Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devrim, devrimleri, türk, yasaları

Türk Devrimleri Ve Devrim Yasaları

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Devrimleri Ve Devrim Yasaları



SALTANATIN KALDIRILMASI

Saltanatın ilgasına dair olan l Kasım 1922 tarihli kanunun metni şudur:

l - Teşkilâtı Esasiye kanunu ile Türkiye halkı, hukuku hâkimiyet ve hükümranisini, mümessili hakikisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsiyet maneviyesinde, gayri kabili terk ve tecezzi ve ferağ olmak üzere temsile ve bilfiil istimale ve iradei milliyeye istinat etmeyen hiçbir kuvvet ve heyeti tanımamaya karar verdiği cihetle misak-ı millî hudutlun dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka şekli hükümet tanımaz Binaenaleyh Türkiye halkı, hükümeti şahsiyeye müstenit olan İstanbul’daki şeklî hükümeti 16 Mart 1920 tarihinden itibaren ve ebediyen tarihe müntakil addetmiştir

2 - Hilafet, Hanedan-ı Âli Osman’a ait olup, halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu hanedanın ilmen ve ahlaken erşed ve eslah olanı intihap olunur Türkiye devleti, makamı hilafetin istinatgahıdır

CUMHURİYETİN İLANI

25 Ekim 1923 günü gelişen bir kabine bunalımı, Büyük Millet Meclisi’nde çalışma güçlüğünü ortaya çıkardı 28 Ekim 1923 günü akşamına kadar kabine kurulamaması üzerine, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Çankaya köşkünde yemek sırasında arkadaşlarına; “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” diyerek görüşünü açıkladı 29 Ekim günü Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan düşüncelerini açıklaması istendi Mustafa Kemal Paşa, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu Grupta cereyan eden uzun müzakereler sonunda, Cumhuriyetin ilanı kabul edildi Parti Grubu’ndan sonra, Meclis toplanarak hazırlanan kanun tasarısını aynen kabul etti

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
Kanun No : 431

Madde1- Halifenin görevine son verilmiştirHalifelik Hükümet ve Cumhuriyetin anlam ve kavramı içinde esasen mevcut olduğundan, Hilafet Makamı kaldırılmıştır

Madde 2- Görevinden alınan Halife ve Osmanlı Saltanatı kökeninden gelen erkek ve kadın tüm kişiler ve damatlar, Türkiye Cumhuriyeti içinde oturmak hakkından sonsuza dek yasaklıdırlar Bu soya bağlı kadınlardan doğmuş kimseler de Osmanlı soyundan sayılırlar

Madde 3- İkinci maddede belirtilen kişiler, bu yasanın yayımı tarihinden başlayarak en geç on gün içinde Türkiye Cumhuriyeti ülkesini terk etmek zorundadırlar

Madde 4- İkinci maddede belirtilen kişilerin Türk Vatandaşlık sıfatı ve hukuku kaldırılmıştır

Madde 5- Bundan böyle, ikinci maddede anılan kimseler, Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal elde edinemezler

Madde 6- İkinci maddede anılan kimselere, yol giderlerine karşılık bir kerelik ve kazanımlarının değeri ile orantılı olmak üzere hükümetçe uygun bir miktar (para) ödenecektir

Madde 7- İkinci maddede anılan kişiler, Türkiye Cumhuriyeti içindeki tüm taşınmaz mallarını bir yıl içinde Hükümetin bilgisi ve onayı ile, elden çıkarmaya mecburdurlar Bu taşınmaz malları elden çıkarmadıklarında bunlar, Hükümet tarafından satılarak bedelleri kendilerine verilecektir

Madde 8- Osmanlı İmparatorluğu’nda Padişahlık etmiş kimselerin Türkiye Cumhuriyeti içindeki tapulu taşınmaz malları ulusa geçmiştir (millileştirilmiştir)

Madde 9- Kaldırılan padişahlık sarayları ve kasırları ile bunların bağlantıları içinde bulunan eşyalar, takımlar, tablolar, sanatsal yapıtlar ve diğer taşınır mallar ulusa geçmiştir

Madde 10- Padişah malları adı altında olup evvelce ulusa devredilen mallar ile birlikte, kaldırılan padişahlığa ait tüm taşınmaz mallar ve eski hazine mevcutları ile birlikte saray ve kasırlar ve bağlantıları ve arazileri ulusa geçmiştir

Madde 11- Ulusa geçen taşınır ve taşınmaz malların saptanması ve korunması için bir yönetmelik yapılacaktır

