Şengül Şirin
|
karia bölgesi ve karyalılar-lelegler
karia bölgesi ve karyalılar-lelegler
Karya Bölgesi
Günümüzde Aydın ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli'nin batı ucunu kapsar Kuzeyini Büyük Menderes (Meander) Nehri, doğusunu Dalaman (Indos) Çayı sınırlar Batısı ve güneyi Ege denizidir Bölge adını Anadolu'nun yerli halkı Karlar'dan alır
Karyalılar
Karlar II  Binde Hitit ve Mısır metinlerinde, KARŞİKA yada KARAKİŞA olarak anılırlar  I  Bin yılda Pers kayıtlarında KARKA adıyla geçerler  Herodotos, Karlar'ın Anadolu'nun yerli halkı olduklarını, Mysia ve Lydyalı'larla kardeş olduklarını iddia ettiklerini aktarır  Karca
henüz çözülememiştir  Troia savaşında diğer Anadolu halkları gibi Priamos'un yanında savaştılar  Sorguçlu miğferi, omuza asılabilen tutamaklı kalkanı, kalkanların dış yüzeylerini resimlerle süslemeyi ilk kullananlar Karialı'lardır  Mısır ordularında paralı asker olarak çalışmışlardır  Adları, 591'deki Nubya seferine katılmalarından ötürü, EBU SİMBEL Tapınağı duvarlarına kazınmıştır  Karia'da Lelegler'de yaşıyorlardı  Homeros'a göre Lelelegler önceden Kralları Altes önderliğinde Troas'da Pedassos kentinde oturuyorlardı  Troia savaşından sonra Karia'ya yerleştiler  Halikarnasos yakınlarında sekiz kent kurmuşlardır  Bunlardan birine Pedesa adını verdiler Lelegler'den geriye evler, duvarlar, mezarlar kalmıştır  Yazıt ve anıt günümüze gelmemiştir  Peloponnesos yarımadasından IX  yy  da gelen Dorlar Datça ve Bodrum yarımadasına yerleştiler  Zamanla yerli halka karışıp kaynaştılar  Dorlar yerli halkın direnişine rağmen DOR HEKSAPOLIS'i adı verilen dini ağırlıklı bir birlik oluşturdular  Birliğe üye olan kentler; Halikarnasos, Knidos, Kos ( İstanköy adası ), ve Rodos adası kentleri ( Lindos, Ialysos, Kamiros) Üyeler Knidos'da bulunan TRİOPİA APOLLON onuruna yapılan DORIEIA denilen şenliklere katılırlardı  Bu şenliklerde Apollon onuruna oyunlar düzenlenir, kazananlara üç ayaklı tunç kazanlar armağan edilirdi  Karialılar'ın ortak kutsal alanı Mylasa'daki ZEUS KARIOS Tapınağıydı  Karia'da kadınla erkek aynı sofraya oturmazlardı
St Paul tarafından ziyaret edilmeyen Karia'da Hırıstiyanlık, İmparator Constantinus'un resmi din olarak kabul edilişine kadar gelişmemiştir Erken kiliseleri en uç kentleri olan Laodikeia ve Kolossai'de bulunur Alabanda yöresinde bitki ilaçlamasında kullanılan bir tür kükürt çıkarılıyordu Karia Zeytinyağı Atina'ya, balı Mısır'a, Kaunos kuru incirleri, Mısır ve İtalya'ya, Knidos şarapları, Yunanistan'dan Mısır'a kadar ihraç ediliyordu Knidos soğanıyla, Kaunos ahtapotuyla meşhurdu Meremeri levhalar halinde kesme yöntemini Karialı'lar bulmuştur Iasos'un meşhur kırmızı-pembe damarlı mermerleri İstanbul'daki Ayasofya'da ve Ravenna'daki San Vitale'nin yapımlarında kullanılmıştı
Karyalılar coğrafyalarına uygun olarak hem anakarada, hem Adalar'da, hem de denizaşırı ülkelerde yaşamış, yapılı, savaşçı bir halktı İyi asker, korkusuz denizci ve savaş yeteneği gelişmiş korsanlar olarak tanınırlardı Tarihte bilinen ilk paralı askerlerdir Antik Mısır kaynakları Mısır'a görev yapmak için gelen Karyalıları İonlarla birlikte “denizden gelen tunçtan adamlar” diye tarif eder Karyalıların paralı asker olarak çalışmaları, Yunan literatüründe “tehlikeye Karları sürmek (ölümü komşu evine salmak)” sözüyle dile getirilir Helenleri “Lidyalılar fenadır, Mısırlılar daha fena, Karyalılar ise bunlardan da fenadır” diyecek kadar usandırmışlardır
Keşfettikleri ve kullandıkları ibikli miğferden ve belki de dövüş sanatındaki ustalıklarından dolayı Karyalılar Antik Çağ'da “horoz” takma adıyla da anılırdı Strabon'a göre Karia kelimesinin kökü sorguçlu miğfer anlamına da gelen “Karka” kelimesinden gelir ve eski Pers kaynakları sorguçlu miğfer giyen Karyalılardan “horoz” olarak bahseder
