Mezopotamyada İlk Yerleşmeler

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mezopotamyada İlk Yerleşmeler



MEZOPOTAMYA’DA İLK YERLEŞMELER
Mezopotamyada İlk Yerleşmeler
Çanak çömlek öncesi Neolitik dönemde yerleşik topluluklar Mezopotamya düzlüklerinin kenerına tünemişlerdi Yağmurla beslenen tarımın olanaklı olduğu bölgenin dışında yalnızca birkaç alanın kaynaklarından yararlanabiliyorlardı Erken Neolitik Dönemde yağmurla beslenen tarım kuşağında yerleşmeler yaygınlaştı Bügünkü Irak’ta bulunan ve MÖ 7000 yılının ilk yarısına tarihlenen bu merkezlerden en erkenleri Çatalhöyük’le çağdaştırlar Alanlarının çoğu kez bir hektarın altında olmasına ve ilk bakışta Çatalhöyük’deki gelişmişlikten hiçbir iz göstermemelerine karşın belkide bunlar çok daha çeşitli etkinliklerin sürdürüldüğü daha karmaşık bir durumu yansıtırlar

Kültürleri gelişerek daha sonraki Hassuna Kültürünü yarattığı için bazen bu ilk erken Neolitik merkezlere Proto Hassuna da denirBu dönemin insanları sıkıştırılmış balçıktan yapılmış dikdörtgen evlerde yaşarlardı Yarım tepe I’ de kimi kez ölüler özel yuvarlak ya da dikdörtgen yapılara konularak saklanmıştır Bu cesetlerde parçalanma izleri görülmektedir Küçük çocuklar genelde evlerin duvar ya da tabanlarının altına ,keramik bir kabın içine konarak gömülürdü

Bu dönemdeki merkezlerin çoğu yağmurla beslenen tarım alanları içinde kalmaktadır Bitki ve hayvan kalıntıları tipik bir tarım ekonomisinin varlığına işaret etmektedir Bu dönemim insanları ,einkorn ,kızıl buğday, emmer , ekmeklik buğday, klüp dağüalrı, kaplıca buğday,altı sıralı çıplak arpa, mercimek ve bezelye yetişir, sığır , koyun, keçi, domuz ve köpek beslerlerdi Yaban hayvanları bulunan hayvan kemiklerinin beşte birinden azını oluşturmaktadır Koyun ve keçiye göre daha büyük ve daha vahşi olan sığırın beslenmesi güçlük yaratmış olmalıdır Belki de bunlar et ve postların yanı sıra süt ve taşıma için besleniyor, hatta Kuzey Mezopotamya’nın geniş düzlüklerini sürmek için o zaman bile kullanılmakta olması mümkün sabanı çekmek için kullanıyorlardı

Umm Dabagiyeh

Umm Dabagiyeh’deki küçük merkez bugünkü kuru tarım bölgesinin dışında kalmaktadır Bunu dört ana yerleşme tabakası Erken Neolitik döneme aittir İyi korunmuş iki alt tabaka benzer bir plan izler Yaklaşık 15 *175 metre boyutlarında küçük odalardan oluşan üç dizi birbirinre bitişik yapı, alanın odak noktasını oluşturur

En şaşırtıcı durum burada bir tarım toplumundan çok avcı topluluklarına ait taş aletler çıkmasıdır İnsanlar kültüre alınmış bitkiler yiyorlardı, ama bunlar daha kuzeyden getirilmiş olabilir Tüketilen etin çoğu yaban hayvanları avlanarak elde ediyorlardı Büyük bir olasılıkla diğer merkezlerde tuz ,zift ya da obsidyen gibi diğer ürünlerde uzmanlaşmaktaydı Bu toplulukların ürünlerine nasıl pazar buluyor olmalarından artık yiyecek fazlalarının düzenli olarak biriktirip başka mallarla değiştirildiği anlaşılmaktadırBöylesi depolanan varlıklar gelecekteki Mezopotamya kent toplumlarının temelini oluşturdu

Hassuna ve Samarra Kültürleri

Budak,5

MÖ 6100 dolayına tarihlenen bir üst tabakadaki yerleşmenin büyük bölümü kazılmıştır Burada evler daha küçüktür
Samarra merkezlerindeki bitki kalıntıları arasında gene iyi bildiğimiz arpa, emmer kızıl ve ekmeklik buğday bulunuyordu Samarra döneminde insanlar oldukça uzun kanalların yapım ve bakımı için gerekli teknolojiye sahiptiler Sulama kuru tarım alanlarında verimi arttırarak burada daha büyük nüfusun barınmasını ve ilk kez yetersiz yağış alan yerlerde tarım yapılamasını olanaklı kıldı

Halaf Kültürü

MÖ 6000 dolayında Kuzey Mezopotamya’da Hassana Kültürü’nün yerini Halaf Kültürü aldı Bu kültür 600 yıl kadar yaşadı Yetiştirdikleri bitkiler Hassuna ve Samara dönemleriyle aynıydı
Halaf döneminde insanlar dikdörtden ve çok odalı evleri terk ederek , tholos adı verilen yuvarlak kulübelerde yaşamaya başladılar Tholos’lar balçık , kerpiç ya da taştan yapılır ve sivri kubbeli bir çatıyla örtülürdü
Halaf döneminde ölü gömme adetlerine ilişkin bilgiler azdır Burada ölüler ya basit biçimde gömülüyor , ya da yakılıyordu
Halaf kültürünün en göze çarpan özelliği , iki gözlü fırınlarda pişirilmiş zarif desenli keramikleridir

