Prof. Dr. Sinsi
|
Topal Osman Ağa Sinopa Geldiği Zaman
Topal osman ağayı bilmeyenler vardır muhakkak Hakkında vatan haini diye yazanlarda var olduğu gibi osmanlı tarihimizde orta ve doğu karadenizde yaptığı kahramanlıkları da yazanlar vardır Ben tarihimizdeki başarılarını çok iyi bildiğim için bu konuyu yazmadım Ayrı bir konuda anlatılması daha uygun olur diye düşündüm ben şimdi size giresunun en büyük kahramanının Sinopta geçen başka bir olayını yazacağım Okuyacaklarınızdan etkileneceğinize eminim Ne yazıkki bu husus bu coğrafyada pek bilinmiyor Belki benim ve forumpaylaş sayesinde daha iyi tanınır
Topal osman karadeniz de makam ve mevki sahibi biri olduğundan çokça tanınır ve sevilir Oysa bizim bölgemiz rum ve ermenilerle yapılan mücadeleler de çok kahramanlık göstermiş ve kültürümüzde yer etmiştir Hatta bazı köyler adlarını bu olaylardan almışlardır ( gazibeyli,yiğit alan,kahramanlar vb) Şimdi lafı daha fazla uzatmadan konumuza dönelim
1920 Nisan’ının ilk haftası orta büyüklükte bir tekne, öğlen saatlerine yakın Sinop’un Gerze ilçesinin iskelesine yanaştı İçinden on dokuz, yirmiyi geçmeyen, bıyıkları yeni terlemiş, siyah giysiler içerisinde, pür silah on yedi genç çıktı Silahlı gençler önce aksayarak yürüyen reislerini takip ederek, iskelenin 50 metre uzağında, üzerinde hükümet konağı yazılı kaymakamlığa girdiler
Şehrin çarşısının başlangıcında bulunan kaymakamlığa, Osman ağa’nın geldiğinin duyulması çok uzun sürmedi ve halk hükümet konağının önünde toplanarak merakla beklemeye başladı Binanın içinden önce gürültüler, bağrış çağırışlar geldi Daha sonra da şehrin Rum eşrafından, zengin ve varlıklı bir şahıs olan Hıristof kaymakamlığa girdi Gürültüler yeniden sokağa kadar taştı ve bir el silahı duyuldu
Kısa bir süre sonra da Osman ağa dışarı çıkıp çarşıda birkaç Türk’ün dükkânlarına uğradı Ve adamlarıyla birlikte geldikleri tekneye binerek, iskeleden ayrıldılar Bütün bunlar birkaç saatin içinde olmuştu Halk, tekne deniz ufkunda bir nokta haline gelip kayboluncaya kadar limandan ayrılmadan gidenleri seyretti Osman ağa’nın gittiği haberi hızla, dağlara taşlara uçuruldu  
Kara zıpkalılar hükümet konağına girer girmez, Osman ağa doğruca kaymakamın odasına çıkmış ve O’na bölgedeki en azılı Rum Pontus çetesinin başı olan Hırbo’nun nerede olduğunu sormuş, kaymakamın mıntıka’da astığı astık, kestiği kestik Rum eşkıya hakkında bir şey bilmiyor olması bir tarafa, ileri geri konuşması üzerine, O’nu tartaklamış Bu defa, ilçede ileri gelen Rumlardan biri olan Hırbo’nun kayınbiraderi, çetenin baş yardım ve yatakçısı onların her türlü ihtiyaçlarını karşılayan Hristos’u kaymakamlığa çağırtmış Hristos’a da Hırbo eşkıyalarının yerini sormuş O da kaymakam gibi bilmiyorum, haberim yok, gibi cevaplar vermiş, bununla da kalmamış, birden celallenip: “Siz kimsiniz? Sizin gibi çetecileri beni sorguya çekmesi ne haddine" der demez Osman ağa’nın yardımcılarından Mustafa Kaptan’ın tabancası Hristos’un şakağında patlamış
Giresun gönüllüleri Müfrezesi Reisi’nin çarşıda alış veriş yapıyor gibi bir iki Türk’ün dükkânına uğraması da muhbir-haber elemanlarıyla görüşmesinden başka bir şey değildi
Küre Dağları (İsfendiyar)silsilesinin batı uzantısındaki Dranaz Dağı, Gerze sahillerinden 35-40km içeridedir Sinop'u Boyabat üzerinden İç Anadolu'ya bağlayan yol, bu dağdan geçer Dranaz üzerindeki köylerden biri Bürnük'tür ve bu köyün yakınında yolun kenarında “Kurtlu Hanı” adıyla bir konaklama yeri vardır (Tamamen ahşap olan Kurtlu Hanı, birkaç sene önce çok eskimiş olduğundan, çökerek yıkıldı ) Giresun gönüllülerinin Gerze’den ayrıldıkları günün gece yarısını geçen saatlerinde Kurtlu Han’dan dışarı Rumca müzik sesleri, naralar, nidalar gelmekteydi Aniden hanın kanatlı kapılarının ikisi birden tekmeyle ardına kadar açıldı Hanın içini idare lambaları ile yanan ocağın alevleri aydınlatıyordu Hırbo ve otuz altı Rum eşkıyası burada çalgılar eşliğinde çengi oynatmaktaydılar
Osman Ağa’nın içeri girişi ile eşkıyanın hepsi buz kesilir Hiçbiri duvarda asılı olanlar şöyle dursun, yanlarında duran mavzerlerine bile davranamazlar Kara zıpkalılar karşılarındadır  
Rum Pontus’lular büyük küçük bütün dillerini yutmuş, gözleri fal taşı gibi dışarı fırlamış haldeyken, Osman Ağa'nın sesi hanın duvarlarında çınlar:
—**** palikarya enikleri! Türk köylerinde korumasız insanları soyar soğana çevirir, onlara zulüm ve tecavüzlerinizin zaferi diye mi burada alem yapıp çengiler oynatırsınız?  Yunan’ın İzmir'e İngiliz’in Samsun'a çıkmasıyla şımarıp bu toprakların efendisi mi olacağınıza aklınız kesti? Nankör kefereler, şimdi ben sizin gibi köçeklere nasıl avrat gibi oynatılacağını gösteririm! Soyunun hepiniz! Dümbelekçiler! Sizde biraz önceki Rum gıygıyını çalın!
Ocak başında bulunan, ekmek ve yufka pişirmede kullanılan 6-7 sacı işaret ederek, Giresun gönüllülerine, "Şunları ısıtıp salonun ortasına koyun!"emrini verir
Nihayet Hırbo’nun dili çözülür:
—Ağam, etme eyleme, biz ettik sen etme, bağışla  
—Ul an Türk düşmanı Hırbo, seni artık bütün Rum kiliselerinin duaları bile kurtaramaz, yaltaklanıp durma  
Uzun sürmez, Kurtlu Han'dan gruplar halinde yükselen mavzer sesleri, karanlıkları deler gibi civardaki ormanlar ve hana yakın köylerde yankılanır
Gün ağardıktan çok sonra, gene de korka korka Kurtlu Hanı'na girebilen civardaki Türk ve Rum köylüler, Hırbo ve adamlarının cesetlerini irkilerek izlemekten, salonun duvarına kömürle yazılmış yazıyı epey geç fark ederler
“Rum Pontus’lular! Vatana ihanet edenler ve Türk ahaliye eziyet çektirenler, yerlerde gördükleriniz gibi tepelenecektir ”
Giresun Müdafai Milliye Reisi Osman Bey
|