Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bizans, sanatı

Bizans Sanatı

Eski 07-09-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Bizans Sanatı



Bizans Sanatı

MS 395 yılında ikiye bölünen Roma İmparatorluğu'nun doğu parçası olan ve 1453 yılında Osmanlı Türkleri tarafından ortadan kaldırılan Bizans Devleti'nin sanatıdır Doğu Roma İmparatorluğu veya kısaca Bizans İmparatorluğu adı ile tanınan bu devlet, aslında Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşmış şeklidir Bu devleti, Roma İmparatorluğu'nun bir devamı olarak da kabul edebiliriz

Bizans adı, İstanbul'un eski adı olan Byzantium'dan gelir Batı bilim ' dünyası, İstanbul'u fetihten önce bu isimle anmaktadır ve bu anlam olarak İmparatorluğun tümünü kapsamaktadır Bizans deyimi modem tarihçilerin ortaya attığı bir isimdir Anlam ve ruh itibariyle Batı Roma İmparatorluğu'ndan farklı olan Doğu Roma İmparatorluğu'na ayrı bir isim verilmesi istenmiş ve sonuçta bu isim ortaya atılmıştır Oldukça uzun ömür süren Bizans İmparatorluğuna, yaşadığı sürece Bizans Devleti denilen Büyük Roma İmparatorluğu'nun doğu parçası olan bu devlet, sonuna kadar bir Roma Devleti olarak yaşamıştır

6 yüzyıldan itibaren Latincenin yerini resmi dil olarak Yunanca almış,
dil ve kültür alanında tamamen Yunanca hakim olmuştur Din önem kazanmış, böylece yeni bir devlet sistemi meydana gelmiştir Kısaca belirtecek olursak, Bizans uygarlığı esası Roma'ya dayanan ve Balkanlar, Trakya, Anadolu ve kısa bir süre de Mısır, Suriye topraklarında kurulmuş

ve buralardaki eski uygarlıkların gelenek ve zevklerini bünyesinde
toplayarak, kendine özgü yüksek bir uygarlık haline gelmiş bir ortaçağ Hıristiyan toplumudur Esas kaynağı Anadolu olmuş, doğudan geniş
ölçüde ilham ve etkiler almıştır Bizans Sanatının bizim için önemi,
özellikle sahip olduğumuz topraklarda yaşamış ve gelişmiş bir sanat
olmasındandır Uygarlık tarihi bakımından önemi ise, Ortaçağın en parlak ve en kuvvetli uygarlığı olmasındandır Bizans Sanatı başlangıçta Roma sanatının devamcısı olmuş,
fakat daha sonra gerek çeşitli kültürlerin izlerine sahip ülke ve toplulukları
içine alan coğrafi durum, gerekse resmi din olan Hıristiyanlığın kuvvetli etkisi ile
tamamen yeni orijinal bir sanat karakterine sahip olmuştur


Bizans Sanatında daima iki kuvvetli cereyan hakim olmuştur Birincisi, özellikle saray ve ileri gelen çevrelerce tutulan, kökü eski sanat geleneklerine dayanan, ince, hassas ve hatta bazı durumlarda Hıristiyanlığa yabancı unsurların dahi göz atmadığı, görkemli, zengin, göz kamaştırıcı bir sanat cereyanı olan Başkent üslubudur
İkincisi ise, şekil güzelliğine önem vermeyen, dini konulan esas alan ve sanatı dinin bir ifadesi olarak kabul eden ilkel ve kuru bir sanat cereyan olan Eyalet üslubudur Ancak bu cereyanlar, isimlerinin ifade ettiği şekilde kesin bölgelere ayırmak imkansızdır
İstanbul'un esasını teşkil eden Byzantion'un antik çağdaki durumu hakkında pek bilgi yoktur
İmparator Konstantin, Mayıs 330'da İstanbul'u yeniden kurup tören ile açmıştır Şehrin bu yıllardaki durumu da pek bilinmez, ancak Konstantin'in çehre kara tarafından sızdığı bilinmektedir İstanbul surları, zamanla genişleyen çehre uygun olarak batıya doğru genişletilmiştir