Obeyt Kültürü

MÖ 5900 dolayına tarihlenir Burada kanal yapımı ve sulu tarım , yerleşme örüntüsünü tümüyle değiştirdi

Eridu

Eridu şimdi Fırat ırmağı!nın güneyindeki çölde bulunur Eridu’nun çok eskiye dayandığına ilişkin Babil inancı sağlam temellere dayanır Eridu’da Ziggurat ya da kule tapınaklar bulunur

Obeyt Tapınakları

Eridu’daki Obeyt 4 dönemi tapınakları yaklaşık bir metre yüksekliğinde kurulmuştu Yüzyıllar boyunca bu platformlar büyüyerek ,en ünlü örneği Babil Kule’si olan zigguratlara dönüştü Obeyt tapınalkarı topluluğun ileri gelenleri için törensel şölenlerde kullanıldığı öne sürülmüştür XIII: tabakada özenle planlanmış bir tapınak kompleksi inşa edilmiştir Burada tanrılar panteonuna tapıldığı sanılmaktadır Kuzey Tapınağı’nda bir kuyuda bulunan çok sayıda mühür baskılı kil parçası, muhtemelen mülkiyet ya da ticaret işlemlerini , daha genel olarak da bürokrasinin geliştiğini simgelemektedir

Obeyt Evleri

Eridu, Urug ve Gavra’daki tüm obeyt tapınakalrı benzer bir plan izler Bu düzenleme uzun bir merkez salon , yan odalar ve payandalı ve girintili cepheler içerir Ortada bir hal ve yanlarda iki dizi odadan oluşan düzenlemeye üç bölümlü plan denirKuzey Mezopotamya’da
Budak,6

konutlar çoğunlukla bu üç bölümlü plana uyarlar En önemli örnekleri;Tell Madjur ‘da Obeyt 4 dönemine ait yapıdır ,Tel Abade ve Kheit Kasım’da ortaya çıkarılan Obeyt 3 döneminden kalan evlerdir

Mezarlar ve Heykelcikler

Mezarlar toprağa kazılan çukurun kerpiçlerle örülmesi ve üzerinin de yine kerpiç bloklarla kapatılmasıyla oluşturulmuştur Bazı durumlarda tek mezarda , karı koca oldukları sanılan iki iskelet bulunuyordu Mezara kişisel takılarla birlikte çoğu kez ayak ucuna gelecek şekilde bir çömlek , bir çanak ve tabak bırakılıyordu

Obeyt’in Sonu

Obeyt Kültürü yaklaşık 15000 yıl kadar sürmüş , etkileri Akdeniz’den Basra Körfezi’ne , hatta İran Platosu’na kadar uzanmıştı Bu kadar uzun süren ve böylesine yaygınlaşan bir kültürün tekdüze olması , gerek bölgesel olarak gerekse zaman içinde değişik tarzlar göstermesi kaçınılmazdı

KENTLER

Güney Mezopotamya’daki Yerleşmeler

Kent yaşamının gelişmesinde Güney Mezopotamya’nın önemi büyüktür Köyden kente geçişin dönüm noktası (MÖ 4300-3450)Erken ve Orta Urug Dönemine rastlar

Urug Dönemi

Urug kentinde ,Obeyt döneminin başlarından MS 3yüzyıla kadar yerleşmeler olmuştur MÖ 4biyılda Mezopotamya’nın en önemli kenti olan Uruk’ta iki büyük kutsal merkez vardı: Gök tanrısı An tapınağının bulunduğu Kullaba ile tanrıça İnanna’ya tapılan Eanne
Geç Urug döneminde Güney Mezopotamya’nın etkinliği Akdeniz’e ve İran yaylasına kadar uzanıyordu Güney Mezopotamya’ya özgü tarzlarda çanak çömlek ve diğer buluntuların, kaynaklarından çok uzak bölgelerde ortaya çıkarılması bunların buraya nasıl geldiği konusunda çeşitli görüşlere yol açmıştır Güneybatı İran’daki kimi yerleşmelerle Kuzey Mezopotamya’da Fırat ve Dicle boyundaki merkezlerden bazılarının çok sayıda ortak kültürel özellik göstermesi, bunların Mezopotamya’nın alçak bölgeleriyle doğrudan bağlantılı , hatta koloni olmalarını akla getirmektedir Diğer durumlarda ilişkiler ticaret yoluyla ya da yerel nüfusun varlıklı komşularının tarzlarını taklit etmesiyle kurulmuş olabilir Urug yöneticilerinin siyasi egemenliklerinin boyutları bilinmemektedir, ama Urug kültürünün böylesi uzak karakollarını oluşturmalarının nedeni , kereste , maden ve değerli taşlar gibi kaynaklarının denetimiyle ilişkili olabilir

Susa ve İran

Obeyt döneminin sonunda kurulan Susa bir dizi krallığın başkenti olmuştu; MÖ 4 yüzyılda ,Büyük İskender döneminde de Persler’in idari başkentiydi Susa büyük olasılıkla dinsel bir merkez olarak kurulmuştu Burada büyük kerpiç bir platformun kalıntıları ortaya

