tek yapı olan türbe yer almaktadır 1406'da Yıldırım Bayezıt'ın oğlu Süleyman Han tarafından Mimar Ali bin Hüseyin'e yaptırılan türbe, revaklı Osmanlı türbelerinin ilk örneğidir Yeşil Cami (Merkez): 1419-1420'de Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılan caminin süslemeleri ise, 1424 de II Murat döneminde yaptırılmıştır Süslemede kullanılan yeşil firuze ve çinilerden dolayı Yeşil Cami olarak tanınır Mimarı Hacı İvaz Paşadır Bursa'nın en önemli Osmanlı dönemi yapılarından olup, cami mimarisinden çok süslemeleri ile ünlüdür Çini süslemeler caminin en önemli özelliğidir Yeşil Türbe (Merkez): Bursa'nın simgesi olan yapı, Osmanlı türbe mimarisinin en güzel örneklerindendir Mermer bir merdivenle çıkılan sekizgen yapıyı, yüksek bir kasnağa oturan kurşun kaplı kubbe örtmektedir Çini süslemeleri ile eşsiz bir yapıdır Tümüyle çini kaplı mihrabı bir şaheserdir Ceviz ağacından geçme tekniği ile yapılmış, geometrik motiflerle süslü ve kitabeli kapı Osmanlı ahşap işçiliğinin en güzel örneklerindendir Geruş Sinagogu (Merkez): Arap Şükrü Sokağındadır XIV yy sonlarında İspanya'dan yurt dışı edilen ve Osmanlı İmparatoru II Selim tarafından gönderilen kalyonlara bindirilerek Osmanlı İmparatorluğu'na kabul edilen Musevi topluluğunun Bursa'ya yerleştirilen ilk kafileleri tarafından yaptırılmıştır İbranice'de "kovulmuş" anlamına gelen Geruş adının sinagoga verilmiş olması, bu yönden anlam taşır Günümüze son derece sağlam ve bakımlı olarak ulaşmış olup, Musevi cemaatinin ibadetine açık tutulmaktadır Mayor Sinagogu (Merkez): Arap şükrü Sokağındadır İspanya'nın Mayorka Adası'ndan XV yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunca kabul edilen ve Bursa'da ikamet eden diğer Musevi kafilelerince inşa edilmiş olup, geldikleri adanın adından esinlenerek Mayor adını almıştır İlk yapıldığı tarih XV yy olarak bilinmektedir İç kısmını süsleyen çok renkli kalem işi motifleri önemlidir Etz Ahayım Sinagogu (Merkez): Arap Şükrü Sokağında bulunan ve XIV yüzyılın başlarında yapılan sinagogun adı İbranice'de "Hayat Ağacı" anlamına gelmektedir Osmanlı döneminde yapılan ilk sinagog olması nedeniyle önem taşımaktadır Bursa'nın fethini gerçekleştiren Orhan Bey zamanında bir ferman çıkarılarak bu sinagogun yapılmasına izin verilmiştir İznik Yeşil Cami (İznik): Osmanlı mimarisinin İznik'teki en önemli abidevi yapısı olan cami, ilçenin doğusunda Lefke Kapısı'nın yakınındadır Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından 1378-1398 de yaptırılmıştır Köşe sütunları ile mukarnas nişli, geometrik geçmeler, Rumi ve palmet kabartmalarla süslü sade mermer mihrap, en eski ve devrin en güzel Osmanlı örneğidir Selçuklu geleneğine uyan tuğla minare, camiye adını veren, yeşil firuze, sarı ve mor renkli çinilerle süslenmiştir İznik Yeşil Cami, Selçuklu mimarisinden doğduğu sezilen Osmanlı üslubuna geçiş yapılarından biridir Hacı Özbek Cami (Çarşı Mescidi-İznik): İznik'te çarşı içindedir 1333'te yapılmış olup, tarihi en eski kitabeli Osmanlı camisidir Çandarlı Kara Halil İbrahim Paşa Türbesi (İznik): Kılıçaslan caddesi üzerinde bulunan türbe, kerpiç duvarlı ve kakılı türbe örneklerindendir II Bayezıt döneminde Faik Paşa tarafından yaptırılmıştır Şeyh Kudbettin Cami (İznik): Yeşil cami karşısında, İznik Müzesi'nin yanındadır XV yy başında yaptırılmıştır Kurtuluş Savaşı'nda yıkılan yapının bazı duvar kalıntıları ve mimarisinin bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır Musevilerin simgesi olan yedi mumlu şamdanın işlendiği bir taşın, caminin yapımında kullanılması Müslümanların hoşgörüsüne en güzel örnektir Ayasofya Müzesi (İznik): Kentin ortasında IV yyda yapılmış bir Bizans Kilisesi olup, Orhan Gazi zamanında camiye çevrilmiştir Hıristıyanlarca önem taşıyan 7 Ecumenik Konsül toplantısının yapıldığı yerdirŞu anda yıkık durumdadır Senatus (Konsül Sarayı-İznik): Hıristiyanlarca büyük önem taşıyan Konsül toplantılarının ilkinin yapıldığı yer olan Senatus, Konsül sarayı olarak da isimlendirilmektedir Göl kapısı tarafında yer alan eserin kalıntıları göl suları altındadır Hipogeum (Yeraltı Mezar Odası- Elbeyli-İznik): Elbeyli Köyü yolunda IV yyda yapılmış bir mezar odasıdır Freskleriyle Türkiye’deki en değerli hipojedir Kare duvarlarla örülmüş üstü beşik tonozludur Batı duvarında kabartma şeklinde iki tavus kuşu vardır Mezarda bulunan lahit,işlemeleri ve yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış yivli sütunlarla süslenmiştir Denizli Goncalı Kilisesi (Laodikya Kilisesi): Denizli'nin 6 km kuzeyinde bulunan Laodikya antik kenti, bugünkü Eskihisar ile Goncalı Köyleri arasındaki tepeler üzerinde kurulmuştur Adını bölgeye egemen olan Selekoslar Kralı II Antiochos'un (MÖ 250) karısı Laodike'ye izafeten almaktadır Daha önceleri Rhoas veya Dios adları ile anılırdı Kentin bugün yüzeyde görülen başlıca kalıntıları arasında; iki tiyatrosu, stadyumu, bazilikası, nymphaeumu, tapınağı, sütunlu caddesi Roma döneminde inşa edilmiş anıtsal yapılarıdır Laodikya'nın en yüksek refah