|  | Mermer Tezgah|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Mermer Tezgah|Tiyatro Tarihi Ve SkeçlerMERMER TEZGAH (4 perdelik oyun) Kişiler Cabi Efendi - Pala Hüseyin (anlatıcı) - Marangoz Ali Usta Marangozun karısı - Gazete satan çocuk Çiçek satıcısı - 1  Kadın - 2  Kadın 3  Kadın Erkek çocuk - 1  Memur - 2  Memur - 1  Asker - 2  Asker Kılkuyruk Hamdi (Yalnızca dışarıdan sesi duyulur  ) — Sahaf 1  Perde Pala Hüseyin (anlatıcı) - Cabi Efendi Gazete satan çocuk - 1  Kadın - Çiçek satıcısı (Pala Hüseyin külhanbeyi kılığındadır  Başında sola doğru kaymış püsküllü bir fes vardır  İçte yakasız bir gömlek, üzerinde kısa siyah bir yelek bulunmaktadır  Altında siyah bir pantolon ve bele sarılmış bir kuşak vardır  Kuşağın içine sokulmuş bir tabanca ve bıçak görünmektedir  Uçları sivri olan, topuğuna basılmış bir ayakkabı giymiştir  Omzunda siyah bir ceket bulunmaktadır  Kaşlar kalın ve siyahtır  Siyah pala bıyığı vardır  Cabi Efendi, biraz topluca, beyaz sakallı, sevimli bir ihtiyardır  Başında püsküllü fesi, üzerinde gri ceketi ve pantolonu vardır  İçte beyaz hâkim yaka bir gömlek bulunmaktadır  Siyah bir ayakkabı giymiştir  Elinde bastonu vardır  Gazete satan çocuk, çelimsiz, kara kuru bindir  Üzerinde yakasız çizgili bir gömlek, altında rengi solmuş bol bir pantolon vardır  Beline bir kuşak sarılıdır  Başında rengi solmuş bir fes bulunmaktadır  Ayağına çarık giymiştir  Çiçek satıcısı, başına eski ve rengi solmuş bir fes giymiştir  Fesi arkaya doğrudur  Üzerinde yakasız, desenli eski bir gömlek ve kısa bir yelek vardır  Belinde kuşak, altında çok bol bir pantolon bulunmaktadır  Ayağında çarıkları vardır  Çiçek satıcısının bıyıkları aşağı doğrudur  Sırtında içine çiçek dikilmiş saksıların doldurulduğu bir küfe vardır  Küfenin kenarlarına da saksılar tutturulmuştur  1  Kadın ferace denilen bol bir manto giymiştir  Uçları yere değmektedir  Feracenin rengi pembedir  Başına hotoz denilen küçük süslü bir başlık takmıştır  Beyaz olan bu başlığın üzerinden sarkan beyaz bir tülle ağız kapatılmıştır  Kadının elinde pembe bir şemsiye vardır  ) Sahne (Arka plânda Karaköy sırtlarını gösteren bir resim bulunmaktadır  Resimde bir vapur görüntüsü yer almalıdır  Bu görüntü sahnenin arkasına bir tepegöz yardımıyla da yansıtılabilir  Bahar ayının yaşanmakta olduğunu gösteren çiçekli ağaçlar göze çarpmaktadır  Ağaçlar, renkli kartonlardan yapılabilir  Sahneye uçan bir kelebek görüntüsü yansıtılabilir  Ortada ahşap bir ev görünmektedir  Ev mukavvadan olabilir  Sahne karanlıktır  Bir süre sonra sahne projektörlerle aydınlatılır  Bu sırada yavaş yavaş müzik girer  (Eski bir istanbul türküsü olabilir  ) Evin kapısı açılır  (Kapı gıcırtısı duyulur  ) Cabi Efendi dışarı çıkar  Havayı şöyle bir içine çeker  Etrafına bakınır  Seyirciyle hiç ilgilenmez  Dolaşmaya, çevresindeki her şeyi uzun uzun seyretmeye başlar  O bunları yaparken, Pala Hüseyin bağıra çağıra sahneye girer  Müzik yavaş yavaş kesilir  ) Pala Hüseyin— Heeyt!    