Bugün mavi yolculuklarda keyifle bindiğimiz tirandiller, guletler, yani Bodrum ve yöresinde çok gelişmiş olan geleneksel ahşap tekne yapımcılığı, aslında Karya gemi inşa tekniğinin bu günlere uzantısıdır Zira Karyalılar antik çağda, tüm savaşçı karakterlerine karşın, herhangi bir devletin boyunduruğu altına girdiğinde, vergi yerine savaş gemisi ve savaşçı veren bir kavim olarak tanınırlardı
Güneybatı Anadolu'nun yerleşik ilk halklarından biri olan Karyalılar, Anadolu'nun küçük uygarlıklarından biridir Ancak Karlar güçlü, dirençli, gözüpek ve hep bağımsız olmaya çalışan karekterleri ile bugünkü Anadolu insanının geçmişteki uzantısı gibidir
Lelegler
Antik çağlarda Ege'de "Karia" olarak adlandırılan bölge, Bodrum Yarımadası dahil, kabaca günümüzdeki Muğla ilini içine alan bir bölgeydi Batı Anadolu'da eski Yunanlılardan önce "Mis"ler, "Leleg"ler ve "Kar"lar oturuyorlardı Misler Anadolu'nun kuzeybatısında, Karlar güneybatıda, Lelegler de Bodrum Yarımadası'nda yaşıyorlardı Eski Yunan kaynaklarına göre bu iki halk, (Karlar ve Lelegler), Pelasg'larla birlikte Ege'nin en eski halkıydı Daha sonraları Karia'nın kuzey kıyılarını İyonlar, güney kıyılarını da Dorlar ele geçirmişlerdi
Lelegler çok eski bir dönemde yaşadıkları için bunlar hakkındaki tüm veriler antik yazar ve tarihçilerin verdiği bilgilere dayanıyor Günümüz kazılarında her ne kadar Miken ağırlıklı seramikler çıkıyorsa da, kimi uzmanlar Miletos'un da Lelegler tarafından kurulduğunu savunuyor Bütün bunların yanında Lelegler'i ilginç yapan en önemli konu, kireçsiz ve harçsız yapılarının tüm izlerinin binlerce yıl sonra bile hala izlerinin sürülebiliyor olması
Lelegler hakkında ilk ve temel bilgileri veren Herodrot "Şu üç şeyi onlar bulmuşlar ve Yunanlılar da onlardan almışlardır" deyip başlıyor anlatmaya  "Savaş başlığının üzerine konan sorguç, kalkan üzerine işaretler kazımak bize onlardan geçmiştir Kalkanı tutmak için kulp yapmak da yine onların buluşudur O zamana kadar kalkan elle kulpundan tutulmaz, boyundan geçirilen bir kayışla sol omuz üstüne alınır ve böyle kullanılırdı  "
Lelegler'in yanmada üzerinde çok sayıda yerleşmeleri vardı Günümüzde, Bodrum Yarımadasının en batı ucunda bulunan Gümüşlük, bir zamanlar "Eski Myndos" adıyla anılan bir Leleg yerleşim yeriydi
Ancak, yapılarında harç kullanmadıkları için zaman içinde hemen tamamı yerle bir oldu Sadece yarımada üzerinde bugün Lelegler'e ait dokuz büyük yerleşme kalıntısı bulunuyor M Ö 1500 ile M Ö 400 yıllarına kadar varlıklarını sürdüren bu toplumun bölgede kurdukları kentlerin adlan şöyleydi: Eski Myndos'tan başlamak üzere, yarımada üzerinde "Termera", "Uranium", "Telmissos", "Madnasa", "Side" ve "Pedasa"  Yarımadanın ya da bir başka deyişle, Bodrum'un (Halikarnassos) batısında da iki büyük kent kalıntısından da söz etmek mümkün  Bunlar da "Syangela" ile "Thiangela" adındaki kale kentler
Gümüşlük limanının önünde bulunan ve kenti doğal kale gibi örten küçük yarımadanın üzerindeki uzun sur kalıntısı arkeologlarca "Leleg Suru" olarak tanınıyor Yerine göre yaklaşık 1–3 m eninde ve 200 m uzunluğundaki bu surun günümüzde çok az temel kalıntısı görülebiliyor Yöreyi ayrıntılı bir biçimde araştıran George Bean'e bile, "Yarımadayı böylesine ikiye bölmenin anlamı neydi?" diye sordurtan bu dev duvarın, 3 500–4 000 yıl önce Lelegler tarafından, bugün bile sorun olan Kardak dahil tüm diğer Yunan Adaları'ndan gelecek bir tehlikeye karşı yapıldığına hiç kuşku yok 
Leleg mimarisiyle ilgili bir diğer ilgi çekici nokta da, tüm yerleşmelerin dağların en yüksek doruklarında kurulmuş olmaları ve bu yapıların genel planlarındaki ortak yöndü Günümüzde ıssız ve uzak ören yerleri olarak bilinen bu yerleşim alanlarının tepe doruklarındaki konumlan, denizi ve çevre adalarını gözetlemede çok stratejik bir öneme sahipti Kıyıları gözetleyen tüm Leleg kent ve kasabaları dumanla haberleşiyordu Bugün kimi yaşlı yöre insanının yakın zamanlarda bile bu tepelerden dumanla haberleşildiğini hatırlaması, bu geleneğin binlerce yıldan günümüze aktarıldığını kanıtlıyor
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|