düzeyine ulaştığı zamanlar Roma ve erken Hıristiyanlık dönemi ve geç Bizans çağına rastlamaktadır Hierapolis yakınlarındaki bir kaynaktan gelen şehirdeki sıcak suyun tedavi edici özellikleri sebebiyle, şehir aynı zamanda bir tedavi merkezi olarak da gelişmiştir İncil'den ve diğer belgelerden anlaşıldığına göre, şehrin vatandaşları yeni dine karşı çok kayıtsız bir tavır almışlardır İlk misyonerler, bu tavrın servetlerinden kaynaklandığına ve onları paylaşmaktan alıkoyduğuna inanmışlardı Laodikya MS IV yyda Ecumenikal Konseyi'nin toplandığı önemli bir piskoposluk merkeziydi Buna ek olarak, İncil'in son Babı'nın Vahiy bölümünde zikredilen yedi kiliseden biri olarak adı geçmektedir Latince "Halkın Sesi" anlamına gelmektedir St Philippe Martyrion (Ottogon, Pamukkale): İsa'nın 12 havarisinden biri olan, St Philippe adına yaptırılmış olup, Hierapolis antik kent merkezinin kuzeyinde, yüksekçe bir tepe üzerinde inşa edilmiştir St Philippe MS 80 yılında ilk kez Hierapolis'e gelmiş ve Hıristiyanlığı yaymak istemiş, ancak şimdiki Martyrion'un yapıldığı yerde öldürülmüştür MS IV yyın sonunda veya V yy başlarında Aziz Philippe'nin anısına Martyrion'un inşa edildiği bilinmektedir Aziz Philippe'nin mezarının bu merkezi oda içinde olduğu tahmin edilmektedir Hierapolis St Katedrali (Pamukkale): Hierapolis şehri merkezinde, Agora ile Tiyatro arasında Sütunlu caddenin kuzey bitişiğinde yer almaktadır Kilise (Pamukkale): Hierapolis tiyatrosunun yaklaşık 150 m kuzey-doğusunda bulunan kilisenin, kazısı önceki yıllarda yapılmıştır V yüzyıla tarihlenen kilise dikdörtgen planlıdır |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarDiyarbakır Ulu Cami (Merkez): İslam dünyasında beşinci Harem-i Şerif olarak bilinmektedir Diyarbakır İslam ordularınca fethedildikten sonra, ildeki en büyük Hıristiyan tapınağı Mar-Tama kilisesi, MS 639 yılında camiye çevrilmiştir 1091'de Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah zamanında tamir ettirilmiştir 1115 tarihinde meydana gelen deprem ve yangında büyük hasar gören cami, 1240 yılında halkın yardımıyla onarılmıştır Avlusundaki şadırvanları, çeşitli devirlere ait kitabeleri yönünden büyük değer taşıyan bu ilk İslam yapısı, kara taşlarla inşa edilmiştir Anadolu'nun en eski camisi olan Ulu Cami, çevresindeki iki medrese ve diğer yapılarla anıtsal yapılar topluluğu olarak günümüzde de dikkat çekmektedir Plan olarak 705-715 yıllarında inşa edilen Şam'daki Ümmiye ve Emevi camilerine benzemektedir Behram Paşa Cami (Merkez): 13 Osmanlı Valisi Behram Paşa tarafından yaptırılan cami, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir Caminin çok süslü minberi bir sanat harikasıdır Şeyh Matar Cami (Merkez): Dört ayaklı minare ve cami, Akkoyunlu eseri olup 1500 yılında Sultan Kasım tarafından yaptırılmıştır Minare yekpare taş sütun üzerinde dört köşeli olarak inşa edilmiştir Sütunların üzerinde fırınlanmış ağaç kullanılması da minarenin özelliklerinden biridir Bir inanışa göre yedi defa sütunların arasından geçenin dileği kabul edilirmiş Safa Cami (Merkez): 1532 yılında yapılan cami, Akkoyunlu eseridir Eskiden bir kılıf içinde muhafaza edildiği söylenen minaresi oldukça zariftir Meryem Ana Kilisesi (Merkez): VI yydan kalma olup, zamanla birçok onarım görmüştür Bizans devrinden kalma mihrabı, Roma biçimi kapısı ilgi çekicidir Kilisede bazı azizlerin türbesi bulunmaktadır Süryani Kadim Yakubi mezhebine ait olan kilisede bazı azizlerin tasvirleri bulunmaktadır Edirne Selimiye Cami (Merkez): Mimar Sinan'ın 80 yaşında yarattığı ve "Ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir Edirne'nin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan cami, kentin merkezinde yer almaktadır Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan'ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermektedir Kesme taştan yapılan cami, 2475 m2'lik bir alanı kaplar Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m olan, 31,30 m çapındaki kubbesiyle ilgi çeker Ayasofya'nın kubbesinden daha büyük olan kubbe 6 m genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan sekiz büyük payeye oturur Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarındandır Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı ve Dünya sanatında ayrı bir yeri vardır XVI yy çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, 'sıraltı' tekniğinde olup, İznik'te yapılmıştır Selimiye camisinin 3,80 m çapında 70,89 m yüksekliğinde, üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır Cümle kapısının iki yanındakiler üçer yollu olup, her şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılır Diğer iki minare ise birer yolludur Bir külliye olarak inşa edilen yapının, geniş dış avlusunda Darüssıbyan, Darülkur'a ve Darülhadis yapıları bulunmaktadır Üç Şerefeli Cami (Merkez): 1443-1447 yılları arasında, II Murat tarafından yaptırılmıştır Cami Osmanlı sanatında, erken ve klasik dönemler üslubu arasında yer alır Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır 24 m çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı dayanağa oturur Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen planlıdır Bu planı Mimar Sinan, İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimi ile uygulamıştır Ayrıca Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir Üç şerefeli cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır Camiye adını veren üç şerefeli abidevi minare, 67,62 m yüksekliğindedir Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır Caminin süslemeleri de ilginçtir Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir Muradiye Cami (Merkez): Muradiye mahallesinde, Sarayiçi'ne egemen bir tepeye II Murat tarafından yaptırılmıştır Yazıtında tarih yoktur Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneğidir Cami, dış görünüşünün yalınlığına karşın,iç süslemesi yönünden XV yüzyıl Osmanlı sanatının dikkat çeken yapıtlarındandır Mihrap ve duvarları kaplayan çiniler, Türk çini sanatının en güzel örneklerindendir II Bayezit Cami ve Külliyesi (Merkez): Tunca Nehri kıyısında, şehir merkezine 2 km uzaklıkta bulunan külliye, Edirne'nin en önemli yapıtlarındandır Cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depoları ve diğer bölümleriyle geniş bir alana yayılmıştır II Bayezıt'ın 1484-1488'de yaptırdığı külliyenin mimarı Hayreddin'dir Çok etkileyici bir görünümü olan külliye, küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür Yapıların en ilginci 20,55 m çaplı, tek kubbeli, iki minareli anıtsal camidir Ana kubbeli mekanın yanlarında dokuzar kubbeli Tabhane (kitap basım yeri) bölümleri vardır Bu bölümler doğrudan dışarı açılmaktadır Mermer mihrap ve minber yalın görünüşlüdür Somaki mermerden, son derece zarif hünkar mahfili, Edirne'deki ilk örnektir Eski Cami (Merkez): Edirne'de Osmanlılardan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapıdır 1403’de Emir Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414'te bitirilmiştir Mimarı, Konyalı Hacı Alaaddin, kalfası Ömer ibn İbrahim'dir Yıldırım Camii (Merkez): Edirne'nin XIV yüzyıldan kalma en eski camisi olup, şehir merkezine 3 km uzaklıktadır Gerek planı, gerekse sütun başlıkları, yapının haç planlı bir Bizans kilisesi olduğunu göstermektedir Yıldırım Bayezıt adına camiye dönüştürülürken (1400) temel dışında yeniden yapılmıştır Ancak kıble yapının eksenine uymadığından, mihrap, haç kollarından birinin köşesine konmuş, eğimli bir görünüş almıştır Günümüzdeki görünümüyle dört kemerli, kubbeli ve tek minareli camidir Fatih Cami (Enez Ayasofyası-Enez): Bizans döneminden kalan yapı, oldukça büyüktür Köşe duvarlı, haç planlı kiliseler grubundandır Yapı, Osmanlı döneminde güneydeki kola mihrap ve minber yerleştirilerek camiye dönüştürülmüştür Uzunlamasına gelişmiş haç planı ile Orta Bizans, dış yüzdeki tuğla süslemeleriyle de geç Bizans dönemi özellikleri göstermesi bakımından ilginçtir Cami günümüzde yıkık durumdadır Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi-Havsa): Havsa ilçesinde, Edirne yolundadır 1576-1577'de Sokullu Mehmet Paşanın oğlu Kasım Paşa adına Mimar Sinan'a yaptırılmıştır Külliye; iki kervansaray, cami, medrese, imaret, çifte hamam, tekke, köprü ve arastadan oluşuyordu Günümüzde yalnızca cami, hamam, cami avlusuna dayalı ve ne olduğu anlaşılamayan ocaklı-nişli bir duvar, arastanın ortasında cami ile kervansarayı bağlayan dua kubbesi ve külliyeye daha sonra eklenmiş çeşme görülmektedir Sweti George Kilisesi (Merkez): Edirne'nin Kıyık semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir 1889'da dekore edilen kilisedeki yazılar Slav Bulgarcası ile yazılmıştır Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar vardır Yapı bakımlı durumdadır Yahudi Havrası (Merkez): Edirne'nin Kaleiçi mevkiinde olup, 1902-1903 yıllarında inşa edilmiştir Bugün yıkık durumdadır Elazığ Ulu Cami (Harput): Harput’ta Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından H 551 (M 1156-1157) yılında yaptırılan camii, Anadolu’daki en eski ve en önemli yapılardan birisidir Cami; dikdörtgen planlı, dışa kapalı görünümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlalarının süsleme öğesi olarak kullanılması bakımından ilginçtir Harim son cemaat ve avlu olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır Sarahatun Cami (Harput): Osmanlı-Akkoyunlu devrine ait cami, Akkoyunlu Hükümdarı Bahadırhan’ın (Uzun Hasan) Annesi Sara Hatun tarafından yaptırılmıştır 993 H (1585 M) ve 1843 yılında olmak üzere iki kez onarılmıştır Kare planlı caminin orta kısmının üzeri dört kalın sütuna dayanan kubbe ile kenarları ise tonozla örtülüdür Mihrap sade bir niş halindedir Minberi, taş işçiliğinin güzel örneklerindendir Minaresi iki renk kesme taştan yapılmıştır Kurşunlu Cami (Harput): Harput’ta Osmanlı devri camilerinin en güzel örneği olup, kare yapılı, üzeri büyük bir kubbe ile örtülü ve kubbeye giriş trompludur Kubbe kasnağında dört penceresi olup, mihrabı sade bir niş biçimindedir Son cemaat mahalli üç kubbelidir Kubbelerin üzeri