Havada uçan, karada kaçan, var mı bana yan bakan? Heeyt!    (Kendi etrafında şöyle bir döner ve seyircileri görür  Elini gözüne siper ederek seyircilere bakar ve sağ elini önce göğsüne, sonra ağzına, sonra da başının üstüne götürerek selâm verir  ) Bana derler adıyla sanıyla Pala Hüseyin  (Elini gözüne siper eder  ) Şu gördüğünüz yerler benden sorulur  Ha bu arada Kılkuyruk Hamdi'yi gören var mı aranızda? (Ayaklarının ucunda yükselir ve seyirciler arasında göz gezdirir  Sonra hışımla) Ah onu bir elime geçirsem, bir elime geçirsem    Ne yapacağımı ben bilirim  E, ne yapacağımı da size söylemeyeyim şimdi, o da bize kalsın anladın mı? (Cabi Efendiyi fark eder  Arkasını dönüp ona baktıktan sonra seyirciye döner  Eliyle işaret ederek) Ha o mu? Canım kim olacak, bizim Cabi Efendi! Sırası gelmişken size biraz ondan bahsedeyim  Bizim Cabi Efendi, öyle sizin bildiğiniz ihtiyarlara benzemez  Yani sizin anlayacağınız sabahtan akşama kadar evde pineklemez  Gerçi işe güce de elini sürmez ya    (Döner, yine bakar  ) İşte böyle gözünü kırpmadan etrafı seyreder  Bizim ihtiyar, "Dünyanın gidişatını anlamak  " diyor buna  (Güler, dönüp tekrar bakar  Sonra bir iki adım seyirciye yaklaşır  Elini ağzına siper eder  ) Lâf aramızda biraz gelgit akıllıdır  Ama bütün mahalleli sever, sayar onu  (Ellerini havaya kaldırır  ) Ha böyle konuştuğuma bakıp da aldanmayın  Hak edene hak ettiğince davranırız biz  Küçüğümüzü sever, büyüğümüzü sayarız  Mahallemize de sahip çıkarız icabında  Bakmayın böyle olduğumuza  İçimiz temiz, yüreğimiz yufkadır bizim  Amaaa    Gerektiğinde hak edenin defterini de düreriz biz  Unutmadan söyleyelim  öyle elinde tespih, omzunda ceketiyle gezen her kaytan bıyıklıyı da bizden sanmayın ha    (Kabadayı yürüyüşüyle sahneden çıkar  ) Hadi bana eyvallah, sağlıcakla kalın inşallah! (Bu sırada Cabi Efendi seyircilere bakar  İki eliyle bastonunun üzerine dayanır ve konuşmaya başlar  ) Cabi Efendi (havayı içine çekerek)— Bu ne letafet, bu ne güzellik Yarabbi! (seyirciye dönerek) Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olmalı öyle değil mi? (Havaya doğru bakar ve eliyle işaret eder  ) Hah işte rengârenk bir kelebek! Nasıl da gelin gibi süzülüyor baksanıza    (Birden umursamaz bir tavır içine girer  ) Ama bunların hepsi bir rüya  Birkaç haftaya kalmaz ne bu çiçeklerden eser kalır, ne de bu kokulardan    Pehh! (Yine tavır değiştirir  ) Olsun! Ben yine de hayatı okumayı seviyorum  (Bu sırada gazete satan çocuk bağıra çağıra içeri girer  ) Gazete satan çocuk— Yazıyor, yazıyor!    