Depresyonda Mısın???

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Depresyonda Mısın???



Depresyon genel olarak hayata ve geleceğe kötümser bakış, ümitsizlik ve değersizlik duyguları, düşünce ve hareketlerde yavaşlama, boşluk duyguları ve bazı durumlarda zihnin ölüm ve ihtihar düşünceleri ile çok sık meşguliyeti ile semtomatize olur

Depresif bozukluk tüm bedeni etkileyen bir durumdur Bedeni, duygudurumu ve düşünceleri etkiler Beslenme ve uyku düzenini, özalgılamayı ve düşünce işlevleri etkilenir

Eğer bir kişide aşağıdaki belirtilerden dört ya da daha fazlası varsa, kişi kendi çabasıyla bu durumdan çıkamıyorsa ve belirtiler iki haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa, bir uzmana başvurması gereklidir

Genel olarak depresyondaki semptomları 4 alanda toplayabiliriz:

1 Duygudurum alanı: Çökkün, kederli, üzgün ve acı verici duygular baskındır Bu duygular hastanın kendisi tarafından söze dökülebilir Yüz görünümünden, ses tonundan ve davranışlarından anlaşılabilir ya da yakınları üzgün ve mutsuz olduğunu anlatır İlgi ve istek azlığı, hoşlandığı etkinliklerden ve yaşamdan zevk alamama (anhedoni) belirgindir

2 Psikomotor etkinlik: Daha sıklıkla psikomotor yavaşlama belirgindir Devinimlerde yavaşlama, yorgunluk, bitkinlik, konuşmada yavaşlama, zamanın yavaş geçmesi görülür Psikomotor ajitasyon da olabilir

3 Bilişsel alan: Düşünce içeriğinde kayıp düşünceleri, umutsuzluk, karamsarlık, yetersizlik, değersizlik, suçluluk ve ölüm düşünceleri olur Geçmiş hatalarla uğraşma, cezalandırılma düşünceleri ve depresif temalı sanrılar olabilir

4 Vegetatif alan: Uyku ve iştah bozuklukları, menstürel düzensizlik, cinsel isteksizlik gözlenir

Ayrıca depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı bir depresyon çeşidi olan maskeli depresyonda hastalar sıklıkla psikolojik belirtileri ve yaşamsal sorunlarını inkar ederler ya da olduğundan daha az gösterirler Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler (uyku bozuklukları -sıklıkla uykuya dalmakta güçlük, gece sık uyanma, sabah erken uyanma, iştah bozuklukları, sıklıkla iştahta azalma ve kilo kaybı), cinsel isteksizlik, menstürel düzensizlik, enerji kaybı ve çabuk yorulma şikayetleri ile başvururlar Ayrıca uzun süreli ağrılar, kabızlık-ishal, bulantı kusma gibi bedensel belirtiler görülebilir, alkol-madde kullanımı oluşabilir

Klinik depresyonu olan çoğu kişi kendini yalnız hisseder Kendilerinin bu hastalıktan dolayı acı çeken tek kişi olduklarını sanırlar Aslında klinik depresyon oldukça yaygın bir hastalıktır

Klinik depresyon, duygularınızı, aile ve arkadaşlarınızla ilişkinizi, işinizi ve yaşama bakışınızı dramatik bir biçimde değiştirir İhmal edilirse evliliği, arkadaşlıkları, mesleki kariyeri bozabilir Tedavi edilmediği takdirde umutsuzluk ve hayatın yaşamaya değmediği duygusu uyandırabilir Bazı hastalarda intihara dahi yol açabilir

Yaşam boyu prevalansı genel olarak %15, kadınlar için %25 olan ciddi ve yaygın bir hastalıktır Genel gözlem bu hastalığın ülke yada kültürel farklılıklardan bağımsız olarak kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görüldüğü şeklindedir Bu durumun hormonal farklılıklara, doğum yapmaya, çeşitli psikososyal stresörlere maruz kalmaya bağlı olarak gelişebileceği düşünülmektedir Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinde, hormonal faktörler örneğin menstrüel siklus değişiklikleri, hamilelik, düşük yapma, doğum sonrası dönem, menopoz öncesi ve menopoz rol oynayabilir Pek çok kadın ayrıca hem evde hem de işteki sorumluluklar, tek ebeveyn olma, çocukların ve yaşlanan ebeveynlerinin bakımı gibi ek stres faktörleriyle karşı karşıyadır