Budak,7

çıkarılmıştır Burada muhtemelen etkileyici bir tapınak ile aşar vergilerinin depolandığı ambarlarların kaidesini oluşturuyordu
Susa II döneminin geç tabakalrında mühürlü içi boş kil yuvarlar ile baskılı tabletler de bulunmuştur

Tepe Gavra ve Kuzey Mezopotamya

Obeyt döneminin sonunda Kuzey Mezopotamya kendi kültürünü geliştirdi Büyük bir yangın sonucunda yok olan XIII Tabakadan sonra yeniden inşa edilen yerleşmeye , kabile reisinin tahkim edilmiş konutu olduğu sanılan büyük yuvarlak ev egemendir Daha yukardaki tabakalrda üç parçalı planlı ve asma sundurmalı yeni bir tapınak yapı tarzı sürmektedir

Yukarı Fırat

Dinsel Tel Kannas akropolünün bulunduğu Habuba Kebira alanı Fırat’ın batı yakasında bir kilometreden fazla uzanıyor ve surla kornuyordu Bu döneme ait baskılı ve silindir mühürlerle damgalanmış tabletler , ayrıca içlerinde etiket bulunan içi boş kil toplar bulunmuştur

YAZILI DİLİN BAŞLANGICI

Bilinen ilk yazılı belgeler Urug’da keşfedilmiştir Bu metinler hala okunamamıştır Yazının ilk gelişimi üç aşamaya ayrılır Urug 4 adı verilen ilk aşamada , işaretler sivri uçlu bir kalemle kil üstüne çizilirdi İkinci aşamaya gelindiğinde daha gelişkin ve daha soyut, çizgilerin düzgünleştiği ve kıvrımların azaldığı işaretler görülmektedir Metinlerin çoğu iktisadi kayıtlardır Bu metinlerin dilinin Urug’da MÖ üçüncü bin yılda konuşulan Sümerce olduğu sanılmaktadır
Er Hanedanlar döneminde (MÖ 2900-2334) yazı daha çizgisel bir biçim almıştır Bu dönemin erken evresinden az sayıda metin bulunmuştur, ama MÖ 3 Bin yılın ortalarında çivi yazısı yayagınlaşmıştı ve iktisadi ve idari belgeler , mektuplar , öyküler, yapı yazıtları gibi her türden yazılı malzemenin kaydında kullanılıyordu

SANAT VE PROPAGANDA

Urug döneminden önce de naturalist ya da temsili sanatın birkaç örneği bulunur Örneğin, güneybatı Fransa’da da Geç Paleolitik mağara resimleri, Çatalhöyük duvar resimleri ya da Umm Dabagiyeh’deki daha basit yaban eşeği resimleri gibi Obeyt döneminde kuzeyde baskı mühürler üstüne oyulmuş insan ve hayvan sahneleri gömülmüştür
Urug’ta IV ve V tabakalarda mühür baskıları gerek kil testi tapalarında , gerekse tabletlerde yaygındı Bunların arasında Urug kentinin en büyük tanrıçası olan İnanna’nın bir betimlemesi bulunmaktadır
Urug’ta bu dönemden en ilgi çekici buluntu Varka vazosudur Urug’da sanat ilk kez yöneticinin rolünü vurgulamak ve konumunu güçlendirmek için kullanılıyordu Sanat ve mimari , yerel halkı etkilemek ve yönetici grubun konumunu sağlamlaştırmak için bir güç ve zenginlik izlenimi yaratmak amacıyla biraraya getirildi Sanat yapıtlarında ifadesini bulan

Budak,8

siyasal ve dinsel propaganda , yöneticilerin karakterini çok iyi yansıtmakta ve antik Yakındoğu’ya ilişkin yaralı bilgi kaynakları oluşturmaktadır

TEKNOLOJİ VE ULAŞIM

4 Bin yılda metalurjide ciddi gelişmeler oldu Nahal Mişmar definesindeki bulutular ergitilmiş bakırdan yapılmıştır Bu dönem insanları bakır ve alaşımlarını, altın , gümüş takıların yanısıra, gümüş ve kurşun kullanılmış kaplarda bulunmuştur Ayrıca Urug’da demir parçalrına rastlanmıştır
Yakındoğu’da ilk saban kullanımı da Urug dönemine rastlar Kışın nemli ve çamurlu olan ve sayısız su kanallarıyla kesilen Güney Mezopotamya’da sandal daha kullanışlı bir ulaşım aracıydı Kara ulaşımı, bu yüzyıla kadar Yakındoğu’nun büyük bir kesiminde olağan yöntem olmayı sürdüren hayvan kervanlarıyla yapılırdı Saban, tekerlek , sandal ve eşeğin Urug döneminden öncede kullanıldığı hemen hemen kesindir

