Enzimler Ve Hormonlar

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Enzimler Ve Hormonlar



Sitemizin bu bölümünde,canlılarda bulunan enzim ve hormonlar deyip geçitiğimiz, fakat hücre ve vücut içerisinde insanı hayrete düşürecek derecede görevler üstlenmiş moleküllerden bahsedeceğiz Bu moleküller vücut ve hücre içerisinde hiç durmaksızın harıl harıl çalışırlarÖrnek verecek olursak hücre içerisindeki enzimlerden bir tanesi, bir saniyede 40 ayrı reaksiyona girebilmektedirBu bir kimyasal enzim için çok yüksek bir hızdırFakat hücrelerinizde bu enzimlerden binlercesi vardırVe herbir enzim birbirlerinden bağımsız olarak hiç durmadan reaksiyona girerler
Enzimlerin 3 boyutlu yapıları oldukça karmaşık bir düzene sahiptirX ışını difraksiyonları ile belirlenen bu şekiller arap saçı gibi görünsede aslında enzimler çok hassas bir hesapla üretilmiş moleküllerdirAşağıdaki resimde, enzimin yapısını gösteren bir bilgisayar çizimi görmektesiniz

Yandaki şekilde görüldüğü gibi vücudumuzda trilyonlarcası bulunan bu enzimler oldukça karmaşık bir yapıya sahiptirHatırlarsanız enzimlerin aminoasit zincirlerinden meydana geldiğini söylemiştik Bu karmaşık yapılı enzim aslında düz bir aminoasit zincirinden meydana gelmiştirFakat bu kadar karmaşık olmasının nedeni zincirdeki bazı aminoasitlerin diğer bazı aminoasitlerle bağ yapmasından dolayıdır Enzimlerin görevlerine gelince ; Enzimler bir kimyasal tepkimeyi hızlandırmak için tepkimeye katılan fakat hiçbir değişikliğe uğramadan tepkimeyi terkeden mükemmel moleküllerdirHer enzimin çok özel bir fonksiyonu vardırHerbiri protein yapıda olmasına karşın hiçbirinin gorevi aynı değildirBunun nedeni ise az önce bahsettiğimiz 3 boyutlu yapısından dolayıdır Enzimlerin diğer önemli ozelliği ise sabit bir sıcaklıkta ve sabit bir pH da maksimum hızla çalışmalarıdır Örneğin ağızınızdan salgılanan tükürük sıvısı içerisindeki enzimler, yanlızca pH ı yüksek olan ortamlarda, yani bazik ortamlarda çalışabilirlerFakat buna karşın midenizdeki enzimler ise pH ı yanlızca 2-3 arasında olan ortamlarda çalışabilmektedirİşte bu yüzdendir ki midenizdeki enzimlerin çalışabilmesi için mide sürekli olarak asit salgılarBu sayede pH 1-2 seviyesine kadar düşürülür Hücre içerisinde ise insan aklının kavrayamayacağı derecede karmaşık kimyasal tepkimeler meydana gelirBir hücre içerisinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar o kadar karmaşıktırki bu işlemleri meydana getirecek bir fabrika kurmaya kalksanız, bu fabrikayı İstanbul şehri kadar büyük bir bir arazi üzerine kurmanız gerekecekti
İnsan vucudunda 1 degil 60-70 trilyon tane hücre olduğunu düşünürseniz karmaşıklığın boyutunun ne kadar büyük olduğunu hayal etmeye başlarsınız

