|  | Türk Büyüklerimizden Babür Şah |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Türk Büyüklerimizden Babür ŞahBABÜR ŞAH Osmanlı İmparatorluğunun, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında, yüz ölçümü 8 milyon kilometrekarelik bir araziye sahip olduğu XVI  yüzyıl, Türk tarihinin altın devirlerinden biridir  Çünkü bu dönemde, 5 milyon kilometre yüz ölçümü olan Hindistan’da da bir Türk İmparatorluğu kurulmuş bulunuyordu  Hindistan; zenginliği, enginliği esrarla dolu bir dünya olarak, insanlık aleminin hayalinde her devirde yaşamış bir kıtadır  Asırlar boyunca Hindistan’a bir sel gibi akınlar olmuş, birçok kavimler Hindistan’ın her bucağında medeniyetler kurmuşlardır  Arîler, Persler, Büyük İskender ve nihayet Türkler, Hindistan topraklarına girerek birçok devletler meydana getirmişlerdi  Bu devletlerin içinde Hindistan’ın en büyük medeniyetini Babür Şah ve oğulları kurmuştur  Hindistan’ın büyük fatihi Babür Şah Ferganalı bir Türk’tür  Babür, Türk Barlas Kabilesine mensup olup, Timurlenk’in torunudur  Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’nın oğludur  14 Şubat 1483 tarihinde Batı Türkelinde bulunan Fergana’nın Andican kasabasında dünyaya gelmiştir   O zamanlar Timurlenk’in kurduğu devlet parçalanmış, torunları ayrı ayrı devletler kurmuşlardı  Bunlardan Ebu Said, Maveraünnehir’de, Hüseyin Baykara Horasan’da, Babür’ün babası Şeyh Mirza ise Fergana’da hükümdar bulunmakta idi  Şeyh Mirza’nın son zamanlarında kardeşler arasında kavga başlamıştı  Bu iç mücadeleler devam ederken 1494 tarihinde Şeyh Mirza vefat etti  Babür Şah, 11 yaşında babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı Sultan Ahmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet Fergana’ya hücum etmekte idiler  Babür, babasının kudretli kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı  Fakat Babür’ün gençlik hayatı, bundan sonra, tehlikeli ve pek heyecanlı maceralarla geçti  Her hadise, zekî ve cesur olan Babür’ün tecrübesini arttırmakta idi  Babür, büyük atası Timur’un muhteşem hükümet merkezi olan Semerkant’ı zaptetmeğe muvaffak oldu  Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî’ye mağlup oldu  Fergana Hanlığını kaybedip etrafındaki askerlerin dağılmasını önleyemedi  Tek başına kalan bu genç Han, Pamir Dağlarına çekildi  Büyük bir felakete uğramış olmasına rağmen ümidini kesmedi  Yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türk kadınının evinde saklandı  Bu kadının kardeşi, Timurlenk’le Hindistan seferlerine katılmış ihtiyar bir askerdi  O gün için aksakallı bir savaşçı olan tecrübeli koruyucusu, durmadan, Hindistan’ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind’in eski tarihini her gece Babür’e anlatıyordu  Babür de bunları can kulağı ile dinliyordu  Edebiyata da ilgisi olan Babür, bu defa tarihe merak sardı  Atası Timur’un tarihini bularak okumaya başladı  Ruhunda yepyeni bir mefkure alevlenmişti: Hindistan’ı zaptetmek, orada büyük bir Türk İmparatorluğu kurmak    Esasen kendisine, yeni bir devlet kurmak, kurabilmek için lazım olan özellikler mevcuttu  Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere haber gönderdi  Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 cesur ve yiğit bir asker kalabalığı toplamaya muvaffak oldu   Bu ordu ile Hindikuş Dağlarını aşarak Afganistan’ın merkezi olan Kabil şehrini zaptetti  Artık, Hindistan’ın kapısında karargahını kurmuş bulunuyordu  Saka Türkleri, Hun Türkleri, Gazneli Türkler ve hatta Timurlenk bu noktadan geçerek Hindistan’ı istila etmişlerdi  Babür’ün talihine yeni bir güneşin doğma zamanı yaklaşmıştı  Kabil’de kendisini şah olarak ilan etti  Bu sıralarda da en büyük düşmanı olan Şeybanî de, düşmanları tarafından öldürülmüştü  Böylece Hindistan seferi hazırlıklarına başlamak için en önemli engel ortadan kalkmış oluyordu  O zamanlar Hindistan’ın Pencap valisi bulunan Devlet Han, Hindistan’ın Delhi hükümdarlarından Sultan İbrahim ile bozuşmuş olduğundan Babür Şah’ı, Hind Seferine teşvik etmekte idi  Bunun üzerine Babür Şah Delhi Sultanına, bu ülkenin, atası Timurlenk’ten kendisine miras kaldığını bildirdi  Bu haber Sultan İbrahim’e ulaştırıldığı sıralarda Babür Şah, Hindistan’a sefer yapacak olan ordusunu da hazırlamış bulunuyordu  Ordusunda kuvvetli bir de topçu bataryası vardı  Kuvvetleri 13,000 kişiyi bulmuştu  Hindistan Hükümdarı Sultan İbrahim’in ordusu ise 100,000 kişi idi  Hind ordusunda 1000 kadar da fil bulunmaktaydı  Türk ordusu Hayber geçidini aşarak Hindistan’ın Pencap