DİN VE AYİN

Bölge yöneticilerinin tümü kendilerini tanrıların temsilcisi sayarlar, kötülüklerin uzaklaştırılmasını ve tanrıların iyi niyetini kazanmayı amaçlayan törenler düzenlenmesi görevlerinin önemli bir parçasını oluştururdu Dinsel etkinlikler esas olarak tapınakalrda yürütülürdü, ama kimi kültürlerde törenler kutsal korularda ya da dağ tepelerinde de yapılabilirdi Tanrılar kutsal heykelleri aracılığıyla tapınaklarda varlıklarını gösterirler, bunların bakımında da rahipler sorumlu olurlardı İdare, büyü, cinleri duayla uzaklaştırma , kehanet, fal gibi değişik işlevleri olan farklı rahip tipleri vardı Elimizdeki bilgilerin çoğu saray ya da tapınaklara ilişkin metinlerden kaynaklandığından , sıradan insanların dini hakkında çok az şey bilinmektedir
Eski Yakındoğu’da yüzlerce tanrıya tapılır, her etnik grubun , hatta her kentin kendi tanrıları bulunurdu Genel olarak büyük dinsel hoşgörü vardı, bir yörenin tanrıları çoğu kez diğer bölgenin tanrılarıyla özdeşleştirilirdi Sümer ve Akad panteonları erken bir tarihte birleştiğinden tanrılarını birbirinden ayırmak olanaksızdır
Tanrılar normal olarak insan biçimi alır ve olağanüstü güçlere sahip olmakla birlikte insanlar gibi, aynı duygular ve gereksinimlerle davrandıklarına inanılırdı

ÇATIŞAN DEVLETLER

Geç Urug ticaret imparatorluğunun çöküşünden doğan kültürel boşluk yerel olarak dolduruldu: doğuda Proto-Elam kültürü, güney Mezopotamya’da Cemdet Nasr ve I Er Hanedan , Diyala ve Hamrin’de Geç Proto-Okuryazar ve I Er Hanedan kültürleriUygarlığın odak noktası olmayı sürdüren Güney Mezopotamya’da birçok kent üstünlük yarışındaydı

Proto-Elam Kültürü

Bilinen en büyük Proto-Elam merkezi , Fars bölgesinde Tall-i Malyan’dır Burada yapılan kazılarda duvarlarında kırmızı , beyaz , sarıgri ve siyah resimler bulunan onyedi ya da daha çok odalı iyi yapılmış bir bina ortaya çıkarılmıştır Ambar ve işlik gibi diğer bazı yapılarda Proto-Elam tabletleri bulunuyordu

IEr Hanedanlar Dönemi
Budak,9

Er Hanedanlar döneminde Güney Mezopotamya küçük kent devletlerine bölünmüştü Çoğu tek bir büyük yerleşme ve çevresindeki kırsal landan oluşuyordu I Er Handanı’nın en belirgin özelliği Hamrin’de de bulunan ve Menekşe Kırmızısı Kaplar diye adlandırılan boyalı çanak çömleklerdir Bu dönemde tapınan insanların yerini alması amacıyla tapınaklara taş heykeller konulmuştur

Erken Transkafkasya Kültürü

Daha kuzeyde , Türkiye’nin doğusunda gelişen Transkafkasya kültürü ,muhtemelen Ermenistan’daAras vadisi’nde doğmuş , ama dördüncü binyılın sonunda yaygınlaşmıştırBu kültüdeki en belirgin özellik ise, yuvarlak evleri ve kalıpla yapılmış kabartmalarla bezeli at nalı biçiminde ocakları kullanmalarıdır

Levant

İlk Tunç 2 Döneminde kent merkezlerinin düzenli olarak tahkim edildiğine ve kapı ve kule kullanıldığına ilişkin kanıtlar bulunmuştur Burada yapıların dinsel nitelikte olduğu belirlenmiştir, ama rahiplerin yönetimde etkin bir rol alıp almadıkları bilinmemektedir

Sümer ve Akkad

Güney Mezopotamya , güneyde Eridu’da Nippur’a kadar Sümer , kuzeyde ise Ebu Salabih’den alüvyal düzlüklerin kuzey kıyısına dek Akkada olarak iki bölgeye ayrıldı Sümer ve Akad çağdaş anlamda ülke değillerdi, her biri bütünsel bir siyasi birim oluşturan ve kendi yöneticisi bulunan birkaç kent devletinden meydana geliyorlardı Gerk Sümer gerkse Akkad yaklaşık bir düzine kent devletine bölünmüşlerdi Devletlerin çoğu Fırat’ın kolları boyuna konumlanmıştı

Tapınaklar

Mezopotamya’da ilk Krallık Mezarları III Er Hanedan döneminin ilk evresine aittir Er Hanedanlar döneminde tapınaklara saraylardan daha çok rastlanır Gerek alanların kutsallığı , gerekse halkın tutuculuğundan , binlerce yıl boyunca tapınaklar birbiri üstüne inşa edilmiştir

Er Hanedanlar Döneminin Sonu

Er hanedanlar döneminin son yıllarında Sümer için için kaynıyordu Ur, Urug , kendine Kiş kralı adını veren ve Lagaş yöneticisiyle bir anlaşma imzalayan Lugalkiginedudu yönetiminde birleşmişti Lagaş ve Umma , Mesalim zamanından beri gelen anlaşmazlığı sürdürerek , ülkeleri arsındaki topraklar için savaşıyorlardı Belki de Lagaş’ın başarıları sonucu Umma’da birkaç kez yönetici değiştikten sonra , Lugalzege’si Umma kralı olarak babasının yerini aldı ve Lagaş’ı yağmaldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Mezopotamyada İlk Yerleşmeler