Bazı ilginç enzimler

Vücudun vazgeçilmez askerleri olan enzimlerden bazıları gerçekten oldukça ilginç görevler üstlenmişlerdirİlginç görevleri olan enzimlerden DNA ile birlikte çalışanlar bunların başında gelir DNA, kendinin kopyasını çıkarabilen bir moleküldürTabii bu işi kendi başına yapamazBunun için birçok enzim görev alırÖzellikle DNA replikasyonundan (kopyalama) sonra bazı enzimler DNA ya tıpkı bir annenin yavrusuna baktığı gibi bakarlar Mesela DNA kendini kopyalar kopyalamaz bazı enzimler DNA üzerine hücum ederek derhal tarama yapmaya başlarlarYaptıkları bu taramalarla DNA üzerinde yanlış kopyalanmış bir baz'a rastlarlarsa derhal bu baz'ı yerinden sökerlerDaha sonra sökülen bu yanlış baz'ın yerine doğrusunu ekleyerek hatayı giderirler Diger bir enzim bu enzimin ardından yenilenen bölgeye müdahele ederek yerleştirien doğru baz'ın yerine sıkıca bağlanmasını sağlar Diğer bir ilginç enzim ise DNA dan RNA sentezi sırasında görev alırBu enzim sentezlenen RNA da yanlış ve gereksiz kopyalanmış bazları tek tek yerinden sökmek yerine, yanlış bazların sıralandığı bölgeleri tespit ederek baz dizilerini bu bölgelerden makas gibi keserFakat bu kesme işlemi tek bir bölgede değilde birden fazla bölgede meydana gelince DNA parça parça ayrılmaya başlar Ama hücre bununda önlemini alarak olay yerine ikinci bir enzimi gonderirBu enzim ise parça parça ayrılmış enzimleri kollarından tutarak yanyana getirir ve birbirine bağlar Enzim adını verdiğimiz kompleks molkeüller, aslında hücre içerisinde üstlendikleri görevleri bakımından birer mucizedirlerAminoasitlerden oluşan şuursuz birer molekül yığını olmasına karşın oldukça iyi düşünülmüş fonksiyonarı yerine getirirler

Vücuttaki olağanüstü karmaşa

Vücutta vuku bulan karmaşalara değinmeden önce "Hormon" adı verilen maddelerin ne olduğunu öğrenmemizde fayda var Hormonlar, vücudun bazı özel bölgelerinde üretilip kana verilen ve kan yoluyla vücudun başka bölgelerine iletilen proteinlerdirBu proteinler tıpkı enzimler gibi çalışarak, kan yoluyla ulaştıkları organı ya aktive eder yada inaktive ederlerHormonlar bundan başka terleme, suyun geri emilimi, üreme, hücre çoğalması vs daha birçok metabolik faaliyetlerde görev alır Hormonlar enzimlere çok benzerlerTek farkları enzimler gibi sürekli olarak kimyasal reaksiyonlara girip çıkmazlarAyrıca kan yoluyla ulaştıkları organlar üzerinde yaptıkları etkiler uzun sürelidir Şu an bilgisayar başında susamış olabilirsinizEğer susadıysanız veya acıktıysanız, duyduğunuz bu hisler tamamen hormonal kaynaklıdırMesela acıktığınız vakit vucudun belirli bölgelerinden salgılanan hormonlar beyine ulaşarak beyinde bir açlık hissi oluşturmaya başlarlarDolayısıyla sizde bir yemek yeme isteği doğar Başka bir örnek verelim ; Bir insan fazla şekerli ve karbonhidratli yiyecekler yediyse, kanındaki glikoz miktarı çok yükselirKanda şeker miktarının yükselmesi tansiyon açısından tehlikelidirFakat mucizevi hormonlarımız burada devreye girerek fazla miktardaki glikozu "glikojen" adı verilen bir maddeye dönüştürerek kısmen etkisiz hale getirirEğer vücudunuzda böyle bir kontrol sistemi olmasaydı şu an seker komasında olacaktınız Verdiğimiz bu örnekler vücutta yürütülen kontrol mekanizmalarından yanlızca iki tanesiydiFakat bu kontrol sistemleri örnekte belirttiğimizden çok daha karmaşık bir şekilde yürümektedir Birde bu karmaşayı şekle dökmeye kalkışalım
Merak etmeyin şekilde nasıl bir mekanizma olduğunu uzun uzun açıklamayacağımBu şekil kısaca şunu demek istiyor
"Bu feedback (kontrol) sistemi yanlızca eşey organları ile beyin arasındaki irtibatı sağlamak içindir" Evet şekil aynen böyle söylüyorFakat insan vücudunda kontrol altına alınması gereken organlar yanlızca eşey organları değildirBöbrek, karaciğer, tükürük bezleri vs daha birçok organ ve yardımcı bezler bu derece karmaşık sistemlerle kontrol edilmektedir Bu derece kompleks kontrol mekanizmalarında iş gören binlerce enzimin birbirlerini etkilemeden fonksiyonlarını yerine getirmesi oldukça şaşırtıcıdırÖyle ki canlı organizmalarda şuursuz atomlardan beklenilmeyecek bir sistematik iş birliği ile karşılaşmaktayız Doğadaki hangi canlı türünü incelersek inceleyelim karşımıza çarpık düzensiz yada karmaşadan uzak sade bir yapı çıkmazHer canlı muazzam bir karmaşa ve düzen içerisinde vücut bulmaktadır Hormon sistemlerinin çok karmaşık olduğuna değindik, ancak bu hormon sistemlerinin kompleksliği bir yana her canlı için çok spesifik hormonlarda mevcutturBu hormonların herbirini ayrı ayrı ele almak mümkün olmadığı için insan hormonlarına ve bu hormonların hangi organlardan salındığına değinmeye çalışacağız Kısacası hormonların insan vücudunda nekadar mühim roller oynadığını ve kontrol mekanizmalarındaki üstün tasarımı anlatacağızÖğrencilerin faydalanabileceği bir yazı olmasına karşın biyolojiye uzak kimselerinde zevkle okuyacağı şekilde sadeleştirmeye çalıştık

