Anadolu’Da Ölüm Gelenekleri

Eski 10-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anadolu’Da Ölüm Gelenekleri




Anadolu’da Ölüm Gelenekleri

Anadolu halkının büyük bir kesimi geleneklerin etkisi altındadır Halkımızın geleneksel yaşamını oluşturan, ona öz ve biçim kazandıran ana davranış kalıplarının temelindeyse sayısız adet, inanma ve töresel işlem yatmaktadır Gerçekleştirilen bu uygulamalar yöreden yöreye farklılık ve benzerlik göstermektedir

Hayatın üç önemli dönemi doğum ve evlenmede olduğu gibi ölüm çevresinde de bir çok inanma, adet, töre, tören, ayin, kalıp davranış, işlem kümelenmektedir Ölüm çevresinde kümelenen ve ölüyle toplum üyelerini kuşatan bu inanmalar, adetler, işlemler törenler ve kalıp davranışlar başlıca üç grupta toplanmaktadır Ölüm öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası şeklinde oluşan gelenekler dizisi kısaca aşağıda açıklanmaktadır

Anadolu’da genel olarak ölüm korkusunun bilinç altındaki baskısıyla tedirgin olan halk düşüncesi, geleceğini bilmek isteğinin de etkisiyle, alışılagelmişin dışındaki birtakım davranışları, araç gereçlerin şu ya da bu biçimdeki kullanışlarını, meteorolojik olayları, hayvanların hareket ve seslerini; düşlerdeki görüntülerle hastadaki psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri çoğu zaman ölümün bir ön belirtisi saymaktadır Halk inanmalarında ölümü önceden haber veren belirtiler arasında hayvanlarla ilgili olanlar büyük bir yer kapsamaktadır Hayvanların insanlarda bulunmayan kimi yetenekleri, sezi güçleri biçimsel özellikleri, uğurlu ya da uğursuz sayılmaları bu tür inanmaların oluşmasında ve evrensel bir çizgiye erişmesinde büyük bir rol oynamaktadır Ev, ev eşyası, araç gereç ve yiyecek çevresinde kümelenen bir takım inanmaların temelinde de ölüm korkusu yatmakta, bunlar halk tarafından çoğu zaman ölümün ön belirtileri olarak nitelenmektedir Ay, güneş tutulması, yıldız kayması, şimşek çakması ve gök gürlemesi gibi olaylar da halk inanmalarında çoğu zaman ölüme yorumlanmaktadır Bilinçaltında biçimlenen çeşitli görüntülerin simgesel bir takım çağırışımlarla da desteklenerek gerek düşü gören gerekse yakınları için bir ölüm belirtisi olarak yorumlanışı oldukça yaygındır

Ölüm olaylarının duyurulmasının en doğal biçimi ölenin yakınlarının ağlamalarıyla olur Olayı duyan komşular ölü evinde toplanarak, ölünün yakınlarının acılarına ortak olmaya, onları avutmaya, ilk hazırlıkları yapmaya yardımcı olurlar Köylerde, ilçelerde ve küçük kentlerde evden eve haberleşmenin okuyucu çıkarmanın yanı sıra en yaygın usulu sela verdirmektedir Gazetelere ilan vermek yoluyla olayı duyurma daha çok büyük kentlerde görülmektedir Büyük kentlerde cenaze işlerini alan ticari kuruluşlar da vardır Bunlar defin için gerekli hazırlıkların yanı sıra ölüm ilanlarını da üzerlerine almaktadır

Ölümden hemen sonra yapılan işlemlerin bir bölümü doğrudan doğruya cesetle ilgiliyken bir bölümü de ceset çevresinde toplanmaktadır Ölünün öte dünyaya, gönderilişine ön hazırlık niteliğindeki bu işlemlerin kimilerinin temelinde ölene canlı gözüyle bakmanın ve ondan korkmanın tipik belirtileri yatarken kimilerinde de hijyenik düşünceler ve dinsel gelenekler rol oynamaktadır

Bu tür işlemlerin en çok görülenleri şunlardır Ölünün gözleri kapatılır, çenesi bağlanır, başı kıble yönüne çevrilir, ayakları yanyana getirilir, elleri yanyana ve göbek üzerine konur, üzerindekiler çıkartılır, bazı yerlerde yatağı değiştirilir, ölünün karnına bıçak, demir, vs ********l eşya konur, ölünün bulunduğu oda temizlenir, ölünün bulunduğu oda aydınlatılır, ölünün başucunda Kuran okunur