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mezopotamyada İlk Yerleşmeler



MEZOPOTAMYA’DA İLK YERLEŞMELER

Çanak çömlek öncesi Neolitik dönemde yerleşik topluluklar Mezopotamya düzlüklerinin kenerına tünemişlerdi Yağmurla beslenen tarımın olanaklı olduğu bölgenin dışında yalnızca birkaç alanın kaynaklarından yararlanabiliyorlardı Erken Neolitik Dönemde yağmurla beslenen tarım kuşağında yerleşmeler yaygınlaştı Bügünkü Irak’ta bulunan ve MÖ 7000 yılının ilk yarısına tarihlenen bu merkezlerden en erkenleri Çatalhöyük’le çağdaştırlar Alanlarının çoğu kez bir hektarın altında olmasına ve ilk bakışta Çatalhöyük’deki gelişmişlikten hiçbir iz göstermemelerine karşın belkide bunlar çok daha çeşitli etkinliklerin sürdürüldüğü daha karmaşık bir durumu yansıtırlar

Kültürleri gelişerek daha sonraki Hassuna Kültürünü yarattığı için bazen bu ilk erken Neolitik merkezlere Proto Hassuna da denirBu dönemin insanları sıkıştırılmış balçıktan yapılmış dikdörtgen evlerde yaşarlardı Yarım tepe I’ de kimi kez ölüler özel yuvarlak ya da dikdörtgen yapılara konularak saklanmıştır Bu cesetlerde parçalanma izleri görülmektedir Küçük çocuklar genelde evlerin duvar ya da tabanlarının altına ,keramik bir kabın içine konarak gömülürdü

Bu dönemdeki merkezlerin çoğu yağmurla beslenen tarım alanları içinde kalmaktadır Bitki ve hayvan kalıntıları tipik bir tarım ekonomisinin varlığına işaret etmektedir Bu dönemim insanları ,einkorn ,kızıl buğday, emmer , ekmeklik buğday, klüp dağüalrı, kaplıca buğday,altı sıralı çıplak arpa, mercimek ve bezelye yetişir, sığır , koyun, keçi, domuz ve köpek beslerlerdi Yaban hayvanları bulunan hayvan kemiklerinin beşte birinden azını oluşturmaktadır Koyun ve keçiye göre daha büyük ve daha vahşi olan sığırın beslenmesi güçlük yaratmış olmalıdır Belki de bunlar et ve postların yanı sıra süt ve taşıma için besleniyor, hatta Kuzey Mezopotamya’nın geniş düzlüklerini sürmek için o zaman bile kullanılmakta olması mümkün sabanı çekmek için kullanıyorlardı

Umm Dabagiyeh

Umm Dabagiyeh’deki küçük merkez bugünkü kuru tarım bölgesinin dışında kalmaktadır Bunu dört ana yerleşme tabakası Erken Neolitik döneme aittir İyi korunmuş iki alt tabaka benzer bir plan izler Yaklaşık 15 *175 metre boyutlarında küçük odalardan oluşan üç dizi birbirinre bitişik yapı, alanın odak noktasını oluşturur

En şaşırtıcı durum burada bir tarım toplumundan çok avcı topluluklarına ait taş aletler çıkmasıdır İnsanlar kültüre alınmış bitkiler yiyorlardı, ama bunlar daha kuzeyden getirilmiş olabilir Tüketilen etin çoğu yaban hayvanları avlanarak elde ediyorlardı Büyük bir olasılıkla diğer merkezlerde tuz ,zift ya da obsidyen gibi diğer ürünlerde uzmanlaşmaktaydı Bu toplulukların ürünlerine nasıl pazar buluyor olmalarından artık yiyecek fazlalarının düzenli olarak biriktirip başka mallarla değiştirildiği anlaşılmaktadırBöylesi depolanan varlıklar gelecekteki Mezopotamya kent toplumlarının temelini oluşturdu

Hassuna ve Samarra Kültürleri

Budak,5

MÖ 6100 dolayına tarihlenen bir üst tabakadaki yerleşmenin büyük bölümü kazılmıştır Burada evler daha küçüktür
Samarra merkezlerindeki bitki kalıntıları arasında gene iyi bildiğimiz arpa, emmer kızıl ve ekmeklik buğday bulunuyordu Samarra döneminde insanlar oldukça uzun kanalların yapım ve bakımı için gerekli teknolojiye sahiptiler Sulama kuru tarım alanlarında verimi arttırarak burada daha büyük nüfusun barınmasını ve ilk kez yetersiz yağış alan yerlerde tarım yapılamasını olanaklı kıldı

Halaf Kültürü

MÖ 6000 dolayında Kuzey Mezopotamya’da Hassana Kültürü’nün yerini Halaf Kültürü aldı Bu kültür 600 yıl kadar yaşadı Yetiştirdikleri bitkiler Hassuna ve Samara dönemleriyle aynıydı
Halaf döneminde insanlar dikdörtden ve çok odalı evleri terk ederek , tholos adı verilen yuvarlak kulübelerde yaşamaya başladılar Tholos’lar balçık , kerpiç ya da taştan yapılır ve sivri kubbeli bir çatıyla örtülürdü
Halaf döneminde ölü gömme adetlerine ilişkin bilgiler azdır Burada ölüler ya basit biçimde gömülüyor , ya da yakılıyordu
Halaf kültürünün en göze çarpan özelliği , iki gözlü fırınlarda pişirilmiş zarif desenli keramikleridir