İNSAN HORMON SİSTEMİ

İnsan vücudunda sayısız hormon görev almaktadır Bu hormonların bazılarının kimyasal özellikleri açığa kavuşturulmuş olmakla birlikte çoğunun ne yapıda hormon oldukları konusunda araştırmalar halen sürmektedir Hormonların enzimler gibi protein yapıda olduklarına değinmiştik, ancak bazı hormonlar yanlızca 3 - 5 amino asitten oluşabilirler, hatta protein yapıya ilave olarak moleküle ek bir karbonhidrat molekülü bağlanmış olabilir (bu tip moleküllere " Glikoprotein " denir) Bunun yanında lipidlerden sentezlenen ve protein tabiatında olmayan hormonlarda vardır Örneğin dişi ve erkek bireylerin primer ve segonder eşey karakterlerini belirleyen östrojen, testosteron, progesteron gibi hormonlar (bu hormonlara daha sonra değinilecektir) kolestrol adı verilen ve kanda serbest dolaşan lipid tabiatındaki moleküllerden sentez edilirler Hormonlar vücutta belirli organlarda üretilirler Bu organlar özelleşmiş yapıya sahip olmakla birlikte zengin bir kan damarı ağına sahiptir Böylelikle üretilen hormonlar çok süratli bir biçimde kana karışır ve hedef organa doğru yol alırlar Şimdi sırasıyla bezleri, bu bezlerin ürettikleri hormonları ve bu hormonların hedef organları üzerindeki etkilerini teker teker ele alalım