Bahsedilen ön hazırlıktan sonra gömme için gerek dinsel, gerek geleneksel bakımdan zorunlu olan hazırlığa geçilir Bu hazırlık üç önemli işlemden geçmektedir Yıkama, kefenleme ve cenaze namazıdır Ölen biri elden geldiğince çabuk gömülmeye hazırlanır Kişi sabahleyin ölmüşse ikindi namazına, ikindiden sonra ölenler o gece bekletilerek sabahleyin gömülürler Uzaktaki akrabaları için cenaze bekletilebilir

Anadolu’da büyük bir çoğunluğun yaptığı bir uygulama da cenaze gömülmeden önce yıkanması olayıdır Kadınları kadın, erkekleri erkek yıkayıcılar yıkarlar Bu işi yapan kişiler meslekten yıkayıcılar, hocalar, tecrübeli olanlar, dini bütünler, meslekten kimse bulunmazsa ölü evinden ya da komşulardan biri, bazı yerlerde de vasiyet üzerine sevdiği kişiler olur

Büyük kentlerde yıkama mezarlık gasılhanelerinde, köylerde ise herkesin evinin bahçesinin kuytu bir köşesinde yapılmaktadır

Ölünün gömülmeye hazırlanışı için gerekli olan ikinci işlem ölünün kefenlenmesidir Kefen bezinin rengi beyazdır Kadın ve erkek de parça sayısı değişir Bu yine Anadolu’da yaşayan halkın büyük çoğunluğu tarafından uygulanan bir gelenektir Bunun dışında farklı gelenekler bulunmaktadır

Üçüncü işlem de cenaze namazıdır İslam dinine göre ölenin namazının kılınması için birtakım koşullar gerekmektedir Cenaze namazı kılındıktan sonra tabut cemaat tarafndan mezarlığa götürülür Ölü mezara sağ tarafı üzerine kıble doğrultusunda konur Ölü genellikle tabutsuz olarak mezara gömülür Ancak tabutla gömüldüğü de olmaktadır Ölenin kimliğini, cinsini, yazgısını belirtmek amacıyla mezartaşlarına yazılar yazılması ve işaretler yapılması çok yaygındır

Anadolu’da ölünün dinsel törenle ve yemekle anıldığı belirli günler vardır Bunların başında ölünün kırkıncı, elliikinci günleriyle yılı gelmektedir Daha seyrek olmakla beraber üçüncü ve yedinci günlerde de ölü belli bir biçimde anılmaktadır Aslında belli sayıların karşıladığı bu tür günler sözkonusu sayılara kazandırılmış olan dinsel büyüsel ve geleneksel niteliklerden dolayı önemsemişler, giderek bir takım adetlerin bünyelerine ana öğe olarak yerleşmişlerdir

Ölüm olayından sonra en önem verilen ve dikkat edilen davranış biçimi de yakınların gidenin ardından tuttuğu yasdır Yakınını kaybeden bir insanın bu olay karşısında duyduğu tepkiler şaşkınlık isyan ve acıdır yas Toplumsal, ekonomik, biyolojik ve duygusal yönden bağlı bulunduğumuz acı, bir insanın kaybından duyduğumuz acı insancıl bir tepkidir

Yas, toplum tarafından bizim için önemli olarak tanımlanmış insanların ve yakınlarımızdan birinin kaybıyla duyulan acı ve üzüntüyü toplumsal kalıplar içinde ifade etmektir Toplumsal bir kurum niteliğinde olan yasla ilgili adetler bu adetlere bağlı işlemler, kaçınmalar acı çekeni belli etme, belirli bir süre yeni durumuna alıştırma, acısını azaltma ve giderek bu durumundan çıkarma amacına yöneliktir Dünyanın her tarafında gerek ilkel gerekse yüksek kültürlerde bu amaçla uygulanan bir takım adetler ve törenler görülmektedir

Cenaze kaldırıldıktan sonra gerçekleştirilen diğer bir uygulama da ölü yemeğidir Ölümle ilgili adet ve inanmaların önemli bir bölümünü oluşturan bu yemek bir yanıyla ölenin öte dünyada sürdürdüğü başka şeylerin yanı sıra yemeye ve içmeye de ihtiyacı olduğu tasarımını vurgularken bir yanıyla da ölüm olayına eşlik eden geçiş törenlerinin halk arasındaki gerekirliliğini açığa vurmaktadır Çünkü ölünün öte dünyaya uğurlanışının tam ve geçerli olabilmesi için dinsel kuralların ve işlemlerin yanı sıra geleneksel olayların da yerine getirilmesi gerekmektedir Aksi halde ölenin ruhunun geri de bıraktıklarını tedirgin edeceğine inanılmaktadır