Surlar,


408 - 450 yılları arasında İmparator olan Theodosius zamanında batıya doğru iyice genişletilmiştir Theodosius surları veya kara tarafı surları adı verilen bu Surların 96 kulesi vardır Marmara' dan mermer kule ile başlar, Haliç e uzanır, Edirne Kapının biraz ilerisinde ise, kesilir Buradan ilerdekiler daha sonraki devirlere aittir Surların yer yer dışarıya

bağlantı sağlayan kapıları vardır Bu kapılara Türk devrinde çeşitli isimler verilmiştir
Sur kapılarının bir kısmının eski isimleri bilinmemekle beraber, sadece 3 tanesinin tam ve kesin olarak isimleri, üzerlerindeki kitabelere dayanılarak tespit edilmiştir Bunlar, Porta Aerea ( Altın Kapı ), Pege' ( Silivrikapı ), ve Rhegium ( Mevlevihane kapısı )'dır Surlar, üç bolümden meydana gelmekteydi, 1) Anasur, 2) İçsur, 3) Hendek Surların , Ayvansaray tarafındaki ucu Theodosius zamanından sonra şehrin genişlemesine uyarak yenilenmiştir Özellikle Komnenoslar devrinde, burada İmparatorluk sarayı olduğu için bu bölge (Blakhemae) özel olarak genişletilmiştir

Kara surlarının devamlı olarak tamir edildiği, Bizans kaynaklarından ve kulelerdeki kitabelerden belirlenmektedir Marmara ve Haliç surları, kara surları kadar önemli değildir Özellikle Haliçtekiler iyice zayıf tutulmuş, Marmara surları da çok kuvvetli yapılmamıştır Haliç surlarının zayıf olmasının sebebi, Haliçin devamlı olarak kapalı tutulması, Marmara surlarının kuvvetli olmamasının sebebi ise, denizin bu bölgede çok akıntılı olması yüzünden gemilerin buraya yanaşmasının güç olmasıdır
Altınkapı: Kara surlarının en önemli kapısı olarak bilinir Altın kapının özel bir durumu vardır, 0 da Via Egneüa adı verilen Istanbul Roma ana yolunun buradan başlamasından kaynaklanmaktadır Kendine özgü bir cephe mimarisine sahiptir
Normal kapılarda görülen bir açıklık yerine burada 3 açıklık vardır Esas giriş imparatora mahsustur, halk yan kapılardan geçer Cephe mermer bloklarla kaplıdır


Mimari;


Bizans Mimarisinin en iyi görüldüğü yer başkent İstanbul'dur Bizans Mimarisi, başlangıçta ilk Şam mimarisinden faydalanmış ve bunları yeni amaçlarına uydurmasını bilmiştir Esası bir bir toplantı yeri olan bazilikayla,ufak ticari anlaşmazlıkları halleden hakimin yerine İsa mefhumunun alınması ile Hıristiyanlaştırarak bir kilise haline getirmişlerdir Bazilika şeklindeki kilise, uzun bir yapıdır Doğu ucunda yarım yuvarlak bir şekilde dışarı taşan bir apsis, batı ucunda ise, narteks adı verilen bir hol bulunur Narteksin iki yanındaki merdivenlerden yan neflerin üzerinde uzanan ve kadınlara ait olan galerilere çıkılır Bir bazilikanın üstü çift meyilli ve kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülü olurdu Bu basit ve sade kilise tipi: Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında ve Bizans Sanatının özellikle ilk devrinde hayret verici bir derecede tutulmuş ve sayısız denecek kadar çok örnek meydana getirilmiştir

Bu tipin en karakteristik örneklerinden biri, başkent İstanbul'dadır 461 'de kurulan Studios Manastırının Aziz Hagios Loannes ' e ithaf edilen kilisesi olan bu bina, İmrahor İlyas Bey Cami adını alarak, zamanımıza kadar gelmiştir Harap bir halde olan bu bina, Bazilika tipinin en saf çekli ile karşımıza çıkmaktadır Binanın iç mekanı bütün normal bazilikalarda olduğu gibi, iki sütun dizisi ile üç nefe ayrılmıştır Fakat 18 yüzyıldaki yangından sonra sütunlardan sağ taraftaki nef kaldırılmıştır Yapım üzerine örten ahşap çatıdan ise, artık hiçbir iz kalmamıştır Henüz ayakta duran sol taraftaki sütun dizisinin yangından süslemelerini tamamen kaybetmiş olan başlıklarının üstünde, zengin bir şekilde işlenmiş mermer bloklardan meydana getirilmiş bir arşitrav uzanmaktadırBir gereksinmenin en basit şekilde cevaplandırılmasını yansıtan bazilikanın yanında revaç bulan ikinci bir yapı tipi ise,merkezi plan şemasıdır Yuvarlak bir mekan esas oluşturacak şekilde kurulan bu binalarda, mekanın üstü yapının bütününü kaplayan bir kubbe ile belirtilmiştir