Madde 12- Bu yasa yayımı tarihinden geçerlidir

Madde 13- Bu yasa bakanlar kurulu tarafından yürütülür

İNKILAP KANUNLARI (DEVRİM YASALARI)


1) TEVHİDİ TEDRİSAT KANUNU

(ÖĞRETİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ)

Kanun Numarası : 430

Kabul Tarihi : 3/3/1340 (1924)

Yayımlandığı R Gazete : Tarih : 6/3/1340 Sayı : 63

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 5 Sayfa : 322

Madde 1- Türkiye’deki bütün bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıdır

Madde 2- Şer’iye ve Evkaf Vekaleti veya özel vakıflar tarafından yönetilen bütün medrese ve okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır

Madde 3- Şer’iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde, okullara ve medreselere ait olan birikimler, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine devredilecektir

Madde 4- Milli Eğitim Bakanlığı’nca, yüksek din uzmanları yetiştirmek için, Üniversitede bir ilahiyat fakültesi açılacak ve imamet ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için de ayrı okullar açılacaktır

Madde 5- Bu yasanın yayımı tarihinden başlayarak genel eğitim ve öğretimle görevli olup, şimdiye keder Milli Savunmaya bağlı olan askeri ortaokul ve liseler ile, sağlık bakanlığına bağlı olan yetim yurtları bütçeleri ve eğitim kadroları ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır Bu ortaokul ve liselerde bulunan eğitim gruplarının bağlantıları, bundan sonra ait oldukları bakanlıklar arasında değişiklik suretiyle düzenlenecek ve o zamana kadar orduya bağlı olan öğretmenler orduya bağlılıklarını sürdüreceklerdir

Madde 6- Bu yasa yayımı tarihinden geçerlidir

Madde 7- Bu yasanın yürütülmesinden hükümet sorumludur

2) ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN

(ŞAPKA VE KIYAFET KANUNU)

Kanun Numarası : 671

Kabul Tarihi : 25/11/1925

Yayımlandığı RGazete : Tarih : 28/11/1925 Sayı : 230

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 7 Sayfa : 108

Madde 1 – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedirTürkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder

Madde 2 – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır

Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur

Atatürk, 23 Ağustos 1925’te Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin ilk işaretini verdi “Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz” diyen Atatürk, 27 Ağustos 1925’te de İnebolu’da “Turan kıyafetini araştırıp ihya eylemeye mahal yoktur Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için, çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir” diyerek, medeni yaşayışa uyan kıyafetin kabulü gerekliliğini belirtmiştir

Atatürk’ün uyarması üzerine daha 25 Kasım 1925 tarih ve 671 Sayılı Şapka Kanunu çıkmadan önce vatandaşlar şapkayı giymiş ve bu yenilik, medeni kıyafet değişimi olarak halk arasında iyi karşılanmıştı Bundan sonra, cüppe ve sarık giymek yasaklanmış, bu kıyafetleri giyme hakkı yalnız din adamlarına tanınmıştı

3) TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE TÜRBEDARLIKLAR İLE BİR TAKIM UNVANLARIN MEN VE İLGASINA DAİR KANUN

Kanun Numarası : 677

Kabul Tarihi : 30/11/1925

Yayımlandığı R Gazete : Tarih : 13/12/1925 Sayı : 243

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 7 Sayfa : 113

Madde 1 – Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilümum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir

Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır

(Ek: 10/6/1949 - 5438/1 md) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar (1)

(Ek: 1/3/1950 - 5566/1 md; Değişik: 7/2/1990 - 3612/5 md) Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir

Madde 2 – İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir

Madde 3 – İşbu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur

(1) 13/7/1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesiyle sürgün cezası kaldırılmıştır

Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu Uygar ve ileri bir millet olma amacını güden toplumumuz için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılması zorunlu kurumlardı Atatürk, Kastamonu’da 30 Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; “Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir) Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır

30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır

4) TÜRK KANUNU MEDENİSİ

Kanun Numarası : 743

Kabul Tarihi : 17/2/1926

Yayımlandığı R Gazete : Tarih : 4/4/1926 Sayı: 339

Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 7 Sayfa: 237

Madde 108 – Evlenme; Reşit iki şahit muvacehesinde belediye dairesinde veya heyeti ihtiyariyede, belediye reisi veya reisin evlenme işlerine memur ettiği vekili veya muhtar tarafından alenen akdolunur Evleneceklerden birinin belediye veya heyeti ihtiyariyeye gelemiyecek derecede hastalığı tabip raporiyle tebeyyün ederse, evlenme başka bir yerde dahi akdolunabilir

