Prof. Dr. Sinsi
|
Enerji, İş Yapabilme Yeteneğidir.
Enerji, iş yapabilme yeteneğidir Enerjinin boyutları işin boyutları ile aynıdır Klasik mekanikte iş, kütle (m) ile uzunluğun (l) karesinin çarpımının, zamanın (t) karesine oranı (ml²/t²) olarak tanımlanır Bu, kütle büyüdükçe ya da devinimin uzunluk arttıkça ya da devinimin süresi kısaldıkça, yapılan işin ya da harcanan enerjinin artacağı anlamına gelir Enerji çoğunlukla kilogram metre, joule, erg, BTU, kilovat saat gibi iş birimleriyle ifade edilir
Enerjinin Korunumu Yasası, doğadaki tüm olgular için geçerlidir; buna göre, doğada gerçekleşen değişimler sırasında, toplam enerji miktarı değişmez Enerji, belirli bir sistemde, birçok değişik şekilde bulunabilir ve enerjinin korunumu yasası çerçevesinde, bir biçimden ötekine dönüştürülebilir
Türkiye’de enerjinin durumu, ne çok iyi ne de çok kötüdür Günümüzde bir çok Avrupa Devleti, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya geçmişken, Türkiye hala enerji elde etmek için termik ve hidroelektrik santrallerden yararlanmakta ve nükleer santrallere geçme çabası göstermektedir Ülkemizde bulunan kömür rezervleri, Türkiye’nin ortalama 250-300 yılını garantilemiş durumdadır Kurulan hidroelektrik santrallerinin de erozyon tehlikesi şimdilik yoktur Ama 300 sene sonrası pek parlak değildir Bu yüzden şimdiden yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya başlamalıyız
Aşağıda Türkiye’nin ortalama yıllık enerji üretimi görülmektedir
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image002 jpg[/IMG]
Elektrik Enerjisi
Mekanik ya da kimyasal enerjinin ya da ısı enerjisinin elektriğe dönüştürülmesiyle elde edilen ve tüketicilerin kullanımına sunulan enerjidir
Elektrik enerjisinin üretiminden tüketime ulaştırılmasında başlıca üç aşama vardır: üretim, iletim ve dağıtım Elektrik enerjisi, günümüzde, aydınlatma, makinelerin çalıştırılması, bilgisayar ve benzeri aygıtlara enerji sağlanması gibi alanlarda kullanılan başlıca enerji kaynağıdır
Elektrik enerjisinin kullanımına yönelik ilk çalışmalar, 1878’de İngiliz mucit St George Lane-Fox ile ABD’li mucit Thomas A Edison’ın geliştirdikleri, aydınlatma amaçlı elektrik enerjisi dağıtım şebekesi tasarımlarıyla başladı İlk elektrik santrali Londra’da 1882’de hizmete girdi; aynı yıl New York kentinde de bir santral açıldı Bu santraller doğru akım üretiyordu Doğru akımın uzaklara iletilmesinin elverişli olmadığı kısa sürede anlaşıldı 1886’da alternatif akımlı iletim sistemi ABD’de devreye girdi
Elektrik üretiminde, temel olarak iki enerji kaynağından yararlanılır: su enerjisi ve ısı enerjisi Su enerjisiyle çalışan hidroelektrik santrallerin en önemli üstünlükleri yakıta ve soğutma suyuna gereksimlerinin olmaması ve çevre kirliliğine yol açmamalarıdır Buna karşılık bu santraller yağmura ve akarsuların mevsimden mevsime 10-100 kat değişiklik gösterebilen debilerine bağımlıdır Buna karşılık ısı santrallerinde yer seçimi, tüketim merkezlerini göz önüne alınarak yapılabileceğinde, iletim hatlarının çok uzun olmasından kaçınmak olanaklıdır
ENERJİNİN YAŞAMIMIZDAKİ ÖNEMİ
