Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
annesinin, peygamberimizin, tarihi, vefat

Peygamberimizin Annesinin Vefat Tarihi

Eski 09-08-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberimizin Annesinin Vefat Tarihi



Peygamberimizin Annesinin Vefat Tarihi
Peygamberimizin Annesinin Vefat Tarihi

Peygamber Efendimizin Annesi
Peygamber Efendimizin Annesinin Ölümü
Peygamber Efendimizin Annesinin Ölümü Hakkında Bilgi

Hz aminenin ölümü
Hz Âmine, Kâinatın Efendisi oğluyla Medine'de bir ay kaldıktan sonra, Mekke'ye dönmeye karar verdi Akrabalarıyla vedâlaşarak şehirden ayrıldılar
Çöl seccadesinde üç yolcu: Hz Âmine, Şanlı Evlâdı ve Ümmü Eymen Hepsinin de mânâ âleminde bir başkalık vardı Aziz anne ve şerefli evladının ruhlarını ayrılık ve hasret rüzgârı dalga dalga dövüyordu
Henüz genç yaşta ve evliliklerinin ilk aylarında ebedî âleme yolcu ettiği kocasını hatırlayan Hz Âmine'nin gözleri oluk oluk su akıtan bir pınarı andırıyordu Peygamber Efendimiz de, aziz annesinin bu gözyaşlarına dayanamıyor, o da ışıl ışıl ağlıyordu Damla damla akan gözyaşları, rahmet yağmuru gibi elbisesini ıslatıyordu
Henüz yolu yarılamışlardı ki, Hazret-i Âmine âniden rahatsızlandı Peygamberimiz ve Ümmü Eymen'i bir telaş kapladı Gittikçe şiddetini arttıran hastalık karşısında ne yapabilirlerdi?
Medine'nin 23 mil güneyinde Ebvâ Köyü yakınlarında bir ağacın gölgesinde konaklamaktan başka ellerinde çare yoktu Hazret-i Âmine'nin dizlerinden güç kuvvet çekilmişti ve kendisini tutamayarak âniden yere yıkılıverdi Üstünü örttüler Hz Âmine, hastalığın şiddeti içinde ter döküyor, Sevgili Peygamberimiz ise, onu kaybedeceği ve annesiz kalacağı endişesi içinde gözyaşı akıtıyordu Sanki herşey kendileriyle birlikte lâl kesilmişti Yerde ses yok, gökte sükût hâkimdi
Hz Âmine yerde halsiz bir şekilde yatıyordu
Bir ara, Peygamberimiz kendini toparlayarak,
"Nasılsın anneciğim" diye sordu
Gönlü şefkat hazinesi anne, biricik yavrusunun üzülmesini istemiyordu Şiddetiyle kıvranıp durduğu hastalığının ağır olduğu hissini uyandırmamak için,
"İyiyim canım oğlum, birşeyim yok" diye cevap verdi
Bu birkaç kelimelik konuşmadan sonra da kendinden geçti Artık hastalık, konuşacak takati dudaklarından çekip almıştı Bir ara, "Su" dediği işitildi Yaydan fırlayan ok hızıyla Peygamber Efendimiz, aziz annesine suyu yetiştirdi
Hazret-i Âmine suyu içti Su kabı ile birlikte ciğerparesinin yumuşacık ellerini de tuttu Gözlerini açtı Peygamber Efendimizin nur saçan sîmasına doya doya baktı ve ellerini bir anne şefkatiyle okşadı Kâinatın Efendisi bir ara, annesini biraz doğrultup başını kucağına aldı Gözlerinden akan mübârek yaşlar, annesinin omuzlarına Nisan yağmuru gibi düşüyordu
Hazret-i Âmine'nin ruh ve kalbinde feryadlar kopuyor, fırtınalar esiyordu Kocasını kaybediş ıztırabına, şimdi de oğluyla vedâlaşma hasretini mi ekleyecekti? Bu dayanılmaz bir ıztırap, çekilmez bir dertti Kendisini yakalayan hastalıktan daha çok bu ayrılık onu yakıp kavuruyordu Ama ne yapabilirdi, bu İlâhî kaderin değişmez hükmüydü
Hazret-i Âmine, kendisini yakalayan hastalıktan kurtulamayacağını artık anlamıştı Son olarak, güneş gibi parlayan nur yavrusunun yüzüne ayrılık ve hasretin verdiği duygu içinde baktı, ellerini doya doya kokladı ve dilinden şu cümleler döküldü:
"Ey dehşetli ölüm okundan Allah'ın yardım ve ihsanı ile yüz deve karşılığında kurtulan zâtın oğlu!
Allah, seni aziz ve devamlı kılsın Eğer rüyâda gördüklerim doğru ise, sen celâl ve bol ikrâm sahibi olan Allah tarafından Âdemoğullarına helâl ve haramı bildirmek üzere peygamber gönderileceksin"
Sen, ceddin İbrâhim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin"
