10-07-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hamdullah Suphi Tanrıöver'in Bir Anısı
HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER’İN BİR ANISI
1919 senesi Mayıs’ında Akdeniz vapuru ile Hamburg’dan İstanbul’a dönüyorduk Bin kadar öğrenci ve işçi bizimle beraberdi Vapura bir İngiliz subayı refakat ediyor Miralay Talat Bey isminde bir zat da Berlin Türk sefareti tarafından bu seferin intizamını temine memur bulunuyordu
Çanakkale açıklarından vatan sahillerini gördük Boğaz’dan içeri girerken oradaki şehitliklere saygı göstermek vazife idi
Vapurun arka güvertesinde gençleri toplantıya davet ettim Ufak bir hitabe ile düşüncelerimi kendilerine söyledim Hararetle ve heyecanla beni teyit ettiler Ve ayırdığım küçük bir heyetle beraber bu fikri, vapurun sevk ve idaresinde ilgililere söyledim
Bir taraftan vapur Boğaz’a yaklaşıyor, diğer taraftan vatana dönen gençlerin heyecanı artıyordu Nihayet kendilerine müracaat ettiklerimiz İngiliz subayından izin istemeyi düşündüler O da sadece İstanbul’un işgal altında olduğunu, icap ederse orada hesap vereceğimizi ihtar etti Fakat gençlerin coşkun teessürü, başkalarının korkusunu da sürükleyip götürmeye kifayet etmişti Vapur Boğaz’a girdi ve Çanakkale sahillerine doğru istikametini değiştirdi Sesimizin şehitliklerden kolay işitileceği bir noktada durdu Ben, ön ve arka güverteler arasında uzanan köprüden hitabımı irad ettim
Aziz şehitlerimiz!
Gözlerimiz yaşla dolu, kalbimiz hürmet ve muhabbetinizle dolu karşınıza geldik Sizden mahcubuz Siz gözlerinizi, Türk vatanına kazandırdığımız emsalsiz bir zafer üzerine kapadınız Günahkar olan bizleriz Biz, kazandırdığınız zaferi sona erdirmeyi bilmeyenler, günahkarız
Burada kemikleriniz kayalardan örülmüş sarp, yalçın dağlar gibi bir abide kurdu Eseriniz, yüzlerce, binlerce buradan gelip geçenleri hayretle, hürmete düşündürecektir
Ne yazık ki karşı sahillerde, sıra sıra dizilmiş İngiliz çadırlarını seyrediyorsunuz Dünyayı üstümüze saldırarak nihayet muvaffak olmayı bilen mağluplarınız, azamet ve heybetinizin huzurunda ruhlarınızın seyrine asla layık olmayan bir levha teşkil etmişler
Vatan kapılarından içeri girerken istikbalin bütün tarihi üzerinde tesiri devam edecek olan şu mübarek topraklarınızdan kuvvet ve ilham aldık Başlarımızın üstünde bugün tutkun bir musibet havası var Fakat bizi işitiniz… İşitiniz! Ümitsiz değil… Çünkü, sizin gibi şehitleri olan bir milletin evladıyız İnanız, ta içimizden duyarak size söylüyoruz Sizin muzaffer şehitliklerinizi esir bir vatanın toprakları kuşatmayacaktır
Aziz şehitlerimiz!
Bahtsız Türk vatanının ufukları üstünde bir gün hayır sabahı doğarsa, biliniz ki o sabah, sizin genç ve kızıl kanlarınızın çoşa çoşa aktığı bu ufukların üstünden doğacaktır Size minnettarız, size borçluyuz İstilaya uğrayan vatana dönen bu gençler, karşınızda el bağlayan bu gözleri yaşlı kardeşleriniz, bahtsız vatanına karşı vazifelerini yaparak size borçlarını ödeyeceklerdir
Aziz şehitlerimiz!
Ruhlarımızı, hatıranızın güzelliği ululuğu, içinde yıkadık, yücelttik Biz de sizi işittik ve yemin ediyoruz Sizden aldıklarımızı, memlekete karşı son vazifelerimizi yaparak ödeyeceğiz
Sevgili şehitlerimiz!
Benim lisanımda kadın ve erkek, bütün mustarip kardeşlerinizin lisanı birleşerek söylüyorum Vazifemize gidiyoruz Size layık olmaya çalışacağız Sevgili şehitlerimiz, aziz şehitlerimiz
|
|
|