|  | Edebiyat Terimleri 1 |  | 
|  10-09-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Edebiyat Terimleri 1ABSOLUTİZM Mutlakçılık  Herhangi bir eserde ya da ilkede bir ebedinin varlığına ve değişmezliğine inanmak, eseri ya da ilkeyi bu değişmeze göre incelemek   AÇIK HECE Türkçe sözcüklerde sesli harf ile belirtilen kısa heceler  Örneğin a-na-do-lu, a-şı-la-ma gibi  Arapça ve Farsça’da ise sözcüklerde sesli harflerle yazılmayıp hareke ile gösterilen kısa hecelere verilen isim  Örneğin ka-de-me, ha-se-ne gibi  Aruz vezninde bütün açık heceler kısa hece olarak kabul edilir   AÇIKLAMA Edebi bir eseri geniş okuyucu kitleleri için anlaşılabilir hale getirmek için yapılan yazılı çalışmalar  Sanatçılar eserlerinde anlamı herkes tarafından bilinmeyen sözcükler, deyimler, durumlar ve düşüncelerle, sanatlar kullanır  Bunların her biri bir olay, bir durum ya da düşünceyi ifade eder  Okuyucu bunları çözmeden eserin bütününü anlayamaz  Açıklamanın amacı bu anlamayı sağlamaktır   AÇIKLIK Bir metinde belirtilmek istenen duygu ve düşüncelerin kolay, anlaşılır, herhangi bir ek yoruma açıklamaya gerek kalmadan kavranılabilir olmasıdır   ADAPTE Herhangi bir dilde yazılmış bir eseri, başka bir dile yer ve kişi adlarını değiştirerek, olayları örf ve adet, duyuş ve düşünüş bakımından aktarıldığı dili konuşanların hayatına uygulamak yöntemli serbest çeviri tarzıdır  Türk edebiyatında daha çok tiyatro eserlerinde kullanılır  Örneğin Tanzimat edebiyatı yazarlarından Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı adapteler gibi   ADAPTASYON Farklı türde bir eserin (roman, öykü, anı gibi), sahne veya sinemaya uyarlanması ya da farklı türde bir eserden (roman, destan, öykü gibi) farklı bir edebi eser (örneğin oyun) meydana getirilmesidir   AED Eski Yunanlılarda şiirlerini lirle söyleyen saz şairlerine verilen ad   AFROZİM Çeşitli konularda mutlak bilinmesi gereken ana özellikleri kısa, açık ve anlaşılır bir biçimde anlatma sanatı  Yazarların derin anlam yüklü vecizelerine de afrozim denir   AĞIZ Bir anadilin herhangi bir şivesi içinde var olan söyleyiş farkıdır  Ağızlarda dilbilgisi ve sözcükler farklı değildir ancak bazı sesler değişik söylenir  Rumeli ağzı, Karadeniz ağzı gibi   AHREB ve AHREM Rubai vezinlerinin ana ölçüsüdür  Mef’ulü ile başlayanlara ahreb, mef’ulün ile başlayanlara ahrem denir   AHSENÜ’L KASAS Kıssaların, hikayelerin en güzeli  Bu deyim, Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi’nde geçen Yusuf kıssasını anlatır   AKD Ü HALL Düğümleme ve çözülme  Divan edebiyatında nesir bir eseri nazma çevirmeye akd, nazım bir eseri nesire çevirmeye hall denir   AKICILIK Sözcük ve cümlelerin dile takılmadan kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen düşüncenin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade edilmesi  Akıcılık, düşüncelerin bir düzenleme kapsamında sıralanması, bu düşüncenin herkes tarafından bilinen ve kolay söylenebilen sözcüklerle anlatılması, cümlelerin kısa ve yapı bakımından doğru olması ile sağlanır  Akıcılık, içerikten çok bir üslup özelliğidir   AKROSTİŞ Bir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru sıralandığında anlamlı bir sözcük meydana getirmesi  Divan