Canlılar, hayatlarının devamı için enerjiye ihtiyaç duyarlar Bu enerji, besinlerin kullanılması ile sağlanır Ayrıca; büyüme, gelişme, yaşlanan dokuların yenilenmesi ve yaraların onarılması için de bazı maddeler gereklidir Bütün bunlar besinlerle karşılanır Besinlerden enerji elde edilebilmesi için önce kana geçmeleri, sonra da hücrelere taşınmaları gerekir Besinlerin hücrelere geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmalarına sindirim denir Sindirimi gerçekleştiren organların oluşturduklara sisteme de sindirim sistemi denir
Besinler sindirilerek hücrelere alınabileceği gibi, bazı büyük moleküllü besinler önce hücreye alınıp, sonra hücrenin içinde de sindirilebilirler Bu nedenle sindirim, yapıldığı ortama göre ikiye ayrılır
Bunlar:
-Hücre içi sindirim
-Hücre dışı sindirimdir
Hücre içi sindirimde besinler, hücre içine alınır ve sitoplazmada enzimlerle sindirilir
Hücre dışı sindirimde ise besin, hücre içine alınmaz Öncelikle hücre, besini sindirebilecek enzimleri hücre dışına atar Besin hücre dışında sindirildikten sonrada ortaya çıkan ürünleri hücre içine alır
Aynı zamanda sindirim, uygulanma şekline göre de ikiye ayrılır:
-Fiziksel(mekanik) sindirim
-Kimyasal sindirim
Fiziksel sindirimde besinler, diş gibi yapılarla ve kaslar yardımıyla besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasıdır Fakat besin maddeleri bu şekilde monomerlerine ayrılamazlar Bunu yapacak olan enzimlerin temas edebileceği yüzey artmış olur
Kimyasal sindirimde ise besinler, enzimler ve su yardımıyla monomerlerine ayrılmasıdır Bu tip olaylar hidroliz reaksiyonlarıdır
Sindirim şekilleri ve sistemleri her canlıda aynı değildir Canlı sınıflarına göre farklılık gösterir Bu yüzden sindirim sistemleri canlı sınıflarında incelenir
Tek hücreliler, yapılarından dolayı son derece basit sistemlere sahiptirler
Bir tek hücreden oluştukları için sadece hücre sindirimi yaparlar
Çoğunlukla hücre içi sindirim yaparlar Amip, öglena, terliksi hayvan gibi bir hücreliler, büyük besinleri endositozla veya fagositozla hücre içine, oluşturdukları besin kofullarına alırlar Bu kofulların içine sindirim organeli olan lizozom, sindirim enzimlerini aktarır Besinler burada sindirilerek yapı taşlarına ayrılırlar Oluşan bu yapılar sitoplazmaya geçer Kofulda kalan artık maddeler aynı kofulla, ekzositozla hücre dışına atılır
Bitkilerde ve mantarlarda özelleşmiş sindirim organları yoktur Küf ve şapkalı mantar çeşitleri, çürümekte olan bitki ve hayvanların artıkları üzerine yerleşirler Sindirim enzimlerini artıkların üzerine salgılayarak organik maddeleri sindirirler Oluşan yapıtaşlarını difüzyon ve aktif taşımayla hücre içine alıp kullanırlar Böylece faydasız madde ve artıklar hücre içine alınmadan dış ortamda kalır Bu olay hücre dışı sindirimdir
Bitkiler fotosentezle kendi besinlerini kendileri ürettikleri için sindirim yapmazlar Topraktan aldıklarını ve fotosentez ürünlerini hücrelerde depolarlar
Fakat böcek kapan, ibrik otu gibi bazı bitkiler hücre dışı sindirimde yaparlar
Omurgasızlardaki sindirim sistemleri daha gelişmiştir Bu canlılarda genelde hücre dışı sindirim görülürken, bazılarında hem hücre içi hem de hücre dışı sindirim görülmektedir
