Prof. Dr. Sinsi
|
Nefis Daima Kötü Şeylere Sevkeder
اِنَّالنَّفْسََلاَمَّارَةٌبِالسُّوءِ
بِسْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيمِ
Meali: ["Nefis daima kötü şeylere sevkeder " Âyetinin, hem de اَعْدَىعَدُوِّكَنَفْسُكَالَّتِىبَيْنَجَنْبَيْ كَman a-yı şerifi: "Senin en zararlı düşmanın nefsindir " hadîsinin bir nüktesidir
Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam, başkasını sevmez Eğer zahirî sevse de samimî sevemez, belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır ve kusuru nefsine almaz; belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler Mübalağalar ile, belki yalanlarla nefsini medh ü tenzih ederek âdeta takdis eder ve derecesine göre مَنِاتَّخَذَاِلَهَهُهَوَيهُâyetinin bir tokadını yer
Temeddühü ve sevdirmesi ise, aks-ül amel ile istiskali celbeder, soğuk düşürtür Hem amel-i uhrevîde ihlası kaybeder, riyayı karıştırır Akibeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya mübtela olan hisse ve heva-yı nefse mağlub olup, yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür Âdeta ders aldığı Amme Cüz'ünü bir tek şekerlemeye satan hevaî bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenatını, hissini okşamak için ve hevasını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enaniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasaret eder ”
اَللَّهُمَّاحْفَظْنَامِنْشَرِّالنَّفْسِوَالشّ َيْطَ انِوَمِنْشَرِّالْجِنِّوَاْلاِنْسَانِ
(Lem’alar sh: 275
“Sâlisen: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:اِذَااَرَادَاللَّهُبِقَوْمٍخَيْرًااَبْصَرَه ُ مْبِعُيُوبِاَنْفُسِهِمْKur'an-ı Hakîm'de Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm demiş: وَمَااُبَرِّىءُنَفْسِىاِنَّالنَّفْسََلاَمَّار َةٌبِ السُّوءِ Evet nefsini beğenen ve nefsine itimad eden, bedbahttır Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır Öyle ise, sen bahtiyarsın
Fakat bazan olur ki, nefs-i emmare, ya levvameye veya mutmainneye inkılab eder; fakat silâhlarını ve cihazatını a'saba devreder A'sab ve damarlar ise, o vazifeyi âhir ömre kadar görür Nefs-i emmare çoktan öldüğü halde, onun âsârı yine görünür Çok büyük asfiya ve evliya var ki, nüfusları mutmainne iken, nefs-i emmareden şekva etmişler Kalbleri gayet selim ve münevver iken, emraz-ı kalbden vaveylâ etmişler
İşte bu zâtlardaki, nefs-i emmare değil, belki a'saba devredilen nefs-i emmarenin vazifesidir Maraz ise kalbî değil, belki maraz-ı hayalîdir
İnşâ aziz kardeşim, size hücum eden nefsiniz ve emraz-ı kalbiniz değil, belki mücahedenin devamı için beşeriyet itibariyle a'saba intikal eden ve terakkiyat-ı daimîye sebebiyet veren, dediğimiz gibi bir halettir ” (Mektubat sh: 329)
“İkinci Nokta: Şeytanın mühim bir desisesi: İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir Tâ ki, istiğfar ve istiaze yolunu kapasın Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin Evet şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettirir
وَعَيْنُالرِّضَاعَنْكُلِّعَيْبٍكَلِيلَةٌsırr ı yla: Nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez; şeytana maskara olur Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Âlîşan,
وَمَااُبَرِّىءُنَفْسِىاِنَّالنَّفْسََلاَمَّار َةٌبِ السُّوءِاِلاَّمَارَحِمَرَبِّى
dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir? Nefsini ittiham eden, kusurunu görür Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder İstiğfar eden, istiaze eder İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstehak olur ” (Lem’alar sh: 87
|