kurşunla kaplıdır Harim kapısı yonca şeklinde olup, minaresi kesme taştan yapılmıştır Alacalı Cami (Harput): Harput’ta Kitapçıgil parkının girişinde bulunan camide çeşitli yapı devirlerinin izleri görülmektedir Küçük ebatta ve dikdörtgen planlıdır Artukoğulları döneminde yapılmasına karşılık, XIX Yüzyılda büyük bir onarım görmüştür Tavandaki ahşap işçiliği, bu devirin onarımına aittir Cami kapısı batıda yer almakta olup, bir yonca yaprağı şeklindedir Kapı üzerinde merdiven ve minare bulunmaktadır Minare, şerefeye kadar sıra ile siyah-beyaz taşla, şerefe ise dama şeklinde, siyah-beyaz kesme taşla örülüdür Ağa Cami (Harput): Harput’a girişte ana yolun solunda yer alan cami’nin kubbesi çökmüş olup, yalnızca zarif minaresi ayaktadır Minare kare kaideli ve sekizgen gövdelidir Harput Müzesindeki kitabesine göre 967 H (1559 M) yılında Pervane Ağa tarafından inşa edilmiştir Cami aslına uygun olarak restore edilerek ibadete açılmıştır Arap Baba Mescidi ve Türbesi (Harput): Selçuklu hükümdarlarından IV Kılıçarslan’ın oğlu, III Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında H 678 yılında inşa edilmiştir Minaresi dıştan türbe ile mescidin tam orta kısmına gelen bölümde yapılmıştır Kapısı mescidin içindedir Kaidesi alttan beş sıra taş üstünde alçı ve sıva izi görülen ve hemen hiçbir Selçuklu Mescidinde bulunmayan, emsalsiz sırça bordürlüdür Mescit kare planlıdır Selçuk üçgenleri ile kubbeye geçilir Kubbe içinin kornişlerinin çinili olduğu bilinmektedir Korniş ve çinilerle düzenlenen mihrabın üst kısmı, beş dişlidir Büyük kemeri vardır Arabesk plament ve su yolludur Türbenin alt kısmında ise Mumyalı bir ceset mevcuttur Halk arasında Arap Baba diye anılır Arap Baba ile ilgili çeşitli rivayetler anlatılmaktadır Fetih Ahmed Baba Türbesi(Harput): Harput’a 2 Km Uzaklıkta olup, kaya üzerine inşa edilmiş türbenin yanında mescidi bulunmaktadırTürbe altıgen planlı, üst kısmı sonradan yapılmış, yalnız cenazelik kısmı mevcuttur İçinde büyük bir sanduka bulunmaktadır Mansur Baba Türbesi (Harput): Harput’ta kaleye giden yolun solunda bulunan türbe, sekizgen planlı olup, kesme taşlardan yapılmış kaide kısmı vardır İki katlı anıtsal bir yapı olduğu bilinen türbenin üst örtü sistemi sonradan yapılmıştır İçerisinde Mansur Baba, zevcesi, oğlu ve kızına ait olduğu bilinen dört sanduka bulunan türbenin Artukoğulları devrine ait olduğu ihtimali kuvvetlidir Meryem Ana Kilisesi: Harput Kalesi'nin sol tarafında yer alır İnşa tarihi MS 179'dur Bu kilise Kızıl Kilise, Süryani Kilisesi ve Yakubi Kilisesi adlarıyla da anılmaktadır Erzurum Çifte Minareli Medrese (Merkez): Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın kızı Hüdavend Hatun tarafından 1253'te yaptırılmıştır Çifte minareli medreselerin iki katlı ve açık avlulu olanlarının en büyüğüdür Taç kapısı, kabartma süslemeleriyle Selçuklu tarzının en güzel örneklerinden biridir Yakutiye Medresesi (Merkez): İlhanlılardan kalma sanat değeri yüksek bir eserdir Taç kapısında yer alan Arapça kitabeye göre, 1310 yılında Sultan Gazan ve Horasanlı Balugan Hatunun yardımları ile Hoca Cemaleddin Yakut tarafından inşa ettirilmiştir Medrese, Çifte Minareler gibi günümüze kadar tarihi önemini kaybetmeden gelebilmiş ender eserlerdendir Ulu Cami (Atabey Cami-Merkez): 1179 yılında Saltukoğulları tarafından yaptırıldığı sanılan cami, tarih boyunca pek çok onarım geçirmiş, zaman zaman gerçek işlevi dışında kullanılmıştır Üç Kümbetler (Merkez): Saltukoğulları devrinden kalan bu muhteşem kümbetlerin iki büyük özelliği vardır Birincisi, Anadolu'da yapılmış ilk eserlerden olması, ikincisi bunların üçünün de tamamen birbirinden ayrı mimari üsluplarla yapılmış olmalarıdır Üç kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olanın, Saltuklu Devletinin kurucusu Emir Saltuk'a ait olduğu sanılmaktadır Tamamiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisinde kimlerin yattığı bilinmemektedir |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini TapınaklarGaziantep Şeyh Fethullah Cami ve Külliyesi(Aşağı Şeyh Cami-Merkez): Gazi Antep'teki en önemli tarihi yapı olup, Şehreküstü Mahallesindedir Vakfiyelerine göre külliye, cami, zaviye, hamam ve medreseden meydana gelmektedir Bugün medresesi bulunmayan külliyenin diğer bir elemanı olan ve halen faal durumda bulunan 'kastel'ini de bu komplekse dahil edebiliriz İlk devir Osmanlı cami plan anlayışını başarılı, fakat değişik bir terkiple bir araya getiren cami, bilhassa tonozuyla Türk-İslam mimarisinde ayrı bir yere sahiptir Caminin içinde Şeyh Fethullah tarafından yazılan, el yazması bir Kuran-ı Kerim bulunmaktadır Boyacı Cami (Merkez): Gazi Antep'in en eski camisi olup, Boyacı Yusuf ve Kadı Kemalettin tarafından 1357 yılında yaptırılmıştır Türk Memlukluları devrine ait cami, mermer ve çini süslemeleri yönünden çok zengindir Gazi Antep ahşap işçiliğinin en eski örneklerinden olan ahşap minber, on iki kollu yıldızlar, palmet, rozet ve geometrik motiflerle süslüdür Ömeriye Cami (Merkez): Gazi Antep'in