- HİPOTALAMUS -

Hipotalamus, beynin hormon üretebilen özelleşmiş bir bölgesidir Kendisine komşu olan hipofiz bezi üzerinde durdurucu veya salgılatıcı etkiler meydana getirir Hipotalamus bezinde sinir hücreleri mevcuttur, ancak bu hücreler diğer sinir hücrelerinden farklı olarak hormon üreterek bu hormonları kana verme özellikleri ile tanınırlar Bu hücrelerin salgıladıkları hormonlara genel adıyla
" Nörohormonlar " adı verilir Özelleşmiş bu hücreler kendi aralarında gruplara ayrılırlar Öyle ki salınan bazı hormonlar hipofiz bezinin " Adenohipofiz " adı verilen alt lobuna etki ederken diğer bazı hormonlar ise
" Nörohipofiz " adı verilen 2alt birimine etkirler Hipotalamus bezinin salgıladığı hormonların başlıcaları ve görevleri şunlardır ;
TRH : TRH'nın türkçe açılımı " Tiroid salgılatıcı hormon " dur Hedef bölgesi, hipofiz bezinin (Hipofiz bezi hipotalamusa komşudur ve beynin diensefalon bölgesinde (orta beyin) yer alır) adenohipofiz lobunun tiroid hormonunu üretip salgılayan hücreleridir Bu hücreler kendilerine gelen TRH ile bağlanarak Tiorid adı verilen bir hormon üretmeye başlarlar (BkzHipofiz bezi ve bu bezin hormonları)
GnRH : GnRH'nın açılımı " Gonad hormonlarını salgılatan hormon " dur Bu hormon üretildikten sonra hipofiz bezine ulaşarak kendini bağlayabilen reseptörlerin bulunduğu, gonad hormonlarını üreten hücrelere bağlanırlar Bağlanmasına ardışık olarak bu hücreleri aktive edip, gonadların (eşey hücrelerinin) aktivitesini kontrol eden hormonların sentezlenmesini sağlarlar
PRH : PRH'nın açılımı ise " Prolaktin salgılatıcı hormon " dur Hipofiz bezinde, dişilerde meme bezlerini kontrol eden hormonların salgılandığı hücreler vardır PRH bu hücrelerin aktivasyonunu düzenler ve prolaktin hormonunun salgılanmasına neden olur
CRH : CRH " Kortikotropik hormonunu salgılatıcı hormon " anlamına gelir hipofiz bezinde, böbrek üstü bezlerini etkileyen hormonların üretildiği hücreler vardır Bu hücreler ACTH adı verilen bir hormon üretirler Ancak bu hücrelerin aktivasyonu CRH hormonlarına bağlıdır
GH - RH : GH - RH " Büyüme hormonunu salgılatıcı hormon " adını alır Bu hormon yine hipofiz bezinde bulunan ve büyüme için gerekli hormonları salgılayan hücreleri aktive eder (Büyüme hormonlarına hipofiz bezinde değinilmiştir)
Bu hormonların yanısıra hipotalamustan, hipofiz hücrelerinin aktivasyonunu engelleyen hormonlarda salınmaktadır Bu hormonlar " İnhibie eden hormonlar " adını alırlar Şöyle ki ;
GHR - IH : Bu hormon GH - RH'nın tersine büyüme hormonunu üreten hücrelerin aktivasyonunu engellerler
CR - IH : CR - IH hormonu ise, böbreküstü bezlerini aktive eden hormonları üretip salgılayan hipofiz bezi hücrelerini durdurur
PRH - IH : Hipoifiz bezi prolaktin üretiminden sorumlu hücrelerin aktivasyonu bu hormon tarafından engellenir
Bu arada şunu belirtmek gerekir ki hipotalamusta üretilen ve hipofizdeki salgılamayı aktive eden veya durduran hormonlarla hipofiz bezi hormonları arasında kontrol mekanizmaları mevcuttur Bu mekanizmalar hormonların kandaki artışı ile doğrudan ilişkilidir Örneğin tiroid bezini uyaran hormon olan TSH'nın kandaki seviyesi arttığı takdirde bu hormon hipotalamus üzerine etki ederek TRH üreten hücreleri durdurur ve TRH'nın salınmasını engeller, dolayısıyla TRH hipofize gönderilmediği takdirde hipofizdeki TSH üreten hücrelerin durması söz konusudur Böylelikle TSH salınamaz ve kandaki seviyesi düşürülmüş olur Ancak TSH'nın kandaki seviyesi düştüğünde mekanizma tekrar harekete geçer ve hipotalamustan tekrar TRH salınmasına neden olur Çünki TSH'nın kandaki seviyesinin düşük olması, TRH salınımı üzerinde pozitif etki meydana getirir Bu mekanizma, ilerleyen paragraflarda değineceğimiz bütün hormonlar için geçerli bir mekanizmadır

- HİPOFİZ BEZİ -

Hipofiz bezinin hipotalamusa komşu olduğunu belirtmiştik Bu bez beynin diensefalon bölgesinde bulunur, ancak boyutu oldukça küçüktür (bir nohut tanesi kadardır) ve bir sap aracılığı ile beyine bağlanmıştır Bu sap
" İnfundibular sap " adını alır Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar oldukça önemli görevleri yerine getirirler Büyümeden üremeye, su emiliminden kan basıncı dengesine kadar birçok organın kontrolünü sağlayan hormonları üretir ve kana verir Hipofiz bezinin Adenohipofiz ve Nörohipofiz olmak üzere iki alt lobu vardır Bu loplardan salınan hormonları ayrı ayrı ele alacağız