MEZAR TAŞLARI YAZILARI

Mezar taşları, gerek yapısal özellikleri, gerekse üzerindeki yazıları ile Türk’ün zengin iç dünyasını, ince beğenisini, yüce düşüncesini gösteren en güzel örneklerdendir O mezar taşları ki, yerine göre bir tarih, yerine göre bir ağıt, çok kere de ölenin dilinden duyulan acı ve elemli bir yankıdır Biçimlerinden, yazılarından, kişilikler ile kimlikler anlaşılır Kabristanlar birer müze, mezar taşları da buralarda yatanların anıtı, varlıklarının kanıtıdır

Yaşlıların taşlarında kişilikler, gençlerinkinde dünyaya doymamışlığın özlemi vardır Kimisi ecelinden, kimisi umulmadık bir olaydan göçüp gitmiştir İyilikler, güzellikler tüm acılığı, çıplaklığı ile o taşlarda sergilenmiştir Okuyanda kimi gözyaşı, kimi de derin bir düşünce görülür Bu düşünce karşısında gerçek felsefe o taşın başında yapılır

Gelenekler, görenekler, toplumun sosyal yapısı da yer alır o taşlarda Dilekler, istekler vardır onlarda Dünyanın hiçliği da anlaşılır o taşlarda Çalışmanın, başarının gizi vardır üzerindeki satırlarda Eski Türklerde “Balbal” denirmiş bu taşlara Balballar, kahramanlığını gösterirmiş eski Türklerin Bugünküler ise aynı ulusun yaşam felsefesini, duygu ve düşüncesini, evrene bakış açısını, inancını, dünya görüşünü koyuyor ortaya

Aynı zamanda dil ürünlerinin güzel örnekleridir mezar taşları Dilciye, tarihçiye, folklorcuya, felsefeciye, edebiyatçıya zengin bir hazinedir, hazine gibi sunulmuş büyük bir armağandır Kısaca söylemek gerekirse mezar taşları; tarih yapraklarıdır, geçmişten gelen edebiyat sayfalarıdır Tarihin unutulmuş sayfaları bile vardır orada

Yazık ki, mezar taşları da zamana dayanamıyor, zamanla yapılan savaşta egemenliğini yitiriyor, doğadan silinip gidiyor Çağdaş uygarlık yarışı da dünkü mezarları bile eski sayıp ortadan kaldırıyor

Biz insanlar ise ilgisiz, vefasız varlıklarız Yarınki geleceğimizin mezar taşlarının başına gelenler olacağını nedense anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz Hergün biraz daha onlardan uzaklaşıyoruz, geçmişimizden kopuyoruz

Ben, geçmişimizden af dilemenin, bağışlanmanın yolu mezar taşlarını incelemekten geçer, diyorum İnegöl Mezar Taşlarındaki yazıları bu duygular içinde derlemiş bulunuyorum

İnegöl’de bulunan mezarlıklar; Şehitler Mezarlığı, Kavaklaraltı Mezarlığı, Mahmudiye Mezarlığı, Orhaniye Mezarlığı, Hastane Mezarlığı, İstanbullu Hasan Mezarlığı, Sanayi Mezarlığı adlarını taşımaktadırlar Aşağıda bu mezarlıklardaki mezar taşı yazılarından derlenmiş bir demet

İlim ve Maarif ve Hem

Vatanperver İdi

Nesline Matuf İdi

Bu Hizmeti Birakup

Ahfadına İrtihal Darı Baka Eyledi

Rahat Olsun Cihan İçre

Ruhu Pak Ebedi

Akuva Müftisi

El Hacci Hafız Şakir Burcu

Bey Ruhuna Fatiha

82 Senelik Muallim

Doğumu 1854-Akuva’da, Ölümü

İnegöl’de 14 Temmuz 1926

Ey Birader!

Dikkat Et Şu Mezarımın Taşına,

Akıllı İsen Gafil Olma

Aklını Al Başına

Sallanıp Gezer İdim,

Bak Ne Geldi Başıma

Akıbet Turap Olup

Taş Dikildi Başıma

Rizeli Bayram

Ruhuna Fatiha

04041935

Bakıp Geçme

Ey Muhammed Ümmeti!

Ölünün Diriden

Bir Fatihadır Minneti

Necdet Çelebi

1937-1982

Kurtuluş Savaşı Gazisi

Hamdi Özşan

1899-1981

Ziyaretçi!

Burada Emekli Yarbay

Galip Aksoy Medfundur

Ruhuna Fatiha

1908-1954

Bir Kamyon Yaktı Canımı,

Devrilip Akıttı Kanımı

Hasret Bıraktı

Annem İle Babamı

Okuyunuz Taşımda,

Soldum 16 Yaşımda

Beni Rahmetle Anın,

Ağlayın Başımda

Ekrem Oğlu Kenan Akman

1960-1976



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.