Süngerler hariç diğer omurgasızlarda sindirim olayı, silindirik kanal şeklindeki özel organların boşluklarında gerçekleşir
Süngerlerde özel bir sindirim sistemi yoktur Yaşadıkları deniz veya göl suyundan mikroskobik canlıları vücutlarındaki porlardan içeri alırlar Süngerlerin bazı hücreleri vücut içindeki bu besinleri fagositozla hücre içine alıp sindirir ve artıklar çeşitli kanallardan dışarı atılır
Sölenterlerden hidrada, ağız ve anüs olarak görev yapan tek bir açıklık vardır Buradan alınan besinlerin bir kısmı vücut boşluğunda sindirilir Kısmen sindirilen besinler sindirim boşluğunu çevreleyen hücreler tarafından alınır ve hücre içinde yapıtaşlarına ayrılarak sindirim tamamlanır
Yassı solucanlardan planaryada, hidrada olduğu gibi ağız ve anüs görevi yapan tek açıklık vardır Ağızla alınan besin vücudun her tarafına yayılan sindirim kanalında kısmen sindirilir Kısmen sindirilen besinler hücre içine alınarak burada sindirim tamamlanır Yassı solucanların bazıları parazit olarak yaşarlar
Toprak solucanı ve diğer hayvanlarda ağızla başlayan ve anüsle sonlanan bir sindirim kanalı vardır Alınan besinler, sindirim kanalının farklı özelikteki bölümlerimden geçerken sindirilir Yararlı maddeler bağırsak hücreleri tarafından alınıp kana verilir Sonrada vücut hücrelerine dağıtılır Sindirilmeyen artıklar da anüsten dışarı atılır
Omurgasızlardan toprak solucanında bulunan taşlık içindeki küçük taşlar, mekanik sindirimle besinleri öğütmeye yarar Salyangoz gibi hayvanlarda sindirim kanalının başlangıcında, besinlerin parçalanmasını sağlayan radula adında dişli bir dil bulunur
Eklem bacaklılarda sindirim sistemi toprak solucanlarındakine benzer
Omurgalı canlılar kullandıkları besin çeşitlerine göre üç grupta incelenirler
Otçullar, etçiller, otçul ve etçiller
Omurgalı canlıların almış oldukları besinlere uygun olarak sindirim sistemleri farklılık gösterir Bundan dolayı otçulların sindirim kanalı uzun, etçillerinki ise kısadır
Bu canlılarda alınan besin çeşidine bağlı olarak ağız, diş, dil ve bağırsakların yapılarında da bazı farklılıklar bulunmaktadır
Kuşlarda sindirim sistemi ağızla başlar, kloakla sonlanır Ağız gaga şeklinde olup, alınan besinler önce kursağa gelir Burada bir süre depolanarak yumuşatılır Sonra bezli mideye gider Burada mide öz suyuyla daha da yumuşayan besinler taşlığa geçer
Güçlü kaslardan oluşan taşlığın, kuvvetli kasılmalarıyla içindeki besinler, alınan küçük taşlar ve kumlarla iyice öğütülür Taşlıktan sonra bağırsağa gelen besinler, enzimler yardımıyla sindirilir Sindirimi tamamlanmış besinler emilerek kana verilir
Kuşların sindirim kanalının bağırsak bölümüne karaciğer ve pankreas gibi bezler bağlıdır Sindirim enzimlerini bu bezler salgılar
Sindirilemeyen artıklar da kalın bağırsaktan kloaka geçerek dış ortama atılır
Memelilerde ağız ve dişler çok gelişmiştir Etçillerin hepsinde ve bazı otçul memelilerde mide tek bölmelidir Fakat sığır ve manda gibi geviş getiren bazı otçul memelilerin mideleri dört bölmelidir Bunlar işkembe, börkenek, kırkbayır ve şirdendir