I-) Adenohipofiz lobundan salgılanan hormonlar :
TSH : TSH hormonu az öncede belirttiğimiz gibi hipotalamustan salınan TRH'nın TSH üreten hücrelerini uyarmasıyla sentez edilmeye başlanır Bu hormonun hedef organı ise soluk borusunun hemen önünde yer alan " Tiroid " bezidir Bu bez oldukça önemli 3 ana hormon olan Kalsitonin, tiroksin ve triiyodotronin hormonlarının salgılanmasından sorumludur (BkzTiroid bezi)
FSH / LH : Bu iki hormon, dişi ve erkeklerde eşey hücrelerin gelişiminden sorumludurlar Yani hedef organları eşey organlarıdır FSH erkeklerde sperm üretimini, dişi bireylerde ise yumurta üretimini uyarır LH hormonu ise dişilerde korpus luteum adı verilen bir yapının gelişimini uyarır Korpus luteum, dişilerde Progesteron adı verilen bir hormonun üretiminden sorumludur Bu hormon dişilik karakterlerin kazanılması açısından önemlidir
ACTH : Yine bu sayfada değindiğimiz böbrek üstü bezlerinin çalışması, ACTH hormonunun uyarımı sayesinde kontrol edilir Ancak böbreküstü bezleri anatomik olarak iki ana kısımdan meydana gelir, bu kısımlar Korteks ve Medulla adını alır ACTH yanlızca korteks kısmına etki etmektedir, medullayı kontrol eden mekanizma hipofizden tamamen bağımsızdır
Örneğin kanda aminoasit seviyesi düştüğü takdirde hipofizden ACTH salınır, bu hormon kortekse etki ederek " Kortizol " adı verilen bir hormonun salınmasını uyarır Bu hormon ise belirli hücrelere etki ederek proteinlerin parçalanmasını sağlar Ancak kandaki adrenalin, noradrenalin hormonlarının artışı veya azalması ise medulla üzerinde uyarıcı etki meydana getirir Yani medulla hipofiz hormonlarına değilde kandaki bazı moleküllerin seviyesine göre aktive edilmektedir
STH / GH : Bu iki hormonun ana görevi büyümede rol oynamasıdır Bu hormonlar kemikleri, iç organları, yumuşak dokuları ve kıkırdakları meydana getiren hücrelerde mitoz aktivitesini uyarır Mitoz aktivitesi uyarılınca hücreler bölünürler ve çoğalmaya başlarlar böylelikle iç organlarda ve kemik dokularında miktarca artış meydana gelir, birey büyümeye başlar
Burada bir noktada durmak gerekir Büyüme hormonu aslında farkında olmadığınız mucizevi bir olayın tetiklenmesine neden olur Bu olay büyümedeki orantı dengesidir Örneğin elleriniz en genel şekilde kas, kemik deri ve yağ dokusundan meydana gelir Büyüme hormonu salındığında herbir farklı hücreye farklı şekilde etki eder Kas hücresi 2X sayısı kadar mitoz geçirip çoğalıyorsa kemik hücreleride 2X sayısı kadar bölünürler, aynı şekilde deri hücreleride aynı oranda çoğalırlar Fakat bazı organlar vardırki büyüme hormonuna cevap verdiği zaman ani bir mitoz patlaması göstermezler, örneğin göz hücreleriniz STH hormonuna, ellerinizi meydana getiren deri hücreleri gibi bir yanıt verseydi o zaman gözleriniz şu an göz yuvalarınızın dışında olacaktı Ancak göz hücreleri (başka organlarda olabilir) STH'ya yanıt verdiğinde göz hücrelerindeki genler, gözün büyümesini, vücut organları ile orantılı olacak şekilde düzenlerler Başka bir örnek vermek istersek klavyeyi kullanan ellerimizi verebiliriz Ellerinizin üzerini örten deri, kas ve kemik hücrelerinden daha az sayıda mitoz geçirirse, mesela X kadar bölünecek olursa deri kemiklere dar gelecek ve yırtılmaya başlayacaktı Tersine kemik hücreleri büyüme oranının altında kalsaydı bu sefer elleriniz birer deri yumağına dönüşecekti Aynı oran bozukluklarını iç organlara uyarlarsanız, STH / GH hormonları ve bu hormonların etki ettikleri hücreler arasındaki kontrol sistemlerinin, sizin hayatınız açısından nekadar mucizevi bir önemi olduğunu anlayabilirsiniz
PRL : Prolaktin dişi bireylerde meme bezlerinden süt salınmasında uyarıcı bir etkiye sahiptir Özellikle doğum sonrasında süt bezleri yüksek aktivite gösterir, böylelikle bebeğin ihtiayaç duyduğu süt fazlasıyla üretilmiş olur Ancak süt üretiminde sütün zengin mineral içeriği açısından ana etmen PRL değildir, annenin iyi beslenmesi bebeğin içeceği sütün zengin mineral ve protein içeriğe sahip olmasında etkendir
MSH : " Melanin uyarıcı hormon " adını alan MSH hormonu, hipofizden salındığı vakit hedef hücreleri olan melanin hücrelerinin reseptörlerine bağlanır Bu hücreler melanin adı verilen renk pigmentinin üretimini gerçekleştirirler Bu pigmentlerin üretimindeki artış, derinin renginin koyulaşmasına neden olur Aksine açık tenli insanlarda melanin hücreleri daha az pigment üretirler Bunun yanında melanin pigmentinin üretimi güneş ışınlarıylada doğrudan etkilidir
I-) Nörohipofiz lobundan salgılanan hormonlar :

