|
|||||||
![]() |
|
|
Konu Araçları |
| arasındaki, cumhuriyet, fark, kadınını, neler, olmuştur, sonrasında, türk, öncesi |
Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur? |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur?Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur? Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur? 3 İslamiyet ve İslamiyet’ten Sonra Türk Kadını:(Cumhuriyet öncesi)İslamiyet öyle bir toplumun içinde öylesine kötü bir ortamda doğmuştur ki, her manevi anlayışın düştüğü ve ahlak kurallarının sıfıra indiği bir dönemdir ![]() Kuran-ı Kerim ve diğer dini kitaplar, bu kapkara devre “cahiliye devri” adını verirler İslamiyet Arap ülkelerinde doğmuştur Arabistan’da İslamiyet doğduğuzaman kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor ve öldürülüyorlardı Kız çocuğudoğuran kadınlar cezalandırılıyorlardı Kadın bir sürüden farksızdı Bir erkekistediği kadar kadınla evlenebiliyordu, kocası ölen kadın başka birine miras olarak devredilebiliyordu ve erkeğin mutlak egemenliğindeki Arap kadınının hukuki yönden durumu erkeğin çok aşağısında idi (Tozduman, 1984:28)İslamiyet doğduğu ortamın etkisiyle, önce o yöre için kurallar getiriyordu ![]() Kızların öldürülmesi yasaklanıyor, evlenme ve boşanma yasal kurallara bağlanıyordu İslamiyet ile birlikte ilk kez miras hakkı ve mal edinme hakkı kadınatanınmış, kadına kocasına itaat zorunluluğu konurken, kocada karısına iyi davranma yükümlülüğüne bağlanmıştır Kadın ve erkek Kur’an da eşittir Ana vebaba saygı açısından denktir (Doğramacı, 1989:133)Bu açıklama gösteriyor ki, İslamiyet evlilik, eş sayısı, boşanma, miras hakkı, mal-mülk edinme, insanca muamele görme, cinsiyet ayrımı gözetmeme gibi konularda kadın ve erkeği aynı düzeyde görmektedir ![]() Türkler İslamiyet’e girişleriyle birlikte, bir taraftan kendi örf ve adetlerini muhafaza etmeye çalışırken, Arap ve istila ettikleri yerlerdeki Fars, Bizans ve Avrupa ülkelerinin kültürünün de etkisi altında kalmışlardır Bu kültür karışımıiçerisinde elbette ki Türk kadınının statüsünde de değişmeler olmuştur Daha sonraAnadolu’ da doğan tarikatlar da Türk kadınının durumunu etkiler olmuştur Bunlararasında özellikle Mevlevilik ve Bektaşilik sayılabilir Orta Asya’ da ki Türkkadınının üyesi olduğu ailenin durumu hiçbir zaman babaerkil (Pederşahi – patriarkal) olmamıştır (İnan,1969:19)Selçuklular’ ın X Yüzyılda Anadolu’ya gelişlerine kadar, İslamiyet’intesirlerine rağmen, Türk kadını aktiftir Günlük yaşamda erkekle beraberdir Evekapatılmamıştır “Harem” henüz bilinmemektedir Selçuklu egemenliği 300 yılkadar sürer Bu dönemde kadının sosyal durumu hayli değişikliğe uğrar Bununlaberaber erkekten yine kopmamıştır Sanat ve kültür hareketleriyle ilgilidir![]() Kadınlar adına Medrese, Hastane ve Kütüphaneler yapılmaktadır İran’ın Kirmanşehrinde Kutlu Türkan Hastanesi (1271), Kayseri’de bugün adına Tıp Fakültesi kurulan Gevher Nesibe Şifahanesi (1206), Divrik’te Turan Melek Hatun Kütüphanesi (XIV yy) gibi (Göksel, 1993:129)Osmanlı toplumunda, özellikle İmparatorluğun ilk dönemlerinde medreselerin, tarikatların etkisiyle, kısmen kadına da dini inanışlarına göre sosyal hayatta bir yer tanınmış ise de bu durum gitgide