Ağızla alınan besinler işkembede bir süre depolanır Selülozlu besinler burada mutualist yaşayan bir hücreli kamçılılar tarafından salgılanan enzimlerle bir miktarı sindirilir İşkembedeki besinler börkeneğe geçerler ve buradan tekrar ağıza getirilerek yeniden çiğnenir Geviş getirme denilen bu olaydan sonra, besinler ikinci kez yutulur Daha sonra kırkbayır ve şirdene getirilen besinler kimyasal sindirime uğrarlar Şirdenden ince bağırsağa geçen besinler tamamen yapıtaşlarına ayrılırlar ve ince bağırsaktan emilerek kana taşınırlar
İnsanlarda özelleşmiş bir sistem vardır Sindirim sistemi silindirik bir kanal şeklindedir Bu sistemde salgı üreten sindirime yardımcı bezler olan karaciğer ve pankreas da bu kanalla bağlantılıdır İnsanın sindirim sisteminde besinler fiziksel ve kimyasal olmak üzere iki çeşit sindirime uğrar
Ağızla başlayıp anüsle son bulan insandaki sindirim sistemine özel salgı üreten bezler vardır Bunlar; ağıda tükürük bezleri, midede mide bezleri, ince bağırsakla bağlantılı karaciğer ve pankreas ile ince bağırsakta bulunan bezlerdir Ayrıca mide ve ince bağırsakta bazı bezlerin salgı yapmalarını sağlamak için hormon üreten özel hücrelerde vardır
İnsanda sindirim sistemi ağızda başlar Ağız; dudaklar, yanaklar, damak ve yutakla çevrilmiştir Ağzın içi mukoza adı verilen zarla kaplıdır Ağızda sindirimi sağlayan önemli organlar; dişler, dil ve tükürük bezleridir
Dişler, besinleri tutma, koparma, çiğneme ve öğütme görevlerini yapar Tüm dişlerin yapısı aynı olup birbirine benzer Diş, diş etinin üzerinde bulunan taç kısmı ve onun üzerini kaplayan çok sert bir yapı olan mineden oluşur Minenin altında kemik yapısında fil dişi (dentin) bulunur En iç kısımda sinirlerin ve kan kılcallarının bulunduğu diş özü (pulpa) yer alır
Dilin yapısında çizgili kaslar bulunur Besini ağız içinde karıştırma ve yutmaya yardımcı olur
Tükürük bezleri; ağız boşluğuna kanallarla bağlanan, kulak altı, çene altı ve dil altı bezleri olarak üç çift ekzokrin salgı bezidir Tükürük içinde bol miktarda su bulunur Sudan başka mukus, amilaz enzimi, sodyum ve kalsiyum iyonları vardır Tükürüğün mikrop öldürücü özelliği vardır Tükürük pH ’sı 6,8 ‘dir
pH ’nin yükselmesiyle kalsiyum iyonları ve fosfat gibi maddeler çökerek diş taşlarını ve tükürük kanallarını kapatan taşlar oluşturur Tükürük besinlerin ıslatılmasını, kayganlaşmasını sağlarken, amilaz enzimiyle nişastanın kimyasal sindirimini başlatır
Yutak; ağızla yemek borusunu birbirine bağlayan bir yapıdır Ağızdaki çiğnenmiş besinlerin yemek borusuna itilmesini sağlar Yutkunma anında gırtlak yukarı çıkar ve gırtlak kapağı soluk borusunu kapatır Böylece lokmaların soluk borusuna geçmesi önlenerek yemek borusuna gönderilir
Yemek borusu, soluk borusunun arkasında, yutaktan mideye kadar uzanan bir borudur Yapısında bağ doku, düz kaslar ve örtü epiteli bulunur Boyu,
20-25 cm ve çapı 2cm’dir Bazı epitel hücrelerinin salgıladığı mukus, yutulan besinlerin mideye inişini kolaylaştırır Kaslar yukarıdan aşağıya doğru kasılıp gevşeyerek (peristaltik hareket) lokmaları mideye iter
