|  | Tarihimize Şan Veren Fuzûli |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Tarihimize Şan Veren FuzûliFuzûli Kültür ve Medeniyet hazinemize eşsiz eserler armağan eden sanatkârlarımızdan birisi de Fuzulî'dir  Edebiyat sahasında dünya çapında şöhrete sahiptir  O'nun meydana getirdiği eserler asırlar boyu dillerden düşmemiştir    Şiir dalında meydana getirdiği eserlerin dünya klasikleri arasında mümtaz bir yeri vardır    Fuzûlî'nin Şiir san'atına kabiliyeti küçük yaşlarından itibaren belli olmuştur  O çok küçük yaştan itibaren diz çöktüğü ilim ve irfan rahle-i tedrisinden aldığı geniş malumatı, ruhundaki İlâhî aşkla yoğurup, san'at potasına dökerek mükemmel bir şekil halinde nesillere cömertçe armağan etmesini bilmiştir  Bu yolda gösterdiği gayret ve Hak âşıklığındaki ihlasıdır ki O'nu unutulmayanlar listesine kaydettirmiştir    Kısaca hayatına göz atalım: Fuzûlî'nin doğum tarihi hakkında kesin bir rakam söylenememekle birlikte 1480 tarihi civarında Kerbelâ'da dünyaya gelmiştir  Babası Süleyman Efendi Hille Müftülüğü yapmıştır    Asıl adı Mehmed olan Fuzûlî ilk tahsilini babasının eğitim halkasında yapmıştır  Daha sonra çevrenin meşhur âlimlerinden de dersler almıştır  Kayınpederi Hoca Rahmetullah da ders aldığı âlimler arasındadır    Kısa zamanda ilim, irfan vadisinde hayli mesafe olan Fuzulî şiire olan kabiliyetiyle, tahsil ettiği ilimleri edebiyatın bu zorlu dalında işlemeye başladığında, devrinin bütün mühim ilimlerini kazanmış hüviyete sahip bulunmaktaydı    Ana lisanı Türkçe'den başka Arapça ve Farsça lisanını da elde etmiş ve lisan bilgisini mükemmel eserler verebilecek derecede ileri seviyeye ulaştırmıştır    Fuzûlî'nin verdiği eserlerle şöhreti Irak ve İran'dan taşarak Osmanlı topraklarına kadar yayılmıştır  Kanunî Sultan Süleyman'ın 1534'te Bağdat'ı fethetmesi üzerine, bu şanlı padişaha herbiri parlak birer eser olan 5 ayrı kaside takdim etmiş, bu cihangir Osmanlı padişahını methederek fethini alkışlamıştır  "Geldi burc-ı evliyaya Pâdişâh-ı nâmdâr" diyen Fuzulî, "Kasîde-i der tavsîf-i Bağdad ve medhi Sultan Süleyman" eserinin bu mısrayla aynı zamanda Bağdad'ın fethi olan H  941 senesine tarih düşürmüştür  Bağdad'ın fethinden sonra Osmanlı tâbiiyetine giren Fuzûlî'ye Kanunî Sultan Süleyman yakın alâka göstermiş ve maddî bakımdan oldukça fakir olan Fuzûli'ye vakıf gelirlerinden günde 9 akçalık bir tahsilat bağlatmıştır  1556 yılında Kerbelâ'da vefat ettiğinde ismi 3 kıtaya yayılmış bir şöhrete sahip bulunmaktaydı    Fikirleri-şahsiyeti Aklî ve naklî bütün İslâm ilimlerinde geniş malumata sahip Fuzulî, istikrarlı bir İslâmî fikrî yapısı yanında, daha ziyade hissiyatıyla şöhret bulmuştur  O, Cenab-ı Hakkın Kâinatta görünen İlahî san'atı karşısında coşmuş, İlâhî aşkla şekil ve ifade bakımından mükemmel şiirler söylemiştir    Hak âşığı Fuzulî, cismanî aşktan İlahî aşka yönelen Mecnun gibi kâinattaki bütün mahlukata karşı, Cenab-ı Hakk'ın kudretinin birer tecellileri olması sebebiyle, san'atların san'atkâr-ı hakikisine olan aşkını dile getirmiştir    Sahada Mecnun'u geçtiğini söyleyen Fuzulî şöyle demektedir  Mende Mecnun'dan füzûn (fazla) âşıklık isti'dadı var  Âşık-ı sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var  Fuzulî İlahî aşkın hasretlisidir  Aşk belasıyla tanışmak ve onunla arkadaş olmak istemekte ve bunun için Cenab-ı Hakka yalvarmaktadır  "Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl aşna beni Bir dem belâ-yı âşkdan etme cüda beni" der    Gönlü aşk ateşiyle tutuşan Fuzûlî bu aşkı gizlemeye tahammül gösterememekte, güç yetirememekte ve