kaybolmuştur Osmanlıtoplumunda kadının “harem”e kapatılarak toplum yaşantısının dışına itilmesinin İstanbul’un alınışından sonra Osmanlılar’ ın köleci Bizans devlet yapısından etkilenmesiyle başladığı sanılmaktadır (Çağlar, 1992:49)Osmanlı toplumunda, kadının önceleri sahip olduğu yerini kaybetmesinin nedeni, İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte, Arap geleneklerinin ve kültürünün etkisi altında kalmasının bir sonucu olduğu öne sürülmektedir ![]() İslam dininin kabul edilmesiyle kadın toplumdaki yerini kaybetmiş, eve kapanmıştır Diğer bir görüşe göre Türk kadınının toplumdaki yerini kaybetmesineneden olan temel etken, Osmanlı Devleti’ nin kuruluş aşamasından başlayarak Bizans kurumlarının etkisinde kalması ve kadının hareme kapanmasıdır Buaçıklamaların ikisi de kadının Osmanlı toplumunda ki yeri konusunu çözümlemede geçerli olduğu açıktır (Doğramacı,1989:2) Özellikle Osmanlıların ilkdönemlerinde büyük şehirlerde medreselerin ve tarikatların tesiriyle, nispeten kadına da dini inançlarına göre sosyal hayatta bir yer tanınmış ise de, bu durum gitgide kaybolmuştur Osmanlı haremli kadınların kendi aralarında ve yalnızcaailelerinde erkeklerle temas halinde yaşadıkları ve kadının temel toplumsal işlevini çocuk doğurmak yetiştirmek ve erkeklere hizmet ve cariyelik olarak belirleyen bir kurumdur Yani bir anlamda haremde yaşayan kadınlar hukuken olmasa datoplumsal ilişkiler bakımından köle durumunda idiler Bir kurum olarak “harem”Engels’in kadının “evcil köleliği” olarak tanımladığı durumun tipik bir örneğidir ![]() Ancak Osmanlı toplumunda kent kadınları tümüyle eve kapalı bir biçimde kurumsallaşmış kadınlık uğraşını sürdürürken kırsal kesim kadınının üretimde yer aldığı bilinmektedir Ayrıca bu dönemde yönetici sınıf kadınlarınındışında kalan halk sınıfı kadınlarının kimi uğraşlara girdikleri padişah fermanlarından anlaşılmaktadır Kanuni Sultan Süleyman ve Üçüncü Selimdönemlerinde halk sınıfından kimi kadınların çalışma yaşamına girdikleri bilinmektedir Örneğin, bu dönemlerde kadınların pratik hekimlik yaptıklarınailişkin belgeler bulunmuştur Kanuni döneminde evden eve dolaşan bohçacıkadınlar, çalışan kadınlar sayılmaktaydı (Çiftçi, 1982:81) Kentlerdeki her türlümesleksel etkinliklerin kadına yasak oluşu onu, kocasına ya da çocuklarına tümüyle bağımlı kılmıştır Onları terketmesi, yoksulluğa düşmesi ya da ölümühalinde sefaletin kucağına iter Giyim konusunda da budönemde kadınlara bir takım kısıtlamalar getirilmiştir Kadınların giysileriferacelerin boylarına kadar belirlenmiş olup, bayramlarda bile dışarı çıkmaları, gezi yerlerine gitmeleri konusunda, çok az sayıda kadının ev dışına çıkmayı başarabilmesine karşılık bu sınırlı uğraşlar bile fermanlarla yasak edilmiştir ![]() Gerek Selçuklular gerekse Osmanlı kadınını “Saraylı kadın” ve “kırsal alandaki emekçi kadın” olmak üzere ikiye ayırarak değerlendirmek gerekir Herikisi de temelde erkeğe bağımlıdırlar Saraylı kadın tam bir tüketici olduğu halde,kırsal alandaki kadın üreticidir Saraylı kadın örneğinde özellikle ValideSultanların padişah nezdindeki etkilerini anımsamak gerekir Sarayda özel bir yeriolan Valide sultanları özellikle yükselme devrinden sonra politik