Dahiliye Nazırı Ferit Paşanın azledildiğini yazıyor    İkdam, Sabah, Tanin    (Cabi Efendi çocuğa doğru yaklaşır  ) Gazete satan çocuk— Bir tane alsana beybaba! Cabi Efendi— İkdam kaç para? Gazete satan çocuk— 40 para  Cabi Efendi (gülerek)— Niye alacakmışım ki? Gazete satan çocuk (Susar, şaşkın şaşkın Cabi Efendiye bakar  ) Cabi Efendi (Yüzünü buruşturur  )— HhhhL  Hepsi yalan! Gazete satan çocuk (Boynunu büker ve yine bağırarak sahneden çıkar  )—Yazıyor, yazıyor    (Cabi Efendi seyirciye döner  )— Gazete dediğin ne ki? Düpedüz para tuzağı! Üstelik başından sonuna kadar yalanla dolu  Maksat bunları okumak değil, hayatı okumak, hayatı    Meselâ şu koskoca İstanbul başlı başına bir kitap    Elli senedir geze geze bitiremedim  Sokağı, çarşısı, pazarı    Erkeği, kadını    (Tam bu sırada 1  Kadın elinde şemsiyesiyle çıkagelir  Cabi Efendi kadını işaret ederek) İşte işte    Zarif bir hanımefendi geliyor! Gördünüz mü? (Onun arkasından sırtında küfeyle bir adam girer  Bu adam bir çiçek satıcısıdır  ) Çiçek satıcısı (isteksiz bir şekilde)— Çiçeklerim var, mor sümbüllerim, menekşelerim, fesleğenlerim, sardunyalarım var    Cabi Efendi (adamı göstererek)— İşte bu da bir başkası  (Bastonuyla hızlı hızlı yürür ve adamın karşısına dikilir  Adam duraklar  ) Çiçek satıcısı (yüksek sesle)— Ooo    Beyim, afiyettesiniz inşallah? Cabi Efendi (Gevre/c gevrek güler  Elleriyle adamın ellerini kavrar  )— Demincek serçelere gözüm ilişti  Sütçü beygirlerinin kaldırımlara bıraktıkları şeyleri nasıl da cıvıldaşarak yiyorlardı  Çiçek satıcısı (şaşkın) Efendim, efendim! Ne buyurdunuz? Cabi Efendi (Biraz kızar  )— Canım anlamadın mı bundaki hikmeti? (kısık bir sesle) Birinin ettiği halt, ötekine nimet işte    Çiçek satıcısı (İyice şaşırır  Seyircilere doğru döner  Onlara soru sorarcasına bakar  Sonra boynunu büker ve çekip gider  )—Allah, Allah! Cık    cık    cık    Çiçeklerim var, begonyalarım, mor sümbüllerim    Cabi Efendi (sinirli)— Herkes bir tuhaf olmuş vallahi    Bir şey anlatıyorsunuz, onu da anlamıyorlar  Tövbe tövbe    (seyirciye dönerek) Siz beni anlıyorsunuz değil mi? (Bu sırada bir horoz sesi duyulur  ) Cabi Efendi— Hah    Bir sen eksiktin! (Cabi Efendi başını yukarı kaldırır ve kendi kendine mırıldanır  ) Hava da pek açık  Yağmur yağacağa benzemiyor, (yüksek sesle, sinirli) Artık horozlara da inanma-malı canım! Zavallıların sinirleri bozulmuş galiba  Niçin, ne vakit öttüklerini bilmiyorlar  öyle ya, eskiden bu vakit horoz ötünce yağmur yağardı  (Başını tekrar havaya kaldırır  ) Yarabbi, sen aklımı koru! (Sonra seyircilere döner  ) Yok, yok    Bugün mutlaka bir yere gitmeliyim  (Sakalını sıvazlar  ) Bir düşüneyim bakayım, nereye gitsem? Eyüp'e mi gitsem, Sütlüce'ye mi? Veli Efendi'ye mi gitsem, Balıklı'ya mı? Hayır, hayır olmaz! Hiçbiri olmaz, iyisi mi ben Üsküdar'a gideyim  Üsküdar'a geçmeyeli çok vakit oldu  (8u sırada vapur düdüğü ve martı sesleri duyulur  ) Bir sonraki vapura bari yetişeyim  Ne bakıyorsunuz öyle? Siz de benimle gelmeyecek misiniz? Hadi hadi, çabuk olun! (Tekrar bir vapur düdüğü duyulur ve perde kapanır  ) 2  Perde Cabi Efendi - Sahaf - 1  Memur - 2  Memur 1  Asker - 2  Asker - Marangoz Ali Usta - 1  Kadın 2  Kadın - 3  Kadın - Erkek çocuk (Sahaf, ince uzun yüzlüdür  Yer yer aklar düşmüş olan uzun bir sakalı vardır  Başında küçük siyah bir başlığa daha