Mide, karın boşluğunun sol üst tarafında, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağı (duodenum) arasında bulunur Mide enine, boyuna ve eğik olarak üst üste dizilmiş üç katlı düz kastan yapılmıştır Bu kaslar midenin değişik yönlerden kasılmasını sağlar Böylece mideye girmiş besinlerin mekanik sindirimi gerçekleşir Midenin yemek borusu ile bağlı olduğu yere mide ağzı (kardia), onikiparmak bağırsağına bağlı olduğu yere mide kapısı (pilor) denir Mide içten dışa doğru, bağ dokusu, (periton) düz kaslar ve mukoza hücreleri ile kaplıdır Mukoza arasında mide özsuları salgılayan tüp şeklinde bezlerle, kana hormon salgılayan hücreler vardır Mide özsuyunda hidroklorik asit (HCL) ile pepsinojen enzimi bulunur Mide bezleri süt çocuklarında lap (renin) enzimi salgılar Mukozanın salgısı olan mukus sıvısı mideyi HCL etkisinden korur Mide kaslarının kasılıp gevşemesiyle midedeki besinlerin mide özsuyuyla karışarak bulamaç (kimus) haline gelmesiyle mekanik sindirim olurken, salgılanan enzimlerin proteinlerin kimyasal sindirimleri başlatılmış olur
İnce bağırsak mide kapısından başlayıp, kalın bağırsağa kadar uzanan organdır Çapı 2-3 cm ve boyu 7-8 m uzunluğundadır İnce bağırsağın mideden başlayarak ilk 20-24 cm uzunluğundaki kısmına onikiparmak bağırsağı (duodenum) denir Karaciğer ve pankreas duodenuma bir kanalla bağlı olduğundan salgılarını bura boşaltırlar İnce bağırsağın duodenumun devamı olan kısmına boş bağırsak (jejenum), en son kısmına ise kıvrım bağırsak (ileum) denir İnce bağırsağın ilk kısmı olan duodenum, buraya dökülen salgılarla kimyasal sindirimi yönüyle önemlidir
İnce bağırsak dıştan içe doğru periton (karın zarı), düz kas ve mukoza zarlarından oluşur İnce bağırsağın iç kısmında, yüzeyi genişletmek için çok sayıda parmaksı çıkıntılara benzer villuslar (tümür) bulunur
Bu villusların üzerinde daha küçük ve çok sayıda mikrovilluslar bulunmaktadır Villusların içinde kan ve lenf (ak kan) kılcalları vardır İnce bağırsağın iç epitelinde, sindirim enzimleri üreten ve mukus salgılayan goblet hücreleri vardır
Kalın bağırsak, ince bağırsağın son kıvrımından başlayarak anüse kadar uzanır Boyu 1,5 m ve çapı 6 cm’dir Kalın bağırsak yapı olarak ince bağırsağa benzer Ancak kalın bağırsakta villuslar yoktur Kalınbağırsağın iç epitelinde çok sayıda goblet hücresi bulunur Goblet hücrelerinin salgıladığı mukus sindirim artıklarının Hareketini kolaylaştırır
Kalın bağırsağa kolon da denir Sağ alt karın boşluğunda bulunan kör bağırsaktan sonra, çıkan kolon, yatay kolon, inen kolon ve rektum denilen kısımdan sonra anüsle dışarı açılır Kalın bağırsak, barındırdığı bakterilerle K vitamininin üretimini ve suyun emilimini sağlar
Tüm bu sindirim olaylarında kimyasal sindirimi enzimler gerçekleştirir Bu enzimlerde çeşitli organlardan salgılanır Sindirime yardımcı olan bu bezler; tükürük bezleri, karaciğer safra kesesi, pankreas, mide ve bağırsak bezleridir
Karaciğer yaklaşık 1,5-2 kg ağırlığında, diyafram kasının altında, karın boşluğuna yerleştirilmiş en büyük iç organımızdır Karaciğerin çukur olan alt yüzünün sol tarafında mide bulunur Üst kısmı ise diyaframla temas halinde ve kubbe biçimindedir Karaciğerin üzeri bağ dokudan yapılmış bir kapsülle örtülüdür Karaciğer dört parçadan oluşur Bu parçalara lop denir Her lop çok sayıda lopçuklara ayrılır Lopçuklar safra (öd ) salgısı üretirler Safra, karaciğer sağ lobunun altındaki safra kesesinde depolanır