edebiyatında akrostiş’e muvaşşah ya da istihrac denir  Eski Yunan ve Latin edebiyatında ise akrostiş "üç dize" anlamına gelir   Örneğin: Varolan bir sen, bir ben, bir de bu bahar Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes İnan ki bir daha geri gelmez bu günler Âlemde bu andır bize dost esen rüzgar Cahit Sıtkı Tarancı Şiirin dizelerinin ilk sözcükleri alt alta okunduğunda "VEDİA" ismi çıkıyor   AKS, AKİS Bir cümlede, bir dizede iki sözcüğün ya da sözcük topluluklarının yerleri değiştirilerek yapılan söz sanatı  Cümle ya da dizede bir sözcük diğerinin önüne ya da arkasına getirilerek cümle ya da dize tekrarlanır  Tard ü aks veya aks ü tebdil de denir  Aks-i tam (tam akis) aks-i nakıs (eksik akis) olmak üzere iki türü var   Aks-i tam, cümle ya da dizenin anlamlı iki parçası kalıp halinde yer değiştirir, ekleme ve çıkarma yapılmaz  Örneğin: Mümkün değil Hudâyı bilmek de bilmemek de Mâtem görünür şâdi şâdi görünür mâtem Aks-i nakıs, Cümle ya da dizelerde anlamlı sözcük topluluklarının yerlerinin bazı ekleme ve çıkarmalar yaparak değiştirilmesi yöntemidir  Örneğin: Hayran oluyor kudretine, sun’una insan Hayran oluyor kudretine, sun’una hayran İsmail Safa Gelse der-gâhına ikrâm görürler küremâ Kürema dergehine gelse görürler ikrâm Ziya Paşa AKSAN Vurgu demektir  Söyleyiş farkını belirtmek için bazı seslerin üzerine konur   AKS-İ MÜFRED Bir sözcükteki harflerin sondan başa doğru alınması halinde yine anlamlı bir sözcüğün meydana gelmesidir  Örneğin ayak-kaya gibi   AKSİYON Bir edebi eserde olguların akışıdır  Örneğin bir romandaki aksiyon, tanımlama, düşünce ve moral bölümlerinin çıkarılmasından sonra kalan olaylardır   ALAKA İlgi  Bir sözcüğü gerçek anlamının dışında bir anlamda (mecazi) kullanmak için düşünülen ilgiye alaka denir  Edebi sanatların çoğunda bu durum söz konusudur  Bu ilişki ne kadar uygun olursa edebi sanat o derece yerinde ve güzel sayılır   ALEGORİ Bir düşüncenin canlı bir varlık olarak anlatılması  Soyut bir düşünceyi heykel ya da resim ile göstermek gibi  Örneğin adalet düşüncesinin gözü bağlı ve elinde terazi bulunan bir kadınla anlatılması gibi   ALİTERASYON Şiir ya da düzyazıda bir uyum yaratmak amacıyla aynı sesleri taşıyan sözcükleri sık sık ve art arda tekrarlamak  Örneğin: Seherlerde seyre koyuldum semayı, deryayı Tevfik Fikret Karşı yatan karlı kara dağlar kayıptır   Dede Korkut ANA DUYGU Bir düşünceden çok bir duyguyu dile getirmek, okuyucu ya da dinleyiciye hissettirmek, onların benliğinde yaşatmak amaçlı yazı ya da konuşmaların öne çıkarmak istediği asıl duyguyu anlatır  Ana duygu bir metnin özünü oluşturur  Metinde bu duyguyu destekler haldeki bütün yardımcı duygu ve düşünceler hep ana duyguya bağlanarak onun daha anlaşır ve duyulur olmasını sağlar  Ana duygu konu anlamına gelmez  Konu anlatılan şey, ana duygu ise bu anlatılanlardan çıkan sonuçtur   ANA FİKİR Belirli bir konuda yazılmış eserlerin temelini oluşturan ve okuyucuya verilmek istenen asıl düşünce   ANAGRAM Bir sözcükteki harfleri kullanarak başka bir sözcük kurmak  Örneğin sahip anlamındaki "malik" sözcüğü ile tamamlamak anlamındaki "ikmal" sözcüğü kurulabilir  Anagram çoğunlukla özel isimlerde yapılır  Gerçek isim yerine o isimdeki