Düğmeci Mahallesinde bulunan caminin, 1210 yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır Kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmeyen caminin, Hz Ömer zamanında ya da Hz Ömer'in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz'ce yaptırıldığı söylenmektedir Caminin bir diğer adı da "Ömereyn" yani 'iki Ömer' anlamına gelmektedir Minare şerefesinin korkuluklarında, oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülebilir Ahmet Çelebi Cami (Merkez): Ulucanlar Mahallesindedir Caminin kurucusu peygamber soyundan Hacı Osmanoğlu Şeyh Ramazan Efendidir Medrese, cami ve kastelden oluşan bir külliyedir Kitabesinden 1672 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır Ahşap işçiliği dikkat çekicidir Yuşa Peygamber Türbesi (Merkez): Yuşa Peygamber İsrailoğullarından olup, Hz Musa'nın yeğenidir İsrailoğullarını göçebelikten kurtarmış ve Arzı Kenan'a yerleştirmiştir Boyacı mahallesinde Pir Sefa denilen mevkideki bir binanın iki odası içinde iki türbe bulunmaktadır Bunlardan birisi Yuşa peygambere, diğeri ise Pir Sefa hazretlerine aittir Pir Sefa Hazretleri Türbesi (Merkez): Pir Sefa hazretleri ile Yuşa peygamber aynı yerde yatmaktadır Pir Sefanın türbesi yerden beş basamak aşağıdadır Rivayete göre; Pir Sefa, Hz Yuşa'nın türbedarı olup ölünce buraya gömülmüştür Diğer bir rivayete göre, Pir Sefa Medinelidir ve ensardandır Gazi Antep'in Müslümanlar tarafından fethinde Hz Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak'la yan yana savaşırken, gövdesi ikiye bölünerek şehit olmuştur Bunun üzerine Hz Ömer Yuşa'nın yanına defnettirerek "Kendini Peygamberi Zişan ile komşu ettim" demiştir Ökkeşiye Hazretleri Türbesi (Nurdağı): Nurdağı ilçesinin güneydoğusunda, bir tepe üzerinde bulunan Türbe, Gözlühöyük'e 17 km mesafededir Ökkeşiye Hazretlerinin, Hz Ömer zamanında Gazi Antep ve çevresinin fethi sırasında şehit düşen beş sahabeden biri olduğu söylenmektedir Rumkale (Yavuzeli): Gazi Antep ilinin, Yavuzeli ilçesine bağlı Kasaba köyünde bulunan Rumkale, Fırat Nehri ile Merzimen çayının birleştiği noktadadır MÖ 840 yılında geç Hitit döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir Hz İsa'nın 12 havarisinden biri olan Johannes'in (Yuhenna) Roma döneminde Rumkale'yi merkez yaparak Hıristiyanlığın Gazi Antep yöresinde yayılmasını sağladığı söylenir Kalenin içinde kayadan oyma bir odada Yuhenna'nın İncil müsveddesini saklamakta olduğu ve daha sonra Beyrut'a kaçırdığı rivayet olunur Yuhenna'nın mezarının kalede olduğu ve bu nedenle kutsal sayıldığı da ileri sürülmektedir Gümüşhane Santa Kiliseler Grubu (Dumanlı-Merkez): Geçmişte önemli bir yerleşme yeri olan Santa (bugünkü adıyla Dumanlı) yerleşimi Gümüşhane'ye 45-50 km mesafede bulunmaktadır Buradaki mahallelerden; Terzil'de St Theodor Kilisesi, Binatlı'da İlyas Peygamber Kilisesi, İşhan'da St Kiryaki Kilisesi ve İşhan Piştoflu'da St Christopher Kilisesi, Çakallı'da Çakallı Kilisesi, Çinganlı'da St Konstantinos ve St Petros Kiliseleri önemli olanlarıdır Bu kiliselerin 1860-1870'lerde yapıldığı tahmin edilmektedir Özgün kapı, pencere çerçeveleri, kabartma haçları ve çan kuleleri ile ilgi çekici yapılardır Hatay Ulu Cami (Sultan Selim Cami-Merkez): Şehirde en eski yapı olarak bilinen Ulu Cami, XVI yy da yapılmış olup, İslamiyet'in ilk dönemlerinin mimarisini yansıtmaktadır 1987 yılında yıkılarak, aynı tarzda yeniden yapılmıştır Habib-Ün Neccar Cami (Merkez): Habibi Neccar Cami, şehirde yapılan ilk cami olarak bilinir Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX yüzyılda depremden zarar gördüğü için 17 yyda Osmanlı döneminde yeniden yapılmış, fakat minare eski şeklini korumuştur Osmanlı mimarisini yansıtan yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 adet mezar bulunmaktadırBu yer Kur'an'da Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılmaktadır Kanuni Sultan Süleyman Cami (Belen Cami-Belen): 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Belen'de yaptırılmıştır Cami, kervansarayın batısında tek kubbeli kübik bir yapıdır Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi (Payas): Kervansaray başta olmak üzere çarşı, hamam, cami, medrese ve kalesi ile her biri ihtişamlı yapılardan oluşan bir külliyedir Kervansarayın kapısının üzerindeki kitabede Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in veziri Sokullu Mehmet Paşa tarafından "Fani dünyada kalıcı bir eser olması için" 1574 de yapıldığı yazılıdır Cami avlusu, medrese olarak düzenlenmiştir St Pierre Kilisesi (Merkez): Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Habib-ün Neccar Dağı eteklerindedir Doğal bir mağara iken eklemelerle kiliseye dönüştürülen St Pierre'nin, dünyanın ilk kilisesi olduğuna inanılır Ayrıca tarihte ilk defa bu kilisede Hz İsa'nın dinini tanıyanlara "Hıristiyan" denmiştir Kilise, Hz İsa'nın 12 havarisinden biri olan St Pierre'nin Hz İsa'nın ölümünden sonra Hıristiyanlığı yaymaya çalıştığı yer olarak önemli bir dini merkezdir 1963 yılında Papa VI Paul tarafından