Bu tipin gayet güzel bir örneği, İstanbul' da bugün K Ayasofya Cami adını taşıyan eski Sergio ve Bakkhos Kilisesi'nde karşımıza çıkar İmparator I Justinianos tarafından 526-530 yılları arasında yapılan bu binada dış duvarların düzgün olmayan bir kare meydana getirdikleri görülür Batıya bakan cephede uzanan sütunlu son cemaat yeri Türk döneminde yapılmıştır İçeride sekiz kuvvetli paye, ortada sekiz köşeli bir saha meydana getirdikleri basık, dilimli bir kubbe örtmektedir Bu orta mekan, doğu yönüne ileri doğru uzanan ve dışarı taşan bir apsise sahiptir
Payeler ve bunların arasındaki sütunlar ile orta mekandan ayrılan dehliz kısmı, bir at nalı gibi burayı kuşatmaktadır

Bizans Mimarisi, Bazilika ve merkezi plan tipini birleşerek, yeni bir mekan çekli bulmak yolunda çalışmaktan geri kalmamış ve bunun sonunda, 5 yüzyıl sonlarında kubbeli Bazilika denen tip doğmuştur Bu tipin en görkemli örneği 6 yüzyılda İstanbul'da yapılmış olan Ayasofya'dırTrallesli Anthemios ve Miletos'lu Isidoros'un, yani Anadolulu iki mimarın Justinianos'un emri ile 532 - 537 yılları arasında yanmış daha eski bir kilisenin yerinde yaptıkları Ayasofya, kubbeli Bazilika tipini en güzel şekilde verir Burada, merkezi planlı binalarda görülen mimari sistemin esası, orta nefin üst mimarisinde ve ana mekanda bulmak

mümkün olduğu gibi, klasik Bazilika mekanının karakteristik özelliklerinden sayılan, yan neflerin yardımcı, adeta orta mekanın görkemi ve genişliği uğruna "harcanmış" mekanlar olmalarında da görmek olasıdırYapının iç kısmı, adeta çatlı bir Bazilika gibi paye ve sütün dizileri ile üç nefe ayrılmıştır Bunlardan ortadakine, esas ağırlığı dört payeye binen 31 m çapındaki büyük bir kubbenin hakim olduğu görülür Orta nem, esas aks üzerinde düzenlenmiş, ana kubbeye doğu ve batı yönden birleştirilen iki yana kubbe ile daha örttürülmüştür Bu kubbeler vasıtasıyla aynı zamanda, ana kubbenin iki yönden basıncı karşılanarak, alttaki duvarlara geçişi sağlanmıştır 77 m uzunluğundaki orta nefin doğu ucu, dışarı ve üstü yarım kubbeli bir apsis ile sonuçlanmaktadır