Safranın bir miktarı da koledok kanalıyla water kabarcığından onikiparmak bağırsağına boşaltılır Safranın içinde, kolesterol, yağ asitleri, safra tuzları ve safra pigmentleri vardır Safrada enzim bulunmaz Safra salgısının eksilmesi yada salgılanmasının durması safra tuzlarının salgısının ve kolesterolün çökelmesi ile safra taşları oluşumuna neden olur Bu taşlar safra kanalını tıkar Safra salgısı duodenuma boşalamadığından tekrar emilerek kana karışır Sonuçta mikrobik olmayan sarılık meydana gelir Sarılığa yakalanan insanlarda gözüm beyazı ve deride belirgin şekilde sarı renk oluşmaya başlar
Safra, yağların fiziksel sindirimini sağlayarak, onların küçük yağ parçalarına dönüşmelerini sağlar Yağların ince bağırsaktan emilmesine yardım eder Bağırsakta zararlı bakterilerin çoğalmasını ve kokuşmayı önler
Karaciğere, aorttan ayrılan karaciğer atar damarıyla kalpten; kapı toplar damarıyla da dalak ve ince bağırsaktan kan gelir Karaciğer toplar damarıyla da karaciğerden kalbe kan gider İnsan vücudunda en fazla kendini yenileyebilen organlardan biri karaciğerdir Karaciğer vücutta çok çeşitli görevleri gerçekleştiren adeta vücudun sigortası durumunda olan bir organımızdır Alındığında insan 1-2gün yaşayabilmektedir
Karaciğer fazla glikozu glikojene dönüştürerek depolar Açlık durumunda glikojeni glikoza parçalayarak kana verir Böylece kan şekerini ayarlar
Fazla proteinleri, karbonhidrat ve yağlara dönüştürür
A, D, K vitaminlerinin, minerallerin, amino asitlerin ve yağların fazlasını depolar
Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önleyen heparini üretir Aynı zamanda da kanın pıhtılaşmasını sağlayan protrombin ve fibrinojeni üretir
Amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside dönüştürür
Hidrojenperoksiti ve alkolü parçalar
Yaşlı alyuvarları parçalayarak hemoglobini tutar
Kansızlık durumunda ve embriyo döneminde alyuvar üretir
İlaçların ve besinlerdeki zararlı maddelerin zehirli etkilerini giderir
Eşey hormonlarının fazlasını parçalar
Vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olur
Öncül A vitamininden A vitaminini sentezler
Pankreas, midenin alt arka tarafına yerleşmiştir Yaklaşık 70-80 gr ağırlığında pembe, yaprak şeklinde karma bir bezdir Pankreasın salgıladığı pankreas öz suyunda amilaz, tripsinojen ve lipaz enzimleri vardır Bu özsu pankreas kanalıyla water kabarcığından duodenuma dökülür Salgılanan enzimler karbonhidratların, proteinlerin ve yağların sindirimini gerçekleştirir Pankreas langerhans adacıklarıyla insülin ve glukagon hormonları üreterek kana verir Bu hormonlar kan şekerini düzenler
Fiziksel sindirimde besinler daha küçük parçalara ayrılır Kimyasal sindirimde ise besinler, vücudun gereksinim duyduğu temel yapıtaşlarına ayrılırlar Proteinleri, karbonhidratları ve yağları yapıtaşlarına ayırmada farklı enzimler görev yapar Bir maddenin sindiriminde birden çok enzim ortak çalışabileceğinden anlatım bütünlüğünün sağlanması için enzim faaliyetleri besin maddelerinin sindirimi başlığı altında incelenir