bir nitelik kazanmıştır Tanzimat dönemine kadar Türk kadını ile ilgilikısıtlamalar birbirini takiben fermanlarla devam etmiştir Fakat bu yaşamın ilginçbir yönü de vardır Türk kadınının bu baskıya tam anlamıyla boyun eğdiğisöylenemez Özellikle giyim – kuşamda padişah fermanlarının yerine “moda”cereyanları kadınları etkilemiştir Kıyafetlerde değişme hareketleri kendinigöstermeye başlar ![]() Osmanlı Devleti’nde kapsamlı bir toplumsal değişmeye yol açan ilk önemli gelişme, Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla başlayan yeni tarihi dönemdir Batıdünyasında tanık olunan pek çok gelişmenin sonuçta Osmanlı bürokrasisini de etkilemesinin yanısıra batılı devletlerin Osmanlı devletini yönlendirmeye dönük politikalarının da etkisiyle ilan edilen bu ferman, Osmanlı Devleti’nin sosyal yapısında ciddi değişmelere neden olmuştur Bu değişmelerin niteliği ve boyutu,yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin tarihsel gelişimi ile karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılacağı gibi, etkileri açısından o denli derin ve şiddetli olmuştur ki, bunun sonucunda yaşanan kurum, kavram ve kurumsal değişmeler, sonraki önemli değişmelerin de nedeni haline gelmiştir Bu önemli tarihsel evreyi, önce kazanılanözgürlüklerin geriye doğru gidişi demek olan istibdat rejimi, ardından da daha ciddi bir toplumsal dönüşüm olan II Meşrutiyet hareketi izlemiştir (Kırkpınar,1998:13)Bu döneme gelinceye kadar her türlü haktan yoksun olan kadın statüsünün durağan hali Tanzimat hareketiyle hızla değişmeye başlamıştır ![]() Tanzimat hareketiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupa’dan esinlenen bir dizi reformun gerçekleştirildiği görülmektedir Batı uygarlığınagerçek yöneliş ve alıştırmaları da bu dönemde başlamıştır Avrupa’ da ortaya çıkanher ideolojik hareket, er yada geç, kısmen birbiri üzerine binerek kısmen de eski İslam görüşünün yerini alarak, yeni bir etik görüşün oluştuğu Osmanlı İmparatorluğu’nda yankılanmasını buluyordu Tanzimat’la başlayan çağdaşlaşma hareketi çerçevesinde Türk kadını gerek düşünce alanında, gerekse doğrudan doğruya siyasi ve toplumsal haklar yönünde ciddi adımlar atabilmiştir Bu gelişmeler ancak, söz konusu dönemlerin düşünceyapılarının ve ideolojik kalıplarının kendine özgü kalıpları içinde anlam kazanabilmektedir ![]() Batıya yönelme hareketlerinin en önemlisi kuşkusuz eğitim ve öğretim alanında başlamıştır Askeri okullarımızda Türk ordusu Tanzimat’tan öncebaşlayan batılılaşma hareketi ile eğitim sistemimize öncülük yapar Askeriokullarımız arasında Rüştiye (Ortaokul), İdadi (Lise) ve 1773’te Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (Deniz Harp Okulu), 1793’te Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Harp Okulu), 1826’ da Tıphane-i Amire (Askeri Tıbbiye), 1836’da Mızıkayı Hümayun (Saray Bandosu ve Askeri Mızıka Okulu) gibi modern eğitim müesseseleri açılmış ve mezunlarını vermeye başlamıştır (Göksel, 1993:133-134)Öte yandan toplumsal gerilemenin nedeni olarak kadınların cehaletini ve geriliğini gören “batıcı” aydınlar, kadınların eğitilmesi gereğini kabul ederler Kızlarımız içinilkokul ve ortaokulların eğitimine 1858’ de başlanır Meslek okulu olarak ilk