Bizans Sanatının ilk devresi siyasi ve askeri gerilemelerle beraber 726'da ortaya çıkan ve kiliselerin dini resimlerle süslenmesini yasak eden bir cereyan ile sarsıntı geçirmiş ve bu durum, kısa bir ara ile 842 tarihine kadar sürmüştür Bu döneme ikonaklasma denir
İkonaklasmanın 842'de ortadan kalkması ile gerçek anlamı ile başlayan Orta Bizans devri sanatı, ı204'de Bizans'a karşı yapılan Haçlı seferlerinin sonunda İstanbul'u 'u ele geçiren Latinlerin burada bir Latin İmparatorluğu kurmalarına değin sürmüştür
Bu devirde Bizans Sanatı, kilisenin İkonaklasmaya karşı kazandığı zaferle yeni bir yön almış ve sanat, önceki devrindeki özgünlüğünü yitirerek, kilisenin günden güne kuvvetlenerek hakimiyeti altında belki de sert ölçülere bağlanmak zorunda kalmıştır
Orta Bizans devrinde ufak ölçüler hakim olmakla beraber dış çizgilerin zarif, ölçülerinse uyumlu olmasına önem verilmiştir Yunan Haçı plan bu devirde mimari tiplerin başında gelmekte, hatta uzun süre tek mimari tipi teşkil etmektedir Bu tipte binanın orta kısmının bir Yunan haçı biçimindedir ve tam ortada bir kubbe bulunmaktadır Başlangıçta hayli kaba ve ağır bir görünüşe sahip olan Yunan haçı planı sonradan geliştirilerek iç çizgilerin incelmesi ile daha hafif bir görünüş almıştır
Bu ikinci safhada kubbe Kalenderhane Caminde olduğu gibi ağır masif köşe duvarlarına değil,

paye ve sütunlara bindirilmiş ( Bu tip yapılardan biri olan Bodrum Cami yüksek bir kripto üzerinde kurulmuştur Dört sütunlu Yunan haçı planı bütün özelliklerini burada gayet açık bir biçimde görmek mümkündür Bir narteksi takip eden naos dört ince payenin yardımı ile taksim edilen bir Yunan haçı çeklindedir Binanın dış cephelerine konulan birtakım yan yuvarlak payeler ve bunların arasına yerleştirilen kor kemerlerle hareket ve plastik bir ifade kazandığı görülmektedir

10 yüzyılda inşa edilen Lips Manastırı kilisesi olan Fenari İsa Cami'nin kuzey kanadı da aynı tipin gayet karakteristik bir örneğidir Yalnız burada 17 yüzyıldaki bir tamir esnasında dört sütun kaldırılarak yerlerine iki büyük kemer inşa edilmiş ve 13 yüzyılda güney tarafına ikinci bir kilise eklenmiştir Eski adı bilinmeyen ve 10 veya 11 yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Vefa Kilise Cami adıyla da bilinen Molla Gürani Cami ise, 14 yüzyılda eklenen büyük Theotokos ton diakonissa Kilisesi (Akataleptos) = Kalenderhane Cami ve anıtsal dış narteksi bir tarafa bırakacak olursa dört sütunlu Yunan haçı planı veren bir Orta Bizans devri kilisesidir

Komnenos sülalesi zamanında 1081 - 1118 yılları arasında yapılan ve Pantepoptes Manastırının kilisesi olan Eski imaret Cami ise aynı tipin en güzel örneğidir Komnenos sülalesi tarafından kurulan ve esası 1136da yapılan Pantakrator Manastırının kilisesi olan Zeyrek Kilise Cami, bu devirde büyük kiliselerin ancak ufak kiliselerin birleşmesiyle meydana getirildiğini gösteren karakteristik bir örnek olarak dikkati çeker
Yunan hacı planlı kiliselerin en büyük örneklerinden biri olan Zeyrek Cami güney kanadı ancak 16 m uzunluğundadır Orta Bizans devrinde daha az uygulama alanı bulmuş plan tipine sahip yapılara da rastlanmaktadır Bu yapılardan biri, Kariye Cami olarak tanınan Khora Manastırının kiborium planlı naos kısmıdır Son Bizans devrinde, İstanbul'da yeni bir mimari tipin doğduğunu ve bunun 12841294 yılları arasında yapıldıkları bilinen üç kilisede uygulandığını görüyoruz Bunlar, fetihten sonraki isimleri ile Koca Mustafa paşa Cami, Fenari İsa Cami ve Fethiye Cami esas binasıdır

Bu tip binalarda görülen plan şemasının, Orta Bizans devrinde görülen Yunan haçı planıyla hiç bir suretle ilgisi yoktur Zira, bu plan şemasında naos kısmında dört kemer üstünde yükselen bir kubbe bulunmakta ve orta mekan bu kare alanın altında kalmaktadır Bu orta kısmın etrafında, üç taraftan onu bir at nalı gibi saran basık tonozlu dehlizler uzanmakta ve bu yüzden de bu plan tipine kısaca Dehlizli tip adı verilmektedir

Resim Sanatı;