Madde 110 – Evlendirme memuru merasiminin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme kağıdı verir Evlenme kağıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dini merasimi yapılamaz Bununla beraber evlenmenin tamamiyeti dini merasimin icrasına mütevakkıf değildir

4 Ekim 1926 tarihinde Türkiye’de Medeni kanun yürürlüğe girdi Medeni Kanun ile ilgili haber ertesi günkü Milliyet gazetesinde şöyle duyuruldu: “Türkiye dün medeni ve içtimai inkılabını fiilen yaptı ve medeni kanunun tatbikatına başlandı Bundan sonra, ne bir saniyelik sinirin verdiği cinnet nöbetiyle ” benden boşsun” demekle karı boşanabilecek, ne de aile işlerimiz sarığın tasallutu altında kalabilecektir Şimdi her Türk kayıtsız şartsız kendi medeni hakkına sahiptir

5) BEYNELMİLEL ERKAMIN KABULÜ HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası : 1288

Kabul Tarihi : 20/5/1928

Yayımlandığı RGazete : Tarih: 28/5/1928 Sayı : 900

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 9 Sayfa : 610

Madde 1 – Devlet, vilayet, şehremaneti ve belediyeler gibi resmi devair ve müessesatın bilümum muamelatı tahririye ve hesabiyesinde beynelmilel rakamların kullanılması mecburidir

İşbu mecburiyetin efrat ve eşhası hususiye arasındaki muamelatta dahi tatbikını en kolay mahallerden başlamak suretiyle 1931 Haziranına kadar temine Hükümet mezundur

Madde 2 – Bu kanun 1 Haziran 1929 tarihinden muteberdir

Madde 3 – Bu kanunun hükmünü icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur

Osmanlı Devleti’nde kullanılan saat, takvim ve ölçüler, Avrupa devletlerinde kullanılanlardan farklıydı Bu durum, sosyal, ticarî ve resmî ilişkileri zorlaştırıyor, bazı karışıklıklara sebep oluyordu Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde bu farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapıldı Fakat yeterli değildi Cumhuriyetin ilânından sonra bu zorluklan ortadan kaldırmak için çalışmalara başlandı Önce 26 Aralık 1925′te çıkarılan bir kanunla, o zamana kadar kullanılmakta olan, Hicrî ve Rumî takvimlerin yerine Milâdî takvim kabul edildi, 1 Ocak 1926′dan itibaren de kullanılmaya başlandı Böylece devlet işlerinde karışıklık önlendi Takvimdeki bu değişikliğin yanında, alaturka denilen, güneşin batışına göre ayarlanan saat yerine, çağdaş dünyanın kullandığı saat sistemi kabul edildi Batıdan alınan zaman ölçüsü ile bir gün 24 saate bölünüp, günlük hayat düzene sokuldu 1928 yılında yapılan bir değişiklikle milletlerarası

rakamlar kabul edildi

1931′de kabul edilen bir kanunla eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirildi Eskiden kullanılan arşın, endaze, okka gibi ölçü birimleri kaldırıldı Bunların yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kabul edildi Uzunluk ve ağırlık ölçülerinde yapılan bu değişikliklerle ülkede ölçü birliği sağlandı Bu yeniliklerin yanında millî bayramlar ve tatil günleri de yeniden düzenlendi 1935′te çıkarılan bir kanunla, cuma günü olan hafta tatili değiştirilip, cumartesi öğleden sonra ve pazar günü hafta tatili olarak kabul edildi

6) TÜRK HARFLERİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA KANUN

Kanun Numurası : 1353

Kabul Tarihi : 1/11/1928

Yayımlandığı RGazete : Tarih : 3/11/1928 Sayı : 1030

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 10 Sayfa : 3

Madde 1 – Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir

Madde 2 – Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle şirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulü ve muameleye konulması mecburidir

Madde 3 – Devlet dairelerinin her birinde Türk harflerinin Devlet muamelatına tatbiki tarihi 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez Şu kadar ki evrakı tahkikiye ve fezlekelerinin ve ilamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları 1929 Haziranı iptidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır

Madde 4 – Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir

Madde 5 – 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir

Madde 6 – Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir Devletin bütün daire müesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter, cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir

Madde 7 – Para ve hisse senetleri ve bonolar ve esham ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler

Madde 8 – Bilümum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve müesseselerin bütün Türkçe muamelatına Türk harflerinin tatbikı 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez Şukadar ki halk tarafından mezkür müesseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harfleriyle müracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir

Madde 9 – Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur

Madde 10 – Bu Kanun neşri tarihinden muteberdir

Madde 11 – Bu Kanunun ahkamını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur

Kasım 1928’de Latin esasından alınan harfler, (Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek) “Türk harfleri” adıyla 1353 Sayılı Kanunla kabul edilmiştir Yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden Harf Devrimi yapılmıştır

Aslında Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul’da Sarayburnu Parkı’nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka şöyle duyurmuştur; “Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz(…) Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet aleminin yanında olduğunu gösterecektir

7) LAKAP VE UNVANLARIN KALDIRILMASINA DAİR KANUN

Kanun Numarası : 2590

Kabul Tarihi : 26/11/1934

Yayımlandığı R Gazete : Tarih : 29/11/1934 Sayı : 2867

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 16 Sayfa : 6

Madde 1 – Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlariyle anılırlar

Madde 2 – Sivil ve rütbe ve resmi nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır Harb madalyaları bundan müstesnadır Türkler yabancı Devlet nişanları da taşıyamazlar

Madde 3 – Askeri rütbelerden adın başına gelmek üzere kara ve havada Müşürlere Mareşal, Birinci Ferik, Ferik ve Livalara General, Denizde Birinci Ferik, Ferik ve Livalara Amiral denilir Generallerin ve Amirallerin derecelerini gösteren unvanlarla Deniz Müşürleri unvanlarının ve diğer askeri rütbelerin karşılıkları Ali Askeri Şürası kararı ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdikı ile konulur

Madde 4 – Bu kanun neşri tarihinden muteberdir

Madde 5 – Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur

NOT: Bu kanunun, 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa aykırı olan hükümleri mezkür Kanunun 208 maddesinin (h) bendi ile yürürlükten kaldırılmıştır

21 Haziran 1934’te çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile her vatandaşın öz adından başka bir de, soyadı taşıması zorunlu kılındı Soyadları Türkçe olacaktı Rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı Soyadı kanununun kabulünden sonra 24 Kasım 1934 yılında 2258 Sayılı Kanunla, TBMM Türk milletinin bir şükran ifadesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşaya Atatürk soyadını verdi

1934 yılında çıkarılan diğer bir kanunla da; “Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa” gibi, eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırıldı Aynı kanunla yurt savunmasında, Milli Mücadelede gösterilen başarılar karşılığı verilen madalyalar dışında, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan ve rütbeleri taşımak da yasaklandı

8-BAZI KİSVELERİN GİYİLEMİYECEĞİNE DAİR KANUN

Kanun Numarası : 2596

Kabul Tarihi : 3/12/1934

Yayımlandığı R Gazete : Tarih : 13/12/1334 Sayı : 2879

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 16 Sayfa : 24

Madde 1 – Her hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır

Hükümet her din ve mezhebden münasib göreceği yalnız bir ruhaniye mabed ve ayin haricinde dahi ruhani kıyafetini taşıyabilmek için muvakkat müsaadeler verebilir Bu müsaade müddetinin hitamında onun aynı ruhani hakkında yenilenmesi veya bir başka ruhaniye verilmesi caizdir

Madde 2 – Türkiye’de kanuna tevkifan teşekkül etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi topluluklar ve cemiyet ve kulüb gibi heyetler ve mektebler mahsus kıyafet, alamet ve levazım taşımak istedikleri zaman yalnız nizamname veya talimatname ile muayyen tiplere uygun kıyafet, alamet ve levazım taşıyabilirler

Madde 3 – Türkiye’de bulunan Türklerin ve yabancıların, yabancı memleketlerin siyaset, askerlik ve milis teşekkülleri ile münasebetli kıyafet ve alametlerini ve lavazımını taşımaları yasaktır

Madde 4 – Ecnebi teşekkül mensuplarının kendi kıyafet, alamet ve levazımları ile Türkiye’yi ziyaret etmeleri, İcra Vekilleri Heyetince tayin olunacak mercilerin müsaadesine tabidir

Madde 5 – Türkiye Devleti nezdine memur bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer’i adetlere tabidir

Müsaadei mahsusa ile gelen yabancı memleketler kara, deniz, hava kuvvetlerine mensup kimselerin resmi üniformalarını nerelerde ve ne zaman taşıyabilecekleri İcra Vekilleri Heyeti karariyle tayin olunur

Madde 6 – Bu kanunun tatbik suretini gösterir bir nizamname yapılır

Madde 7 – Birinci maddenin hükümleri bu kanunun neşri tarihinden itibaren altı ay sonra ve diğer maddelerin hükümleri kanunun neşri tarihinden itibaren mer’idir

Madde 8 – Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.