bölgesine girdi  Türk askerleri, ataları gibi çelik miğfer ve elbiseler giyinmiş, vakurane bir surette, efsaneler diyarı olan Hindistan içlerine doğru ilerliyorlardı  Türklerin Sind nehri boylarından ilerlemekte olduğunu haber alan Sultan İbrahim, ordusunun başına geçti   İki taraf kuvvetleri, Hindistan’ın Panipat mevkiinde karşılaştılar   Babür Şah; uzun hortumlu, dev cüsseli fillerin ağır ağır üzerlerine geldiklerini görünce, bu ağır kuvvetlere mukavemet için ordusunun, önüne birçok arabalar dizdirip bunları zincirlerle birbirine bağladı  Aralarına da topları yerleştirdi  Böylece iki ordu 21 Nisan 1526 tarihinde kanlı bir savaşa giriştiler  Kılıçlar oynuyor, kalkanlar ses veriyor, Türklerin yıldırımı andıran naraları Hindistan semasına yükseliyordu  Bu yiğit sipahilerin önünde durmak ne mümkündü  Kısa bir zaman içinde Hind kuvvetleri birbirine karıştı  25,000 ölü verdiren Türk askerleri bu savaştan muzaffer olarak çıktılar  Türk süvarileri kaçanları kovalayarak Delhi şehrine girdi  Aynı yıl içinde Osmanlı Türkleri de Mohaç Meydan Muharebesini kazanarak bütün Macaristan’ı fethetmişlerdi  Babür Şah, Hind’in büyük şehirlerinden olan Delhi’ye girdiği zaman şehirde bulanan Ulu Cami’de cemaatla birlikte namaz kıldı  Kendisini Hind Padişahı olarak ilan ettiler  Babür’ün oğlu Humayun da öncü kuvvetlerle ilerleyerek Hind’in meşhur bir şehri olan Ağra’yı zaptetmişti  Humayun, Sultan İbrahim’in Ağra’da bir eve sığınmış olan ailesini esir aldı  Bunlara fazlasıyla saygı gösterdiğinden Sultan İbrahim’in eşi, bütün mücevherlerini Humayun’a hediye etti  Bu mücevherler içinde bir tek taş pırlanta vardı ki bu pırlanta Hind Türk padişahlarının giydiği taca konuldu  Bu pırlantaya Avrupalı kuyumcular 880,000 İngiliz lirası kıymet takdir etmişlerdi  Babür Şah’ın eline Hindistan’ın hadsiz hesapsız servetleri geçti  Fakat gözü pek tok olan Babür Şah, bütün bu hazineleri askerlerine dağıttı  O zamanlar Hindistan’da bir çok Müslüman Hint racaları hükümet sürmekte idiler  Türkler bu racaları teker teker kendi hakimiyetleri altına alarak ilk defa Hindistan’ın birliğini temin ettiler  Bu racalarla mücadele tam beş yıl sürmüştü  Babür Şah, bu zaferleri neticesinde, Hint-Türk İmparatorluğu’nu kurmaya muvaffak oldu   Babür Şah iyi ruhlu cömert ve adaleti sever bir Türk hükümdarı idi  Devlet kuruculukta müstesna bir zekaya sahip olan Türkler, Hindistan’da da kuvvetli bir devlet teşkilatı kurdular  Hakimiyetlerine aldıkları çeşitli kavimlerin vicdan ve hürriyetlerine büyük saygı gösterdiler  Hindistanlılar dinlerinde ve adetlerinde serbest bırakıldı  Hindistan’ın her bucağında Türk kanunları hakim olduğundan halk saadete erişti  Bunun neticesi iktisadi hayatta bir faaliyet görüldü  Türkler zamanında Hindistan’da çok kuvvetli bir medeniyet meydana geldi  Hindistan’ın her tarafı, imar edilerek mermerden saraylar, camiler, köprüler ve birçok hayır müesseseleri meydana getirildi  Hint’in her tarafına yollar açıldı  Benares, Ağra, Delhi şehirleri cihanın en güzel sanat eserleriyle dolup taştı  Mimar Sinan’ın kalfaları Hindistan’a gelerek birçok abideler meydana getirdiler  Babür Şah’tan sonra gelen Türk hükümdarları zamanında yapılan Taç Mahal Türbesi, Hümayun Türbesi, Türk Sultanı denilen beş katlı Saray ve İnci Camii, Hindistan’ın en büyük sanat eserleri arasındadır  Babür Şah, kuvvetli bir şairdi de    Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır  Buna Babürnâme denilmektedir  Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ile yazmıştı  Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir  Şiirleriyle aşkı pek güzel bir şekilde terennüm etmiştir  Bir şiirinde şöyle demektedir: Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim Bir rubaisinde de şöyle diyor: Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim Cismim bükülmüştür ben ne ideyim Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim   Hindistan’da büyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530 tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehir dışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür   Babürnâme adıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Han tarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’ye çevrilmiştir  Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübîn veya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır  Kurduğu, büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi  Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devam etmektedir  | 
|   | 
|  | 
|  |