önce,1842’ de Askeri Tıbbiye’ye bağlı olarak ilk “Ebe Okulu”, 1869’ da İnan Sanayi Mektebi (Kız Sanat Okulu), 1870’de Darülmuallimat” (Kız Öğretmen Okulu) açılır (Böylece Türk kadınının ev dışında, okulda yetiştirilmişolarak ilk mesleği olan Ebelik ve Öğretmenlik meslekleri için okullar açılmış oldu ![]() Kuşkusuz bu modern kurumlardan yararlanabilen üst tabakalara mensup ve büyük kentlerde yaşayan kadın sayısı çok azdı Bu okur-yazar kadınlar, yine de 19yüzyıl sonlarında gazetelerde kadın sayfalarının yer almasına ve hatta kadınlar için, yazarları da kadın olan gazete ve dergilerin yayınlanmasına zemin oluştururlar ![]() (Mukadderat, Şukufezar, Hanımlara Mahsus Gazete) gibi II MeşrutiyetDönemi’nde aydın kadınlar, kadın statüsünün değerlendirilmesi amacıyla Teali-i Nisvan, Müdafaa-i Hukuku Nisvan, Asri Kadınlar Cemiyeti gibi dernekler kurulmuştur Bu dönemde kadınları ilgilendirip de gündeme gelen tek konu evlilikstatüsüdür 1917 kararnamesi, evliliği yasal bir çerçeveye bağlarken, kadınlara ilkdefa boşanma hakkını verir ![]() ![]() ![]() Çok karılı evliliği karının rızasına bağlayaraksınırlandırır Tanzimat döneminin reformcu havası içinde Namık Kemal, Şemseddin Sami, Abdülhak Hamit Tarhan gibi düşünürler, dönemin gazete ve dergilerinde kadın konusu üzerinde durmuşlardır Batıdaki feminist hareketlerin etkisiyle Türkkadınının çeşitli mesleklere girmesini teklif etmişler, görücü usulüyle evlenmenin zararlarını belirtmişler ve Türk kadınının geçirdiği sarsıntıya işaret etmişlerdir ![]() (Taşkıran, 1982:24) Birinci Dünya Savaşı Osmanlıların yenilmesi ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı, kadınların gerçek yaşamlarında hukuki statülerini zorlamasına imkan veren değişikliklere yol açar Çok sayıda kadın cepheye giderek, erkeklerin yerine işçi vememur olarak çalışma hayatına girmiş, ilk işçi hakları kadın işçilerle ilgili olarak tanınmıştır ![]() Sonuç olarak teokratik bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimat’tan birinci dünya savaşı sonuna kadar geçen dönemde kadın sorununa ilişkin gelişmelerin temel niteliği, bu gelişmelerin temel niteliği Oya Çiftçi’nin belirttiği gibi (Çiftçi, 1982:29) kapsayıcı değil, büyük kent kadınlarının çok sınırlı bir kesimine yönelik olmasıdır Bu dönemde kadınların büyük bir bölümü tarımdaçalışırken, büyük kentlerde çok az sayıda bir kadın grubu öğrenim olanaklarından yararlanabilmekte, işçi kadınlarda fabrikalarda çok düşük ücret karşılığı çalışmaktaydı Evlenme ve boşanma konularında şeriat hükümleri yürürlükteydi![]() Kentli seçkin bir kadın kesiminin örgütlenme çabasında olmasına karşın, Batılı kadınların yürürlükteki eşit haklar mücadelesine benzer bir mücadeleyi sürdürememiş ve sorunların çözümünü yöneticilerden beklemişlerdir Görüldüğügibi İslam dininin etkisi altında kalan Osmanlılarda, hiçbir hak ve yetkisi olmayan Türk kadınlarının bu hak ve yetkilerine kavuşmalarının ilk adımı Tanzimat döneminde atılmıştır Özellikle edebiyatçıların ve aydınların kadının toplumsalstatüsünü eleştirmeleri ve kınamaları kadınlar için beklenen olumlu sonuçların ilk adımları olmuştur |
|
Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur? |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur?4 Kurtuluş Savaşı ve Sonrasında Türk Kadını ve Atatürk(cumhuriyet sonrasında Türk kadını)Tanzimat’tan sonra düşünce dünyasında ve siyasal yaşamda kimi geriye dönüşler olmakla birlikte , imparatorluk sosyal yaşantısında, dünyada gelişen yeni siyasal akımlarında etkisiyle özellikle II Meşrutiyet döneminde radikal kırılmalargörülmüştür Kadın sorunları açısından ilk ciddi gelişmeler bu dönemdeyaşanmıştır Kadının toplum içindeki etkinliği arttıkça, kadınla ilgili olaraktoplumda oluşturulan rol de önem kazanmıştır Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasalteoriler açısından tepeden inme ve devlet merkezli bir zorlama olarak görülse de, kadının radikal nitelikli hak kazanımlarına bu dönem adeta bir zemin hazırlamıştır ![]() Söz konusu dönemde yaşanan deneyimler ve bu deneyimlerle ortaya konulabilen birikim, Cumhuriyet Türkiyesi’ne aktarılan önemli bir mirastır (Kırkpınar, 1998:14) Cumhuriyet döneminde Atatürk devrimleri ile kadınların toplumsal durumları önemli bir değişimin ve gelişimin içine girmiştir Yasalarda kadın-erkekeşitliği büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir Kadın, boşanma hakkında, seçmeseçilme,eğitim, meslek seçimi, kamu görevleri yapma haklarına kavuşmuştur ![]() Gerçek anlamda modern bir toplumu oluşturan bütün sektörlerde en ciddi atılımlar bu dönemde gerçekleştirilmiştir Mustafa Kemal Atatürk gibi karizmatik birönderin bunda belirleyici bir rol oynadığını söylemek gerekir Gerçekte Atatürk’ündüşünce dünyasının oluşumunda Tanzimat’la birlikte yaşanan batılılaşma çabaları etkili olmakla birlikte, Atatürk’ün yalnızca yakın çevresinden gelen etkileyici faktörlerin yanısıra, dünya klasiklerine olan yakın ilgisi ve yoğun okuma tutkusunun çok daha fazla yönlendirici olduğu söylenebilir Bu nedenle, Türkiye’de ki kadın konusundaki fiili gelişmeleri yakından görüp anlayabilmek için O’nun düşünce dünyasında yer alan kadın konusu ve bu konu ile ilgili öngörüleri önemlidir ![]() Bu anlatılan ve açıklananların yanı sıra, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, gerek toplumsal yaşantı içinde kadının yeri gerekse hızla gerçekleştirilen sanayileşme, kentleşme sürecinde kadının aldığı yeni statü ve hukuksal kazanımlar, adeta yakın Türkiye tarihinin canlı bir panoraması niteliğindedir ![]() (Kırkpınar,1998:14) Toplumun yaşantısını belirleyen temel faktörler gittikçe içiçe girip karmaşık ve girift bir durum alırken, kadının statüsü de aynı süreci yaşamıştır ![]() Böylelikle 1950’li yıllardan bu yana, Türkiye’ de gerek ekonomik sektörlere, gerek kültürel yapılara, gerek dini kalıplara, gerekse sosyal yaşantı biçimlerine göre kadın grupları arasında ilişkiler yönünden bir yakınlaşma değil, adeta bir uzaklaşma ortaya çıkmıştır Bunun sonucunda ise başta fırsat eşitliği olmak üzereher alanda olumsuz göstergeler ortaya çıkmaya başlamıştır Çalışan kadınlararasında şaşılacak kadar derin farklılıklar söz konusu olmuştur Çalışmayankadınlar arasında da, gerek sosyal statü, gerek dinsel taassubun dayatmaları ve gerekse diğer normlar açısından benzer farklılıkları görmek mümkündür Toplumuoluşturan katmanlar arasında olduğu gibi her bir katmanda yer alan guruplar arasında da ciddi