Sanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın Anlamı |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın AnlamıSanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın Anlamı Sanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın Anlamı Bir düğmeye basit bir dokunuşla, zaman ve mekânı birkaç yüzyıl kısaltabilecek güce erişen insan düşüncesi, yepyeni ve şiddetli korkuları da beraberinde getirdi Bilim, endüstri, teknik ve politika alanında meydana gelen birbirine bağlı ve sürükleyici gelişmeler, toplumlara özgürlük getirdiği kadar, huzursuzlukları da arttırdı Özellikle 1945 sonrası, insanların gökyüzüne tırmanışları, yeryüzündeki büyük sermaye hareketleri, insana yakışmayacak katliamlar, endüstriyel ve teknik gelişmeler, şiddetli ve yıpratıcı korkuları da beraberinde getirdi Bütün bunlar, bugünkü insanın sanata bakış tarzını da biçimlendiren gelişmelerdir Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı" der İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur Sanat; din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran bir teneffüs anı gibidir Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır Din, felsefe, bilim, sanat ve hatta teknik gibi alanlar, birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar Her sanat eseri, var olan bir şey ile, bir nesne ile ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insan görüntüsüdür Bir tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir Bir şiir ya da müzik parçası, ya tabiattan ya da insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır Sanatçının gördüğü, kavradığı ve gerçeklik olarak belirlediği varlığın bilgisi, sanatın öz konusunu oluşturur Bugün Türkçe'de, iyi yapılan her iş için «sanat» kelimesi kullanılmaktadır Türkçe'deki «sanat» kelimesi, kapsamı bakımından, pek çok oluş ve nesnelere ilişkin durumu içine almaktadır Bugün, hiç şüphe duymaksızın en yaygın biçimde kullandığımız «sanat» kelimesi, etimolojik bakımından Osmanlıca'ya dayanmaktadır Osmanlıca'nın kelime kaynakları olan Arapça ve Farsça'da, sanat kavramını ifade etmek için kullanılan durumu oldukça farklıdır Sanat kelimesi Arapça'da amel, iş yapma anlamlarını veren «san'a» kökünden gelmektedir ve yapılan iş, alet yardımıyla, belirli bir el becerisiyle sürdürülen marangozluk, duvarcılık gibi meslek dallarını kapsamaktadır Görüldüğü gibi bu kelime Arapça'da, insanın akıl ve zekâsını kullanarak yaptığı işleri anlatır Bugünkü Türkçe'de kullandığımız «sanat» kelimesi, Osmanlıca'da bir değişiklik geçirmiş, yeni kazandığı anlam ve muhtevayla birlikte benimsenmiştir Bir an için, karmaşık yapısını, ilgili olduğu pek çok kavramı bir yana bırakıp, sanatı " insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç " olarak kabul edebiliriz Bugün Türkçe'de iyi yapılan her iş için "sanat" kelimesinden yararlanıp; "askerlik sanatı", "güzel konuşma sanatı" gibi kalıpları tekrarlar dururuz O halde, yapılan bir iş veya hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat olarak tanımlamamıza sebep olmaktadır Bu, şu demektir; insan yaptığı işi yüceltebildikçe, ona bir parıltı katabildikçe, sanat olgusuna biraz yaklaşabilmiş sayılır Yani sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır Sanatı bazen, şöyle de tarif ederler: "İnsan aklının eşya üzerindeki pırıltısı" Bu, yüzlerce tariften yalnızca bir tanesidir Halk arasında "sanat" kelimesi; "insanların ihtiyaçlarından birisinin karşılanması konusunda öğretilen ve yapılan iş" anlamında kullanıldığı gibi, "ustalık, hüner, marifet" anlamında; "Bu işte sanat vardır; kolay değil o da bir sanattır" şeklinde de kullanılmaktadır Maddi fayda gözeten sanatlardan ayırabilmek için "GÜZEL SANAT" kavramı içinde, sanat'ı şöyle tanımlamak mümkündür: "İnsanların, tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritm gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslûpla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyetti |
Sanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın Anlamı |