Obeyt Kültürü

MÖ 5900 dolayına tarihlenir Burada kanal yapımı ve sulu tarım , yerleşme örüntüsünü tümüyle değiştirdi

Eridu

Eridu şimdi Fırat ırmağı!nın güneyindeki çölde bulunur Eridu’nun çok eskiye dayandığına ilişkin Babil inancı sağlam temellere dayanır Eridu’da Ziggurat ya da kule tapınaklar bulunur

Obeyt Tapınakları

Eridu’daki Obeyt 4 dönemi tapınakları yaklaşık bir metre yüksekliğinde kurulmuştu Yüzyıllar boyunca bu platformlar büyüyerek ,en ünlü örneği Babil Kule’si olan zigguratlara dönüştü Obeyt tapınalkarı topluluğun ileri gelenleri için törensel şölenlerde kullanıldığı öne sürülmüştür XIII: tabakada özenle planlanmış bir tapınak kompleksi inşa edilmiştir Burada tanrılar panteonuna tapıldığı sanılmaktadır Kuzey Tapınağı’nda bir kuyuda bulunan çok sayıda mühür baskılı kil parçası, muhtemelen mülkiyet ya da ticaret işlemlerini , daha genel olarak da bürokrasinin geliştiğini simgelemektedir

Obeyt Evleri

Eridu, Urug ve Gavra’daki tüm obeyt tapınakalrı benzer bir plan izler Bu düzenleme uzun bir merkez salon , yan odalar ve payandalı ve girintili cepheler içerir Ortada bir hal ve yanlarda iki dizi odadan oluşan düzenlemeye üç bölümlü plan denirKuzey Mezopotamya’da
Budak,6

konutlar çoğunlukla bu üç bölümlü plana uyarlar En önemli örnekleri;Tell Madjur ‘da Obeyt 4 dönemine ait yapıdır ,Tel Abade ve Kheit Kasım’da ortaya çıkarılan Obeyt 3 döneminden kalan evlerdir

Mezarlar ve Heykelcikler

Mezarlar toprağa kazılan çukurun kerpiçlerle örülmesi ve üzerinin de yine kerpiç bloklarla kapatılmasıyla oluşturulmuştur Bazı durumlarda tek mezarda , karı koca oldukları sanılan iki iskelet bulunuyordu Mezara kişisel takılarla birlikte çoğu kez ayak ucuna gelecek şekilde bir çömlek , bir çanak ve tabak bırakılıyordu

Obeyt’in Sonu

Obeyt Kültürü yaklaşık 15000 yıl kadar sürmüş , etkileri Akdeniz’den Basra Körfezi’ne , hatta İran Platosu’na kadar uzanmıştı Bu kadar uzun süren ve böylesine yaygınlaşan bir kültürün tekdüze olması , gerek bölgesel olarak gerekse zaman içinde değişik tarzlar göstermesi kaçınılmazdı

KENTLER

Güney Mezopotamya’daki Yerleşmeler

Kent yaşamının gelişmesinde Güney Mezopotamya’nın önemi büyüktür Köyden kente geçişin dönüm noktası (MÖ 4300-3450)Erken ve Orta Urug Dönemine rastlar

Urug Dönemi

Urug kentinde ,Obeyt döneminin başlarından MS 3yüzyıla kadar yerleşmeler olmuştur MÖ 4biyılda Mezopotamya’nın en önemli kenti olan Uruk’ta iki büyük kutsal merkez vardı: Gök tanrısı An tapınağının bulunduğu Kullaba ile tanrıça İnanna’ya tapılan Eanne
Geç Urug döneminde Güney Mezopotamya’nın etkinliği Akdeniz’e ve İran yaylasına kadar uzanıyordu Güney Mezopotamya’ya özgü tarzlarda çanak çömlek ve diğer buluntuların, kaynaklarından çok uzak bölgelerde ortaya çıkarılması bunların buraya nasıl geldiği konusunda çeşitli görüşlere yol açmıştır Güneybatı İran’daki kimi yerleşmelerle Kuzey Mezopotamya’da Fırat ve Dicle boyundaki merkezlerden bazılarının çok sayıda ortak kültürel özellik göstermesi, bunların Mezopotamya’nın alçak bölgeleriyle doğrudan bağlantılı , hatta koloni olmalarını akla getirmektedir Diğer durumlarda ilişkiler ticaret yoluyla ya da yerel nüfusun varlıklı komşularının tarzlarını taklit etmesiyle kurulmuş olabilir Urug yöneticilerinin siyasi egemenliklerinin boyutları bilinmemektedir, ama Urug kültürünün böylesi uzak karakollarını oluşturmalarının nedeni , kereste , maden ve değerli taşlar gibi kaynaklarının denetimiyle ilişkili olabilir

Susa ve İran

Obeyt döneminin sonunda kurulan Susa bir dizi krallığın başkenti olmuştu; MÖ 4 yüzyılda ,Büyük İskender döneminde de Persler’in idari başkentiydi Susa büyük olasılıkla dinsel bir merkez olarak kurulmuştu Burada büyük kerpiç bir platformun kalıntıları ortaya