açık renk kumaştan sarılmış bir sarık vardır  Sırtında kalın kumaştan uzun bir ceket bulunmaktadır  Altına bol bir pantolon ve eskimiş ayakkabılar giymiştir  Gözüne yuvarlak bir gözlük takmıştır  1  Memur, uzun gri bir ceket giymiştir  Altında çizgili, yakalı beyaz bir gömlek ve üstünde kısa bir yelek bulunmaktadır  Gömlek yakasının altından boyun bağı görünmektedir  Adam esmer ve bıyıklıdır  Başında vişneçürüğü renginde bir fes vardır  2  Memur, uzun gri bir ceket giymiştir  Ceketin içinde yakalı beyaz bir gömlek, boyun bağı, siyah kısa bir yelek bulunmaktadır  Altında siyah pantolon vardır  Siyah bir ayakkabı giymiştir  Başında vişne çürüğü renginde bir fes vardır  Adam sarışın ve bıyıklıdır  7  ve 2  Askerin başında kalpak vardır  Vücuda oturan hâkî yeşili bir ceket giymişlerdir  Belde palaska denilen bir kemer bulunmaktadır  Palaskaya silâh takılıdır  Omuzlarında apoletler vardır  Bu kıyafetler süvari pantolon ve çizmelerle tamamlanmaktadır  İkisi de ince bıyıklıdır  Göğüslerinde birer madalya vardır  Marangoz Ali Ustanın başında sarık bulunmaktadır  Eski bir başlığın üzerine rengi solmuş bir yemeni sarılmalıdır  Adam; yakasız eski bir gömlek giymiştir  Belinde bir kuşak vardır  Altına şalvar ve eski bir çarık giymiştir  Marangoz Ali Usta pos bıyıklı, kalın siyah kaşlı ve biraz incedir  2  Kadın şalvarlıdır  Başındaki örtü aynı zamanda vücudunu da örtmektedir  3  Kadın Doğu Karadeniz bölgesinin yerel kıyafetlerini giymiştir  Erkek çocuk, yakasız bir gömlek giymiştir  Altında bol bir pantolon ve eskimiş ayakkabılar vardır  Çocuğun saçları çok kısa kesilmiştir  Çocuk sarışındır  ) Sahne (Arka plânda Kız Kulesi ve cami görüntüsünün yer aldığı bir resim vardır  Sahnenin sol köşesinde bir kitapçı dükkânı ve birkaç iskemle bulunmaktadır  Kitapçı dükkânının önünde, üstünde eski kitapların olduğu bir tezgâh vardır  Sahnenin sağ tarafında bir marangoz dükkânı yer almaktadır  Dükkânın içini seyirciler görebilmektedir  Dükkânın içinde bir tezgâh, bir testere, çekiç ve keser vardır  Tahtadan birtakım çantası ve birkaç tahta parçası da bu tabloyu tamamlamaktadır  Tezgâha mermer görüntüsü vermek için genişçe bir tahtanın üstü beyaz bir yağlı kâğıtla kaplanabilir  Cabi Efendi etrafındakiler'! seyretmektedir  Marangoz Ali Usta çalışmaktadır  1  Asker, sahafın tezgâhındaki kitaplara bakmaktadır  2  Asker, oradan geçen birinci kadını seyretmektedir  2  Kadın ve 3  Kadın elinden tuttukları bir çocukla yürürler  Çocuk sıkışmıştır ve tepinmeye başlar  2  Kadın, çocuğu susturmaya çalışır  ) 2  Kadın (kızarak)— Aaa    Bak şimdi seni denize atarım ha!    3  Kadın— Sakın salıverme! Erkek çocuk (ağlayarak)— Nasıl tutayım, çok geldi    (2  Kadın çocuğu bir kenara çeker  ) 2  Kadın— İşte    Gel şuracığa yapıver  Erkek çocuk (Omuz silker  )— Banane, banane    Amcalar görür  3  Kadın—Çocuğum yapsana    (Sahaf gözlüklerinin üstünden bakar  Boynunu büker  ) Sahaf— Fesuphanallah! (Erkek çocuk tuvaletini yapar ve üçü de oradan uzaklaşırlar  ) (1  Kadın, 2  Askerin kendine baktığını fark eder  Yanından geçerken mendilini önüne bırakır  Küçük ve hızlı adımlarla yürür  Köşeden yine askere bakar  Gülerek sahneden çıkar  Asker eğilir, mendili alır ve koklar  ) 2  Asker—Ahh    AhhL  (Cabi Efendi, bu olaya bakıp burun kıvırır ve sinirli bir şekilde başını sağa sola sallar  )— Tövbe tövbe    Allah Allah!    