Bu lobun iki ana hormonu vardır, birisi Oksitosin diğeri ise Vazopressin dir Her iki hormonda gerçekte hipotalamusta üretilir, ancak hipotalamus ile hipofiz arasındaki portal damarağına geçerek nörohipofize ulaşır ve buradan kana karışır Nörohipofiz burada yanlızca kan damarlarına yataklık yapmaktadır, bir bakıma köprü vazifesi görmektedir
Oksitosin : Bu hormon hamile kadınlarda doğum esnasında rahimin etrafına sarılı olan düzkas hücrelerinin kasılmasına neden olur, böylelikle doğum esnasında yavru rahim kanalı boyunca ilerler Bunun yanısıra bebekler anne sütünü emerken civardaki sinir hücrelerine baskı yaparak annenin beynine sinir impulsu gitmesine neden olur Bu impulslar oksitosin salınımını artırır, böylelikle oksitosin süt kanallarının kasılmasına ve sütün bebek tarafından emilmesine yardımcı olur
Vazopressin : Vazopressin hormonu, damar cidarlarında konumlanmış düz kas hücrelerinin kasılmasına ve aynı zamanda böbreklerden suyun absorbe edilmesini uyarır, böylelikle kandaki üre seviyesi düşürülmüş olur Damarların daralması ise kan basıncının ayarlanmasında fonksiyoneldir
- PİNEAL BEZ -

Pineal bez, beynin diensefalon bölgesinin dorsalinde (sırt kısmında) bulunmaktadır Tıpkı hipofiz bezi gibi kısa bir sapla beyine bağlanmıştır Bu bezin iki önemli hormonu vardır ;
Serotonin : Serotonin, bireyde uyku düzenlenmesinde rol alır, ancak vücut sıcaklığının ayarlanmasında ve damarların cidarlarındaki düz kasların kasılmasında uyarıcı etkisi vardır
Melatonin : Melatonin hormonu üreme sikluslarının düzenlenmesinde rol oynamaktadır
- TİROİD BEZİ -

Tiroid bezi soluk borusunun ön tarafında yer alır Başlıca üretip saldığı hormonlar şunlardır ;
Tiroksin : Tiroksin hormonu, tirozin amino asitinden üretilen bir hormondur Bu hormon ne protein tabiatında nede lipid tabiatındadır, yanlızca tekbir tirozin aminoasitine 4 tane İyot molekülünün bağlanmasıyla meydana gelir Tiroksin genel olarak canlının hücrelerinde enerji açığa çıkaran reaksiyonların hızlanmasını uyarırlar Örneğin soğuk havalarda tiroid bezinizden daha fazla Tiroksin salınır Bunun neticesinde enerji açığa çıkaran reaksiyonlar hızlanır ve vücut ısınız yükselmeye başlar Bu şekilde, vücut için ideal ısı olan 37 derecede denge sağlanmış olur
Triiyodotronin : Adındanda anlaşılacağı gibi bu hormona 3 adet İyot molekülü bağlanmıştır Triiyodotronin aslında tiroksinden 1 iyot çıkarılmasıyla oluşur İyodun çıkarılması ise spesifik bir enzim tarafından gerçekleştirilir Triiyodotronin'in fonksiyonu tiroksin hormonunun ki ile aynıdır
Kalsitonin : Kalsitonin hormonunun hedef hücreleri kemik dokusudur Kalsitonun kemik hücrelerine bağlandığı zaman hücrelerin membranı üzerinde bulunan kanallardan kemiğe Ca(+) iyonunun geçisi hızlanır Böylelikle kandaki Ca seviyesi düşerken kemikteki Ca seviyesi artar, dolayısıyla kemike sertleşme meydana gelir
- PARATROİD BEZİ -