farklılaşmalar söz konusudur Bu farklılık ve anlam derinliği,bütünüyle Cumhuriyet döneminin benimsediği yeni felsefeden ve uygulamadaki yöntem farklılığından kaynaklanmaktadır Kadının gerçek toplumsal statüsünde,gerekse bizzat kendisinin, kendi bedensel ve ruhsal yapısının algılayışında ve tanımlayışında geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak farklılıklar ortaya çıkmıştır ![]() Bu farklılığı yaratan başta kültürel ve eğitimsel alanlarda olmak üzere, teknolojide, sanayileşmede, tarımda ve bürokraside yaşanan gelişmeler ![]() ![]() Toplumun herkesiminde olduğu gibi kadın konusunda da yeni algılamalara ve statü edinme süreçlerine yol açmıştır Kısaca Cumhuriyet kadını, bölgeler ve kültürler arasındakifarklılıklara ve yaşanan yoğun çelişkilere rağmen önceki dönemlerden kıyaslanamayacak ölçüde farklıdır Bu farklılık yalnızca kadının dış görünüşündedeğil, toplumsal statüsünde, kültürel yapısında, kişilik tanımlamasında tanık olunan çok yönlü bir farklılıktır Bu değişmeler, hiç kuşku yok ki, ülkede yaşanmış olanekonomik, toplumsal, kültürel alandaki yoğun değişmelerle paralellik göstermektedir Kadının başta eğitim olmak üzere, hukuk, çalışma, siyasal katılım, toplumsal yaşamda ve aile yaşamında eşit haklara sahip olarak yerini alması için gereken tüm atılımlar yapılmış ve mümkün olan kısa zaman içinde gerçekleştirilmiştir ![]() Daha Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yıllarında gerek hazırlık aşamasında gerekse savaş sırasında Türk kadınının yapmış olduğu hizmetlerin önemi tartışma götürmez ölçüde büyüktür ![]() Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı verirken güç aldığı, yardımını gördüğü Türk kadınını hiç unutmamıştır Vefa duygusunu her fırsatta belirtmiştir Cumhuriyetdönemi boyunca kadın haklarına öncelik tanınması veya çok önem verilmesinde bu duygunun etkisi vardır Atatürk, Türk kadınına kendine özgü bir anlayışla gereken önemi vermiş ve bunu çeşitli nedenlerle yapmış olduğu yurt gezilerinde açık bir dille ifade etmiştir ![]() Daha 23 Mart 1923’ te kadınlara Konya’da söylediği şu sözler önemlidir ![]() “Son senelerin inkılap hayatında hummalı fedakârlıklarla mahmul mücadele hayatında, milleti ölümden kurtararak hulâsa ve istiklale götüren, azm-ü faaliyet hayatında her ferdi milletin mesaisi, gayreti, himmeti, fedakarlığı sebkeylemiştir ![]() Bu meyanda en ziyade tebcil ile yâd ve daima şükran ile tekrar edilmek lazım gelen bir himmet vardır ki, o da Anadolu kadınının ibraz etmiş olduğu çok ulvi, çok yüksek, çok kıymetli fedakarlıktır ![]() ![]() ![]() Kimse inkar edemez ki, bu harpte ve ondanevvelki harplerde milletin kabiliyeti hapyatiyetisini tutan hep kadınlarımızdır Çiftsüren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsullâtı pazara götürerek paraya kalbeden, aile ocaklarının dumanının tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip, cephenin mühümmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur ” Yine bir yurt gezisi sırasında daha açık ve seçik sözcüklerle Mustafa Kemal şöyle demektedir ![]() “Türk kadını savaş sırasında ülkeye çok büyük yardımda bulundu; herkes gibi o da acı çekti Bugün o özgür olmalıdır, eğitim görmeli, okullar kurmalı,ülkede