Karbonhidratların çoğu bitkiler tarafından üretilir Vücuda beslenmeyle alınan karbonhidratlardan polisakkarit ve disakkrit çeşitleri yapıtaşları olan monosakkaritlere dönüştürülür Karbohidratların kimyasal sindirimi ağızda ve ince bağırsakta gerçekleşir İki değişik organda ve üç kademede sindirime uğrayarak sindirimleri tamamlanır
Ağızda, amilaz nişastaya etki ederek maltoz ve dekstrine ayırır
Mide ortamından çıkan besinlerin, onikiparmak bağırsağına gelmeleriyle, sekretin hormonu salgılanır Kandaki sekretin hormonu pankreası uyararak pankreas özsuyunun salgılanmasını sağlar Bu özsu içindeki amilaz, duodenuma gelen pişmiş ve pişmemiş nişastalı besinleri yapıtaşlarına ayırır
Onikiparmak bağırsağından sonra sindirilmeyen veya kısmen sindirilmiş olan karbonhidratlar, incebağırsak hücreleri tarafından salgılanan maltaz, sakkaraz ve laktaz enzimleriyle sindirilerek monomerlerine ayrılırlar
Sindirim sonucu oluşan glikoz ve diğer monosakkaritlar, ince bağırsağın villuslarından emilerek karaciğere getirilir Karbonhidratlar bazik ortamda çalışabilen enzimlerle parçalandığından midede sindirilemezler
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image004 jpg[/IMG]
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image006 jpg[/IMG]
Proteinler; bitkisel besinlerden baklagillerde, hayvansal besinlerden et, süt ve yumurtada bol miktarda bulunan organik maddelerdir Vücuda alınan proteinlerin, canlıda kullanılabilmeleri için, yapı taşları olan amino asitlere parçalanarak hücrelere alınmaları gerekir Proteinlerin mekanik sindirimi ağızda, kimyasal sindirimi ise midede başlar ve ince bağırsakta tamamlanır Ağızda çiğnenmiş lokma yutkunmayla yemek borusuna geçer Buradaki peristaltik hareketlerle besinler mideye iletilince, midenin bazı hücreleri gastrin hormonu salgılar Kandaki gastrin hormonu mide özsularını salgılayan bezleri uyarır Uyarılan bu bezlerden hidroklorik asit (HCL), mukus salgısı, pepsinojen enzimi ile süt çocuklarında lap (renin) enzimi salgılanır Önce hidroklorik asit pepsinojenle etkileşerek aktif bir proteinaz olan pepsine dönüştürülür
Pepsin de proteinleri etkileyerek onları peptonlara parçalar
Süt çocuklarında lap enzimi, sütün proteinini kazeine dönüştürerek çökeltir
Kazeine de pepsin etki ederek onları polipeptitlerle amino asitlere parçalar
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image008 jpg[/IMG]
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image010 jpg[/IMG]
Midedeki besinler buradaki özsu ile karışarak bulamaç (kimus) haline getirilir Bu haldeki besinler yaklaşık iki saat sonra, onikiparmak bağırsağına geçerler Kimüsün onikiparmak bağırsağına gelmesiyle buradan hemen sekretin hormonu salgılanır Kandaki sekretin, pankreası uyararak enzim taşıyan özsuyunu salgılatır Bu enzimlerle peptonların sindirimi, ince bağırsağın onikiparmak bağırsağında ve daha sonra gelen bölümünde, iki aşamada sindirilerek tamamlanır
Onikiparmak bağırsağında; pankreasın in aktif haldeki enzimi olan tripsinojen, bağırsaktaki bazı hücrelerden salgılanan enterokinazla aktif tripsine dönüştürülür
Tripsin, mideden gelen peptonları etkileyerek onları peptitlere ve amino asitlere dönüştürür