harflerle yapılan bir başka isim kullanılır   ANAKRONİZM Meydana geliş tarihi kesin olarak bilinen bir olayı yaşadığı zaman belli olan bir kişiyi, değişik bir tarihte gerçekleşmiş ya da yaşamış gibi gösterme  Örneğin Nasrettin Hoca’nın Timur ile ilgili fıkraları gibi  Anakronizm bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir ya da bir amaç için bilinçli olarak yapılabilir   ANALİZ Bir bütünü parçalarına ayırarak detaylı inceleme  Bir edebi eserin analizi, olayların, kişilerin ve üslupların ayrı ayrı incelenmesi yöntemiyle yapılır  Analizden çıkarılan sonuç bir tartışma konusu olursa bu duruma eleştiri (tenkit) denir   ANEKDOT Bir edebi eserde anlatılan bir olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır  Kısa hikaye, fıkra, menkıbe anlamlarını da taşır   ANJANBMAN Şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır  Türk şiirine Fransız şiirinden geçti  Servet-i Fünun döneminde yaygınlaştı  Düzyazıyı şiire yaklaştıran önemli bir üsluptur  Örneğin: Geçen akşam eve geldim  Dediler: Seyfi Baba Hastalanmış, yatıyormuş   - Nesi varmış acaba? - Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah   - Keşke ben evde olaydım    Esef ettim  Vah vah! Bir fener yok mu, verin    Nerde sopam? Kız çabuk ol     Gecikirsem kalırım beklemeyin  Zira yol Hem uzun, hem de bataktır     Mehmed Âkif ANLAM Her sözcüğün anlattığı düşünce  Sözcükler birden fazla anlama gelebilir  Bu durumda anlamlardan biri öz anlam diğerleri mecaz anlamdır  Sözcükler zamanla yeni anlamlar alarak zenginleşebilir  Zamanla anlamlarının kaybetmelerine anlam daralması denir  Dar anlamı bulunan sözcüklerin anlamlarının genişlemesine de anlam genişlemesi denir   ANLATIM Duygu ve düşüncelerin sözlü ya da yazılı ifadesi  Edebiyatta daha çok yazılı anlatım için kullanılır  Anlatımın aracı sözcüklerdir  Sözcüklerin dilbilgisi kullarına uygun olarak sıralanmasıyla anlatım ortaya çıkar  Edebiyatta anlatım genel olarak iki türde yapılır  Biri nesir (düzyazı) diğeri nazım (şiir)   ANTOLOJİ Gerçek sanat eseri değerindeki örneklerin bir araya getirildiği derleme yapıtlar  Yunanca anthos (çiçek) ve legein (toplama) sözcüklerinden türemiştir  Batı’da ilk örneklerini Yunanlılar verdi  Gadaralı Meleagros ile Makedonyalı Filippos’un Stephanos (Çelenk) isimle derlemeleri ilk antolojidir  Türkçe’deki ilk antoloji ise Ömer bin Mezid’in 1436’da yaptığı Mecmuatü’n Nezâir’dir  83 şairin 397 şiirini kapsayan bu antolojiyi Prof  Dr  Mustafa Canpolat 1978’de Latin harfleriyle yayımladı   ANTONİM Ters anlamlı sözcükler  Sıcak-soğuk, iyi-kötü, acı-tatlı, kısa-uzun, güzel-çirkin gibi   APOSTROF Kesme işareti  Özel isimleri eklerinden ayırmak için (Ali’nin kalemi), sözcükteki düşen bir harfi belirtmek için (n’olur=ne olur), sözcüğün ekiyle karışmaması için (kola’nı içtin mi) kullanılır   ARAÇSIZ ÜSLUP Bir fikri, bir duyguyu söyleyenlerden doğrudan doğruya aktarmak  Monolog ve diyaloglar araçsız üslup örnekleridir   ARKAİZM Bir dilin eskimiş sözcüklerini ya da cümle kuruluşlarını kullanarak edebi eser yaratma  Bu eserlere arkaik denir   ASALET Edebi eserlerde terbiye dışı, çirkin, bayağı, müstehcen ve galiz sayılan sözcüklerden kaçınmak  Edeb-i kelam ya da mümtaziyet de denir  Tersi eserlere hasaset adı verilir   ASKI Halk edebiyatında saz şairleri aralarındaki şiir yarışmalarında kazananlara verilmek üzere duvara tüfek, kılıç, heybe, saz gibi şeyler asardı  Bunlara askı, askıyı kazanmaya da askı indirmek denir   ÂYÎNE Sözcük anlamı aynadır  Herhangi bir şeyi veya hali yansıtan, gözönünde canlandıran anlamında kullanılır  Tasavvuf edebiyatında dünya, Allah’ın tecelli ettiği bir aynadır   | 