09-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sanat Nedir? - Sanat Neye Denir? - Sanat Ne Demektir? - Sanat'ın AnlamıSanat, en kaba anlamıyla, yaratıcılığın ve/veya hayalgücünün ifadesi olarak anlaşılır Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur Açık olan nokta ise sanatın insanlığın evrensel bir değeri olduğu, kısıtlı veya değişik şekillerde bile olsa her kültürde görüldüğüdür Sanat sözcüğü genelde görsel sanatlar anlamında kullanılır Sözcüğün bugünkü kullanımı, batı kültürünün etkisiyle, ingilizcedeki 'art' sözcüğüne yakın olsa da halk arasında biraz daha geniş anlamda kullanılır Gerek İngilizce'deki 'art' ('artificial' = yapay), gerek Almanca'daki 'Kunst' ('künstlich' = yapay) gerekse Türkçe'deki Arapça kökenli 'sanat' ('suni' = yapay) sözcükleri içlerinde yapaylığa dair bir anlam barındırır Sanat, bu geniş anlamından Rönesans zamanında sıyrılmaya başlamış, ancak yakın zamana kadar zanaat ve sanat sözcükleri dönüşümlü olarak kullanılmaya devam etmiştir Buna ek olarak Sanayi Devrimi sonrasında tasarım ve sanat arasında da bir ayrım doğmuş, 1950 ve 60'larda popüler kültür ve sanat arasında tartışma kaldıran bir üçüncü çizgi çekilmiştir Sanatın tanımlanması Başat Biçim Görüşü Clive Bell, 1914 yılında Cezanne'dan etkilenerek yazdığı Sanat ('Art') isimli kitabında sanatın başat biçim ('significant form') olduğunu savunmuştur Bell'e göre her biçim bu klasmana girmez, çünkü önemli olan çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur Bu görüş temsilin sanatsal beğeniye etki etmediğini söyler Sanatı tamamen estetikle bağlantılı olarak tanımlayan bu görüş, 20yy'da Marcel Duchamp, Andy Warhol, Josef Beuys gibi bildiğimiz anlamda estetik nesneler üretmeyen, görünümden çok kavramlara önem veren sanatçıların eserlerini kapsamadığından, bugün zamanında olduğu kadar etkili değildir Sanatın Duyguların Dışavurumu Olduğu Görüşü RG Collingwood, 1938'da basılan Sanatın İlkeleri ('The Principles of Art') isimli kitabında sanatın temel olarak duyguların yaratıcı ifadesi veya dışavurumu olduğunu söylemiştir Bunun yanında sanat ve zanaat arasında bir ayrım yapmıştır Buna göre zanaat, malzemenin bir plan doğrultusunda daha önceden tasarlanmış bir son ürüne dönüştürülmesi iken sanatsal aktiviteler, araçlar ve amaçlar arasında, planlama ve uygulama arasında ayrım yapmayı gerektirmez Bunun yanında bu görüşe göre, sanat herhangi bir duygunun da dışavurumu değildir Bu duygu, ifade edildiği ana kadar açıklık kazanmamış olup, ifade edilişi onun keşfedilmesine neden olacak bir duygu olmalıdır Bu aynı zamanda izleyiciyi de araştırmanın içine alır Bu teori de sanat olarak kabul edilmeyen bazı aktiviteleri (örneğin bir psikoterapi seanslarını) sanattan ayırt edemediği gibi, sanat olarak kabul edilen bazı eserleri (örneğin Rönesans Döneminde, sanatçının duygularını açığa çıkarmak değil, dinsel duygular uyandırmak amacıyla yapılan resimler) kapsamadığı için, yerini değişik kuram aramalarına bırakmış, hatta tüm bu tanımlama çabalarının başarısız olması sanatın tanımının yapılmaya çalışılmasının ne kadar doğru olduğu tartışmalarını başlatmıştır Neo-Wittgenstein'cı Görüş Morris Weitz'ın 1956'da, Wittgenstein'ın görüşlerinden ve şeylerin özünü bulmaya karşı direncinden yola çıkarak ortaya attığı görüştür Weitz'a göre Fry ve Bell, Tolstoy, Croce, Collingwood gibi kuramcılar, yaptıkları tanımlarda kendi kişisel sanat görüşlerini ifade etmekten öteye gidememişlerdir Neo-Wittgenstein'cı görüşü özetlemek gerekirse, sanat açık bir kavramdır ve tanımlanamaz Ancak bu, Weitz'a göre felsefi açıdan bir sorun yaratmamalıdır, çünkü aile benzerliği yöntemi kullanılarak neyin sanat olup olamayacağı konusunda hükümler getirmek olasıdır Kurumsal Sanat Görüşü Kurumsal sanat kuramı, Weitz'ın Neo-Wittgenstein'cı görüşünü reddederek sanatın tanımlanabileceğini ileri sürer Bu fikir George Dickie tarafından ilk olarak 1973'te ortaya atılmıştır Dickie’nin ilk tanımı, Arthur Danto'nun da sanat dünyası fikirlerinden etkilenerek aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur: Sanat eseri: Bilinçli olarak insan elinden veya fikrinden çıkmadır Belli bir sosyal kurum (sanat dünyası) adına hareket eden kişi veya kişiler tarafından, bazı kısımları hakkında fikir birliğine varılmış olunmalı, beğeni kazanmaya aday olmalıdır Sanatın özellikleri Bu özellikler sanat hakkında bir fikir verse de, kavramı bütünüyle kapsamadığı gibi kavramı oluşturan gerekli koşullar da değildir: Hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirmesi, İçerdiği fikirlerin akla kolay gelir türden olmaması, Birçok farklı katmanda algılanabilme özelliği olması ve değişik yorumlara açık olması, Bir beceri izlenimi vermesi, Kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi, İçinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması, Sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|