Bu bezin bilinen en önemli hormonu " Parathormon " dur Parathormon, Kalsitonin hormonunun aksine kemiklerden Ca(+) iyonlarının kana geçişini uyarır Ayrıca Parathormon böbrekte bulunan ve glomerulus adı verilen süzüntü birimlerinde, kandaki fosfat (PO( - ) ) iyonlarının idrara geçişini hızlandırır Buna bağlı olarak kandaki fosfat iyonlarının yoğunluğu düşürülmüş olur

- BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ -

Böbreküstü bezleri (Diğer adıyla " Adrenal bezler "), anatomik olarak Korteks ve Medulladan oluşur Bezin korteksi ve medullası ayrı ayrı hormonlar üretirler Öncelikle korteksden salınan hormonlara değinelim ;
Korteksten salınan hormonlar :

Adrenal korteks, steroid grubu adı altında toplanan değişik hormonların üretiminden sorumludur Steroid hormonları, kolestrolden sentezlenen lipid tabiatındaki hormonlardır Bu hormonların başlıcaları şunlardır ;
Aldosteron : Aldosteron hormonu, kanda bulunan Na ve K iyonlarının dengesinden sorumludur Na iyonlarının böbreklerden emilimini sağlarken K iyonlarının idrara geçişine neden olur Aynı zamanda Aldosteron böbreklerden su emiliminide gerçekleştirir
Kortizol, Kortizon : Her iki hormonda kas ve karaciğer dokularına etki eder Karaciğer hücrelerinde Glikoneogenez (Glikozun sentezlenmesi olayı) reaksiyonlarını tetiklerken kas hücrelerinde proteinlerin aminoasitlere parçalanmasına neden olur
Medulladan salınan hormonlar :
Adrenal medulladan, tirozin aminoasiti türevi olan Adrenalin ve Noradrenalin hormonları salınır Bu iki hormon, organizmanın heyecan, korku gibi durumlarla karşı karşıya kalması durumunda salınarak sinir impulslarının çok hızlı bir şekilde iletilmesine neden olur Adrenalin ayrıca sinir hücrelerinin akson uçlarından da salınır Akson uçlarından salınan Adrenalin, impulsun diğer sinir hücresinin dentritine atlamasını sağlayan kimyasal bir aracı olarak rol oynar

- HORMON ÜRETEN BEZLER GİBİ DAVRANAN ORGANLAR -

Bazı organlar gerçekte farklı fonksiyonlara sahip olmasına karşın bazı kimyasalları üretip kana vermesi bakımından aynı zamanda hormonal bez olarak kabul edilir Bu organlardan başlıcaları, mide, karaciğer, pankreas ve üreme organlarıdır Bunların neden hormonal bez kategorisine alındığına deyineceğiz ;
Mide : Mide duvarında salgı üretip bu salgıları bir kanal aracılığıyla mide içerisine gönderen bezler vardır Bu bezleri meydana getiren hücreler arasında hormon üretip salan özelleşmiş hücreler vardır Midede asit üreten hücreler " Parietal " hücrelerdir Bu hücrelerin asit salgılamasını kontrol eden hücreler ise " G " hücreleridir G hücreleri gastrin hormonu üretirler, bu hormon parietal hücrelerin HCL salgılamasını uyarır Ancak G hücrelerinin gastrin üretmeside yine o bölgede bulunan D hücrelerinden salınan " Serotonin " hormonu tarafından kontrol edilir Yani birtür zincirleme ilişki vardır " EG " hücreleri adı verilen hücreler ise Enteroglukagon adı verilen bir hormon salarlar Bu hormon kandaki şeker düzeyinde artışa neden olur " EC " hücreleri ise serotonin salarlar Bu hormon damarların cidarlarındaki düz kasların kasılmasında fonksiyoneldir

Karaciğer :

Karaciğer vücuttaki en büyük ve en önemli organlardan birisidir Karaciğer, besinlerin sindirimiyle kendisine gelen biyokimyasal molekülleri işlediği gibi, bu moleküllerden sentez ettiği protein, glikojen gibi maddeleri kana vermesiyle endokrin (iç salgı bezlerine verilen genel ad) sınıfına dahil edilmektedir Karaciğer özellikle glikozu glikojene çevirerek depo eder yada kana verir Ayrıca fibrinojen, protrombin ve albumin gibi proteinlerde karaciğer tarafından sürekli üretilip kana verilirler