Sen şu işe bak! (İki memur iskemlelere oturmuş konuşmaktadır  Cabi Efendi de onları dinlemektedir  ) 1  Memur—Vay vay vay    Siz buralara uğrar mıydınız? 2  Memur— Niye şaştınız bu kadar? 1  Memur— Ne bileyim? Sizin mekânınız Pera değil mi mirîm? 2  Memur— Aaa    Haksızlık ediyorsunuz ama? Biz uyumlu insanlarızdır  Bir gün Pera, bir gün Üsküdar    Biraz Türkçe, biraz Fransızca    1  Memur— Biraz da alafranga olmalı yani    2  Memur— Çok doğru, çok doğru    Hep alaturka olunmaz ki üstadım! Ahh    Evropa, Evropa! (Cabi Efendi, iki memuru da şöyle bir süzer ve yüzünü ekşitir  Sonra hemen başını çevirir  ) Cabi Efendi (ellerini havaya kaldırarak)— Ey büyük Allah'ım! Keşke gözlere kapak yaptığın gibi kulaklara da birer kapak yapsaydın  (Gözü sahafa takılır  Yavaşça gider, başını tezgâha uzatır ve kısa bir süre kitaplara göz gezdirir  Sonra seyirciye doğru döner  Elini boş ver dercesine sallayarak)— önce hayatı okumalı, hayatı    Kültür, sanat, felsefe    Hepsi hayatın içinde  Maksat bu kitapları böyle kerpiç gibi üst üste dizmek değil    Sahaf (gözlüklerinin üstünden bakarak)-— Fesuphanallah! Sen deli kullarını akıllandır yarabbi! Cabi Efendi (eliyle insanları göstererek)— Bakın! Hayat her geçen gün değişiyor  Yüzlerce sır, binlerce dalavere    Hayatı okumalı, hayatı    (Böyle derken gözü marangoz dükkânına ilişir  Meraklı bir şekilde oraya doğru yürür  Marangozu seyre dalar  Marangoz elinde keser çalışmaktadır Cabi Efendinin yüzünde şaşkın bir ifade belirir  Kendi kendine) Olur iş değil doğrusu! Allah Allah! Ne akılsız adam yahu    (Gözlerini ovuşturur  Bir daha dikkatlice bakar  ) Allah, Allah! Aldanıyor muyum acaba dedim ama    Allah, Allah!    (Başından fesini çıkarıp, başını kaşır  Sonra sakalını sıvazlar  Gülerek) Tembel herif ne olacak! Kim bilir ne kadar keser bozdu  Hiç mermer üzerinde çalışılır mı? (Marangoz, Cabi Efendiyi fark eder  "Ne var?" der gibi bakar  ) Cabi Efendi— Sen bu dükkânı yeni tuttun değil mi? Marangoz Ali Usta— Hayır  Cabi Efendi (umursamaz bir şekilde)— İstersen eskiden tut  Ama senden evvel burada bir muhallebici vardı değil mi? Marangoz Ali Usta— Hayır  Cabi Efendi—Ya kim oturuyordu? Marangoz Ali Usta— Hiç kimse    Bu dükkânı ben kendim yaptırdım  Cabi Efendi (meraklı)— E o zaman bu mermer tezgâh burada ne arıyor? Marangoz Ali Usta— Ben koydurdum  (Cabi Efendinin gözlen şaşkınlıktan biraz daha açılır  Marangoza keskin bir dikkatle bakar  ) Cabi Efendi (kısık bir sesh)— Sen deli misin, oğlum? Marangoz Ali Usta— Yooo    Cabi Efendi— Hiç akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı? Marangoz Ali Usta— Niçin oynatmasın? Cabi Efendi— Canım kazara keseri kaçar  Hem mermer bozulur, hem keser    Marangoz Ali Usta— Ben hiç keserimi kaçırmam  Cabi Efendi— Kaç senelik marangozsun bakayım? Marangoz Ali Usta— Yirmi senelik  Cabi Efendi— Kaç senedir mermer tezgâh üzerinde çalışıyorsun? Marangoz Ali Usta— On beş sene var    (Cabi Efendi birkaç adım daha tezgâha yaklaşır  Marangoz gülmeye başlar  ) Cabi Efendi— On beş senedir hiç keserini yanlışlıkla kaçırmadın mı? Marangoz Ali Usta—Yoo    Kaçırmadım  Cabi Efendi— Kazara    Bir kerecik olsun bile? Marangoz Ali Usta— Kaçırmadım diyorum ya    İstersen gel, bak    (Cabi Efendi, cebinden gözlüğünü çıkarır ve yine mermer tezgâhı iyice inceledikten sonra marangozu tepeden tırnağa kadar süzer  ) Cabi Efendi— Şimdiye kadar keseri hiç yanlış vurmadın ha? Marangoz Ali Usta— Görüyorsun işte  Cabi Efendi (şaşkın)— Nasıl olur bu? Marangoz Ali Usta (övünerek)— Çünkü ben birinci sınıf bir ustayım  Keser vuracağım yeri iyi bilirim  Hem de hiç yanılmam  Elimin becerisine güvenim var  Onun için tezgâhı mermerden yaptırdım  (Cabi Efendi dayanamayarak söze girer  ) Cabi Efendi— Oğlum, bu senin elindeki maharetten değil! Marangoz Ali Usta— Ya neden? Cabi Efendi— Düşüncesizliğinden     Marangoz Ali Usta (şaşkın)— Düşüncesizliğimden mi? Cabi Efendi— Tabi ya! (Marangoz çok sinirlenir  Kaşlarını çatar  Keserini mermer tezgâhın üzerine yavaşça bırakır  Suratını buruşturur  ) Marangoz Ali Usta (hakareti andıran bir tavırla)— Nereden biliyorsun? Cabi Efendi— Nereden mi biliyorum? Zerre kadar düşüncen olsa, her vakit böyle dikkatli keser kullanamazsın da ondan    Marangoz Ali Usta (sinirli)- Benim düşüncem olmadığını ne biliyorsun? Ne de olsa ben keserimi indirecek yeri iyi bilirim  Ben sanatımın eriyim beybaba! Haydi bakalım, bu kadar gevezelik yeter  İşin gücün yok mu senin? Git işine    (Cabi Efendinin yüzü fena hâlde bozulur  Gözlüğünü bile gözünden çıkarmadan kös kös önüne bakarak dükkânından çıkar  ) Cabi Efendi (kendi kendine)— Sanatının eri ha! Seni gidi budala seni    (Hızla geri döner  Marangoza seslenir  Hiddetle) Usta! Yarın dikkat et! Keserini tam yerine yapış-, tıramayacaksın  Çünkü mermer tezgâhını kıracaksın    (Perde kapanır  ) 3  Perde Marangoz Ali Usta - Marangozun karısı (Marangozun karısının üzerinde renkli kumaştan, vücuda oturan bir bluz, altında basmadan geniş bir şalvar vardır  Kadın uzun boylu ve iricedir  Beyaz tenlidir  Başında tepesinden bağlanmış bir yemeni vardır  ) Sahne (Yerde bir yemek tablası vardır  Üzerinde bakır bir maşrapa ve kuzu kebabı bulunmaktadır  Sahnenin sağında yer minderleri vardır  Sahnenin solunda bir şilte, yastık ve yorgan görünmektedir  Marangozun karısı sofrayı hazırlar  Sofraya bir somun ekmeği koyar  Sonra minderin üzerine oturur, dikiş dikmeye başlar  ) Marangozun karısı— Nerede kaldı bu herif yine? Bıraksan gece yarısına kadar çalışacak  (O sırada kapı vurulur  Marangozun karısı sahnenin dışına çıkar ve kapıyı açar  Kapının açılma ve kapanma sesi duyulur  ) Marangoz Ali Usta (yorgun)— Off    Çok yorulmuşum yahu!    