Başlangıç yaşı 20-50 arasında değişmekle birlikte ortalama başlangıç yaşı 40tır %50’si 40 yaşından önce, %10’u 60 yaşından sonra ortaya çıkar Kadınlarda 35-45 yaşlar arasında, erkeklerde 55-70 yaşlar arasında pik yapar Irksal farklılık yoktur Sosyokültürel faktörler; ailede alkol öyküsü, depresyon ve 13 yaşından önce ebeveyn kaybı öyküsü olanlarda ve düşük sosyoekonomik düzeydeki kişilerde risk daha fazladır Birinci derece akrabalarda risk yaklaşık %10-13tür Tek yumurta ikizlerinde de risk artışı saptanmıştır

Ülkemizde yapılan çalışmalara göre; depresyon 40 yaş üstünde daha yaygındır (40-50 yaş arası en sık) Somatizasyon (bedenselleştirme) yaygın olarak görülür (vakaların yaklaşık %20 sinde) Prevalans: %8-20 arasında değişmektedir Endojen depresyonun reaktif depresyona göre daha sık tekrarladığı saptanmıştır Sosyal destekleri iyi olan orta ve ileri yaş hastalarda prognoz daha iyidir Fiziksel hastalığın eşlik ettiği depresyonda prognoz daha kötü bulunmuştur

Depresyon genelde yaşanan travmatik bir olayın akabinde görülür Travmatik olayları kısaca listelemek gerekirse:

Bir yakının kaybı

Evde yada işte ciddi problemler

Uzun süredir devam eden veya kronik hastalıklar

Trakilizan, antihipertansif, steroid (prednizone), codeine ve indomenthacin türü ilaçların kullanımı

Madde kullanımı

Madde kulllanımından arınma safhası

Depresyonun sebepler, biyolojik ve psikososyal olmak üzere iki ana başlıkta toplanabilir Nörokimyasal olarak, azalmış biyojenik amin (serotonin, norepinefrin, dopamin) etkinliği söz konusudur Adrenerjik-kolinerjik sistemde kolinerjik baskınlık yönünde düzensizlikler görülür Hipotalamo-hipofizer-adrenal eksen depresyonda hiperaktiftir ve kortizol hipersekresyonu görülür Ayrıca depresyonda TSH yanıtı küntleşir, GH, FSH, LH ve testosteron seviyesi azalır İmmün fonksiyonlar depresyonda azalır Duygudurum bozukluğu olan hastaların %60-65’inde uyku anormaldir Depresyonda REM yoğunluğu ve tüm REM süresi artar Uykuya daldıktan sonra ilk REM döneminin başlamasına kadar geçen süre (REM latansı) ve evre 4 uykusu azalır Genetik ilişki her zaman doğrulanmamakla birlikte ebeveynlerden birinde majör depresyon varsa çocukta risk %10-13’tür Tek yumurta ikizlerinde bu risk %50 ,çift yumurta ikizlerinde %10-25’tir Nöronal plastisite kavramı da depresyon etyolojisinde önemli bir kavramdır Nöronal plastisite beynin bilgi edinmesinde ve bu bilgiyi ilişkili uyaranlara ve çevreye uygun adaptif yanıtlar vermesinde temel süreçtir Stres durumunda özellikle hipokampusta piramidal nöronlarda atrofi gözlenir

Antidepresanlar ise hücre proliferasyonundaki azalmayı ve bu atrofiyi önler

Psikososyal boyutuna bakıldığında; sevilen kişinin simgesel veya gerçek kaybı reddedilme olarak algılanır Depresyon,kaybedilen objeye yönelik öfke ve saldırganlığın kendi benliğine dönmesi ile açıklamaktadır Kaybedilen objeye karşı ambivalans önem taşır Geri dönen öfke ,depresyonun dinamik açıklamasında en iyi bilinen formülasyondur Bu formülasyon kendini suçlama, benlik saygısında azalma ve cezalandırma gereksinimini de açıklar

Depresyon büyük oranda başarı ile tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır Çeşitli ilaç tedavileri ve beraberinde uygulanan psikoterapi bir çok hastada iyi sonuçlar vermektedir Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevap alınır

Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla terapistinizle görüşmektir Unutmayın bir kez depresyon geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir

Dr phil R Meltem KAVCAR SIRMALI

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.