Allah seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten koruyacak ve alıkoyacaktır"
Her yaşayan ölür, her yeni eskir Yaşlanan herkes zevâl bulur Herşey fanidir, gider"
Evet, ben de öleceğim Fakat ismim ebedî yâdedilecektir Çünkü, ter temiz bir evlâd doğurmuş, arkamda hayırlı bir yâdedici bırakmış bulunuyorum"53
Acıklı ve âdetâ istikbalden haber veren bu sözlerinden sonra Hazret-i Âmine'nin gözleri kaydı ve ruhunu orada yüce Allah'a teslim etti Yer, Mekke ile Medine arasında bulunan Ebvâ Köyü; tarih, Milâdî 576
Hz Âmine'nin Defni
Sevgili Peygamberimiz ile Ümmü Eymen donakalmışlardı Âdetâ dilleri tutulmuştu Konuşan sadece Kâinatın Efendisinin gözyaşlarıydı
Ümmü Eymen bir ara kendisini toparladı ve aziz yavrunun gözyaşlarını sildi Sonra da bağrına basarak teselliye çalıştı:
"Üzülme, ağlama, canım Muhammedim," dedi "İlâhî kadere karşı boynumuz kıldan incedir Can da Onun, mal da Hepsi bize emânet Emâneti nasıl vermişse, öyle de alır"
Sevgili Peygamberimiz derin bir iç çektikten sonra,
"Ben de biliyorum Onun hükmüne her zaman boyun eğerim Fakat anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür O yüzü tekrar göremem diye üzülüyorum" dedi Sonra da derhal kendini toparladı ve gözyaşlarını silerek Ümmü Eymen'e,
"Haydi, o emâneti Sahibine teslim etti Biz de onun na'şını toprağa teslim edelim, rahat etsin" dedi
Dünyanın en bahtiyar annesi Hazret-i Âmine'nin cesedini orada toprağın bağrına tevdi ettiler Ruhu ise, Kâinatın Efendisini bağrından çıkardığı için, kimbilir, ne kadar yükseklerde meleklerle bayram ediyordu
Definden Sonra
Annesiz kalan Dürr-i Yetîmi Mekke'ye götürmek vazifesi dadısı Ümmü Eymen'e düştü
Ümmü Eymen, yol boyunca ona annesiz kaldığını hissettirmemek için elinden gelen gayreti gösterdi Onu öz evladıymış gibi bağrına bastı ve teselliye çalıştı Efendimiz de, âdetâ onu bir anne kabul ederek, "Anne, anne" diye çağırdı Daha sonraları da her gördüğünde, "Annemden sonra annem" diyerek iltifatta bulunuyordu54
Nur yüzlü Kâinatın Efendisi, artık babadan yetim, anneden öksüzdü Fakat, onun hakiki muhafızı ve hâmîsi vardı O Hafîz, onu ömrü boyunca kusursuz muhafazası ve eksiksiz murakabesi altında bulunduracak, her türlü tehlike ve sıkıntıdan kurtaracaktır
"Rabbin seni yetim bulup da barındırmadı mı?" 55 meâlindeki âyet-i kerîme, Peygamber Efendimizin bu hâlini hatırlatır Kâinatın Efendisi yıllar sonra, Hicret'in 6'ıncı yılında Hudeybiye Umresi sırasında, yine Ebvâ'dan geçecektir Allah'ın izniyle annesinin kabrini ziyaret edip, elleriyle düzeltecektir Sonra da teessüründen ağlayacaktır
Onun mübârek gözlerinden tahassür gözyaşları akıttığını gören Sahabîler de ağlayacaklar ve
"Yâ Resûlallah, niçin ağladınız?" diye soracaklardır
Resûl-i Ekrem, "Annemin, benim hakkımdaki şefkat ve merhametini düşündüm de ağladım" diye cevap verecektir56
Peygamber Efendimizin Baba Ve Annesinin Erken Vefâtlarının Hikmeti
Burada hatıra şu suâl gelebilir:
"Muhterem peder ve vâlideleri, Resûl-i Ekrem Efendimizin peygamberliğine neden yetişemediler ve neden ona îmân, kendilerine nasib olmadı?"
Bu suâle Mektûbat isimli eserinde, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şu cevabı verir:
"Cenâb-ı Hak, Habîb-i Ekreminin peder ve vâlidesini, kendi keremiyle, Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmın ferzendâne hissini memnun etmek için, valideynini minnet altında bulundurmuyor Valideynlik mertebesinden, mânevî evlâd mertebesine getirmemek için; hâlis kendi minnet-i Rubûbiyyeti altına alıp, onları mes'ud etmek ve Habîb-i Ekremini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki, vâlideynini ve ceddini, ona zahirî ümmet etmemiş Fakat, ümmetin meziyetini, faziletini, saâdetini onlara ihsan etmiştir Evet, âlî bir müşîrin [mareşal]; yüzbaşı rütbesinde olan pederi, huzuruna girmesi; birbirine zıd iki hissin taht-ı tesirinde bulunur Padişah; o müşîr olan Yâver-i Ekremine merhameten, pederini onun mâiyetine vermiyor"57