Marangozun karısı— Oldu olacak sabaha kadar çalışsaydın bari  Marangoz Ali Usta— Başlama yine hatun    Şöyle rahat rahat yemeğimizi yiyelim  (Gider, sofranın başına oturur  Şaşkın bir şekilde) Hayrola! Bu da nereden çıktı? Marangozun karısı— Sana sormalı? Marangoz Ali Usta— Ne demek? Marangozun karısı— Bugün sen gönderdin ya! Marangoz Ali Usta— HâşÃ¢    Marangozun karısı- - HâşÃ¢ mı? Marangoz Ali Usta (Hiç cevap vermez  ) Marangozun karısı (hiddetle)— Vay, demek ben bunu çaldım ha! Ben, Kasımpaşa imamının kızı Fadime kuzu çalacak ha! Marangoz Ali Usta— Bilmem  Marangozun karısı— Dostun mu gönderdi? Marangoz Ali Usta— Onu da bilemem  Marangozun karısı— Gündüz gönderdin  Şimdi unutup lâf mı çıkarıyorsun  Marangoz Ali Usta— Ben hiçbir şeyi unutmam  Marangozun karısı— Hadi oradan bunak sen de    (Biraz duraklar  ) Çamaşır yıkıyordum  Bir adam geldi  "Mermer tezgâhlı Marangoz Ali Ustanın evi burası mı?" dedi  "Benimle bu kuzuyu gönderdi" dedi  Ne bileyim, ben de aldım  Marangoz Ali Usta— Nasıl adamdı? Marangozun karısı— Kim? Marangoz Ali Usta— Canım kim olacak? Kuzu kebabını getiren adam? Marangozun karısı (hiddetli)— Beni namahreme bakar sanıyorsun ha! Görmedim bile    Marangoz Ali Usta— Sesi nasıldı peki? Marangozun karısı (sinirli)— Vay! Beni namahremin sesini işitir sanıyorsun ha! Vallahi işitmedim    Marangoz Ali Usta— Bu işe aklım sırım ermedi doğrusu? Marangozun karısı— Ne yani, yalan mı söylüyorum? Marangoz Ali Usta ("Cevap vermez  } Marangozun karısı (sinirli)— Bunamışsın sen ayol! (Marangoz Ali Usta ayağa kalkar  Elleri arkasında bir o tarafa, bir bu tarafa hızlı adımlarla dolaşır  Karısı da sinirli bir suratla onu seyreder  ) Marangoz Ali Usta— Allah, Allah    Allah Allah!     Marangozun karısı (imalı)— Gönderdiğin kuzudan bir lokma bile yemeyecek misin yoksa? (Marangoz Ali Usta ondan tarafa bakar ama hiçbir şey söylemez  Eliyle "git şuradan!" der gibi bir hareket yapar  ) Marangozun karısı (umursamaz bir şekilde)— Hhh    Deli sende!    (Sofrayı toplar, bir kenara koyar  Kendi kendine) Ben ha    Ben, Kasımpaşa imamının kızı Fadime    Bende namahreme bakacak göz var mı? Sen inansan ne, inanmasan ne? Cümle âlem bilir benim nasıl bir insan olduğumu? (Bir yandan söylenirken, bir yandan da yatağını düzeltir ve yatar  ) Onca yıllık karını tanıyamadın ha    Sana varanda kabahat    (Arada bir kafasını kaldırır ve bağırır  ) Vay benim akılsız başım! Ne beyler, paşalar istedi de varmadım  Senin gibi noksan akıllıya kendimi yaktım  (Marangoz Ali Usta hiçbir şey söylemez  Minderin üstüne oturur  Düşünür  Arada bir kafasını kaşır  Sıkıntılı olduğu her hâlinden bellidir  Bir süre sonra sahne kararır  Kadın horlamaktadır  Marangoz Ali Usta uyuyamamıştır  ) Marangoz Ali Usta— Off    Puff    (Biraz sonra dışarıdan ezan sesi gelmeye