İnce bağırsak tarafından erepsin enzimi salgılanır Erepsin, onikiparmak bağırsağından gelen peptitleri, amino asitlere dönüştürür ve proteinlerin sindirimi tamamlanmış olur Oluşan tüm asitler, ince bağırsaktaki villuslar tarafından emilerek kanla karaciğere getirilir
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image012 jpg[/IMG]
Yağlar; sıvı olan ay çiçek yağı, zeytin yağı gibi bitkisel yağlarla,katı olan tereyağı ve kuyruk yağı gibi hayvansal yağlardan oluşan organik besinlerdir Yağların fiziksel sindirimi ağızda ve ince bağırsakta safra tuzlarıyla meydana gelir Yağların kimyasal sindirimi ince bağırsakta başlar ve burada biter Böylece yağlar yapıtaşları olan yağ asitleri ve gliserine (gliserol) parçalanmış olur
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Yasin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image014 jpg[/IMG]
Besinler, kimüs halinde onikiparmak bağırsağına ulaşınca, buradaki bazı hücrelerden kolesistokinon hormonu salgılanır Kandaki kolesistokinon safra kesesini uyararak, safra salgısının salınması başlatır Kimüs içindeki yağlar safra salgısıyla etkileşerek küçük yağ damlacıkları haline getirilirler Bu yağların fiziksel sindirimidir Yağ damlacıkları pankreas enzimi olan lipazların yardımıyla sindirilir Yağ asitleri ve gliserol lenf sistemiyle emilerek kan dolaşımına katılır
Tüm bu sindirim olaylarıyla yapıtaşlarına parçalanan besinler, vücudun kullanması için emilip kana veya direkt bir organa ulaştırılırlar Bu olay en fazla ince bağırsakta gerçekleşir Bunun sebebi burada bulunan ve emilim yüzeyini arttıran çok sayıdaki mikrovillustur
Bir mikrovillusun içinde lenf kılcalı ve çok miktarda kılcal kan damarı bulunur Mikrovillus yüzeyindeki hücrelerin emdiği gliserol ve yağ asitleri lenf kılcallarına geçer Bunlar sonra lenf damarlarıyla kan dolaşımına verilir Diğer tüm besinler villus yüzey hücrelerince alınarak kan kılcallarına geçerler Burada kapı toplar damarıyla karaciğere gelir
Karaciğerde kan içindeki madde miktarında gerekli düzenlemeler yapılır Örneğin; zehirli maddeler süzülür, glikozun fazlası glikojene çevrilerek depolanır Bu işlemlerden sonra kan, karaciğer toplar damarıyla kalbe gelerek kan dolaşımına katılır İnce bağırsağın peristaltik hareketleriyle kalın bağırsağa geçen sıvıda, su, emilemeyen moleküller ve besinlerin sindirilmeyen artıkları vardır Kalın bağırsakta yaşayan bazı bakteriler K vitaminini sentezlerler Sindirilmemiş artıklar, ölmüş epitel hücreleri, salgı artıkları ve bakteriler dışkıyı oluştururlar Dışkı, peristaltik hareket ve mukusun oluşturduğu kayganlıkla ilerleyerek rektumda birikir Birikmiş olan dışkı anüsten dış ortama atılır Bu olaya dışkılama denir Bu sindirim olaylarının sonucunda vücudun gereksinim duyduğu besin maddeleri, dolaşım sistemiyle tüm vücuda ulaştırılır ve bu sayede organizma düzenli olarak çalışır
Kaynakça
- Ana Britannica
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Resmi Web Sitesi
- Temiz Enerji Vakfı Resmi Web Sitesi
- Meydan Larousse
- Gençlik Ansiklopedisi
- Büyük Sözlük
- Grolier International Americana Encyclopedia
|