Budak,7

çıkarılmıştır Burada muhtemelen etkileyici bir tapınak ile aşar vergilerinin depolandığı ambarlarların kaidesini oluşturuyordu
Susa II döneminin geç tabakalrında mühürlü içi boş kil yuvarlar ile baskılı tabletler de bulunmuştur

Tepe Gavra ve Kuzey Mezopotamya

Obeyt döneminin sonunda Kuzey Mezopotamya kendi kültürünü geliştirdi Büyük bir yangın sonucunda yok olan XIII Tabakadan sonra yeniden inşa edilen yerleşmeye , kabile reisinin tahkim edilmiş konutu olduğu sanılan büyük yuvarlak ev egemendir Daha yukardaki tabakalrda üç parçalı planlı ve asma sundurmalı yeni bir tapınak yapı tarzı sürmektedir

Yukarı Fırat

Dinsel Tel Kannas akropolünün bulunduğu Habuba Kebira alanı Fırat’ın batı yakasında bir kilometreden fazla uzanıyor ve surla kornuyordu Bu döneme ait baskılı ve silindir mühürlerle damgalanmış tabletler , ayrıca içlerinde etiket bulunan içi boş kil toplar bulunmuştur

YAZILI DİLİN BAŞLANGICI

Bilinen ilk yazılı belgeler Urug’da keşfedilmiştir Bu metinler hala okunamamıştır Yazının ilk gelişimi üç aşamaya ayrılır Urug 4 adı verilen ilk aşamada , işaretler sivri uçlu bir kalemle kil üstüne çizilirdi İkinci aşamaya gelindiğinde daha gelişkin ve daha soyut, çizgilerin düzgünleştiği ve kıvrımların azaldığı işaretler görülmektedir Metinlerin çoğu iktisadi kayıtlardır Bu metinlerin dilinin Urug’da MÖ üçüncü bin yılda konuşulan Sümerce olduğu sanılmaktadır
Er Hanedanlar döneminde (MÖ 2900-2334) yazı daha çizgisel bir biçim almıştır Bu dönemin erken evresinden az sayıda metin bulunmuştur, ama MÖ 3 Bin yılın ortalarında çivi yazısı yayagınlaşmıştı ve iktisadi ve idari belgeler , mektuplar , öyküler, yapı yazıtları gibi her türden yazılı malzemenin kaydında kullanılıyordu

SANAT VE PROPAGANDA

Urug döneminden önce de naturalist ya da temsili sanatın birkaç örneği bulunur Örneğin, güneybatı Fransa’da da Geç Paleolitik mağara resimleri, Çatalhöyük duvar resimleri ya da Umm Dabagiyeh’deki daha basit yaban eşeği resimleri gibi Obeyt döneminde kuzeyde baskı mühürler üstüne oyulmuş insan ve hayvan sahneleri gömülmüştür
Urug’ta IV ve V tabakalarda mühür baskıları gerek kil testi tapalarında , gerekse tabletlerde yaygındı Bunların arasında Urug kentinin en büyük tanrıçası olan İnanna’nın bir betimlemesi bulunmaktadır
Urug’ta bu dönemden en ilgi çekici buluntu Varka vazosudur Urug’da sanat ilk kez yöneticinin rolünü vurgulamak ve konumunu güçlendirmek için kullanılıyordu Sanat ve mimari , yerel halkı etkilemek ve yönetici grubun konumunu sağlamlaştırmak için bir güç ve zenginlik izlenimi yaratmak amacıyla biraraya getirildi Sanat yapıtlarında ifadesini bulan

Budak,8

siyasal ve dinsel propaganda , yöneticilerin karakterini çok iyi yansıtmakta ve antik Yakındoğu’ya ilişkin yaralı bilgi kaynakları oluşturmaktadır

TEKNOLOJİ VE ULAŞIM

4 Bin yılda metalurjide ciddi gelişmeler oldu Nahal Mişmar definesindeki bulutular ergitilmiş bakırdan yapılmıştır Bu dönem insanları bakır ve alaşımlarını, altın , gümüş takıların yanısıra, gümüş ve kurşun kullanılmış kaplarda bulunmuştur Ayrıca Urug’da demir parçalrına rastlanmıştır
Yakındoğu’da ilk saban kullanımı da Urug dönemine rastlar Kışın nemli ve çamurlu olan ve sayısız su kanallarıyla kesilen Güney Mezopotamya’da sandal daha kullanışlı bir ulaşım aracıydı Kara ulaşımı, bu yüzyıla kadar Yakındoğu’nun büyük bir kesiminde olağan yöntem olmayı sürdüren hayvan kervanlarıyla yapılırdı Saban, tekerlek , sandal ve eşeğin Urug döneminden öncede kullanıldığı hemen hemen kesindir