başlar  ) (Sahne biraz aydınlanır  Marangoz Ali Usta kalkar  Usul usul sahneden çıkar  Kapının açılıp kapanma sesi duyulur  ) (Perde kapanır  ) 4  Perde Cabi Efendi - Marangoz Ali Usta Sahaf - Kılkuyruk Hamdi (Dışarıdan sesi duyulur  ) Sahne (Sahne düzeni, 2  perdedeki gibi düzenlenmiştir  Cabi Efendi dükkânın bir kenarına ilişmiş, Marangoz Ali Ustayı seyretmektedir  Marangoz Ali Usta onu fark etmez  Keserini sallamaya devam eder  O anda mermer tezgâhı kırar  Mermer tezgâhın kırılma sesi duyulur  ) Marangoz Ali Usta (kızarak)— "Tuhh  Sen bu zamana kadar kırma, gel şimdi kır  Olacak şey mi bu ya! Cabi Efendi (imalı)— Geçmiş olsun usta! Marangoz Ali Usta (Başını kaldırır  Sesin geldiği yöne bakar  ) Cabi Efendi (gülerek)— Hani sanatının eriydin? Ne oldu sana böyle? Marangoz Ali Usta (şaşkın) Cabi Efendi (gülerek)— Canım artık düşünme bu kadar? O kuzuyu ben gönderdim, ben    Marangoz Ali Usta— Ha    Ha    Hangi kuzuyu? Cabi Efendi— Hangi kuzuyu olacak? Dün akşamki kuzuyu? Marangoz Ali Usta (şaşkın)— Sen mi gönderdin? Cabi Efendi— Evet  Marangoz Ali Usta—Niçin? Cabi Efendi— Seni biraz düşündürmek için? Marangoz Ali Usta (Cevap vermez  ) Cabi Efendi (nasihat edercesine)— Bak oğlum, senin bu keskin dikkatin, düşünemeyen hayvanlara has bir özelliktir  Ama sen bir insansın  Marangoz Ali Usta (Şaşkın şaşkın başını sallar  ) Cabi Efendi— Dediklerimi anladın değil mi? Marangoz Ali Usta (Ses çıkarmaz  ) Cabi Efendi (Yüzünde muzip bir ifade vardır  )— Hadi oğlum, Allahaısmarladık! (Cabi Efendi dükkânın kapısına kadar gelir  Birden arkasını döner ve seslenir  ) Ha unutmadan, bir daha dünyanın düzenini bozmaya kalkışma  Marangozun tezgâhı kalastan olur, kalastan    Sen iyisi mi kırdığın o mermeri hemen kaldır ve yerine ahşap bir tezgâh koy! (Marangoz Ali Usta, Cabi Efendinin arkasından bakakalır  Cabi Efendi sahneden yavaş yavaş çıkar  Çıkarken de gevrek gevrek güler  Bu sırada sahaf içeri girer  O da Cabi Efendinin arkasından bakar  ) Sahaf— Fesuphanallah! Ne tuhaf adam bu böyle    (Sahaf yürür, Marangoz Ali Ustaya selâm verir  Sonra dükkânını açar  İskemleleri düzeltir  Bu sırada Pala Hüseyin'in sesi duyulur  ) Pala Hüseyin— Heeyt!    Havada uçan, karada kaçan, var mı bana yan bakan? Heeyt!    (Elini önce göğsüne, sonra ağzına, sonra da alnına dokundurarak selâm verir  ) Siz hâlâ burada mısınız? Eğer bizim Kılkuyruk'u soruyorsanız, hâlâ bulamadım o densizi  Ama bir elime geçirirsem    (Dışarıdan bir ses duyulur  Pala Hüseyin sesin geldiği yöne bakar  Elini kulağına siper ederek dinler  ) Kılkuyruk Hamdi— Heeyt!    Havada uçan, karada kaçan, anasının karnından kız kaçıran    Heeyt!    Pala Hüseyin— Buldum seni Kılkuyruk! (Eliyle fesini tutar  Koşar adım giderken birden durur, aynı şekilde selâm verir  ) Hadi bana eyvallah! Sağlıcakla kalın inşallah! Heeyt!    (Müzik girer ve perde kapanır  ) ömer Seyfettin'in "Mermer Tezgâh" isimli hikâyesinden    Uyarlayan: Sema Devir | 
|   | 
|  | 
|  |