erkeklere eşit bir konuma sahip olmalıdır Buna hakkı vardır ”Atatürk, Ocak 1923’te İzmir’de yaptığı bir konuşmada özellikle kadın ve erkeğin kalkınmada birlikte yer almaları gerektiği konusundaki düşüncelerini şöyle dile getirmektedir: “Şuna inanmak gerekir ki, yeryüzünde herşey kadınlar tarafından yapılmıştır Bir toplum onu oluşturanlardan yalnız birinin ihtiyaçlarınınkazanılması ile yetinirse, o toplum yarıdan çok güçsüzlük içinde kalır ![]() ![]() Bir milletilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı temel alarak benimsemek zorundadır Kadınlarımız da bilgili olacak ve erkeklerin geçtiği tüm öğretimderecelerinden geçeceklerdir Sonra kadınlar, toplumsal hayatta erkeklerle birlikteyürüyerek birbirlerinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır Memleketimizdecahillik varsa bu yaygındır Yalnız kadınlarımızı eğil, erkeklerimizi dekapsamaktadır ![]() ![]() Son olarak diyorum ki, bizi analarımızın adam etmesi gerekirdi![]() Onlar edebilecekleri kadar etmişlerdir Ancak bu günkü seviyemiz, bu gününgerektirdiği zorunluluk ve ihtiyaçlara yeter değildir Başka zihniyette, başkaolgunlukta adamlara ihtiyacımız var Bunları yetiştirecek olanlarda bundan sonrakiannelerdir ”Bu konuşmalar açıkça, Atatürk’ün kadınlar yararına açtığı aktif mücadelenin başlangıcını ifade eder Artık kadınlar hakkında halkın kafasında bulunan olumsuzfikirleri yok etmek için hiçbir fırsatı kaçırmadı 1924 yılında yaptığı konuşmadaşöyle diyordu: “Uygarlıktan söz ederken kesinlikle açıklamalıyım ki, aile hayatı gelişmenin temeli ve güç kaynağıdır Kusurlu bir aile yaşamı, sosyal, ekonomik ve siyasalzayıflıklara yol açar Aileyi oluşturan erkek ve kadın unsurların doğal haklarındanyararlanmaları ve ailede ki ödevlerini yerine getirecek şartlar içinde bulunmaları çok gereklidir ”Görüldüğü gibi Atatürk, daha Cumhuriyet edilmeden önce kadın hak ve statülerinden her fırsatta söz etmiştir Bu anlamda İnebolu’da yaptığı konuşmadaciddi bir muhakemeye dayanmadan kadınlara yüklenen bütün adetleri bırakmak gerektiğini açıkça ifade etmiştir ![]() Türkiye’de kadın hakları ile ilgili ciddi gelişmeler Cumhuriyet ile birlikte başlamıştır 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’ in ilanı ile birlikte Türkiye yenidevrim ve reformlara sahne olmuştur Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk Türkkadının toplumsal statüsünü değiştirmek için çok sayıda reformlara girişmiş ve hepsinde başarılı olmuştur Özellikle 1925- 1926 yılları kadın haklarının sık sıkkonuşulduğu yıllar olmuştur Atatürk 28 Ağustos 1925’te İnebolu konuşmasında,giyim, şapka ve Türk kadınından söz etmiştir Ülkenin esenliği ve çağdaşlığınıkadınların dünyaya açılmasında gördüğünü ifade etmiştir 30 Ağustos 1925 günüKastamonu konuşmasında yine kadın hakları üzerinde duran Atatürk; “Bazı yerlerde görüyorum ki kadınlar, yüzünü gözünü gizliyor ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çeviriyor veya yere oturarak kapanıyor Bu tavrınanlamı nedir? Efendiler medeni bir milletin anası, millet kızı bu garip şekle son vermelidir ![]() ![]() ![]() Şüphe yok ki ilerleme adımları, iki cins tarafından beraber, arkadaşçaatılmak ve ilerleme yeniliklerle birlikte, merhaleler aşmak