Kandile Düşen Yürekler |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kandile Düşen YüreklerDüşüncelerim bin pareye bölündü Aklımın çatlaklarına binlerce düşünce üşüştü Sonra dünyalık telaşlardan soyundum ve koştum sana doğru Caddeleri günah sularının arkından beslenen hüzünlü kentlerin üzerine ipil ipil bir yağmur yağıyordu Sokaklar kalabalık ve dardı Kimseler bilmiyordu bahçelerin baharı ağırladığını yavaştan Gül mevsimi kapıdaydı Bir sümbülün gözyaşları karışıyordu menekşenin hüznüne Yüreğim kanıyordu ve ağlıyordum üstelik Geliyordu işte padişah bakışlı gece Kandil’e düşüyordu yürekler Hayal ırmağı yükseğe akıyordu “Sevgililer Sevgilisi” bir kez daha düşüyordu kalplerin en mutena yerine Onu söylüyordu ezgiler, ilahiler Karanlık dünyaların içini ısıtan güneşin eli değiyordu yeryüzüne yeni baştan Gül mağrur, emin, sevinçliydi En sevgilinin kokusuna ayarlı gülzarın içine Yunus’un ilahileri yağıyordu Bu kez mutluluktan deviniyordu masmavi gökyüzü Her şey onun cezbesi içindeydi Bir kutlu gecenin şafağı aydınlatıyordu kararan gökyüzünü Geliyordu işte sultan edalı gece Kandil’e düşüyordu yürekler Hayal ırmağı yükseğe akıyordu “Titredim efendim, seni andım dün gece” diyen ezginin sözlerine takılıyordu yüreğim Hüznün melalinden bahtımıza yağan karın üstüne güneş doğuyordu bu kutlu gecede Bir fesleğen bahçesine düşen gülün sevinci, ruhumdaki hicranın hıçkırık sesini bastırıyordu Küskün akşamüstleri karşılıyordu gelen kutlu geceyi Gün batarken en sevgili doğuyordu akşamın karasına Nisan sürgünlerinin yeşili kucaklıyordu gözlerimi Sürgün yürekler dönüyordu yuvalarına Geliyordu işte nur takışlı gece Kandil’e düşüyordu yürekler Hayal ırmağı yükseğe akıyordu Kandil kandil yanıyordu gönül sarayı Biliyordu artık hangi yüreğe sığınacağını Hangi gülün solacağını, hangi günün geleceğini, hangi umudun öleceğini biliyordu artık gönül sarayı Sürgün yürekler dönüyordu yurduna Karadut tadında bir gecenin içine sığınmak duygusunu düşlüyordu Bahar yağmurlarına galebe çalan gözyaşlarının dizginleri boşalmıştı Kırk bir yana savurduğu, küllediği yürek yangınını söndürecek gecenin seline veriyordu hüznünü Suya akıyordu Duvara astığı benliğini unutup gidiyordu O’na doğru Geliyordu işte bedir akışlı gece Kandil’e düşüyordu yürekler Hayal ırmağı yükseğe akıyordu Yıpratan bir rüzgâr kırıp geçiyordu dallarımızı Hicap ediyorduk unutulmuş duyguların kuytusunda Yıldızı alınmış gecelerin karanlığında bir nura muhtaçtı gözlerimiz ruhumuz Peygamber sözleri, bir yıldız şöleniydi yolumuzu aydınlatan Bu gecede, bu gelen gecede Onun kokusu var uzak yollardan esen Onun için açmak yüreklerimizi ardına kadar Bir asr-ı saadet büyüsü gibi doldursak içimize Bir ashap şenliğine dönüşse yuvalarımız Ruhumuzun esrarı çözülse kördüğümleriyle Yürüsek en sevgilinin ardından ötelerin ötesine Müjdecimiz, kurtarıcımız, efendimiz desek Yansak, yanılsak, dursak Kandil kandil tutuşsak yanası… Geliyor işte Peygamber kokuşlu gece Kandil’e düşüyor yüreklerimiz Ve… Hayal ırmağı çok ötelere akıyor |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|