bülbül gibi feryâd etmektedir  "Şeb-i hicran yanar canım döker kan çeşm-i giryânım Uyarır halkı efganım kara bahtım uyanmaz mı    Fuzûli rind-i şeydâdır hemîşe (dâima) halka rüsvâdır Sorun kim bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı" Fuzûlî İlâhî aşkı açıklamasından kendisi de hoşnud değildir  Şöyle der: Ah ü feryadın Fuzûli incidübdür âlemi Ger belâ-yı aşk ile hoşnûd isen gavgâ nedür" der   Fuzulî Münacaatlarıyla Cenab-ı Hakka yalvarırken, Na'tlarıyla da "Hatemü'l Enbiya'ya" karşı muhabbetini dile getirmektedir  En meşhur Naatlarından biri olan "Su Kasidesi"ndeki, Yâ Habib-Allah Yâ Hayrel-beşer müştâkınem Eyle kim leb-i teşneler yanub diled, hemvâre su Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i mi'râcda Şebnem-i feyzin yitürmüş sabit ü seyyare sû beyitlerinde olduğu gibi yanık bir ifadeyle hislerini terennüm eder  Su kasidesinden birkaç beyit daha görelim dilerseniz: Dest bûs-ı arzusuyla ölürsem dostlar Göze ilk toprağım sunun ânınla yâre su Serv-i serkeşlik kılur kamer-i niyazından meğer Dâmenin duta ayağına düşe yalvâre su Tıynet-i pâkine rûşen kılmış ehl-i âleme İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtara su Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nur Dönmez ol dergâhdan ger olsa pare pare su Zikr-i nâ'tın virdini derman bilür ehl-i hata Eyle kim def-i humar içün içer miyhvare su Çeşme-i hurşidden her dem zilâl-ifeyz iner Hacet olsa meraktan tecdid eden mîmâre su Fuzulî san'atının kıymetini müdriktir  "Yümn-i nd'tından güher olmuş Fuzûlî sözleri Ebr-i nisandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su" demektedir  Kasidenin sonunda maksadını ifade etmektedir: Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrum olmıyam Çeşme-i vasim verüben teşne-i didâre sû Fuzulî düzgün ve muntazam şiirden hoşlanmakta ve san'atta mükemmelliği aramaktadır  Gençlik devrinde aradığı mükemmelliği yakaladığı andan itibaren Fuzûlî mahlasını kullanmağa başlamıştır  O, titiz bir emeğin mahsulü eserlerinin diğer şairlerin-kinden ayırt edilmesi için hiç kimsenin kullanmaya cesaret edemeyeceği bir mahlas seçmiştir  Fuzulî bu mahlası alırken aynı zamanda "fazl"ın çokluk şeklini de kastetmiştir  Yani, faziletlere sahip kimse mânasına Fuzulî'yi de kastetmiştir    Ciddiyetli bir şahsiyete sahip olan Fuzulî aynı zamanda son derece tevazu sahibiydi  Eserlerindeki mükemmelliği anlayıp bunu açıklaması, övünmeden çok divan edebiyatı geleneğindendir    Gazel, kaside ve mesnevilerinde fikirlerini mahir bir kuyumcu hassasiyetiyle beyitlere nakşeden Fuzulî, güzel söz ipliğine inci gibi kelimeler dizerek san'at pazarına çıkarmıştır  O'nun şikayet ve tenkitleri bile san'atlıdır  Yazılış ve mâna yakınlığı olan kelimeleri ustalıkla kullanır  Yanlışlık yapmayı alışkanlık haline getirmiş katipleri, şöyle tenkit eder: Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrirün Ki fesâd-i rakamı, sûr'umuzı (şenlik) sûr (şamata) eyler Gah bir harf sükutiyle kılur nâdir'i nâr Gah bir nokta kusûrıyle göz'ü kör eyler İslamî yazı göz önüne alındığında bu beyitlerde ifade edilmek istenen mâna daha iyi anlaşılacaktır    Eserleri Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde de eser veren Fuzulinin eserlerini şu şekilde sıralayabiliriz  Türkçe manzum eserleri: Divan, Beng ü Bade, Leylî vü Mecnûn, Kırk Hadis Türkçe mensur eserleri: Hadîkatü's-Suadâ, Mektuplar Arapça eserleri: Dîvan (manzum), Matlau'1-itikad (mensur) Farsça manzum eserleri: Dîvan, Heft-câm (sâkinâme), Enîsü'1-kalb, Muammeyât Farsça mensur eserleri: Rind ü zâhid, Hüsn ü Aşk | 
|   | 
|  | 
|  |