![]() |
Tümeller |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() TümellerHristiyan dini henüz yaygınlaşmaya yeni yeni başladığı dönemlerde felsefe ile uzlaşma gereği duyulduO dönemlerde yunan felsefesi hakim durumda olduğu için din görüşlerini yayanların bu felsefeyle bağlantı kurmaları normaldi Aksi halde inançlarını ifade edecekleri düşünceler kolayca yenik düşebilirdi Bir bakıma güç dengeleri eşitsiz olan rakiplerin mücadelesi gibi olurdu Hristiyanlığın yaygınlaştığı ilk yüzyıllarda,bu dinin savunucuları arasında düşünürlerin sayısının fazla olması da dikkati çeker Özellikle İskenderiye Klisesi?ne mensup din uluları bir taraftan tanrının özü konusunda çeşitli görüşler ileri sürüyor,diğer taraftan felsefe sorularına cevap arıyorlardı Dokuzuncu yüzyılda hristiyanlık ile yeni-platonculuk uzlaşmıştı Ancak gerçek skolastik felsefe 11yüzyılda oluştu Genel olarak ele alacak olursak, skolastik felsefenin amacının ne olduğunu görmemiz gerekir Bu amaç onun aynı zamanda temel problemidir Her problem gibi onun da çözümü istenmiştir Gaye, dine ait ilkelerin akıl ile uyumlu olmasıdır Dine ait ilkeler derken,bundan ?dogma?ları, daha eski bir dille ?nas? ları anlamalıyız Şöyle bir tanım da yapmak mümkündür:İnanç yani iman ile bilgiyi uzlaştırmak Böyle bir tanımlama, o dönemlerin düşünsel uygulamalarına açıklık getirmektedir Zaten skolastik, filkir alanında konulmuş belli temellere ve ilkelere uygun olarak düşünmektirBu haliyle de özgür değildir, araştırıcı niteliği yoktur, hele eleştiriye tamamen kapalıdır Skolastiğin temel amacı olarak imanla aklı ve dinle felsefeyi uzlaştırmak şeklinde belirlenince kilisenin ileri sürdüğü dogmalar hem felsefe hem de bilgi açısından yorumlandıBöylelikle bu düşünürlere göre bilimsel bir sistem oluşmuştuUnutmayalım ki o dönemlerde bilim ve felsefe iç içedirDin ise zaten tüm yaşamı içine alıyorduDüşüncelerin adeta kalıp şeklini aldığı bu durumda skolastik düşünürlerin hepsi,üzerinde tartışılması söz konusu olmayan birtakım ilkelerden yola çıkıyorlardıO ilkeler ki doğru olup olmadıklarını araştırmak bile kimsenin aklına gelemezdiÜstelik araştırmak ve tartışmak şöyle dursun,onlara iman edilmesi gerekiyordu Skolastiğin tam oluşmuş şekliyle temsilcisi olan Anselmus?un felsefe tarihine geçen ünlü sözü,bu konunun özeti gibidir:?Anlayayım diye iman ediyorum?Diğer taraftan Tanrı?nın varlığını ve hristiyan dinine ait dogmaları savunmak için Platon ve Aristo felsefeleri iyice inceleniyorduTabii ki yorumlar, din adamı-filozof kişilerin katı düşünce kalıplarına uygun hale getirilerek yapılıyorduGene de düşünürler arasında ufak tefek yorum farkları vardıÖrneğin Aquino?lu Thomas aklın kavrayış gücünü ön planda tutarken,Duns Scotus irade gücünü önemli görüyorduAma bu ufak tefek çatlaklar bir süre sonra çok büyüyecekti Bizler,şimdi yani bugün için genel fikirlerden ve kavramlardan söz ederizÖrneğin çevremizde çeşitli ağaçlar görürüzBu ağaçları duyu organlarımız ve algılarımız ile yani onların aracılığı ile tanırızBir elma ağacını ve bir erik ağacını duyu organlarımız ve algılarımız aracılığı ile tanıdığımız gibi aralarındaki farkı da bilirizAma bütün bu bilgilerimizden genel bir fikir,bilmiş olduğumuz bütün fikirleri kapsayan bir kavram ortaya koyarızBu kavrama ?ağaç? derizBu ağaç kavramı,elma,erik gibi tek tek ağaçları değil onların özünü,yaygın niteliğini veya ilkesini ifade eden genel bir fikirdirPlaton buna idea adını vermişti Skolastik felsefenin yaygın olduğu çağlarda idealar,tümeller olarak ele alınıyorduTümeller varlıkların özleridirHer varlıkta bulunan,hepsinin ortak noktasını oluşturan genel kavramlardırBütün varolan şeylerin içinde toplandığı sınıflardır veya türlerdirPlaton bu tümellerin varlıklardan önce ve onların dışında mevcut olduğunu düşünmüştüOnlar ayrı ve nesnel bir varlığa,ayrı bir gerçeğe sahiptilerOrtaçağdaki hristiyan felsefesinde Platon?un bu görüşlerini kabul eden kişilere ?gerçekçiler? bu görüşe ise ?gerçekçilik? yani realizm adı verilmiştirSözünü ettiğimiz bu gerçekçilik,tümellerin gerçek olduğunu kabul etmek anlamına geliyorElbette bu kavramı,o dönemlere ait şekliyle ele alıyoruzBugünkü anlamıyla ele alırsak,tümeller maddesel değil düşünceyle ilgili yani manevi bir gerçek taşıdıkları için bu görüşe idealizm diyoruzZaten doğru tanım da budurMaddeden önce düşüncenin,veya kavramın geldiğini kabul etmek felsefi anlamıyla idealist bir düşüncedirTam tersi durumu,yani maddenin ve varlığın düşünceden veya soyuttan önce geldiğini ileri sürenlere bugün gerçekçi denirOrtaçağ ile bugünün kavramlarını birbirine karıştırmamak şartı ile,kısaca ortaçağda tümellerin varlıklardan önce geldiğini ileri sürenlere gerçekçi dendiğini tekrarlayalım |
![]() |
![]() |
|