hac yeri olarak ilan edilmiştir Her sene 29 Haziran günü burada tören düzenlenir Kilisenin zemininde mozaik kalıntıları, duvarlarda ise freskler bulunmaktadır St Simon Manastırı (Samandağ): Terki Dünya Tarikatı'nın merkezi olarak bilinen St Simon Manastırında kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntılar görülebilir MS VI yyda St Simon adına yaptırılmıştır Burada inzivaya çekilen St Simon'un 20 m yüksekliğindeki taş sütun üzerinde 45 gün yaşadığı rivayet olunur Bu durum Guinness Rekorlar Kitabına bir rekor olarak kaydedilmiştir Bu sütunun kaidesini bugün de görmek mümkündür Aziz Hanna Kilisesi (İskenderun): Hıristiyanlığın ilk yıllarında pek çok rahip ve keşiş Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Arsuz çevresine yerleşmişlerdir Bunlardan biri Arsuz'a kilise yaptıran Aziz Hanna'dır Bu kilise halen kullanılmaktadır 1514 yılında yeniden yapılan kilisede çok sayıda ikona ve bez üzerine yapılmış çok değerli 2 baskı resim bulunmktadır Markirkos Ortodoks Kilisesi (İskenderun): 1585 yılında kurulan kilise, Denizciler Caddesi üzerindedir Halen yöre halkı tarafından gerek ibadet gerekse adak için kullanılmaktadır Kilise her yıl 5-6 Mayıs'ta kutlanan Hıdır İlyas şenliklerine sahnedir Isparta Aya Payana Kilisesi (Merkez): Merkez Turan mahallesindedir 1750 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir Dikdörtgen plânlı, üç nefli ve apsislidir Kuzeybatı ve doğudan birer giriş kapısı vardır Çatı ahşap ve çapraz tonozludur Ahşap üzerleri alçı ile sıvanmıştır Kilise Turizm Bakanlığınca restorasyon ve restütasyon kapsamına alınmış olup, çevre tanzimi ve onarım işleri yapılmıştır Kilisenin barok stilindeki ahşap malzemeleri müze deposunda saklanmaktadır Aya Yorgi Kilisesi (Merkez): Merkez Dağancı Mahallesindedir Yapım tarihi 1858'dir Bununla ilgili yazıt ana nef girişindedir Bugün yazıt Isparta Müzesindedir Yapı doğu-batı yönünde narteksli ve üç neflidir Dış duvarlar yerel taş kövke ile yapılmıştır Batı, kuzey ve güneyden birer giriş kapısı vardır Kuzey giriş üzerinde dışarı taşkın ve iki sütun üzerine oturan yağmurluk vardır Yapının çatısı çapraz tonozlarla ve kövke ile örülmüştür Neflerin yükseltisi çatıda izlenir, üçgen alınaklarla yuvarlak ve dikdörtgen pencereler yer alır Narteks girişi üzerinde çan kulesi yer alır Kilisenin Turizm Bakanlığından sağlanan ödenekle 1998 yılında çevre düzenlemesi yapılmış olup, gelecek yıllarda restorasyonu plânlanmaktadır Aya Stetfanos Kilisesi (Eğirdir): Eğirdir İlçesinin Yeşilada mahallesinde yer alır Dış duvarları moloz taştır Çatı ve iç mekân sütunları ahşaptır19yy inşa edilmiş olup Eğirdir Belediyesince 1993 yılında restorasyon çalışmaları başlamıştır St Paul Kilisesi (Yalvaç): Yalvaç ilçesinin 1 km kuzeyinde Pisidia Antıocheia Antik kenti içerisinde yer almaktadır Kentin ilk büyük kilisesi olup , şehrin surlarına bitişik ve Roma Hamamı’nın 200 m güneyinde yer almaktadır İlk Hıristiyan kiliselerinden olan bazilikal planlı yapı, bir sinagog üzerine inşa edilmiştir Yalvaç Antıocheia antik kentinde bulunan Aziz Paul Kilisesi adını, kenti ziyaret eden Aziz Paul’ den almaktadır Aziz Paul roma vatandaşı olma hakkını elde ettikten sonra Saul ve Hananya tarafından vaftiz edilerek Paul adını almıştır Aziz Paul , Aziz Barnabas ile birlikte İS 46 yılında kente gelerek buradaki sınegog’ ta ilk resmi vaazını vermiştir Bu gelişten sonra da Aziz Paul ‘un kenti iki defa daha ziyaret etmesiyle nedeniyle gerek kilise, gerekse Antiocheia Hıristiyanlık aleme için önem taşımaktadır İçel Makam-I Şerif Cami ve Danyal Peygamber Kabri(Merkez): Makam-ı Şerif Cami 1857 yılında yapılmıştır Caminin doğusunda Danyal Peygamberin kabri yer almaktadır Bu nedenle camiye "Makam cami" ismi verilmiştir Hz Danyal, II Babil Kralı Nebukadnesar (MÖ 605-562) zamanında yaşamış, Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleri ile kurtarmış bir peygamberdir Rivayete göre; Nebukadnesar rüyasında İsmailoğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını öğrenir Bunun üzerine İsmailoğullarından doğan erkek çocukların öldürülmesini emreder Hz Danyal doğunca ailesi onu dağ başında bir mağaraya bırakır Mağarada bir erkek ve bir dişi aslan himayesinde, büyüyen Danyal delikanlı olunca kavmi arasına karışır Bir kıtlık senesinde Tarsus'a davet edilen Danyal Peygamberin, Tarsus'a gelmesiyle birlikte bolluk meydana gelmiş bu nedenle Danyal Peygamber Babil'e geri gönderilmemiş, ölünce de Tarsus'ta şimdiki Makam Caminin bulunduğu yere gömülmüştür Hicri 17 yılında Hz Ömer devrinde Tarsus fethedildiği zaman Danyal Peygamberin mezarı açtırılmış burada büyük bir lahit içerisinde altın iplikle dokunmuş kumaşa sarılı gayet uzun boylu bir ceset bulunmuştur Başından geçen maceraların sembolü olarak biri erkek olan iki aslan ve dişi aslan tarafından yalanan genç bir çocuk figürünün bulunduğu bir yüzüğe rastlanmıştır Bunun üzerine Hz Ömer Danyal Peygamberin cesedinin, Yahudiler tarafından çalınmasını önlemek için daha derine defnettirmiş ve