Bizans devrinde, 330 - 726 yılları arasında yapılan duvar mozaiklerinden İstanbul'da hiç bir örnek kalmamıştır Bunun da başlıca sebebi, 726 - 842 yılları arasında görülen Resim Kıran hareket ile bunların tahrip edilmiş olmasıdır Fakat, Bizans devrine ait İstanbul dışındaki bazı mozaiklerin ve minyatürlerin yardımı ile bu devrin resim sanatının karakterini tespit edebiliriz İlk çağın Helenistik resim sanatı üslubu, ilk Bizans devri sanatında gayet kuvvetli bir şekilde
kendisini belli eder

Fakat, bu arada doğudan gelen daha farklı tesirlerde,sanata yerleşmeye başladıkları görülür İstanbul'da bu devreye ait duvar mozaiği yoksa da, çok dikkat çekici bir mozaik döşeme yakın zamana kadar duruyordu Bu mozaik, Sultanahmet Cami'nin Marmara yönünde bulunan, Arasta adı verilen eski çarşının yerindeki Bizans sarayının harabelerinin arasında bulunmuştur 5 yüzyılı başlarına ait olduğu sanılan bu mozaik döşeme, saf bir Bizans eseri sayılamaz Zira, her bakımdan ilk Bizans devrinin başındaki intikal safhasının özelliklerine sahiptir Beyaz zemin üzerindeki figürler birbirlerine bağlı olmadıklarından burada belirli bir kompozisyon yoktur , birtakım insan, hayvan, ağaç, kaya ve hatta mimari tasvirler zemin üzerine adeta serpiştirilmiş gibi yerleştirilmiştir Burada, tezyini bir gaye ile hareket edilmiştir Bu dağınık figürlerin arasında, bir sepetle tavşan avlayan bir çocuk, bir eşeğin önünde yem torbası tutan başka bir çocuk Otlayan beygirler, mandolin çalan bir adam, bir Irmak perisi, aslanla mücadele eden bir fil, elinde mızrağı ve kalkanı olan bir savaşçı, bir ağacın üzerinde bal arayan bir ayı, bir ceylan

parçalayan iki pars vs gibi tasvirlere rastlanır Hıristiyanlıkla ilgisi olmayan bu mozaikler, ilk çağın Helenistik resim zevkinin izlerini gerek konuları gerek renkleri ve gerekse çizgileriyle taşımıştırlar

İkonaklast cereyan, Resim Sanatına büyük bir darbe indirmiştir Kiliselerdeki dini resimler tahrip edilmiş, yalnızca haç resminin yapılmasına izin verilmiştir Hagia Eirene Kilisesi'nin apsis yarım kubbesindeki mozaik haç 8 yüzyıldan kalmadır Bu dönemde, kilise başlıca 3 tipe ayrılıyordu Bunların en önemlisi kubbedir Burası gökyüzünü temsil ederdi Bu kubbenin altındaki mekan, yani naos ise yeryüzüdür Kubbeyi taşları kemerler ve pandantifler yalnız mimari unsurlar değil, aynı zamanda yeryüzü ile gökyüzü arasındaki bağlantıyı sağlayan sembolik yerlerdir Kilisenin bema kısmı, Hıristiyanlığın oluşum esasının sembolüdür
ve zaten ibadet sırasında bu esrarı ifade edecek olan merasim burada cereyan etmektedir

Apsis ise, yeryüzü kilisesinin sembolüdür
Yanlardaki hücreler, bema ve apsise bağlı yardımcı mekanlar, binanın girişindeki narteks ise, daha dünyasal bir karaktere sahip bir mekandı Mimarideki bu sembolik öz, bu saydığımız aksamı her birinin ayrı esaslara uygun resimlerle süslenmesi sayesinde daha da belirli bir hale getiriyordu Orta Bizans devrinde büyük bir ciddiyetle tatbik edilen bu resim programının tam bir örneğine İstanbul'daki eserlerde rastlanmaz Buna karşılık, Ayasofya'da 842'den sonra yapılmış olan birtakım tek mozaikler ile karşılaştı; bunlar o devrin resim programına bağlı olmamakla beraber, üslup bakımından o devrin zevk ve kalitesini çok iyi gösteren eserlerdir