Pankreas :

Sindirim olaylarında incebağırsağa karaciğerden safra sıvısı dökülürken pankreastan ise lipidlerin parçalanmasını sağlayan enzimler salgılanır Pankreas bu özelliğiyle eksokrin (dış salgı bezlerine verilen genel ad) bez olarak bilinir Ancak pankreasta özelleşmiş hücrelerin oluşturdukları adacıklar vardır ki bu adacıklara
" Langerhans adacıkları " adı verilir Bu adacıklarda farklılaşmış A, B, D, ve PP hücreleri konumlanmışlardır
A hücreleri " Glukagon " adı verilen bir hormon salarlar Bu hormon karaciğerde depoedilen glikojenin parçalanmasını ve glikozun açığa çıkmasına neden olur
B hücreleri ise " İnsülin " adı verilen bir hormon salar Bu hormonun görevi ise karaciğerde glikozun glikojene çevrilmesini sağlamakatır Ancak insülin kas dokularındada glikozun glikojene çevrilmesini ve depo edilmesini sağlar Bunun yanında insülin yağ dokularında yağ sentezini uyarır
İnsülin oldukça önemli bir hormondur Şeker hastalarında bu hormonu sentezleyen hücrelerin insülini şifreleyen genleri kusurlu olduğu için üretilen değişik yapıdaki hormon görevini yerine getiremez, yani karaciğeri, glikozu glikojene çevirmesi için uyaramaz Glikoz ise kanda birikmeye başlar ve tansiyonun yükselmesine neden olur ki bazı durumlarda yüksek tansiyon çok ağır neticeler verebilmektedir
D hücreleri ise A ve B hücrelerinin aktivitesini düzenleyen " Somatostatin " adı verilen bir hormon salar
PP hücreleri ise pankretaik peptidleri (proteinleri) salgılayıp kana verirler
Eşey organları (Gonadlar) :

Gonadlar hem erkek hemde dişi bireyde eşey hücrelerinin üretilip geliştiği yerleri temsil ederler Ancak eşey hücrelerinin üretimi yanısıra erkeklik veya dişilik karakterlerin ortaya çıkmasında rol oynayan hormonlarıda salarlar Erkeklerde bu hormonlardan en bilineni " Testosteron " adını alır ve Leydig adı verilen hücreler tarafından üretilir Dişilerde ise üretilen hormon " Progesteron " hormonudur Bu hormon ise meme bezlerinin gelişmesi gibi sekonder karakterlerin gelişmesinde uyarıcı etkisi vardır Progesteronun üretimi ise yumurtanın geliştikten sonra dönüşüme uğrayarak meydana getirdiği " Korpus Luteum " adı verilen bir yapıda gerçekleşir

Gerek enzimler gerekse hormonlar vücut için mutlak suretle gerekli olan biyokimyasal moleküllerdir Bu moleküllerden herhangi birisini yok sayarsanız organizmada oldukça ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkması muhtemeldir Örneğin monitörünüzde sayfayı kaydıran çubuğu rastgele hareket ettirip monitörün alt tarafına en yakın hormonu yok ettiğimizi düşünelim Farz edelimki monitörün altına en yakın hormon " Vazopressin " oldu Eğer organizmada vazopressini üreten gen hasar görürse o bireyin kanındaki ürenin böbreklerden atılması söz konusu olamaz Ürenin kandaki artışı ise toksik etki yapar ve zehirlenmeye neden olur Sizlerde rastgele bir hormon adı seçin ve o hormonu şifreleyen geni yok sayın, sonucun organizma açısından hiçte iç açıcı olmayacağı aşikardır Bu derece birbiri içine geçmiş başdöndürücü biyokimyasal kontrol sistemleri, organizmanın ancak tasarım sonucu ortaya çıkabileceğini göstermektedir Buraya kadar adı geçen hormonlar için binlerce hata milyonlarca soru sorulabilir Çünki bu sayfadaki mevcut tüm bilgiler çölde bir kum tanesini temsil etmektedir Gördüğümüz gibi vücudun biyokimyasal reaksiyonlarında ve kontrol sistemlerinde çok mühim rolleri olan
" Hormonlar " ve " Enzimler " hiç durmadan çalışarak, şu an bu yazıları okurken bir mucizeyi gerçekleştirmektedirler " Hayatınızın devamlılığını ! "

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.