DİN VE AYİN

Bölge yöneticilerinin tümü kendilerini tanrıların temsilcisi sayarlar, kötülüklerin uzaklaştırılmasını ve tanrıların iyi niyetini kazanmayı amaçlayan törenler düzenlenmesi görevlerinin önemli bir parçasını oluştururdu Dinsel etkinlikler esas olarak tapınakalrda yürütülürdü, ama kimi kültürlerde törenler kutsal korularda ya da dağ tepelerinde de yapılabilirdi Tanrılar kutsal heykelleri aracılığıyla tapınaklarda varlıklarını gösterirler, bunların bakımında da rahipler sorumlu olurlardı İdare, büyü, cinleri duayla uzaklaştırma , kehanet, fal gibi değişik işlevleri olan farklı rahip tipleri vardı Elimizdeki bilgilerin çoğu saray ya da tapınaklara ilişkin metinlerden kaynaklandığından , sıradan insanların dini hakkında çok az şey bilinmektedir
Eski Yakındoğu’da yüzlerce tanrıya tapılır, her etnik grubun , hatta her kentin kendi tanrıları bulunurdu Genel olarak büyük dinsel hoşgörü vardı, bir yörenin tanrıları çoğu kez diğer bölgenin tanrılarıyla özdeşleştirilirdi Sümer ve Akad panteonları erken bir tarihte birleştiğinden tanrılarını birbirinden ayırmak olanaksızdır
Tanrılar normal olarak insan biçimi alır ve olağanüstü güçlere sahip olmakla birlikte insanlar gibi, aynı duygular ve gereksinimlerle davrandıklarına inanılırdı

ÇATIŞAN DEVLETLER

Geç Urug ticaret imparatorluğunun çöküşünden doğan kültürel boşluk yerel olarak dolduruldu: doğuda Proto-Elam kültürü, güney Mezopotamya’da Cemdet Nasr ve I Er Hanedan , Diyala ve Hamrin’de Geç Proto-Okuryazar ve I Er Hanedan kültürleriUygarlığın odak noktası olmayı sürdüren Güney Mezopotamya’da birçok kent üstünlük yarışındaydı

Proto-Elam Kültürü

Bilinen en büyük Proto-Elam merkezi , Fars bölgesinde Tall-i Malyan’dır Burada yapılan kazılarda duvarlarında kırmızı , beyaz , sarıgri ve siyah resimler bulunan onyedi ya da daha çok odalı iyi yapılmış bir bina ortaya çıkarılmıştır Ambar ve işlik gibi diğer bazı yapılarda Proto-Elam tabletleri bulunuyordu

IEr Hanedanlar Dönemi
Budak,9

Er Hanedanlar döneminde Güney Mezopotamya küçük kent devletlerine bölünmüştü Çoğu tek bir büyük yerleşme ve çevresindeki kırsal landan oluşuyordu I Er Handanı’nın en belirgin özelliği Hamrin’de de bulunan ve Menekşe Kırmızısı Kaplar diye adlandırılan boyalı çanak çömleklerdir Bu dönemde tapınan insanların yerini alması amacıyla tapınaklara taş heykeller konulmuştur

Erken Transkafkasya Kültürü

Daha kuzeyde , Türkiye’nin doğusunda gelişen Transkafkasya kültürü ,muhtemelen Ermenistan’daAras vadisi’nde doğmuş , ama dördüncü binyılın sonunda yaygınlaşmıştırBu kültüdeki en belirgin özellik ise, yuvarlak evleri ve kalıpla yapılmış kabartmalarla bezeli at nalı biçiminde ocakları kullanmalarıdır

Levant

İlk Tunç 2 Döneminde kent merkezlerinin düzenli olarak tahkim edildiğine ve kapı ve kule kullanıldığına ilişkin kanıtlar bulunmuştur Burada yapıların dinsel nitelikte olduğu belirlenmiştir, ama rahiplerin yönetimde etkin bir rol alıp almadıkları bilinmemektedir

Sümer ve Akkad

Güney Mezopotamya , güneyde Eridu’da Nippur’a kadar Sümer , kuzeyde ise Ebu Salabih’den alüvyal düzlüklerin kuzey kıyısına dek Akkada olarak iki bölgeye ayrıldı Sümer ve Akad çağdaş anlamda ülke değillerdi, her biri bütünsel bir siyasi birim oluşturan ve kendi yöneticisi bulunan birkaç kent devletinden meydana geliyorlardı Gerk Sümer gerkse Akkad yaklaşık bir düzine kent devletine bölünmüşlerdi Devletlerin çoğu Fırat’ın kolları boyuna konumlanmıştı

Tapınaklar

Mezopotamya’da ilk Krallık Mezarları III Er Hanedan döneminin ilk evresine aittir Er Hanedanlar döneminde tapınaklara saraylardan daha çok rastlanır Gerek alanların kutsallığı , gerekse halkın tutuculuğundan , binlerce yıl boyunca tapınaklar birbiri üstüne inşa edilmiştir

Er Hanedanlar Döneminin Sonu

Er hanedanlar döneminin son yıllarında Sümer için için kaynıyordu Ur, Urug , kendine Kiş kralı adını veren ve Lagaş yöneticisiyle bir anlaşma imzalayan Lugalkiginedudu yönetiminde birleşmişti Lagaş ve Umma , Mesalim zamanından beri gelen anlaşmazlığı sürdürerek , ülkeleri arsındaki topraklar için savaşıyorlardı Belki de Lagaş’ın başarıları sonucu Umma’da birkaç kez yönetici değiştikten sonra , Lugalzege’si Umma kralı olarak babasının yerini aldı ve Lagaş’ı yağmaldı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.