Son Bizans devrinde Bizans Sanatında bir , 'Rönesans" karakterinin belirdiği görülmüştür
Bu devirde sanat, kilisenin sert kurallarından sıyrılmış, bunun sonucunda ciddi konular daha serbest bir şekilde işlenir hale gelmiş ve bu arada ilk çağın Helenistik üslubunun esasları da tekrar canlanmak imkanını bulmuştur

Son Bizans devrinin en görkemli resim koleksiyonu; evvelce Khora Manastırının kilisesi olan Kariye Cami'nde görülebilir Latin istilası esnasında harap olan bu bina; İstanbul'un tekrar İmparatorluğun başkenti olmasından bir müddet sonra, Devletin ileri gelenlerinden Theodoros Metokhites tarafından 1305 yılına doğru tamir ettirilmiştir Bu esnada, kilisenin kuzey ve güney tarafına birer kanat, batı yönüne bir dış narteks eklenmiş, güney tarafındaki kanadın içi ise, freskolarla süslenmiştir Son zamanlarda bu freskolar meydana çıkartılmıştı Narteks'den esas mekana açılan kapının üstündeki panoda, bu mozaikleri yaptıran Metokhites, İsa'ya kilisenin bir modelini takdim eder vaziyette tasvir olunmuştur Yapıdaki mozaiklerde bunun dışında hep İsa ve Meryem'in hayatı ile İsa'nın mucizelerinin canlandırıldığı sahnelere yer verilmiştir Kariye mozaikleri, ifadeleri bakımından canlı ve hareketli tablolardır, bunlarda Orta Bizans devrinin sert ve korkulu ifadesini göremeyiz Orta Bizans devri mozaiklerinde var olmayan ve Avrupa'da ancak Rönesans ile ortaya çıkan çok önemli bir husus, bu mozaiklerde aşikar olarak görülür ki, bu da derinliği belirten birtakım unsurların kompozisyon içinde yer almış olmasıdır İsa'nın veya Meryem'in hayatı ile İsanın mucizelerini gösteren sahnelerin hepsinde zemin dekoru olarak mimar ve Helenistik peyzaj motifleri kullanılmıştır Bu peyzajlar, kademeli kayalardan, yer yer de üst kısımları budanmış ve yanlarından yeni bir dal fışkırmış ağaç gövdelerinden ibarettir

Saraylar;


Büyüksaray: İstanbul'un ilk büyük imparatorluk sarayıdır Topkapı Sarayı gibi geniş bir saha içinde kurulmuş ve çok sayıda yapıdan meydana gelmiş olan saray, Sultanahmet'ten K Ayasofya'ya kadar olan sahayı kaplıyor ve denize uzanıyordu Saray, 4 yüzyıldan 10 yüzyıla kadar devamlı olarak inşa ve tadil edilmiş olan irili, ufaklı binalarla adeta küçük bir şehir görünüşünde idi Tamamen harap olmuş bu Kompleks'den zamanımıza yalnızca bazı cephe kalıntıları ulaşmıştır


Tekfur Sarayı : Bizans İmparatorlarının ikinci saray kompleksi Edirnekapı yakınlarında bulunan Blakhernai Saray kompleksidir Bu yapı grubundan günümüze sadece bir pavyon ulaşmıştır Tekfur Sarayı adı ile tanınan bu yapı, Bizans sarayları hakkında fikir veren bir örnektir Eski adı ve yapılışı tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte, 12 yüzyılın ikinci yarısına ait olduğu düşünülebilir Yapı, Bizans Latinlerden geri alındıktan sonra onarım


görmüş ve bu esnada yapıya bazı kısımlar da eklenmiştir On kısmında bir avlu bulunan yapı, bir bodrum katı ve iki tam kattan meydana gelmiştir Bodrum kat kemerlidir ve bu kemerler vasıtasıyla avluya asılmaktadır Son derece zengin bir cephe mimarisi ve süslemelerin görüldüğü yapıda özel olarak imal edilen süs tuğlaları kullanılmıştır Pencere kemerleri ise, renkli ve beyaz bir taş ile iki veya üç tuğlanın alternatif olarak dizilmesiyle oluşturulmuştur
Yapı, fetihten sonra çini fabrikası ve cam atölyesi olarak da kullanılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.