üzerinden de Berdan Nehrinden gelen ufak bir çayın suyunu geçirmiştir Nitekim caminin son tamiratı sırasında çok derinlerde caminin arka ve alt kısmında suyun giriş yerinde kalın ve muntazam mazgal demirleri çıkmıştır Danyal Peygamberin cesedi bu mazgallardan geçen suyun çok aşağısındadır Eshab-I Kehf Mağarası (Tarsus): Tarsus'a 14 km uzaklıkta Ulaş Köyü yakınındadır Kuran-ı Kerim'de Kehf suresinde yer alan bu mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır Mağaraya 15-20 merdivenle inilir Eshab-ı Kehf Mağarası'na ait şöyle bir efsane halk arasında anlatılır Mitolojik tanrılara inanışın yavaş yavaş gücünü kaybettiği dönemlerde tek tanrıya inandıkları için eziyet görmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup (Seliha, Mekseline, Meslina, Mernuş, Sazernuş, Debernuş ve Kafetatyuş adında) yedi genç, putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden kralın huzuruna çıkarılmışlar Kral, putperestlik dinine bağlı kalmalarını aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş Yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak Kıtmir isimli köpeği de yanlarına alarak kaçmışlar mağaraya sığınmışlar Allah tarafından kendilerine 300 yıl bir uyku verilmiş Bunlardan ilk uyanan yiyecek almak için kente gitmiş ama elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanmıştır Yakalayan onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir Bu nedenle burası Yedi Uyurlar Mağarası diye de anılır Ulu Cami (Tarsus): Tarsus'ta bulunan cami, 1579 yılında Ramazanoğlularından Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından St Pierre Kilisesi kalıntılarının üstüne yaptırılmıştır Caminin yanında tek şerefeli minaresine Osmanlı ve Selçuklu üslupları hakimdir St Paul Kilisesi (Eski Cami-Tarsus): Tarsus, Çarşı başındaki kilisenin MS 1102 tarihinde St Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir Romen stilinde inşa edilmiş olup kalın ve yüksek duvarları, dar, derin pencereleri, büyük ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir Bu kilise MS 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir Günümüzde ise Müslümanlarca ibadet edilmekte Hıristiyanlarca da ziyaret edilmektedir St Paul Kuyusu (Tarsus):Tarsus'ta doğmuş olan St Paul'un yaşadığı sanılan evin avlusunda bulunmaktadır Halk arasında Roma döneminden kalma kuyu suyunun şifalı olduğuna inanılır Günümüzde turistlerin yoğun ilgisini çeken bu kuyu suyunun kutsal olduğuna inanılmaktadır St Paul Anıt Müzesi (Tarsus): Tarsus'ta 1850 yılında yaptırılan kilise, genişçe bir bahçe içerisinde duvarları kesme taş ile kaplı, kare planlı kagir bir yapıdır Alahan Manastırı (Mut): Mut-Karaman karayolu üzerinde Mut'un 20 km kuzeyindedir MS 440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilir ve nefis bir manzaraya hakimdir Kilise binaları Ayasofya ile ortak mimari özellikler taşımaktadır Kiliselerin süslenmesinde usta taş oymacılığı kendini belli etmektedir St Paul, St Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail ve Mikail'in simgesi, yaratıkları ezişi, kükreyen aslan, kartal ve öküz sembolleri İncil yazarlarının tasvirleri, üzüm salkımları asma yaprakları ve balık motifleri zengin bir şekilde tasvir edilmiştir Meryemlik (Aya Tekla-Silifke): Silifke'nin 15 km kadar güneyinde bir tepe üzerindedir Hıristiyanlık dönemine ait kutsal bir sit alanıdır St Paul'un öğrencisi Aya Tekla'nın yaşamının son yıllarını buradaki mağaralarda geçirdiğine ve yöre halkına Hıristiyanlığı yayıp mucize yarattığına inanılmaktadır Ölümünden sonra Hıristiyanlarca "Şehitlik" olarak kabul edilmiş ve hac merkezi olmuştur Aya Tekla'nın yaşadığı mağaranın içinde yörenin ilk Hıristiyanlık bazilikası yapılmıştır Hıristiyanlığın kabulünden sonraki dönemlerde dindar halk, yöneticiler ve Bizans İmparatoru Zenon tarafından ilki mağaranın üstünde olmak üzere sit alanının çeşitli yerlerine adak kiliseleri yaptırılmıştır Zeus Tapınağı ve Kilise (Silifke): En büyük göçük olan Cennet göçüğünün güney ucunda, çokgen taşlardan örülmüş duvar (Peribolos) görülmektedir Bu duvar üç ayrı tarihsel dönemde görev yapmış olan tanrı evini ve onun kutsal avlusunu kuşatmaktaydı İlk yapı Dor yapı düzeninde kurulmuş, ön yüzünde 2 duvarı arasına yerleştirilmiş 2 sütunlu bir tapınak idi Sütunlarla çevrili olmayan bu ilkel tapınak Zeus'un dev Typon'a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak onun şanına dikilmiş bir çeşit anıttı Tapınağın kuzey duvarının doğuya bakan dar yüzündeki parlatılmış düz köşe taşlarına, Roma döneminde görev yapmış 130 din adamıyla, zamanın büyüklerinin adları kazınmıştır Çok tanrılı çağ yapısı olan tapınak, Hıristiyanlık döneminde tümüyle yıkılıp yerine bazilika (üç ana bölümlü yapı) biçiminde bir kilise yapılmıştır IV yüzyıl veya en geç V yüzyıldan kalma olduğu sanılır Cennet Obruğu - Meryem Ana Kilisesi (Silifke): Cennet Obruğu, Narlıkuyu'nun 3 km kuzeyinde III jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş bir çukurdur Romalılar dinsel tepkilerinden korunmak için Hıristiyanların saklandığı Cennet Obruğu 60 m derinliğindedir Denizden yüksekliği 135 m olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle inilmektedir Cennet göçüğünün içerisinde, çok tanrılı dönem tapınma mağarasının tam ağzında eski inanca karşı başarı simgesi olarak bir kilise yapılmıştır Kilisenin giriş kapısı üzerindeki dört satırlık yazıttan bu kilisenin Paulus adında iyiliksever bir dindar kimse tarafından Meryem Ana'ya adak olarak yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır Meryem Ana Kilisesinin, Cennet Obruğunun dışında ve güney ucunda yer alan tapınaktan dönme kilise ile aynı dönemlerden yani V yy veya en erken VI yüzyıldan kalma olduğu tahmin edilmektedir |