|   | 
|  | 
|  | Edebiyat Terimleri 1 |  | 
|  10-09-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Edebiyat Terimleri 1bende bu konuyu arıyordum teşekkurler ALFABETIK SIRAYLA DEVAM EDELIM B BAB Bir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden en geniş olanı   BÂDE Üzüm şarabı  Ama tasavvuf edebiyatında aşk anlamındadır   BAHR-I TAVÎL Vezinli, kafiyeli uzun nesir cümlelerden kurulan Divan edebiyatı nazım türü  Fe’ilatün, mefa’ilün, müstef’ilün gibi cüzler arka arkaya tekrarlanır  Türk edebiyatında çok az kullanılmıştır   BALAD Üç uzun bir kısa bendden oluşan Batı edebiyatı nazım türü  Uzun bendlerin dize sayısı 6-10 arasında değişir  Kısa bend ise 4-5 dizedir  Bu bend tanrıya, krala, prense ithaf bendidir  Her bendin sonundaki mısra bir tür nakarattır  Masal ve hikaye niteliğindeki bendleri ele alıp işleyen, kısa ve hikayesi olan şiirlerdir   BASİTNAME Divan edebiyatında yalın Türkçe ile yazılmış gazeller  Bunlara Türkî-i basit gazel de denir  Basitnamelerde Arapça ve Farsça sözcüklerle tamlamalar çok azdır  Örneğin: Düşdi bu gönlüm sana hey sevdüğüm N’ola yakışsan bana hey sevdüğüm Çün seve geldi seve gider seni Bu gönül önden sona hey sevdüğüm Ayruluk derdi bana bir bun durur Kim döyer imdi buna hey sevdüğüm Turmadım uçmak diler gönlüm kuşı Yüce köşkünden yana hey sevdüğüm Yüzüni gözler güzel bu uyüzden ay Giceler kalur tana hey sevdüğüm Ağzını öpmek ana ol kim senün Söğme yok yire ana hey sevdüğüm Cânı dahi bir kez ana hey sevdüğüm Edirneli Nazmi BEDÎ Sözü, kulağa hoş gelecek ve ruha heyecan verecek şekilde güzelleştirme yollarını gösteren bilim  İlm-i bedî de denir  Bu isim altında toplanan sanatlar iki gruba ayrılır: Sözle ilgili sanatlar (Sanayi-i lafziye): Cinas, iştikak, seci, kalp, tedvir, aks, teddil, tasri, tarsi gibi   Anlamla ilgili sanatlar (Sanayi-i mâneviye): İlhan, tevriye, tenasüp, mübalağa, leff ü neşr, tensik, mügalata-i mâneviye, tecahül-i ârif, hüsn-i ta’lil, tezat, istifham, rücu, tekrir, telmin, insal-i mesel, istidrak, tevcih, iktibas gibi   BELÂGAT Düzgün ve yerinde söz söyleme sanatı  Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilimdir   BERÂAT-I İSTİHSAL Sözün başında eserde anlatılanları belirten sözcük ya da söyleyişler  Berâat üstün gelmek, istihsal yeni ayın görünmesi, yağmurun yağması, çocuğun doğarken çığlık atması anlamlarına gelir  Bu edebi sanata hüsn-i ibtida adı da verilir  Amaca iki yolla ulaşılır  Bir ilişki kurularak ya da ilişki kurulmadan  İlişki kurulmasına tahallüs, kurulmamasına iktidab denir  Sinan Paşa’nın Tazarru’namesi, Fuzuli’nin Hüsn’ü Aşk’ı, Cevdet Paşa’nın Belagat-ı Osmanniye adlı eserlerinde bu sanatın güzel örnekleri vardır   BERCESTE Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit  Dize için daha çok mısra-ı berceste, beyit