Peygamberimizin Baba Ve Annesinin Îmânları Meselesi
İslâm âlimleri ittifakla şu hususu belirtmişlerdir
"Hazret-i İbrâhim'den (as) gelen ve Resûl-i Ekremi (asm) netice veren nûrânî silsilenin fertlerinin hiçbiri, hak dinin nûruna lâkayd kalmamışlar ve küfrün karanlıklarına mağlûp olmamışlardı Hiçbirinin temiz gönlü şirk ve küfür ile kirlenmemiştir"58
Bu hususu kaydettikten sonra, Sevgili Peygamberimizin baba ve annesinin îmânları meselesi üzerinde duralım
Birbirine yakın izahlarla birçok İslâm âlimi, Peygamber Efendimizin muhterem peder ve vâlidelerinin âhirette necât ehli olacaklarını açık ve kesin bir şekilde delilleriyle ortaya koymuşlardır
Bu izah tarzlarını şöylece sıralayabiliriz:
1) Hz Abdullah ile Hz Âmine, Efendimize peygamberlik vazifesi verilmeden çok evvel vefât etmişlerdir Dolayısıyla Fetret Devrinde yaşamışlardır ve "Ehl-i Fetret"ten sayılırlar Fetret Devrinde vefât edenlere ise azap yoktur
Birgün, birisi büyük âlimlerden Şerefüddin Münâvî'ye,
"Peygamberimizin baba ve annesi Cehennemde midir?" diye sorar
Münevî Hazretleri hiddetle,
"Resûl-i Ekremin peder ve vâlidesi fetret zamanında vefat etmişlerdir Peygamber gönderilmeden evvel ise azap yoktur" cevabını verir59
Kendisine bir peygamberin dâveti ulaşmayan kimsenin âhirette azap görmeyeceği âyet ve hadislerle sabittir60 Peygamber Efendimizin peder ve vâlidelerine de geçmiş peygamberlerden hiçbirinin dâvetinin ulaşmadığı tarihen sabittir Şu halde, tereddütsüz söyleyebiliriz ki, onlar da necât ehlidirler ve âhirette azap görmeyeceklerdir
2) Resûl-i Ekrem'in muhterem peder ve validelerinin şirk ehli oldukları sabit değildir Belki, onlar, Zeyd bin Amr bin Nüfeyl, Varaka bin Nevfel ve benzerleri gibi büyük babaları İbrâhim'den (as) gelen inanç ve âdetlerle amel eden "Hanif"lerdendirler
3) Sevgili Peygamberimizin baba ve annelerinin şirk ehli olmadıklarının bir delili de, "Ben mütemâdiyen temiz babaların sulbünden, temiz anaların rahminden nakloluna geldim"61 hadis-i şerifidir
Kur'ân-ı Kerîm'de müşrikler "necis kimseler" olarak vasıflandınlmışlardır62 Temizlik ile pislik, îmân ile şirk, mü'min ile müşrik arasında tezad bulunduğuna göre, yukarda kaydettiğimiz hadis ölçüsü ışığında, Resûl-i Ekremin ecdadından hiçbirinin küfür ve şirk gibi mânevî kirlere bulaşmadığını kabul etmek vacip olur63
Bütün bunlardan sonra meseleyi şöylece özetleyebiliriz: "Resûl-i Ekreme (asm) Allah tarafından rahmet olduğu hitap edilirken, parlak Nübüvvet ve Risâlet Güneşi henüz doğmadan apaçık nûru sîne-i ihtiramında taşıyan bir ana babayı, evlâdının feyz ve nûrundan mahrum farzetmek, hem edebe, hem mantığa muvafık değildir Hususiyle, Resûl-i Ekremin muhterem anne ve babasının hayatları, Cahiliyye Devrinde geçmiştir Risâlet-i Ahmediyye zamanını idrâk etmemişlerdir"
Öyle ise, bu hususta mü'minin bilmesi ve kabul etmesi gereken husus şudur:
"Resûl-i Ekremin (asm) peder ve vâlideleri ehl-i necâttır ve ehl-i Cennettir ve ehl-i îmândır Cenâb-ı Hak, Habîb-i Ekreminin mübârek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendâne şefkatini elbette rencide etmez"64
Şu dörtlük de bu hakikati pek güzel dile getirmektedir:
"İki cihângüneşi, bürc-i saâdette iken
Vâlideynine Mevlâ nice vermeye şerefi,
Çeşm-i insaf ile ey dil, nazar gavvâsa
Alıcak dürrini yabana atar mı sadefi?"
İki dünyanın güneşi olan Hz Muhammed (asm) saâdet burcunda iken, Cenâb-ı Hak, anne babasına nasıl şeref vermez ki?


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.