İl İl Dini Tapınaklar |
10-14-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Dini Tapınaklarİstanbul Eyup Sultan Cami: Fetihten sonra İstanbul'da yapılan ilk camidir 1458 yılında fatih Sultan Mehmet tarafından türbe ile birlikte yaptırılmıştır Şimdiki cami ise, 1800 yılında eski caminin minareleri dışında temeline kadar yıktırılarak Hüseyin Efendi gözetiminde yapılandır Eyup Sultan Türbesi: 1458 de yapılan türbede, Mekke'ye gelerek İslamiyet'i ilk kabul eden ve Hz Muhammed'in bayraktarlığını yapan Halit Bin Zeyd (Hz Eyüp) yatmaktadır Eyüp, Arapların İstanbul'u yedinci defa kuşatması sırasında Emevi hükümdarlarından Ebu Süfyan emrindeki orduda savaşa katılmış ve şehit düşmüştür Surların dışındaki Eyüp'ün mezarı, Fatih'in İstanbul'u fethinden sonra hocası Akşemsettin tarafından bulunmuştur Fatih, bu mezarın üzerine türbe, yanına da cami yaptırmıştır Fatih Cami: Cami, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden önce harabe durumunda olan Havariler Kilisesi'nin bulunduğu yere yaptırılmıştırÇevresinde bulunan değişik din vakıflarıyla çok büyük bir külliye oluşturmaktadır Mimar Sinaneddin Yusuf tarafından yapılan bu külliye 1462-1470 yılları arasında tamamlanmıştır Türklere özgü ve Bizans mimarisinden hiç etkilenmemiş bir yapı olarak kabul edilmiştir Bayezıt Cami: Kendi adı ile anılan meydandadır Bu büyük cami ve külliyesi, (medrese, mektep, imaret, kervansaray ve hamam), Fatih'in oğlu II Bayezit tarafından 1501-1506 yıllarında yaptırılmıştır Araları 87 m olan birer şerefeli iki minaresi vardır Bayezit Caminin planı Ayasofya'ya benzer Ancak ondan özellikle bir kültürün değişik karaktere sahip tapınma düzenini içeren mükemmel mimari uygulaması ile ayrılır Süleymaniye Cami ve Külliyesi : Mimar Sinan'ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Cami ve külliyesi, İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biridir Külliye, şehircilik açısından başlayarak, teknik, dayanıklılık, estetik ve bezeme gibi her sanat türünde üstün bir başarı sergilemektedir Altı medrese, tabhane, imaret, kervansaray, bimarhane, hamam, mektep, oda ve dükkanlar ve Kanuni ile Hürrem Sultan'ın türbelerinden oluşan Süleymaniye külliyesi sosyal ve kültürel bağlantıları ile Fatih külliyesinden sonraki en büyük komplekstir 1550-1557 yılları arasında Kanuni tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır Tepenin üstüne kat kat konumlandırılmış ekleri ile dikkat çekici bir düzenlilik gösteren bir bütün halindedir Avlunun köşelerinde sade ve zarif dört minare yükselmektedir Bu minarelerden ikisi ikişer, ikisi üçer şerefelidir 10 şerefe, Kanuninin 10 hükümdar olduğuna işarettir Tamamı, organik olan cami planında, hiç bir bölüm diğer bölümün güzelliğine kurban edilmemiştir Kendine özgü eğilimleri olan bir kültürün zevk ve geleneklerine yansıyan bu abide teknik etkiyi zedelemeksizin mimari ile kaynaşmış aşırılıktan uzak sade bir incelikle süslenmiştir Çiniciliğin en verimli çağında yapılmasına karşın sadece mihrap duvarları çinilerle kaplanmıştır Camide az rastlanır hassaslıktaki akustiği göz ardı etmemek gerekir Caminin mihrabı önünde Kanuninin türbesi vardır Bu türbenin solunda, az rastlanan renk ve çizgilere sahip çinilerle süslenmiş Hürrem Sultan'ın türbesi, sol tarafındaki köşede ise, çeşitli türde yüzlerce mimari eser yapan Koca Sinan'ın mütevazı türbesi yer almaktadır Mimar Sinan Türbesi: Süleymaniye caminin avlusundadır Baş Mimar Sinan (ölümü 1588) dikkat çekici bir güzellik ve sadelikte olan bu seçkin türbeyi kendisi için inşa etmiştir Yapı, ustanın dehasına tamamıyla uygun düşen sadeliği ve zarafeti sergilemektedir Sultan Selim Cami: Edirnekapı civarında, Sultan Selim mevkiindedir 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında bitirilmiştir Ana giriş kısmındaki yazıda yapımını I Selim'in emrettiği kaydedilmekte, bazı kaynaklara göre ise oğlunun babasının anısına yaptırdığı söylemektedir Çok sade mimarisi vardır Yapının içinde hünkar mahfilinin tavanı ilginç ve zengin bir süsleme ile kaplıdır Caminin mihrap tarafında, sekizgen formda, sedef kaplamalı cam ve kapıları, nefis çini kitabeleri olan Yavuz Selim Türbesi, yakınında gene girişinde ender çiniler bulunan Kanuninin şehzadeleri ile kızlarının türbe |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|