lazımdır Böyle olursa,inkılap başarılı olur Herhalde daha cesur olmak lüzumu açıktır ” (Gül,1998:80)demiştir ![]() Atatürk, kadın hakları konusunu, öteki gelişmelerin bir parçası olarak görmüş, birbirinin tamamlayıcısı ve destekleyicisi yaklaşımıyla hareket etmiştir ![]() Genel olarak, devrimlerin başarıya ulaşabilmesi için Türk kadınının çağdaş dünyadaki yerini almasının gerektiğini kesin ve kararlı ifadelerle vurgulamıştır ![]() Atatürk, kadının kıyafeti ile ilgili konuya eğilirken, kuşkusuz kadının, erkeğin yanında toplumsal yaşantı ile bütünleşmesinin tek engelinin yalnızca kıyafet ile ilgili olmadığını biliyordu Bunun yanında bir çok kuralların da aynı şekildedeğiştirilmesini istemiştir ![]() Kadın hak ve statüleri konusunda en önemli gelişmelerden biri de 17 Şubat 1926 günü kabul edilen “Türk Medeni Kanunu” dur Bu kanunla Türk vatandaşlarıayrım yapılmaksızın diğer uygar ülkelerin vatandaşları gibi eşit haklara kavuşmuşlardır ![]() Bu yasa ile kadın, öncelikle anne ve eş olarak değerlendirilmektedir ![]() Atatürk’ten güç alan Türk kadını, her sahada kendini yenilemiştir ![]() ![]() Poligamiönlenmiş, evlilikte tek eşlilik gündeme gelmiştir Kadına kocasından ayrılma hakkıtanınmış, tanıklıkta cinsiyet farkı ortadan kaldırılmıştır (Gündüz, 2000:238)Atatürk bu gelişmelerin ardından, kadınlarımızın ekonomik hayattan sonra eğitimde ve siyaset alanında da gerekli yerini almalarının önemi üzerinde durmuştur Atatürk çok iyi biliyordu ki, kadının toplumda yerini alabilmesieğitimle mümkündür 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Öğretim Birliği Yasası) ile kadın ve erkeklerin eşit öğretim imkanlarından yararlanması sağlanmıştır ![]() Atatürk, hareketinin başından beri kadının eğitimine ve eşitliğine büyük önem vermiştir Atatürkçü eğitim sistemi, laik bir niteliğe sahip olarak gelişipyaygınlaşırken, çağdaş uygulamalar gerçekleştirilmiştir Bu arada kadınlarımızıneğitim, sağlık, ekonomik faaliyetler vb de yer ve görev almaları ile ülkekalkınmasına da katkıları artmaktadır Ülke kalkınmasını kadın-erkek eşitliği ilebilimsellikte gören Atatürk, gelişmelere bu anlayış ile yön vermiştir (Gül, 1998:83)Türk kadını çok kısa bir zaman içinde çalışma alanlarının her dalında başarı ile görev yapabilme durumuna gelmiş ve pek çok Avrupa ülkesinde bile yasal ve yasa dışı olarak uygulanan ücret farklılıklarından uzak olarak emeğinin karşılığını alabilmiştir Kadının toplumsal konumunun değişmesinde en önemli haklardan biri de 3Nisan 1930’da tanınan Belediye Meclislerine seçme ve seçilme hakkıdır ![]() Türk kadınları bu haklarını 1933’te kullandılar 5 Aralık 1934’te demilletvekili seçme ve seçilme hakkıyla birlikte Türk kadınlarına eşit yurttaşlık hakları tanınmış oluyor ![]() ![]() Atatürk bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor:“Bu kararla Türk kadınları siyasal ve sosyal alandı pek çok batı ülkesindeki kadınlardan daha üstün bir durum kazanmışlardır Bundan sonra peçe altında, kafesaltında kadın kalmayacaktır Türk kadınları bugün en önemli haklarınıkazanmışlardır Bundan ötürü ben bu kararı en önemli reformlarımızdan biri sayıyorum
|
|
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
| Görünüm Modları | |
|
|