için de beyt-i berceste tanımlamaları kullanılır  Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir  Bazı berceste örnekleri: Uyduk dil-i divâneye dil uydu hevâya Ruhi Su uyur düşmen uyur hasta-i hicrân uyumaz Şeyh Gâlib Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da Şeyh Gâlib Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi Muhibbî (Kanuni) Şîrler pençe-i kahrımda olurker lerzân Beni bir gözleri âhûya zebun etdi felek II  Selim BERDAR Asılmış, darağacına çekilmiş  Divan ve tasavvuf edebiyatında sevgilinin saçlarına vurulan "âşık"ı tanımlamak için kullanılır  Örneğin: Ayağı yire mi basar zülfine ber-dâr olanun Zevk ü şevk ile virür cân ü seri döne döne Necati Dâr olam gerdâr olam ber-dâr olam mansûr olam Yunus Emre BEZM Sohbet, muhabbet, içki meclisi  Daha çok divan edebiyatında kullanılır  Tamlamalar halindedir  Örneğin bezm-i nûşânûş durmadan içilen meclis demektir  Bezm-i vüslat kavuşma meclisidir  Bezm-i muhabbet aşk meclisidir  Bezm-i mey içki meclisidir  Tasavvuf edebiyatında bezm-i elest şekli kullanılır  Başlangıcı olmayan zaman demektir   BİLADİYE Beldeleri konu edinen edebi eserler  Sanatçılar gördükleri, gezdikleri, sevdikleri ya da görmek istedikleri beldeleri nazım ya da nesir şeklinde anlatır  Divan edebiyatında Ferdi, Derviş Ömer Efendi gibi şairlerin biladiyeleri vardır   BOZLAK Halk edebiyatımızda bir ezgi türü  Konusunu aşiret kavgalarından, kan davalarından, aşk maceralarından alır  Çoklukla Güney ve Orta Anadolu bölgelerinde söylenir  Afşar bozlağı, Urum bozlağı gibi türleri vardır   | 
|   | 
|  | 
|  | Edebiyat Terimleri 1 |  | 
|  10-09-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Edebiyat Terimleri 1C-Ç CEM’İYYET Birbirine uygun veya birbirine karşıt anlamlı sözcükleri bir arada bulundurma  Böyle sözlere cem’iyyetli adı verilir   CEVAZ-Î EDEBÎ Sözcüğü vezne uydurmak amacıyla bazı değişikliklerle kullanılması, hecelerin, seslerin ucun ya da kısa okunması şeklinde yapılan yanlışları hoş karşılama  Şiirde böyle kullanışlar "kusur" kabul edilir   CEZÂLET Söyleyişleri kulağa sert gelen sözcükleri tanımlar  Uyumu konuya göre ayarlayan önemli bir anlatım şekli  Örneğin, sanatçı şiddet, büyüklük, vakar, ölüm, korku, savaş gibi konuları anlatırken ya da işlerken, sözcükleri de anlattığı konuya uygun düşecek kalın sesliler arasından seçer  Savaşı anlatırken çekâçâk, gülbank gibi sözcüklerin kullanılması gibi  Bu tür kalın seslilere elfâz-ı cezele, taşıdıkları niteliğe de cezâlet denir  Örneğin: Saflar düzüp hücum hücum edilecek hayl-i düşmene Dehşet âsimân u zemîn pür-figân olur Evc-i havâda çekâçâk ı tigden Âvaz-ı ra’d u sâika reh-gümkünân olur Nef’i CÖNK Halk edebiyatı ürünlerinin yazıldığı defterler  Bir tür antoloji sayılırlar ve yazarlarının kim olduğu çoğu zaman bilinmez   ÇAPRAZ KAFİYE Dörder mısralı bendlerle kurulan nazım şekli  Her dörtlüğün tek sayılı dizeleri ile çift sayılı dizeleri kendi aralarında kafiyelidir  Dörtlük sayısı sınırlı değildir  Her tür konuya uygun olduğu için çok kullanılır  Çaprazlama da denir  Örneğin: Hâfız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şîrâz-ı hayâl ettiren âhengiyle Yahya Kemal Beyatlı (Rindlerin Ölümü) | 
|   | 
|  | 
|  |